02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 16 Ekim 2017 haber Baskı sistematik10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Adalet Nöbeti ve Mersin’de bir savcı “Adalet Nöbeti adlı bir eylemden haberiniz var mı” diye sormayacağım. Cumhuriyet okuru olduğunuza göre tabii var. Peki, sizce Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, o savcılıkta görevli savcıların, o savcıların görevlendirdiği polislerin haberi var mıdır? Durun, acele etmeyin. Hemen “Tabii vardır. Duymayan mı kaldı” diye cevaplamayın... İstanbul’da Çağlayan Adalet Sarayı’nda her perşembe yüzlerce avukatın cüppelerini kuşanıp tuttukları Adalet Nöbeti, 28. haftasını geride bıraktı. Bu ilginç, önemli ve anlamlı eylemi yerinde görmek, izlemek, görüntülemek için Avrupa’nın hemen her köşesinden gazeteciler geldi. Dünyanın en saygın gazetelerinde Adalet Nöbeti’nden defalarca söz edildi. Böylesine görkemli bir adalet arayışından, direncinden, ısrarından, inadından uçan kuşun haberi oldu da Mersin’de bir savcının ve onun görevlendirdiği polislerin haberi olmamış. İnanalım mı ? Yani “Bu kadar cehalet mümkün müdür” diye mi soralım, yoksa “İşte AKP yargısının hali” mi diyelim? Bilemedim... HHH Olay kısaca şu: Adalet Nöbeti’nin 18. Mayıs’taki yedinci haftası ilginç bir eyleme dönüştü. 20 ilde yüzlerce avukat, bulundukları ilin adalet sarayında nöbete durdu. O nöbetten tastamam 20 hafta sonra, o eyleme Mersin’de katılanlardan avukat Mustafa Altıntaş ve Sebahat Gençtarih terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla gözaltına alındılar. Durun, hemen “Haydi canım sen de... Olmaz öyle şey” filan demeyin. Oldu öyle şey!.. İki avukat önce poliste sorguya alındılar. Polise ifade vermeyi reddettiler. Bu kez bir savcının karşısına çıkarıldılar. Savcı ifadelerini aldı ve onları tutuklanmaları istemiyle sulh ceza mahkemesinin önüne yolladı. Orada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Demek ki yargılanacaklar... Peki, suçları ne? Uzun cevaplar yerine size Mersinli avukatlara sorulan iki soruyu aktarayım, kararı siz verin. Soruldu: Mersin Barosu’nda görev yaptığınız dönemde Kemal Aytaç isimli şahıstan talimat alarak gerçekle ilgisi olmayan, tamamen iddiaya dayalı, herhangi bir belge ve bilginin sunulmadığı eyleme katılarak terör örgütlerinin istekleri doğrultusunda hareket ettiğiniz tespit edilmiştir. Detaylı olarak ifadenizi veriniz. Savcıya bakın siz. Haydi Adalet Nöbeti’nin ağır (çok ağır) topu, yorulmayı unutmuş Kemal Aytaç’ı tanımıyor diyelim. Peki, sorudaki o yargıya ne diyeceğiz. Bakın savcı Adalet Nöbeti’ni nasıl tanımlıyor: “...gerçekle ilgisi olmayan, tamamen iddiaya dayalı, herhangi bir belge ve bilginin sunulmadığı eylem...” HHH Avukatlardan Mustafa Altıntaş’a yöneltilen bir soru daha var ki zurna orada artık iyiden iyiye zırt diyor. Yargıç kararı ile Mustafa Altıntaş’ın telefon konuşmaları dinlenmiş ve Yusuf Akay adlı biri ile 14 Nisan 2017’de yapılan telefon görüşmesinde geçen cümleler yazıya dönüştürülüp avukatın önüne konmuş, Alo... Alo... Nasılsın yoldaşım?.. Sağ ol. Teşekkür ederim... Şimdi de sorulmuş: “Size Yusuf Akay’ın örgütsel bir dil kullanarak yoldaş şeklinde hitap ettiği anlaşılmaktadır. Yusuf Akay kimdir? Size yoldaş şeklinde niye hitap etmektedir?..” Nasıl yakalamış ama zehir hafiye savcı, bu avukat kılıflı komünist, terörist, hain, bölücü Mustafa Altıntaş’ın açığını? Yoldaş ha? Şey... Değerli ve çok uyanık savcı beyciğim, komünistler birbirlerine yoldaş derler. Memlekette çok sayıda eski ve yeni komünist var ve onlar hâlâ birbirlerine yoldaş diye sesleniyorlar. Hani haberiniz olsun... HHH O Mersin’deki savcıya buradan açıkça ihbar ediyorum: Bu Adalet Nöbeti denen eylemin esas sorumlusu, örgütçüsü Kemal Aytaç’tır ve o hâlâ serbest savcı bey. Hatta 28. haftayı tamam etti; şimdi harıl gürül 29. hafta nöbetini hazırlıyor. Arada bir bana da uğrar, çay içeriz. Gelirse hemen size haber vereyim mi savcı bey? DÜZELTME Gazetemizin 15 Ekim 2017 tarihli sayısında yer alan “Bir uyarı da NATO’dan” başlıklı haberde kullanılan fotoğraf, SPD milletvekili Ursula Schmidt’e ait değildir. Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz. Avukat Bek, cezaevlerindeki uygulamaların merkezi bir karar olduğunu söyledi Frankfurt Kitap Fuarı’nda Türkiye konulu panel düzenlendi Tugay Bek Cezaevlerinde hak ihlalleri ve kötü muamele örneklerine her gün bir yenisi ekleniyor. Adana Barosu Cezaevi Komisyonu Başkanı avukat Tugay Bek, “Keyfi uygulamalar ve sistematik bir baskı ortamı var. Bunun tüm cezaevlerinde aynı anda olması merkezi bir karar olduğunun göstergesi. KHK ile belirlenen sınırları bile aşan keyfi bir gerilim politikası uygulanıyor cezaevlerinde. İktidar sınır ötesine öfkesini içeride baskı ve zor uygulamalarıyla gösteriyor” dedi. Tarsus 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde idarenin SELİN tutuklu ve hükümlüleGÖRGÜNER re ayakta sayım vermeyi dayattığını ve buna karşı çıkan tutukluların darp edildiğini belirten Tugay Bek, “Adana’dan sevk edilen Soncan Gedik ve aynı koğuşta bulunan Kasım Elçik, iki kişilik koğuş olmasına karşın ayağa kalkıp sayım vermedikleri gerekçesiyle darp edilmiş. Tutuklu ve hükümlülerin sıraya geçerek askeri nizamda komut vermesi gibi bir dayatmayla otorite tesisi, rencide etmek ve onur kırmak gibi bir yaklaşım var. Sırf bu şekilde sayım vermediği için Soncan Gedik gardiyanlar tarafından darp edilerek, ters kelepçe takılarak, soyularak süngerli odaya götürülmüş. 10 gündür kolunda şiddetli ağrı var. Revire çıkmasına izin verilmediğini anlattı” dedi. Çıplak arama ve tecrit Tutuklulara çıplak aramanın dayatıldığını ifade eden Bek, “Soncan Gedik’in anlatımına göre yüksek tansiyon hastası olan koğuş arkadaşı Kasım Elçik, bir gece hastalanarak hastaneye götürülüyor. Jandarma gözetiminde götürülüp getirilmesine karşın yeniden çıplak aramadan geçirilmek isteniyor. Buna karşı çıktığı için darp ediliyor. Kişiye özel olarak, keyfi olarak çıplak arama yapılıyor. Kişiye özel diyorum çünkü diğer müvekkillerimde görmedim. Tarsus No’lu 2 Cezaevi’ne sürgün edildiklerinde Soncan Gedik 13 gün, Kasım Elçik 25 gün tek kişilik hücrede tutulmuş” dedi. Vejetaryensen rapor al Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen panele Türkiye ve Almanya’dan konuşmacılar katıldı. Türkiye’de hâlâ gazeteciler Dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda 14 Ekim tarihinde “Türkiye’den kritik sesler” paneli gerçekleşti. Aralık 2016’dan beri cezaevinde bulunan gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık ve avukatı Can Atalay’ın yanı sıra, yazar Aslı Erdoğan ve gazeteci İrfan Aktan katılımıyla gerçekleşen panelde Türkiye’de verilen demokrasi mücadelesi ve basın özgürlüğü konuları ele alındı. Türkiye’de tutuklu bulunan Alman gazeteci Deniz Yücel ve diğer tüm gazetecilerin serbest kalması için kampanya yürüten “taz.die tageszeitung gazetesi editorü Doris Akrap ve yazar İmran Ayata’nın moderasyonu yaptığı panelde Almanya’dan bakıldığı kadar çaresiz ve umutsuz bir Türkiye olmadığı görüşü hâkimdi. Sosyal Haklar Derneği’nden avukat Can Atalay, “Pek çok demokratik mücadele hâlâ sürüyor. Bunlara yoğunlaşmalıyız ve desteklemeliyiz. Her şeye rağmen iyi gazetecilik yapanlar var” dedi. Almanya ve Avrupa’nın Gezi öncesi AKP’yi desteklemesini de eleştiren Atalay, “Türkçe konuşmayanlar için söylüyorum: Bugün AKP varsa, sizin açık desteğinizle oldu” ifadelerini kullandı. Türkiye’de verilen demokratik mücadeleler arasında yükselen kadın hareketinin önemine dikkat çeken Yonca Şık ise, “Kadın hareketi, bana çok büyük umut ve gazetecilik var “Türkiye’den kritik sesler” panelinde konuşan Yonca Şık, Türkiye’de hâlâ gazetecilik yapan ve tutuklu meslektaşları için mücadele edenler olduğunu belirterek “Dönem dönem kriminalize edilmelerine rağmen mücadele etmekten vazgeçmiyorlar” dedi. lar veren bir hareket. Tüm kadınların gündelik hayatına doğrudan bir etkisi var” dedi. “Tabii bir feministin başına gelebilecek en absürt şey, sürekli kocası adına söz söylemek zorunda kalmak” diyen Yonca Şık, eşi Ahmet Şık ve cezaevindeki gazeteciler hakkında hazırlanan iddianamelerin içinin tamamen boş olduğunu ve bu belgelerin hukuki metin olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti. Türkiye’de hâlâ gazetecilik yapan ve tutuklu meslektaşları için mücadele edenler olduğunun altını çizen Şık, “90’larda Metin Göktepe’nin öldürüldüğü zaman bunun faillerini ortaya çıkarmak için mücadele eden insanlardan oluşuyorlar. Dönem dönem kriminalize edilmelerine rağmen mücadele etmekten vazgeçmiyorlar” dedi. “Türkiye’de korkunç, karanlık bir dönemin geldiğini görmeliydik, çok fazla ipucu vardı” diyen yazar Aslı Erdoğan, cezaevinde geçirdiği süreyi değerlendirdi. “10 ay önce cezaevinden çıktım ama bunu özgürlük olarak algılayamadım. O kadar çok arkadaşım içeride ki, bir parçamız içeride kalıyor” diyen Erdoğan, “Beraat ve müebbet arasında kocaman bir sarkaç sallanıyor. O kadar çok haksızlığa uğrayan var ki... Bunu yapmaya hakkınız yoktu diye bağırmak istiyorsunuz” ifadelerini kullandı. “Türkiye otoriter düzene teslim olmuş değil. Bize ‘yazık, Türkiye’den gelmiş’ muamelesi yapmayın. Merak etmeyin, sokakta sürekli ağlayarak gezmiyoruz” diyen gazeteci İrfan Aktan ise Kürtlere karşı geliştirilen nefret söyleminin zemin kazanarak yayıldığını ve meşrulaştırıldığını ifade etti. Türkiye’deki sol ve Kürt mücadelesinin “ortak bir kader paylaştığını” söyleyen Aktan, “İktidar bundan korktuğu için ikisini birden ezmeye çalışıyorlar” dedi. l Haber Merkezi Tarsus Kadın Cezaevi’nde de benzer sorunların yaşandığını belirten Bek, “İki kişi vejetaryen beslenme talep ediyordu. Cezaevi idaresi ‘sizi hastaneye götürelim hasta olduğunuza dair rapor alın, diyet yemek verelim’ demiş. 35 aylık cebelleşmenin sonucunda müvekkile vejetaryen menü temin edilmiş” dedi. Aynı cezaevinde müvekkillerine kışlık kıyafetlerinin de verilmediğini anlatan Bek, düz siyah ve düz beyaz tişörtlerin de hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklu ve hükümlülere verilmediğini belirtti. Bek, “Müvekkilim koyu Beşiktaş taraftarı, hayattaki tek aidiyetinin Beşiktaş taraftarlığı olduğunu söylüyor. Ailesi tarafından kargoyla gönderilen çubuklu standart bir Beşiktaş forması gerekçesiz olarak alınmamış” dedi. Ya kitapta şifreli mesaj varsa! Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı kitap Diyarbakır Cezaevi’ne sokulmadı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı öykülerden oluşan, “Seher” adlı öykü kitabı Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne, “Şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği” gerekçesiyle alınmadı. Bitlis’in Hizan Belediye Başkanı olarak görev yaparken hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle görevden alınıp tutuklanan ve Elazığ Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulan İhsan Uğur, 25 Eylül tarihinde Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Uğur’un yanında bulunan kitaplar, cezaevi yönetimi tarafından ince lenmek üzere kendisinden alındı. Kitaplar için 4 Ekim’de toplanan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, Selahettin Demirtaş’ın Edirne Cezaevi’nde yazdığı “Seher” kitabının da aralarında olduğu 10 kitabın, “Ders kitapları olmadığı ve şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği” gerekçesiyle cezaevine alınmamasına karar verdi. İhsan Uğur’un avukatı Cihan Aydın, karar üzerine cezaevi yönetiminin kitaplar için verdiği kararın yasaya aykırı olduğunu belirterek, Diyarbakır İnfaz Hâkimliği’ne itirazda bulundu. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrı kulu, Demirtaş’ın öykü kitabının cezaevine alınmamasını Meclis gündemine taşıdı. Tanrıkulu, önergesinde Başbakan Binali Yıldırım’a şu soruları yönetti: “Piyasada çok satanlar listesinde yer alan Selahattin Demirtaş’in öykü kitabında nasıl bir şifre tespit edilmiştir? Bu ‘şifre’ kamuoyuna ve okurlara açıklanacak mıdır? Sizin kitapta tespit ettiğiniz herhangi bir şifre bulunmakta mıdır? Öykü kitabının alınmadığı başka cezaevi bulunmakta mıdır? Bulunmuyorsa, neden Diyarbakır Cezaevi’nde böyle bir engelleme söz konusu olmuştur?” l Yurt Haberleri ‘İyiden vazgeçme lüksümüz yok’ Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Büyükada toplantısı nedeniyle hakkında örgüt üyeliğinden dava açılan insan hakları savunucusu İlknur Üstün’ü Sincan Kapalı Kadın Cezaevi’nde ziyaret etti. Üstün, “Biz ancak birbirinin derdini dert edinip, birbiri ile dayanışarak adalete, özgürlüğe, eşitliğe gidebiliriz” mesajını gönderdi. Bağımsız milletvekili Aylin Nazlıaka, Sincan Cezaevi’ne yaptığı ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, Üstün’ü çok moralli gördüğünü belirterek, “İlknur Üstün, dayanışmaya ihtiyacı olan herkese destek olmak için adeta çırpınır. Böyle naif bir insandan terörist yaratma çabası tam bir kara mizahtır”dedi. İddianamede Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın cezaevinde ziyaret ettiği tutuklu insan hakları savunucusu İlknur Üstün, ‘Adaleti ancak hakikatin üzerine kurabiliriz’ dedi ki suçlamaları okuyunca hukuk adına üzüldüğünü söyleyen Nazlıaka, şöyle devam etti: “İddianamenin hazırlanması için 100 gün bekledik. Bu süreçte dosyaya kısıtlama kararı getirip ‘içinde neler var neler’ dediler. Bir Bakanımız ‘hızlanacak o iş’ dedikten hemen sonra iddianame açıklandı. Bakan’ın yargıya müdahalesini geçtim, iddianamenin içeriği tam bir fiyasko. Neymiş; tutuklular telefonlarının pin ve puk kodunu hatırlamadığı için suçluymuş! Acaba bu iddianameyi hazırlayan savcı kendi telefonunun kodlarını ezbere biliyor mu? ‘İçinde neler var neler’ dedikleri iddianamenin neredeyse üçte birini, internette herkese açık olan Hayır Meclisi’nin kararlarıyla doldurmuşlar.” Hak savunucusu İlknur Üstün, Aylin Nazlıaka aracılığıyla ilettiği mesajda umutlu olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Bizim doğrudan, iyiden vazgeçme lüksümüz yok. Bundan vazgeçmemenin tek yolu hakikatin ne olduğunu görmek ve göstermektir. Eğer adalet diyorsak, eğer özgürlük diyorsak, eğer eşitlik diyorsak, bunu ancak hakikatin üzerine kurabiliriz. Her şeyin flulaştırılma ya çalışıldığı bir ortamda hakikati zor da olsa bulup çıkarmamız ya da daha görünür hale getirmemiz gerekiyor. Biz elinde büyük güçleri olan insanlar değiliz. Biz ancak birbirinin derdini dert edinip, birbiri ile dayanışarak adalete, özgürlüğe, eşitliğe gidebiliriz. Ve inanıyorum ki ister insan hakkı, ister kadın hakkı mücadelesi versin, ister kamuda görev yapsın, ister Meclis’te olsun, her yerde bunun için çabalayan insanlar var. Böyle olduğu sürece yaşananlar hiçbirimizi umutsuzluğa düşüremez.” l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle