08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA ‘ABD Rakka’dan 400 askerini çekiyor’ Suriye’de IŞİD’in Rakka’dan çıkarılması sonrasında Ankara’nın terör örgütü gördüğü YPG’nin ana unsurunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgeden ABD’nin askerini çekmeye başladığı savunuldu. ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun Operasyonlar Direktörü tarafından yapılan açıklamada, Rakka operasyonunda “400’den fazla ABD deniz piyadesinin yer aldığı” belirtilerek “Bunlar IŞİD’e karşı savaşta Koalisyon güçlerini top atışlarıyla desteklemişlerdir” denildi. Bu birliğe işaretle, Rakka’da IŞİD’in tamamen yenilmiş olmasından dolayı kendilerine ihtiyaç kalmadığı için çekildikleri kaydedildi. Ancak ABD’nin “bölgede destek açısından bir kısım askerini konuşlandırmayı sürdüreceği” de belirtildi. Bu arada Sputnik’in haberine göre, Rus İzvestiya gazetesine konuşan PYD’nin Rusya Temsilcisi Abdüsselam Muhammed Ali, “SDG’nin siyasi çözüm üzerinde mutabakat sağlanmasının ardından Suriye ordusuna katılmaya hazır olduğunu” savundu. Cuma 1 Aralık 2017 [email protected] TASARIM: ZARİFE SELÇUK Dünya ‘savaş’ı 11 Britanya Başbakanı önceki gün Suudi Kralı Selman ile bir araya geldi. May’den Ortadoğu çıkarması Britanya Başbakanı Theresa May, IŞİD sonrası dönemin planlarının yapıldığı kritik dönemde Ortadoğu turuna çıktı. Ürdün’den önceki gün askeri uçakla Irak’a geçen May, bu ülkeyi 2008’den bu yana ziyaret eden ilk Britanya başbakanı oldu. Kamuoyundan gizlenen ziyaretinde Irak Başbakanı Haydar el İbadi ile görüşen May, IŞİD’le mücadelede ek 13 milyon dolarlık yardım sözü verdi. Bağdat’ın ardından Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a giderek hem Kral Selman bin Abdulaziz, hem de Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşen May, bu ülke öncülüğündeki koalisyonun Yemen’e uyguladığı ambargo hakkında uyarılarda bulundu. May’in ofisinden yapılan açıklamada, insani felaketten kaçınmak için yardımların, ticari malların akışının yeniden sağlanması konusunda iki ülke liderlerinin mutabık olduğu savunuldu. Daha sonra dün Riyad’dan tekrar Ürdün’e geçen May, ABD Başkanı Donald Trump’ın çöpe atmayı amaçladığı İran’la yapılan nükleer anlaşmaya sahip çıktı. Gazetecilere verdiği demeçte, Londra’nın 2015 tarihli anlaşmaya verdiği desteğin sürdüğünü vurguladı. Londra’dan Trump’a tepki ABD Başkanı Donald Trump’ın Britanyalı aşırı sağcı Britain First adlı siyasi hareket tarafından yayımlanan Müslüman karşıtı videoları paylaşması tartışmaya neden oldu. Trump, sözcüsü aracılığıyla “bu grubun nefret dolu hikâyelerinin reklamını yapmak yanlış” diyerek kendisini eleştiren Britanya Başbakanı Theresa May’e, yine twitter üzerinden yanıt verdi. Sosyal medya mesajında yanlışlıkla May yerine aynı adlı başka birine hitap eden Trump “Theresa bana odaklanma, bana odaklanacağına Birleşik Krallık’taki yıkıcı Radikal İslami Terörizmle uğraş. Biz gayet iyiyiz” ifadelerini kullandı. Trump’ın paylaştığı videolar hakkında Hollanda ve Britanya’dan açıklamalar geldi. Washington’daki Hollanda Büyükelçiliği, Trump’ın paylaştığı videoda göçmen olduğu iddia edilen kişinin Hollanda’da doğup büyüdüğü ve bu ülkenin kurallarına göre yaptığı suçun cezasını çektiği belirtildi. Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan, Trump’ın paylaşımları hakkında, “aşağılık ve nefret dolu bu örgütün fikirlerini desteklememeliyiz, lanetlemeliyiz” şeklinde konuştu. Popülist söylem... BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin ise, Trump’ın paylaştığı tweetlere göndermede bulunarak, “popülistlerin tweetler yoluyla nefret yaydıklarını” söyledi. Britanya Başbakanı May ise bir kez daha Trump’ın paylaşımlarını yanlış bulduğunu ancak iki ülke arasında “özel ilişkiler, bağların kalıcı olduğunu” söyledi. May, ülkesindeki pek çok parlamenterin ertelenmesini talep ettiği Trump’ın Britanya ziyaretiyle ilgili de olumlu mesajlar vererek “Davetimiz kabul edildi. Tarihi belirlemeye hazırız” şeklinde konuştu. Katar’a Kuveyt desteği geldi Kuveyt, Suudi Arabistan’ın başı nı çektiği Arap ülkelerinin ambargosu altındaki Katar’ı, 56 Aralık’ta yapılacak Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesine davet etti. Terörizme destek ve İran’la yakın ilişki kurma suçlamalarıyla Suudi Arabistan’ın başını çektiği yedi Arap ülkesi tarafından haziran ayından bu yana boykot edilen Katar’ın davet edilmesine Riyad’ın tepkisi merak ediliyor. ‘tıllerson’ın koltuğu sallantıda’ ABD Başkanı Donald Trump’ın ciddi görüş ayrılıkları yaşadığı haberlerinin merkezindeki Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı görevden almaya hazırlandığı iddialarına yenisi eklendi. New York Times’ın haberine göre Trump, Tillerson’ın koltuğu için CIA Başkanı Mike Pompeo’yu düşünüyor. Pompeo, İran’a yönelik şahin tutumuyla biliniyor. konuşuyorNgdAeönTrkOgeıerrBsıiaalntmpıadoevDraocuirnğdadui NATO tarafından yayımlanan “Stratejik Öngörü Analizi” başlıklı raporda, Çin ve Rusya başta olmak üzere Doğu ülkelerindeki büyümenin Batı lehine olan güç dengesini sarstığı, devletler arası anlaşmazlık ve çatışma risklerinin artmakta olduğu belirtildi. Rusya ile NATO arasında gerilim tırmanırken diğer yandan da Suriye, Irak, Yemen, Libya başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde savaş, çatışmalar sürüyor. Son dönemde Kuzey Kore ile ABD arasında nükleer gerilimle “Üçüncü Dünya Savaşı”na doğru gidildiği kaygıları da dikkat çekiyor. Kuzey Kore’nin önceki gün gerçekleştirdiği kıtalararası balistik füze denemesi, Pyongyang’ın kendisini “nükleer devlet” olarak tanımlaması, Washington’la karşılıklı sert söylemler savaş senaryoları tartışmalarını alevlendirdi. Yeni silahlanma yarışı Kuzey Atlantik İttifakı (NATO) tarafından “Stratejik Öngörü Analizi” başlıklı dört yılda bir hazırlanan raporun bu yılki değerlendirmesinde 2035’e kadar ve sonrasına ilişkin öngörüler aktarılıyor. Rapora göre, ekonomik gücünün yanı sıra Güney Çin Denizi sahasında nüfuzunu arttıran Çin ile Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da güçlenen Rusya’nın yükselişi, Batı’nın süregiden gerilemesini daha da derinleştiriyor. Rapor, artan toplumsal huzursuzluklar ve kutuplaşma, teknolojiye erişim olanaklarının artması, gayri resmi silahlı örgütlenmelerdeki artış ve ülkelerde oluşan iktidar boşlukları Kuzey Kore lideri Kim’in füze denemesini beraberindeki yetkililerle sevinçle karşıladığı görüntüler yayımlandı. Rusyaçin ağır yaptırıma karşı Kuzey Kore’nin “ABD’yi vurabiliriz” iddiasıyla gerçekleştirdiği son füze denemesi Washington’ın sert tepkisine yol açtı. Konuya ilişkin önceki gün acil toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde konuşan ABD temsilcisi Nikki Haley, bu adımın dünyayı savaşa daha da yakınlaştırdığını söyledi. Gerektiği durumda Kuzey Kore’yi “tam anlamıyla yok edecekleri” çıkışında bulundu. Rusya ve Çin’den ise taraflara sağduyu, diyalog çağrıları yinelendi. Pekin, Kuzey Kore’ye petrol konusunda yaptırım uygulamayacaklarını bildirdi. İlk gün Kuzey Kore’yi kınayan Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Washington’ın Pyongyang’a dönük yaptırımların sıkılaştırıması talebine olumsuz yanıt verdi ve ABD’nin Güney Kore’yle ortak askeri harekât düzenlemek gibi kışkırtıcı faaliyetlerde bulunmak yerine müzakere kapısını açması gerektiği görüşünü dile getirdi. Fransa Dışişleri Bakanı Florence Parly, Pyongyang’ın füzesinin ABD’yi olduğu kadar Avrupa’yı da tehdit ettiğini söyledi. Kanada ise ocak ayında Kuzey Kore krizine ilişkin uluslararası bir toplantı düzenleneceği açıklaması yaptı. nın BatıDoğu dengesindeki kırılmayla birleşerek devletler arası büyük çatışma ve savaş ihtimalini arttırdığına işaret ediyor. Bu çerçevede de dünyada Soğuk Savaş dönemi misali yeni bir silahlanma yarışının tetikleneceği uyarısında da bulunuluyor. NATO yetkilisi General Denis Mercier, Reuters’a verdiği demeçte, “2013 yılına kıyasla devletler arası büyük savaş riski günümüzde daha yüksek” ifadesini kullandı. Geçen günlerde Avrupa Birliği’nin (AB) lokomotif ülkesi Almanya’nın Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan “Stratejik Perspektif 2040” başlıklı raporu da gündeme yansımıştı. Raporda gelecek birkaç on yılda AB’nin dağılarak küresel rekabet gücünün kaybolması ihtimaline dikkat çekilmişti. Bu durumda Almanya ve Avrupa’nın çevresel güvenliğinin radikal şekilde değişebileceği üzerinde durulmuştu. Cunta dönemi işkencecileri Acosta ile Astiz mahkemede yan yana oturdu. Arjantin unutmuyor... Arjantin’de “kirli savaş” dönemine yönelik yargılamalar çerçevesinde 29 kişi hakkında insanlığa karşı suç işlemekten ömür boyu hapis cezası verildi. Önceki gün görülen 54 sanıklı davada, 19 kişiye 8 ila 25 yıl hapis cezaları verildi, 6’sı ise beraat etti. Mahkeme, aralarında “ölüm meleği” ve “kaplan” lakaplı 19761983’teki cunta döneminde donanmada görev yapan Alfredo Astiz ile Jorge Acosta’nın da olduğu 29 sanığı yüzlerce muhalifin “kaçırılması, işkenceye uğraması, katledilmesinden” suçlu buldu. Halihazırda hapiste bulunan Astiz ve Acosta, cunta dönemine yönelik başka davalardan da suçlu bulunmuştu. Her ikisi de askeri rejim sırasında Donanma Mekanik Okulu’nda (ESMA) işlenen suçlardan ötürü yargılanan 54 kişi arasındaydı. Buenos Aires’teki “ESMA” o dönemde “işkence merkezi” olarak kullanılmıştı. Buraya götürülen çoğu sol görüşlü yaklaşık 5 bin muhalifin yüzde 90’ının sağ çıkamadığı yönünde haberler geçmişte basına yansımıştı. Kurban yakınları, insan hakları örgütleri, cunta döneminde tutuklananların kimisinin burada kurşuna dizilerek, kimisinin ise uçaklardan canlı olarak Atlas Okyanusu’na atılarak katlediklerine dikkat çekiyor. Astis mahkemede verdiği ifadede ise “İnsan hakları örgütleri intikam peşinde. Asla af dilemiyorum” dedi. Arjantin’de General Jorge Rafael Videla liderliğindeki cunta yönetiminin 1976’da gücü eline geçirmesi ardından ülkede yaklaşık 30 bin kişinin öldürüldüğü ya da kaybolduğu belirtiliyor. Kurban yakınları da dün mahkeme binasının içi ve dışında kararı bekledi, onlarcası cunta döneminde katledilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Gazze’nin devri ertelendi Gözler Filistin’de Fetih ile Hamas arasında va Batı Şeria’da Filistinlilerin topraklarını işgal eden bir grup yerleşimciye İsrail güçleri müdahale etti . rılan uzlaşıya çevrilirken ta raflar arasında görüş ayrı lıkları sürüyor. Hamas’ın elindeki Gazze’nin El Fe tih liderliğindeki Filistin Yönetimi’ne (FY) bugün ger çekleşmesi planlanan dev rinin 10 Aralık’a ertelendi ği duyuruldu. Hamas ve El Fetih’in 12 Ekim’de Mısır’ın arabuluculuğunda vardık ları anlaşmanın gereği olan ikiye bölünmüş, aradan geçen 10 Gazze’nin devri öncesinde basına yılda FY ile Hamas arasındaki uzlaşı Hamas’ın silah bırakıp bırakmama çabaları başarısız olmuştu. Mısır’ın sına ilişkin tartışmalar yansımış arabuluculuğunda 12 Ekim’de va tı. Son günlerde karşılıklı birbirleri rılan anlaşmayla Hamas Gazze’nin ni suçlayan Hamas ve El Fetih’in or kontrolünü devretmeyi kabul et tak açıklamasında erteleme kararı miş, ancak Hamas’ın işe aldığı 50 nın “Filistin halkının özlemle bek bin kamu görevlisi ile Hamas’ın 25 lediği uzlaşmayı başarıyla gerçek bin kişilik silahlı gücünün geleceği leştirmek için gerekli düzenlemele ne ilişkin anlaşmaya varılamamış ri tamamlamak” için alındığı belirti tı. FY Hamas’ın silahlı gücünün ta lirken bu düzenlemelerin ne olduğu mamen dağıtılmasını talep ederken na ilişkin bilgi verilmedi. Gazze’nin Hamas buna yanaşmıyor. Tarafla 2007’de İslamcı Hamas’ın kontrolü rın önümüzdeki günlerde tüm ko ne geçmesiyle birlikte Filistin fiilen nularda uzlaşma sağlayıp sağlaya MoskovaKahire ‘üs ortaklığında’ Rusya ile Mısır askeri işbirliğini geliştiriyor. Moskova iki ülke arasında karşılıklı hava sahası ve askeri hava üslerinin kullanımı konusunda uzlaşma yönünde adım atıldığını duyurdu. Bu çerçevede Rusya Başbakanı Medvedev’in Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na Mısır ile müzakere yapma talimatı verdiği aktarıldı. mayacağı belirsizliğini koruyor. Köylere gece baskını Öte yandan Haaretz’in haberine göre İsrail, işgal ettiği Batı Şeria’da Filistinlilerin yaşadığı üç köyün daha tahliyesini başlattı. Önceki gece askerlerce basılarak tahliye kararının tebliğ edildiği Ürdün Vadisi’nin kuzeyindeki köylerde 300 kadar Filistinli yaşıyor. Diğer yandan halihazırda İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da bazı Filistinlilerin topraklarına yerleşen bir grup yerleşimciye İsrail güçleri müdahalede bulundu. Zarrab, İran, yaptırımlar Türkiye; tarihinde emperyalist müdahalelere, tehdit ve şantajlara bu denli açık kılınmadı. Memleket, Batı sisteminin parçası olarak da bir ‘direniş damarı’ barındırdı. Siyaseten beğenelimbeğenmeyelim, 1974 Kıbrıs Harekâtı ve sonrasında ABD’ye diklenen böylesi bir damardı. İranIrak savaşında karşıt ideolojiye rağmen komşuya ambargo uygulanmaması; Özal’ın Körfez savaşı hevesinin gemlenmesi; Meclis’in, hükümetin bastırmasına direnerek Irak işgaline ortaklık etmemesi, yine böylesi bir damardı. Türkiye o günlerde de Batı sisteminin parçası, ABD’nin ‘yakın müttefiki’ ve NATO üyesiydi. Lakin hepsinde öyle yahut böyle, kuruluş DNA’sına işlenmiş antiemperyalist damar ve refleksini bir şekilde muhafaza etmiş yerleşik bürokrasinin tavrı ile toplumsal muhalefetin gücü karşısında yine beğenelimbeğenmeyelim duracağı yeri bilen bir yönetim ve kurumsal yapının bulunmasının payı vardı. Yani bugün geldiğimiz yerin tam aksi... HHH Deniliyor ki, ABD’de daha iki hafta önce uğruna iki nota verilen İran asıllı ‘hayırsever’ Türk vatandaşı işadamı Reza Zarrab’ın odağında olduğu devasa para aklama davası ‘siyasiymiş’. Ya ne olacaktı? ABD Hazine Bakanlığı’nın sitesinde gayet net ‘yaptırımların Amerikan dış politikası ve ulusal güvenlik hedeflerinin başarılması için uygulandığı’ yazılır. ABD bu haksız yaptırımları küresel gücü uyarınca uygular. İran’a da öyle yapıldı, nükleer programı vesile edilerek yaptırımlar konuldu. Bunları delen AB şirketleri ve BNP Paribas, Deutsche Bank gibi namlı kuruluşlara cezalar bile kesildi. Türkiye’ye ise zaruri olarak komşusundan petrol ve gaz satın alan ülke olduğu için açıkça ‘imtiyazlı’ davranıldı. Birkaç ülke ile birlikte İran’a para ödemek yerine ticaret yapmasına geçit verildi. Maalesef Ankara için dert yaptırımların delinmesi olmadı. Esasen yaptırımları uygulamak ‘suç’ olması gerekirken, Ankara’dakiler ağızlarını açıp ‘Hayır ben komşuma yaptırım uygulamam’ demedi. Zira işin içinde başka bit yenikleri vardı. Dolayısıyla bugünkü Zarrab davasının açıkça bir rüşvet çarkına dönüştürüldüğünü göstermesi şaşırtıcı değil. Neoliberal küresel düzenin yerli işbirlikçilerinin kirli çamaşırları da siyasi sebeplerle dökülmekte. Bırakın Türkiye’yi, İran’ı, Zarrab davası öyle görünüyor ki eski danışmanı Flynn üzerinden Trump’a karşı bile kullanılacak. HHH Bizim için mühim olan bunların hangi heveslerle yapıldığı. En başta siyasal İslamcılığa yıllardır yatırım yapmış Batı’nın Ortadoğu’daki ‘rol modeli’, jeopolitik çıkarlarına en iyi hizmeti veren olma arzusu. Bu yolda Cumhuriyet’in ‘direniş damarını’ da içeren kurucu ideolojisi ayakbağı idi. ‘Yeni Osmanlıcılık’ hevesleriyle ‘ılımlı İslam’ sofrası kuruldu. Komşu Suriye’ye karşı vahşi savaşın en önemli aygıtı haline gelindi. İran’a yaptırımlar ‘fırsat bilindi’. Ne vakit ABD’nin rejim değişikliği projesi başarısız oldu, o vakit külahlar değişildi. Mısır’dan Suriye’ye Batı şemsiyesindeki İhvancılık kabak gibi ortada kaldı. Yenilgi kabullenilmeyip Amerikalılar komşu ülkeyi işgale bile çağırıldı. Obama yönetiminin ABD müesses nizamının kınayıcı bakışları altında İran ile nükleer anlaşmayı zorlayıp Körfez’in Sünni monarşileriyle ilişkileri dengeleme politikası ‘soğuk nazarlarla’ izlendi. Vahhabi/Selefi Suudilerle ‘Sünni İslam ittifakı’ pozları verildi. Taa ki ABD’nin yarattığı güç boşluğunu Rusya doldurana kadar... HHH Bugün ‘zayıf halkayı’ herkes biliyor. Retoriğin gürültücülüğü salt kulak tırmalıyor. Bu pervasız siyaset, herkese bolca kanıt ve kart sundu. Elbette ABD yolsuzluk dosyalarını siyasi dizayn için kullanıyor. Dava siyasi, karar da siyasi olacak. Lakin ahalinin hayrına bir ‘S400 kartı’, ‘NATO kartı’, ‘Kürt kartı’ yok. Türkiye’yi yöneten zihniyet arzuladığı için değil, mecbur kaldığını gördüğü için ABD ve NATO’dan uzaklaştıkça bu kriz derinleşecek demektir. Çark ederse zaten gömülür. Antiemperyalizmi külahımıza anlatsınlar. Bir tarafta emperyalistlerle aşık atmaya kalkışıp ahlaksız işlere girişmişler var. Yerlilikmillilik deniliyorsa da döner 2005’te ABD’nin aleni kırmızı ışığına ‘eyvallah’ demeyip Şam’a gitmiş Ahmet Necdet Sezer’e bakarız. Kushner özel savcıyla Flynn’i görüştü ABD’de başkanlık seçimlerine Rusya’nın müdahil olduğu iddialarına yönelik soruşturmanın hedeflerinden Başkan Donald Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner, Özel Soruşturma Savcısı Robert Mueller’le görüştü. CNN, görüşme gündeminin Rusya ve Türkiye’yle para ilişkileri soruşturulan, Fethullah Gülen’i kaçırtarak Türkiye’ye teslim etmeyi planladığı iddia edilen Beyaz Saray eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn olduğunu aktardı. Flynn’in avukatları yakın zamanda Trump’ın hukuk ekibiyle Rusya soruşturması hakkında bilgi paylaşımına son vermiş, bu durum Flynn’in Mueller’le işbirliğine gideceği biçiminde yorumlanmıştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle