25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 22 Aralık 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1994’ten başlattı 28 Şubat davasında savcı 59 asker ile dönemin YÖK Başkanı hakkında hükümeti devirme suçundan ‘ağırlaştırılmış müebbet cezası’ istedi 2Eylül 2013’te başlayan 28 Şubat davasında sona yaklaşıldı. Ankara 5. Ağır ‘Karadayı biliyordu’ rulması’ konulu emirle BÇG resmi olarak kurulmuştur” denildi. Ayrıca emirdeki ‘Daha evvel teş Ceza Mahkemesi’nde süren da kil edilen kriz masası grubu, ça vanın dünkü duruşmasında, An lışmalarına aşağıdaki esaslara kara Cumhuriyet Savcısı Meh uygun olarak devam edecektir’ met Hanifi Yıldırım, esas hak ifadesinden benzer bir yapının kındaki görüşünü açıkladı. faaliyet gösterdiğinin anlaşıldı Yıldırım, dönemin Genelkur ğı belirtildi. may Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir’in de arasında bulunduğu 60 sanığın, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıkların lehine olan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 147. maddesi uyarınca, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak” suçlarından “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırılmalarını istedi. 60 kişi arasında emekli Orgeneral Çetin Doğan, dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, dönemin kuvvet komutanları Hikmet Köksal, Ahmet Çörekçi, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, YÖK Denetleme Kurulu Başkanı Sedat Arıtürk, YÖK üyesi Erdoğan Öznal, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, eski Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri isimleri dikkat çekti. Savcı, 39 sanık hakkında ise yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraatlarını talep etti. Bunlar arasında eski Genelkurmay 2. Başkanı Arslan Güner, emekli Korgeneral ve eski MHP Milletvekili Engin Alan, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında derdest edilen Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Ertuğrul Gazi Özkürkçü oldu. Yargılama sırasında vefat eden sanıklar Teoman Koman, Eser Şahan, Salih Eryiğit ve Tevfik Özkılıç hakkındaki kamu davasının ise düşürülmesi istendi. Mütalaanın sonuç bölümünde dönemin Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanının bilgisi dahilinde, Genelkurmay II. Başkanı Çevik Bir ile Genelkurmay karargahı ve bağlı birliklerinde görevli general ve amirallerden oluşan sanıkların fikir ve eylem birliği içinde hükümeti cebir ve şiddet yoluyla devirme suçuna iştirak ettikleri ve bu sanıklarla birlikte YÖK personeli sanıkların fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri iddia edildi. Hükümeti devirme suçu Tarihe “28 Şubat Kararları” olarak geçen 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan yaklaşık 9 saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, TSK tarafından hazırlanan baskı içeren tedbirlerin kurulun sivil üyelerine dayatıldığı öne sürülen mütalaada, şöyle devam edildi: “Ülkenin daha büyük zarar görebileceğini değerlendiren Başbakan Necmettin Er bakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in yapmış olduğu ortak değerlendirme sonucu hükümetin 18 Haziran 1997 tarihinde istifa etmek zorunda kaldığı görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin istifası cebir ve şiddet yoluyla gerçekleştiğinden 765 sayılı TCK’nun 147. maddesinde düzenlenen suç tamamlanmıştır.” Mahalli seçimler Savcının mütalaası, “12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra devletin tüm yasal organları üzerinde askeri vesayet en üst seviyeye ulaşmış ise de, Turgut Özal’ın başbakan olmasından itibaren devam eden süreçte sürekli azalma eğilimi gösterdi” ifadesiyle başladı. Ancak 1994 yılında yapılan mahalli idareler seçimlerinde İstanbul, Ankara, Konya ve Kayseri Büyükşehir Belediyeleri dahil olmak üzere pek çok belediyede Refah Partili adayların belediye başkanı seçilmesinden sonra TSK içinde bir grubun, askeri müdahalede bulunmak için harekete geçtiği savunulan mütalaada, 25 Aralık 1995 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinde Refah Partisi’nin en çok oyu alması üzerine, askeri müdahale düşüncesine sahip olan bu yapılanmanın aktif biçimde her türlü argümanı kullanarak Refah Partisi’ne ve halka karşı açıkça psikolojik harekat yürüttüğü savunuldu. Mütalaada “Genelkurmay karargâhında 7 Nisan 1997 tarihinde yapılan toplantıdan 3 gün sonra, 10 Nisan 1997 tarihinde, dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Çevik Bir imzalı, ‘Batı Çalışma Grubu Oluştu Kalkancı ve Gündüz Mütalaada Orgeneral Çevik Bir imzalı, 27 Mayıs 1997 tarihli Batı Eylem Planı’nda belirlenen bazı faaliyetlerde Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Psikolojik Harekât Dairesi Başkanlığının icra makamı olarak belirlenmesi karşısında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gayri nizami harp unsurlarının barış zamanında Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile toplumu oluşturan tüm bireylere karşı kullanılmasının planlandığı öne sürüldü. Mütalaada, o dönem basında sıkça kullanılan Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz olaylarının planlı psikolojik harp unsurları olarak kullanıldığı iddia edildi. Genelkurmay tarafından organize edilen “bilgilendirme toplantıları” ve “brifingler”in çeşitli konular üzerinde hükümete bir ön uyarı, kamuoyu oluşturma ve manüplasyon aracı olarak kullanıldığı ifade edilen mütalaada, 4 Şubat 1997 tarihinde Sincan’dan geçen tankların gazetelerde “TSK’nin gövde gösterisi” olarak yer bulduğu anımsatıldı. Erol Özkasnak’ın 13 Ocak 2001 günü Kanal 6 isimli televizyon kanalında yayımlanan Ceviz Kabuğu programında, 28 Şubat sürecine ilişkin “postmodern darbe” sözü de mütalaaya girdi. Mütalaanın ardından sanıklara son savunma için süre veren mahkeme, duruşmayı 8910 Ocak 2018 tarihine ertelendi. l ANKARA / Cumhuriyet AYM’den Demirtaş için ret ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yaptığı bireysel başvuruyu reddetti. Terör örgütü yöneticiliği id diasıyla 4 Kasım 2016’da Diyarbakır’da tutuklanan ve Edirne F Tipi Cezaevi’ne konulan HDP lideri Demirtaş, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. AYM 2. Bölüm, 6 Aralık’ta görüştüğü Demirtaş’ın başvurusunu genel kurula sevk etmişti. Bütün üyelerin katılımıyla dün toplanan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, tutukluluk nedeniyle milletvekilliği görevinin yerine getirilememesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiği iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bularak kabul edilemezlik kararı verdi. 2014’te ‘ihlal’ demişti AYM’nin Demirtaş kararını da tutuklu HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım’ın yaptığı hak ihlali başvurusunu reddederken açıkladığı gerekçeye dayandırdığı öğrenildi. Yüksek mahkeme, Yıldırım kararında “İlk olarak yasama dokunulmazlığına istisna getirildiği veya bu dokunulmazlığın kaldırıldığı durumlarda milletvekillerinin tutuklanamayacağına ilişkin anayasal bir kural bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin de milletvekillerinin tutuklanamayacağına dair bir kararı yoktur” demişti. Yüksek Mahkeme, 2014’te KCK davasında tutuklu olan Yıldırım’ın hakkının ihlal edildiği kararını verirken bugünkü görüşünün aksine “Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesidir. Serbest seçimlerde halkın adına karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alanı parlamentodur” yorumunu yapmıştı. Bu kararla birlikte o dönem tutuklu olan vekiller tahliye edilmişti. l ANKARA ‘İTÜ’YÜ BİTİREMEYEN NOBEL ALIYOR’ Yıldırım’dan Pamuk göndermesi Başbakan Binali Yıldırım, İTÜ Mezunlar Zirvesi’nden üniversiteden mezun olan önemli isimleri sayarken, “Mühendislerin de edebiyatçı olacağını hem de iyiler arasında gösteren merhum Oğuz Atay’ı da saygıyla yâd etmek istiyorum. Bir bilim adamının romanı, aynı zamanda Teknik Üniversite’nin de romanı niteliğini taşıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi ve edebiyat denilince akla bir diğer isim daha geliyor. Orhan Pamuk. Her ne kadar üniversiteyi bitirememişse veya bitirmemişse de Nobel ödülü almış. İşte, üniversiteyi bitiremeyenler Nobel ödülü alıyor. Bitirenlerin siz varın halini düşünün” ifadeleri ni kullandı. BM Güvenlik Konseyi’ndeki Ku düs oylamasını değerlendiren Yıldırım, “Eğer Amerika’nın aleyhinde oy verirseniz size mali yardım yapmayız, para vermeyiz, ayağınızı denk alın’ diyecek kadar işi zıvanasından Amerikan Başkanı çıkarmış gözüküyor” dedi. AĞBABA’NIN KONUŞMASI AKP’LİLERİ KIZDIRDI ‘Şaklaban’ kavgası TBMM Genel Kurulu’nda, 2018 yılı bütçe yasa tasarısının sabah saat 04.00’e kadar süren madde görüşmelerinde AKP ve CHP’liler arasında sık sık tartışma yaşandı. CHP’li Veli Ağbaba’nın, “AKP, sadece burada oturan milletvekillerinden ya da Saray’daki paralel hükümet ve danışmanlardan oluşmuyor. Yandaş kalemi, besleme akademisyeni, şaklaban televizyoncusu, yalaka topçusu, yağcı popçusu, ensesi kalın patronu, uzaktan kumandalı hâkimi, fedai savcısı, kadrolu mafyası, külahlı, feslisiyle bir yapı” sözleri sert tartışmaların yaşanmasına neden oldu. “AKP, tam anlamıyla zikzakların partisidir” diyerek örnekler veren Ağbaba yeniden AKP’lilerin tepkileri ile karşılaştı. Salondaki uğultunun artması üzerine oturumu yöneten Ayşe Nur Bahçekapılı, Ağbaba’nın sözünü keserek oturuma ara verdi. Ara sonrasında AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, milletvekillerine ‘şaklaban’ diyerek 15 Temmuz’da kahramanca direnen milletvekillerini aşağılamanın kimsenin haddi olmadığını belirtmesi üzerine bu kez “15 Temmuz’da kim nerdeydi” tartışması başladı. CHP’li Özgür Özel, TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’ndan tüm liderlerin 15 Temmuz gecesi nerede olduğuna ilişkin HTS kayıtlarının istenmesini talep ettiklerini, ancak bunun karşılanmadığını söyledi. l ANKARA / Cumhuriyet rahatsızlık bae’ye iletildi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Maslahatgüzarı, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayed’in sosyal medya paylaşımı nedeniyle Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak paylaşımla ilgili rahatsızlık iletildi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre; BAE’nin Ankara Büyükelçisi’nin izinli olması sebebiyle Maslahatgüzar Havle Ali elŞemsi Dışişleri’ne çağrıldı. BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayed’in Medine savunmasıyla tarihe geçen Fahreddin Paşa hakkında sosyal medyada paylaştığı ifadelere ilişkin duyulan rahatsızlık iletildi. Zayed geride bıraktığımız günlerde sosyal medya hesabı üzerinden Fahreddin Paşa’yı “hırsızlıkla” suçlamıştı. l ANKARA / Cumhuriyet haber 5 KADIOĞLU’NUN İSTİFASININ PERDE ARKASI Erdoğan’ı eleştirince uzaklaştırıldı AKP’de başkanlara yönelik operasyonların ardından geçen hafta Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun sağ lık durumunu gerekçe göstererek istifası, parti içinde büyük sürpriz olarak görülmüştü. Kadıoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a parti içinde en yakın isimler arasında olma sı şaşkınlığı da ha da artırmıştı. İstifanın perde arkasında sağ ERDEM GÜL lık değil, parti içi sohbetlerde ya pılan bazı konuş malar ve bu konuşmaların parti yönetimine iletilmesi olduğu söy lentileri kulislerde çalkalanıyor. Kadıoğlu’nun istifa nedenine ilişkin, İstanbul’daki AKP’lilerce paylaşılan kulis konuşmalarını hiç yorum yapmadan şöyle özet leyebiliriz: n Erdoğan’a en yakın: Kadı oğlu, sıradan bir belediye baş kanı değil. Bugüne kadar isti fa ettirilen belediye başkanları nın hiçbiri ne Melih Gökçek, ne Kadir Topbaş, Erdoğan’a Kadı oğlu kadar yakın değil. Kadıoğ lu, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşe hir Belediye (İBB) başkanı oldu ğu dönemde belediyede Kaynak ve İştirakler Daire Başkanlığı ve Başkan Danışmanlığı görevleri ni yürüttü. Akbil yolsuzluğu dava sında Erdoğan ile birlikte yargı lanan isimler arasında yer aldı. 6 belediye başkanının istifa ettiril diği operasyanda asla adı günde me gelmedi. Her zaman AKP için de görevden alınmayacak isim ler arasında görüldü. 2004’ten bu yana Esenyurt Belediye Başkanlığı’nı sürdürüyor. n Dost sohbeti: Kadıoğlu’nu istifaya görüten sürecin fitili ni, parti içi bir dost sohbeti ateş ledi. Kadıoğlu bu sohbette, Erdoğan’la ilgili konuşmalar yap tı. Erdoğan’la ilgili konuşmasın da kullandığı üslup, orada bulu nanları harekete geçirdi. Birkaç kez yinelenen bu sobetlerde Ka dıoğlu, AKP’nin siyasi başarısın da kendisinin rolünün çok kilit ol ERKEN SEÇİM HABERCİSİ Kadıoğlu’nun başka bazı nedenlerin yanı sıra dost sohbetindeki konuşmaları nedeniyle istifa etmek zorunda kalması, partide daha önce yaşanmayan gelişmeler olarak yorumlanıyor. Teşkilat ve belediyelerde yaşanan operasyonlarla, hükümetin sosyal kesimlere yönelik bazı adımları da dikkate alınınca 2018 içinde bir erken seçimin yolda olduğu değerlendirmeleri güç kazanıyor. duğunu dile getiren cümleler kurdu. Başarının sahibinin yalnızca Erdoğan olmadığının altını özellikle çizen ifadeler kullandı. Başta kendisi ve bazı başka isimlerin bu başarıda en büyük role sahip olduklarını anlattı. Kendisi ve az sayıda başka bazı isimler olmasaydı, Erdoğan’ın asla bu başarıyı yakalayamayacağını söyledi. n Konuşmalar belgelendi: Kadıoğlu’nun Erdoğan ve partinin başarısının arkasındaki asıl güç konusunda yaptığı konuşmalar birkaç kez yinelenince, o ortamlarda bulunanlarca belgelendi. Bu ifadeler, sohbetlerdeki partililer tarafından Ankara’ya taşındı, parti yönetimine iletildi. İletilen konuşmaları ve kullandığı üslup, parti yönetimini çok kızdırdı. Kadıoğlu’nun belediye başkanlığından ayrılması kararı alındı. n Disiplin işlemi yok, istifa etsin: Ancak partinin İstanbul’dan iktidara yürüyüşünde önemli isimler arasında yer alması nedeniyle Kadıoğlu hakkında bir disiplin işlemi yapılmaması, kamuoyunun itiraz edemeyeceği bir gerekçeyle istifanın gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı. Bu karar, Kadıoğlu’na iletildi, istifası istendi. Bunun üzerine Kadıoğlu da ‘sağlık’ gerekçesini göstererek belediye başkanlığından istifa etti. l ANKARA BAZI BELGELER MUHALEFETE VERİLMEMİŞ Darbe Komisyonu’nda bir skandal daha MAHMUT LICALI 15Temmuz darbe girişiminin ardından TBMM’de dört siyasi partinin desteğiyle kurulan TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun raporu basılırken CHP’nin ek şerhinin çıkarılmasıyla başlayan süreçte yeni bir skandal daha ortaya çıktı. Raporda CHP’nin ek şerhinin çıkarılmasının yanı sıra muhalefete komisyona gelen bazı belge ve bilgilerin iletilmediği belirlendi. Edinilen bilgiye göre, CHP’li üyeler komisyonun taslak raporunda bulunan atıf ve bilgilerin dayandığı belgelerin farklı olduğunu belirledi. Bunun üzerine konuyu incelemeye başlayan CHP’li komisyon üyeleri komisyonun resmi çalışma süresi içerisinde komisyona gönderilmesine karşın bazı belge ve raporların muhalefete iletilmediği, ancak komisyonun raporunun yazımı sırasında kullanıldığını belirledi. Bu durum; komisyonun resmi çalışma süresi olan 4 Ekim 2016 ile 4 Ocak 2017 tarihleri arasındaki 3 aylık süreçte komisyona gelen yüzlerce belge ve bilgiden bazılarının muhalefetten gizlendiğini ortaya koydu. Komisyona ulaşmasına karşın muhalefete bazı belge ve raporların iletilmemesi üzerine CHP’li üyeler, komisyona ulaşan bütün bilgi ve belgelerin kendilerine iletilmesini talep etti. Ancak CHP’li üyeler; komisyona ulaşan belge ve bilgilerin topluca kaldırılıp gizli belge statüsüne getirildiği gerekçesiyle belgelere de ulaşamadı. Komisyona iletilen belge ve raporların gizli dosya statüsünde saklandığı belirlendi. Bu nedenle hangi belgelerin muhalefete iletilmediğinin tespiti de zorlaştı. 16 belge iletilmedi Edinilen bilgiye göre, CHP’de ilk aşamada yapılan çalışmada 16 farklı belgenin iletilmediği belirlendi. İçişleri Bakanlığı’na ait 5 ayrı belge, Adalet Bakanlığı’na ait 2 ayrı belge, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait bir belge, Dışişleri Bakanlığı’na ait bir belge, Gümrük ve Ticaret RAPOR ORTADA YOK CHP’nin ek şerhinin basılmaması nedeniyle ortaya çıkan krize ilişkin TBMM Başkanlığı henüz net bir adım atmaması da raporun resmi olarak hâlâ tamamlanmamasına neden oldu. 4 Ekim 2016 tarihinde resmi çalışma süresine başlayan komisyonun 4 Ocak 2017 tarihinde çalışma süresi sona ermişti. Bu kapsamda komisyonun çalışma süresinin yaklaşık bir yıldır bitmesine karşın raporun hâlâ ortada olmaması da dikkat çekiyor. Komisyon üyesi CHP’li Zeynel Emre de geçen hafta TBMM Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde Bakan Süleyman Soylu’nun komisyon raporuna atıf yaptığını anımsatarak TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Emre, “Bakan’ın referans gösterdiği rapor başkanlığınızın bilgisi dahilinde midir? Tarafınızca mı temin edilmiştir?” sorularını yöneltti. Bakanlığı’na ait bir belge, Milli Savunma Bakanlığı’na ait bir belge, Genelkurmay Başkanlığı’na ait bir belge, SGK’ye ait bir belge, Borsa İstanbul AŞ’ye ait bir belge, Bankalararası Kart Merkezi’ne ait bir belge ve TRT’ye ait bir belgenin CHP’ye iletilmediği belirlendi. İçtüzüğe aykırı TBMM İçtüzüğü’ne göre araştırma komisyonlarına gelen bütün belgelerin muhalefet ya da iktidar üyesi ayrımı yapılmaksızın bütün komisyon üyelerine iletilmesi gerekiyor. Komisyonun karar almadığı sürece söz konusu belgeler açık kaynak olarak kullanılabiliyor. Komisyonun resmi çalışma süresi boyunca belgelerin gizlenmesi ya da saklanması yönünde bir kısıtlama kararı da alınmamasına karşın bazı belgelerin muhalefet üyelerine verilmemesi akılları karıştırdı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle