25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 19 Ocak 2017 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 Dört kişiden üçü ‘kriz var’ diyor Kadir Has Üniversitesi’nin araştırmasına göre kamuoyunun yüzde 38.7’si ekonomi politikalarını başarılı bulurken yüzde 71.7, Türkiye’de ekonomik kriz olduğunu düşünüyor Kadir Has Üniversitesi’nin araştırmasına göre toplumun büyük bir kısmı Türkiye’nin ekonomik açıdan kötü durumda olduğunu ve ülkede ekonomik kriz yaşandığını düşünüyor. Üniversitenin Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından gerçekleştirilen “Türkiye SosyalSiyasal Eğilimler Araştırması”nın 2016 sonuçları yurttaşın ekonomi gidişatından hoşnut olmadığını gösterdi. Buna göre kamuoyunun sadece yüzde 38.7’si hükümetin ekono mi politikalarını başarılı bulduğunu belirtirken, yüzde 71.7’si Türkiye’de ekonomik kriz olduğunu düşünüyor. Hükümetin ekonomi politikaları özellikle kendi parti tabanı tarafından başarılı görülmekle birlikte, muhalefet partilerinin tabanları ekonomi politikalarını başarısız buluyor. “Sizce Merkez Bankası yönetimi siyaset etkisinden bağımsız olmalı mı” sorusuna ‘evet’ diyenlerin oranı ise ilginç şekilde geçen yıla göre yüzde 5 azalarak yüzde 62.4’e gerilemiş görünüyor. “Türkiye SosyalSiyasal Eğilimler Araştırması”, 716 Aralık 2016 tarihleri arasında Türkiye nüfusunun genel temsiliyetine sahip 26 kent merkezinde ikamet eden, 18 yaş ve üzeri bin kişi ile yüz yüze olarak politika, ekonomik gelişmeler, toplumsal ilişkiler, Türkiye ve uluslararası gündem konularında soruları içeren anket ile gerçekleştirildi. ‘OHAL uzatılmasın’ Araştırmaya göre 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan lardan sonra olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesini destekleyenlerin oranı yüzde 59.8. Kamuoyu OHAL ilan edilmesini onaylıyor, ancak süresinin uzatılmasına karşı çıkıyor. “Mevcut OHAL süresinin uzatılması gerektiğini düşünüyor musunuz” sorusuna “Hayır” yanıtını verenlerin oranı yüzde 48.5. OHAL kapsamında basına getirilen sınırlamalar kamuoyunun yüzde 41.7’si tarafından onaylanırken, yüzde 44’ü tarafından doğru bulunmuyor. Anke te göre ‘Başkanlık Sistemi’ni isteyenlerin oranı ise sadece yüzde 32. Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğini düşünme oranında da önemli düşüş gözlemlendi. Oran yüzde 38.3’ten yüzde 27’ye geriledi. Geçen yıl yüzde 62.4’lük oran ile vatandaşın en güvendiği kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bu yıl polis teşkilatıyla birlikte en güvenilir ikinci kurum oldu. Ordu ve polis teşkilatına olan güvenin oranı yüzde 47.4 ile eşit gerçekleşti. l Ekonomi Servisi Büyüme hedefi 3 yıl tutmayacak Fitch de notu düşürürse bankalar Türkiye’yi halen yatırım yapılabilir seviyede tutan Islamic International Rating Agency’yi kullanabilecek. BDDK’den Fitch öncesi önlem Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in değerlendirmesi öncesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (BDDK) önemli bir adım geldi. Bankalar yabancı para varlıkları risk ağırlığı hesaplamada artık Islamic International Rating Agency’yi kullanabilecek. Fitch 27 Ocak’ta ülke notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına çekerse Türkiye her üç kredi derecelendirme kuruluşundan da yatırım yapılabilir ülke notunu kaybetmiş olacak. Bu da banka ların yurtdışı borçlanma maliyetlerini artıracak. Böyle bir durumda bankaların sermaye yeterlilik oranının (SYR) 100140 baz puan arasında düşeceğini söyleyen Garanti Yatırım analistleri “Ancak BDDK bankalara Islamic International Rating Agency’yi baz alma imkânı sundu. Bu rating kuruluşu ise Türkiye ile ilgili son değerlemesini Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyenin üstünde tutuyor. Dolayısıyla, bankalar bu imkânı kullanıp SYR’lerini güçlü tutmaya devam edebilecekler” dedi. l Ekonomi Servisi Hükümetin OVP’de yer alan büyüme tahminlerini iyimser bulan ekonomistlere göre büyüme 2016, 2017 ve 2018’de hedefin altında kalacak. Türkiye ekonomisinin 2018’e kadar olan dönemde hükümetin tahminlerinden daha yavaş bir hızda büyümesi bekleniyor. Reuters’ın 34 ekonomistin katılımıyla gerçekleştirdiği ankete göre büyüme 2016’da yüzde 2.3, 2017’de yüzde 2.8, 2018’de ise yüzde 3.2 olacak. Hükümetin ekimde açıkladığı Orta Vadeli Plan’da (OVP) 2016’da gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 3.2 büyü yeceği tahmin edilmiş, 2017’de yüzde 4.4, 2018’de ise yüzde 5 büyüme öngörülmüştü. Belirsizlik nedeniyle yatırımlar geçen yılın ikinci yarısından itibaren beklemede. Ekonomi yetkilileri de yatırımcıların önemli bir bölümünün planlanan yatırımlarını referandum sonrasına ertelediklerini belirtiyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) aralık ayı başında GSYH’nin hesaplama yönteminde revizyona gitmiş, buna rağmen ekonomi 2016’nın üçüncü çeyreğinde yüzde 1.8 daralmıştı. Berenberg ekonomisti Wolf Fabian Hungerland ise Türkiye ekonomisinin 2016’da yüzde 1.6 büyümesinin ardından 2017’de yüzde 0.1 daralacağını tahmin ediyor. Türkiye’de ekonomik faaliyetin gelecek birkaç yılda ‘kayda değer’ şekilde kötüleşmesinin beklendiğini ve bu duruma TL’deki değer kaybı ve ‘sancılı’ cari açık düzeltmelerinin eşlik edebileceğini söyledi. l Ekonomi Servisi İhracatta rekabetçi kur 3.50 Merkez’den yeni hamle Merkez Bankası’nın TL likiditesine yönelik sıkılaştırma hamleleri sürüyor. Bankacılar arasında swap olarak da anılan TL depoları karşılığı döviz depo ihalesinde 1 hafta vadede yaklaşık 500 milyon dolar verdi. İhaleye 611 milyon dolarlık teklif gelirken Merkez, ihalede TL faiz oranını yüzde 8, dolar faiz oranını yüzde 0.75 olarak belirledi. ‘Kalıcı olmaz’ Bu adım TCMB’nin bankalara TL karşılığı önceden belirlenmiş bir vadede döviz sağlaması, vade sonunda da ilgili miktarların yeniden iadesi olarak biliniyor. Hamlenin piyasada etkisi ise sınırlı oldu. Dolar/TL 3.78 civarında seyretti. IşıkFX Başanalisti Gizmen Nalbantlı “Uygulanan politikalar kısa vadede kurun ateşini biraz alsa da asıl sorun eksi reel faizler. Gelişen ülkeler arasında tek eksi reel faiz veren ülkeyiz. Faiz artırımı ile bu pozitife geçmediği sürece TL’de kalıcı bir değerlenme görmemiz pek mümkün görünmüyor” dedi. Destek Yatırım Araştırma Müdürü Murat Tufan ise “24 Ocak’ta TCMB’nin faizleri sabit bırakıp faiz silahını en sona saklayacağı mesajını vereceğini düşünüyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: 2016’da Türkiye’nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Ekonomide güven ve istikrar olmazsa olmazımız Ahmet Kırman Şişecam’dan 400 milyon TL yatırım Şişecam Topluluğu, yaklaşık 400 milyon TL’lik yatırımla cam elyafı üretim tesisi kuruyor. Balıkesir’de yapılması planlanan yeni yatırım Şişecam Topluluğu bünyesindeki Soda Sanayii AŞ tarafından gerçekleştirilecek. Söz konusu yatırımla, yıllık 60 bin tonun üzerine çıkmış olan Türkiye’nin cam elyafı ithalatının önemli ölçüde ikame edilmesi bekleniyor. İlk etapta yıllık 70 bin ton olarak planlanan cam elyaf yatırımının, 2018 ikinci yarısında devreye girmesi öngörülüyor. Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, “Topluluğumuz gerek yeni yatırımlar gerekse ortaklık ve satın alma hamleleriyle büyümeye devam ederek, ülkemiz için değer yaratmayı sürdürüyor” dedi. Kırman, bugün 21 bini aşkın çalışanı, 13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeye ulaşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir topluluk olduklarına dikkat çekerek, “Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisiyiz. Ayrıca düzcamda Avrupa’nın bir numarasıyız. Krom kimyasallarında dünya lideri olmamızın yanı sıra dünyadaki en büyük 10 soda üreticisi arasında yer alıyoruz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2016’nın oldukça zorlu bir yıl olduğunu belirterek, Türkiye’nin dünya dış ticaretinde yüzde 0.89 pay aldığını, 500 milyar dolar ihracat hedefi için bu payın en az yüzde 1.5 olması gerektiğini söyledi. Büyükekşi, TİM Yıllık Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada şu tespitlerde bulundu: 4 2016’da petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş, ihracat fiyatlarımızda gerilemeye sebep oldu. Bu nedenle ihracat kaybımız 3.5 milyar dolar oldu. Rusya ile yaşadığımız krizin yanı sıra Irak, Suriye ve Libya’da yaşanan çatışmalar nedeniyle ihracat 4.1 milyar dolar düştü. Parite kaynaklı toplam kaybımız ise 1.5 milyar dolar oldu. İhracatımızdaki toplam kayıp 2016’da 9.1 milyar dolar. Bu kayıplar olmasaydı 2016 yılı ihracatımız yüzde 5.5 artarak 151.7 milyar dolara çıkacaktı. 4 26 büyük terör olayı, darbe girişimi de dahil 2016’da Türkiye’nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. 4 2017’de dünya açısında tek bir risk olabilir. O da Trump’ın ne yapacağını kimse kestiremiyor. 4 2017’de büyüme beklentimiz yüzde 3.1, enflasyon tahminimiz de yüzde 9. 4 Döviz kurunun artmasından fayda sağlamıyoruz. Bizim için rekabetçi kur 3.5 TL’dir. Aşırı kur artışı olursa girdiler artıyor. l Ekonomi Servisi Pazarlıklar, savaşlar, ‘devrimler’ çağı Financial Times, “Davos Man” olarak bilinen küresel elitin (finans oligarşisi yüzde 1 de diyebiliriz) etkisinin kırıldığını düşünüyor. Foreign Policy’de Gillian Tett “Davos men çıplak” diyor. Wall Street Journal’a göre “Davos’un mesajı açık: Tüm dünya artık bir çarşı, tüm anlaşmalar, ittifaklar, ilişkiler yeni pazarlıkları bekliyor.” ABD’de, Ulusal İstihbarat Konseyi’nin (NIC), Küresel Eğilimler, İlerlemenin Paradoksları başlığıyla yayımlanan yeni raporu, “karanlık ve zor bir yakın gelecek” öngörüyor. Bunlar da bir başka “karanlık ve zor” dönemi anımsatıyor. Lenin, Emperyalizm... (1915) broşürünü yazarken, bir “paylaşım savaşları”, “proletarya devrimleri” çağına girildiğini düşünüyordu. Gerçekten de, kapitalizmin bir yapısal krizinin “küreselleşme dönemi” ilk “Dünya Savaşına” yol açarak çöküyordu. Bu çöküşün içinde, Rusya’da bir proleter devrimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun, halifeliğin, hâlâ adını koymakta çok zorlandığımız, büyük Ermeni “felaketinin” enkazlarının üzerinde bir bağımsız, Laik Cumhuriyet doğuyordu. 1929 mali çöküşünün ve “Büyük Bunalım”ın ardından, çok daha yıkıcı bir II. Dünya Savaşı yaşandı. Büyük Bunalım döneminde dünya halkları faşist diktatörlüklere, Yahudi Soykırımı’na tanık oldular. Geleceğin özeti NIC’nin raporu iki başlık altında toplanabilecek savlarını “Geleceğin Özeti” başlıklı giriş bölümünde sunuyor, sonra 235 sayfa boyunca bunları açıyor: Uluslararası düzlemde “1900’lü yılları andıran bir ‘güçler dengesi’ dönemine” geçildi, ülkelerin içinde toplumsal çelişkileri sertleşiyor. “Güçler dengesi” dönemine, ABD’nin dünya sorunlarına çözüm, gelişen kaosa düzen getirme kapasitesi zayıfladığı; “ABD egemenliği dönemi kapandığı” için giriyoruz. Bu dönemde Rusya ve Çin daha da cüretli davranmaya, kimi yerel hegemonya adayı güçler kendi çıkarlarını dayatmaya başlayacaklar. Rusya ve Çin, ABD’nin, gücünün sınırlarını, bir hata yapma, doğrudan çatışma yaratma risklerini artırma pahasına, giderek daha sık sınamak isteyecekler. Küresel ekonomik, siyasi, ekolojik (küresel ısınma) gibi sorunlarda uluslararası işbirliği daha da zorlaşacak. Devlet kapasitesi hâlâ önemli olmaya devam etse de işbirliği, rekabet alanlarında en etkili devletler, geleceğin en etkili aktörleri, dijital ağlara, ilişkilere, bilgiye, enformasyona dayananlar arasından çıkacak. ABD hegemonyası döneminin kapanması, ekonomik, siyasi, kültürel düzeni tanımlayan, gelişen olayları anlamlandıran realitenin kurulma ve denetlenme süreçleri üzerindeki tekelin de kırılmasını getiriyor: Böylece “farklı aktörlerin etkileriyle şekillenen birbirinden farklı ve birbiriyle rekabet eden realiteler oluşmaya başlıyor. Bu durum, dünya olaylarına, sorunlarına yönelik ortak anlamlandırma süreçleri kurmayı, mutabakat oluşturmayı giderek zorlaştırıyor.” Şimdi, büyük güçler 1900’lü yıllara damgasını vuran bu dinamikleri anımsayacak, yeniden öğrenmek zorunda kalacaklar. Devletlere gelince, yönetici seçkinler gelir dağılımındaki bozulmanın getirdiği toplumsal basıncı hissediyorlar. Batı ülkelerinde orta sınıfın içinin boşalması, karanlık,w kaygı verici toplumsal eğilimlere yol açıyor. “Uzun durgunluk”, “yeni teknolojik gelişmeler” işsizliği, yoksulluğu artırırken, küreselleşmeye, yönetici seçkinlere yönelik bir öfkenin ateşini de körüklüyor. Gittikçe azalan kaynakları paylaşmak üzere gelen, yerli halkın yaşam tarzı ve kültürüne yabancı göçmen nüfustaki artış, bu göçmenlerin ekonomiye kattıklarından yararlanamayan kesimler arasında tepki yaratıyor. Bu tepkiler, uluslararası düzendeki sorunları daha da ağırlaştıran, işbirliğini zorlaştıran ırkçı, ulusalcı eğilimlerin güçlenmesini hızlandırıyor. NIC raporu adeta “savaşlar ve devrimler” çağına giriyoruz diyor. Bu yıl, “Davos man” de, risk listesinin başına, gelir dağılımını, göç dalgasının basıncını, devletler arası çatışmaları koyuyormuş. KISA...KISA l İngiliz sivil havacılık şirketi Rolls Royce yabancı hükümet yetkililerine rüşvet verdiği gerekçesiyle ABD, İngiltere ve Brezilya hükümetlerine toplamda 800 milyon dolar ödeyecek. ABD Adalet Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre Rolls Royce suçlamaları kabul etti. Açıklamada, Çin, Tayland, Brezilya, Hindistan, Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Angola, Malezya, Nijerya ve Iraklı hükümet yetkililerinin şirketten rüşvet aldığı kaydedildi. l Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, 1915 Çanakkale Köprüsü için 4’ü Japon, 3’ü Çinli, 2’si Koreli, 1’i İtalyan olmak üzere 24 firmanın ihale dosyası satın aldığını söyledi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle