30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 3 Şubat 2017 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye kötü not Dünya Bankası, “Türkiye kuvvetli toparlanmayı engelleyen güçlükler ile karşı karşıya” diyerek büyüme tahminini 2016 için yüzde 2.1’e, 2017 için yüzde 2.7’ye düşürdü Dünya Bankası’nın Türkiye Düzenli Ekonomi Notu’nda Türkiye’nin kuvvetli toparlanmayı engelleyen güçlükler ile karşı karşıya olduğu belirtilerek, 2017 yılında net ihracatın ve kamu harcamalarının sürüklediği yüzde 2.7 büyüme öngörüldü. Türkiye ekonomisinde bu yıl ihracatın desteğiyle büyümede toparlanma bekleyen kurum, 2016 için büyüme tahmini ise yüzde 2.1 olarak açıkladı. Dünya Bankası, 11 Ocak’ta yayımlanan “Küresel Ekonomik Beklentiler” (GEP) raporunda Türkiye’nin 2017’de yüzde 3, 2018’de yüzde 3.5 ve 2019’da yüzde 3.7 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu. Kuruluş, Türkiye ekonomisinin 2016’da yüzde 2.5 büyüdüğünü öngörmüştü. Buna göre tahminler bir ay içinde daha da düştü. Hükümet iyimser Hükümetin hazırladığı Orta Vadeli Program’a göre Türkiye’nin 2016’da yüzde 3.2, 2017 yılında ise yüzde 4.4 büyümesi bekleniyor. Ancak ekonomistlere ve uluslararası kurumlara göre bu tahminler oldukça iyimser. Öte yandan Türkiye’nin yeni istihdam yaratabilmesi için her yıl en az yüzde 5 büyümesi gerekiyor. Veriler ve öngörüler, bu şartlarda Türkiye’nin kanayan yarası işsizlik problemini çözmesinin zor olduğunu gösteriyor. Dünya Bankası’na göre AB’de güçlenen büyüme ihracatın artmasına yardımcı olurken cansız özel talep ithalat artışını sınırlayacak. l Ekonomi Servisi DOĞRUDAN Yatırımlar sert düştü Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2016 yılında küresel doğrudan yabancı yatırımlarının yüz de 13 azaldığını bildirdi. Verilere göre, geçen yıl yabancı yatırımları 1.52 trilyon dolar oldu. Bu da 200 milyar dolar civarında bir azalma olduğuna işaret ediyor. Türkiye, Tayland ve Singapur ise düşüşün en keskin yaşandığı ülkeler oldu. UNCTAD ayrıca, bu yıl için yüzde 10 civarında bir artış yaşanmasının mümkün olduğunu belirtti. ABD, 385 milyar dolar ile en çok doğrudan yabancı yatırımı çeken ülke oldu. ABD’ye yatırımlar yüz de 11 arttı. ABD’nin ardından ikinci sırada 179 milyar dolarla İngiltere ve 139 milyar dolar ile Çin yer aldı. Hindistan ve Afrika’ya yatırımlar yüzde 5’er azalırken Latin Amerika’da yüzde 19, Avrupa’da yüzde 29 düşüş yaşandı. Avrupa’ya doğrudan yabancı yatırımları 385 milyar dolar oldu. Döviz açığı vurabilir TL’deki hızlı değer kaybı ve bunun enflasyon üzerindeki olası etkilerinin Merkez Bankası’nı (TCMB) faiz oranlarını yükseltmeye zorladığı belirtilen Dünya Bankası raporunda, anlamlı bir faiz artışının TCMB’ye duyulan güveni artırarak kurdaki değer kaybı eğilimini durdurabileceği ve fiyat istikrarı ile finansal istikrarı koruyabileceği ifade edildi. Raporda, “Güvenlik endişeleri Rusya ile iyileşen ilişkilere rağmen hem Avrupa hem de Rusya’dan turist ziyaretlerini sınırlamaya devam edebilir. TL’deki değer kaybı tüketici fiyatlarına daha fazla yansıyabilir ve hanehalklarının satın alma güçlerini erozyona uğratabilir” denildi. Banka, büyük döviz açık pozisyonları nedeniyle şirketlerin bilançolarının kötüleşebileceğini, dolayısıyla özel yatırımların zayıflayabileceğini vurguladı. Bankacılık sektörünün borç yenileme oranının hazirandan bu yana düştüğü belirtilen raporda, 12 aylık bankacılık sektörü borç yenileme oranı yüzde 187 iken yabancı bankaların, Türk bankalarına kredi verme konusunda daha temkinli davranmaya başlaması ve Türk bankaların dış finansman tale binin azalmasıyla birlikte kasım itibarıyla yüzde 111’e düştüğüne dikkat çekildi. Cari açık vurgusu Raporda, “Bankalar verdikleri kredilerde yurtdışından temin ettikleri finansmana ağır bir şekilde bağımlı olduğu için bu eğilimin devam etmesi yurtiçi piyasada kredi artışının yavaşlama anlamına gelebilir” denildi. Cari açığın 2016 dördüncü çeyrekte arttığını belirten bankaya göre gelecek dönemde, artan enerji fiyatları cari açık için en önemli yukarı yönlü baskıyı oluşturabilecek. Siyasi belirsizlik olumsuz etkiliyor Deutsche Bank araştırma birimi Almanya hakkında 16 sayfalık izleme raporunda Türkiye’ye de yer verdi. Raporda, Türkiye’nin Almanya ihracatında yüzde 1.9’un altında yer tuttuğu belirtilirken ülkede resesyon beklenmediği ancak siyasi belirsizliklerin ticari faaliyetleri olumsuz etkilediği vurgulandı. Raporda “Türkiye’de belirsizlik egemen. Ülkedeki son siyasi olaylar (askeri darbe ve hükümetin tepkisi, anayasal reformlara girişilmesi, terörist saldırılar) ve AB ile ilişkiler, belirsizlik yaratıyor ve hem ikili ticari faaliyetleri hem de sermaye harcamalarını durduruyor” denildi. Milli gelirde revizyon ‘milatmış’ Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) milli gelir hesabındaki revizyonunun “Türkiye için bir milat” olduğunu savundu. Anadolu Ajansı’na konuk olan Elvan, “Bundan sonraki süreçte elbette, Avrupa İstatistik Ofisi’nin yapmış olduğu bazı değişikliklere yönelik biz de belki revizyona gideceğiz. Ancak bu ölçekte büyük bir değişiklik olmayacak” dedi. Elvan, Orta Vadeli Program’ı ise revize etmeyi düşünmediklerini söyledi. l ANKARA Turizmde çare gurbetçi Kur 3.7191’e kadar indi. Dolar/TL, üç haftanın dibinde ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlamasından bu yana gerçekleştirdiği ilk toplantısındaa faiz oranlarını değiştirmemesi ve ileriye dönük mesajlarda mart ayına ilişkin belirgin bir sinyal vermemesi doların tüm gelişen ülke para birimleri karşısında gerilemesine neden oldu. Türk Lirası da diğer gelişen ülke para birimleri gibi dün değer kazandı. Güne 3.76 seviyelerinde başlayan dolar/ TL, gün içinde 3.7191’e kadar inerek üç haftanın en düşük seviyesini gördü. Doların diğer altı büyük para birimi karşısındaki hareketlerini takip eden dolar endeksi ise 14 Kasım’dan beri en düşük seviyeye geriledi. Bir diğer taraftan ise Merkez Bankası’nın (TCMB) ortalama fonlama maliyetini yüzde 10.30 civarında yani 2012 ortasından beri en yüksek seviyelere yakın tutması TL’yi destekleyen ana unsurlardan biri olmayı sürdürdü. Merkez’in likidite politikalarıyla ocak ayının ikinci haftasına göre ortalama fonlama maliyetinde 2 puan civarında yükseliş yaşandı. l Ekonomi Servisi Erdoğan, turizimcilerle bir araya geldiği toplantıda, Avrupa’da yaşayan gurbetçilere çağrı yaparak “Komşunu da al gel” kampanyası başlattı 2629 Ocak tarihleri arasında düzenlenen EMITT fuarında Kırıkkale standında kentin simgesi olarak silahlar sergilenmişti. İlker Haktankaçmaz Vali silahlı tanıtımı savundu Kırıkkale’nin geçen hafta Beylikdüzü TÜYAP’ta düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’ndaki (EMITT) standında yaptığı ‘silahlı tanıtıma’ tepkiler sürerken, Kırıkkale Valiliği’nden açıklama geldi. Gazetemizde de yer alan haberle igili Kırıkkale Valisi İlker Haktankaçmaz, “Kırıkkale’nin sahip olduğu değerleri imkân bulunan ortamlarda sergilemek yerel yöneticiler olarak bu şehre karşı en önemli sorumluluğumuzdur” dedi. Haktankaçmaz, “EMITT’te ilimizde üretilen bazı silahların standda sergilenmesindeki amaç; insanlarımızı, teröristlerin belini kıran silah ve mühimmatın üretildiği ve sergilendiği ilimizi ziyarete teşvik etmek, vatan savunması için can veren kahramanları yetiştiren ana babaların yaşadığı bu toprakları tanımalarını sağlamaktır” savunmasını yaptı. l Ekonomi Servisi Aras Kargo’ya ticari kayyım atandı Aras Kargo Anonim Şirketi’ne şirketin A grubu hissedarı, Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Evrim Aras’ın yapmış olduğu başvuru neticesinde İstanbul Anadolu 5’inci Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ticari kayyım atandı. Şirketten yapılan açıklamada; Aras Kargo’nun 2013’te ortak olduğu Austrian Post’un yatırım planları dahil, gelecek vizyonuyla ilgili sözleri tutmaması, şirketin büyümesini engellemesi ve tüm bu planlı adımların sonucunda da şirketin yüzde 50 hissesini daha alma tale bini iletmesi neticesinde ortaklığın sona erme noktasına geldiği belirtildi. Açıklamada, “6 aydır yönetim kurulunun faal olarak görev yapamaması ve bu durumun şirketin günlük faaliyetlerini, yatırım süreçlerini olumsuz etkilemesi nedeniyle mahkemeye başvuruldu” denildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, turizm rezervasyonlarında istenen seviyelerin çok gerisinde kalınması nedeniyle bu sektöre yönelik destek çağrısında bulundu. Avrupa’da yaşayan gurbetçilere “Komşunu da al gel” çağrısı yaparak kampanya başlatan Erdoğan, “Yurtdışında 5 milyon vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımız içinde ülkesiyle bağlantıları halen süren 3.5 milyon vatandaşımız var. Her yıl gelen vatandaşlarımızın sılai rahim geleneği mutlaka devam etmeli” dedi. ‘Gelin düğün yapın’ Turizmcileri Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul eden Erdoğan, yaşanan sorunlara yönelik yeni önerilerde bulundu. Son 14 yılda turist sayısının, 1213’ten 40 milyona çıktığını savunan Erdoğan, 86 milyar dolarlık turizm hedefine ulaşılacağına inandığını belirtti. Erdoğan, “İlk etapta turist sayısını 8 milyon artırarak işe başlamak niyetindeyiz. Bu yüzden ‘Komşunu al gel kampanyası’ başlatıyoruz. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızdan, düğün gibi sünnet gibi özel günlerini ülkemizde yapmalarını bekliyorum. Avusturya’daki, İngiltere’deki kardeşlerime sesleniyorum. Gelin düğün derneği burada yapın. Ülkemizde çalışan yabancılara da ‘işin de burada tatilin de burada’ diyorum. Yabancı sermayeli şirketlerde çalışanları tatillerinin en azından 1 haftasını ülkemizde geçirmeye davet ediyoruz” dedi. Kampanya, Türkiye Otelciler Birliği tarafından memnuniyetle karşılandı. l ANKARA ekonomi 9 Başkanlığa neden hayır? Küçük bir kadın grubu... Sivil toplum örgütleri Kagider ve Kader’den bir iki temsilci. Birkaç kadın akademisyen, bir edebiyatçı, ikiüç gazeteci… Konu kadın perspektifinden anayasaya ve başkanlığa neden ‘evet’, neden ‘hayır’. İki konuşmacı var. Biri Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski AKP İstanbul Kadın Kolları Başkanı Özlem Zengin, diğeri Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve anayasa hukuku uzmanı Prof. Bertil Emrah Öder. Toplantıya katıldım çünkü anayasa değişikliği ve başkanlık için AKP’nin gerekçelerini ilk ağızdan dinlemek ve sorularımı yöneltmek istedim. Sizlerle de paylaşmak istiyorum. Anayasa bir toplumsal sözleşme: Devletin dayandığı temel ilkeleri, vatandaşın hak ve özgürlüklerini, kurumların işleyişini düzenleyen... Hepimizin sadece bugününü de geleceğimizi de bizden sonraki nesilleri de yakından ilgilendiriyor. Üstelik AKP’nin 15 yıllık iktidarında kadını birey olarak görmeyen zihniyeti de göz önüne aldığımızda bizleri yani kadınları hayli yakından ilgilendiriyor. Çünkü kadınların kazanılmış tüm haklarının, tüm gücü ve yetkileri kendisinde toplamış tek adamın ağzından çıkacak sözlerle geri alınması olasılığı var. Bu gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Şimdi olur ya da sonra olur, önemli değil. Önemli olan bu yetkinin tek bir kişiye, başkana veriliyor olması. Prof. Bertil Öder, özetleyerek aktarıyorum, “Siyasal iktidarın sınırlandığı bir noktada anayasal devletten söz edemeyiz. Şuna bakmalıyız: Bu değişiklikler bizde anayasal açıdan kaygı uyandıracak düzeyde mi? Otoriterleşme ve güçlü yürütme arasındaki bağın güçlenmesi kaygı verici. Uyum yasaları 2007 yılında bitti. Kadınerkek eşitliğinde hiçbir adım atılmadı. Basın özgürlükleri geriletildi. Demokratikleşme hiç konuşulmadı. Türkiye’nin siyasi tarihine baktığımızda bu kadar derin görüş ayrılıkları, bu kadar keskin bölünmeler olmadı” dedi. Toplumlarda kutuplaşmalar arttıkça başkanlık modelinin tercih edilir hale geldiğini dünyadan örneklerle anlattı. Tabii tüm başkanlık sistemlerinin parlamentoları güçsüzleştirdiklerini de vurgulayarak. Özlem Zengin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok yakınındaki bir isim. Bugün gelinen yapıda başkanlığın tek çözüm olduğunu ısrarla vurguluyor. Peki gelinen nokta ne? Davutoğlu ile Erdoğan arasında bile anlaşmazlığın olması mı? Parlamenter sistemin çalışamaz hale gelmiş olması mı? 15 Temmuz darbesi mi? Tüm bunlar Zengin’in sıraladığı gerekçeler... Zengin “Tayyip Bey bir sürü darbe gördü” diyerek Abdullah Bey’in cumhurbaşkanı seçilmesi sırasındaki krizi de bu darbeler arasında sıralayabiliyor. FETÖ yapılanması hâlâ Türkiye için çok büyük tehdit. Evet haklı ama FETÖ’nün bu noktaya gelmesinde AKP iktidarının payı ne? Bu soruyu Zengin’e yönelttiğimde bir mağduriyet edebiyatı dinliyorum. Askerliği seçmek isteyen dindar gençlerin namaz kıldıkları için nasır tutan dizlerini nasıl törpülediklerini, başörtüsünün önünde yıllarca süren engelleri anlatıyor. Yani kısacası şöyle demeye getiriyor: “Evet kandırıldık ama Fethullah yapılanmasındaki bu büyümeye bizim gibilerin belli yerlere gelebilmesi için de göz yumduk. Bir terör örgütü haline dönüşeceklerini nasıl bilebilirdik?” Bu ülke insanı demokrasi algısını çok geliştirdi diyor ve örnek olarak 15 Temmuz’da halkın demokrasiyi korumak adına ölümü göze alarak sokaklara dökülmesini gösteriyor. Başkana güçlü bütçe ve güçlü yetkiler verilmesinin gerekçesini “Türkiye’nin kilitlenmesini engellemek için” diye sunuyor. Dinledikçe daha da ürküyorum, kaygılarım daha da artıyor. Sadece benim değil orada bulunanların çoğunun da benim gibi hissettiğini sordukları sorulardan anlayabiliyorum. Öyle iki farklı kutup ki, iki tarafın da birbirini ikna etmesi imkânsız.... Dünyanın en değerlisi Google Arama motoru Google “dünyanın en değerli markaları” listesinde teknoloji devi Apple’ı geride bırakarak zirveye oturdu. Bağımsız danışmanlık firması Brand Finance’in yayımladığı “2017 Global 500” adlı raporda, Google’ın marka değerinin geçen yıla göre yüzde 24 artışla 109.5 milyar dolara yükseldiği belirtildi. Rapora göre Apple’ın marka değeri ise geçen seneye kıyasla yüzde 27 azalarak 107.1 milyar dolara düştü. Böylece Google, Apple’ı geçerek, dünyanın en değerli markası unvanına sahip oldu. Amazon, 106.4 milyar dolarla üçüncü sıradaki yerini korurken, listenin dördüncü sırasında ABD’li telekom şirketi AT&T, beşinci sırada Microsoft ve altıncı sırada Samsung yer aldı. Verizon yedinci, Walmart sekizinci, Facebook dokuzuncu ve Çinli banka ICBC onuncu oldu. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle