05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 31 Ekim 2017 6 70 bin öğrenci hapiste haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY 100 binden çok üniversite öğrencisi yargılanıyor. OHAL ile eğitim hakları ellerinden alınan bu öğrencilerin ders kitapları da yok, sınavlara girme hakkı da Adalet Bakanlığı verilerine göre halen hapiste 70 bine yakın öğrenci var. Hüküm giydiği için okuldan atılmış, kaydını dondurmuş, tutuksuz yargı lanan, zaten cezaevinde kal mış, uzun tutukluluktan ser best bırakılan ama yine her an cezaevine konulma ris ki bulunan binlerce öğrenci yi de bu sayıya eklediğimizde rakam 100 bini geçiyor. Hapis teki öğrenciler, FİGEN ATALAY OHAL nedeniyle ders kitaplarına ulaşamı yor, sınavlara giremiyor, üni versiteyi kazananlar kayıt yaptıramıyor. Eğitim hakla rı ellerinden alınan bu öğren ciler, eğitim yaşamlarına de vam etmek istiyor. Cezaevindeki iki öğrenci nin vasisi, 1994 yılında İs tanbul Üniversitesi Coğrafya bölümü öğrencisiyken tutuk lanan ve 23 yıldır cezaevinde bulunan şair İlhan Çomak’ın görüşçüsü öğretim görevli si İpek Özel, tüm Türkiye’yi dolaşarak, üniversite öğren cilerinin duruşmalarını izli yor, bu gençlerin, ‘adil ve tu tuksuz yargılanma” hakkın dan yararlanmaları için uğ raş veriyor. Adalet Bakanlığı’nın ceza evlerinde 69 bin 301 öğren ci bulunduğuna ilişkin açık lamasına dikkat çeken Özel, “Bu eksik bir sayı. Cezaevin de olmayan, tutuksuz yargı lanan her an içeriye alınabi lecek çok fazla öğrenci var. 100 binin üzerinde öğren ci yargılanıyor. Yargılama nın nasıl başladığını incele diğinizde pek çok hukuksuz lukla karşılaşıyorsunuz. Bu öğrenciler, aylarca F tipi ce zaevlerinde bekletilip son ra hâkim karşısına çıkartılı yor. Mahkemelerde son de rece genç hâkim heyetlerin ce bağıra çağıra güya sorgu lanıyor ve teknik olarak bile savunma hakları engelleni yor. Bu çok yüksek bir sayı. Neden bu kadar genç cezae vinde ve neden yargılanıyor ŞAHİN’İN BAŞARISI Şahin Tanrıkulu İpek Özel, Dicle Üniversitesi öğrencisi 13 gencin davasını anlatıyor: “Dava 2012’de başladı öğrenciler 5 yıla yakın cezaevinde kaldılar sonra uzun tutukluluktan tahliye aldılar. Hepsi bir hukuk klasiği olarak onu, bunu, şunu protesto etmekten, basın açıklaması yapmaktan, örgüt üyesi olma ithamıyla alıkonulmuştu. Tahliye sonrası sadece Şahin Tanrıkulu üniversiteye devam etti, geçen sene de mimar olarak mezun oldu ve bir onkoloji hastanesi projesinde çalışmaya başladı. Diğer gençler maalesef Şahin kadar güçlü olup okullarını bitiremediler. Kimi kayboldu, kimi sınır ticareti yapıyor. Onca umut, iyilik, potansiyel zedelendi. Düşünsenize böyle olmasaydı bu 13 genç insanın hayatları nasıl olabilirdi?” lar? Bu ülkede 69 bin terörist genç mi var? Neden bu 100 bin genç, toplum için iyi insanlar olmaktan uzaklaştırılıyor. Toplum olarak o şansı ellerinden alıyoruz’’ dedi. İsimsiz ihbarlar! Bu gençlerin, “terör örgütü üyesi olmamakla beraber basın açıklaması okudu, parasız eğitim eylemine katıldı, piknikte halay çekti” vb gerekçelerle cezaevlerinde tutulduğunu anlatan Özel, şöyle devam etti: “Gizli tanık yetmiyormuş gibi şimdi de karşımıza ‘isimsiz ihbar’ çıktı. İsimsiz ihbar ne demek? Nasıl kendi kimliğini deşifre etmeyen bir insanın bu kadar ağır ithamlarda bulunmasına kimse bir şey demiyor? Üstelik bu ihbarlar en üst kademede mahkemelerce makbul kabul edilip öğrenciler ilk duruşmaya kadar bile aylarca içeride tutuluyor. Benim takip ettiğim yargılaması 34 yıla yayılmış , zaten delilsiz ve usulsüz başladığı için bir türlü çözümlenemeyen ama cezaevinde özgürlük bekleyen, okula gidemeyen, 20’li yaşlarını F tipinde ağır hükümlü koşullarında geçiren, tutukluluğu cezasını aşmış onlarca dava var. Belki husumeti var ihbar etti. Böyle bir ihbarla yıllarca cezaevinde tutulur mu bir insan? OHAL nedeniyle kitap yasağı var. Üniversite tutuklanınca disiplin ve uzaklaştırma cezası veriyor, hüküm giydiklerinde de atıyor. Onlar cezaevinde tekrar üniversie sınavına giriyorlardı, tüm olumsuzluklara rağmen kazanıyorlar OHAL’den dolayı kazandıkları üniversiteye kayıt yaptıramıyorlar o şansları da kalmadı. Belki suçsuz, aklanıp çıkacak öğrencinin üniversite hakkı elinden alınıyor.” yaşNıyeolerrlar? İkirnğrçpıiiniieldSnüdakaadnerdiekÖşvedaöebzcedyreueasltlel,işurktclasneeaevıdrnrömzıau,dağlağaaielriteduleveirkınlz:lieecoedrriirtleinelkuüdriklzieenleainnnnrl3şktbaiıiiiy,rşkrvBSCıo1iiaiü0işeelkrrrdriçllz.alkealeioeaklirıkşneyrğ,lFiiiovtlnubiusktlrdeabiülvpaeLşrurairikngtlr.çyeaisüYgpoestlnueiilıkrndendryvdiarklyeeieayetgoralo7dbaör2şr.beu0tı8lyaaürysrokl2ı,akir2.. nnryüoKÇlürilotyaakro,prdi,lnaissfrıai.npzalliavnrhıcayekazlnaaısryııoyarloı.k. 25 kat arttı CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, “Ceza İnfaz Kurumlarındaki Öğrenci Mahkumlar”a ilişkin önergesine, kısa bir süre önce Adalet Bakanlığı, “2016 yılı sonu itibarıyla toplam hükümlü ve tutuklu öğrenci sayısı 36 bin 33 ve bu kişiler lise ve dengi okullar, ön lisans ve lisans programlarına kayıtlı. Ayrıca açıköğretime kayıtlı toplam 33 bin 268 hükümlü ve tutuklu bulunuyor” yanıtını vermişti. İlgezdi, hapishanelerdeki öğrencilerin karşılaştığı sorunları şöyle sıraladı: n Kayıtlarını yenilememeleri, n Maddi imkânsızlıktan eğitim masraflarını karşılayamamaları. n Mahkum oldukları için devam zorunluluğu olan derslere katılamamaları ve mazeretli kabul edilmedikleri için devamsızlıktan dersi geçememeleri. n Okuldan atılmaları. n Sınavlara götürülmeleri ve götürecek araçların temini konusunda yardım alamamaları. n Ring araçlarında yolculuk yapacak olan öğrencilerin sınavlara gidip gelebilmeleri için ücret ödemek zorunda olması. n Eğitim görecekleri üniversite ve okullardan uzakta, farklı illerdeki cezaevlerinde tutulmaları. maneviyatPdeerfğoerrmleanndsirdmeeğsiilNEMRUTBAŞVURUSU dÖeğğreetrmlenednilremreeskandal Bu yanlışı düzeltin Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 6. sınıf Kuran dersi için hazırlanan kitapta, İbrahim Peygamber’i ateşe attığı kabul edilen Kral Nemrud ile Kommagene Krallığı dönemini karıştırınca Nemrut Dağı’ndaki heykeller put olarak gösterilmişti. Gazetemizde “18 Ekim’de MEB Nemrut Cahili” başlıklı haberin ardından harekete geçen İHD Adıyaman Şube Başkanı Avukat Osman Süzen, bu yanlışlığın düzeltilmesi çin Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na başvurdu. Başvurusunda Kommagene Krallığı ve Nemrut Dağı’ndaki heykellerle ilgili bilgi veren Süzen, “Gerek anayasa’nın ilgili maddesi gerekse mevzuat hükümleri karşısında bilimsel tarihsel gerçeklere aykırı ders kitaplarının olması açıkça hukuka aykırıdır. Kommagene uygarlığının yanlış tanıtılması büyük bir hata ve cehalet örneği olmuş olacaktır. Bu tanıtım biçimi Nemrut Dağı’nda bulunan eserlerin hedef haline gelmesi için uygun da bir zemin yaratacaktır. 5 yıl süreyle ders kitabı olarak okutulmasına dair kurul kararının geri alınarak gerekli düzeltmeler yapılıncaya kadar okullarda okutulmamasına, dağıtımının durdurulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim” ifadelerini kullandı. l Yurt Haberleri MEB sordu: Öğretmenin seni milli ve manevi değerlere göre yetiştiriyor mu? Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), öğretmen lerin kariyer gelişimi, terfi ve hizmet puanının hesaplan ması gibi alanlarda kullana cağı performans uygulama sının altından “manevi değer lendirme” çık tı. Bakanlık, 10 yaşındaki öğ rencilere, öğret OZAN menlerini de ÇEPNİ ğerlendirmeleri için, “Öğretme niniz sizi milli ve manevi de ğerlerimize göre yetiştiriyor mu?” sorusunu sordu. Uygulama başladı Öğretmenlerin atama ve yönetici olmalarında yandaş sendika EğitimBirSen’in değerlendirmelerini kullanan MEB, bunun yerine Öğretmen Strateji Belgesi belgesinde yer alan öğretmene performans uygulaması için pilot uygulama başladı. Ankara, İstanbul ve İzmir’in de aralarında bulunduğu 12 il belirleyen bakanlık, 413 bin 500 öğretmen için okul müdürü, öğretmen, öğrenci ve velilerin katılacağı performans değerlendirmesini dün internet üzerinden başlattı. Okul müdürü, veli, öğrenci, öğretmen, zümre öğretmeni ve özdeğerlendirme bölümlerinden öğretmenle ilgili değerlendirme yapılması talep edildi. Bakanlığın öğretmenleri değerlendirmek için belirlediği kriterler arasında skandal sorular yer aldı. MEB, 10 yaşındaki ortaokul öğrencileri için hazırladığı değerlendirme formunda “öğretmenin dersin konularını çok iyi bilip bilmediğini”, “kendilerine örnek olup olmadığını” sordu. Bakanlığın, “Öğretmeniniz sizi milli ve manevi değerlerimize göre yetiştiriyor mu?” sorusunu yöneltmesi dikkat çekti. 10 soruluk formda çocuklardan öğretmenlerine her sorunun karşılığı olarak 1 ila 5 arasında puan vermesi istendi. Velilere öğretmenler için çocukların “milli ve manevi değerlere saygılı olarak yetişmesine katkıda bulunup bulunmadığını” sorusunu soran bakanlık ayrıca “not verirken adil ve objektif davranıp davranmadığını”, “çocuğunun sınavlarla ilgili kaygılarını giderici söz ve davranışlar sergileyip sergilemediğini”, “çocuğu Performans değerlendirmesi geçen yıllarda adil olmadığı gerekçesiyle bakanlık tarafından iptal edilmişti. na tutum ve davranışlarıyla örnek olup olmadığını”, “dersleri anlamasına yönelik görev ve sorumluluk verip vermediği”ni öğrenmek istedi. Bakanlığın, geçen yıllarda öğretmenler için okul yöneticilerine yaptırdığı ancak adil olmadığı gerekçesi ile yürürlükten kaldırdığı performans değerlendirmesine karşın yeni sistemde de okul müdürlerinin “öğretmenler hakkındaki değerlendirmesi” merak konusu oldu. Müdürler tarafından doldurulması için hazırlanan formda okuldaki bir öğretmenin alanı ile ilgili konu ve kavramlara hâkimiyetini, ders planlarını çevresel imkânları ve maliyeti dikkate alarak hazırlayıp hazırlamadığını, öğretmenin öğrenme ortamlarını MEB’in kazanımlarının özelliklerine göre düzenleyip düzenlemediğini, yöneticisiyle etki li iletişim kurup kurmadığını, eğitim öğretim sürecini günlük yaşantıyla ilişkilendirip ilişkilendirmediğini, kişisel gelişimi ile ilgili çalışmalara katılıp katılmadığını, öğrencilerin milli ve manevi değerlere saygılı bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunup bulunmadığını, sağlığına özen gösterip göstermediğini, tutum ve davranışlarıyla öğrencilere rol model olup olmadığını puanlayacak. Müdüre az soru Bakanlık okul müdürlerinin değerlendirmesinde ise öğrenci görüşüne gerek duymadı. Müdürler için yalnızca veliler, öğretmenler ve ilçe milli eğitim müdürlüğünden görüş istendi. Kurum müdürünün 50 maddede değerlendirdiği öğretmenlerden, müdürleri sadece 25 maddede değerlendirmesinin istenmesi de dikkati çekti. Performans değerlendirme sisteminde dikkat çeken bir diğer puanlama ise öğretmenlerin bağlı oldukları zümrenin öğretmenleri ile diğer öğretmenler tarafından da değerlendirilmesi oldu. Bu kapsamda bakanlık doldurulması talep edilen formlarda rehber öğretmenler için de ayrı bir başlık açtı. Performans değerlendirmesinde öğretmenlere ve yöneticilere “özdeğerlendirmeleri” de sorulurken, eğitimcilerin kendilerine, 5 başlıkta “çok az”dan “çok iyi”ye kadar puan vermeleri istendi. l ANKARA Umutsuzluk ölümün sesi, analiz gerçeğe yaklaşmak Sosyal medyada yaptığınız paylaşımlardan geri dönüşler, insanların umut ile umutsuzluğun arasında nasıl derin bir salınım içinde olduğunu göstermesi açısından bilgi verici oluyor. Mesela Cumhuriyet Bayramı nedeniyle “boşuna uğraşmayın, bu milletten kul çıkartamazsınız...” paylaşımına gelen yanıtlardan pek çoğu, “yanılıyorsunuz hem de göremiyorsunuz, en az yüzde 51’i kul..” gibi. Bu arkadaşların bu tür paylaşımlarının yanında, destekleyen, emin misiniz.. diye soran mesajlar da vardı. Şüphesiz kulluğu dini anlamda ele alıp, soytarılık yapan da... Seçim sonuçlarına bakarak bir milletin ne olup olmadığı konusunda fikir ileri sürmek yanlıştır. Bizim düşünce yapımız ve sistematiğimiz ile en geniş anlamda oy verenlerin davranış biçimleri, tercihleri, nedenleri, duyguları farklıdır. Eğer yüzde 51’i salt tercihleri nedeniyle “kul..” olarak nitelendirecek olursak, kendimizi de tartışmaya açarız. Bu koşullarda farklılık yaratacak tutum, neden yüzde 51 oy verdi, sorusunu yanıtlamaya çalışmaktır. Aynı şekilde, iktidar neden yüzde 41’in altına düştü 2015 Haziranı’nda ve 6 ay sonra sonra yüzde 49’a yükseldi, sorusunu anlamaya çalışmaktır. Peşin yargıları bir kenara bırakacağız ve her şeyin nedenini soracağız. Temel anahtar Yüzde 41’in altında oy veren kitle de aynı insanlar değil miydi? Mesela önümüzdeki ay genel seçimler yapılsa ve iktidar partisi yüzde 38 oy alsa, “bu milletin yüzde 41’i kul” diyenler ne diyecek, “kul sayısı yüzde 38’e düştü” mü? Herhalde o zaman da, bu kadar kısa süre içinde diyelim 6 milyon insanın kulluktan birdenbire nasıl çıktığını açıklamaları gerekir, ki zor duruma düşerler. Her durumda anlamaya çalışmak, analiz etmeye çalışmak gerekir. Bu bir anahtardır ve bizleri mümkün olduğunca gerçeğe yakınlaştırır. Şüphesiz, analiz ederken, ihmal edilen çok önemli yönler varsa, gerçeğe yakınlaşmanız da zor olur. Mesela hangi soruları yöneltmeli? Sosyal siyasal davranışları dini kalıplarla açıklamaya çalışmak yerine, daha çok insanların içinde bulundukları maddi koşulları göz önüne almak daha doğru bir sonuç verir. Şüphesiz, dini söylemlerle hareket eden bir kitleyi varsayabiliriz. Ama bunun toplam davranışın esasını belirlediğini söylerseniz, hem politika yapmaktan uzaklaşırsınız, hem de yapacak bir şey yok umutsuzluk uçurumuna yuvarlanırsınız. Bu durumda “dükkânı kapamak”tan başka çareniz kalmaz. Kendi dogmalarınızla baş başa kalırsınız. Mesela, iktidar 2019 seçimlerine yönelik stratejik bir programı uygulamaya koydu. Parti yönetimlerini değiştirmekten tutun, belediye başkanlarını zorla ve baskıyla değiştirme politikası da bu programın bir parçası. Bunları nelerin izleyeceğini henüz bilmiyoruz. Atatürk, kullanışlı araç Fakat eşzamanlı devreye sokulan başka bir politika da “Atatürk” söylemidir. Başkanlık seçimleri için yüzde 51’i bulmanın giderek zorlaştığı, dahası iktidar açısından giderek imkânsızlaştığı bu süreçte, Atatürk devreye sokuluyor. Geçen gün öğrendim, Balyoz davasının birkaç eski askeri arasında bile bu zokayı yutanlar var. Öyleyse “Atatürk’ü bir politik araç olarak kullanarak” oy kayıplarından bir kısmını telafi edebileceklerini planladılar. Atatürk, gerçekten Atatürk’ü sevmeyenler ve tutmayanlar arasında, Kenan Evren gibiler için bile “iyi politik araç” olmuştur. Şimdi bunun bu kez, Atatürk’ü silip süpürmek için yola çıkan, Atatürk döneminin defterini reklam arasını kapatarak, bu kez günümüzün tek adamıyla “Yeni bir Türkiye”yi piyasaya sürenler, şimdi bu amaçla Atatürk’ü kullanmak zorunda kalıyor, kendi tarihleriyle ters düşen anakronik bir sahte kısa tarih süresi ileri sürüyorlar. Topu topu 1.5 yıllık! Yersen! Medyadaki köşebentleri de hemen harekete geçerek, “Atatürk”ün milleti birleştirici gücünü, iktidar lehine yarara dönüştürücü bir “birlik” sahte politikasına geçti. HHH Analiz ve anlamaya yönelik davranış, her şeyin anasıdır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle