30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 14 Şubat 2017 14 ÖzAgecanr BOP, rejim ve atılan akademisyenlerdareci” yandaş bir akademisyen, “Beni oku muşlar korkutuyor, keşke herkes cahil kalsa” “İdiyerek eğitim politikalarının esasını ve felse fesini çizmiştir. Baskı rejimlerinde hedef alınanların başında düşünürler, akademisyenler, yazarlar ve onların fikirlerini yaymaya çalışan kurumlar gelir. Üniversiteler, gazete ve dergiler, televizyon kanalları ve diğer iletişim araçları gibi. Türkiye’de üniversitelere, yazarlara ve kurumlara yönelik operasyonlar da bunun sonucudur. Cehaletten medet uman “iç dinamiklerden”: Bunları FETÖ misali kullanan dış dinamiklere kadar hepsi aynı şemsiye altında birleşirler. Ergenekon’dan Balyoz’a ve son akademisyenlere yönelik harekete kadar hepsi de bir bütünün sonuçlarıdır. Geçen hafta yazmıştım: “Dinciler, bölücüler ve emperyalizm, hep birlikte çalışmışlardır”. Bazen aralarında karşı karşıya gelmeleri, bu gerçeği değiştirmez. Aydınlardan korkan kim? Aydınlar ileri düşünceleri, demokratik öğeleri, aydınlığa yönelik yolları, pozitif bilimi ve çağdaş eğitimi ele alırlar. Onların bu çizgide bulunmaları, “demokrasi dışı hesaplar peşinde koşan iktidarların işine gelmez”. Onları düşman gibi görürler. Bu nedenle susturulmak için hapse atılırlar, meslekten atılırlar, fiilen cezalandırılırlar. Her zaman da bir gerekçe yaratılarak yapılır bunlar. Hitler’in “sola karşı” diye, 12 Eylül darbecilerinin “Atatürkçülük diye” hareket etmeleri gibi. Hitler Almanyası’ndan kaçarak 1933’te Atatürk Türkiyesi’ne sığınan Prof. Fritz Neumark ile bu konuları, 19761987 arasında çok tartışmıştık. (*) Bugün her şey tersyüz edilmiş, en değerli akademisyenlerimizi atıyoruz. En karmaşığı bugün BOP için, bölgedeki sınırların ve “rejimlerin” değiştirildiği harmanlamada dinciler, bölücüler ve onların arkasındaki emperyalist güçler ülkemize, yaşadığımız kaos ortamını getirmiştir. Yalnız FETÖ’nün imamları değil, kutsal mekân cami içindeki imamlar bile siyasete soyundurulmuşlardır. Üniversitedeki akademisyenleri, medyadaki yazarlar ve kurumları “BOP’un yeni rejim gereklerine göre” baskı altına alınıyorlar. Trump’ın “sıkı” CIA başkanı ilk dış gezisini Türkiye’ye yaptı, “yeni rejim” onlar için de çok önemli. Üç hoca, üç düşünce ve Türkiye 1963’te İktisat Fakültesi’nin İktisat ve Maliye Teorisi Kürsüsü’ne asistan olduğum zaman kürsü hocaları Prof. Sabri Ülgener, Doç. Ahmet Kılıçbay ve Doç. Gülten Kazgan’dı. Türkiye’nin kaderini bu üç farklı görüşlü insan ile aynı kürsüde, birlikte çok yakından yaşadım. Prof. Sabri Ülgener, “ahlakçı” Prof. Max Weber ekolünün Türkiye uzantısı gibiydi. Bu alandaki ilk kitaplarını 50’lerin başında yayımladı, pek dikkat çekmedi. Ancak 2002’de AKP iktidara geldikten sonra, ekonomidinahlak bağlamında vitrine çıkarıldı, yeniden hatırlandı, hatta AKP tarafından baş tacı yapıldı. Prof. Ahmet Kılıçbay ise liberal görüşlü bir akademisyen olmasına karşın her nasılsa, Kenan Evren’in ekonomi danışmanı oldu, çok şaşırmıştım. Hocam ve halen yakın dostum Prof. Gülten Kazgan ise 60’lı yıllarda Yön’de de yazan sol görüşlü bir akademisyendir. Bölümü paylaştığım bu üç hoca farklı görüşlerine rağmen aynı birimde akademik hayatlarını sürdürebilmişlerdi. Bu bile, Türkiye’nin bugün nereden getirildiğini ortaya koyuyor. Kutuplaşmalar, bıçak sırtı gibi, özellikle keskinleştirilmekte. Üzülerek söyleyelim, bu gidişten 80 milyon insanın, istisnasız tamamı, büyük zarar görecektir. Kökten dinciler, bölücüler ve emperyalizm bunun kazanan tarafları olacaktır, hâlâ aklımızı başımıza almamakta diretirsek… (*) Prof. Fritz Neumark ve diğerleri ile sohbetler, Nisanda Kırmızı Kedi tarafından yayımlanacak olan “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabında ayrıntıları ile yazıldı. 14 ŞUBAT 2017 SAYI: 33368 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.12 05.56 06.18 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.52 13.28 16.21 07.34 13.13 16.08 07.54 13.35 16.34 Akşam 18.46 18.34 18.59 Yatsı 20.14 20.00 20.23 yorum TASARIM: müge kaygusuz 1933… Adolf Hitler, “memurluk” kavramını irdeleyen bir yasa çıkarttı. Yasaya göre “Aryan (Ari) kökenli olmayan (Yahudiler) memurlar” dinlendirilecek ve “milliyetçi devlete yardım etmeyenler” ise görevden el çektirilecekti… Binlerce memur, “bilim insanı” gbKöaşraetavvdİşseavniçkarleınodlımlaar.kBüilzimerein, sbaanşlkaarı, ülkelere göç zorunda kaldılar. 14 Eylül 1933… Maarif Vekili Dr. Refik Saydam, 14942 sayılı kararname ile Türkiye’de görev yapmak isteyen Alman bilim insanlarına, elçiliklerimiz aracılığı ile sözleşme imzalama yetkisini sağladı. 17 Eylül… Üç gün sonra Prof. Albert Einstein, Başvekil İsmet İnönü’ye gönderdiği mektupta, “40 Alman bilim insanının Türkiye’de görev yapmalarının sağlanmasını” rica etti… 4 Ekim… Türkiye’nin İsviçre Büyükelçisi Cemal Hüsnü Bey, Alman bilim insanları ile sözleşme imzaladı. 1935… 1. Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşen Ernest Reuter, Hitler iktidara geldiğinde, Magdeburg belediye başkanı idi. 1939’da Ankara’ya geldi, o günkü adıyla Siyasal Bilgiler Mektebi’nde, 1945’e kadar “şehircilik dersleri” verdi. 1948’de Batı Berlin’in belediye başkanı oldu. HHH 14 Mayıs 1950… Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün çok partili demokratik yaşama geçişi öngören yasası ile seçimi kazanan Demokrat Parti (DP) iktidara geldi. 29 Mayıs… Başbakan Adnan Menderes “Sadece millete mal olmuş inkılapları saklı tutacağız!” dedi, irticaya ilk yeşil ışığı yaktı! tazyike maruz kalmaması lazımdır…”   24 Ocak… Menderes, bu Özgen Acar söylemlere karşı “Üniversitenin bu durumu karşısında, hükümet asla seyirci kalmayacaktır. Çanlarına ot tıkamayı biliriz. Ve tıkayabilecek durumdayız!” dedi… 26 Şubat… Prof. Dr. Osman Okyar’ın Cumhuriyet gazetesindeki Kavşak makalesi hakkında Menderes’in yorumu şöyle oldu: “Üniversiteleri Nazizm… Kemalizm… Rabiaizm… (3) yeni kanuna tabi tutma zarureti ortaya çıkmıştır. Bunda asla tereddüt etmeyeceğiz. Üniversiteler içinde mevcut klikleri temizleyecek 6 Haziran… Menderes, Genelkurmay hükümleri de getireceğiz!” başkanını, kuvvet komutanlarını, bazı Menderes’e yanıt CHP Genel generalleri görevlerinden aldı. Başkanı İsmet İnönü’den geldi: 16 Haziran… Menderes, ezanın “Demokratik rejimi geriye çevirmek Türkçe yerine Arapça okunmasını herhangi babayiğidin harcı değildir. yürürlüğe koydu. Kim buna teşebbüs ederse, daha o HHH  günün akşamı dünya başına zindan 23 Ocak 1956… Siyasal Bilgiler olacak, kendisini, arkadaşlarını ve Fakültesi (SBF) Fikir Kulübü’nde teşkilatını bir kâbusa atacaktır!” düzenlenen açık oturumda, TBMM’de 3 Mayıs… Menderes, muhalefete görüşülen “Üniversite Yasa Tasarısı” gözdağı vermek amacıyla, 6 üst düzey tartışıldı. yargıç ve Yargıtay üyesini zorla emekli Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu: etti. “1946’da kabul edilen üniversite 7 Haziran… Basına sansür muhtariyeti bugün zedelenmekte ve ağırlaştırıldı, altı ay mahkumiyet 1946’dan geriye doğru gidilmektedir. alanların gazetecilik yapamayacakları Bir memleketin kalkınması için her kuralı getirildi... şeyden önce ilmin kalkınması lazımdır. 27 Haziran… Toplantı ve Gösteri 6435 sayılı kanun tasarısı değişmedikçe Prof. Einstein'ın Başbakan İnönü'ye mektubu. Yürüyüşleri Kanunu değiştirildi, memlekette ilim kalkınamaz. Demirci partilerin açık hava toplantıları Efe’nin kırk sene önce söylediği gibi, mi, meselesidir!”  engellendi. Yasanın 13. maddesince ‘Bir memleket ya ilimle, ya zulümle Doç. Muammer Aksoy: suç sayılan bir toplantının dağıtılması idare edilir!’” “Üniversitenin mevzuu bilgi hamalı için, “hedef göstermeden ateş Doç. Aydın Yalçın: “Üniversite yetiştirmek değildir. Kafa yetiştirmek, açmak” yetkisi öngörüldü. muhtariyeti meselesi, Türkiye’de her meselede kendi fikrini söyleyen 11 Temmuz… Ara seçimler, muhtar demokrasi olsun mu, olmasın mı fikir adamı yetiştirmektir. Üniversite seçimleri, TBMM’nin açılışı ertelendi, meselesidir. Vatandaşlar istediklerini talebesini bu şekilde yetiştirebilmek ülkenin diktatörce yönetimi başladı. serbestçe söylesinler mi, söylemesinler için, hocanın fikirlerinden dolayı, hiçbir (Devam edeceğiz) Adil yargılanma hakkıOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] ÜMİT KARDAŞ Emekli askeri yargıç, hukukçu Ülkemizde ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunun genellikle siyasi rakiplerin ve muhalefet unsurlarının ortadan kaldırılmasında araç olarak kullanılması geleneği oluşmuş durumda. Özellikle ceza muhakemesi hukuku, geçici, meşru amaçla orantılı nitelikte olması gereken yakalama, gözaltına alma, tutuklama, arama, el koyma, iletişimi dinleme ve tespit etme gibi koruma tedbirlerinin uygulanmasında kötüye kullanılmaya en müsait hukuk disiplini. Bu bakımdan birçok masum insan evrensel hukuk ilkeleri çiğnenerek ve ceza muhakemesi kanunu kullanılarak soruşturmanın ve kovuşturmanın sonucu ne olursa olsun uzun süreler mağdur edilebiliyor. Bu nedenle ceza muhakemesi hukukuna masumların hukuku da denilir. Hakkaniyete uygunluk Çünkü uygulanan koruma tedbirleri, kişilik haklarımızı, özgürlüklerimizi doğrudan ilgilendiriyor ve tehdit edebiliyor. Ülkeler bu koruma tedbirlerine ilişkin ilkeleri anayasalarında belirterek hak ve özgürlükleri güvence altına almaya çalışıyor. Suçlanan kişilerin haklarının korunması ilk kez ceza muhakemesi ilkelerine ilişkin düzenlemelerle 10/12/1948 tarihinde yayımlanan BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer aldı. Bu beyannamenin 5. maddesiyle işkence yasağı, 9. maddesiyle keyfi tutuklama ve hapsetme yasağı, 11. maddesiyle suçsuzluk karinesi, suç ve cezada kanunilik ilkesi geldi. 10. maddeyle de tüm insanlara hakkaniyete uygun ve aleni duruşma hakkı tanındı. Maddede ayrıca uyuşmazlığın esası hakkında açılan davayla ilgi olarak bir mahkeme tarafından karar verilmesini talep hakkı, mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri de yer aldı. Maddenin içinde “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı”na (fair hearing) yer verildi. Adil yargılanma “Fair hearing” (hakkaniyete uygun yargılanma) hakkı, 04/11/1950 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. maddesinde, 19/12/1966 tarihinde de Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinde yer aldı. Sorgu ya da genel olarak muhakeme olarak açıklanan “fair hearing” kavramı yerine, bugün hakkaniyete uygun (adil) yargılanma hakkını karşılayan “fair trial” kavramı kullanılıyor. Bu kavramın kökü Magna Carta’dan alınan “due process of law” teriminden geliyor. ABD Anayasasına 5 No’lu ek olarak geçen bu kavram İngiltere’de “natural justice” ve “fair trail” olarak ortaya çıkmış. Sulh ve ceza hâkimlikleri ceza muhakemesi evrensel ilkelerine, AİHM ve Yargıtay içtihatlarına aykırı tutuklama ve tutuklamaya devam kararları alıyor, klişe gerekçeler kullanıyor, itiraz mercileri itirazları hiçbir gerekçe göstermeden reddediyor, anayasada da açıkça yasaklanmış olan genel müsadere sonucu doğuracak el koyma kararları veriyor Türkiye’deki sulh ceza mahkemelerenin hali adil yargılama bakımından vahim olmanın çok ötesinde. Fair trail (hakkaniyete uygunadil yargılanma) hakkı suç şüphesi altında bulunan kişinin tabii hâkim ilkesine uygun kurulmuş tarafsız ve bağımsız bir mahkemede yeterli savunma imkânları sağlanarak hakkaniyete uygun yargılanmasını içerir. AİHS 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı 1982 Anayasasının 36. maddesinde de yer alıyor. Tarafsız ve bağımsız Adil yargılanma hakkının temeli teminatlı, bağımsız ve tarafsız hâkimdir. Hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramları birbiri içine girmiş olup yargılamayı yürütürken ve karar verirken bağımsız olması gereken hâkim bunun sonucu tarafsız da olmak zorunda. Hâkimler özellikle yürütme organına ve siyasi partilere karşı bağımsız olmalıdır. Hâkim bağımsızlığı; hâkimin atandıktan sonra siyasi ve idari etki, telkin ve baskılardan uzak durması, ortamdan bağımsız hareket etmesidir. Yürütme açıktan ya da gizliden hâkimlere emir veremez, tavsiye ya da telkinde bulunamaz. Hâkimler de hiçbir merci veya makama hesap verme yükümlülüğünde değildir. Mahkeme dıştan bakıldığında da bağımsız bir görüntü vermelidir. Parti, iktidar ya da devlete bağlı hâkim görüntüsü ve izlenimi hâkimlere, hukuka ve hukuk devletine olan güveni yok eder, huzuru, istikrarı, siyasi ve toplumsal barışı bozar. Siyasi iktidarın talepleri doğrultusunda karar verilen yerde hukuk devletinden söz edilemez. Adalet için Kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı olan bağımsız hâkim doğrudan ya da dolaylı olarak bir gücün veya otoritenin baskısı, yönlendirmesi ya da etkisi altına girmişse ceza muhakemesinin nihai hedefi olan adaleti sağlayamaz. Hâkimin bağımsızlığı ayrımcılık yasağının ve hukukun korumasından eşit bir şekilde yararlanmanın da garantisidir. Hâkimin bağımsız olmasının sonucu aynı zamanda tarafsız olmasıdır. Bu tarafsızlık kendisini objektif ve sübjektif olarak gösterir. Kurumsal tarafsızlık olarak da adlandırılan objektif tarafsızlık, hâkimlerin yargılama ve karar süreçlerinde gerekli teminatlara sahip olduklarına ilişkin her türlü şüphenin izale edilmiş olması, toplumda ve kişilerde şüphe yönünde bir izlenim ve algının söz konusu olmamasıdır. Burada yürütme erki ile yargı erki arasındaki ayrılık önem taşıyor. Yürütmeyi temsil eden hükümet hâkimlerin özlük işlerinde, yetkili kurullar üzerinden onların atamalarında, nakillerinde, görevlerine son verilmesinde ve denetlenmelerinde etkili olabiliyor ve müdahalelerde bulunabiliyorsa, hâkim bağımsızlığından ve kurumsal tarafsızlıktan söz etme imkanı kalmaz. Adaletin görülmesi Objektif tarafsızlık konusunda önemli olan husus mahkemelerin yurttaşta adaleti sağlama konusunda güven uyandırma duygusudur. Bunun için de insanlarda hâkimleri tarafsız olan mahkemeler oluşturulduğu duygusunun yaratılmış olması önem taşıyor. AİHM Divan kararlarında belirtildiği gibi “Adaletin yerine getirilmesi yetmez, aynı zamanda yerine getirildiğinin görülmesi gerekir”. Ayrıca mahkeme kararlarına özellikle tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlayıcı kararlara yapılacak itirazları üst mahkemeler yerine bugünkü sulh ceza hâkimlikleri uygulamasında olduğu gibi güvencesiz kapalı devre sistemi içinde karara bağlamak da objektif tarafsızlık bakımından sorun oluşturur. Zira itirazları kapalı devre sistemi içinde karara bağlamak kişilerde endişe ve kaygı yaratır. Sübjektif tarafsızlık ise hâkimin kişisel olarak önyargılı ve görüşleri bakımından taraf tutan bir eğilim içinde olup olmamasıyla ilgili bir durum. Vahim durum Ceza muhakemesi hukuku alanındaki koruma tedbirlerine hükmeden ve halen faaliyette bulunan sulh ceza hâkimliklerinin, adil yargılanma hakkının temel unsuru olan kanunen kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma ilkesi açısından durumu nedir? “Sulh Ceza Mahkemeleri uygulaması bütün bir ceza muhakemesi hukuku birikimini ve ilkelerini yok etti, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmış, özgürlükleri tehlikeye attı.” Müdafi olarak yaptığım tespitlerle de doğruladığım gibi söz konusu hâkimlikler ceza muhakemesi evrensel ilkelerine, AİHM ve Yargıtay içtihatlarına aykırı tutuklama ve tutuklamaya devam kararları veriyor, klişe gerekçeler kullanıyor, itiraz mercileri itirazları hiçbir gerekçe göstermeden reddediyor, anayasada da açıkça yasaklanmış olan genel müsadere sonucu doğuracak el koyma kararları veriyor. Hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı bakımından durum vahim olmanın ötesinde. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle