04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Şubat 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN fenerCiyelepmteulaeyfoenneuYÖCNHYEGPAT’ÖLİZCİAREİLÜRREŞKVRTEİEMÜK,İZLE Cezaevi koşullarına dikkat çeken CHP’li Muharrem Erkek, “Murat Sabuncu’nun baş dönmesi sorunu var. Bir doktor onu cep telefonu feneriyle muayene etmiş’ dedi CHP Milletvekili Muharrem Erkek, tutuklu bulunan yazar, çizer ve yöneticilerimizi ziyaret et ti. Erkek, İcra kurulu Başkanımız Akın Atalay’ın “Siyaseten burada olduğumuzu biliyoruz. Bizim soruştur mamızı yürüten savcı, ikti darın esareti altında. Ken disini FETÖ’cü değilim di ye kanıtlamaya çalışıyor. İKLİM ÖNGEL Onun durumu bizden daha zor’’ dediğini iletti. CHP’yi Erkek, Silivri’de tutuklu bulunan Akın Atalay, Murat Sa buncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Ahmet Şık ve Mustafa Kemal Güngör’ü ziya ret etti. Silivri koşullarının zaten zor ol duğunu söyleyen Erkek, OHAL dönemi nin olumsuzlukları eklenince durumun daha da kötüleştiğini belirtti. Erkek, “15 günde bir 10 dakika bir kişiyle görüşebi liyorlar. Bu nedenle Akın Atalay bugün doğum günü olması nedeniyle eşi Adalet Dinamit’i, Mustafa Kemal Güngör ise an nesini arayarak selamlarını iletmemi is tedi. Dışarıya not göndermeleri bile ya sak. Bu soruşturma savcısının talimatıy mış’’ diye konuştu. Doktora gitmek için günlerce beklemek gerektiğini söyleyen Erkek, “Murat Sabuncu’nun baş dönmesi sorunu var. Bir doktor onu cep telefonu feneriyle muayene etmiş’’ diye konuştu. Tel örgünün arkasından Eskiden Silivri’de küçük bir avluya çıkıldığını, duvarın 12 metre yüksek olduğunu anımsatan Erkek, “Şimdi tel örgü örmüşler. Gökyüzüne tel örgülerin arkasından bakıyorlar’’ dedi. Aynı gazeteden 11 kişinin aynı anda cezaevinde oluşunun Türkiye tarihinde örneğinin bulunmadığını söyleyen Erkek şöyle konuştu: “Buna rağmen Cumhuriyet Gazetesi ayakta. Cumhuriyet Gazetesi’nin direncini kırmayı başaramadılar.’’ Onlar içeride biz dışarıda İddianamenin hâlâ hazırlanmadığına dikkat çeken Erkek, “İddianameyi sağlıklı, hukuki bir temele dayandıramazlar. Bütün dünya gazetecilik yaptıkları için tutuklu olduklarını biliyor. Onlar içerde, biz dışarda mücadele veriyoruz. AKP Hükümeti darbe hukukunu çok sevdi. Medyadaki baskılar derhal son bulmalı’’ diye konuştu. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Musa Kart’ın Erkek aracılığıyla ilettikleri mesajları ise şöyle: Atalay: Savcının durumu bizden zor Artık adaletin terazisi Themis’in değil başkasının elinde duruyor. Siyaseten burada olduğumuzu biliyoruz. Bizim soruşturmamızı yürüten savcı, iktidarın esareti altında. Kendisini FETÖ’cü değilim diye kanıtlamaya çalışıyor. Onun durumu bizden çok daha zor. Sabuncu: Büyük çaba hepimiz için umut oluyor (CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na) Sadece biz Cumhuriyet çalışanları için değil, tüm düşünce ve fikir özgürlüğü tutukluları için verdiğiniz büyük çaba, hepimiz için umut oluyor. Özgür günlerde buluşmak dileğiyle saygılarımı sunuyorum. GürsEL: Sonunda demokrasi kazanacak Bu; mücadelemizi, yazılarımızı engellenmek, Cumhuriyet’i susturmak için planlı bir operasyon. Biz vicdanen çok rahatız. Zor koşullarda olmamıza karşın bunu sorun yapmıyoruz. Sonunda demokrasi kazanacaktır. KART: Mektubun ucunu hayalimde yaktım Biliyorsunuz dışarıya yazıp çizmemize yasak getirildi Silivri’de... Ama hayal kurmamıza mani bir durum yok henüz. ‘Aydınlık Türkiyem’e hitaben yazdığım mektubumun ucunu yakıyorum kafamda ve ziyaretçim Sevgili Muharrem Erkek’ten rica ediyorum: Bunu değerli dostum Müjdat Gezen’e iletir misin lütfen. Durum her geldiğimizde kötüye gidiyor Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri, parlamenterler Elisabetta Pietrobon, Mariska Heijs ve Jörgen Siil gazetemize destek ziyaretinde bulundu. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’ten gazetemize yönelik baskı hakkında bilgi alan Piri, “Türkiye’de Cumhuriyet ‘OHAL ağır darbeler aldı ve gazetecilik faaliyet rum daha da kötüye gitmiş oluyor. Avrupa lerinden dolayı hapiste olan gazetecile Parlamentosu için bir ülkede basın hakları ri görmek çok üzücü. Özellikle de AB üye nın nasıl ele alındığı, nasıl muamele gördü lik sürecinde olan bir ülkede bunu görmek ğü çok önemli. Çünkü o ülkede demokra daha da vahim. Türkiye’ye her geldiğimiz sinin durumunu ifade ediyor” diye konuş de Cumhuriyet gazetesini ziyaret etmeye tu. Parlamenterler, programın devamında çalışıyoruz. Maalesef her geldiğimizde du bir grup gazeteciyle görüştü. kalkmadan normalleşme olmaz’ AKP’nin icraatlarının AB kriterlerine uymaktan bir hayli uzak olduğunu belirten Piri, “OHAL kaldırıldığında pozisyonumuzu yeniden değerlendirme niyetindeyiz” dedi MİNE ESEN / BERİVAN AYDIN Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri, referandumun sonucu ne olursa olsun OHAL’in kalkması gerektiğine, üyelik sürecini yeniden desteklemeyi de ondan sonra değerlendireceklerine dikkat çekti. nReferandum sonrası Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Referandumun sonucu ne olursa olsun, OHAL kaldırılana dek Türkiye’nin normalleşme sürecine girebileceğini düşünmüyorum. Hükümetin vatandaşları etkilemeyeceğini söylediği OHAL’de on binlerce insan işten çıkarıldı, muhalif vekiller ve gazeteciler hapse atıldı. Türkiye’ye yönelik bir terör tehdidi olduğu açık, ancak insanların bu kadar kolay biçimde ‘terörist’ olarak etiketlenmeleri ve savunma hakkı verilmemesi bizi endişelendiriyor. nAP’de Türkiye’nin üyeliği konusundaki eğilim nedir? AP son yıllara dek Türkiye’nin üyeliğinin en büyük destekçisiydi. Sürece inandığı için, AB Konseyi’nin engellediği temel haklarla ilgili 23. ve 24. fasılların açılmasını istiyordu. Gezi protestolarından sonra durum değişmeye başladı. Cumhuriyet’e yönelik operasyonun, milletvekillerinin dokunulmazlığının anayasaya aykırı biçimde kaldırı lıp 10 HDP’li vekilin hapse atılmasının ardından, kasımda vardığımız noktada “Türkiye’yle işbirliğimizi sürdürmeliyiz, fakat şu anda AB’ye entegrasyonundan bahsetmek gerçekçi değil” demek durumunda kaldık. Üyelikten bahsediyormuş gibi yapmamızın ne kendi vatandaşlarımıza, ne de Türkiye vatandaşlarına faydası yoktu. Hükümetin icraatlarının AB kriterlerine uymaktan bir hayli uzak olduğunu görmekle beraber, OHAL kaldırıldığında pozisyonumuzu yeniden değerlendirme niyetindeyiz. Ancak bu da aylardır gerçekleşmedi. Türkiye hükümeti de reformları gerçekleştirmeye istekli olduğunda, vatandaşların da bu müzakerelerin faydalarını göreceği farklı bir süreç inşa edeceğimizi umuyorum. Vize serbestisi de önemli bir gösterge olacaktır. nTürkiye’yle yürütülen pazarlıkları görünce AB’nin demokrasi ve insan hakları savunuculuğuna olan inancınızı nasıl koruyorsunuz? Kimi siyasetçiler gibi Avrupa’ya ekonomik bir görüş açısından bakarsanız, Türkiye’de gazetecilere, muhaliflere ve insan hakları savunucularına uygulanan baskıları görmezden gelmeniz kolaydır. Umarım ki sonunda entegrasyonu düşünmeden işbirliğine odaklanma yız. Zira uzun vadede AB için yeni bir mülteci krizinden de büyük olan tehdit, istikrarsız ve demokratik olmayan bir Türkiye olacaktır. 79 milyon nüfuslu ve önemli bir NATO müttefiki olan komşumuzun istikrarlı olması ve bizimle aynı değerlere inanması, bizim ulusal çıkarımızadır. Gazeteciye ‘çıplak arama’ iddiası Tutuklanan Özgür Gelecek Gazetesi Yazıişleri Müdürü Aslı Ceren Aslan, darp edilerek gözaltına alındığını, çıplak aramaya tabi tutulduğunu belirtti CANAN COŞKUN Özgür Gelecek Gazetesi Yazıişleri Müdürü Aslı Ceren Aslan 9 Şubat’ta haber için Suriye’ye geçmek isterken gözaltına alındı. Yasadışı yollarla sınırı geçmeye çalıştığı suçlamasıyla 4 gün gözaltında tutulan Aslan, “silahlı terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Aslan, Şanlıurfa savcılığında verdiği ifadede, herhangi bir siyasi parti, dernek üyeliği ve benzeri bir kuruluşa üyeliği bulunmadığını belirterek, ailesinden herhangi birinin de bir terör örgütü ile bağı bulunmadığına dikkat çekti. Aslan, “Ceylanpınar ilçesinde emni yet ve jandarma görevlileri ile Şanlıurfa TEM Şube’deki görevliler bana işkencede bulundular. Bu nedenle de açlık grevi yaptım. Ceylanpınar’da olay gecesi hem jandarma hem emniyete götürüldüm. Her iki yerde de darp edildim. Ayrıca söylemek istemediğim bir şekilde cinsiyetçi bir yaklaşımla küfürler edildi. Ceylanpınar’da ve Şanlıurfa TEM Şube Müdürlüğü’nde çıplak aramaya tabi tutuldum” dedi. Emniyette susma hakkını kullandığını, savcılıkta ifade vereceğini beyan ettiğini belirten Aslan, “Bundaki amacım yargılama yetkisinin kollukta olmadığını düşünmem ve yargılamanın daha sağlıklı yapılması nedeniyledir. Hakkımda açılmış davalardan do layı yurtdışına çıkış yasağı bulunmaktadır. Ben de gazetecilik görevimi yapabilmek için bu amaçla geçiş yapmak istedim. Bölgedeki son gelişmeleri izleyip bu durumu gazeteme aktarmak istemiştim” diye konuştu. Aslan Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği’ndeki sorgusunda ise “Bölgeye geçiş için başka bir imkân yoktu. Ben sadece görevimi yaptım” dedi. Hâkimlik ise kararında, Aslan’ın üzerinde gazeteciliğe ilişkin herhangi bir materyal bulunmadığını, savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu savundu. Aslan’ın örgüt üyeliği suçunu işlediği yolunda somut delillerin bulunduğu iddia eden hâkimlik, tutuklama kararı verdi. haber 11 ‘Hayır’ın yüzü kim? Anladığım kadarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin referandum stratejisi, olabildiğince “düşük profilli” gitmek. CHP referandum sürecinde miting yapmayacak, kendi amblemini kullanmayacak, flama ve CHP afişi asmayacak. Katıldığım bütün dost meclislerinde, “Aman çok iyi karar!”, “İsabet!”, “CHP’nin yapabileceği en iyi şey geri durmak” gibisinden cümleler kullanılıyor. CHP’lilerin kendileri bile kampanya süresince geri durmalarının “Hayır” için en hayırlı formül olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Siyaset eliti arasında buna “görünür olmamak” deniyor. İddia o ki, CHP görünür olmazsa, referandumda “Hayır” oyunun şansı var. Tam tersi, görünür olursa da “Evet” oyları artarmış. Velev ki bu analiz doğru... Allah aşkına bu durum bir siyasi parti için tam bir garabet değil mi? Yani toplumda sahiden “CHP alerjisi” bu boyutta ise, flamasını, afişini görünce “Evet”e meyletme olasılığı varsa, ana muhalefetin yüzde 25’lik sosyoloji ötesinde bir iddiası kalmadıysa, er ya da geç bunu konuşmamız lazım değil mi? Referanduma kadar değil. Ben referanduma kadar sessiz kalmaya razıyım. Ama CHP gibi zengin bir tabanı, aktif bir siyasetçi portföyü ve büyük potansiyeli olan bir partinin yüzde 25 bandının ötesine geçemeyeceğini kabullenmek, doğru mu? Hele de Türkiye’nin mevcut konjonktüründe. Er ya da geç bunu konuşmamız lazım... Bu da beni, “Hayır” kampanyasının temel problemine getiriyor... Hiçbir ankete bakmanıza gerek yok. Son seçimleri iyi tahlil eden ve gazeteleri düzenli okuyan herkesin tahmin edebileceği gibi, referandumda “Hayır” olasılığı var. Azımsanamayacak bir ihtimal bu. Çünkü Türkiye, Kasım 2015 seçimleri değil, 7 Haziran 2015 seçimlerine benzer bir dinamiği yaşıyor. Ekonomik sıkıntılar var. MHP tabanı ikna olmuş değil. Ayrıca muhalif kesimlere yönelik baskılar, toplumu ürkütüyor. Ama ne yok biliyor musunuz? “Hayır” oyunun yüzü yok. Kararlılıkla çıkıp halka güven verecek, “Merak etmeyin, Hayır çıkarsa Türkiye’de kaos olmayacak” diyecek, kadrosuyla, kararlılığıyla, hatta ses tonuyla toplumu peşinden sürükleyecek birileri yok. Söz ettiğim, 70’lerin Bülent Ecevit’i, 80’lerin Süleyman Demirel’i gibi biri. Meydanlarda kükreyecek, üç troll’ün beş tweet’iyle nakavt olmayacak, bir iddia koyabilecek birileri... Türkiye’de siyasi dengelerin değişebilmesi için, “Merak etmeyin, güvenin bize, basın ‘hayır’ı” diye kadrosuyla, kişiliğiyle, “yönetime talip” olduğu izlenimini veren birileri lazım... Şikâyet ve protest oylar var ve CHP ve HDP bunu kendi tabanını motive etmek için iyikötü kullanıyor. Buna itirazım yok; zira mevcut baskı döneminde isyan edecek onlarca konu var. Ama protest ruh ve “Faşizme karşı omuz omuza” hissi, Türkiye’de seçim kazandırmıyor. Zaten muhalif olan kitleleri diri tutuyor. Eninde sonunda iddia sahibiyseniz, faklı bir sosyolojiye ulaşabilmeniz lazım. “Hayır”ın başarılı olabilmesi için gereken, özgüveni olan, “Merak etmeyin biz varız” diyebilecek ve bunu dediğinde kitleleri sürükleyebilecek bir ses. Bunun sağ mahalleden gelmesi gerekiyor. Zamanında “Alnınızı karışlarım” diye kızgın bir boğa gibi kürsüden kükreyen bir Süleyman Demirel profilinden söz ediyorum... Bu yok. CHP’de böyle bir enerji göremiyorum. Daha da kötüsü, konuştuğum tüm CHP’lilerde, kendi sosyolojilerinin (şehirli, endişeli modern, laiklik hassasiyeti yüksek) ötesine geçemeyeceklerine dair bir kabulleniş var. O zaman başka aktörlere ihtiyaç var. “Hayır”ın da en temel sorunu bu: Sağ cenahta güçlü bir “Hayır” yüzü yok. Kadri Gürsel, BM basın ödülüne aday Paris merkezli uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, gazetemize düzenlenen operasyon kapsamında tutuklu bulunan yayın danışmanımız ve yazarımız Kadri Gürsel’i UNESCO Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü’ne aday gösterdi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı da olan Gürsel, gazetemizin dokuz yazarı ve yöneticisiyle birlikte 116 gündür özgürlüğünden yoksun. 55 gündür tutuklu bulunan muhabirimiz Ahmet Şık da 2014’te aynı ödüle layık görülmüştü. Dünya çapında basın özgürlüğünün savunmasına ve tanıtılmasına olağanüstü katkıda bulunan kişi, kuruluş ve kurumlara verilen ödül, 17 Aralık 1986’da Bogotá’da El Espectador gazetesi ofislerinin önünde öldürülen Kolombiyalı gazeteci Guillermo Cano Isaza’nın adını taşıyor. l Dış Haberler C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle