22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 13 Şubat 2017 6 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Parkta demokrasi dersi Son KHK ile ihraç edilen Marmara Üniversitesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Taşkın, Abbasağa Parkı’ndaki alternatif sınıfta ders verdi Yüksek Öğretim Kurumu’ndan ihraç edilen 330 dört duvarın şart olmadığını bir kez daha ortaya koydu. akademisyene sahip çık Üniversiteden atılma mak için CHP İstanbul İl sına sabırla direneceği Gençlik Örgütü’nün çağrısıyla dün yüzlerce öğrenci ve yurttaş Abba SEYHAN AVŞAR ni söyleyen Yüksel Taşkın, “Son KHK ile ihraç edildiğimiz haberi faz sağa Parkı’nda buluştu. Derse lasıyla gürültü kopardı. İslam CHP İstanbul Milletvekilleri Se cı ve muhafazakâr kesim bu lina Doğan, Şafak Pavey ve CHP gün yaşanan zulümlere henüz Gençlik Kolları Başkanı Ke uyanmış değil. Cumhuriyet nan Otlu da katıldı. Yağan ka tarihinden bugüne kamudan ra ve soğuk havaya karşın ho ihraç edilenlerin 20 katı insan calarının ihraç edilmesine tep OHAL sürecinde ihraç edildi” ki gösteren öğrenciler ders için diye konuştu. Dünyanın en eski suçlarından birinin düşünce suçu olduğunun altını çizen Taşkın, “Düşünce suçu mağara duvarlarına resim yapıldığında ve o resmi yapana dayak atıldığında başladı. Bu ülkede düşünce suç olduğu için utanıyorum. Yurtdışından arandığımda barış istediğim için üniversiteden atıldığımı söylemekten derin bir hicap duyuyorum” dedi. İhraçlara karşı YÖK’ün ve rektörlerin suskunluğunu eleştiren Taşkın, şu ifadeleri kullandı: “Bu ülkenin 200 yıldır temel meselesi güç ve yetkiyi paylaşmayı öğrenmektir. Bu okulda, ailede, eşler arasında, hayatta öğrenildiği zaman gerçek demokrasi öğrenilecektir. Bizim kadim meselemiz koalisyon yapmayı öğrenmektir. Tek adamcılık yanlış bir teşhistir. Tedavi edilemez. Bu, ülkeyi yıkıma götürebilir. 80 milyon insanın aklını ve fikrini tek insana teslim ettiği sisteme demokrasi denmez.” Etkinliğin sonunda parkta bulunanlar hep bir ağızdan İzmir Marşı’nı okudu. l İSTANBUL ‘Yanlış yoldan dönülsün’ Emekli anayasa ve kamu hukuku öğretim üyeleri ile mülkiyelilerden oluşan Kamu Hukukçuları Platformu, KHK’lerle akademisyenlerin ihraç edilmesine tepki göstererek “Üniversitelerimizin yılların emek ve birikimi ile yetiştirdiği öğretim üyelerine uygulanan bu işlemler, bir ülkenin yüksek öğrenimine verilebilecek en büyük zarardır. Bu yanlış yoldan bir an önce dönülmesi en içten dileğimizdir” dediler. l İSTANBUL/ Cumhuriyet MEB: Suçsuzsan kanıtla Eğitim sendikaları KHK ile 2 bin 585 öğretmenin ihracının ardından MEB’e itiraz ederken Bakanlık öğretmenler hakkındaki suçlamalara karşı bilgi ve belge istedi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) son KHK ile 2 bin 585 öğret menin ihraç edilmesinin ar dından harekete geçen eği tim sendikala rı Eğitim Sen, Eğitim İş ve Eğitim Bir Sen, üyelerinin gö reve iade edil OZAN ÇEPNİ mesi için bakanlık ve hü kümet nezdin de görüşmelere başladı. Edinilen bilgiye göre MEB İnsan Kaynakları Genel Mü dürlüğü başta olmak üze re bakanlık yetkilileri sendi kalardan itirazlar karşısın da öğretmenler hakkında ki suçlamalara karşı bilgi ve ‘Yetti artık bu hukuksuzluk’ Eğitim İş Sendikası’nın Merkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada “FETÖ bahanesiyle girişilen tasfiye sürecinde yıllarca kol kola hüküm süren saltanatın gerçek failleri, asıl işbirlikçileri saltanatlarını sürdürmekte ancak aydın, laik ve demokrat kitleler hedef seçilmektedir. Gece yarısı karanlıklarında hazırlanan listeler aydınlık Türkiye sabahını engelleyemeyecek, eğitim emekçileri, laik, demokratik cumhuriyeti müdafaa için gözünü budaktan sakınmayacaktır” ifadeleri yer aldı. En büyük darbe yandaşa 15 Temmuz’un ardından 33 bin 65 öğretmen ihraç edilirken, son KHK ile yaşanan memuriyetten çıkarmaların çoğunluğunu da yine hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen üyeleri oluşturdu. 686 sayılı KHK ile 2 bin 585 öğretmenin ihracında henüz net bir çalışma yapılmadığı belirtilse de en büyük yarayı Eğitim Bir Sen alırken ikinci sırayı ise Türk Eğitim Sen aldı. İhraçların sendikal dağılımında 3. sırada yer alan Eğitim Sen’in ise 480 öğretmen ve 136 akademisyen üyesi ihraç edildi. belge istedi. Herhangi bir soruşturma geçirmeden görevlerinden uzaklaştırılan öğretmenler için temel gerekçe ise üzerlerine kayıtlı telefonlarda, Gülen cemaatinin kendi arasında iletişim kurduğu program olarak kabul edilen ByLock programının bulunması, Bank Asya hesap ilişkileri ve terör örgütleri bağlantısı iddiası gösterildi. Sendikaların görüşmelerinde bakanlık, ByLock’ta kayıtlı olduğu iddia edilerek ihraç edilen öğretmenler için savcılıkları işaret ederek temiz kâğıdı istedi. Adliyelere yönlendirilen öğretmenlerden, sahip oldukları telefonlar üzerinden yapılacak incelemenin, MİT’ten gelen liste ile karşılaştırılması ve savcılık imzalı “Üzerime kayıtlı hat ve cihazlarda ByLock uygulaması yoktur” yazılı bir belge talep edildiği öğrenildi. Öğretmenlerden ayrıca, diğer suçlamalar için ise daha önce haklarında açılmış davalardan beraat ettiklerine ilişkin belgeleri sunmaları veya soruşturmalarla aklandıklarını belgelemeleri istendi. Daha titiz olunmalı Hükümete yakınlığı sebebiyle üyelerinin haklarını yeterince korumamak ve pasif kalmakla eleştirilen Eğitim Bir Sen’in Genel Başkan Vekili Latif Selvi, “Şifreli konuşmalarla ilgili savcılıklarda ifadeleri alınan, bu hat kendisi üzerlerine kayıtlı olsa da kendisinin kullanmadığı mahkeme yolu ile tespit edilmişler var. Daha titiz dikkatli değerlendirme yapılmasını, bant çözümlerinin yapılarak kimin kullandığının belli olması, yazılı ve sözlü çözümlerin yapılarak tespit edilmesini istiyoruz” dedi. Bank Asya’da hesabı olduğu gerekçesi ile ihraç edilenler hakkında da, insanların çeşitli vesilelerle banka ile ilişkisi olabileceği ama bunun doğrudan örgütle irtibat anlamına gelmediğini vurgulayan Selvi, altını olup bozdurmak isteyenlerin altını TL’ye çevrilince yeni hesap açmış gibi algılandığını ve bunun da mağduriyete neden olduğunu söyledi. l ANKARA ‘O DOSYA İÇİN HEDEFTELER’ Avukatların dilekçelerinde, FETÖ’nün artık bir kumpas olduğu ortaya çıkan Ankara Kurtuluş Çok Katlı Otoparkı’na konulan bomba yüklü minibüs dosyasında avukatlık yaptıkları için de İHD’li avukatları hedef aldığı belirtildi. Dilekçede Başbakan’a suikast gerekçesiyle otoparka getirildiği ileri sürülen minibüsle ilgili yeniden yargılamanın başlamasına rağmen İHD’li avukatların cezalandırıldığına dikkat çekildi. Avukatların dikkat çektiği çok katlı otopark dosyasında PKK üyesi olduğu gerekçesiyle hüküm giyen üniversite öğrencisi İdris Nakçı geçen yıl tahliye olmuş, mahkeme de davanın yeniden yar‘FETÖ kumpası’nıgılanmasınakararvermişti. Yargıtay onadı Görev alan bütün polisler ile savcı ve hâkimlerin tutuklanmasına ve dosyadaki çelişkilere rağmen İHD’li avukatlara ceza verildi KEMAL GÖKTAŞ Ankara’da İHD üyesi avukatlar Hasan Anlar, Filiz Kalaycı, Murat Vargün ve Halil İbrahim Vargün hakkında “terör örgütü üyeliği” suçundan 2009 yılında başlatılan soruşturma sonunda verilen mahkumiyet kararları Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce onandı. Avukatların mahkum edilmesine neden olan soruşturmada görev alan bütün Terörle Mücadele Şubesi polisleri ile yargılama aşamasında görev alan savcı ve hâkimlerin FETÖ üyeliğinden tutuklanması ve davanın kumpas olduğuna dair çok sayıda delil de sonucu değiştirmedi. Asılsız ihbar! Ankara’da 2009 yılında İHD üyesi avukatlar, gözaltına alınan şüphelilerin ifadelerinde “susma hakkına” sahip olduklarını hatırlattıkları için polisle sorun yaşamaya başladılar. Avukatlar görevlerini yapmalarını engelleyen ve kendilerini tehdit eden polisler hakkında savcılığa suç duyurusunda bu lundu. Savcılığın bu suç duyurusuna takipsizlik vermesinden sadece 8 gün sonra, sahte bir avukat ismiyle eposta üzerinden yapılan ihbar gerekçe gösterilerek 4 avukat hakkında soruşturma açıldı. Savcılığın 2 yıl süren teknik ve fiziki takibinden sonuç çıkmadı. Ancak yargılama aşamasında ifadelerini polislerin baskısıyla verdiklerini kabul eden bazı tanıkların ifadelerine dayanılarak avukatlara dava açıldı. Yargılama sırasında dava açılmasına neden tanıkların hem kendi yargılandıkları davalarda hem de avukatların davasında verdikleri ifadelerde FETÖ mensubu polislerin tehdit ve baskısıyla ifade verdikleri ortaya çıktı. Polislerin baskısıyla ifade verdiğini söyleyen tanıklardan A.A, avukat Hasan Anlar’ın 2005 yılında cezaevlerindeki örgüt üyerinden talimat aldığını ileri sürdü, ancak Anlar’ın 2006 yılında avukatlığa başlamış olması tanığın ifadesinin asılsız olduğunu ortaya çıkardı. Bu çelişkilere rağmen, da ha sonra FETÖ’den tutuklanan hâkimlerden oluşan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, avukat Kalaycı’yı 7 yıl 6 ay; diğer 3 avukatı ise 6 yıl 3’er ay hapse mahkum etti. Mahkumiyet kararından sonra yapılan FETÖ operasyonlarında davada ve soruşturmada görev alan bütün polisler ile savcı ve hâkimlerin FETÖ üyeliğinden tutuklandığı ortaya çıktı. Emsal karar örneği Buna rağmen mahkumiyet kararı geçtiğimiz günlerde Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce de onandı. Avukatlar, Yargıtay Başsavcılığına verdikleri karar düzeltme gerekçesinde davanın FETÖ kumpası ile açıldığını belirterek Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun Ahmet Zeki Üçok davasında verdiği emsal kararın uygulanmamasını eleştirdi. Söz konusu kararda, dava ve soruşturmaların FETÖ üyelerince yürütüldüğünün anlaşılmasının yeniden yargılama nedeni sayıldığına işaret eden avukatlar kararın bozulmasını istedi. l ANKARA Çok hızlı yaşayan bir devrimci bilimci: Canan! Canan Dağdeviren, iki gün İstanbul’da rüzgâr gibi esti geçti. Evet devrimci bir bilimci diyeceğim, çünkü kısa sürede çok hızlı adımlarla kendi alanının zirvesine çıkan ve hâlâ tırmanmasını sürdüren bir bilim insanımızıkadınımızı başka türlü tanımlamak mümkün değil. Cuma sabahı Boğaziçi Üniversitesi’ndeki konferansını Özlem Yüzak izledi ve yazdı. Öğleden sonra İstanbul Kültür Üniversitesi’ndeki konferansını da ben izledim.(*) Canan Dağdeviren’i birkaç yıldır izliyorum. Çok hızlı koşuyor! Düşünün henüz 1985 doğumlu! Doktorasını 2.5 yıl önce Harvard’da aldı! Parlak kişiliğe Amerikan bilim sistemi hemen yer açtı, laboratuvar olanağı sundu, bu genç yaşta aynı zamanda öğrenci yetiştirip mentörlük yapıyor! Aziz Sancar ile aynı zincirde Türkiye onu giyilebilen kalp pili projesi ile tanıdı. “Giyilebilen kalp pili” şüphesiz bizim toplum için fazla bir şey ifade etmezdi, ama Canan Hanım bu projesiyle birden dünyada parlayınca ve üstün bilim insanı merdivenlerini hızla tırmanınca, gözdemiz oldu! Ne iyi! Tıpkı Aziz Sancar gibi. Sancar, Nobel alınca gözdemiz olmuştu! Canan Hanım daha şanslı! Bunun nedeni, Canan Hanım’ın doğrudan uygulamaya, pratik kullanıma yönelik çok önemli özgün ve dünyanın kullanabileceği projeler üretmesi.. Sancar ise uzun vadeli temel bilimsel çalışmalarla, biyolojik yapımızın sırlarını açıklayan çalışmalara odaklı... Özverisi çok yüksek, bir ömür aldı! İki farklı alan, ama kesinlikle yaratıcı bilimciler zincirinin halkaları arasında aynı kumaştan iki bilimci! Erdal İnönü yol göstericisi Canan Hanım, bilimde yol göstericim Erdal Bey diyor. Liseyi yeni bitirmiş, Erdal Bey’in bir imza törenine gitmiş, sohbet etmişler, henüz ne okumak istediğine karar veremediğini söylemiş. Erdal Bey “Anılarım” kitabını uzatmış ve “Bunu oku, kesin karar vereceksin” demiş. Öyle olmuş: Fizikte karar kılmış. Hacettepe, derken, Sabancı’da malzeme bilimi ve mühendisliği yüksek lisansı ve oradan da Fulbright Doktora Bursu ile ABD’ye uçmuş: University of Illinois at UrbanaChampaign’da aynı konuda doktora! Kafasında Piezoelektrik olayı var! Piezoelektrik konusu da nereden çıktı derseniz, taa Pierre Curie’ye gitmemiz gerek. Gençliğinde Madam Curie’nin hayat öyküsünü okumuş. İki kez Nobel kazanan (1903 Fizik, 1911 Kimya) Marie Curie’nin bu olağanüstü öyküsü, Canan Hanım’ı, Marie Curie’nin eşi ve yine Nobelli fizikçi Pierre Curie’ye götürmüş. Pierre, kristalografinin, manyetizmanın, piezoelektrikselliğin ve radyoaktivitenin öncü bilimcisi! ‘Bilim ile felsefe aşkım’ Piezoelektrik çarpmış Canan Hanım’ı. Piezoelektriksel materyallerin özelliklerini araştırıyor ve birbirinden çok farklı bilim disiplinlerini birleştirerek, medical alanda uyguluyor! Piezoelektriksel olaydan, 100 yıldır çeşitli alanlarda zaten yararlanıyor. Canan Hanım, bu bilgiyi doğrudan tıp alanında devrimci bir buluşa dönüştürüyor. Biz bedenimizdeki biyolojik değişimleri ancak ciddi bir alarm verince anlayabiliyoruz. Soru şu: Değişimleri bize erkenden haber verecek ve müdahaleyi kolaylaştıracak bir “tercüman” üretebilir miyiz? Geldiği nokta, bir elbise giyeceksiniz ve içimizde farkında olmadığımız değişimleri öğreneceğiz! Bedenin biyolojik dilini okuyacağız! Materyallerin piezoelektriksel etkisi kendisini bu noktaya getirdiği için de Pierre Curie’den “bilim aşkım” olarak söz ediyor. Ama o aynı zamanda Atatürk’ün de kızı, diyor ki Atatürk de hayat felsefemi borçlu olduğum insan! Ne zaman derde düşsem ona sığınırım! Çok şey anlattı Dağdeviren... Şimdilik bu kadar. Karşımızda çok zeki bir bilim insanımız duruyor. Onunla daha çok karşılaşacağız, yazacağız ve çizeceğiz. (*) Geleneksel Erdal İnönü Günü Kültür Üniversitesi her yıl uluslararası değerde bilimcimiz Erdal İnönü’yü anma günü düzenliyor, Erdal İnönü Vakfı ile birlikte. (Düzenleyici Prof. Dursun Koçer). Tabii ki Özden Toker (İnönü’nün kızı), Sevinç İnönü (Erdal Bey’in eşi) ve Gülsüm Bilgehan (Özden Hanım’ın kızı, CHP Milletvekili) her yıl olduğu gibi konferanstaydılar. Kültür Üniversitesi’nin kurucusu Fahamettin Akıngüç, İKÜ Rektörü Erhan Güzel, İnönü’yü sevenler, Doğan Kuban, Murat Karayalçın, Ercan Karakaş ve Ömür Akyüz’den tutun Coşkun Özdemir’e kadar çok sayıda tanıdık isim ve bilimsever... İKÜ ne kadar iyi yapıyor bu geleneksellikle! Bu yılki davetli konuşmacıydı Canan Dağdeviren (ailesiyle birlikte!), mükemmel seçim! Herkese Bilim ve Teknoloji, gelecek Cuma sayısında konuya derinlemesine dalıyor. İzleyin! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle