22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Bibi’ye üç saat ‘rüşvet’i sordular İsrail siyasetini sarsan rüşvet skandalının odağındaki Başbakan Benyamin (Bibi) Netanyahu, önceki akşam Kudüs’teki rezidansına gelen polislerce üç saat boyunca sorgulandı. Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre “işadamlarından hediyeler aldığından şüphelenilen” başbakanın sorgusunu yolsuzlukla mücadele birimin den memurlar gerçekleştirdi. İsrail medyasındaki haberlere göre Bibi, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder gibi zengin İsrailli ve yabancı işadamlarından on binlerce dolarlık hediyeler almakla suçlanıyor. İddiaları 8 aydır gizlice araştıran ve 50 kadar tanıkla konuşan polisin yeni elde ettiği belgelerin ardından başsavcının resmi soruşturma başlatacağı söyleniyor. Astana süreci dikenli12 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM:BAHADIRAKTAŞ Çarşamba 4 Ocak 2017 Suriye’de çözüm umutlarını canlandıran Kazakistan’daki barış görüşmelerinin geleceği Şam’ı ateşkese uymamakla suçlayan muhaliflerin boykot tehdidiyle karşı karşıya Suriye’de, MoskovaAnkara garantörlügünde geçen hafta varılan ateşkes bir haftayı doldurmadan kritik bir sürece girdi. Ordu ve müttefiklerinin ateşkese uymadığını savunan ÖSO bünyesinde de yer alan muhaliflerden yaklaşık 10 grup bu ay sonu Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılması planlanan barış görüşmelerine yönelik hazırlık sürecini boykot etmekle tehdit etti. Ateşkes anlaşmasına imza atan muhalif grupların da yer aldığı savunulan ortak bildiride, İran’a da vurgu yapılarak “rejim ve müttefikleri pek çok ihlâlde bulundu. İsyancı gruplar Astana görüşmeleriyle ilişkili olan tüm tartışma, hazırlık konuşmalarını dondurduklarını duyuruyor” ifadeleri yer aldı. Ayrıca “muhaliflerin kontrolündeki topraklara başta Barada Vadisi ve Doğu Guta olmak üzere rejim ve müttefiklerinin saldırıları sürerse ateşkesten de ayrılacağız” denildi. Su havzası mücadelesi Suriye’de yeni yıl için barış umudu doğuran genel ateşkes kararı ve siyasi ayağı olarak görülen RusyaTürkiyeİran inisiyatifi ile gerçekleştirilecek Astana görüşmeleri kırılganlığını koruyor. Ateşkese sahada genel olarak uyulduğu duyurulurken diğer yandan da son dönemde özellikle Şam yakınlarında su havzasının bulunduğu Barada Vadisi’nde, eski adı El Nusra olan Fetih el Şam Cephesi’nin de aralarında bulunduğu cihatçı grupların elindeki alanın ordu tarafından bombalandığı, taraflar arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı haberleri de basına yansıyor. Suriye yönetimi 2011’den bu yana şiddetin sürdüğü Suriye’de on binlerce çocuk temel ihtiyaçlardan yoksun yaşam savaşı veriyor. başkent Şam’ın su kaynağına zehir katıldığını, şebekenin cihatçıların saldırılarının hedefi olduğunu, binlerce kişinin susuz kaldığını duyururken stratejik bölge için kıyasıya mücadele sürüyor. Hizbullah kuşattı Zehirleme iddialarını reddeden cihatçı gruplar son iki haftadır bölgeye yönelik ordunun yoğun bombardımanın sürdüğünü, Şam yönetimi müttefiki Hizbullah milislerinin çevrelerini kuşattığını belirtiyor. Suriye’de ateşkes 29 Aralık gecesi yürürlüğe girmişti. BM Güvenlik Konseyi de ateşkes anlaşmasıyla ilgili Rusya’nın sunduğu tasarıyı 31 Aralık’ta oy birliği ile kabul etmişti. Nusra ve IŞİD ateşkes anlaşmasının dışında tutuluyor. Rusya Savunma Bakanlığı “ılımlı muhalif yapılarla” ateşkese varıldığını söylerek ÖSO yapısının birleşenlerinden de olanların bulunduğu 7’sinin ismini şöyle duyurmuştu: Feylak el Şam, Ahrar’uş Şam, Ceyş’ül İslam, Suvar el Şam, Ceyş’ül Mücahidin, Ceyş İdlib, Şamiye Cephesi. Bu örgütlerden Ahrar’uş Şam ve Ceyş’ül İslam (İslam Ordusu), ÖSO çatısı altında değil. Ahrar’uş Şam’dan kimi isim anlaşmaya bazı şerhleri olduğunu ve imzalamadıklarını söylemişti. Aşçılıktan Suriye’de savaşa... Suriye’de YPG güçlerine katılan bir Britanya vatandaşının, Rakka’ya yönelik operasyon sırasında geçen ay IŞİD’le çatışmada öldüğü belirtildi. Independent gazetesine göre, 20 yaşındaki Ryan Lock geçen ağustos ayında ailesi, arkadaşlarına “Türkiye’ye tatile gidiyorum” dedi. Askeri geçmişi bulunmayan, eski bir aşçı olan Lock, 31 Ağustos’ta ise Facebook hesabından Kobani yolunda olduğunu söyleyerek “Türkiye’ye gittiğim konusunda yalan söyledim. Size bahsetmediğim için özür dilerim. Hepinizi seviyorum, 6 ay içinde döneceğim” mesajı paylaştı. Lock’un 21 Aralık’ta öldüğü iddia edildi. Valls: Türkiye’nin AB üyeliğine karşıyım Avrupa’da geçen yıl aralarında Britanya, Avusturya da olmak üzere kimi ülkede seçim süreçlerinde Türkiye’nin AB üyeliği de konu olurken aynı politika Fransa’da bu yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeminde de yer alacak gibi. Fransa’da nisan ayında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri için Sosyalist cepheden aday adaylığını koyan eski Başbakan Manuel Valls dün programını açıkladığı konuşmasında Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu söyledi. Brexit için geri sayımda istifa Britanya’nın AB’den ayrılma süreci, yani Brexit yaklaşırken ülkede sürpriz bir istifa yaşandı. Britanya’nın AB Büyükelçisi Sir Ivan Rogers görevinden ayrıldı. Eski Başbakan David Cameron tarafından 2013’te görevlendirilen ve görev süresi yıl sonunda dolacak olan Rogers’ın, martta başlaması beklenen Brexit sürecinde kritik rol üstlenmesi bekleniyordu. Dışişleri Bakanlığı Rogers’ın istifa nedeni hakkında henüz yorum yapmadı. Rogers, geçen ay Brexit sonrası AB ile bir ticaret anlaşmasına varılmasının on yılı bulabileceği ve buna rağmen anlaşmanın başarısız olma ihtimalinin bulunduğunu söylemiş, hükümetse anlaşmanın 2 yılda sağlanacağında ısrar etmişti. Hint yargısından ‘laik seçim’ kararı Hindistan’ta Yüksek Mahkeme, siyasetçilerin seçimlerde din veya kast temelli kampanya yürütmesini yasakladı. 1996’da yapılan bir başvuruyu nihayet karara bağlayan mahkeme, anayasadaki laiklik ilkesinin korunması gerektiğini savundu. Kararda, “Laik bir eylem olan seçim sürecinde hiçbir siyasetçi kast, mezhep ya da din adına oy isteyemez” denildi. Kazanan adayın dini duygulara seslendiğinin tespit edildiği seçimlerin iptal edilmesi kararlaştırıldı. Hindistan’da çoğu parti, adaylarını dinlerine ve bağlı oldukları kasta göre seçiyor. Başbakan Narendra Modi’nin partisi de yıllardır Hindu milliyetçisi politikalar güdüyor. Pekin’e Kim’li mesaj Trump, K. Kore’nin nükleer kıtalararası balistik füzelere sahip olmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Çin’in Pyongyang politikasını eleştirdi Kuzey Kore lideri Kim Jongun’un yeni yıl mesajında “nükleer füze başlıklı kıtalararası balistik füze yapımının son aşamasındayız” yönündeki açıklamasına ABD’nin müstakbel başkanı Donald Trump’tan tepki geldi. Trump twitter mesajında “böyle bir şey olmayacak” diyerek Pyongyang’a meydan okudu. Kuzey Kore’nin füzelerinin ABD’ye ulaşacak hale gelmesine izin vermeyeceklerine atıfta bulundu. Ancak kimi yorumda Trump’ın mesajıyla Kuzey Kore’nin ABD’ye ulaşacak füze sahibi olmasına mı yoksa nükleer güç haline gelmesi olasılığına mı izin vermeyeceği konusunun net olmadığına dikkat çekildi. ‘Çin servet alıyor’ Halihazırda koltuğa oturmadan, yeni dönemde WashingtonPekin arasında yüksek tansiyonlu ilişkilerin olacağı sinyali veren söylemleriyle dikkat çeken Trump, Kuzey Kore’ye tepki gösterirken bu ülkenin yakın müttefiki Çin’i de tartışmaya kattı. Yine tweeter üzerinden “Çin tek taraflı bir tica TRUMP’IN KÂRLI YILBAŞISI ABD’nin müstakbel başkanı Trump’ın kendisine ait otel bünyesinde olduğu savunulan Palm Beach, Florida’daki MaraLago kulübünde düzenlenen, eşiyle katıldığı yılbaşı partisinin biletlerinden en az 420 bin dolar gelir elde edildiği habeleri tartışma yarattı. Başkanla tanışma imkânı sunan partinin biletleri kulüp üyelerine 525, misafirlerine 575 dolardan satıldı. Partiye 800’ü aşkın kişi katıldı. Trump’ın iş ilişkilerinin başkanlık koltuğuna oturmasıyla çıkar çatışmasına yol açabileceği eleştirileri yüksek sesle dile getiriliyor. ret sayesinde ABD’den devasa boyutlarda para servet alıyor. Ama Kuzey Kore konusunda yardım etmiyor. Çok güzel!” ifadesini kullandı. Trump’ın Pyongyang çıkışı Seul tarafından memnuniyetle karşılanırken Çin’den tepki gecikmedi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, “nükleersiz yarımadaya yönelik bağlılığımız sürüyor, umarız ilgili taraflar tansiyonun artmasına yol açacak söylem ve hareketlerden kaçınır” açıklaması yaptı. Cezaevindeki dehşetin duyulmasıyla birlikte yakınlarından haber almak isteyen onlarca kişi bölgeye akın etti, zaman zaman polisle gerginlik yaşandı. Kanlı isyan sonrası firar ettiler Brezilya’nın Manaus eyaletinde önceki gün bir cezaevinde meydana gelen şiddet olaylarında 56 mahkumun yaşamını yitirmesinin yankıları sürüyor. Mahkumların çoğunun başının kesildiği de gelen bilgiler arasında. Vahşete ilişkin kimi yerel kaynaklar cezaevinde rakip uyuşturucu çeteleri arasında yaşanan kavgayı gösterdi, kimi ise mahkumların isyan başlattığını, olaylardan faydalanan 184 mahkumun firar ettiğini duyurdu. Yetkililer dün itibarıyla 40 mahkumun yakalandığını, rehin alınan 12 gardiyanın da kurtarıldığını açıkladı. Firari kimi mahkumun ise selfie çekerek sosyal medyadan paylaşması da dikkat çekti. ABD Kongresi’nde ‘etik’ tartışmaSI Washington siyaset sahnesi Donald Trump dönemine hazırlanırken ABD Kongresi’nde üyeler hakkında soruşturma açılmasını zorlaştırılacak, Etik Komite’yi işlevsiz hale getirecek bir tasarının dün Temsilciler Meclisi’nden geçmesi tartışma yarattı. Tasarı Cumhuriyetçi üyelerin oylarıyla kabul edildi. Kongre üyeleri hakkında görevi kötüye kullanma, rüşvet iddialarına yönelik partiler üstü, tarafsız bir soruşturmanın önünü tıkayacağı gerekçesiyle tasarıya Demokratların yanı sıra Cumhuriyetçi kanattan kimi isimden de sert muhalefet yükseliyor. Yasalaşması için Kongre’nin iki kanadı, hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da kabul edilmesi gereken tasarıya tepki gösterenlerden biri de Cumhuriyetçi Partili müstakbel başkan Trump. Konuya ilişkin dünkü tweetinde Trump, “Kongre Bağımsız Etik Komitesi’ni zayıflatmak zorunda mı? Vergi reformuna, sağlık ve daha önemli konulara odaklanın” dedi. Altüst akıl rasyonel akıl Nasıl bir talihin azizliğiyse artık, 2017’ye girerken içimize su serpecek tek şey var: ‘Yalnız değiliz’! Rasyonel akıl bir tek bizde yitip gitmiş değil. ABD’de bu yılki başkanlık seçimleri sürecinde adeta bir ‘akıl yitimi’ yaşadı. Yaratılan ve üstelik haklılık payları eksik olmayan ‘Donald Trump’ algısı için demiyorum. 8 Kasım’ın mağlubu Hillary Clinton ve Demokratik cephede dizilen Amerikan kurumsal aklı için de söylüyorum. HHH İki aydır Amerika Rusya ile yatıp kalkıyor. Ve mevzu bizlerin yakından tanıdığı ‘dış mihrak’ histerisine dönüştü. Aslında Amerikalılar için yeni değil. İkinci Dünya Savaşı’nın ‘Joe Amca’sı Soğuk Savaş’ta ‘Şeytani Stalin’e dönüşmüştü. Sovyet denizaltılarının Amerika kıyılarından ülkeyi işgale girişeceği temalı Hollywood yapımları boşuna çekilmemişti. Bu histeri 21. yüzyıl koşullarında siber savaşla yaşatılmakta. WikiLeaks sızıntıları malumumuz. ABD’de en çok Demokratik Parti ve Clinton’ı etkiledi. ‘Kirli çamaşırlar’ ortaya serildi. Eposta skandalı Libya’da, Suriye’de, siyasal İslamın kullanılmasındaki rolü anlamamızı sağladı. Demokratik Ulusal Komite ve Clinton’ın kampanya müdürü Joe Podesta’nın yazışmaları yalancılığı ve arzulanmayan solcu rakip Bernie Sanders’a nasıl çelme takıldığını gösterdi. HHH Seçim sonrası işin rengi değişti. ‘WikiLeaks sızıntıları’ üst başlığı yerini ‘Rus komplosu’na bıraktı, ‘Putin’in emriyle Rusya seçimimizi etkiledi’ kampanyasına dönüştü. Julian Assange’ın yalanlamaları, Moskova’nın kanıt talepleri fayda etmedi. Mesele Obama’nın soruşturma başlatması ve geçen hafta İç Güvenlik Bakanlığı ile FBI’nın raporuna vardı. 13 sayfalık raporda ‘Grizzly Steppe’ (Step Ayısı) operasyonuyla Rus istihbaratının 2015’ten itabaren ABD seçimlerine yönelik siber hareketlerine yer verdi. Rus istihbaratçılara ait olduğu öne sürülen IP adresleri, yazılım kodları yer aldı. Art niyetli yazılımlar içeren epostalar yoluyla gizli bilgilerin elde edildiği öne sürüldü. Sonucu Obama’nın Rusya’ya son yaptırımları ve 35 Rus diplomatın ülkeden kovulması oldu. HHH Ancak uzmanlar rapordan ikna olmuş değil. Listelenen IP adreslerinin en az yüzde 30’unun kullanıcının yerini maskeleyen ‘proxy serverlar’ olduğu ve Washington Post’un da sahibi olan Jeffrey P. Bezos’un kuruculuğunu yaptığı Amazon ve Yahoo servis sağlayıcılarından idare edildiğini anımsatıyorlar. Ama bir de Amerikan medyası var. New York Times ve WP gibi gazeteler istihbarat yetkililerinin ‘Rusya’nın Trump’ın seçilmesine yardım ettiği’ fısıltılarını ‘kesinlik’ üzerinden haberleştiriyor. WP’nin en son ‘Rus bilgisayar korsanlarının art niyetli yazılım kodu ile Vermont eyaletindeki elektrik dağıtım şirketine sızdıkları’ haberi örneğin, Amerikan gazeteciliği için tam bir skandal. Haberde Vermont valisi ve senatörlerinin ‘Rusya’nın kış ortasında Amerikalıları elektriksiz bırakmaya çalıştığı’ beyanları vardı ama Burlington Elektrik şirketine soran olmamıştı. Burlington sonunda tüm bilgisayarlarında arama yapıp art niyetli yazılımı sadece elektrik şebekesine hiç bağı olmayan bir dizüstü bilgisayarda bulduğunu duyurdu. ‘Rus parmağına’ dair tek kanıt da yoktu. Haber bir suç mahalinde bir Kalaşnikof bulundu diye ‘fail Rus’ demek gibi bir şeydi. HHH WP ‘utangaç’ bir düzeltme yaptı yapmasına. Ama olay ‘Rusya ile ilgili ne yazsak gider’ zihniyetinin tezahürü. Hakikatler, somut kanıt yerine demogoji ve manipülasyonun hâkimiyetinin her yerde geçer akçe kılındığının. Geçmişte nükleer silahlarını ve teknolojilerini yarıştırmış iki ülke arasında ‘siber savaş’ nedeniyle hiçbir olasılık dışlanamaz elbette. Gerçi ‘Rusya vakasının’ bizzat ‘CIA’nın operasyonu’ olduğunu iddia edenler eksik değil. Ama histerinin vardığı düzey ürkütücü. Amerikalıların sandık tercihini Rusya’ya bağlamak ne menem bir aklın ürünüdür? Yahut ‘sorunlu’ bir başkan olacağı anlaşılan Trump’ı Rusya politikalarını değiştirmeye meylediyor diye ‘Rusya’nın adamı’ ilan etmek? Aklıselim ve rasyonel akıl, işler yolunda giderken değil, işler çığrığından çıkınca lazım galiba. Aksi, ‘baş edememenin’ tezahürü. Rasyonel akıl değil ama altakıl, üstakıl, dijitalakıl, onlar her yerde var. ‘Putin’e hakarete’ 3 yıl hapis Eski Sovyet ülkesi Kazakistan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e hakaret etmekle suçlanan bir zanlıya üç yıl hapis cezası verildi. Sosyal aktivist, girişimci olduğu kaydedilen Sanat Dosov (46), sosyal medya hesabında Putin’e “terörist, faşist” dediği gerekçesiyle yargılanıyordu. Anayasanın “ulusal nefrete” teşviki yasaklayan maddesinden suçlu bulunan Dosov’un cezasını “sürgünde çekmesine” hükmedildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle