02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Elbu Kemal’de IŞİD’e Rus bombardımanı ABD ile Ankara’nın “terörist” kabul ettiği YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD’in Rakka’dan kaçışına izin vermesi Batı medyasına haber olurken, IŞİD’in sıkı direniş sergilediği Suriye’nin Irak sınırındaki Elbu Kemal’e Rusya ağır hava bombardımanı düzenledi. Rus Savunma Bakanlığı, Tu22M3 tipi 6 bombardıman uçağının İran ve Irak hava sahaları üzerinden Suriye’ye ulaşıp Deyr ez Zor’a bağlı Elbu Kemal kasabasın daki IŞİD müstahkem mevkilerini, sığınakları ve askeri araçları imha ettiğini duyurdu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da “Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanları Suriye gündemiyle buluşacak” açıklaması yaptı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Soçi’de Suriye’de çözüm için koordineli eylemlere devam edilmesini konuştuğunu hatırlatan Lavrov, ardından üç ülke dışişleri bakanlarının buluşmasının, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca ilerleme olacağını söyledi. Perşembe 16 Kasım 2017 ‘Trump’a nükleer emanet edilebilir mi?..’ABD SENATOSUNDA 40 YILI AŞKIN SÜRE SONRA ‘BAŞKAN’IN NÜKLEER GÜÇ KULLANMA’ YETKİSİ TARTIŞILIYOR [email protected] TASARIM: ZARİFE SELÇUK [email protected] 7 Bazı senatörler, Trump’ın elinin altındaki ölümcül gücü kullanıp Kuzey Kore’ye saldırı emri vermesinden kaygılı. MACRON DAVET ETTİ ‘Hariri, Riyad’dan Paris’e gidecek’ Lübnan Başbakanı Saad Hariri 4 Kasım’da istifa açıklaması yaptığı Riyad’dan son olarak “birkaç güne döneceğim” demesine rağmen çıkamazken Fransa devreye girdi. Fransa Dışişleri Bakanı’nın bugün Riyad’da Hariri ile buluşması öncesi dün Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Suudi Velaht Prensi Muhammed bin Selman ile telefon görüşmesi yaptı. Ardından Fransa cumhurbaşkanlığından kaynaklar ailesiyle birlikte davet edilen Hariri’nin gelecek günlerde Fransa’ya geleceğini duyurdu. Macron “Hariri siyasi sürgün için mi gelecek” sorusunu “Hayır, hiç de değil” diye yanıtlarken istikrarlı Lübnan’a özgür liderler istediklerini söyledi. Öncesinde Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun bir kez daha Suudi Arabistan’ı uyardı. Dün Aun cumhurbaşkanlığının resmi Twitter hesabından “Hiçbir şey Başbakan Hariri’nin 12 gündür dönmemesini haklı göstermez. O nedenle Viyana Anlaşması’na aykırı olarak alıkonulup gözaltında tutulduğunu varsayıyoruz” açıklamasını yaptı. Suudi Arabistan’da gözaltı operasyonları yürüten Veliaht Prens Selman, dün Batı’nın iş aleminin liderleriyle görüştü. Bunlandan biri olan Amerikan havacılık devi Lockheed Martin CEO’su Marillyn Hewson, Güney Kore’nin ardından Suudi Arabistan’a da balistik füze savunma sistemi THAAD satacaklarını söyledi. Riyad, S400 için imzayı attı Rusya’nın Türkiye’nin ardından Suudi Arabistan’a da S400 füze savunma sistemi sattığı haberleri üzerine Rus AskeriTeknik İşbirliği Kurumu, Riyad’ın S400 anlaşmasını imzaladığını teyit etti. Suudi Kralı Selman’ın ekimdeki tarihi Moskova ziyaretinde S400 konusunda prensip anlaşmasına varılmıştı. Rus devletinin silah ihracatı şirketi Rosoboronexport da Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki 23 Arap devletinden 8 milyar dolarlık silah siparişi aldıklarını, bunun Rus silah satış anlaşmalarının yüzde 20’sine tekabül ettiğini belirtti. BM’den AB’ye Libya suçlaması Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad el Hüseyin, Avrupa Birliği’nin Libya makamları ile göçmenlerin yollarını kesip gözaltına almaları için yaptığı anlaşmanın “insanlık dışı” olduğunu söyledi. AB insan hakları konusundaki uyarıları dinlemeden Libya’yla anlaşma yaparken göçmenlerin hangarlarda tutulduğunu, gözaltı sisteminin “tamiri mümkün olmayacak şekilde” bozuk olduğunu belirten Zeid “Zaten kötü olan koşullar şimdi felakete dönüştü” dedi. Libya Kaçak Göçle Mücadele Kurumu, gözaltındaki göçmen sayısının 7 binden 20 bine çıktığını duyururken BM gözlemcileri “binlerce bitkin düşmüş ve travma geçirmiş kişiyle karşılaştıklarını, kadın, erkek ve çocukların üst üste kaldığını” söyledi. CNN International da Libya’da göçmenlerin sokaklardaki esir pazarlarında aleni şekilde açık artırmayla satıldığını haber yaptı. Genç bir Nijeryalının 1200 Libya dinarına (800 dolar) satıldığı görüntülenirken bir otobüs şoförünün de ücreti ödenmediği için sahile götüreceği göçmenleri satılığa çıkardığı belirtildi. Kuzey Kore’nin balistak füze ve hükleer silah denemeleri yapan lideri Kim Jong Un’la tehdit ve hakaret düellosundaki ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer savaş düğmesine basma yetkisi Washington’da masaya yatırıldı. ABD Senatosu Dışilişkiler Komisyonu’nda önceki gün düzenlenen oturumda “Başkan’ın başka bir ülkeye yönelik nükleer güç kullanma emri verme yetkisi” tartışıldı. Senato’da böyle bir tartışma en son Soğuk Savaş’a denk gelen1976’da yapılmıştı. Oturumun açılışını, geçen aylarda partidaşı Trump’ı “ABD’yi 3. Dünya Savaşı’na sürüklemekle” eleştiren Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Bob Corker yaptı. Nükleer saldırı emri için başkanın tek yetkili olduğunu vurgulayan Corker, “Bu emir bir kez verilip teyit edildiğinde iptal edilmesi mümkün değil” dedi. Nükleer yetki meselesini hem Demokrat hem de kendisi gibi Cumhuriyetçi senatörlerin gündeme getirdiğini belirtti. ‘İdama mahkum etti’ Kimi senatörler, nükleer yetkide kaygının nedeni olarak Trump’ın yönetim tarzına işaret etti. Demokrat senatör Chris Murphy, “Çok tutarsız ve çabuk parlayan biri olduğu için Trump’ın Kuzey Kore’ye bir nükleer saldırı emri vermesinden kaygı duyuyoruz. Karar verme süreci çok hayalperest olduğundan ABD ulusal güvenlik çıkarlarına son derece aykırı bir nükleer silah saldırı emri verebilir” dedi. Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio ise ABD Başkanı’nın “saldırı halinde karşılık verme yetkisine sahip olması” ve “etrafındaki bir avuç hukukçu” tarafından durdurulamaması gerektiği görüşünü savundu. Komisyon’a ifade veren eski üst düzey Pentagon yetkilileri, Trump’ın selefleri gibi misilleme niteliğinde nükleer saldırı emri vermek için kesin ve tek yetkili olduğunu, ancak bu yetkinin önleyici nükleer saldırıyı içermediğini belirtti. Bu arada Kuzey Kore’de devletle bağlantılı Rodong Sinmun gazetesinin başyazısında, Asya turunda Kim’e “şişko bücür” diyen Trump hakkında “Kore halkı tarafından ölüme mahkum edilen iğrenç bir suçlu” ifadesi kullanıldı. Trump’ın GüneyKuzey Kore sınırına korkaklıktan gitmediği ileri sürüldü. ZİMBABVE’DE Mugabe’lereYÜKSEK GERİLİM... DEVLET BAŞKANI ordu darbesiEVHAPSİNDE Afrika’nın güneyindeki Zimbabve’yi bağımsızlığını kazandığı 1980’den beri yöneten Robert Mugabe’nin (93) yerine eşi Grace’in geçmesi Başkent Harare’nin kilit noktalarına tanklar içinde askerler konuşlandı, halk nakit para çekebilmek için bankalar önünde uzun kuyruklar oluşturdu. alametleri belirirken ordu darbe yaptı. Dünyanın en uzun iktidar da kalan liderlerinden biri olan, en yaşlı devlet başkanı unvanına sahip Mugabe’ye karşı ilk kez ha rekete geçen ordu, öncelikle dev let televizyonunu ele geçirdi. Ordu sözcüsü bunun darbe değil, kan dökülmeksizin yapılan bir dü zeltme olduğunu öne sürdü. Muga be ile ailesinin sağ salim ve güven liklerinin garanti altında olduğu, Mugabe’lerin çevresindeki ülkeye toplumsal ve ekonomik acı çektiren suçluları hedef aldıkları ve gö bağımsızlıktan demir yumruğa revi tamamladıklarında durumun normale dönmesi Beyaz azınlığa karşı gerilla savaşının siyasi lideri, bağımsızlığın ar ni bekledikleri açıklaması yaptı. Dün sabah başkent Harare’nin Mugabe ve hükümet yetkililerinin konutlarının bulunduğu kuzey bölgesinden makineli tüfek dından 1980’de başbakan, 1987’de devlet başkanı olan, Güney Afrika’daki Apartheid rejimiyle mücadeleye destek veren Robert Mugabe, 30 Aralık 1987’de parlamentonun sembolik bir görev olmaktan çıkardığı devlet başkanlığına yürütme ve top ateşi sesleri duyuldu. RobertGrace Mugabe geçen aylarda katıldıkları resmi törende. Bakan gözaltında Nerede olduğu açıklanmayan Mugabe ile telefonda konuşan Güney Af Grace Mugabe’nin, eşi Robert Mugabe’nin devlet başkanlığı koltuğunu bırakmasının ardından yerine geçmek istediği biliniyordu. rika Devlet Başkanı Jacob Zuma’ya göre devrik lider ev hapsinde tutul nun için kocasının desteğini alan first lady Grace Mugabe (52), diğer halefle duğunu ima etti, ancak durumunun iyi olduğunu söyledi. Mugabe’nin li ri safdışı etmesiyle tanınıyor. Grace’in gelecek yılki başkanlık seçimine atıf derliğindeki ZanuPF partisinin Twitter hesabından, devlet başkanının gö la “cesedi yarışsa yine kazanır” dediği Robert Mugabe bu yılı Singapur’a teda zaltında olduğuna dair bir dizi me vi amaçlı seyahatlerle geçirdi. saj yayımlandı. Hükümet kaynakları, Reuters’e, Maliye Bakanı Ignatius Chombo’nun gözaltına alındığını söyledi. Muhalefet lideri Morgan Tsvangirai’nin eski danışmanı Alex Magaisa, BBC’ye, “Buna darbe dememeyi kararlaştırdılar, çünkü darbenin satın alanı olmayacağını, kınanacağını biliyorlar. Ama yetkinin orduya geçtiği ve Mugabe’nin devlet başkanlığının sadece lafta kaldığı çok ‘Timsahla’ rekabet ZanuPF içinde Grace’in “başı ezilmesi gereken yılan” dediği Devlet Başkanı Yardımcısı Emmerson Mnangagwa ile girdiği rekabet, bu ay ikincisinin görevden alınmasıyla sonuçlandı. Geçen hafta Zimbabve’nin en büyük ticaret ortağı Çin’i ziyaret eden Genelkurmay Başkanı Chiwenga, dönüşte, ZanuPF’den eski tüfekleri temizleme ope net” diye konuştu. Zuma, Zimbab rasyonlarını durdurmak için ordunun ve’deki olayların anayasaya aykırı şe harekete geçeceği uyarısı yaptı. Ardın yetkisini vermesiyle devletin başı, hükümetin başı ve başkomutan oldu. O zamandan beri demir yumruğunu gitgide sıkan Mugabe ırklararası uzlaşma politikalarını rafa kaldırıp bazı beyazların çiftliklerine el koydu, topraksız siyahları toprak sahibi yapma gerekçesini öne sürdü, ama toprakların hükümet üyeleri arasında paylaştırıldığı ortaya çıktı. Ekonomik kriz Batı’nın şimşeklerini çeken politikalar eşliğinde 1990’larda ekonomik kriz başladı, 1998’de 2. Kongo Savaşı’na müdahil olundu, 2000’e gelindiğinde Batı’nın tüm mali yardımları kesilirken yaşam standartları 1980’dekinin gerisine düştü, 2008’de enflasyon yüzde 100 bine çıktı, ortalama ömür 35’e düştü, 2009’a dek nitelikli işgücünü oluşturan 4 milyon kişi ülkeyi terk etti. 2008’de seçimi kazanan muhalefeti savaş gazilerinin şiddet kampanyasıyla bastıran ama Afrika liderlerinin uyarısıyla muhalefetle iktidar paylaşımı anlaşması yapan, 2013 seçiminden ise zaferle çıkan Mugabe, 1987’de evlilik dışı ilişkiye girdiği kilde hükümet değişikliğine yol aç dan gelen darbe, Chiwenga’nın “tim kendisinden 41 yaş küçük Grace ile mamasını umduğunu belirtti. Halef kavgası... Darbenin gerisinde ise Mugabe’nin halefinin kim olacağı kavgası var. 1970’lerde beyaz azınlığın yönetimine sah” lakaplı eski adalet, savunma bakanı ve istihbarat şefi Mnangagwa’yı iktidara getirme çabası olarak yorumlandı. İkisi beyaz azınlık yönetimine karşı birlikte savaşmıştı. Britanya, Zimbave’deki yurttaşları 1992’de ilk eşinin ölümünün ardından evlendi. Lükse düşkünlüğü, yolsuzluk söylentileri nedeniyle “Gucci Grace” lakabıyla anılan first lady’nin taraftar kitlesine de “Kuşak 40/K40” deniyor. Bu yeni kuşağa tepkili savaş gazilerinin lideri Chris Mutsvangwa, karşı gerilla savaşı vermiş olanlar, hükümet ve silahlı kuvvetlerde kilit konumda ve Mugabe sonrasında ellerindeki gücü kaybetmek istemiyor. Ancak kocasının yerine geçmek isteyen ve bu na evlerinden çıkmamaları uyarısı yaparken ABD, elçiliği bir günlüğüne kapatıp personelini de en aza indireceğini duyurdu. Çin “Durumu yakından takip ediyoruz” mesajı verdi. askeri darbeye desteğini “Bu, uçurumdan aşağı sürüklenen devletin düzeltilmesi hamlesidir. Yaşlanan diktatörün dizginleri eşinin etrafındaki hırsızlar çetesine teslim etmesi devrinin bitişidir” diye açıkladı. ÖFKE BÜYÜYOR Merkezi Irakİran sınırında olan 7.3 büyüklüğündeki depremde İran’daki can kaybı 530’u geçti. Pazardan beri evsiz kalan ve geceyi ayazda geçiren on binlerce kişi 1979 İslam devrimi sonrası kurulan vakıflar üzerinden yardım ulaştırmadaki gecikmelere öfkesini dile getiriyor. Böyle bir ortamda depremzedelere yardım teklif eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu “Enkaz altında kalanların görüntülerine kalp dayanmıyor. Iraklı ve İranlı felaketzedeler için Kızılhaç’a tıbbi yardım teklifinde bulunduk. İran halkıyla bir sorunumuz yok, sorunumuz halkı esir alan ve bizi yıkımla tehdit eden despot rejimle” dedi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de selefi Mahmud Ahmedinecad’ın dar gelirliler için 2010’dan itibaren yaptırdığı Mehr isimli toplu konutların yıkılmasına tepki gösterdi. İran’da depremde 8 bin kişi yaralandı. Yedi kent ve 2 bin köyde 15 bin 500 bina yıkıldı. İran Kızılayı elektrik kesintileri ve yolların kapalı olması nedeniyle yardımları ulaştırmakta zorlandıklarını duyurdu. Bir zamanlar futbol vardı İtalyan futbolunun krizini, bundan birkaç yıl önce bir maç esnasında Roma’nın büyük olimpiyat stadyumunun önünden bir taksiyle geçerken fark ettim. “Nasıl ya” dedim şoföre; “Yollar bomboş. Eskiden stadyumun önü adam almazdı. Seyyar satıcılar, arabalar, bayraklar vs… Şimdi terk edilmiş bir görünümü var. Ne oluyor?” Adam bana aydan gelmişim gibi baktı ve “Yeni mi fark ediyorsunuz” dedi: “2010’lardan bu yana futbol artık bizde boş stadyumlarda oynanıyor. En son stadyumda ben ne zaman futbol izlediğimi hatırlamıyorum. Statlar çok eski ve altyapısız, biletler oysa çok pahalı. İki çocuklu bir ailenin stadyumda futbol izlemesi bir lüks. Hele de kriz ortamında. Statlardaki şiddeti ve radikal İslam terörü korkusunu bunlara ekleyin. Herkes maçları artık evde büyük ekran TV’lerden ya da tabletten izliyor.” Bu sözler futbolla hiç arası olmayan beni dahi hüzünlendirdi. Düşündüm de… Değil stadyum, pub’larda bir arada futbol izleyen kalabalıklar bile tenhalaşmıştı. Eskiden İtalyan sokaklarında önemli maç zamanlarında kahvelerden yükselen “Goool!” çığlıkları eksik olmazdı. “Stadyum futbolu”yla beraber bu toplu ritüelin de nicedir eski canlılığını, coşkusunu, keyfini kısaca folklorunu yitirdiğini düşündüm. “Kahve futbolu” bile vazgeçilmez sosyalliğini kaybetmişti. Savaş yenilgisi gibi Pazartesi gecesi 00 sonuçlanan İsveç karşılaşmasında İtalya’nın Dünya Kupası macerası sona erince, “sokak” düzeyinde nicedir hissedilen bu değişimi düşündüm. Geçmişten bugüne 20 Dünya Kupası’nda 4 şampiyonluk alan, olmadı… ya yarıfinale, çeyrek finale kalan ya da 2’nciliklere, 3’üncülüklere yükselen bir “futbol gücü”, Dünya Kupası’nın eşiğine dahi yanaşamadan elenmişti. Bu ezikliği geçmişinde sadece 1958’de yaşayan ülke bu nedenle hâlâ şokta. “Hezimet”, “Ulusal utanç”, “Hoşça kal Dünya Kupası: Gök mavililer için kıyamet” başlıkları ile çıkan siyasi gazeteler bile yenilgiye 567 sayfalık yer ayırıyor. “Milli takım”ın 40 yaşındaki duayen kalecisi Buffon’un sel gibi gözyaşlarına, tüm gazeteler 1. sayfada yer veriyor. İtalyan medyasındaki yaygın yorumlara göre, yenilgi sırf futbolun yenilgisinden ibaret değil. İtalya’nın özgüven ve inancını yitirdiği vurgulanıyor ve ilişkiler ağından oluşan bir sistemin çöküşünden bahsediliyor. “La Stampa” bu bağlamda Winston Churchill’in tarihe geçen bir cümlesini aktarıyor: “İtalyanlar savaşları maç gibi kaybederler. Maçları da savaş gibi…” Çizme’nin bu yenilgisi de gerçekten maç değil bir savaş yenilgisini andırıyor. Yenilginin başlıca nedeni olarak, futbolun ülkede zaman içinde aşırı derecede sanayileşmesi ve ticarileşmesi gösteriliyor. Paolo Rossi, Totti, Del Piero, Pirlo gibi yıldız futbolcuların hiçbiri yok artık. Zira genç İtalyan futbolcuları artık yetişmiyor. Kulüpler, İtalyan gençlere yatırım yapmak yerine, Güney Amerika ve Afrika’dan ucuz yetenek kapatmayı yeğliyorlar… Yeni milat arayışı Eskiden sokakta tutkuyla gece gündüz top koşturarak futbola çekirdekten başlayan çocuklar, bugün bu spora yüklü meblağlar karşılığında emekli futbolcuların işlettiği kurslarla adım atıyor. Para tuzağından ibaret olan bu kurslar ise yaratıcılığı öldürüyor. “Milli Takım” ayrıca İtalyan futbolunun önceliği olmaktan çoktan çıkmış durumda. Juventus ve yakın dönemde Çinlilerin satın aldığı Milan, Inter gibi kulüplerin öncelikleri milli takım antremanlarının önüne geçiyor. Kulüpler öncelikli olarak kendi markalarını “pazarlamaya” ve televizyonla servetlerine servet katmaya bakıyorlar. Dünya Kupası dışında kalmak, İtalya’da bir dönemin sonu. Sırf bir oyunun değil, bir ülkenin ufkunu, önceliklerini yitirmesi ve kimlik kaybı olarak yaşanan hezimet “top yuvarlaktır” safsatasıyla bu sebeple geçiştirilemiyor... 35 yaşındaki genç spor bakanı Luca Lotti bu yüzden “Futbolda her şeyi sıfırdan baştan sona elden geçirmeliyiz” diyerek moral vermeye çalışıyor. Ama belki de artık çok geç. ‘TrumpPutin’i dışlamayın’ Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Abu Dabi’deyken BBC’ye verdiği demeçte ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Batı’nın açıklık ve hoşgörü değerlerini tehdit ettiğini ama onları dışlamanın ters tepeceğini söyledi. Macron “Avrupa’dan ‘değerlerimize ihanet ediyorsunuz’ diyerek geri püskürtürsek onları tümüyle kaybederiz” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle