Katalog

Çarşamba 13 Aralık 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 AHMET ŞIK’IN TUTUKLULUĞUNA İLİŞKİN SAVUNMA AİHM’YE GÖNDERİLDİ Hükümetten FETÖ’lü, Cumhuriyet davası kapsamında 348 gündür tutuklu olan muhabirimiz Ahmet Şık’ın AİHM’ye yaptığı başvuru mafyalı savunma ya ilişkin savunma gönderen hükü met, Şık’ın tutukluluğunu skandal örneklerle “savundu.” FETÖ’yü anlatırken Ahmet Şık’ın da mağduru olduğu OdaTV davasını kullanan hükümet, Şık’ın başvurusunun reddedil Hükümet, muhabirimiz Ahmet Şık aleyhinde AİHM’ye sunduğu savunmada, FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz gibi, “gazete Şık’ın 11 aydır tutuklu olmasını makul bulan hükümet, AİHM’nin İtalya’da 40 mafya üyesinin yargılandığı davadaki tu mesini isterken FE cilikten tutuklanmadı” ifadesini kullandı tukluluğa ilişkin kararını emsal gösterdi TÖ kumpası Ergene ALİCAN ULUDAĞ kon davasına “sarıldı.” Ahmet Şık’ın “gazetecilik faaliyetlerin KÜÇÜKKAYA, SEDAT SİMAVİ ÖDÜLÜ’NÜ TGC BAŞKANI OLCAYTO’DAN ALDI den” tutuklanmadığı nı öne süren hükümet, Şık’ın o ta rihteki 11 aylık tutukluluğunun da makul olduğunu ileri sürdü. Hükü met bu görüşüne, İtalya’da görü len ve 40 mafya üyesinin yargılan dığı davada 2 yıl 8 aylık tutuklulu ğu makul bulan AİHM kararını ör nek gösterdi. Halen FETÖ sanığı fi rarisi olan Ergenekon savcısı Ze keriya Öz de OdaTV davası kapsa mında Ahmet Şık’ın tutuklanması nı, 2011’de “Gazetecilikten değil” diye savunmuştu. Adalet Bakanlığı İnsan Hakla rı Daire Başkanı Hacı Ali Açık gül, AİHM’ye 48 ve 17 sayfalık ol mak üzere iki savunma metni gön derdi. Uzun süre savunma gönder meyen ve ek süre isteyen hükü metin bu iki savunmasının daha önce Turhan Günay’ın başvurusu için Anayasa Mahkemesi’ne 2 Ma yıs 2017’de gönderilen savunma ile büyük benzerlik taşıması dik kat çekti. Bu da hükümetin, Ahmet Şık davası için gönderdiği savun manın daha önceden hazır olması na karşın bekletildiği yorumlarına neden oldu. Sunuculuğunu Gökmen Karadağ’ın yaptığı tören, ödüle layık görülen isimlerin toplu fotoğraf çekimiyle son buldu. FETÖ’yü Şık’la anlattı ‘Simavi’nin dediği gibi kalemimizi27Kasım2017tarihlisavun manın 16 sayfasında, 20 Temmuz 2015’ten itibaren Türkiye’de yaşanan terör saldırıları anlatıldı; PKK, FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişi satmayız, gerekirse kırarız’ mi hakkında bilgi verildi. FETÖ ile ilgili bölüm anlatırken; örgütün Ergenekon, Şemdinli, Balyoz, Aske Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 2017 Sedat Simavi kadaşlarımızı cemiyet olarak ziyaret etmeye çalışıyoruz. Ahmet ci şekilde ortaya koyması dolayısıyla ödüle değer buldu” sözleriy ri Casusluk, Devrimci Karargâh, Ödülleri’ne değer görülen gazete Şık’ı da, Ali Bulaç’ı da ziyaret et le açıklandı. Olcayto’nun alnından OdaTV ve Şike davalarını amaçları ci, sanatçı, edebiyatçi, sporcu ve bi tik. Türkiye basın özgürlüğünden, öperek ödülünü verdiği Küçükka doğrultusunda kullandığı belirtildi. lim insanları ödüllerini törenle al halkın haber alma ve doğruyu öğ ya, “Simavi’nin söylediği gibi ka Mafya dediği için dı. “Gazetecilik” ödülüne layık gö renme hakkından yoksun bırakıl lemimizi satmadan, gerekirse kırülen gazetemiz Haber Koordinatö mamalı. Bu utançtan kurtulunma rarak mesleğimizi yapmaya çalışı Ahmet Şık’ın 30 Aralık 2016 tari rü Aykut Küçükkaya ödülünü TGC lı. Umudumuzu yitirmiyoruz, mü yoruz. Cezaevindeki meslektaşla hinde “PKK, DHKP/C ve FETÖ terör Başkanı Turgay Olcayto’nun elin cadeleyi de bırakmıyoruz. Sedat rımızın yeni yılı aileleriyle birlikte örgütlerinin propangandasını yaptı den aldı. Simavi bize ‘dik durun’ demişti biz karşılamalarını diliyorum. Ağustos ğı” iddiasıyla tutuklandığı anımsatı TGC’nin kurucu başkanı Sedat de dik durmaya çalışıyoruz.” ayında eşim büyük bir acı yaşadı. lan savunmada, Şık’ın tutuklanma Simavi adına 41 yıldan bu yana Törende ilk ödül “Gazetecilik” Annesini kaybetti, ben de kayınva sının nedenleri arasında attığı bazı gazetecilik, radyo, televizyon, ede dalında verildi. Haber Koordinatö lidemi... Bana bu dünyada en gü tweet’ler, Cemil Bayık röportajı, MİT biyat, sosyal bilimler, fen bilim rümüz Küçükkaya, 29 Haziran14 zel seslenen iki insandan birisiy TIR’ları haberleri sayıldı. Şık’ın dev leri, sağlık bilimleri, karikatür ve Ağustos 2017 tarihleri arasında di. Işıklar içinde uyusun, ödülümü let ve kolluk kuvvetleri için “katil, spor alanları olmak üzere 9 dal yayımlanan “İSPARK’ta Fiş Vur Döndü Şakacı’ya adıyorum” dedi. mafya, şiddet” gibi ifadeler kullandı da verilen “Sedat Simavi Ödülle gunu” başlıklı seri haberleri nede Törende Televizyon Haber ödü ğını ileri süren hükümet, 348 gün ri” önceki gece Taksim The Mar niyle layık görüldüğü Gazetecilik lü FOX TV’ye, TV Belgesel ödülü dür tutuklu olan Şık’ın kişi hürriye mara Oteli’nde düzenlenen tören Ödülü’nü Olcayto’nun elinden aldı. Neşe Sarısoy Karatay’a, Karikatür ti ve güvenliği hakkının ihlal edil le sahiplerini buldu. TGC Başkanı Törende Seçici Kurul’un ödül ge ödülü Yeniçağ’dan Emre Ulaş’a, mediği ve tutukluluğun makul oldu Olcayto açılış konuşmasında, “Se rekçesi, “İstanbul Büyükşehir Be Edebiyat Ödülü Cevat Çapan’a, ğunu öne sürdü. Hükümet, Şık’ın tu dat Simavi, yaşarken sanki bugün lediyesi tarafından yürütülmekte Sosyal Bilimler Ödülü Kadınsız tukluluğunu savunurken İtalya’daki leri görmüş gibi söylemiş, gazete olan bir dizi projeyi ve açılan iha Kentler isimli esere, Fen Bilimleri bir mafya davasında AİHM’nin 2 yıl cilere seslenmiş ‘gazetecisin kale leleri bir bütün olarak ve sistem ödülü Doç. Dr. Haldun Sevinçli’ye, 8 ay süren tutukluluğu makul kabul mini gerekirse kır, ama sakın sat li bir şekilde mercek altına alma Sağlık Bilimleri ödülü Prof. Dr. Va etmesini örnek gösterdi: “Mahkeme, ma’ dedi” anımsatmasında bulun sı, ısrarlı bir gazetecilik çabasıy sıf Hasırcı’ya, Spor ödülü Ramil daha önce bilhassa organize suçlar du. Olcayto şöyle devam etti: “Ce la araştırması ve bu faaliyetlerdeki Guliyev’e verildi. la mücadele bağlamında 3 yılı aşan zaevinde 140 gazeteci var. Bu ar usulsüzlükleri çarpıcı ve ikna edi l İSTANBUL /Cumhuriyet ve hatta 4 yıl 3 güne varan tutuklu luk sürelerini makul bulmuş ve söz leşmenin ihlal edilmediğine hükmet sunu kabul etmeyen hükümet, samiştir. Mahkeme, Pantano davasın vunmasında Zekeriya Öz tarzı ifa terörü öven ve şiddeti meşrulaştıran fiillerde bulunmuştur” 1HaberVar’a daki kararında, 60’tan fazla suçluma bulunduğunu, 44 mafya üyesinin yargılandığını, çok sayıda karmaşık bir yapıya sahip bulunduğunu göz önüne tutarak 2 yıl 8 ay 14 günlük tutukluluk süresinin makul olduğuna hükmetmiştir.” İç hukuk yollarının tüketilmediğini ve bu nedenle başvurunun reddedilmesi gerektiğin savunan hükümet, FETÖ kumpası olan Ergenekon davasında AİHM’nin verdiği benzer ret kararlarını deler kullandı:“Hükümet, soruşturma konusunun, başvurucunun gazeteci olarak ‘gazetecilik faaliyetinde bulunduğu’ iddiası ile ilgili olmadığının altını çizmek ister. Dosyadaki bilgi ve belgeler, yazıları ve sosyal medya paylaşımları dikkate alındığında, başvurucu Türkiye Cumhuriyeti’ni ve kurumlarını terör örgütlerine destek veren bir devlet gibi yansıtmış, ayrıca terör örgütünün bil Ahmet Şık’ın terör örgütlerinin eylemlerini destekler nitelikte yayınlar yaptığı, sosyal medya sitelerindeki paylaşımlarında devleti “katil”, güvenlik güçlerininin meşru operasyonlarını da bir terör faaliyetiymiş gibi gösterdiği öne sürülen iddianamede, Şık’ın bu şekilde “kaos ortamı yaratmayı amaçladığı” ileri sürüldü. Hükümet “gazetecilik faaliyetinden değil” esasına dayanan savunmasına delil olarak sadece Ahmet Şık’ın haberlerini gösterebildi. soruşturma Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP’nin OHAL kapsamında yayımladığı 668 No’lu KHK ile kapattığı ajans, gazete, televizyon ve radyo muhabirlerinin bir araya gelerek kurduğu internet haber sitesi 1HaberVar Platformu hakkında “basın yayın yoluyla PKK propagandası yapmak” suçlamasıyla soruşturma başlattı. Platform yetkilileri, ifadeye çağrıldı. Savcılık, program, basın açıklaması, mi kullandı. CMK’nin 141. maddesi uyarınca devletten tazminat isteme hakkına sahip olan Ahmet Şık’ın bu haktan yararlanmadığını ve bu nedenle iç hukuk yollarının tüketilmediğini savunan hükümet, başvurunun reddedil hassa Türkiye’nin doğru ve güneydoğu bölgelerinde şiddet içeren eylemleri karşısında devletin terörü önlemeye ve kamu düzenini yeniden tesis etmeye yönelik fa Hükümet ders almadı Savunmasında birçok kararı emsal gösteren hükümet, AİHM’nin OdaTV davasında Ahmet Şık’ın haklarının ihlal edildiğine ilişkin 8 Temmuz 2014 tarihli kararına ise hiç değinmedi. 6 Mart 2011’de OdaTV davası kapsamında tutuklanan Ahmet Şık ve Nedim Şener, 12 ting ve çeşitli etkinliklerin haberlerini, soruşturma dosyasına delil olarak koydu. Platforma katılan konukların yorumları da delil olarak dosyada yer aldı. Konukların bölge kentlerinde yaşanan hak ihlalleri, cezaevlerindeki açlık grevleri ve siyaset dünyasındaki gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri, propaganda olarak değerlendirildi. Savcılık, milletvekilliği düşürülen eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın duruşması ile ilgili HDP’lilerin yaptığı basın mesi gerektiğini belirtti. Asöyynlıem Ahmet Şık’ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin başvuru Ahmet Şık aliyetlerini şiddetin kayna ğı olarak tasvir etmiştir. Dolayısıyla başvu rucu, Mart 2012 tarihinde tahliye edilmişti. AİHM, Ahmet Şık’ın tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkum etmişti. Dönemin Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Şık’ın tutuklanmasına yönelik tepkiler üzerine “Gazetecilikten tutuklanmadılar” diye açıklama yapmıştı. açıklamasının yayımlandığı haberi delil olarak dosyaya koyarken, basın açıklama sırasında “Figen Yüksekdağ irademizdir” sloganı atanların “Bu sloganı atarak Yüksekdağ’ın PKK ile ilgili daha önce söylediklerini benimsemiş olduklarını”, 1HaberVar’ın da bunu yayımlayarak “PKK propagandası” yaptığını iddia etti. Yine HDP’nin yaptığı çeşitli etkinliklerin canlı olarak yayımlanması da 1HaberVar’a yöneltilen suçlamalar arasına yer aldı. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet Şuursuz gazetecilerden işkenceye övgüler İki “gazeteci”... Ekranda soğukkanlılıkla işkenceden bahsediyorlar. Şu anda gözaltında ya da tutuklu olan darbe şüphelilerini konuşturmanın yolları nedir... Onları mahkemelerde yargılayıp vakit kaybetmek yerine ailelerinden birileri öldürülerek nasıl ağızlarından laf alınır, işbirliğine nasıl ikna edilebilirler... Tıpkı yemek tarifleri verir gibi heyecanla bunları konuşuyorlar. Birisi ballandıra ballandıra anlatıyor uygulanabilecek korkunç işkence yöntemlerini... Öbürü iştahla, onaylayarak dinliyor karşısındakini. Sırtlarını iktidara dayamışlar, ekranda açık açık işkenceyi övüyorlar. Bu halleriyle tıpkı “The Act of Killing” (Öldürme Eylemi) belgeselinin, anlattıklarıyla kan donduran şuursuz kahramanlarına benziyorlar. Neden bahsettiklerinin, neyi hayal ettiklerinin, neyle övündüklerinin sanki farkında değiller. “The Act of Killing”, bundan yarım asır önce Endonezya’da devlet adına komünist avına çıkan ve sayısız insanı bir binanın tepesinde telle boğarak cesetlerini sokaklara atan aşırı sağcı bir paramiliter örgütün artık yaşlanmış üyelerinin o eski günleri ve işledikleri cinayetleri güle oynaya anlattıkları müthiş bir belgesel. Kötülüğün ve vahşetin nasıl sıradanlaşabildiği üzerine kurgulanmış. Olaylar mağdurların tarafından değil, suçluların gözünden aktarılıyor. O zaman yaşananların doğruluğundan ya da ahlakından hâlâ en ufak bir şüphe duymayan kahramanlar, kameranın önüne geçiyorlar ve çok doğal bir şekilde o eski günlerin canlandırmasını yeniden yapıyorlar. Bundan elli yıl önce “komünistler kötüdür ve öldürülmeleri gerekir” diye düşünen ve bu fikirlerinin hâlâ arkasında olan iki katilin, zamanında neler yaptıklarını neşeyle anlattıkları o belgeseldeki kahramanlar... Bugün televizyon ekranlarında politik muhalifleri konuşturmak için her türlü işkencenin yapılması gerektiğini anlatabilen bir Cem Küçük’ten ve onu onaylayarak dinleyen bir Fuat Uğur’dan daha korkunç değiller. “Cinayet işlemek dünya üzerindeki en kötü suçtur, fakat burada asıl önemli olan suçluluk duymamanın bir yolunu bulabilmektir. Bana kalırsa cinayet işlemek için en önemli şey düzgün bir mazeret bulmaktır” diyor filmdeki katillerden biri. Sorsanız, aynı cümle bugün bu ülkede “gazetecilik” yapan o iki insanın ağzından da aynen çıkacak. Sinema önünde karaborsa bilet satıcılığı yapan bir çetenin ipsiz sapsız iki elemanıyken.... Devlet adına çalışan paramiliter gücün bir parçası olan... Devletin onlara verdiği görevi hiçbir yüzleşme, sorgulama, şüphe yaşamadan harfi harfine uygulayan... Bunu yaparken de basınla ve askerle ve polisle ortaklık kuran... Ve kendilerini ülkelerini seven kahramanlar sanan o genç adamların yaşlılığından bize yansıyan korkunç gerçeklik... Şu zamanda bu ülkede bir televizyon ekranında yeniden aynı parlaklıkla belirebiliyorsa... O Endonezyalı iki adamın ve olaya dahil olan diğer kahramanların Kanadalı yönetmen Joshua Oppenheimer’e içtenlikle ve şuursuzca anlattıkları o hikâye... Sadece onların değil, ne korkunçtur ki, bizim de gerçek hikâyemizdir. Ve bir zamanlar yaşanıp bitmemiş, hâlâ bu ülkede ve hatta başka bir sürü yerde de yaşanmakta demektir. Bir belgeselin kan donduran gerçekliğiyle paralel bir gerçekliği bugüne taşıyan o hastalıklı ve tehlikeli irade biliyoruz ki şu anda burada cehaleti yüreklendiren iktidarın aklını temsil ediyor ve cüretinin bedelini ödemedikçe iyice cesaretleniyor. Unutmayın... Bir ülkede devletin içeridekilere işkence yapmasından daha kan dondurucu olan şeyler vardır: Gazetecilerin işkence çığırtkanlığına soyunması... Ve herkesin bunu olağan sayması. Gazeteci Güneş’e sosyal medya davası KHK ile kapatılan İMC TV muhabirlerinden gazeteci Bekir Güneş hakkında, Facebook ve Twitter’daki hesaplarından yaptığı paylaşımlar nedeniyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmanın ardından dava açıldı. Güneş hakkında PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması bugün görülecek. Tutuksuz yargılanan gazeteci Güneş ,Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet C MY B