23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Robert De Niro’dan gerçeği yazacak gazeteciye 100 bin dolar... Dünyaca ünlü ABD’li aktör Robert De Niro, tartışmalı çocuk aşıları hakkında haber yapıp doğruları yazacak gazetecilere 100 bin dolarlık para ödülü vereceğini açıkladı. Oğlunun aşı yüzün den otizme yakalandığını söyleyen De Niro, ABD’de katıldığı bir panelde çocuk aşılarını sorguladı. Çocuklara uygulanan kızamık, kızamık çık ve kabakulak aşılarında civa bazlı “timerosal” adlı bir koruyucu madde kullanıldığını vurgula dı. Aktörün talebi, bu maddenin otizme neden olup olmadığının araştırılması. Pazartesi 20 Şubat 2017 EDITÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Altın Ayı Macar yönetmene kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Rejim muhalifleri 67. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Macar yönetmen Ildikó Enyedi’nin “Beden ve Ruh” filmine gitti. Film bir mezbahada ça lışan iki kişi arasındaki aşk hikâyesini sıra dışı bir dille anlatıyor. Bu sene 67’ncisi düzenlenen Berlinale Uluslararası Film Festivali’nin kazananları önceki akşam Almanya’nın başkenti Berlin’deki Berlinale Palast sinemasında düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Festivalin büyük ödülü Altın Ayı’nın sahibi, Hollandalı yönetmen Paul Verhoeven başkanlığındaki uluslararası jürinin favorileri arasında gösterilen “Beden ve Ruh” (Testrol és lélekrol) filmi sahibi oldu. Yönetmenliğini Macar yönetmen Ildikó Enyedi’nin üstlendiği film, Budapeşte’deki bir mezbahada çalışan iki kişi arasında yaşanan aşk hikâyesini sıra dışı bir dille anlatıyor. Törende Gümüş Ayı ödülü En iyi Yönetmen dalında “Umudun Diğer Tarafı” (Toivon tuolla puolen) filmiyle Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismaeki’ye giderken, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ise Thomas Arslan’ın “Aydınlık Geceler” (Helle Naechte) filmindeki rolüyle Avusturyalı oyuncu Georg Friedrich’in oldu. En İyi Kadın Oyuncu ödülü Güney Koreli Hong Sangsoo’nun yönettiği “On the Beach at Night Alone” filmindeki performansıyla Kim Minhee’ye değer görüldü. Alfred Bauer Ödülü “Pokot” filmi dolayısıyla Agnieszka Holland’ya sunuldu. Gecede Jüri Büyük Ödülü’nü Fransız yö netmen Alain Gomis’in yönettiği “Felicite” filmi kazanırken, En İyi Senaryo dalındaki Gümüş Ayı “A Fanstatic Woman” filmiyle Şilili Sebastin Leilo ve Gonzalo Maza’ya, En İyi İlk Film ödülü “Summer 1993” ile Carla Simon’a, kısa metrajlı film kategorisindeki Altın Ayı ödülü ise Portekizli yönetmen Diogo Costa Amarante’nin “Cidade Pequena” filmine verildi. 9 Şubat’ta Berlin’de başlayan Berlinale’de 72 ülkeden 399 film gösterildi. Festivalin Altın Ayı ve Gümüş Ayı ödülleri için ise 18 film yarıştı. l Kültür Servisi Ildikó Enyedi Şef Yazıcı, İDSO konserinden de çıkarıldı... İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın (İD SO) 24 Şubat’ta gerçekleştireceği konserin programından orkestra şefi İbrahim Yazıcı’nın çıkartıldığı ortaya çıktı. Oda TV’nin haberine göre bilet satışında, Jean Bernard Pommier ile birlikte “İki Şef & İki Piyanist Konseri” adlı etkinlikte yer alacağı belirtilen İbrahim Yazıcı’nın ismi, İDSO’nun resmi sitesindeki duyurudan silindi. Konserin isminin de silindiği güncel duyuruda, sadece Fransız piyanist Jean Bernard Pommier’in adı kaldı. İzmir Devlet ve Opera Balesi Orkestra Şefi İbrahim Yazıcı, kısa süre önce KHK ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki kadrosundan ihraç edilmişti. İDSO’nun etkinliğindeki bu değişikliğin, Yazıcı’nın ihraç edilmesinden kaynaklı olduğu tahmin ediliyor. Etkinliğe daha önceden bilet alanlar ise söz konusu değişikliğe tepkili. l Kültür Servisi GÖZALTINDAKİ GAZETECİ DENİZ YÜCEL’E SELAM Kosslick, Welt gazetesi muhabiri Deniz Törende festival direktörü Dieter Kosslick, Alman Welt gazetesinin gözaltına alınan Türkiye muhabiri Deniz Yücel’le dayanışma gösterdi. Anke Engelke’nin sunduğu törende Kosslick, İstanbul’da hangi sebeple gözaltına alındığı bildirilmeyen Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’e selam göndererek “Seni düşünüyoruz” mesajını verdi. Yücel, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yaklaşık beş gün önce gözaltına alınmıştı. Yücel’e “Seni düşünüyoruz” mesajını verdi. Radical Noise Sosyalist muhtara veda Türkiye’nin ilk sosyalist muhtarı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) MYK üyesi, Bursa milletvekili adayı ve 12 Eylül’ün TKP davası sanığı olan sosyalist köylü lideri Fevzi Kavuk (86) toprağa verildi. Kavuk için İznik’in Müşküle köyünde yüzlerce kişinin katıldığı bir uğurlama töreni düzenlendi. Kavuk, doğduğu Müşküle köyünün muhtarı iken, Nâzım Hikmet’in cezaevi arkadaşı olan köylüsü İsmail Başaran, köy eşrafından Rıfat Talan, ressam İbrahim Balaban ve mimar Emin Canpolat ile birlikte şairin “Vasiyet” şiirindeki dileğini yerine getirerek köye çınar ağacı dikmişlerdi. Şairin ölümünden 1 yıl sonra, 3 Haziran 1964’te dikilen çınar ağacı 12 Eylül darbesinden sonra söktürülmüştü. l BURSA / CUMHURİYET Laneth bir gece Metal müzik uğruna pek çok ilke imza atan fanzin Laneth’e saygı duruşu için düzenlenen konser gecesi, metalin pek çok güçlü ismini İKSV Salon sahnesinde buluşturdu. İşte o geceden notlar... Lanet aslında konserden bir gece evvel indi yeryüzüne ve Kramp’ın basçısı Nezih (Onur) Baba’yı aldı. O yüz den de önündeki “Porn Star Parking Only” tabelasıyla ge cenin DJ’liğini ya MURAT BEŞER pan Nikki Wild setini Kramp’ın “Lan N’oldu” şarkısıyla ta mamladı. Top şimdi sunucu Aptulika’da idi ve sonradan sele dönüşecek olan duygu ırmağı onunla başladı. Çok uzun süredir biletlerini hız lıca tüketen ilk metal etkinliği ol ması şaşırtıcı değil, çünkü gecenin sayısız anlamı vardı. 1991 yılın Aptülika da yola çıkan hayatını 31 sayı sür düren Laneth Dergisi, ilk konseri zih Baba’ya karşı duygularını dile ge ni aynı yılın 22 Eylül’ünde Harbiye tiren cümleler kurdular. Açıkhava’da gerçekleştirmiş bir fanzin kolektifi idi. Bir kuşağın sert ço ‘Hayır’ sloganları cukları için çok şey ifade ediyordu. Gecenin en yüksek, kalabalık ve ha O zamanlar metal konserine gitmek reketli anları Radical Noise sahne için evden kaçan o çocuklar şimdi kel deyken yaşandı. Kollar bacaklar ha lifelli, işinde gücünde; muhtemelen de vada uçtu; stage dive yapanlar eller büyük bir kısmı bu akşam için hanı de taşınırken, sahnenin solundaki kü mından izin aldı. Ama yine de içerisi çük bir ekip fazla ileri gitmeyen bir nin kesif bir erkek saçı kokusuyla kıv pogo girişiminde bile bulundu. Sivas ranmasının önünde engel teşkil ede Katliamı’ndan görüntülerle şarkı söy cek bir durum yok, zira yaş ortalama lerken kalabalığın hep bir ağızdan sı yüksek olsa da bu akşam burada sa haykırdığı “Hayır” sloganlarıyla inledi dece bir kuşak yok. ortam. Radical Noise sonrasında orta İlk sahne alan topluluk Dr. Skull lık giderek sakinledi. parçaları çalan ve uzun saçlı gençler Metal uğruna pek çok ilke imza atan den oluşan Dr. Razor oldu. Onlar ve bu fanzine yapılan saygı duruşu gece ardından çıkanlar Apaçi Ayhan ve Ne sinde ardından sırasıyla thrash metal topluluğu Metalium, ilk heavy metal topluluklarımızdan biri olan Kronik, son olarak da istikrar abidesi Pentagram sahne aldı. Yüksek bir deşarj, enerji sağaltımı ve distorsiyonlu kulak mesaisi bittiğinde, tüm Laneth ekibi sahneye geldi, emek veren ve kaybedilmiş tüm isimler telaffuz edilerek gayrı resmi geçit töreni yapıldı. hSeeavdinbOankgyay’la Kapanışta sahneye çağrılan Şebnem Ferah nağmeli nağmeli “Long Live Rock’n Roll” dedi, esas, ama bir o kadar da utangaç oğlan Çağlan Tekil ise son sözü sorulduğunda, derginin ilk sayısına yazdığı editör yazısının başlığındaki gibi “Laneth olsun” demekle yetindi. Dönemin yaşlı tanıklarının yaşlarının kemale ermiş olması nedeniyle, doksanlı yıllardaki metal konserlerine oranla hayli terbiyeli bir geceydi, ama bir o kadar da unutulmazdı. Ayrıca üç unutulmaz şahsi anekdot daha: Bir; derginin ilk abonesi ve sonradan yazarı olan Kerim Tunçay’ın Dubai’den bir geceliğine bu konser için uçması. İki; Parkinson Şeref’in nara atarak teşrif etmiş olması. Üç; Radical Noise çalarken Sevin Okyay ile headbang yapmış olmam... Son not mekân için: “Laneth Bir Gece”, İKSV Salon’un imaj ve konsept değiştirme teşebbüsü konusunda atılmış cesur ve takdire şayan bir adım olarak notlarımıza düşüldü. FOTOĞRAF: ALİ GÜLER “Bu ülkenin şimdiki zamanında işini ciddiye alan her gazeteci, köşe yazarının eninde sonunda varacağı nokta, muhalif olmaktır.” Kadri Gürsel, “Cumhuriyet” gazetesindeki 10 Mayıs 2016 tarihli ilk yazısına bu cümleyle başlamış. Bunun öncesinde, 20 Temmuz 2015’teki Suruç katliamından sonra kişisel tweet hesabından AKP’nin Suriye politikasını suçlayan mesajlar atınca, yaklaşık on beş yıldır çalıştığı “Milliyet” gazetesindeki görevine “yaptığı yorumların gazetecilik etik kurallarıyla bağdaşmadığı” gerekçesiyle son verilmişti (karş. kişisel tweet’inde “Hayır” vereceğini açıkladığı için İrfan Değirmenci’nin işine son veren Doğan Grubu’nun “gerekçesi”). Gürsel de “Cumhuriyet”te kaleme aldığı ilk yazıda niçin “rejim muhalifi” olduğunu şöyle özetliyordu: “Ne hazindir ki Türkiye’de demokrasiyi, Cumhuriyeti, laikliği, insan haklarını, bireysel hak ve özgürlükleri, kadın erkek eşitliğini ve bilimsel düşünceyi yüceltmek, kişiyi bir rejim muhalifi yapmaktadır.” Kadri Gürsel bu satırları yazdıktan sadece beş buçuk ay sonra, 31 Ekim 2016’da gazetemize düzenlenen operasyon kapsamında diğer 9 arkadaşımızla birlikte tutuklandı (sonradan eklenen Ahmet Şık ile birlikte sayıları 11’i buldu) ve bugün itibarıyla tam 113 gündür özgürlüklerinden yoksunlar. Niçin? Muhalif oldukları için! İşini ciddiye almak Mesleğini ciddiye alan sanatçı da tıpkı gazeteci gibi muhalif bir noktada durur. Bunun şu veya bu ülkede olmakla da çok ilgisi yoktur aslında. Yaratıcı sanat ve gerçek anlamda gazetecilik işin tabiatı gereği sorgulayıcı ve eleştirel olduğu, çağı üzerine düşünmekten kaçınmadığı için bizdeki emsaller gibi iktidarla ruh yapışığı olmaz, mesafesini korur. Zaten demokratik ülkelerde de sanat kurumlarına “parasını ben veriyorum, o halde beni eleştiremez” gibi milletin vergileri üzerinden efelenmeler yapılmadığı gibi, gazete patronlarına da hoşa gitmeyen gazeteciler için “parasını sen veriyorsun, ya yazdırma ya at” gibi veciz cümleler sarf edilmez. Tam tersine, patronlar iktidar karşısında böyle eğilip bükülmezler, iktidarlar da böyle şeyler söylemeyi en azından şimdilik!akıllarından geçirmezler, çünkü hem demokratik kriterler toplumsal ölçekte içselleştirilmiştir, hem de eleştiri kanallarının açık kalmasının sistem açısından hayati bir önem taşıdığı, aslında rejimi muhalefetin var ettiği bilinir. Ama bunun için ortada rejimi korumak gibi bir kaygının bulunması gerekir. Oysa bizim ülkemizde demokrasiyi, cumhuriyeti, laikliği, insan haklarını savunmak ne yazık ki kişiyi rejim muhalifi yapmaktadır. Bu başlıkların hepsi halihazırda anayasa güvencesi altındadır. Onları savunmak aslında mevcut sistemi iyileştirerek savunmak anlamına gelmektedir. Ama Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Ahmet Şık, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör zaten bugünün kâğıt üstündeki, anayasa ve yasaların lafzındaki rejiminden çok, dayatılan fiili rejime, referandumla artık anayasallaştırılmak istenen rejime muhalefet ettikleri için içeridedirler. Ben ilk mahkemede serbest bırakılacaklarına inanıyorum, çünkü hukuk bizde bile ve her şeye rağmen geleceğe dönük yargılamayı, henüz kurulmamış bir düzene muhalefeti yargılamayı kaldırmaz (iddianamedeki maddeler görünürde bununla alakalı olmasa bile, arkadaşlarımızın görünür iddianame yüzünden değil, “tek adam rejimine muhalif” oldukları için içeri atıldıklarını biliyoruz). O rejim kurulur, o düzen anayasal hale gelirse o zaman “rejim muhalifleri”nin hali nice olur, tabii o ayrı bir konu... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle