03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 25 Kasım 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Sesinizi duyurunKADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ’NDE, TÜRKİYE’DEN BİR KADIN ÖYKÜSÜ DİYARBAKIR BAROSU Son 5 yılda 1285 kadın öldürüldü MAHMUT ORAL Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi, bu yılın ilk 10 ayında 240 kadın ve kız çocuğunun erkekler tarafından öldürüldüğünü, 77 kadına tecavüz edildiğini, 286 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğunu ve 388 kadına şiddet uyguladığını açıkladı. Türkiye’de son 5 yılda 1285 kadın öldürüldü. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi (KADUM) tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle basın açıklaması düzenlendi. Avukat Zeynep Işık, Türkiye’nin “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne taraf olduğu ve bu sözleşmenin 29 Kasım 2011’de Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanunun ise 8 Mart 2012’de kabul edildiğini ancak tüm bunlara karşın kadına yönelik şiddetin asayiş sorunu olarak ele alan yaklaşım ve uygulama sorunlarının devam ettiğini söyledi. Türkiye’de her gün kadınların öldürüldüğünü ifade eden Işık, Türkiye’nin Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olduğu ancak bugüne dek bu sözleşme kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin Acil Eylem Planı’nı uygulamadığını bildirdi. Korkunç tablo Avukat Işık, “2017’nin ilk 10 ayında erkeklerin 240 kadın ve kız çocuğunu öldürdüğü, 77 kadına tecavüz ettiği, 286 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu, 338 kadına şiddet uyguladığı korkunç bir tablo ile karşı karşıya kalmaktayız. Bugün itibarıyla son 5 yıla baktığımızda 2012 yılında 141 kadın, 2013 yılında 287 kadın, 2014 yılında 292 kadın, 2016 yılında 278 kadın, 2017 yılında da 287 kadın öldürülmüştür” dedi. Cinsel şiddet mağduru kadınların Adli Tıp Kurumu’na gitmeye zorlanarak yeniden jinekolojik muayeneye maruz bırakıldığını ifade eden Işık “Cinsel saldırı mağdurlarının suç sayılan eylem sonucu gebeliklerine istek ve taleplerine rağmen son verilmemesi ise başka bir şiddet biçimi olarak kadınların karşısına çıkmaktadır” diye konuştu. Medya meşrulaştırıyor Işık, kadına yönelik şiddet ve kıyımlarının bazı medya araçları tarafından meşrulaştırıldığını, popüler diziler, 3. sayfa gazete haberleri, reklamlar ve gerekse çizgi filmlerde bile cinsiyet ayrımcılığının göze çarptığını kaydetti. l DİYARBAKIR Boşanmak istediği eşi tarafından vurulan Ayşe Yaman, “Şiddetin karşısında hiçbir kadın sessiz kalmasın çünkü o tehdit cinayete kadar gidiyor. Seslerini duyursunlar” diyor Boşanmak istediği kocası tarafından silahla ateş edilerek yaralanan Ayşe Yaman ve üç çocuğu hâlâ tehdit altında. Saldırgan koca aylardır yakalanma dı. Emniyetten koru ma istediğinde, bazen ekip geliyor bazen de “işimiz var” yanıtı nı alıyor. Polisler, yal nız başına dışarı çı ZEHRA ÖZDİLEK kacağını söylediği bir sefer, “Takdiri ila hi” demişler. Yaman, “Her insanın iyi ve kötü günleri olur ama benim günlerim çoğunlukla kö tü geçti. Sürekli şiddet gördüm. Şid detin karşısında hiçbir kadın sessiz kalmasın çünkü o tehdit cinayete kadar gidiyor. Seslerini duyursun lar, kadınız diye bizi ezmeye hakla rı yok. Ben sesimizi duyurmak için mücadele edeceğim. Elbet bir gün kadınların sesi duyulacak” diyor. HAYATIMIZ TEHLİKEDE ‘Daha önce de bıçakladı’ Ayşe Yaman 26 yaşında, 9 yıllık eşi Yunus Karahan’la boşanma davası sürüyor. Yaklaşık üç ay önce Karahan’ın silahlı saldırısına uğradı. Beline iki, boynuna iki kurşun isabet etti. Üç kızı için yaşam mücadelesi vererek hayata tutundu. Sağ tarafını eskisi gibi kullanamıyor. Çocuklarına annesinin desteğiyle bakıyor. Çocuklarının ve kendisinin hayatı tehlikede çünkü saldırgan aylardır yakalanmadı. Yaman, “Evlendikten sonra bir iki ayım rahat geçti. İkinci aydan sonra şiddet başladı. Aldatıldım, 2013 yılında beni bıçakladı. Savcılığa dilekçe verdim o dönem. Fakat eşim sürekli beni arayıp bir daha yapmayacağını, çocuklarımız için bir daha denememiz konusunda ısrar etti. ‘Ben değiştim’ dedi. İstemeye isteme, tehditlerinden dolayı ve çocuklarım için bir kez daha denemeye karar verdim. Bir süre sonra yine şiddet başladı. Ocak ayında yeniden boşanma kararı aldım” diye konuştu. Tenhaya pusu kurmuş Yaman, silahla yaralandığı günü ise şöyle anlattı: “O gün beni arayıp çocukları görmek istediğini söyledi. Çocukları ona teslim ettim bana Hayati tehlikeyi atlattığını fakat sağ tarafını hissetmediğini anlatan Ayşe Yaman “Eşimin akrabaları haber gönderdi ‘dışarı çıkmasın’ diye. Şu an yakalanmadığı için dışarı çıkamıyorum. Çocuklarım ve benim hayatım tehlikede. Çocuklarıma eğitim aldıramıyorum. Koruma talep ettim ama sürekli evin önünde duran bir ekip yok. ‘sen de gel’ diye ısrar etti kabul etmedim. Yanından ayrıldım. Çocuklarım küçük olduğu için, gün içinde ‘yemeklerini yediler mi, duruyorlar mı’ diye aradım. Akşam sekiz buçukta beni aradı ‘çocukları getirdim aşağıdayım’ dedi. Aşağı indiğim, tenha karanlık bir yerde bekliyordu. Tedirgin oldum ama çocuklarımı 5, 6 saat görmediğim için de özlemiştim. Yanına gittiğim zaman silah çekerek ‘Sesini çıkarma gidiyoruz’ dedi. Direndim. Yanımızdan geçen bir araçtan yardım istedim ama araç durmadı. İçimden ‘ölmeye öleceğim hiç olmazsa mücadele edeyim’ dedim. Bir süre boğuştuktan sonra kaçmaya başladım. Boğuşurken bir mermi kendi eline geldi. Biraz sarsılınca elinden kurtuldum, kaçarken arkamdan 5 el ateş etti. İki el sırtıma geldi. Daha sonra yanıma geldi ‘ben sana demedim mi benden kurtuluş yok’ dedi. İki el de boynuma Hastaneye gideceğim zaman emniyeti arıyorum ekip istiyorum. Bazen gönderiyorlar bazen de ‘Sürekli sana ekip veremeyiz bizim de işimiz var’ diyorlar. ‘Ben yalnız başıma çıkmak zorunda kalıyorum’ dedim, onlar da ‘Takdiri ilahi ’dedi. Tedbirinizi alıyor musunuz da bana takdir i ilahi diyorsunuz” dedi. sıktı. Çocuklarım arabadaydı. Olayı görmediler. Zaten sonra gözlerimi hastanede açtım.” ‘Sustuğum için...’ Çocuklarıyla bir hayat kurmak isteyen Yaman, eşinin birönce yakalanmasını istediğini vurguladı. Yaman şöyle devam etti: “Şu an kaldığım yerde geçici olarak kalıyorum. Çocuklarımı okutmak istiyorum. Babaları okutmak istemiyordu, onun yanında zaten bir geleceğimiz yoktu. Çevremden destek görmüyorum bir kadın derneğinden sadece destek görüyorum. Onlarla beraber mücadelemi sürdüreceğim. Artık kadın cinayetleri durdurulsun. Bizim devletimiz bu gibi kişilere caydırıcı ceza versinki biz ne ölmek ne de mücadele etmek zorunda kalalım. Hiç bir kadın şiddetin karşısında susmasın, ben sustuğum için bu durumdayım. Seslerini duyursunlar.” ERDOĞAN ALAYUMAT VE NURİ AKMAN İki gazeteciye 90 yıl istendi ‘Susmuyoruz, korkmuyoruz’ İstanbul Kadın Meclisi, 25 Kasım Kadına Yö nelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü nedeni ile “Hiçbir şiddet karanlıkta kalmayacak” sloganı ile Kadıköy Süreyya operası önünde bir araya geldi. Kadını koruma yasası olan “6284” yazılı maketler taşıyarak yürüyüşe geçen kadınlar, alkış ve ıslıkları ile Khalkedon Meydan’ına yürüdü. Yürüyüşte öldürülen kadınların aileleri de yer aldı. Eylem atılan sloganlarla ve bugün Taksim Tünel’de yapılacak olan yürüyüşe katılım çağrısı ile son buldu. Şişli’deki Cevahir AVM önünde bir araya gelen KESK İstanbul Kadın Meclisi üyeleri de “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” pankartı açıp kadına karşı şiddeti protesto etti. l Haber Merkezi DAYANIŞMA ÇAĞRISI Başkentte kadınlar, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü dolayısıyla 15.00’de Çankaya Belediyesi önünde buluşacak. Buluşma için KESK, İnsan Hakları Derneği ve Ankara Kadın Platformu ayrı ayrı çağrı yaptı. İHD Ankara Şubesi’nde yapılan basın açıklamasında konuşan Fatoş Erol, “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, kadınlara yönelen şiddete ve bu şiddeti besleyip büyüten düzene ve tek adama karşı sesimizi daha fazla yükselteceğiz. Çünkü erkek egemen düzenin kadınlarla derdi bitmiyor! Biz kadınlar, özgürlüğümüze, bedenimize, hayatımıza, kadın mücadelesine yönelik saldırıları ve nefret dilini kabul etmiyoruz” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet MAHMUT ORAL KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) muhabirleri Erdoğan Alayumat ve Nuri Akman hakkında “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” iddiasıyla 45’er yıl hapis cezası istendi. Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, dihaber için “PKK’ye müzahir bir basın kurumu” ifadesi kullanılırken gazetecilerin dihaber’de yayınlanan haberleri, haber fotoğrafları, yapmış oldukları röportajlar, muhabir arkadaşları ile whatsApp grubundan yapmış oldukları haber tartışmaları suç delili olarak sıralandı. İddianamede, “Alayumat’ın PKK’nin gençlik/üniversite yapılanması olan YDGH (DGH) adı altında örgüt adına faaliyet gösterdiği yönünde istihbari bilgiler elde edilmiştir” denildi. Ajanlık suçlaması Alayumat ve Akman’ın bilgisayarlarında bulunan “MİT karargâhında gece sevkıyat gündüz eğitim veriliyor” başlıklı haber ve fotoğraflara yer verilen iddianamede “Bulunan fotoğraflardan görüleceği üzere güvenlik güçlerimizin içerde ve dışarda yapmış oldukları başarılı çalışmaları sosyal medya ve ‘PKK/KCK’ örgütü güdümünde faaliyet gösteren yayın organlarına göndererek ifşa etmesi, Türkiye Cumhuriyeti devle HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK İDDİASI Gazeteci Yeliz Koray hakkında dava açıldı Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘Yerim Destanınızı’ başlıklı yazısından dolayı gözaltına alınan Kocaeli Koz Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yeliz Koray’ın soruşturmasını tamamlayarak ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunu’ndan cezalandırılması istedi. Koray’ın ‘Yerim Destanınızı’ yazısına da erişim yasağı kondu. Koray’ın 15 Temmuz’a ithafen yazdığı ‘Yerim Destanınızı’ başlıklı yazısı sadece Kocaeli’nin değil tüm Türkiye’nin gündemine oturmuştu. 15 Temmuz günü gözaltına alınan ve mahkemeye çıkarılan Koray, soruşturması devam edene kadar denetimli serbestlikle çıkartılmıştı. Soruşturma tutanağında “... 15 Temmuz yıldönümünde düzenlenen ve halkın yoğun katılım gösterdiği anma etkinliklerinde yazının herkese açık internet ortamında paylaşılmış olması kamu güvenliği açısından da açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması tehdidini doğurduğu ve ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunu’ basın yayın yoluyla işlemiş olduğu kanaatine varılmıştır. Bu gerekçelerle şüphelinin yargılanmasının mahkemenizce yapılarak, eylemine uyan sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, karar verilmiştir” denildi. Koray, 5 Nisan 2018 tarihinde yeniden hâkim karşısına çıkacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet tini dış güçlere karşı alenen aşağılamaya ve küçük düşürme amacı içerisinde olması, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı ajanlık faaliyetleri içerisinde bulunması, güvenlik güçlerimizin ve MİT görevlilerinin faaliyetleri ve binaları hakkında terör örgütüne bilgi sızdırarak bunları gazetecilik faaliyeti adı altında aktararak ajan lık yaptığı ve ‘PKK/KCK terör örgütünün’ amacı ve faaliyetleri doğrultusunda hareket ettiği değerlendirilmektedir” denildi. İddianamede Alayumat’ın “Kırmızı fularlı kız” olarak da tanınan ve Rakka’da çatışmalarda ölen Ayşe Deniz Karacagil’in ailesiyle birlikte çekilmiş fotoğraflarının suç unsuru olarak sıralandı. l DİYARBAKIR haber 11 Çatışmaların Önlenmesi Ödülü Hrant Dink Vakfı’na 23Kasım’da, Pariste, Eyfel Kulesi’nin karşı yakasında, modern müze mimarisinin önde gelen bir örneği olan Quai Branly Müzesi’nde, anlamlı bir ödül töreni vardı. Eski Cumhurbaşkanı Chirac’ın kurduğu, kızının başkanlığını yürüttüğü, sloganı “Barışa hizmet etmek” olan Chirac Vakfı’nın dokuz yıldan beri düzenlediği Çatışmaların Önlenmesi Ödülü’nü bu yıl Hrant Dink Vakfı alıyordu. Aynı törende Chirac Vakfı’nın Kültür ve Farklılık Vakfı’yla birlikte iki yıldır verdiği Barış İçin Kültür Ödülü, kamplardaki mültecilere tiyatro yoluyla iyileştirme faaliyeti yürüten Lübnanlı Zoukak tiyatro kolektifine verildi. Hrant Dink Vakfı’na ödül takdim konuşmasını eski Başbakan Alain Juppé yaptı. Hrant’ın öldürülmesinin yarattığı büyük şoku ve tepki dalgasını hatırlattıktan sonra, Dink ailesinin ve yakınlarının Hrant’ın yürüttüğü barış ve diyalog bayrağını devralmasını ve bütün nefret ve hınç tohumlarına karşı mücadele etmek için vakfı kurmasını sitayişle övdü. Günümüzde bazı medya organları büyük toplumsal bunalımlara neden olacak sorumsuz davranışlar sergilerlerken, dünyanın birçok yerinde ve Avrupa’da içinden nefret taşan bir milliyetçilik yükselirken, Hrant Dink Vakfı’nın medyada nefret söylemine karşı mücadelesinin, TürkiyeErmenistan ve ErmenistanAzerbaycan arasında barış ve dostluk köprüleri kurulması çabalarının öneminin daha da arttığının altını çizdi. Bu çaba ve mücadelelerin giderek zorlaşan bir ortamda verildiğini, “Osman Kavala gibi sivil toplumun önde gelen ve saygın bir temsilcisi hapsedilirken, Hrant Dink Vakfı’nın hafızaları barıştırma ve diyalog çabasının ne denli zor ve yararlı bir iş olduğunu herkesin ölçebildiğini” ve takdir ettiğini belirtti. Ödülü Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink ve yönetim kurulu üyesi Horsof Dink’e takdim etti. Rakel Dink cevabi konuşmasında yükselenin yalnız nefret söylemi olmadığını, “insan haklarını savunanların sesinin de daha çok yükseldiğini” hatırlattı. Vakfın amacının “kendi yuvamız Türkiye’den başlayarak ayrımcılıkla mücadele etmek, diyalog ve barış dili kurmak, farklı kimlikleri yakınlaştırmak, kültürel mirası korumak, TürkiyeAB ilişkilerini geliştirmek, duvarlar ören bir dönemde sınırları açmak, TürkiyeErmenistan ilişkilerinin gelişmesine katkı sunmak ve en önemlisi insanların kafalarındaki sınırları aşmak” olduğunu belirtti. Chirac Ödülü Fransa Cumhurbaşkanı’nın himayesinde veriliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ödül töreninde hazır bulunup uzun bir kapanış konuşması yaptı. Tören birçok bakanın, eski başbakanın, milletvekilinin geldiği, Macron’la Chiracçı sağın bir buluşma vesilesi gibiydi aynı zamanda. Chirac ekolünden gelen siyasetçilerin çoğu, yeni adıyla Cumhuriyetçiler partisinin başına aşırı sağ temalarla fazla fingirdeşen bir kişinin çok büyük ihtimalle seçilecek olmasından dolayı yeni arayışlar içindeler. Altı ay önce cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron konuşmasında hem Hrant Dink Vakfı’nın hem Zoukak tiyatro kolektifinin barış, diyalog, kültürel çeşitliliği ortak zenginliğe dönüştürme çabalarından ve bu çabaların başkalarına benzer mücadeleleri yürütme gücü ve şevki vermesinden övgüyle bahsederken, endişelerini dile getirmekten geri kalmadı. Türkiye’de tutuklu gazetecileri ve akademisyenleri hatırlatıp, “yorulmadan ve inatla basın özgürlüğü konusundaki kısıtlamaları, sizin gibi risk alan insanları takip edeceğim” dedi. Türkiye’de tutuklu olan gazetecilerin, insan hakları savunucularının serbest bırakılması için Türkiye Cumhurbaşkanı’nı ikna etmek üzere sürekli diyalog halinde olduğunu söyledi. Ardından “özgürlüklerin mahkum edildiği bir ülkenin içinde insanların her gün barış ve özgürlükler için mücadele vermesinin” anlam ve önemine vurgu yapıp, bu konudaki kendi söylemlerinin de ancak bu koşulla inandırıcı olabileceğini belirtti. Türkiye’den hiçbir resmi temsilcinin bulunmadığı törende, maalesef Türkiye medyasından da kimse yoktu… Eliaçık, Behramoğlu ve Kaboğlu Kayseri’de İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın 21 Ekim’de Kayseri 1. Kitap Fuarı’nda saldırıya uğramasının ardından Tekin Yayınevi ve Umut Çınarı Derneği’nin düzenlediği söyleşi ve imza gününde ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, gazetemiz yazarı Ataol Behramoğlu ve KHK ile üniversiteden ihraç edilen Prof. Dr İbrahim Kaboğlu bugün Kayserililerle buluşacak. Etkinlikte İhsan Eliaçık, “Toplumsal Barış ve Adalet”, Ataol Behramoğlu “Sanat ve Şiirin Toplumsal Barışa Katkısı”, Prof. İbrahim Ö. Kabaoğlu, “Birlikte Yaşam Belgesi Olarak Anayasa” başlıklarıyla sunumlarını gerçekleştirecek. Etkinlik 18.0021.00 arası Kayseri Elit Düğün Salonu’nda gerçekleşecek. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle