08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 19 Kasım 2017 4 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / BURAK YURTTAŞ TASARIM: SERPİL ÜNAY AB’den kesinti Böyle ittifak olmaz Olay garip, ama yine de “olmaz böyle şey” dedirtecek türden değil. İlk gelen bilgilerden anlaşıldığına göre, NATO’nun Norveç’teki tatbikatında, Atatürk heykeli ve Tayyip Erdoğan fotoğrafı ile simgelenen Türkiye düşman hedef olarak gösterilmiş, olayın öğrenilmesi üzerine de Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla 40 TSK personeli tatbikattan çekilmiş. Daha sonra, skandalın ardından, Norveç ve NATO yetkililerinin özür dilemeleri ve ilgili kişilerin görevlerine son verildiğinin açıklanması Türkiye’de büyük bir tepkinin doğmasını engelleyemedi. Cumhurbaşkanı’nın olmaz böyle ittifak,“Olmaz böyle müttefik” tepkisini muhalefet de paylaştı. Tayyip Erdoğan ile ilgili sözleri büyük tartışmalar yaratan Özgür Özel bile çok sert tepki koydu. Tepkiler çok sert oldu, ama ne NATO’nun bir tatbikatta Türkiye’yi düşman güç olarak görmesi ne de Türkiye’de kamuoyunda NATO ittifakı üyeliği ve ABD ile ilişkilerinin ağır biçimde sorgulanması yadırgandı. Çünkü son zamanlarda başta ABD ve NATO olmak üzere Türkiye’nin tüm Batı ile ittifakı ve ilişkileri tüm taraflarca ciddi olarak sorgulanmaktaydı. Bu olay olmasa bile kamuoyu da Cumhurbaşkanı gibi “olmaz böyle müttefik, olmaz böyle ittifak” demektedir. Buradaki “olmaz”ın, aynı zamanda “olmaz olsun” temennisini de içerdiği konusunda en ufak bir kuşku da yoktur. HHH Yine kuşkulanılmaması gereken bir husus da aynı temenninin bize yönelik olarak karşı tarafça da dile getirilmekte olduğudur. Rıza Sarraf davasının eski savcısı Preet Bharara’nın sözünü ettiğimiz haberle aynı günde Türk medyasına düşen, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu yalancılıkla suçlayan açıklaması, stratejik müttefikimiz ile ilişkilerimizin hangi düzeyde seyrettiğinin çok çarpıcı bir göstergesidir. Burada şaşırtıcı olan bu çok tepki uyandıracağı kesin olan olayın, Türk ve dünya kamuoyuna, Türkiye’nin en muktedir kişisi tarafından açıklanmış olmasıdır. Sayın Tayyip Erdoğan’ın, bu olayı açıklarken, Türk kamuoyunda oluşacak tepkiyi öngörememiş olduğunu söylemek büyük saflık olur. O zaman şu soru geliyor gündeme: Acaba Sayın Erdoğan, açıklamasını yaparken, özellikle bu tepkiyi de harekete geçirmeyi mi istemişti? Rıza Sarraf’ın jürili duruşmasının başlamasına on gün kala, kulislerde davanın bir numaralı sanığının, “konuştuğu” ve duruşmada, TürkiyeABD ilişkilerini torpilleyecek gelişmelerin yaşanmasının çok olası olduğu bir dönemde, bu son açıklamanın Ankara’nın Washington’ın olası hamlelerine karşı şimdiden gardını alması şeklinde algılanması kimseyi yadırgatmamalıdır. Türkiye’nin her geçen gün ABD’si, AB’si ve NATO’su ile birlikte Batı ile ilişkilerinde yeni bir aşamaya doğru seyretmekte olduğunu da görmezden gelemeyiz. HHH Çok kritik bir dönemde, yaşamsal bir konuda karar alır, açıklama yaparken de uzun uzun düşünüp ciddi olmak gerekir. Bu uyarıyı zorunlu hale getiren, özensiz çıkışlarıyla ünlü Bekir Bozdağ’ın bu konudaki açıklaması oldu. Bekir Bozdağ “rezalet” ve “alçaklık” gibi nitelemelerden nasibini almış, açıklamasında “Türkiye’nin NATO’nun kurucu ülkelerinden bir tanesi” olduğunu söylerken yaşamsal bir konu hakkında yeterince bilgisi olmadan düşünce açıklamış olmak durumuna düşüyordu. Gerçekten de, NATO’nun kurucu üyesi olmayan Türkiye 1949’da ilk kurulduğunda, adının da belirttiği gibi Kuzey Atlantik çevresi ile sınırlı olan ve ilk iki üyelik başvurusunda olumsuz yanıt aldığı örgüte 17 Ekim 1951’ de Londra’da imzalanan protokol gereğince Yunanistan ile birlikte girme olanağını bulmuş, üyelik kararı TBMM’nin 18 Şubat 1952’deki tarihi oturumunda alınmıştır. NATO’ya girişte en büyük rolü de Türkiye’nin 1950 yılında başlayan Kore Savaşı’nda yer almış olması oynamıştır. Bunlardan habersiz Bekir Bozdağ’ın açıklamaları ise ele güne Türkiye’nin kulaktan dolma bilgiyle yönetildiğini iddia etme fırsatı vermektedir. AB, 2018 bütçesinde Türkiye için 105 milyon Avro’luk kesinti kararı aldı. Gerekçe ‘Türkiye’nin Avrupa standartlarından sapması’ Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki gerilimin faturası çıkma luculuk görüşmelerine hazırlanmak için önceki gün toplandı. Yakla rası yaptığı açıklamada, kesintiye gerekçe olarak rarın AP tarafından da onaylanması gerekiyor. AP, konuyu 30 Kasım’da düzenleyeceği genel ya başladı. AB, 2018 bütçesinde şık 16 saat süren toplan “Türkiye’nin Av kurul oturumunda ele alacak. Türkiye’ye için öngörülen fonda tı öncesinde çıkan ha rupa standartla AP içindeki tüm siyasi gruplar 105 milyon Avro’luk kesinti ka berlerde, Türkiye için rından sapmasını” Türkiye’ye aktarılan fonlarda rarı aldı. Karara gerekçe olarak beklenen kesinti mikta gösterdi. Mure kesintiye gidilmesini destekledi “Türkiye’nin Avrupa standartla rı 67 milyar Avro ile 80 şan, buna ek ola ğinden kararda değişiklik bek rından sapmasını” gösterdi. Böy milyar Avro arasındaydı rak, Türkiye için lenmiyor. lece AB, ilk kez “siyasi” gerek ancak belirlenen rakam 105 mil 70 milyon avro tutarında bir re Türkiye’ye AB fonlarının ke çeyle Türkiye fonunda kesinti yon Avro oldu. Müzakerelere, zervin muhafaza edileceğini, bu silmesi önerisi ilk olarak Alman ye gitti. Kesintilerin kısaca IPA Türkiye’ye yönelik bütçe kesin fonun “Türkiye’nin demokratik ya tarafından gündeme getiril II adı verilen Katılım Öncesi Ma tisinde ısrarcı olan ve AB bütçe satandartlar, insan hakları, ifa miş, ekim ayında AB liderler zir li Yardım aracı üzerinden yapıl si konusunda mutlak yetkiye sa de özgürlüğü, basın özgürlüğü vesinde ilke olarak benimsen ması bekleniyor. hip olan AP yetkilileri de katıldı. alanlarında Avrupa standartla mişti. AP de 25 Ekim’de oy ço AB’ye üye ülkelerin maliye bakanları, ülkelere ayrılacak 2018 70 milyon Avro rezerv rına yakınlaşması durumunda kullanılacağını” belirtti. ğunluğuyla kabul ettiği bir kararda 80 milyon Avro tutarında yılının bütçesini görüşmek ve AP bütçe raportörü Siegfri AB maliye bakanları tarafın kesinti önerisinde bulunmuştu. AP’yle gerçekleştirilecek arabu ed Mureşan, müzakereler son dan dün sabaha karşı alınan ka l Ekonomi Servisi CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, TAŞERON İŞÇİLİK ÇALIŞTAYI’NDA HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ ‘Faize değil çalışana ver’ CHP lideri, taşeron çalışma sisteminin, işçilerin kıdem hakkının gaspı için hukukun arkasından dolanmanın yolu olduğunu dile getirdi CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen “Taşeron İşçilik Çalıştayı”, DİSK, Türk İş, Hakİş konfederasyonları, taşeron işçi temsilcileri ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleşti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin yurtdışı faiz lobisine 145 milyar dolar, yurtiçi faiz lobisine ise 620 milyar lira ödendiğini belirterek, “O parayı kes, taşerona hak ettiği kadroyu, parayı ver kardeşim” dedi. Çalıştaya katılan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle: Hukuku arkadan dolanıyorlar: Taşeron işçilerin kıdem tazminatı hakları var ancak bu hak fiilen yok. Aynı işyerinde çalışıyorlar, bir bakıyorsunuz sürekli firma değişiyor. Bunlar kıdem tazminatı hakkını alamıyor. İnsan haklarına aykırı. Hukuku arkadan dolanıyorlar, işçilere kıdem tazminatını vermemek için her türlü yolu deniyorlar. Yaşamını yitirenler taşeron: Türkiye, iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü. Son 15 CHP’nin “Taşeron İşçilik Çalıştayı” TÜRKİŞ, HAKİŞ, DİSK ve taşeron işçi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti. yılda 18 bin 418 kişi iş kazalarında hayatını kaybetti. Çoğu sendikasız veya taşeron işçisi. O parayı kes: Asgari ücret en az net 2 bin lira olmalı. “Bu parayı nereden bulacağız” diye yine bir gürültü kopacak biliyorum. “Memleketi mi batıracaksınız, işçiye 2 bin lira verilir mi?” diyecekler. Son 15 yılda yurtdışındaki bir avuç faiz lobisine Türkiye Cumhuriyeti’nin ödediği faiz 145 milyar dolar. Bir avuç faiz lobisi, çoğu da Londra’da. Bunlara para buluyorsun, bu faizi veriyorsun. O parayı kes, taşerona hak ettiği kadroyu, parayı ver kardeşim. Faizi sıfırla: “Biz faizlerden şikâyetçiyiz” deniyor. Bu kadar büyük faizi ödüyorsunuz, ödediğiniz faizden şikâyet ediyorsunuz. O zaman bırakın hükümeti, göreceksiniz işçi nasıl geçinir, taşeron işçisine kadro nasıl verilir, Türkiye’ye huzur nasıl gelir, bunu göstermek istiyoruz. EKİM DEVRİMİ 100 YAŞINDA ‘Kadro, emekçinin hakkı’ Ekim Devrimi’nin 100. Yılında Dünya yazarları ve sanatçıları Lenin’i Anlatıyor 320 sf., 40 TL Jorge Amado, Louis Aragon, Henri Barbusse, Bertolt Brecht, İlya Ehrenburg, Julius Fucik, Maksim Gorki, Anatoli Lunaçarski, Heinrich Mann, Pablo Neruda, John Reed, Romain Rolland, Anna Seghers, Bernard Shaw, H. G. Wells, Clara Zetkin ve dünyanın dört bir yanından daha çok sayıda büyük yazar Lenin’e bakıyor, Lenin’i anlatıyor… Tarihin, tavan arası odalardan ve sürgün kütüphanelerinden çıkarıp dünya tarihinin girdabına oturttuğu birini... İnsanlığın bir yarısının en iç açıcı umutlarla bağlandığı, diğer yarısının hayvani bir korkuyla andığı Lenin’i... Renkli resim ve fotoğraflarla, ciltli özel basımıyla... www.yordamkitap.com Çalıştayda konuşan DİSK Genel Başkanı Beko, “Akıl, hukuk ve insanlık dışı taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhal son verin” dedi CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen “Taşeron İşçilik Çalıştayı”, DİSK, Türkİş, Hakİş konfederasyonları, taşeron işçi temsilcileri ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleşti. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Emek Büroları Koordinatörü Veli Ağbaba “Taşeron işçiler, yıllardan bu yana ülkenin dışlanan ve ötelenen kesimi oldu. Her olayda ‘kandırıldık’ diyenler, taşeron işçisini hep kandıran oldular” dedi. ‘Taşeron, asalak bir sistem’ “Taşerona kadro emekçilerin hakkıdır” diyen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Bu taşeron şirketlerin yegâne işi devletin kendisine transfer ettiği işçi alacaklarını işçilerin hesabına aktarmak. İşçi simsarlığından başka işleri olmayan, işçilerin sırtından komisyon alan bu asalak sistem sürmektedir. Kamu neden bu asalak şirketlere para ödemektedir? Bu asalak şirketlere ödenen kamu kaynakları neden doğrudan işçiye ödenmemektedir” ifadeleri ile ayrımsız, kayıtsız, şartsız kadro talebini dile getirdi. Beko, “Sayıları 750 bini aşan ama kesin sayısı bir türlü açıklanamayan kamu taşeron işçileri kamu hizmetinde çalışmaktadır. Hükümete sesleniyorum; taşeron işçilerini seçim malzemesi, siyasi malzeme yapmaktan vazgeçin. 2019 planlarınızın bir parçası kesinlikle olmasın. İki yıldır verdiğiniz sözünüzün gereğini yapın. Akıl, hukuk, insanlık dışı taşeron DİSK Başkanı Kani Beko, çalıştayda işçilerin kadro talebini yineledi. işçi çalıştırma uygulamasına derhal son verin” dedi. Türkİş Genel Başkanı Ergün Atalay da, “Çalışma Bakanlığı ile dün bir araya gelme fırsatımız oldu. Temennimiz sene bitmeden taşeronda çalışan arkadaşlarımız devletin çatısı altında işçilik yapanlar ben çıktım mı girdim mi bunu düşünmesinler. Bu evde huzurumuzu kaçırıyor. Bu işyerinde verimimizi azaltıyor” ifadelerini kullandı. Çalıştayın Türkiye’de “Dünden Bugüne Taşeron İşçilik” oturumunda gazetemiz yazarı Çiğdem Toker, Prof. Dr. Metin Özuğurlu, Onur Bakır, Av. Hüseyin Öz ve Halit Önük sunum yaparken, “Taşeron İşçiler Nasıl Güvenceli Olacak” başlıklı 2. oturumda da Semra Topçu, Doç.Dr. Gaye Burcu Yıldız, Doç.Dr. Mehmet Merve Özaydın, Av. Ferhan Tuncel ve Sedat Tugan sunumlarını gerçekleştirdi. Çalıştayın sonuç bildirgesi açıklandı Çalıştayın sonunda açıklanan sonuç bildirgesinde taşeron işçi sorununun çözümü için varılan ortak görüşler şöyle yer aldı: n Haklara gasp: Taşeron işçilik sistemi, 21. yüzyılın modern kölelik düzeni anlamına geliyor. Taşeron işçilerin örgütsüz olması, haklarının gasp edilmesine, ücretlerinin düşük olmasına, çok uzun çalışma sürelerine ve çalışma şartlarının ağırlaşmasına neden oluyor. Taşeron işçilik sistemi, iş cinayetlerini artırıyor. n Kadrolunun hakkı taşeronda yok: Taşeron işçiler, kadrolu işçilerin yararlandığı sosyal haklardan yeterince yararlanamıyor. Kadrolu çalışanlara verilen yakıt, ulaşım, aile ve çocuk, yemek gibi sosyal hakların tamamı taşeron işçisine verilmiyor. n Kadrolu istihdam: Kadro sözünü içermeyen, kamuda istihdamı garanti altına almayan hiçbir formül, taşeron işçisinin sorununu çözmeyecek. Taşeron işçiler, kamuda işçi olarak kadrolu istihdam edilmelidir. n Yerinde kadro: Kamu hizmetinin sürekli olduğu göz önüne alınarak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçiler de hak kaybına uğramaksızın, çalıştıkları işyerlerinde kadroya alınmalıdır. Kamuda çalışan taşeron işçiler ayrımsız, şartsız derhal kadroya geçirilmelidir. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle