02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 11 Aralık 2017 4 Uyum makası açıldı haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Üst düzey bir AB yetkilisi, NATO’dan, Rusya, Suriye politikasına kadar yaşanan değişimler ışığında Türkiye ile uyum oranının yüzde 13’e düştüğünü açıkladı Türkiye’nin AB ile müzakerelere başladığında yüzde 79’a kadar çıkan, daha sonra yüzde 50 civarına düşen dış politika uyum ora nı bugün yüzde 13’e düştü. Türkiye’nin kilit çıkarlarının NATO ve AB adaylı ğında yattığını belirten üst düzey bir AB yetkilisi, bunun devam edip etme yeceğini uzun vadede bilmediğini söyledi. Dış politikada sıfır so run politikasından, kon jonktürel gelişmelere gö re tavır alınan geçişi de DUYGU GÜVENÇ simgeleyen yüzde 13’lük orana karşın AB’nin aday ülkelerden beklen tisinin, üye ülkelerin aldığı kararlara açık şekilde uyum göstermesi olduğu na işaret eden üst düzey bir AB yetkili si, Suriye politikasında uyum beklendi ğine işaret etti. AB’nin dış politikasından sorumlu üst düzey bir yetkili, NATO’dan AB’ye, Rusya’dan Suriye politikasına ka dar yaşanan köklü değişimler ışığın da uyum oranının yüzde 13’e düştüğü nü açıkladı: “Aslında bizim Türkiye’den beklen timiz uyum, özellikle de katılım sü reci ile birlikte bu beklenti arttı. Kon sey ve üye devletlerin aldığı karara Türkiye’nin gösterdiği uyuma baktığı Çavuşoğlu ve Mogherini arasındaki diyalog, AB’nin umutlarını artıran bir etken. mızda aşağıya doğru giden bir trend olduğunu görüyoruz. Aday ülkeler bunu yapmaya mecburlar, üye olunduğunda ise yüzde 100 bir uyum beklentisi var. Komisyon nisan ayında bu uyumu gösteren raporu yayımlayacak. Mesela bugün Arnavutluk ve Karadağ yüzde 100 uyum seviyesinde. Beklentimizin uyum olduğunu Türkiye’ye de aktarıyoruz. Türkiye’nin uyum oranı neredeyse yüzde 50’ydi bugün ise Konsey kararları ve bildirilerine uyum oranı küresel olarak yüzde 13.” AB Yüksek Temsilcisi Mogherini ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu arasında iyi bir iletişim olduğunu belirten yetkili, beklentilerini şöyle aktardı: “Dış politika, bir ülkenin halkının, hükümetinin değerlerini nasıl savunmak istediğinizi yansıtır ama asıl o ülkenin kilit çıkarlarını yansıtır. Türkiye’nin kilit çıkarlarına yanıt verecek olan Türk yetkililerdir. Türkiye bir NATO üyesi, orada NATO değerleri işin içine giriyor. AB’ye üye olmak isteyen bir ülke, orada AB değerleri var. Biz baktığımız yerden böyle okuyoruz. Dolayısıyla aday ülke olarak Türkiye’nin uyum göstermesini, uluslararası yükümlülüklere uygun davranmasını bekliyoruz. Şu anda bulunduğumuz yerden Türkiye’nin bu yolda devam ettiğini görüyoruz. Ama uzun vadede ne olurun yanıtını ben bilemiyorum, Türkiye’deki karar vericiler bunu bilebilir. Umuyoruz ki uzun vadede de Türkiye’nin çıkarı NATO olacaktır, bizim sürdürdüğümüz gündem olacaktır. Türkiye’nin kilit çıkarları nerede buna bakmak gerek.” Dış politikada uyum oranı, Suriye, İran, Irak, Afrika, Rusya, Çin, Ortadoğu gibi temel politikaların yanı sıra vize rejiminden enerjiekonomi politikalarına kadar birçok alandaki uyum değerlendirilerek yapılıyor. AB’nin aday ülkelerden beklentisinin üye ülkelerin aldığı kararlara açık şekilde uyum göstermesi olduğuna işaret eden üst düzey yetkili, ekonomik uyumun yeterli olmadığını vurguladı. PYD için yanıt yok Suriye politikasında Ankara ile temasların sürdüğüne işaret eden yetkili bunun “güvenlik politikasının” kalbinde yattığını ve yabancı terörist savaşçılara karşı ortak mücadele beklendiğini belirtirken, AB’nin de Suriye konusunda, Brüksel sürecine devam ettiğini bildirdi. Hazırlık aşamasındaki bu sürece Ankara’nın kırmızı çizgisi haline gelen PYD’nin davet edilip edilmeyeceği ise henüz belli değil. l BRÜKSEL Avrupa’da yol arayışı ABD ile ilişkilerde tarihinin en ağır dönemini yaşayan Türkiye, bir başka zor alan olan AB ile eski günlere dönüş için kapıları aralamaya çalışıyor DUYGU GÜVENÇ Ankara, ABD ile en krizli günlerini yaşarken, bir başka mayınlı alanda, Avrupa’da masaya yeniden dönüş için yol arıyor. İşte beklentiler ışığında Ankara ve Brüksel’in atacağı düşünülen adımlar: Ankara’nın adımları Türkiye, 1 yıl sonra AB’ye söz verdiği ve vize serbestisi için atacağı adımları içeren yol haritasını 12 Aralık’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun katılacağı Genel İşler Konseyi’nde sunmaya hazırlanıyor. Çavuşoğlu’nun geçen günlerde katıldığı NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sırasında Hollandalı muhatabı Halbe Zijlstra ile başbaşa bir araya geldiği öğrenildi. Hedef, mart ayından bu yana başkentlerde büyükelçi olmaksızın sürdürülen ilişkilerde normalleşme sürecini başlatmak. Brüksel’in mesajları Konsey cephesi: Üst düzey bir yetkili, Ankara’dan gelen mesajlara karşın, nisan ayında yayımlanacak ve ilişkilerin geleceğinde belirleyici olacak İlerleme Raporu’na kadar Ankara’dan AB temel değerlerine yönelik somut adımlar görmeyi beklediklerini belirtti ve “Eğer Ankara bu 7 kriteri yerine getirirse, bunlar başlı başına AB tarafından memnuniyetle karşılanacak adımlar olacaktır; verilerin korunması, Europol, TMK’de ilerleme kaydedildiği zaman bunlar tek başına zaten takdire şayan gelişmeler olacaktır” dedi. Eğer önümüzdeki aylarda trendin değiştiğini görecek olursak, mesela devam eden davaların seyrinin değiştiğini, devlet memurlarının ihraç edilmesi ile ilgili adım atıldığını, medya özgürlüğünde alan açıldığını... Bu durumda AB ve Avrupa Konseyi Türkiye’ye yardım teklifinde de bulunacak; yardım da edebiliriz denilecek” dedi. Komisyon cephesi: AB Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri Dimitris Avramopulos da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçen hafta yaptığı görüşmenin ardından umutlu olduğunu belirtti. AB’nin gözü o davalarda AB yetkilileri Türkiye ile üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılması konusunda adım atmadan önce Türk yargısının kararlarını dikkatle takip ettiklerini vurguluyor. Üst düzey bir AB yetkilisi, Deniz Yücel cezaevinde bulunduğu sürece Almanya’nın Türkiye’ye yönelik tavrında değişiklik beklenmemesi gerektiği dile getirirken, Cumhuriyet gazetesi davasında çıkacak kararların, eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça davalarının da yakından takip edildiğine işaret etti. l BRÜKSEL ‘Müslüman azınlık’ vurgusu Sezin Öney Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Batı Trakya’daki Türkleri ziyaret ettiği Gümülcine/Komotini programı, Atina’daki “Lozan Krizi” ertesi, hasar kontrolü ile geçti dense yeridir. Hükümet sözcüsü Dimitris Tzanakopoulos, Atina öncesi sonrası çeşitli kereler yaptığı açıklamalarda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı Trakya ziyareti, namaz ve özel bir yemek içermektedir, başka tür ve çeşitte bir etkinlik olmayacaktır” demişti. Program çerçevesinde, Gümülcine’deki “Celal Bayar Azınlık Lisesi” de ziyaret edilecekti; ancak programın bu kısmı gündeme bir geldi bir çıktı. Bir parantez açalım: Bu liseye neden Celal Bayar’ın adı verilmiş ve Bayar, neden Yunanistan’ı 1952’de ziyaret etmiş? Yunanistan’da iç savaş dönemi ertesi, Türkiye’nin Batı Trakya Türklerinin sorunlarıyla ilgili talepleri 1951’de, bir “Kültür Antlaşması” imzalanmasıyla sonuçlanmıştı. Bayar’ın ziyareti de, bu antlaşma çerçevesinde, “Celal Bayar Lisesi”nin açılması ertesinde gerçekleşmişti. İlginç bir başka husus; Bayar’ın eşi Reşide Hanım, özellikle ne bu ziyarette, ne de öncesinde Yunanistan Kralı Paul ve Kraliçesi Frederica Türkiye’ye geldiğinde protokolde yer aldı. Zira, Bayar ailesinin Kurtuluş Savaşı döneminde yaşadığı bir “çatışma travması” vardı. Hatta, Reşide Bayar bu iki protokole “tavır koyarak”, evlerinin bulunduğu Bursa’ya gitti. Celal Bayar, “devlet adamı” olarak zor adımı atmayı seçmişti ama Reşide Hanım farklı düşünmüştü. Diğer bir tarihi not olarak da, Bayar’ın ziyareti esnasında, Gümülcine’deki okulun tabelasındaki “Müslüman” okulu yerine “Türk” okulu ibaresi gelmişti. 65 yıl sonra, Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı” olarak ziyaretinde ise “Müslüman” vurgusu ön plana çıktı. Erdoğan, daha önce Başbakan Aleksis Çipras ile yaptığı basın toplantısında, “Batı Trakya Türk Azınlığı’nın bir diğer ifadeyle Müs lüman Azınlığının” ifadesini kullanmıştı. Gümülcine’de Chris & Eve Oteli’ndeki yemekte yaptığı konuşmada ise şöyle dedi: “Türküyle, Romanıyla, Pomağıyla biz biriz beraberiz, burada hiçbir şeyimiz yok. Az önce söyledim ya, yaratılanı yaratandan ötürü sevdik biz. Benim indimde ha Türk olmuş, ha Pomak olmuş, ha Roman olmuş biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik mi bitti iş! Bitti! Bunun aksini kimse iddia edemez! Eğer birileri bunun aksini iddia ediyorsa kendisini çek etsin!” Erdoğan, bir de “program dışı” bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı’nın ekibine eşlik eden Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Amanatidis’i biraz telaşlandırdı. Erdoğan, Celal Bayar Okulu’nun bahçesinde toplanan kalabalığa hitaben emprovize bir konuşma yapmak isteyince Amanatidis, “Ama böyle anlaşmamıştık, programda bu yoktu” diyerek müdahale etmeye çalıştı. Ancak, mikrofon o sırada bulundu ve Erdoğan da konuşmasını yaptı. Cumhurbaşkanı, bu konuşmada da ortak din vurgusu yaptı ve şöyle dedi: “Yunan vatandaşı olarak tüm bölgedeki soydaşlarımızın da ister Türk ister Pomak olsun hep birlikte bu sorunların giderilmesi bence Yunanistan’daki birliği, beraberliği, dayanışmayı çok daha güçlendirecektir.” Erdoğan, Batı Trakya’daki azınlığın sıkıntılarını ziyareti boyunca şöyle çerçevelemişti: “Şu anda Yunanistan’ın kişi başına 15 bin euro milli geliri var, ama Batı Trakya’da 2 bin euro. Özellikle inançlarını yaşaması konusunda da sıkıntılar var. Hâlâ bir Başmüftülük sorunu çözülmemiştir. Başmüftünün atamayla geldiğini görüyoruz. Lozan ne diyor? Seçimle gelir diyor. Türkiye’de de Patrik seçimle gelir. Batı Trakya’da bir atanmış müftü var. Ama biz atanmışla değil seçilmişle yapıyoruz bu işi. Bu konuda yıllardır hiçbir netice alamadık. İşte bu da Lozan.” Yunanistan’da, “Müslüman azınlık” olarak tanımlanan, çoğunluğu Türkçe konu şan ve Batı Trakya’da ikamet eden yaklaşık 150 bin kişilik bir grup yaşıyor. Erdoğan’ın ziyareti öncesi, bazı Türklerin evlerine mavi boya ile “haç” işareti çizilmesi ve bazı yerlerde, Türkçe olarak, “Erdoğan gidecek ama siz kalacaksınız” yazılı fotokopilerin yere atılı olarak bulunması, yaşanan tuhaf ve kaygı verici olaylardı. Erdoğan’ın ziyaret güzergâhında, alınan güvenlik önlemleri çok sıkıydı. Yaklaşık 100 kişilik bir grup da karşıt gösteri yaptı. Ziyaret öncesi, Türklerin kendi aralarında, “FETÖ”cü tartışması da yaşandı ve Türkiye’de de sıklıkla rastlandığı üzere, başkalarına bu suçlamayı yapanların kendilerinin Fethullah Gülen’i öven sosyal medya paylaşımları ortaya çıktı. Söylem değişikliği Ziyarete ilişkin bir başka not da Erdoğan’ın, 2004’te gerçekleştirdiği ziyaretten farklı biçimde, “asimilasyon” yorumunu değiştirmesi. Başbakanlığı döneminde Gümülcine’de şöyle konuşmuştu: “Aslolan şudur: Asimilasyona uğramadan, bu toplumun içerisinde yani Yunanistan’ın kendi yasaları, kuralları içerisinde yaşamı sürdürmektir. Geleneği, göreneği, kültür değerleriyle vs... Bu neyi gerektirir, eğer burada yaşayacaksak, bunu yapmak zorundayız. Aynı şey Almanya’daki kardeşlerimiz için de geçerli. Orada 2.5 milyon kardeşimiz var. Bunların 650 bini oranın vatandaşı olmuş, şimdi kalkıp da ‘buranın kurallarını saymıyoruz’ derlerse Almanya’ya ne yaparlar? Hiçbir şey. Ama kendilerine çok şey. Öyleyse oranın kuralları, yasaları içinde oradaki güçlerini artırarak, daha huzurlu, daha mutlu yaşam koşulları içinde yaşamak”. Bu seferki ziyarette ise şu ifadeleri kullandı: “Yunanistan devleti, benim soydaşlarımdan asimile olmasını istememeli. Entegrasyon ayrı bir konu ama asimile olmasını istememeli. Çünkü biz, hiçbir farklı etnik unsurdan bunu bugüne kadar istemedik ve istemeyiz.” l GÜMÜLCİNE Yaşam kültürümüz tehdit altında... Uyanmalıyız. Yaşam kültürümüz tehdit altında. Her geçen gün uygar yaşamımız daha da daralıyor, daha da sıkışıyor. Biz nasıl yaşamak istiyoruz? Biz, ülkemizde uygarlıkla yaşamak istiyoruz. Özgürlük içinde yaşamak istiyoruz. Güven içinde yaşamak istiyoruz. Ayrım yapmadan, bütün yurttaşlarımızla birlikte yaşamak istiyoruz. Din, mezhep, inanç ayrımı olmadan yaşamak istiyoruz. Uygar dünya ile birlikte yaşamak istiyoruz. Geleceğe güven duyarak yaşamak istiyoruz. Ailemizin, çocuklarımızın daha iyi bir dünyada yaşamasını istiyoruz. İstediğimiz bunlardır. İşte bu yaşam kültürümüz tehdit altına alınıyor. Ortak yaşam idealimiz tehdit altına alınıyor. Artık uyanmalıyız. OHAL’i kaldırmayacaklar. Tehditlerden vazgeçmeyecekler. Çünkü iktidarın yapmak istedikleri ancak bu koşullarda yapılabilir de ondan. Seçim demokrasisine güvenmeyin. Daha kötüsü olmaz demeyin. Uyanın. Sonra da “o günler iyi günlerimizmiş” demeyin. HHH Bakın Reza(let) davasına. Açıklananlara bakın. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvetler gırla gidiyor. Bakanlarınız konuşuluyor. Devlet bankanızın ortak yapıldığı işler konuşuluyor. O günkü başbakanınız bugün Cumhurbaşkanınız. Sizin iktidarınız o dosyaları nasıl bir bir kapattı? Siz biliyorsunuz. MAN Adası belgeleri gerçektir. Sahte falan değil. İktidarınız bunu da çok iyi biliyor. Bunların teki, dürüst bir toplumda iktidarı istifaya götürürdü. Ne oluyor? Yaygara oluyor. Sahtedir diyorlar. Yalandır diyorlar. Darbedir diyorlar. İnanıyor musunuz? Hayır inanmıyorsunuz? Ama bir bölümünüz inanmış gibi yapıyor, geri kalanın da bir şey yapacak gücü yokmuş gibi. (Oysa var ama farkında değil.) Uyanın. Başınızdaki iktidar inancı hipnoz amacıyla kullanıyor. Amaç dinini öğretmek değil. Dinler, insanlara dürüst olmayı öğretir. Adil olmayı, hak yememeyi, başka insanları gözetmeyi öğretir. Dinler, bu amaca yönelik toplumsal kurumlardır. İslam da budur, Hıristiyanlık da budur, Musevilik de budur. Budizm de budur, Taoizm de budur. İbadet kişinin Allah’a borcudur ama hak yememek kişinin öteki insanlara borcudur. Dini ibadetle sınırlamak, dini öğretmemek bütün bu dalavereleri yürütmek için yapılır. Millet namaz kılıp oruç tutarken bunlar malı götürürler. Uyanın. İnsan hakları yağmalanıyor. Cumhuriyet gazetesi davası doğruyu öğrenme özgürlüğüne yönelik tehdittir. Yaşam kültürümüze yönelik tehdittir. Akademisyenler davası özgür düşünmeye yönelik tehdittir. Yaşam kültürümüze yönelik tehdittir. Eğitimin dinselleştirilmesi laik yaşama yönelik tehdittir. Hukukun iktidarın emrine girmesi yaşam güvencemize yönelik tehdittir. Uyanın. Birleşin. Karşı çıkın. Çevrenizi aydınlatın. Aktif olun. Her insanımız güneşin ışığını taşıyan bir enerji olmalıdır. Ampulü söndürün. Birbirimizden başka güvencemiz olmadığını, Unutmayın!... SAVCILIK BAKANLIĞA GÖNDERDİ Beştaş’a bu kez de ‘fotoğraf’ fezlekesi! Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş hakkında, sosyal medya hesabının profilinde tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu vekillerin fotoğrafını paylaştığı gerekçesiyle, “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan fezleke hazırlanarak Adalet Bakanlığı’na gönderildiği ortaya çıktı. Fezlekede, “PKK/KCK terör örgütü propagandası yapmak, silahlı terör örgütüne üye olmak vb. suçlardan tutuklanan HDP milletvekillerinin resimlerinin olduğu, şüphelinin; tutuklanan HDP milletvekillerinin fotoğraflarını twitter paylaşım sitesinden paylaşmak suretiyle onlara destek çıktığı ve Terör Örgütünün Propagandasını Yapmak suçunu işlediği anlaşılmaktadır” dendi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle