07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 18 Ekim 2017 10 Rektörüne bak YÖK’ünü al, YÖK’üne bak... Haber bizim Yazıişleri masasına düştüğünde “İslâm alimi” geçinen ya da kendi kendilerini “âlim” ilan eden adamlara bir yenisi daha eklendi diye düşünmüş, gülüp geçmiştim. Bir Tırmık konusu yapmayı ise hiç düşünmemiştim... Adıyaman Üniversitesi’ne rektör yapılmış zatın son marifetinden söz ediyorum. Hani bilmiyormuşuz da çok merak ediyormuşuz gibi önce “Nikâhsız kadınla erkeğin el ele tutuşması caiz mi” diye soran, ardından kendi sorusunu kendi cevaplayıp “Bir erkek ve kadının, nikâhsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları caiz değildir” buyuran, ardından da “Bir kadınla tokalaşma ateş tutmaktan daha korkunç” diye bir zırva yumurtlayan zattan... Gerçekten de bu adamcağız üstüne yazmak, söylediklerini tartışmak benim için ayıp, okur için zaman kaybı olur. Hele, tepkileri görünce daha da efelenip “Bunlardan rahatsız olanlar İslama karşı” deyip, tepkiler dinmeyince “özrü kabahatından büyük” halk deyişini iyice hak eden “Sosyal medyada, özellikle Twitter ortamında kalitesiz ve çirkin yorumlara maruz kaldım. Esasen, niyetim insanları incitmek değildi” diye ellerini yıkamaya kalkışmasını da okuyunca “Boşverin. Adam bilinçaltını açığa vurmuş; zoru görünce de sözlerinden çark etmiş” deyip geçmek gerekir. Öyle de yapacağım. Adamın abuk sabuk sözlerini ele alıp tartışmak öncelikle bu gazetenin okurlarına saygısızlık olur. Adamcağızın fotoğrafına bakıp, Sermet Çağan Ağabeyimin “İnsan 35’inden sonra suratından sorumludur” özlü sözünü hatırlamamak mümkün değildi. Nitekim hatırladım ve ağabeyimin hınzır mizahına bir kez daha şapka çıkardım. Ama Adıyaman Üniversitesi’nde rektör koltuğuna oturtulmuş zatın görünüşünü dile dolamak da pek yakışık almaz. En iyisi gülüp geçmek. Güldüm geçtim... HHH Ancaaaaak... Ancak bu adamcağızı rektör koltuğuna oturacak adaylar arasına yerleştirip Cumhurbaşkanı’nın önüne koyan YÖK üstüne söz etmemek, “Böyle YÖK’e böyle rektör yakışır” dememek mümkün mü?.. Peki bunu dedikten sonra “YÖK tarafından önüne konan adaylar arasından bu adamcağızı rektör seçen kişiye ne demeli” diye sorsam ve cevabını buraya yazsam ne olur? Valla benim için iyi olmaz. O yüzden yazmıyorum. Soruya cevabınız varsa kendiniz verin. Benden hayır yok. HHH Not 1: Bir önceki Tırmık’ta, Mersin’de bir savcının İstanbul’daki Adalet Nöbeti’ni yasadışı bir eylem sanıp ve sayıp ifadeye çağırdığı, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiği iki avukattan Mehmet Altuntaş’ın adını yanlış yazdım, Mustafa Altuntaş dedim. Benim savrukluğum. Mehmet Altuntaş ve siz hoşgörün e mi? Not 2: Diyarbakır hapishanesinin cezaevi müdürü başkanlığında toplanan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, Selahattin Demirtaş’ın öykülerinden oluşan Seher adlı kitabın “Ders kitabı olmadığı, şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği anlaşıldığından cezaevine sokulmamasına” karar verdi. Haklı olabilirler. Yüce Türk devletinin yüce Cezaevi Müdürü’nün bir bildiği vardır herhalde. Ben zaten bu Selahattin Demirtaş’tan oldum bittim kuşkulanırım. O hınzır zekâsı ve ısırgan mizahıyla süsleyip püsleyip öykülerinin satırları arasına şifreli mesajlar koymuş olabilir. Ders kitabı olmadıkları ve şifreli mesajlar içerebilecekleri gerekçesiyle Diyarbakır Mapusanesi’ne sokulmayacak on kadar kitap arasında bir de “Ben Frankfurt’ta Şoförken” adlı kitap var. O da şifreli olabilir. Yazarını tanıyorum. O da sağlam ayakkabı değildir... Ferhat Tunç’a dava Sanatçı Ferhat Tunç hakkında terör örgütü PKK’nin propagandasını yapmaktan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu’nca hazırlanan iddianamede, Ferhat Tunç hakkında 2015 ve 2016 yıllarında sosyal paylaşım hesabında yaptığı paylaşımları nedeniyle soruşturma açıldığı belirtildi. Yasadışı PKK /KCK ve onun uzantısı YPG ve YPJ’nin propagandasını yaptığı ileri sürülen Tunç’un, “Terör örgüt propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 3 aydan 6 yıla kadar hapsi talep edildi. Ferhat Tunç, 14 Aralık’ta İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Ferhat Tunç hakkında geçen günlerde de “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 5 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle Büyükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ayrı bir dava açılmıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Haberlere değil paylaşıma suçlama Cumhuriyet.com.tr Yayın Yönetmeni Güven hakkında, herhangi bir dava açılmayan haberleri sosyal medyada duyuran tweetler nedeniyle 12 yıl 9 aya kadar hapis istendi ‘Cumhuriyet.com.tr’nin Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’in, Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’in trafik kazasında ölümüne ilişkin gazetemizin resmi Twitter hesabındaki paylaşım nedeniyle yargılandığı davada savcı mütalaasını verdi. Savcı, Güven’in “terör örgütünün propagandasını yapmak” ve “terör örgütlerinin açıklamalarını yayımlamak” suçundan 2 yıl 9 aydan 12 yıl 9 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi. Mütalaada Twitter’da yapılan yorumlar suç delili olarak gösterildi. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dünkü 2. duruşmasına, tutuksuz yargılanan Güven ve avukatı Tora Pekin katıldı. Duruşmada Savcı Orhan Uzun, esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Mütalaasında Fethullahçı Terör Örgütü ve terör örgütü propagandası kavramlarını irdeleyen savcı, Güven hakkında FETÖ/PDY ve PKK/ KCK terör örgütü üyeliği anlamında suçlama yapılmadığını belirtti. Sanığa isnat olunan suç bakımından söz konusu örgütlerin mensubu veya üyesi olmasının zorunlu olmadığı ifade edilen mütalaada, “Bir davranışın propaganda olarak kabul edilebilmesi için terör örgütü ile ilgili öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla yapılmış olması gerekir” denildi. “Güven’in, ‘İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti’ şeklindeki paylaşımına ilişkin yaptığı savunmasında, yanlışlığın acele etmelerinden kaynaklandığını, hemen akabinde düzeltildiği ve suç işleme amacı olmadığını söylediğine” dikkat çeken savcı, “Sanık, trafik kazasında şehit olan Başsavcı Mustafa Alper’i FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile mücadele kapsamında sembol isimlerden olması dolayısıyla kamyon biçtiği, görevi dahilinde yaptıklarının ölümüne sebep olduğunu ifade etmiştir. Örgütle mücadelede görev yapan kamu görevlilerinin uğrayacakları akıbete dikkat çekilmiştir” diyerek “düşünce özgürlüğünün sınırlarının aşıldığını ve örgüt propagandası yapıldığını” savundu. Mütalaada sanığın Facebook ve Twitter hesaplarının incelendiği de anlatılarak “Ya Apo Kandil’e, Ya Biz İmralı’ya. Ah Tutuksuz yargılanan Oğuz Güven dünkü duruşmaya da katıldı. met Şık’ın Kandil röportajı” şeklindeki paylaşımı, cebir ve şiddet içermediğinden düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Ancak söz konusu terör örgütünün tepe yöneticilerinin fotoğrafları kullanılarak 2015 yılındaki “Kandil’den sert tepki, silah bırakma beklentisi boş” ve “Kandil’de KCK Eşbaşkanı konuştu: Öcalan serbest kalmadan silahlar bırakılmaz” paylaşımlarının basın özgürlüğü kapsamını aştığı, paylaşımların cebir ve şiddet içerdiği ileri sürüldü. Aklanan haberler Güven’in cezalandırılması istenen tweetle’rin ortak özelliği ise bunların duyurduğu haberlerin aklanmış olması. Basın savcıları, ne başsavcı Mustafa Alper haberi ne de Ahmet Şık röportajı hakkında 4 ay içinde dava açtı. Sadece bu haberleri paylaşan üç tweet mesajı için cezalandırma istenmesi ise ifade özgürlüğünün ne denli büyük saldırı altında olduğunu bir kez daha gösterdi. Duruşma ertelendi Mütalaada, sanık “İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti” paylaşımı ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun silahlı terör örgütünün eylemlerini meşru gösterilme, teşvik edilme, özendirilmesi suretiyle silahlı terör örgütü propagandası yapmak suçunu işlediği belirtildi. Ayrıca Güven’in “Kandil’den sert tepki, silah bırakma beklentisi boş” ve “Kandil’de KCK Eş Başkanı konuştu: Öcalan serbest kalmadan silahlar bırakılmaz” paylaşımlarıyla atılı terör örgütlerinin yayınlarını ve açıklamalarını yayınlamak suçlarını işlediği gerekçesiyle 2 yıl 9 aydan 12 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Oğuz Güven’in avukatı mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talep etti. Talebi kabul eden mahkeme, duruşmayı 21 Kasım’a erteledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet AkademisyeniYARGIDAN İHBARCI REKTÖRE YANIT savcılık akladı ALİCAN ULUDAĞ Barış İçin Akademisyenler tarafından imzaya açılan “Bu suçu ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı gerekçesiyle açığa alınan, ancak bir süre sonra FETÖ ile iltisaklı olduğu iddiasıyla ihraç edilen Ankara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü araştırma görevlisi Can Irmak Özinanır’la ilgili yargıdan dikkat çeken bir karar geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Müşavirliği, Özinanır’ı “FETÖ ile bağlantısı olabilir” iddiasıyla savcılığa ihbarda bulundu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, yaptığı araştırma sonucunda akademisyenin FETÖ silahlı terör örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığını tespit ederek, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde 2011 yılında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayan, Eğitim Sen üyesi Can Irmak Özinanır, 2016 Ocak ayında Barış İçin Akademisyenler tarafından imzaya açılan l Barış Bildirisi’ne imza attığı için açığa alındı. l FETÖ’yle ilişkili olabilir denilerek ihraç edildi. l Rektörlük aynı gerekçeyle savcılığa ihbar etti. l Savcılık ‘FETÖ’yle hiçbir bağlantısı yok’ dedi. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnini imzaladı. Hakkında 25 Ocak 2016’da soruşturma başlatılan Özinanır, üniversitenin soruşturma komisyonuna ifade verdi. Akademisyen Özinanır, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 7 Eylül 2016 tarihinden itibaren 3 ay süreyle görevden uzaklaştırıldı. Üniversite yönetimi, Özinanır’ı açığa alma gerekçesini bir BİMER başvurusuna dayandırdı ve FETÖ/PDY suçlamasında bulundu. Özinanır’ın sosyal paylaşım mesajaları bu iddianın dayanakları arasında gösterildi. Ancak akademisyenin hiçbir savunması alınmadı. Özinanır, 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. FETÖ bağlantısı yok Akademisyen Özinanır, eline ulaşan bir tebligat ile hakkında savcılığın FETÖ üyesi iddiasıyla soruş turma yürütüldüğünü öğrendi. Soruşturmaya neden olan ihbarı ise Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliği’nin yaptığı anlaşıldı. İhbarda, Özinanır’ın FETÖ ile bağlantılı olabileceği savunuldu. Savcı Özgür Kamışlık, soruşturma sonunda Özinanır hakkında takipsizlik kararı verdi, bunu da akademisyene tebliğ etti. Özinanır’ın ByLock kullanmadığı, Bank Asya’da hesabı bulunmadığı, hakkında gizli tanık ifadesinin bulunmadığı, çocuklarını FETÖ okullarına göndermediği ifade edilen kararda, “Böylece şüphelinin FETÖPDY silahlı terör örgütü ile iltisak ve irtibatının tespitine yönelik yukarıda belirtilen kriterlere göre yapılan inceleme ve araştırmada, FETÖPDY silahlı terör örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığı tespit edilmiştir” denildi. l ANKARA Danıştay Genel sekreter tek başına ‘kurul’ oldu! l Avukat İsmail Sami Çakmak’ın başvurusuyla Danıştay’ın YSK üyeleri hakkında kovuşturma istemi Danıştay Genel Sekreteri’nce reddedildi Danıştay Genel Sekreteri Abdurrahman Gençbay, 16 Nisan referandu mundaki “mühürsüz oy” kararı nedeniy le Danıştay kökenli YSK üyeleri hakkın da Danıştay Başkanlık Kurulu’na yapı lan kovuşturma istemli başvuruyu kendi kendine karar ve rerek reddetti. Avukat İsma il Sami Çakmak, 16 Nisan 2017 hal koylamasında “mü hürsüz oy pusula larını” geçerli say ma kararının altın da imzaları bulu nan Danıştay’dan gelen Yüksek Se çim Kurulu (YSK) üyeleri hakkında, anayasa ve yasa lara aykırı hare ket ettikleri gerek çesiyle haklarında kovuşturma yapıl Abdurrahman Gençbay ması için Danıştay Başkanlık Kurulu’na başvuruda bulunmuştu. Başvuruyu reddetti Danıştay Başkanlık Kurulu yerine Danıştay Genel Sekreteri Abdurrahman Gençbay, tek başına karar vererek, “Danıştay meslek mensuplarına isnat olunan görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçunu işlediklerine dair somut delil bulunmadığı” gerekçesiyle bu başvuruyu reddetti. Bunun üzerine İsmail Sami Çakmak, bu kez Genel Sekreter Gençbay’ın, dilekçesini Başkanlar Kurulu’na yönlendirmeyip, kendi kendine “işlem yapılmasına yer olmadığı kararı” vererek görevi kötüye kullandığını ileri sürdü ve Danıştay Başkanlar Kurulu’na başvurdu. Çakmak başvurusunda, Genel Sekreter Gençbay’ın tutumu ile ilgili şu görüşe yer verdi: “Şikâyetimize konu yazı ve bu yazıda söz konusu edilen karar keyfi ve anayasayı, TCK’yi ve Danıştay Yasası’nı da ciddiye almayan, hepsini hiçe sayan bir yazı ve karardır. Oysa biz Danıştay’ı bütünüyle; yaşayageldiğimiz keyfi karar ve uygulamaların karşısında bir hak, bir sığınak olarak göregeliyoruz.” BÜYÜKADA İDDİANAMESİ İlk duruşma 25 Ekim’de Büyükada’daki toplantıya ilişkin aralarında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Gündemi ve Eşit Haklar İçin İzleme derneklerinin temsilcileri ile Alman vatandaşı Peter Frank Steudtner ile İsveç vatandaşı Ali Ghravi’nin de bulunduğu 8’i tutuklu 11 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması 25 Ekim günü Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda görülecek. İddianamede, Büyükada’daki toplantıyı Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç’ın organize ettiği ancak Kılıç’ın ByLock kullandığı iddiasıyla İzmir’de gözaltına alındığı, diğer şüphelilerin ise Büyükada’da buluşup toplantıya başladıkları anlatıldı. İddianamede şüphelilerin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’nü kaosa dönüştürmeye çalıştıkları iddia edildi. İddianamede Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç hakkında “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla, diğer şüpheliler hakkında ise, “Silahlı terör örgütüne yardım etme” suçlamasıyla 5 yıldan yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle