02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 29 Aralık 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL / ASLAN YILDIZ TASARIM: ZARİFE SELÇUK ABD ile vize krizi ‘güvence’yle çözüldü ABD’nin Ankara Büyükelçiliği 8 Ekim’de başlayan vize krizinin tamamen çözüldüğünü duyurdu. Daha önce krizin çözülmesi için en erken tarih olarak 2019’un Ocak ayını gösteren ABD, Türk vatandaşlarına vize başvurularında randevu kısıtlamasını kaldırdı. Açıklamada, “Türk hükümeti, yerel çalışanlarımızın, Türk yetkililerle iletişim de dahil olmak üzere resmi görevlerini yerine getirdikleri için gözaltına alınmayacağı veya tutuklanmayacağına dair üst düzeyde sağladığı güvenceye bağlı kalmıştır” ifadelerinin kullanılması dikkat çekti. ABD ile Türkiye arasındaki vize krizi çözüldü. ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, “Ekim ayından bu yana Türk hükümeti, Türkiye misyonumuzdaki yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığı, Büyükelçilik ve Konsolosluklarımızda yerel çalışanlarımızın, Türk yetkililerle iletişim de dahil olmak üzere resmi görevlerini yerine getirdikleri için gözaltına alınmayacağı veya tutuklanmayacağına dair üst düzeyde sağladığı güvenceye bağlı kalmıştır” ifadelerinin kullanılması dikkat çekti. Açıklamada, “Ayrıca Türk hükümeti, ile ride yerel çalışanlarımızın birini gözaltına almak ya da tutuklama istediğinde, Türk makamlarının Amerikan hükümetini önceden bilgilendireceğini de kaydetmiştir” ifadelerini kullandı. Güvencelere bağlılık gösterildiğinin belirtildiği açıklamada, “ABD Dışişleri Bakanlığı, güvenlik durumunun, Türkiye’de vize hizmetlerinin yeniden tamamen başlatılmasına yetecek düzeyde iyileştiğine inanmaktadır. Tutuklu yerel misyon çalışanlarımıza yönelik mevcut iddialara ilişkin ciddi kaygılarımız sürmektedir. Aynı şekilde, OHAL altında tutuklanan Amerikan vatan daşlarının davalarına ilişkin kaygılarımız da devam etmektedir. ABD yetkilileri, bu davaların tatmin edici bir şekilde çözüme ulaştırılması için Türk muhataplarıyla görüşmelerini sürdürmektedir” denildi. ‘Güvence vermedik’ Washington’daki Türkiye Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise “Vize kısıtlamasını eşzamanlı kaldırdık. Türkiye hukuk devleti, yargıyla ilgili güvence verilmedi. ABD’nin yanlış bilgilendirmesini doğru bulmuyoruz. ABD’deki davalarla ilgili ciddi endişelerimiz sürüyor” denildi. Türkiye’yi rezil ediyorlar CHP lideri Kılıçdaroğlu, iktidarın çıkardığı KHK’lere tepki göstererek “Bir dikta yönetiminin tüm kuralları şu an Türkiye’de geçerli. Kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır” dedi HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cezai sorumsuzluğu öngören C ‘BİRİLERİNİN HESAP VERMESİ LAZIM’son KHK düzenlemesiyle ilgili “Bu ileriye de dönük bir düzenleme. Bu düzen leme bir af ve gelecek için de dokunulmazlıktır” dedi. Tek tip uygulamasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Türkiye’yi rezil ediyorlar. Bir dikta yönetiminin tüm kuralları şu an Türkiye’de geçerli. Türkiye KHK’lerle yönetiliyor. Bir kişi de bu gücü keyfi kullanmıştır” yorumunu yaptı. Habertürk’e konuk olan Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarının satır başları şöyle: Cezai sorumsuzluk düzenlemesi: Biz darbe girişiminde bulunanlara karşıyız. Halkın kahramanlığına da saygı duyuyoruz. Ben daha önce ‘demokrasiye kasıt olursa vatandaşların direnme hakkı var’ demiştim. Sorun şurada: Köprüde askerler linç edildi. Rütbesiz bir askerin günahı nedir? Komutanın emri tartışılmaz. Bu linç girişimine af getiriliyor. Bu düzenleme nedir? Burada cezai sorumsuzluk getiriyorsunuz. Bu TBMM yetkisindedir. Bakanlar Kurulu af getiremez. Bu ileriye de dönük bir Bylock yönlendirmesi: Bir hatadan ötürü kaç kişi içeride bilmiyoruz. Bugün sınırlı sayıda kişi tahliye edildi. Benim bildiğim Cumhuriyet çalışanının bu durumdan dolayı içeride olduğu... Yani siz bunu yeni mi keşfettiğiniz? Neden bu kadar insan kitlesi gereksiz yere suçlamalarla mutatap oldu. Bu insanın onuruyla oynadık, aile hayatıyla oynadık. Birilerinin bunun hesabını vermesi lazım. Aradan 17 ay geçti neden bu kadar geç kalındı? Neden bu insanlar mağdur oldu? Yani bir insanı derinden sarsan bir olayın boşu boşuna muhatap oldular. ‘AKP içinde ByLock kullanan var’ dedim. Bunu araştıran bürokrasi elindekileri kamuoyuna açıklasın. ByLock kullanmak suç unsuru olarak kabul ediliyor. Şimdi bunu kullananların tamamı nın açıklanması lazım. Çok azı kamuoyuyla paylaşıldı. AHMET ŞIK’IN SAVUNMASI İKTİDARIN HOŞUNA GİTMEDİĞİ İÇİN KISITLANDI Tam bir akıl tutulması. Hakim ‘savunumazsın’ dedi. En kutsal hakkı kısıtlıyorsunuz. Savunma siyasi yapılıyor diye değil iktidarın hoşuna gitmiyor ‘O parayı rüşvet verenlerden alın’ Sarraf davası: Zarraf’ın üç bakana rüşvet verdiği belli mi belli. Türkiye’yi temsil eden avukat rüşvet verdiğini kabul etti. Türkiye de rüşveti geri verdi üstüne de faiz verdi. Buradan yola çıkarak üç bakanı Yüce Divan’a gönderelim. Bu dosyayı açmak Türkiye’nin onurunu korur. Rüşvetle Amerikan’ın ilgisi yok. Onlar, ‘benim ülkemdeki ambargoyu deldiniz’ diye yargılıyor. Zarraf ve ambargo dolayısıyla Türkiye’nin bütçeden tek kuruşun ödenmemesi lazım. Gidip o parayı o sahtekalardan alacaksın. 8 buçuk milyar dolar rüşvetten bahsediyoruz. Benim fakir fukaramdan, benim vergimden niye ödenecek? İki kez nota verdiler, Zarraf’ın haklarını koruyorlar. Sen niye bu adamı Türkiye’de yargılamadın. Man Adası belgeleri: Süleyman Soy düzenleme. İçişleri Bakanı açlık grevindeki diye kısıtlıyorsunuz. Hakimsin, dinleyeceksin. lu benim muhatabım değil. Açıkladığım bel Nuriye ve Semih’e ‘terörist’ dedi. Biri çıkıp Savunmasına bile tahammül edemiyorsunuz. gelerden ‘şu belge sahtedir’ desinler. Hangi vursa der ki ‘benim suçum yok.’ Burhan Kuzu, bundan sonraki eylemlerde geçerli CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN si sahte? Ayrıca vergi ödememek için mal kaçıranlarla ilgili suç duyurusunda bulunacağız. dedi. Anayasa hukukçusu da ceza hukukçusu da bunları söylüyor. Bu düzenleme bir af ve gelecek için de dokunulmazlıktır. Milletvekillerine sağlanan dokunulmazlıktan daha büyük bir dokunulmazlık. Tek tip uygulaması: Bütün dünyanın lanet ettiği bir olay. Siz de ‘Biz daha ağırını yapabilirdik’ diyorsunuz. Tek tip elbise giydirmek ‘siyasetin mahkum ettiği kişilere YOKLAMA YAPACAĞIZ Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kamuoyu yoklamaları yapacağız. Bizden bir partili ‘ben ne olacağım’ diyorsa derhal partiden istifa etmeli. Partiler arası ittifak değil, demokrasiden yana olan bir ittifak olur. Belirli ilkeler çerçevesinde ikinci tura demokrasiden yana kim kalırsa onu destekleriz. Öyle bırakmayacağız. Önce ‘sahte’ dedi, sonra ‘şirket satıcı’ dedi sonra ‘tekrar’ sahte dedi. Şu anda da sıkıştı. Şimdi gözlerinden öperek tekrar soruyorum. ‘O şirket hangi şirket?’ Türkiye’ye vergi vermemek için uluslararası tezgâh kurarlarsa ben fakir fukaranın hakkı için sormak zorundayım. ‘Yerli ve milli’ diyor, hangi yerli hangi milli? Benim çocuklarım şirket kursaydı, yer gök oynardı. ben bu elbiseyi giydireceğim’ demektir. O elbiseyi giydirdiğiniz zaman onu mahkum ediyorsunuz. Yarın bir gün tahliye olursa... Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye’yi rezil ediyor CHP’den OHAL’i kaldırma çalıştayı lar. Bir dikta yönetiminin tüm kuralları şu an Türkiye’de geçerli. Türkiye KHK’lerle yönetiliyor. Her türlü güç bir kişinin ira Ocak ayındaki çalıştayda OHAL’le mücadele yöntemleri tespit edilecek desine geçmiştir. Bir kişi de bu gücü keyfi kullanmıştır. Yargı bağımsızlığı kalmamıştır. Kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. Erdoğan’ın ‘Yargı sizi de davet ederse şaşırmayın’ ifadesi: Yargıyı İKLİM ÖNGEL CHP, “OHAL kaldırılsın” mücadelesini Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla gerçekleştirilecek ‘OHAL Çalıştayı’ ile başlatıyor. Ocak ayında Ankara’da edelirken Başbakan Binali Yıldırım, kısa süreliğine, belki 45 gün içinde biritirileceğini söyledi ama aradan 17 ay geçti. Bu 17 ay içinde iktidar, bırakın OHAL’den vazgeçmeyi OHAL’i uzatarak, Türkiye’yi sürekli OHAL rejimi altında yönetmeyi alışkanlık edindi. kaldırılması için mücadele yürüteceğiz. Amacımız OHAL’e karşı güçlü bir mücadele alanı yaratmak ve sorunu sürekli gündemde tutmak. Mücadele yöntemlerini tartışacağız, sorunu tespit edip, hedef yollarını belirleyeceğiz ve çözüm yollarını araya eleştirmeyin diyor. Enis Berberoğlu karanı düzenlenecek çalıştayda OHAL; ekono Hükümet, uyuşturucu bağımlısı gibi OHAL cağız. OHAL’siz bir Türkiye’yi en geniş sivil, nı veren kusura bakmasın hâkim değildir. mi, hukuk ve demokrasi ekseninde en ge bağımlısı oldu. Ülkenin refahı, huzuru ve demokratik ittifakla tartışacağız. Bu neden Berberoğlu’nun ne kusuru var? Cumhuri niş boyutlarıyla masaya yatırılacak. Genel adaleti için OHAL’i kaldırmak zorundayız. le sadece ‘Hayır’ bileşenleri değil referan yet gazetesinde yayınlanmadan önce inter Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba sorumlulu Mücadele yöntemlerini ele alınacak: dumda “Evet” dese de OHAL uygulamala net sitelerinde yayımlandı. Hâkim görmüyor mu? Talimat var bunu siyasi rehin ola ‘LOZAN’IN ASLINI GETI.RI.N!’raktutacaksınızdiye. lANKARA/Cumhu ğunda gerçekleşecek çalıştayın detaylarını Çalıştayda OHAL; ekonomi, hukuk ve de Parti Sözcüsü Bülent Tezcan anlattı. mokrasi gibi bütün boyutlarıyla tartışıla Uyuşturucu gibi bağlandılar: OHAL ilan cak. Geniş kesimlerin ittifakıyla OHAL’in rından rahatsız olanların da katılımını sağlayacağız. Çalıştayda sadece siyasi partiler değil, tüm örgütlü yapılar yer alacak. Santa Maria Kilisesi ile Hazine arasındaki davada mahkeme, Lozan Antlaşması’nın aslının ibraz edilmesini istedi HAKAN DİRİK Adaletin mumla arandığı Türkiye’de, mahkeme salonlarındaki çelişki ve garipliklerin ardı arkası kesilmiyor. Bunlardan biri de İzmir’de yaşandı; Santa Maria Kilisesi ile Hazine arasındaki anlaşmazlığa bakan mahkeme, kilisenin avukatından “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi” olan “Lozan Antlaşması’nın aslını” ibraz etmelerini istedi. Bornova’daki İtalyan kilisesi, Padişah tapusuna sahip olduğu ibadethane ile 73 metrekaresi Bornova Kaymakamlığı’nı da kapsayan bitişiğindeki taşınmazlarına ilişkin Hazine’yle davalık. Bornova Belediyesi’nin imar tadilatına ilişkin anlaşmazlık nedeniyle İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlayan mahkeme süreci, burasının “görevsizlik” kararının ardından İzmir Kadastro Mahkemesi’nde sürüyor. Bu arada kilisenin “tespit davası” açması üzerine kira geliri elde ettiği taşınmazlara da kayyım atanmış durumda. 7 yıldır devam eden bu durumun 10 yıla tamamlanması halinde kiracıların taşınmazları bedeli karşılığında satın alma hakkı doğuyor. Geçen aylarda restore edilen kilise de bu yüzden davaların artık sonuçlanmasını istiyor. Ancak mahkeme sürecinde ilginçlikler yaşanıyor. İbadethanenin avukatı Hamza Suat Öncüoğlu’nun verdiği bilgiye göre, “adli gariplik” İzmir Kadastro Mahkemesi’ne Lozan sonrasında İsmet İnönü’nün İtalyan üyeye verdiği mektubun içeriğini sunmaları üzerine başladı. Öncüoğlu, “Kadastro mahkemesinde 3 hâkim de İsmet İnönü’nün imzaladığı Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olarak tarihe geçti. ğiştirdik. Ancak Lozan’ın korumasının ne olduğunu anlatamadık. Son olarak içerikte müktesep hakları koruma altına alan Lozan geçince Hâkime Hanım da ‘Lozan’ın aslını’ getirmemizi istedi. ‘Lozan’ın aslı nerede?’ diye sordu. Ellerimi iki yana açmaktan başka bir şey yapamadım. Dışişleri’nde kasalarda olduğunu anlattım. Bir hâkim bunu sorabiliyorsa ‘çöktük’ demektir. Adaletin biraz daha özenli olması gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Yunanistan’daki Türk azınlığın ibadethanelerine ilişkin Lozan tartışması başlatıyor. Aynı biçimde Türkiye’deki zorlukların da görülmesi gerekiyor” dedi. MİT’in oksijen kaynağı Mahkemenin “Aslını getirin” dediği Lozan Antlaşması’nın orijinali, Türkiye’de bile değil. 24 Temmuz 1923’te Lozan’da imza altına alınan “balmumu mühürlü” metin, anlaşmayı saklayan “depoziter ülke” konumundaki Fransa Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde yer alıyor. Türkiye’de ise Fransa Dışişleri’nce hazırlanıp onaylanarak imzacı ülkelere dağıtılan nüshalardan biri bulunuyor. Üstelik o da bir dönem “devlet arşivlerinde” izini kaybettirmişti. Antlaşmanın kayıp olduğu haberlerinin basında yer aldığı dönemde, 1978’de Dışişleri Arşiv Dairesi Başkanlığı’na getirilen eski büyükelçi Kemal Girgin’in, “Diplomatik Anılarla Dış İlişkilerimiz” kitabında anlattığı üzere, arşivin yeniden düzenlemesi sırasında, MİT’in bir kasayı “oksijen kaynağıyla” açmasıyla bulunmuştu. Ardından da ciltlenerek Dışişleri Bakanlığı arşivine emanet edilmişti. Mert Fırat’tan KHK tepkisi Oyuncu Mert Fırat, 696 sayılı KHK ile getirilen ‘sivillere cezasızlık’ düzenlemesiyle ilgili tartışmalara, sosyal medya hesabından gönderdiği mesajla katıldı. Fırat, Twitter’dan, “İktidarların yapmadığı/yapamadığı birtakım düzeltmeleri halklar zaman içinde bedel ödeyerek yaparlar... Bu süreçte sakin, sabırlı, geri adım atmadan dik ve kararlı olacağız... Kim söylemişse doğru söylemiş” ifadelerini paylaştı. Fırat’ın paylaşımı binlerce beğeni aldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet AK, son KHK’leri incelemek için harekete geçti Avrupa Konseyi (AK), son KHK’lerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olup olmadığını incelemeye başladı. Konsey Sözcüsü Daniel Holtgen, “gelişmelerin yakından incelendiğini ve son KHK’ler hakkında bazı endişelerin oluştuğunu” söyledi. AK, ‘yargı muafiyeti’, ‘cezaevlerinde tek tip elbise’ gibi düzenlemeler dolayısıyla kamuoyunun tepkisini çeken 695 ve 696 sayılı KHK’ler üzerine bir açıklama yaptı. Euro News Türkiye’de yer alan habere göre, sözcü Holtgen gelişmelerin yakından incelendiğini ve son KHK’ler ile ilgili bazı endişelerin oluştuğunu söyledi. On binlerce kişinin kamudan ihraç edilmesiyle ilgili Türkiye’ye KHK Komisyonu kurulmasını tavsiye ettiklerini belirten sözcü, “OHAL Komisyonu’nun işleyişiyle ilgili itirazların olduğunu da biliyoruz” dedi. Holtgen, şöyle konuştu: “Avrupa Konseyi bu gelişmeleri inceliyor. Biliyorsunuz Türkiye’de Anayasa Mahkemesi bu itirazları kabul etmiyor. Bu yüzden hak ihlaline uğrayan kişilerin bir yasal merciye başvurabilmeleri için komisyon kurulmasını tavsiye ettik. Bu gerekli bir adımdı çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmadan iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor.” Sözcü Holtgen, Avrupa Konseyi’nin kısa süre içerisinde Türkiye hükümetiyle bu konuda irtibata geçeceğini aktardı. l Haber Merkezi CHP’DEN AB’YE ELEŞTİRİ: Türkiye’siz bir bütçe, köprüleri atmak demek TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu’nun CHP’li üyeleri, AB’nin 20212027 yıllarını içeren 7 yıllık bütçesinde Türkiye’nin yer almamasını eleştirdi. Komisyonun CHP’li üyeleri Selina Doğan, Onursal Adıgüzel, Sibel Özdemir, Nurettin Demir, Niyazi Nefi Kara ve Özkan Yalım’ın açıklamasında, “AB, Türkiye’nin üyeliğini istemediğini bu kararla ifade etmiştir. AB’nin Türkiye ile “köprüleri atmak” anlamına gelen bu kararını tasvip etmiyoruz; diyalog çağrımızı yineliyoruz” ifadeleri kullanıldı. Türkiye’nin onlarca yıllık AB birikiminin heba olduğunun belirtildiği açıklamada, gelinen noktanın üzücü ancak şaşırtıcı olmadığı kaydedildi. Açıklamada, “Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki anayasa değişikliğinin mevcut haliyle yürürlüğe girmesi halinde Türkiye ile üyelik müzakerelerin askıya alınması yönündeki kararına karşın, Türkiye’nin AB değerlerine ters bir düzenlemede ısrar etmesi, kaçınılmaz olarak bu sonucu doğurmuştur” dendi. Açıklamada, Türkiye’nin, AB’nin bu kararının ardından başta yargı bağımsızlığı ve demokratik kurumların güçlendirilmesi için düzenlemeler yapmak zorunda olduğu belirtilerek, mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı, Türkiye’nin bir an önce demokratikleşme yolunda adımlar atması ve yeniden AB değerlerine dönüş sağlaması gerektiği kaydedildi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle