05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 1 Ekim 2017 dizi/haber 10 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Piyasacı sağlık Savaş para ister barış bedavadıriç bu kadar açık sözlü olma mışlardı. Bu meslekte bunca Hhükümet gördüm, bunca Maliye bakanı tanıdım ve bunca zam furyasına tanık oldum. Hiçbiri zamların nedenini açık sözlülükle açıklamamıştı; hep “kapalı sözlülük”le açıklamışlar, bir kulp, bir bahane uydurmuşlardı. AKP Reisi ve onun Maliye Bakanı onlar gibi yapmadılar. Birkaç gün önce tepemize yağdırılan zam furyasının gerekçesini bir kılıf aramadan açıkladılar: “Zamlar güvenlik ve savunma amacıyla kullanılacak”... AKP medyasında çöplenen gazetecimtırak tayfa bu açık sözlülüğü yeterince takdir edip alkış tutmadı. Ayıp ettiler. Onlar yerine ben alkışlıyorum. AKP Reis’i ve onun Maliye Bakanı açık açık “Savaşa hazırlanıyoruz. Savaş para ister, pahalıdır. Bu zamları işte ondan yaptık” demiş oldular. Afferin... HHH Daha dün AKP Reis’i yine gürledi: Madem şartlar değişti, Kuzey Irak ülkemize rağmen bir adım attı, bunun da bedelini ödeyecektir.  Bu cümle bile tek başına savaş habercisi değilse nedir? Barzani yönetimine nasıl bedel ödetilir? Herhalde kredi kartına altı taksit yaparak değil. HHH Nâzım Hikmet’ten ödünç alıp söyleyelim: Bütün alametler belirdi. AKP iktidarı, bütün (evet: Bütün) Kürtlere karşı bir savaşa niyetli. İçeride ve dışarıda. Ülkedeki Kürt illerinde ve Irak’ın kuzeyinde ve belki de Suriye’nin kuzeyinde... Maliye Bakanı Naci Ağbal haklı. Savunma ve güvenlik harcamaları çok pahalıdır. Küresel ekonominin en güçlü şirketlerinin silah tekelleri olması boşuna değil. Savaşa hazırlanan iktidarların ellerini yurttaşın cebine daldırmaktan öte çareleri yoktur. HHH Ancak AKP Reisi’nin de, bakanın da, medyadaki silahşörlerinin de bilmedikleri, daha doğrusu bilip de asla söylemedikleri bir gerçek var: Savaş pahalıdır ama barış bedavadır... Irak ve Suriye sınırlarımızın öte yakasında yaşayan Ortadoğu’nun kadim halkı Kürtlerin yapay Irak ve Suriye devletleri tarafından yıllardır itilip kakılmalarına, Suriye’de yurttaştan bile sayılmamalarına, Irak’ın Halepçe’sinde hardal gazıyla kitlesel olarak yok edilmelerine karşı Irak Kürdistanı’nın Reisi Barzani’nin “Bağımsız devlet kuralım mı, kurmayalım mı” sorusundan ibaret referandumunu savaş sebebi saymak nasıl açıklanabilir? Devlet mi kurdular? Kurarlarsa Türkiye’ye karşı nasıl bir tehlike oluştururlar? “Türkiye, Kürtleri de onları örnek alır da, vatan bölünür de...” diye savaşa kılıf arayanlara soralım: HDP sözcülerinin, özellikle Selahattin Demirtaş’ın neredeyse bıktırmacasına tekrarladığı “Bir Kürt ulusdevleti kurmak gibi bir amacımız ve hedefimiz yoktur” açıklamalarının bir yalan, bir aldatmaca olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt kırıntısı bilen, bulan var mı? HHH Biliyorum, bu zamları gözlerini kırpmadan ilan edenlerle aramızda ahlaki ve vicdani uçurumlar var. Onlara, “Savaşın özünde bir insanlık suçu” olduğunu, “Barışın insanlığın ebedi düşü, umudu” olduğunu anlatmak pek mümkün değil. Küresel sermaye ile kucak kucağa ülke yönetenlere onların dilinden sesleneyim bari: Beyler! Savaş para ister, barışsa bedavadır... Bakan Kaya’dan ilginç inovasyon örneği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Bahçe lievler’deki 15 Temmuz Şehitleri Ana dolu İmam Hatip Lisesi’nde Önder İmam Hatipliler Derneği ve Önder Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen “Aile li Okul İnovasyon Zirvesi”ne katıldı. Bakan Kaya Konuşmasında “İnovasyonla akla farklı şeyler geli yor” diyen Bakan Kaya, “Bir tankın 15 Temmuz’da na sıl durdurulacağını şehitlerimiz ve gazilerimiz bilmiyor du. Tişörlerini tankın egzozuna tıkayarak aslında en büyük inovasyon örneğini gösterdiler. Şehitlerimiz, ga zilerimiz tankları tişörtleriyle durdurdular. Hiçbir şekil de kimsenin aklına gelmeyecek fikirler o gece bizim evlatlarımızın aklına gelmişti. Allah’ın izniyle de küre sel dünyada rekabet edebilmenin, bu rekabet için ge rekli donanımları elde etmenin gerektiğine inanan ne silleriz” ifadelerini kullandı. lHaber Merkezi 56 emniyet müdürü emekliye sevk edildi Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlen dirme Kurulu kararı doğrultusunda 9’u 1. sınıf, 15’i 3. sınıf, 3’ü 4. sınıf olmak üzere 27 emniyet müdürü ile 29 emniyet amiri emekli edildi. Emekliliğe sevk edilen emniyet müdürlerinin arasında eski Antalya Emniyet Müdürü Cemil Tonbul da bulunuyor. lHaber Merkezi politikaları sürüyor Son çıkarılan 694 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı teşkilat yapılanmasında birtakım değişikliğe gidildi. Bunlardan biri de Kamu Hastaneler Kurumu ve Türkiye SİBEL Halk Sağlığı Kurumu ve bağ BAHÇETEPE lı kuruluşların kaldırılması, genel müdürlüklerin getirilmesi, başhekimler ile il sağlık müdürlerinin yetkilerinin eskiden olduğu gibi yeniden artırılması oldu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile İstanbul Tabip Odası yetkilileri, hükümetin 2011’de hayata geçirdiği bu modelden vazgeçerek yetkiyi yine Bakanlık’ta topladıklarını belirterek “Özerk sağlık işletmesi modelinde yöneticilere paralar saçarak, verimlilik, maliyet, etkinlik, kalite yönetimi gibi neoliberal yaklaşımları benimseyerek oluşturdukları, sağlık alanında ciddi bir tahribata neden olan bir sistemi yürütememişler; özünü, değiştirmeden yetkileri tekrar Bakanlıkta toplamayı seçmişlerdir. Başarısızlık göstergesi Gelinen bu nokta Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başarısızlığının açık bir göstergesidir. Çözüm için atılacak adımlar öncelikle kamu hastanelerinde performans sisteminin ve döner sermaye bütçesi uygulamasının kaldırılmasını içermelidir. Nitelikli, ücretsiz ulaşılabilir sağlık hizmetinin tüm kullanıcılara eşit olarak sunulduğu düzenlemeler yapılmalıdır” dediler. 6 yıl önce çıkarılan bir KHK sonucu “Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapılanması” değiştirilmişti. Söz konusu değişiklik, geçen günlerde, 25 Ağustos’ta çıkarılan yeni bir KHK ile bir kez daha değiştirildi. Çıkarılan KHK Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü”, Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı da “Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü” oldu. 6Ku9r4usmauyılvı KeHHKaillek SKaağmlığuı HKuarsutmanuekBalidrlıirkılldeıridudİTpPpçoKSTdpsıaTayraioeöealtkyaobğBmgharnolntraifgnilt:ıauaeelspıkoudikBrbklknar.öaartuOhuuacdÇmsdmmanğallıeidadeücğaDusTasırr’aenğünntisaanmıönsnkazesıağbubniıdeünakrlisivoTüıplbyernaakebieTçşlsenlillanOdleeuBoütibrydgbımermkadrpvaioieüımnkraleşerürmirtdosladkliliçeekİeıjravasua:eemeırlretsdkı,sndşdaıe.ıiziımneınzrb.. ul İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç ‘Başarısız olacağını söylemiştik’ TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ‘İl sağlık müdürlerine tam yetki’ TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, “Türkiye Kamu Hastane Kurumu yarı özerk bir kurum gibiydi. Ayrı bütçeleri, ayrı idari yapısı ve altında geniş bir bürokratik yapılanması vardı. İllerde CEO olarak adlandırılan genel sekreterler tarafından yönetilen Kamu Hastane Birlikleri oluşturulmuştu. Birliğe bağlı her bir hastane, hastane yöneticisi tarafından yönetilirken, başhekimler hastane yöneticisine bağlı olarak çalışıyorlardı. Bu kurumun sözleşmeli olarak çalışan 10 binin üzerinde yöneticisi vardı ve döner sermayeden karşılanan yüksek ücretlerle göreve getirilmişlerdi. Böyle bir yapılanmadan yeniden sağlık müdürlüğüne bağlanmaya geçildi. Yani bağlı kuruluş statüsü kaldırılmış oldu” dedi. Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatının il sağlık müdürlüğü çatısı altında toplandığını anımsatan Tükel “Hastaneler yeniden başhekimlerin yönetimine bırakıldı” diye konuştu. Nereden nereye gelindi? AKP’nin iktidara geldikten sonra kamu reformu diye adlandırdıkları sağlıkta bir dizi yasa tasarısı içeren paketler hazırladığını anımsatan Tükel, şöyle devam etti: “İlk sağlık işletmesi modeli de bu süreçte meydana geldi. Sağlık sistemi ‘daha çok tetkik iste, daha çok hasta bak’ denilen, hastaların müşteri olarak görüldüğü, hastanelerin ise ticarethane olduğu bir sistem biçimene dönüştürüldü. 25 Ağustos’‘ta çıkarılan KHK ile bu yapıda değişiklik yapıldı. Kamu hastanelerine bağlı tüm yapı bir anda kaldırıldı, tüm sorumluluk il sağlık müdürlüğü ve hastanelerde başhekimlere verildi. Niye işlemedi? Kamu sektöründe esneklilik, verimlilik, maliyet, etkinlik, kârlılık gibi kavramları öne çıkardılar, gelirleri arttırma çabasına girdiler. Ancak 2016 yılında yayımlanan Sayıştay raporunda da belirtildiği gibi birkaç yılın sonunda kamu hastanelerinin döner sermayeleri iflas etme noktasına geldi. Piyasacı sağlık politikalarının geldiği noktaydı bu. Sistemi yürütemeyince yetkiyi tekrar Bakanlık’ta toplamayı seçtiler. Bu yönüyle bir geri adımdır. Ancak piyasacı, rekabete dayalı sağlık politikalarını sürdüren, Genel Sağlık Sigortası’nı yürürlükte tutan, bir özelleştirme modeli olarak şehir hastanelerini hayata geçiren bir sağlık sisteminde, öze dokunmayan düzenlemelerden olumlu bir etki beklemiyoruz. Performans sisteminin ve döner sermaye bütçesinin kaldırılması ilk adım olabilir. Toplum ve hekimlerin ihtiyacı olan nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin tüm kullanıcılara eşit olarak sunulması, adil, genel bütçeden finanse edilen ve bu nedenle de maliyet olarak ucuz ve kolay yönetilebilen bir sistemin oluşturulmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı.” İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç özetle şunları söyledi: “Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulamaya geçtiği dönemde biz TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak buna karşı çıktık. Çünkü bu projenin daha önce dünyanın birçok ülkesinde denendiğini ve başarısız olduğunu biliyorduk. Bu nedenle sürdürülebilir olmadığını dile getirmiştik. Bunu dile getirirken bu programın Dünya Bankası ve IMF’nin ortaklaşa bir projesi olup 1980’li yıllardan bu yana farklı ülkelerde yaşama geçirmeyi başardıklarını, uygulayan hemen hemen tüm ülkelerin ciddi bir sağlık hizmet eksikliği ve ciddi maddi kayıplar yaşayarak sonuçta bu projeden vazgeçtiklerini de biliyorduk. ‘Evet biz yanlış yaptık’ demenin pratik bir ifadesi Peki, biz biliyorduk da AKP hükümeti bilmiyor muydu? Şüphesiz en az bizim kadar onlar da biliyordu. AKP iktidarı gibi geçmişte ülke yönetme deneyimi olmayan iktidarlara zaman ve geçici itibar kazandırma açısından önemli bir projeydi. Bu projenin son halkası olan şehir hastaneleri artık sonun başlangıcına gelindiğinin göstergesidir. Süreci değerlendirecek olursak 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı teşkilatında değişiklik yapıldığında TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak yine karşı çıkarak hatta işyerlerimizde ve alanlarda bunu görünür kılmaya çalıştık. Ancak sonuçta bir meslek örgütünün siyasi bir kararı engelleme şansı ne yazık ki antidemokratik bir ülkede hiç de kolay değildir. Bu projenin son aşaması olan şehir hastanelerinden sonra, AKP sistemin sürdürebilir olmadığını görünce bir nevi kendi içinde bir geriye dönüş yaşamaya başladı. Sağlık Bakanlığı teşkilatında 6 yıl sonunda gidilen değişiklik ‘evet biz yanlış yaptık’ demenin pratik bir ifadesidir.” Yıllar sürecek büyük tahribat Dr. Samet Mengüç, “Asker hekimler konusunda aldığımız kararlar yanlıştı deyip yeniden asker hekim yapılanması konusun da arayışlara başlamak ‘evet biz yanlış yaptık’ demenin bir diğer ifadesidir. Ancak bu zorunlu geriye dönüşlerle Sağlıkta Dönüşüm Programı terk edilmiyor, programın ana hedefi olan piyasalaştırılmaya, güvencesiz çalıştırılmaya, ucuz işgücü sağlamaya devam ediliyor. Bu proje belki de yıllarımızı alacak şekilde yarattığı tahribatlarla tarihin raflarına kaldırılma sürecine girmiştir diyebilirim” diye konuştu. n YARIN: Paran kadar sağlık C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle