05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 1 Ekim 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 11 Yerel medya seminerinde konuşan Orhan Erinç, doğruları gündeme getirmenin zorlaştığını söyledi Vaziyet vahim ama umutsuz değil CAN HACIOĞLU Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği ile ortaklaşa düzenlediği eğitim seminerlerinin 86’ncı Eskişehir’de yapıldı. Seminerde konuşan gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç, “Dünyada kullanılmaya en açık meslek gazeteciliktir. Hiçbir dönemde Türkiye’de demokrasiyi yaşamadık. Demokrasi bugün Türkiye’de iktidarın her şeyi yapma hakkı olarak algılanıyor. İktidarlar, iktidara gelmeden önce veya iktidarların ilk yıllarında demokrat kesiliyorlar. Sonraki yıllarında ise iktidarda kalmak için 180 derece dönüyorlar. AKP de iktidara gelirken demokrasi ve özgürlük söylemi ile geldi. İktidarların iktidarlıklarını sürdürme inadı, kural tanımamayı da beraberinde geti riyor” dedi. Erinç, ülkemizde gazetelerin yüzde 72’sinin, televizyonların da yüzde 70’inin iktidar gözüyle yayın yaptıklarını belirterek, “Böyle bir süreçte doğruları gündeme getirmek daha da zorlaşıyor. Haber yapma, terörist olmayla eşdeğer görülüyor. Gazeteciler, gazeteciliğin yaşamak ve yapmak için kelle koltukta geziyor. Bugün gazeteciliği tehlikeli bir meslek olarak gös termek çabaları başarıya ulaşmış bulunuyor. İletişim fakültelerine başvuranların sayısının giderek azalması bu durumu gösteriyor. Politikamedya ilişkisinde en çarpık dönemi bugün yaşıyoruz. Gazetecilik en güzel mesleklerden biridir. Yaparken birtakım tehlikeleri de göze almak gerekiyor. Bizim olumsuzluklara direnmemiz gerekiyor. Vaziyet vahim, ama umutsuz değildir” diye konuştu. l ESKİŞEHİR Algı operasyonuCHP LİDERİ KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN AVUKATI CELAL ÇELİK, GÖZALTI SÜRECİNİ ANLATTI CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, FETÖ soruşturması kapsamında 13 gün gözaltında tutulduktan sonra yurtdı şına çıkış yasağı konularak serbest bıra kıldı. Gözaltına alındığın da, “Digitürk aboneliğini iptal etmesi” nedeniyle de suçlandığı haberleri bü yük tartışma yaratmıştı. Çelik’e, “Digitürk aboneli ERDEM GÜL ğini neden iptal ettin” sorusu gerçekten de sorul du. Kılıçdaroğlu’yla ilgi si olan sorulara, “Bu soruları bana sora mazsınız” diyerek yanıt vermeyen Çelik, “Kılıçdaroğlu’na yönelik algı operasyonu amacıyla gözaltına alındığını” söyledi. Çelik, gözaltına alınışının 14. günün de savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu ile Ankara’da görüşerek gözaltı ve sorgu suyla ilgili bilgi veren Çelik, hakkındaki suçlamaları, yanıtlarını ve gözaltı süre cini Cumhuriyet’e anlattı: DIgItürk sorusu: 13 gün boyun ca tek bir sorgu olmadan hücrede tutul dum. 14. günde başsavcıvekili ifademi aldı. Avukatlarım ‘Digitürk aboneliğini iptal etmemin de’ suçlama konusu yapıl dığını söylemişlerdi. Gerçekten de Digi türk aboneliğini iptal için verdiğim di lekçe karşıma terör örgütüyle ilişki suç laması olarak getirildi. Sayın Kılıçdaroğ lu, başta 1725 Aralık haberlerini yapan televizyon kanallarının Digitürk’ten çı karılması üzerine, kamuoyuna ‘Ben Di gitürk aboneliğimi iptal ettireceğim. Topluma da bu yönde çağrı yapıyorum’ açıklaması yapmıştı. Digitürk’ün san sürcü tavrına karşı aboneliğimi iptal et tirdim. Bir tüketici olarak bana bu soru nun sorulamayacağını da söyledim. Bu soru, bakkala gittiğinde evine ‘et mi ala caksın tavuk mu’ sorusundan farksız. FETÖ jargonu: Televizyon kanal larında kullandığım ‘kontrollü darbe’ ni telemesi suçlama konusu olarak karşı ma getirildi. “Kontrollü darbe” söylemi nin “FETÖ’cü jargonu” olduğu, bu söy lemi neden kullandığım soruldu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi seslendir diğini belirttim. Ana muhalefet liderinin söyleminin, avukatına suçlama konusu yapılamayacağını söyledim. El Kaide tweeti: Reyhanlı saldırı sı üzerine attığım tweet de soruldu. Sa yın Kılıçdaroğlu’nun Suriye politikasını eleştirirken El Kaide konusunu çok sık gündeme getirdiğini anlattım. Kılıçdaroğlu’na operasyon: Gözaltına alınırken Sayın Kılıçdaroğlu beni aradı. Veremeyeceğim, kendisini zora sokacağım hiçbir hesabım ve iliş kim olmadığını, tek üzüntümün kendi sine zarar vermek olduğunu söyledim. Hiçbir şekilde kendi geçmişimden, iliş kilerimden bir sıkıntı yaşamadım. Her şeyim açık. Bir tek benim üzerimden Kılıçdaroğlu’na zarar vermek isteyecek lerinden tedirgin oldum. Beni, gözda ğı vermek, sindirmek ve korkutmak için Kılıçdaroğlu’na yönelik alçakça bir algı operasyonu yapmak için aldılar. Bir isim bulun: Bana sorulan soru lar karşısında FETÖ bağlantısı suçlama sının saçmalığını anlattım. Hatta “İlk, ortaokul, lise ve üniversite sürecinde be nim FETÖ ile ilişkili olduğumu değil, ilişkili olabileceğimi, yani şüphesini di le getiren bir tek arkadaşımı bulun, ben tüm suçlamaları kabul edeceğim” de dim. O yüzden savcılara, “Bu gözaltıyla benim onurumla, saygınlığımla oynadı nız. Beni çağırsaydınız gelip ifademi ve rirdim. Ana muhalefet liderinin avuka tıyım. Güpegündüz operasyon yapıyor sunuz, evimi basıyorsunuz. Çocukları mı hiç mi düşünmediniz? Komşularımın hakkımda neler düşeneceğini hiç mi he saba katmadınız” diye sordum. Suçlama değişti: Beni ‘FETÖ üyeliği’ suçlamasıyla almışlardı. Sor gudan sonra bu suçlamaya yer verme diler. Terör örgütü propagandası ve Cumhurbaşkanı’na hakaret olduğu nu belirttikleri tweet’ler nedeniyle ad li kontrol talebiyle sulh ceza hâkimine sevkettiler. FETÖ soruşturması kapsamında 13 gün gözaltında tutulan Celal Çelik, savcılıktan serbest bırakıldı. “Digitürk aboneliğini neden iptal ettiği” sorulan Çelik, “Tweet’lerden, demeçlerden örgüt üyeliği arıyorlar” dedi YARSAV’A BAĞIŞ YARSAV’a yaptığım 17 bin lira dolayındaki bağış da soruldu. Bu bağış da yine FETÖ ile ilişki, iltisak için karşıma getirildi. Oysa bu bağış konusu daha önce dava konusu edildi. Ben o davada tanık olarak ifade verdim. Bağış sorulunca, o dönemde HSYK seçimleri için kampanyalar yürütüldüğünü, YARSAV’ın kampanya için yeterince maddi kaynağı olmadığı için bu bağışı yaptığımı anlattım. O dönemde ben FETÖ’nün yargıdaki baskısına karşı çıkarak kendi isteğimle emekli olmuştum. Eğer emekli olmasaydım YARSAV listesinden HSYK üye adayı olacaktım. ŞAŞIRTAN SORU Beni en çok şaşırtan, telefon görüşmelerim nedeniyle Hamza Kaçar’ı sormalarıydı. Hamza Kaçar, Yasin El Kadı soruşturması yaptığı için görevinden alınıp, işine son verilen Maliye Bakanlığı müfettişi. Bana Hamza Kaçar’ın bazı siyasi liderlerin malvarlıklarıyla ilgili bilgilerini başka bazı siyasilere iletmesi soruldu. Ben bu soruya da karşı çıktım. Hem FETÖ suçlaması yapıp, hem de hayatta FETÖ ile ilgisi olmayan, yolsuzluk soruşturması nedeniyle zarar gören bürokratları bana sormalarını kabullenmeyeceğimi söyledim. İSİM ŞAŞKINLIĞI Benim telefon görüşmesi yaptığım 20’ye yakın ismi sayarak, bu isimlerle neden görüştüğümü sordular. Bu isimler arasında Mehmet Hamzaçebi ile Ali Kılıç dikkatimi çekti. Bu iki ismi sordum. ‘Kim bunlar’ diye. Bana, ‘FETÖ’cü hâkimler’ olduklarını söylediler. Ben de Mehmet Hamzaçebi’nin TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi olduğunu, ön isminin de Mehmet olduğunu söyledim. Ali Kılıç’ın da Maltepe Belediye Başkanı olduğunu. Bunun üzerine, bu iki ismin üzerini çizerek sorgudan, listeden ve sorgu metninden çıkardılar. Celal Çelik CHP Milletvekilleri Celal Çelik’i adliyede yalnız bı rakmadı. VEJETARYENLİK SIKINTISI Günler yarı aç geçti: 13 gün boyunca Emniyet hücresinde sorgusuz sualsiz tutuldum. Orada tutulmanın kendisi eziyet. Ama ben kişisel olarak en çok vejetaryen oluşum nedeniyle sıkıntı yaşadım. Ben et yemiyorum. Getirdikleri yemeklerde az da olsa et parçaları oluyordu. Ben etsiz yemek istediğimi söyleyin ce yemeğin içinden etleri ayırıp yememi istediler. Daha sonra ısrarlarım üzerine kendi kantinlerinden etsiz yemek getirmeye çalıştılar ama o da sorunun çözümünü sağlamadı. Zaten verilen yemekler çok az. Günler yarı aç ve zaten uykusuz geçti. Hücreler kalabalık: Belli bir süre hücrede tek başıma kaldım. Sonra büyük operasyonlar yapıldığında küçücük hücrede 5 kişi kalmaya başladık. En zor durumlardan biri de bu. Yanınıza getirdikleri kişilerin kimliklerini bilmediğiniz için kaygılanıyorsunuz. Ayrıca her gün doktora götürülüyorduk. Doktor yakında olmasına karşın gidiş gelişler çok sıkıntılı oluyordu. l Türenç, Berberoğlu’yla görüştü ‘Yargı da ne yapacağını şaşırmış’ Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Hürriyet’in eski yayın yönetmeni ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nu cezaevinde ziyaret etti. Adalet Bakanı’nın verdiği özel izinle Maltepe 2 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’ne giden Türenç, Berberoğlu’nun mesajını aktardı. Berberoğlu “‘Cumhuriyet’teki haberden çok önce Aydınlık gazetesinde bir jandarmanın verdiği haber kamuoyuna mal olmuştu. Çok sonra Cumhuriyet kullandı bunu, bana bağladılar dava açtılar. Hedef belliydi. Yargı, adalet çerçevesinde davranmıyor. Onun için Adalet Yürüyüşü’nü çok önemsedim. Yargı da ne yapacağını şaşırmış durumda. İki tarafı da memnun etmek zor. Anayasa Mahkemesi durumun farkında. İstinaf mahkemesi de tutuklu milletvekillerinin durumunu inceleyip karara bağlayamıyor. Son çarem AİHM’ye başvurmak olacak. Türkiye için üzülüyorum” dedi. Berberoğlu, cezaevinde Enis Berberoğlu yazdığı ‘Siz Yürürken, Ben Yatarken’ adlı kitabının çok yakında tamamlanacağını söyledi. Berberoğlu, MİT TIR’ları görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla “casusluk” suçlamasıyla 25 yıl hapse cezasına çarptırılmış, mahkemede “kaçma şüphesi ” gerekçesiyle 14 Haziran 2017’de tutuklanmıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet l Gazeteciler için değişen bir şey yok Yasak, soruşturma, gözaltı, tutuklama CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, eylül ayında dört gazetecinin gözaltına alındığını, ikisinin tutuklandığını açıkladı. Muğla’ya bağlı Menteşe Belediyesi Kültür Sanat Şenliği’nin açılışına katılan CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, Eylül ayı Basına Yönelik Baskılar Raporu’nu açıkladı. “Neredeyse tutuklayacak gazeteci kalmadığı için gözaltı sayısı biraz olsun azaldı” diyen Yarkadaş, cazevindeki hasta gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. Yarkadaş’ın açıkladığı ihlaller ise şöyle: l Çağdaş Erdoğan, 2 Eylül günü Kadıköy’de gözaltına alındı. Erdoğan, 12 gün sonra, 13 Eylül’de tutuklandı. l Evrensel muhabiri Kemal Özer, 4 Eylül’de OvacıkTunceli yolundaki arama noktasında gözaltına alındı. Özer, 15 Eylül’de tutuklandı. l Kanarya Haber Portalı’na 6 Eylül günü savcılık tarafından engelleme getirildi. l Cumhuriyet gazetesinin “İşte Siyasi Ayak” ve “Yazıcı’ya 10 soru” başlıklı ha berlerine 6 Eylül günü erişim yasağı getirildi. l İleri Haber muhabiri Tuğba Özer, 14 Eylül günü polis tarafından darp edildi. l Gökhan Özbek, 14 Eylül’de “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla İstanbul’da gözaltına alındı. l sendika.org editörü Çağlar Özbilgin, “Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla yargılandığı davada 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ceza ertenledi. l manset24.com’un İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Turan 21 Eylül günü gözaltına alındı. l TRT kameramanı, Haber Sen Şube Yöneticisi Binali Erdoğan, sosyal medyada Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla 27 Eylül günü memuriyetten atıldı. l Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitaba dair yapılan tüm haberler, sosyal medya paylaşımları ve satış linkleri 28 Eylül’de yasaklandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Bakarkörler ülkesi Bazen gazete sayfalarının kıyısında köşesinde kalan ufak haberler vardır. Küçücük bir paragrafta çok şey anlatırlar. Yazıişleri, genelde bu haberlerin önemini bilir, ancak siyasi baskı ya da patron korkusundan bu haberleri birinci sayfaya çekemez. Fazla büyütemez. Ama (bu değerlendirmelere çok şahit olduğum için biliyorum) gazetenin bir yerlerinde de olsun, tarihe not düşülsün, ister. En azından dikkatli bir okurun fark edeceğini düşünerek, teselli olurlar. Daha düne kadar büyük gazetelerin iç sayfa haberleri, bu yüzden önemliydi. Evire çevire elindeki gazeteyi haşat eden okur, biliyordu ki iç sayfalarda onlarca önemli bilgi vardı. Gazetelerin birinci sayfalarının “hükümeti kızdırmama” düsturuyla çıkmasına rağmen, iç sayfalar nispeten özgürdü. Kâh ekonomi araştırmaları, kâh dış politika ya da yargı haberleri... “Şeytan detayda gizlidir” cinsinden bilgilerle doluydu. Artık değil. Artık anaakım gazetelerin birinci sayfası da, iç sayfası da, internet sitesi de sabun köpüğü gibi. Ne yazıişlerinin insafıyla gizlenen bir bilgi kırıntısına, ne de hükümeti kızdırma olasılığı olan bir habere rastlıyorsunuz. Gazeteler, bırakın hükümeti, bizzat trollerden korkar hale geldi. Bu yüzden de rengi, kokusu, sesi yok. Merkez medyada en önemli istisna, Cumhuriyet. Artık bizim gazeteyi okumadan Türkiye’de ne olup bittiğini kavramanız mümkün değil. Her yerde muhabiri, müthiş haber ağı var diye değil; başkalarının yazmadığını yazdığı için. Artık büyük resmi tamamlamak için, Cumhuriyet’e bakmak bir zaruret haline geldi. Örnek vereyim. Hafta sonu Cumhuriyet almamış olsanız, bugün başlayan yeni Meclis döneminde “İçtüzük değişikliği” adına yapılan kısıtlamaların ne kadar kapsamlı olduğunu, usul tartışmalarından tutun da yoklamalara kadar getirilen bir dizi yeni düzenleme sayesinde muhalefetin sesinin kesildiğini belki de fark etmeyecektiniz. Dün Emine Kaplan, bir süre önce Meclis’ten geçen İçtüzük değişikliğini özetlemiş. Mesele, sadece TBMM’nin işleyişi değil; anayasal düzende Yürütme’yi “dengelemesi” ve “denetlemesi” istenen Yasama ve Yargı fonksiyonlarının nasıl yıpratıldığının özeti. Selahattin Demirtaş’ın 12 farklı şehirde yargılandığı 25 davada mahkemeye çıkma arzusu var. Ama devlet, şu ya da bu şekilde buna izin vermiyor. Dosyaların eften püften oluşunu ve Demirtaş’ın basın toplantısı ve demeçlerine dayandırılmasını geçtim. HDP liderinin kendinin bizzat mahkemeye gelme hakkı da yok. Mazeret üzerine mazeret üretilerek Demirtaş’ın Edirne’deki hücresinden çıkmadan sesli kayıt sistemiyle davalara uzaktan ifade vermesi. Edirne’ye helikopterle götürülen Demirtaş’ın mahkemeye sevki, devlet için çok masraflıymış! Cumhuriyet almasanız, detayları okuyamayacaksınız. Putin’in Ankara gezisi çok önemliydi. Ancak basında dişe dokunur haber ya da analiz çıkmadı. Bu yüzden Cumhuriyet’te Sertaç Eş’in haberinde Türkiye’nin önde gelen Rusya uzmanlarından Mitat Çelikpala’nın görüşlerini dikkatle okudum. Çelikpala ez cümle, “S400’ler konusunda bir açıklama yapılmaması ilginç. Sanırım Irak ve Suriye konularında uzlaşmaya varılmayan noktalar olunca iki taraf da kamuoyuna açıklama yapmak istemedi” diyor. Çok mühim bir detay. Başka gazetelerde de yok. Liste uzun. İşte tüm bunlardan dolayı olacak, Cumhuriyet Nobel Barış Ödülü için aday gösterilmiş. Tabii bu haber de ancak Cumhuriyet’te var. Bazen hayatı, varolanlar değil sahip olamadıklarımızla ölçeriz. Hâlâ yazarlarının cezaevinde olduğu, bin bir zorluk ve fedakârlıkla çıkan gazete, Türkiye’nin resmini ortaya koyan az sayıda yayın organından biri. Bakarkörler ülkesinde önemli bir görev... Alevileri yine susturmak istiyorlar Kapatılan TV10’nun açılması için her hafta Galatasaray Meydanı’nda eylem yapan TV10 emekçileri dün 52. kez bir araya geldi. TV10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin, tam bir yıl önce kanallarının baskınla kapatıldığını ve mallarının gasbedildiğini hatırlatarak, “Televizyonumuz mühürlendiğinde 12 İmamlar Orucu’nu tutuyorduk. Bu zamanlar 1400 yıl önce İmam Hüseyin’in Yezid’le mücadele ederken katledildiği dönemlerdir aynı zamanda. O gün İmam Hüseyin’i susuz bırakanlar bugün de bizim televizyonumuzu kapatarak Alevileri yine susturmaya çalışıyorlar” dedi. Hacı Bektaşı Veli Kültür Derneği Başkanı Tuncer Baş ise 52 haftadır Galatasaray Lisesi önünde olduklarının altını çizerek “Biz Aleviler olarak hakkımızı helal etmiyoruz. Mücadelemize devam edeceğiz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle