28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cumartesi 25 Kasım 2017 kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Timsah’ ihraç edilenler için sahnede Haldun Taner’in Rus yazar kalan öyküsünden esinlenerek 1960 yı Dostoyevski’nin öyküsünden esinlenerek lındaki darbeden hemen sonra kurgula tiyatroya uyarladığı “Timsah” adlı oyun, dığı ve geçen 27 Mayıs’ta İstanbul Tabip ihraç edilen akademisyenler için sahne Odası (İTO) organizasyonuyla Şişli Kent leniyor. Taner’in Dostoyevski’nin yarım Kültür Merkezi’nde sergilenen Timsah EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK adlı oyun, ihraç edilen akademisyenler tarafından yeniden sahnelenecek. Haldun Taner, oyunu Dostoyevski gibi yarım bırakırken, eşi Demet Taner ve Prof. Dr. Selçuk Erez tamamladı. 19 ‘Aşk arayışıClaIre DenIs ile yeni filmi ‘İçimdeki Güneş’i konuştuk sıkıntılıdır’ Claire Denis YsiönneemtamyelanyTaaşrıry,or Macaristan doğumlu dünya sinemasının en önemli yönetmenlerinden Béla Tarr, 5. Uluslararsı Boğaziçi Film Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’a geldi. Dün basın toplantısında soruları yanıtlayan Tarr, bugün de Soho House İstanbul’da masterclass yapacak. “Torino Atı”nı yaptığı 2011’den bu yana film çekmeyen Tarr, “Kameraya dokunmadım ama sinema dersleri veriyorum, birçok yönetmenle çalışmaya devam ediyorum” diyerek sinemadan kopmadığını, sıkıcı bir hayatı olmadığını, yoğun biçimde sinemayla yaşadığını söyledi. Eğitimine felsefe ile başlayan ama okulda öğretilemeyeceğini düşünerek bırakan Tarr, “Yanlışlıkla değil ama yavaş yavaş kamerayla anlatmak istediklerimi anlattım. 34 yılda film film bir dil oluşturdum. Torino Atı’nda da bu dille söylemek istediğimi söyledim, bitti. Yineleme yapmak, karşımdakine saygısızlık yapmak istemiyorum” dedi. Juliette Binoche filmde başrolde... ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Güzelim Juliette Binoche’un sonu gelmez aşk hüsranlarına aldanmayınız, orta yaşlı kadınları mutlu eden bildik romantik komedilerden değil. Fransız sinemasının kan kin, haz ve acı ilişkilerinin şahsına münhasır yönetmeni Claire Denis bu hafta vizyona giren “İçimdeki Güneş/Un beau soleil intérieur” ile klişeleri kendine gö re zorlamış. “Adını nazire olsun diye koydum. Aşk arayışı acınası, sefil bir durumdur” diyor. Bu yıl Cannes’ın yan bölümünde yer alan vesilesiyle buluştuğumuzda Uluslararası Altın Lale jüri başkanı geldiği İstanbul Film Festivali’ndeki şahane zamanlardan söz açıyor, selam gönderiyor. n Hepimizi şaşırttınız, nasıl çıktı bu proje ortaya? Aslında başka bir film üzerine çalışıyordum ama ara verdik. Film yapmak alışkanlık yaratan bir şey. Asla başarmış ve tamamlamış hissetmiyorsunuz, hep bir sonraki daha iyi olacak duygusu baki. Boş kalmamak adına küçük bir şeyler yapma ola nağımız çıkınca yazar Christine Angot’le birlikte kafa kafa verdik ve kendi aşk arayışlarımızdan ortaya bu konuşkan senaryo çıktı. Bu yaşa (71) kadar yeterince deneyim yaşadım. İnanın çok hoş şeyler değildi. n Orta yaşlı cazip kadınları mutluluğa ulaştıran klişe Hollywood filmlerinden yaka silkmişsiniz gibi de aynı zamanda. Aşk güzeldir ama arayışı doğası icabı sıkıntılıdır, üzücü ve yorucudur hatta zaman zaman acınası ve sefil bir hale dönüşür. Paris gibi ‘romantik bir şehir’de dahi olsanız. Hangi kadına sorarsanız sorun berbat şeyler gelmiştir başına. Yani niyet ederek çıkmaz kimseye kısmet. Son derece üzücü deneyimleri hafif bir dokunuşla anlatmak istedik. Hayat trajedidir ama mizahla anlatılınca manası olur, mottosuyla yolla çıktık. ‘Karanlık ve hüzünlü bir durum anlatıyorum’ n Adını da nazire olsun diye mi koydunuz? Aslında “Agony” (Izdırap) koyacaktım. Çünkü aşk ilişkileri hele ki belirli bir yaştan sonra kadınlar için ayrı bir çile çekme halidir. Son derece karanlık ve hüzünlü bir durumu anlatmaya çalışıyoruz. Gerçekhayat böyle. Ama başta yapımcım olmak üzere kimse bu adı beğenmedi, seyirci gitmez diye değiştirmemi istediler. Neyse ki senaristimiz ironik bir mana taşıyan bu adı buldu da içim rahatladı. n Juliette Binoche 50’li yaşla rında boşanmış bir anne, cazip bir kadın ve üstelik ressam. Ama kadının bağlanma isteği hele ki narsis ve gereksiz erkeklerde ‘takılmak’ olarak tezahür ediyor. Bütün yenilmişlik hissyatı da buradan kaynaklı değil mi? Erkekler ve kadınlar konusundaki bütün klişeler doğru. Zaten bunlarla dalgamı geçmek istedim. Bu çelişki öyle hemen çözülmüyor. Erkek kendine güvenli bir ana üs bulduğunda sağa sola saldırmaya başlıyor. Bir de doğadaki yırtıcı hayvanların dünyası gibi. İlişkiye ve bağlanmaya ihtiyacınız sezildiği an sizi parçalamaya hazırlanıyorlar, yırtıcı hayvana dönüşüyorlar. n Yırtıcı deyince “Her Gün Başka Bela/Trouble Everyday” filminiz akla geliyor, arzu ve haz ilişkisini düşünecek olursak Juliette Binoche’un karakteri nerede? Haz yaşandıktan sonra derin izler bırakıyor, bunu biliyoruz çünkü hepimizde hem dağıtmak hem de birilerine ve bir yerlere ait olma dürtüleri sürekli çarpışıyor. Aşk dediğin şahanedir ama vahşidir de. Elbetteki bu metaforlar aramızda eğlenmek için. Ama her yaştan kadının yaşadığı deneyimler var ve bunlara toplumun romantik aşk kodlamasıyla baktığınızda yıkılırsınız. Çünkü kadına sürekli yanlış yapıyorsun duygusu verilmeye çalışılıyor. 'Şahane bir kadın ve oyuncu' n Juliette Binoche’la çalışmak nasıldı? Şahane bir kadın ve oyuncu, uzun zamandır birlikte çalışmak istiyordum. Kıyafetlerini kendi seçti ama diğer her şeyde birlikte ilerledik, karakterini harika bir incelikle oluşturdu. Senaryoda çok konuşma olduğu için öncesinde uzunca hazırlandı, sete geldiğinde teslim oldu. n Binoche’un karakteri bir ressam yani yaratıcı ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor ama hayatını aşkla dolduramama sıkıntısından sürekli bıkkın şekilde dolaşıyor. Özgür ve modern kadın portresi var yüzyılımızda ama erkeklerin bakışı o kadar tekamül geçirmemiş maalesef. Juliette de ben de soyut resimler yapan Amerikalı şahane kadın ressam Joan Mitchell’e hayranız. 50’lerin erkek egemen sanat âleminde kadın olarak kendini ispatlamaya çalışmış ve zoru başarmış. Onu da filme dolaylı dahil ettik, çünkü yorulmak doğal tabi ama dik durmak ve inandıkların için mücadele etmek de önemli. Yalın için ‘Beraber Güldük, Beraber Ağladık’ Kıbrıs’ın mücadele günlerinde Bayrak Radyosu’nu kuran, Kıbrıs Türk basınına yıllarca yaptığı yazılı, sözlü ve görsel katkılarından dolayı sürekli “Basın Şeref Kartı” sahibi, 1972’den hayatını kaybettiği 28 Ekim 1994’e kadar gazetemizin Kıbrıs temsilciliğini yürüten İzzetRıza Yalın için ailesi tarafından bir kitap çıkartıldı. Fevzi Yalın tarafından yayıma hazırlanan “Beraber Güldük, Beraber Ağladık” isimli kitap, Yalın’ın yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığı radyoTV programları ile kaleme aldığı yazı dizilerini içeriyor. Kitabın satışından elde edilecek gelir ise Aziz ve Gwen Sancar Vakfı’na bağışlanacak. 24. Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri sahiplerini buldu Dokuz başarılı öğrenciye ödül... Sakıp Sabancı’nın genç sanatçıları teşvik etmek amacıyla başlattığı ve Sabancı Vakfı’nın devam ettirdiği “Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri”, bu yıl 24’üncü kez genç sanatçılarla buluştu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim, Heykel ve Geleneksel Türk Sanatları bölümlerinden ilk üç derece ile mezun olan 9 başarılı öğrenciye toplam 240 Cumhuriyet Altını değerinde Türk Lirası ödül verildi. Türkan Sabancı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Rektörü Prof. Yalçın Karayağız’ın ev sahipliğinde düzenlenen törene, Melisa Tapan ve Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan’ın yanı sıra iş dünyası, sanat camiası ve cemiyet hayatından isimler katıldı. Ödül töreninde konuşma yapan Melisa Tapan, “Dedem Sakıp Sabancı, sanatçılara çok değer verir, sanatın, toplumların zenginliği ve sanatçıların da çok özel insanlar olduğuna gönülden inanırdı. Sanatçıların desteklenmesini ve başarıların ödüllendirilmesini isterdi. Biz de onun bu değerli vasiyetini sahipleniyor, genç sanatçıların eğitim dönemleri sonrası bu ilk adımlarında onlara çok önemli bir destek olan bu ödülü vermeyi sürdürmekten memnuniyet duyuyoruz” dedi. 2017 yılı Sakıp Sabancı Sanat Ödülü’ne layık görülen öğrenciler birincilik derecesinden başlayarak sırasıyla şu şekilde: Resim Bölümü’nden Bengü Aslan, Ömer Yüksek ve Doğanay Yıldız, Heykel Bölümü’nden Elif Özer, Pınar Marul ve Betül Bolat, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nden ise Zeynep Bato, Müjgan Uçar ve Mehmet İşcan. Ödüle hak kazanan genç sanatçıların eserleri, ödül töreni öncesinde Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilendi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle