Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salı 24 Ocak 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU Tutuklu Cumhuriyetçilere Uğur Mumcu ödülü Ödül gecesinde arkadaşlarımızın Silivri’den gönderdiği mektup okundu CAN HACIOĞLU Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Tepebaşı Belediyesi’nin, suikast sonucu katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu adına bu yıl 24. kez düzenlediği ödül töreninde gazetemizin tutuklu yazar, çizer, yönetici ve çalışanlarına “Demokrasi” ödülü verildi. Gecede, tutuklu arkadaşlarımızın Silivri Cezaevi’nden gönderdiği mektup tutuklu çizerimiz Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart tarafından okundu. Mektupta, “Cumhuriyet gazetesi her karanlık dönemde, dürüst ve adil bir habercilik yaptığı, gerçeği olan biteni eğip bükmeden halka iletmeyi görev saydığı için baskıya, tehdide, ambargoya, hapisliklere, suikastlara maruz kaldı. Ama teslim olmadı, boyun eğmedi. Yine böyle bir dönemden geçiyoruz. Cumhuriyet gazetesi maziden aldığı tarihi sorumluluğunu yerine getirecek. Bu ödülü, cezaevinde tutulan gazeteci meslektaşlarımız adına alıyoruz” denildi. 24. Uğur Mumcu Ödülleri’nde gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Cumhuriyet Kitap Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetemizin muhabiri Ahmet Şık ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret iddiasıyla tutuklanan ve 8 gün tutuklu kalan gazetemizin kantin sorumlusu Şenol Buran’a “Demokrasi” ödülü verildi. Tutuklu arkadaşlarımız adına ödüllerini, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’den gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Akın Akalay’ın eşi Adalet Dinamit, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve gazetemizin okur temsilcisi Güray Öz’ün eşi Çağlayan Öz, gazetemiz çi zeri Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart, gazetemizin Yayın Kurulu Danışmanı Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel ve Cumhuriyet Kitap Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın kızı Elif Günay aldı. Silivri’den mektup var Tutuklu arkadaşlarımızın Silivri’den gönderdiği mektup tutuklu çizerimiz Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart tarafından okundu. Mektupta, “Sevgili dostlar, böylesi anlamlı bir ödüle değer gördüğünüz ve bizleri onurlandırdığınız için teşekkür ediyoruz. Ülkemiz ne yazık ki karanlık günlerin içersinde. Cezaevindeki gazeteci sayısı bakımından dünya birincisiyiz. Cumhuriyet gazetesi bu ülkenin en eski, en köklü, en saygın gazetesidir. Başlangıçtan beri Cumhuriyeti, demokrasiyi, özgürlükleri, laikliği, aydınlanmayı ve insan haklarını temel alan bir yayın politikasını benimsedi ve bu doğrultuda gazetecilik yapmaya çalıştı. Her karanlık dönemde, dürüst ve adil bir habercilik yaptı ğı, gerçeği, olan biteni eğip bükmeden halka iletmeyi görev saydığı için baskıya, tehdide, ambargoya, hapisliklere, suikastlara maruz kaldı. Ama teslim olmadı, boyun eğmedi. Yine böyle bir dönemden geçiyoruz. Cumhuriyet gazetesi maziden aldığı tarihi sorumluluğunu yerine getirecek ve iktidarı eleştirme, sorgulama, olan bitenden halkı haberdar etme görevini her koşulda yapacaktır. Bugün her siyasi görüşten, farklı gazetelere, sadece gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde tutuluyor. Bu ödülü, cezaevinde tutulan bu gazeteci meslektaşlarımız adına alıyoruz. Önümüzde anayasa değişikliği ile ülkemizin daha da baskıcı, diktatoryal bir yönetimin hukuki altyapısını oluşturma süreci var. Bu zorlu referandum sürecinde herkese ‘Hayır’lı günler diliyor, Silivri Cezaevi’nden kucak dolusu selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.” 24. Uğur Mumcu Ödül töreni sanatçı Rahmi Saltuk’un konseriyle son buldu. l ESKİŞEHİR ÖDÜL ALANLAR l Basın: Yalçın Bayer (Hürriyet), Alper Ateş (Bloombergh TV), Nazlı Çelik (Star TV). l Yılın sanatçısı ödülü: Tiyatro oyuncusu Gülriz Sururi l Yaşam boyu başarı ödülü: Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker. l Siyaset: CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan. l Bilim: Prof. Dr. Şahin Koçak l Hukuk: Avukat Celal Ülgen, avukat Sibel Önder, avukat Hüseyin Özbek. l Sanat: Berna Kafkas, Ali Rıza Tekin, Meryem Biçerli, Soner Erdoğmuş, Adem Yücel. l Çevre ve kent: Cengiz Türe, Halit Gürsoy. l Spor: Gülsena Karakuyulu, Busenur Sevük ve Eskişehirspor kalecisi Ruud Boffin. l Emek: Gökhan Durmuş (TGS) ile Siirt Maden kazasında yaşamını yitiren işçiler temsilen Bengin Kılınç, Fikri Özdemir, Suat Başaraner. ‘Gazeteciler süründürülüyor’ Kart: İçimden gelmiyor çizemiyorum “Türkiye’de Gazeteci Olmak Gaze teci Ölmek” etkinliğinde konuşan CHP Milletveli Utku Çakırözer darbe girişiminden sonra hapishanelerdeki şartların çok kötüleştiğini belirterek Silivri Cezaevi’nde ziyaret ettiği gazetemiz çizeri Musa Kart’ın ‘içimden gelmiyor çizemiyorum’ dediğini kaydetti. Tutuklu gazeteci ve yazarlarımızı ziyaret eden Çakırözer, onların Meclis’te Şafak Pavey’e yapılanlar nedeniyle üzgün olduklarını belirterek mesajlarını iletti. Kadri Gürsel: Basın özgürlüğünün alabildiğine baskılandığı, ifade özgürlüğünün cendereye alındığı, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı bu zor dönemde, hapisteki gazetecilerin ve gazeteciliğin mücadelesini diri tutma çabanızı şükranla karşılıyoruz... Gariptir hakkımızda hiçbir suç delili olmadığı için suçluyuz. Bir suç delili olmadığı için yargı süreci erteleniyor. Çünkü tutuklu kalmamız isteniyor. Tutuklu bir gazeteci ve basın özgürlüğü aktivisti olarak hepinizi selamlıyor ve mücadelenizde başarılar diliyorum. Güray Öz: Gazetecilik dayanışmadır. Biz, gazeteler ve gazeteciler olmadan ayakta duramayız. Gösterilen dayanışmadan mutluyuz. Sorguda hangi örgüte üyesiniz diye sorulduğunda, tek üye olduğumuz örgütün TGC olduğunu söyledik. Özgür olduğumda ilk işim Şafak Pavey’i ziyaret etmek olacak. Musa Kart: Herkesi kucaklıyoruz. Dayanışma için teşekkür ediyorum. Bülent Utku: Buraya ilk geldiğimizde saksağanlar ekmeği alıp kaçıyordu. Artık kaçmıyorlar, saksağanlar bile anladı neden ortada iddianame yok. M.Kemal Güngör: Bir an özce iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Bağımsız ve tarafsız yargının önüne çıkmak istiyoruz. Laiklik, hukuk devleti, özgürlükler, cumhuriyet ve demokrasi anayasa değişikliği saldırısı altında. Birlikte mücadele ederek püskürtmek lazım. Kadınların özel bir gücü var bu tür mücadelelerde. Hepimizin güçlü bir mücadele vermesi gerekiyor. Tek sesli bir Türkiye yaratıp muhalifleri susturmak istiyorlar. Yazar, çizer ve gazetecilere gözdağı veriliyor. Yine de umutluyuz. “Türkiye’de Gazeteci Olmak Gazeteci Ölmek!” etkinliği yapıldı “Türkiye’de Gazeteci Olmak Gazeteci Ölmek” etkinliğinin açılış konuşmasını yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, günümüzde gazetecilerin kitap yazma gibi çoğu hakkının elinde alındığını belirterek Türkiye’nin üzerinde korku perdesi olduğunu vurguladı. Olcayto “Bu topraklarda gazeteci olmak hep güç olmuştur. Resmi olarak kayıtlara geçen öldürülmüş 66 gazeteci var. Gazeteciler artık öldürülmüyor, hapishanelerde süründürülüyor” diye konuştu. TGC’nin her yıl düzenlediği “Türkiye’de Gazeteci Olmak Gazeteci Ölmek!” etkinliğinin üçüncüsü Burhan Felek Konferans Salonu’nda dün gerçekleştirildi. İlk oturumda konuşan Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Cumhuriyet gazetesini açtığında çoğu köşenin boş çıktığını belirterek “İnsanlara bilgi aktarma yönünde engeller çıkıyor. Bir yandan işsiz gazeteciler var bir yandan da mesleğini sürdürenler var. Mesleğini sürdürenler bunun ne kadar farkında bilmiyorum. Ekonomi sayfalarına baktığımda işadamlarına güzellemeler var. Bizim gazetecilikten anladığımız bu değil” ifadelerini kullandı. Milliyet Okur Temsilcisi Belma Akçura da gazetecilik mesleğinin biraz saygınlığını yitirdiğini belirterek “Kavramların Etkinliğe değişik medya organlarından çok sayıda gazeteci katıldı. içi boşaltıldı. Kamplaşma var. Başka bir meslektaşınız tarafından hedef gösterilebiliyorsunuz” diye konuştu. Apoyevmatini gazetesi sahibi Mihail Vasiliadis, “İçimizdeki gazeteciliği başkası öldürmeden biz öldürmeyelim. Gördüğünü olduğu gibi yazan bir gazeteci iş bulabilecek mi?” dedi. Agos gazetesi yazarı Pakrat Estukyan da olmak ve ölmek kelimelerinin birbirini tamamladığını dile getirerek, “Ahmet Şık, Mehmet Altan teröristse biz de potansiyel birer teröristiz. Ne kadar sahipsiziz” diye konuştu. İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hakikatin peşinde olanların ezilenle rin sesi olmaları gerektiğini belirtti. İkinci oturumda konuşan gazetemiz yazarı Aydın Engin, şu anki konuşmayı önceden tasarlarken ne kadar çok arkadaşının öldürüldüğünü fark ettiğinde ürktüğünü belirterek, “Abdi İpekçi’den öğrendim haberi 3 kere çek etmeyi. Uğur Mumcu ile aynı gün gazeteciliğe başladım. Eskiden gazeteciler satın alınırdı şimdi gazeteler satın alındı” dedi. Gazeteci Altan Öymen Türkiye’de gazeteciliğin zorlaştığını belirterek, “Hak ve hürriyetimiz sınırlandırıldı. Giderek de sınırlandırmalar artıyor” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Gazetecilik kıskaca alındı BİA Medya EkimKasımAralık ayını kapsayan 3 aylık gözlem raporunu açıkladı. Rapora göre; 1 Ocak itibarıyla 131 gazeteci cezaevinde. 7 gazeteci “hakaret” sanığı, 54 gazetecinin mal varlığına el konuldu. KHK ile 24 medya organı kapatıldı. Gazeteciliğin önündeki en büyük iki engelin ise iktidar ve yargı olduğu belirtildi. Raporda iktidarın güvenlik politikaları adı altında eleştirel haberciliği yok etme çabasına işaret edilerek, “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevi haline gelen Türkiye’de ifade özgürlüğü hakkı çiğnenen gazetecilerin haklarını koruma yönünde 6 aydır tek bir karar alınmadı” ifadeleri yer aldı. 131 gazetecinin cezaevinde olduğu belirtilen raporda, “gazetecilerin 81’inin FETÖ soruşturması kapsamında, 31 gazetecinin ise Kürt basınından tutuklandığı, gazetecilerin 18’inin hükümlü; 7’sinin ise halen yargılandığı ve 106’sınınsa soruşturma geçirdiği” bilgisi yer aldı. Rapora göre; en az 8 gazeteci ve 1 gazete merkezi saldırıya uğradı. 105 gazeteci sosyal medyada tehdit edildi. 2 gazetecinin sosyal medya hesapları saldırı gördü. 12 yayın yasağı kararı Aynı dönemde 21’i KHK ile kapatılan medya organlarında çalışmış olanlar, 4’ü de uluslararası medya temsilcisi olmak üzere 41 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. En az 12 yayın yasağı veya geçici yayın yasağı kararı verildiğinin belirtildiği raporda, 8 internet haber sitesinin sansür edildiği, KHK ile 24 medya organının kapatıldığı, 54 gazetecinin mal varlığına el konulduğu, uluslararası medyadan iki gazeteciye Türkiye’ye giriş yasağı uygulandığı, 1 gazetecinin sürekli basın kartının yenilenmediği; 2’sinin basın kartının iptal edildiği kaydedildi. Gazetecilere yönelik saldırı davalarında bir gelişme olmadığına dikkat çekilen raporda şu ifadeler yer aldı: “Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerine ilişkin Umut Davası, AYM’nin üç sanıkla ilgili ihlal tespit etmesiyle yeniden görülecek. Musa Anter cinayeti, tanık ifadelerinde tıkandı. Gazeteci Cihan Hayırsevener’in öldürülmesiyle ilgili 7 yıllık dava yeniden görülecek. Agos gazetesine, siyah çelenk bırakıp “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyenler beraat etti.” haber 11 Tarihi tecrübelere dayanarak ‘Hayır’ Halkoylamasına sunulacak anayasa değişiklikleri, Meclis’teki çoğunluk partisinin, hükümetin ve devletin başında aynı kişinin olmasını öngörüyor. Bu, tek adam iktidarı ve partiyle devletin bütünleşmesi demek. Önümüzdeki halkoylamasında AKP ve MHP’ye oy veren seçmenlerin bir kısmı eğer “hayır” oyu verecekse ya da sandığa gitmeyecekse, bu nedenden gitmeyecek. Hayır oylarının önde gelmesi, AKP ve MHP seçmenlerinin bir kısmının parti ve devlet bütünleşmesinin ve bir kişinin elinde bu kadar büyük güç toplanmasının herkes için tehdit oluşturacağının bilincine vararak oy kullanmalarına bağlı olacak. Rejim değişikliği veya sistem değişikliği mi olacağını tartışmanın anlamı yok. İkisi de aynı kapıya çıkıyor. Devletin bütün kurumlarının ve siyasal yetkilerinin bir kişinin eline teslim edilmesinin herkes için bir tehdit oluşturacağını önümüzdeki iki ay zarfında ısrarla her türlü kanaldan ifade etmek gerekiyor. Sadece siyasal ve kültürel konularda değil, iktisadi gelecek açısından da bu güç yoğunlaşması geleceğin belirsizleşmesi ve keyfi yönetimin yarattığı istikrarsızlığı artırma tehdidini içinde barındırıyor. İktidarın bütünüyle kendisine teslim edildiği kişinin iyi veya kötü olmasının, niyetinin şöyle veya böyle olmasının çok ötesinde bir tehdit söz konusu. Bu tehdit, gücün bu denli yoğunlaştığı, merkezileştiği ve daha fazla özerkleşerek mutlaklaştığı bir yönetim yapısında, sadece muhaliflerin değil, kendini iktidarın yanında görenlerin de her an keyfi bir uygulamanın, keyfi bir kararın mağduru olma endişesi içinde yaşamaya mahkum olmalarıdır. Önerilen anayasa değişikliği, bu anlamda, hukuk devletinin temelini oluşturan temel güvencelerin herkes için pamuk ipliğine bağlı olması anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı ve parti başkanı olarak iki koldan üst yargı kurumlarının üyelerinin tamamını zaman içinde kendisi atayacak olan bir kişinin karşısında hukuk devletinin kurallarını kim koruyacak? Meclis’in mostralık bir kuruma dönüştüğü sistemde, denetim nasıl yapılacak? Parti ve devlet bütünleşmesinin, bütün güç ve yetkilerin tek bir merciide toplanmasının temel hak ve hürriyetleri nasıl kısıtladığı, iktidarın hoşuna gitmeyen kişi ve çevrelerin nasıl sürekli tehdit altında yaşamak zorunda bırakıldığı konusunda ülkemizde büyük bir tarihi tecrübe var. Bunun askeri darbe sonrası yaşanan diktatörlük dönemleri, tek parti rejimi ya da çoğunluk partisi diktası biçiminde tecelli etmiş farklı versiyonlarını biliyoruz. Herkesin siyasal meşrebine göre kendini mağdur hissettiği versiyon farklı olsa da, bu tekinsizlik ortamının, mağduriyet ve baskıların üzerinde yükseldikleri zemin hep aynıydı. Keyfi yönetimlerin ortak paydası, bütün güç ve yetkilerin bir merciide toplanmasıydı. Bunun seçimle onaylanıyor olması, güç yoğunlaşmasından kaynaklanan keyfi yönetim riskini ortadan kaldırmıyor. Değişiklikler, Türkiye’de farklı biçimlerde tecrübe edilmiş olan bu güç yoğunlaşmasının yeni bir versiyonunu getiriyor. 7 Haziran seçimlerinde, AKP’nin ilk kez Meclis’te çoğunluğu kaybetmesine neden olan birçok etmen arasında, bu partiye oy vermiş olanların bir kısmının cumhurbaşkanının parti başkanı gibi meydanlara inmesi, başkanlık rejimi için kampanya yapmasına karşı duydukları tepki de vardı. “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı etkili olmuş ve AKP seçmeninin bir kısmı bu projeye karşı çıkan partilere oy vermiş, bir kısmı sandığa gitmemişti. Sonra “ya ben ya kaos” stratejisinin nasıl hayata geçirildiğini ve ürkütülen seçmenin geri kazandırıldığını biliyoruz. Şimdi 2015 yaz ve sonbahar aylarını kat be kat aşan bir kaos ortamında ve idarenin temel hak ve özgürlükleri keyfi biçimde kısıtlama imkânına sahip olduğu OHAL yönetimi koşullarında anayasa değişikliğine “hayır” oyu vermesi için AKP ve MHP seçmenlerini ikna etmek çok daha zorlu bir çaba gerektiriyor. “Hayır” oyu vermeye zaten kararlı olan seçmenlerin omuzlarında büyük ve ağır bir sorumluluk var. AKP ve MHP seçmenlerini, önerilen değişikliklerin sadece muhalifler değil, iktidarın bugün makbul gördüğü kesim, kişi ve çevreler için de büyük bir güvensizlik getirdiğini anlatmak. Bunu yapmak için elimizde farklı birçok tarihi tecrübe var. Yeter ki bütün bu tecrübelerin ortak paydasını açık ve net biçimde ortaya koymaktan imtina etmeyelim. l Parlak’a 27 yıl hapis İSTEMİ Haber dili suçlama konusu yapıldı MAHMUT ORAL Diyarbakır’da yayımlanan Silvan Mücadele Gaze tesi İmtiyaz Sahibi Ferhat Par lak hakkında “Suç işlemeye alenen tahrik etme”, “Suçu ve suçluyu övme”, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik Ferhat Parlak etme”, “Halkı kanunlara uymamaya tahrik”, “Örgüt propagandası yapma” ve “Örgüt üyesi olma” suçlamasıyla 27 yıl hapis istemiyle da va açıldı. Parlak’ın haber dilinin suç konusu edildiği iddianamede, Parlak’ın asker ve po lisler için “yaşamını yitirdi”, silahlı YDGH’liler için “eylemci”, gürültü eylemine katılanla rı “sivil halk” olarak ifade etmesi suç sayıldı. Son yıllarda gazeteciliğin suç haline geldiğine dikkat çeken Parlak, “Yani artık silah ve bomba neyse hükümetin gözünde de gazetecilik odur. Tarafsız bir gazeteci olarak benim yapacağım daha fazla demokrasi için gerçeğin peşine düş mek ve bu gerçekleri halka sunmaktır” dedi. C MY B