02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 19 Ocak 2017 10 Onuncu yılda kaçıncı mektup bu? Biliyorsun on yıldır sana çok mektup yazdım. Kimileri gazetede yayımlandı. Kimilerini yazdım, yayımlamadım. Bir sen, bir de ben okuduk. Bu onuncu yıl mektubu. Seni aramızdan çekip aldıkları o uğursuz 19 Ocak 2007’den bu yana 10 yıl geçti. 10 uzun, zorlu, acılı yıl... Mektup yazmak yüz yüze bulaşamadıklarınla konuşmaktır değil mi? On yıldır seninle ne çok konuştum, yani ne çok mektup yazdım, biliyorsun. Yalnız sana değil üçünüze çok mektup yazdım. Seninkiler yayımlandı. Ötekileri yayımlamadım. Sırf kendim okudum, bir de onlar... Onları tanımıyorsun. Biri Necmettin Büyükkaya. Ben ona “Kirvem” derim, o da bana... Sen tanımazsın. Benden sadece birkaç yaş küçüktü. Berbat bir öğrenci yurdunda başlayan arkadaşlığımız, Küçük Langa’da, bir kundura fabrikasının saya ustası Hamit Amca’nın evinin bodrum katındaki kiracıları olarak devam etti. Sosyalizmi birlikte keşfettiğimiz, senin kadar yakınım bir arkadaşımdı. Ahmed Arif’in dizelerinden fırlamış bir Kürt’tü. Hani şairin “Yakışıklı, iyi suvari” diye anlattığı Kürtlerden. Yakışıklıydı, doğru. Ata iyi biner miydi bilmiyorum. Sanmıyorum da. Ama “sosyalizm atı”na birlikte bindik ve hiç inmedik. 1984’te Diyarbakır Hapishanesi denen cehennemde başını cezaevi hamamının kurnasına vura vura öldürdüler. Haberi ben Berlin’deyken geldi. Tek başıma, gözyaşlarımı içime akıtarak kanal boyunda saatlerce yürüdüm. Alman faşistlerinin Rosa Lüksemburg’u öldürüp attıkları yerde, kanalın içine dikilmiş anıtının önünde dakikalarca durdum. Çiçek yoktu. Bir yeşil ot kopardım, anıta attım “Bu Necmettin için Rosa” diye mırıldandım. O gün bugün aklıma her düştüğünde, ki pek sık düşer, Necmettin’e mektup yazarım. Sadece onun ve benim okuduğum mektuplar... Üçüncüsü Mişel’dir. İzmirli Yahudi arkadaşım Mişel. Fransızca bildiği için sosyalizm konusunda Kirvem’e ve bana ha bire hava basan, ukala mı ukala, akıllı mı akıllı, yiğit mi yiğit bir Yahudi delikanlısıydı. Lyon’da bir trafik kazasında öldü. Annesi Rachel Teyze’ye haberi ben götürdüm. Rachel Teyzemin sözü kulağımdan hiç çıkmadı, “Ben oğlumu kaybettim, ama insanlık da Mişel’i kaybetti be Aydın oğlum.” Mişel’e de mektup yazarım. Çok sık değil, Necmettin ve sana yazdıklarım kadar çok değil, Ama yazarım işte. Sadece onun ve benim okuduğum mektuplar. Üçünüzü de yitirdim. Üçünüzü de benden çekip aldılar. Rachel Teyzem gibi konuşacağım: “Ben arkadaşlarımı kaybettim, ama ülkem ve insanlık seni, Kirvem’i ve Mişel’i kaybetti be!..” HHH Üçünüze de öylesine ihtiyaç var ki şu berbat günlerde. Mesela sen... Çıksan gene bir televizyona ya da bir panelde kürsüye çıksan ve konuşsan. Önyargıları Ege güneşi önündeki kar gibi eritsen; “Soykırım var mıydı, yok muydu? Anadolu’nun renk cümbüşü halkları el ele, kol kola, omuz omuza, yan yana, iç içe nasıl yaşar” sorularına dinleyenin bilincine ve yüreğine işleyen cevaplar versen... Mesela Kirvem konuşsa. Sınırları silikleşmiş bir Ortadoğu düşünü anlatsa; kendi düşünü “herkesin düşü”ne dönüştürse... Mesela Mişel konuşsa. Arapların ve Yahudilerin İbrahim Peygamber’in soyundan gelen amcaoğulları olduklarını bıkıp usanmadan vurgulasa. Ortadoğu’nun kadim halklarının akrabalığını bir barış çağrısına taşısa... HHH Onuncu yıldayız. Bugün AGOS’un penceresinden Rakel konuşacak. On yıl önce “Bir bebekten bir katil yaratan karanlık...” diye başlayan cümlesi nasıl dilden dile dolandı, yürekten yüreğe işlediyse, bugün de konuşacak. Mektubu burada kesiyorum. Ben Rakel’i dinlemeye gidiyorum. Yine AGOS’un önünde toplanıp yine “Hepimiz Hrant’ız” diye haykıracaklara seslenecek. Bunları artık başka bir mektupta anlatırım sana... HRANT İÇİN AGOS’UN ÖNÜNE Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde 10 yıl önce öldürülen Hrant Dink, vurulduğu yerde saat 14.30’da anılacak. Dink için yurtiçi ve yurtdışında çeşitli anma etkinlikleri düzenlenecek. Gazeteci Hrant Dink, 10 yıldır olduğu gibi vurulduğu, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde bugün anılacak. Hrant’ın Arkadaşları bugün saat 14.30’da Agos Gazetesi önüne çağırdı. Ankara Hrant Anma İnisiyatifi’nin çağrısıyla düzenlenecek program da saat 15.00’te Yüksel Caddesi’nde başlayacak, 18.00’de de Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması yapılacak. Berlin’deki Maxim Gorki Tiyatrosu’nda da “Hrant Dink’i anmak ve anlamak” başlıklı bir gece düzenlenecek. Anma gecesinde, gazetemiz yazarı Can Dündar, Hrant Dink’in yazılarından derlediği metinler okunacak. Fransa, Kanada, İngiltere, Avusturya’da da bir dizi etkinlik düzenlenecek. l İSTANBUL / Cumhuriyet dizi EDİTÖR: SERKAN OZAN ‘MİT ayağı eksik’ Soruşturmanın geldiği noktayı değerlendiren Dink davası avukatı Bahri Belen, ‘Cinayetin işlenmesinde MİT’in dahli de olabilir. Genelkurmay İstihbarat’tan kişiler de olabilir’ dedi Dink davası avukatlarından Bahri Belen ile cinayetin ardından başlayan soruşturma ve yargı lama sürecini konuştuk. Avukat Belen, Trabzon Jandarma görevlilerine ilişkin soruşturma ile ilgili, “İşin içinde MİT’in dahli de olabilir. Hatta Genelkurmay İs tihbarat Daire Başkanlığı’ndan kişiler de olabilir” dedi. Avukat Bahri Belen, soruşturma ve yargılama sürecinin şimdiye dek olan kısmını özetleyerek, cinayetin işlen diği 2007 yılından 2015’e kadar sanık sandalyesine oturtulamayan kamu gö revlileri ile ilgili “Kamu görevlilerinin yargılanması yolunu açan Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kişiler hakkındaki takipsizlik kararını kaldıran kararı, HSYK’nin bu kişilere ilişkin soruşturma izni ve AİHM’nin Dink kararıdır” diyor. Bu cinayet Fethullah Gülen örgütünün bir cinayeti midir? Elbette bu cinayetin içinde bugün o örgütün üyesi olmakla suçlanan kişiler var. Ama kamu görevlileri ile ilgili açılan davada bu örgütün üyesi olmadığı halde Hrant’ın öldürülmesinden dolayı sorumlu tutulan kamu görevlileri de var. Dolayısıyla Hrant’ın öldürülmesi ile ilgili suçlama HRAGN1ET0Ç’ SEYIINZL Özlüyoruz Ahparig! nın tamamının Fethullah Gülen örgütüne veya Fethullah Gülen örgütü üyesi olmakla suçlanan kamu görevlilerine yüklenmesi olayı doğru bir şekilde 2 Canan Coşkun Elif Akgül ‘HRANT’IN ARKADAŞLARI’NDAN BÜLENT AYDIN ARKADAŞI HRANT’I YAZDI çözmeyecektir. Bu soruşturmanın yeni bir sürece gelmesinde Gülen cemaati ile mevcut siyasi iktidarın çatışmasının etkisi var mıdır? Olabilir. Hrant cinayetinde örgütlü bir yapının olduğunu biliyoruz. Bu örgütlü yapının adının tam olarak ne olduğu konusu bu yargılama süreci sonrasında ortaya çıkacak. 1725 Aralık belki de bu cinayetten sorumlu olanlardan Fethullah Gülen hareketine yakın olanların korumasını ortadan kaldırdı. Ama davanın açılmasını sağlayan aslında AİHM kararıdır. Soruşturma yolu açılan bu kişilerle il biyet şeklinde somutlaşmış eylemleri var. Bunlarla ilgili dava açılmıyordu. Bunlarla ilgili soruşturmanın bu noktaya gelmesi ve onlarla ilgili tutuklama kararı verilmesinde böyle bir sürecin önemli etkisi olduğu şeklinde değerlendirebiliriz. Hukuk savaşı amacına ulaştı 10 yılda gelinen durumu bir kazanım olarak değerlendirmek lazım. Bundan evvelki gazeteciler, düşün insanları, mu Ocak ayı soğuk geçer İstanbul’da. Kar getirir bazen, beyaz bir örtü serilir kentin üzerine. Bu yıl da öyle oldu. Çok kar yağdı. Değil güvercinler, martılar bile sığınacak yer aradı. Her yıl önceki yılların sevinçlerini ve acılarını da taşır zamana. Zamanla geçmeyen acılar da vardır ama. Kara delikler gibi oymuştur içimizi. Hrant Dink’in vurulup düştüğü 19 Ocak günü yaklaşırken yüreği sızlamaya başlayan BÜLENT AYDIN dan daha dün gibi. Hrant Dink, bir asırdır sürdürülen nefretle vurulup yüzükoyun yatarken o kaldırımda koşarak gelmiştik belki yalandır diye. Doğruymuş, duramadık yürüdük acımızı bağırarak Taksim’e. Oturduk dizlerimiz kesik gibi bir zaman. Duramadık, yürüdük yine düştüğü yere. Geceydi artık, hava karanlık, gözlerimizde çakmak çakmak yanan acımız. O gün bugün “Hrant’ın Arkadaşları”yız. Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz... gili o zaman devletin koruduğu cemaa halif kişilerle ilgili soruşturmalarda dev lardanım ben. On yıl oldu hiç kapan Üç gün sonra tarihin birikmiş öfkesi te yakın olan kişiler de bu korunmadan letin olayı bildiğini ve bu olayın geli madı bu yara. İstanbul’un orta yerin ni akıtır gibi, ağır ağır akan sel gibi ar artık yararlanamamışlardır. Onlarla ilgili koruma kalkanı kalkmıştır. Soruşturmanın MİT ayağı eksik ama bu konuda öyle inanıyorum ki tefrik edilerek şu anda sürdürülmekte olan jandarma dosyası bir iddianame haline geldiğinde ona yönelik bazı şeyler de ortaya çıkacaktır. Akbank’ın kameralarında, Saray Kumaşçılık’ın kameralarından görülen bazı kişilerin görüntüleri var. İşin içinde MİT dahli de olabilir. Hatta Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan kişiler de olabilir. Olması lazım diye düşünüyorum. Bu görüntüleri izlediğimizde çok açık bir şekilde orada gözcüler vardı. Bu gözcülerden bazılarının Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan olabileceğini, MİT’in birtakım görevlilerinin bu işin içinde olabileceğini düşünüyorum. şim sürecini gördüğünü tam olarak iddia edemiyoruz. Hrant olayı, bütün çıplaklığıyla devletin baştan beri Hrant’ın öldürüleceğine ilişkin bütün bilgileri bilmesine rağmen olaya müdahale etmediğini gösteren farklı bir siyasi cinayettir. Siyasi cinayetler devlet tarafından önlenemez ise o ülkede demokrasi olmaz. Siyasi cinayetlerin açığa çıkarılması, devletin içindeki yasal ve yasal olmayan yapılanmaların günün birinde yargı önüne çıkarak hesap vermek zorunda kalabileceklerini göstermek açısından caydırıcı bir şeydir. Bu davanın en önemli yanı da bence budur. Sonuçta ne ceza verilirse verilsin, hukuk mü de, Agos’un önünde sanki hâlâ yatar o kaldırımda arkadaşımız. “Hrant’ın Arkadaşları”ndanım ben. Hrant Dink’i hayattayken tanıyan, tanımayan ama ona kulak veren, milli mutabakatla katledilişini içine sindiremeyen, ardından davasını takip edenlerden biriyim. On yıldır her 19 Ocak’ta olduğu gibi, saat 14.30’da orada olacağız yine. Tutup elinden, düştüğü yerden kaldırmak ister gibi arkadaşımızı. Keşke bu mümkün olsa. Daha dün gibi, bir asır önce gibi. Gelecek güzel günlere umudu taşır gibi. “On yıl oldu buradayız, özlüyoruz Ahparig” demeye hazırlanıyoruz. Yüzünü göreceğiz Yüzünü göreceğiz yine gazetesi Agos’un binasında, özlediğimiz sesini dinleyeceğiz Agos’un önünde. Bir vicdan denizi gibi dört bir yandan akıp gelen iyi insanlarla buluşacağız. Yüre dından yürüdük arkadaşımızın cenazesinin. Koca kenti baştan başa geçtik gözyaşı ve sloganlar içinde. Sesimizi tutamadık içimizde. Hrant Dink’in sevdiği insanlarla, sevdiği caddelerinden geçtik İstanbul’un. Yürüyoruz hâlâ biz o caddelerde ama on yıldır çok eksiğiz. NE GEÇTİ ELİNİZE? Bugün, vurulduğu yerde, saat 14.30’da Agos’un önündeyiz. On yıldır Hrant yok, adalet var mı? Ne geçti elinize öldürdünüz arkadaşımızı? Gerçekler gizlenir belki bir zaman ama tarihi susturmak mümkün mü? O iyi insanı kötü ilan edenler, kardeşlik bayrağını elinden almak için ona düşman diyenler, konuştukça yaraları iyileştiren dilini susturmak için sıraya girenler, onu mahkemelere çekip linç ettirenler, hain ilan edenler, tertip kurup arkasından vuranlar, ne geçti elinize? Hrant Dink’e Anadolu’nun her kö BASİT BİR GÖREVİ İHMAL DEĞİL Ali Öz ile ilgili darbe girişimi öncesi açılmış bir dava var. Ama bizim baştan beri ısrar ettiğimiz gibi oradaki olay Ali Öz ve oradaki subayların eylemleri basit bir görevi ihmal değil. Orada belge tahrifatı var, sahte belge düzenlemek var. İhmal suretiyle ölüme sebe cadelesi, ailenin verdiği hukuk savaşı bana göre amacına şu haliyle bile ulaşmıştır. Ayrıntıların ortaya çıkması da hukuk tarihi, siyasi hukuk, siyaset bilimi, toplum bilimi açısından önemlidir. BAHRİ BELEN ğimiz ellerimizde, gözlerimizde öfke, inat. “On yıldır Hrant yok, adalet yok” diyeceğiz. Acımızı bağıracağız. Aslında her 19 Ocak’ta Hrant Dink ile konuşur gibiyiz. Bu kalabalığın bir kısmı daha çocuktu o zaman. Genç oldular şimdi. Hrant’ın komşuları, çocukluktan arkadaşları var. Nar taneleri gibi dağıldığı uzak ülkelerden gelenler var. On yıl bu dile kolay ama bir yan şesinden bir selam getirerek, isimleri değiştirilmiş caddelerden, sokaklardan geçerek, dilimizde adı, yüreğimizde özlemi ve birikmiş öfkemizle düştüğü yere geleceğiz. 19 Ocak günü bir kez daha orada Hrant Dink ile konuşacağız. Biliriz artık duyamaz bizi. Ama onun hep istediği gibi biz kalanlar ne zaman birbirimizin sesini gerçekten duyacak ve acısını anlayacağız? Ortak aklımıza neşter atıldı Jamanak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Koçunyan, Dink cinayetinin Ermenilere etkisini anlattı Jamanak gazetesi, 1908 yılından bu yana sürdür rattı ve bu tahribatın giderildiğini söyleyemeyiz. Türkiye’de düğü yayınıyla hem Osmanlı ki Ermeniler Hrant’ın aramız İmparatorluğu’na hem de Tür dan bu şekilde alınışını hazme kiye Cumhuriyeti’ne tanıklık demediler ve hazmedemeyecek etti. Gazetenin Genel Yayın Yö ler. Bu derin bir ikame edileme netmeni Ara Koçunyan, Dink’in me duygusu yaratmış durum öldürülüşünü “ortak akıl ve ref da. Hrant’ın temellerini koydu lekslerin önemli bir parçasına ğu gazete bugün devam etse de atılan neşter” olarak değerlen misyonu sahipsiz kalmasa da diriyor ve “Bu derin bir ikame yaşadıklarımızın içinde çoğu edilememe duygusu yaratmış durumda” diyor. ARA KOÇUNYAN zaman ‘Hrant olsa şöyle mi derdi’ diye düşündüğümüz oluyor. l Hrant Dink’in öldürülme Ortak aklımızın, ortak reflek si ve cinayetten bu yana geçen 10 yıl simizin önemli bir parçasına neşter atıl Ermeni toplumunu nasıl etkiledi? dı. Türkiye toplumunun ve demokrasisi Hrant’ın öldürülmesinden sonra ge nin son 10 yıllık zaman diliminde yaşa çen 10 yıl bazı açılardan bakacak olursa dığı iniş çıkışların tamamı Dink cinaye nız yekpare bir zaman dilimi. Bazı açılar ti ve onun aydınlatılması ile ilgili soruş dan da bakacak olursanız aşamalara bö turma süreciyle, kamuoyunda hâsıl olan lünmesi mümkün olan bir zaman dilimi. beklentiyle büyük paralellik arz etti. Tür Yekpare olan kısmı olayın acı ve sarsın kiyeErmenistan ilişkileri normalleşme tı kısmı. Hrant’ın menfur, gayrıinsani bir si direkten döndü. TürkiyeErmenistan şekilde bizden koparılması Türkiye’deki ilişkileri özelinde bir 2015 senesi geçildi. Ermeni cemaatinde büyük bir sarsıntıya Özellikle 24 Nisan 2014 tarihinde Erdo yol açtı. Duygusal büyük bir tahribat ya ğan tarafından yayımlanan mesaj Türk devletinin Ermeni sorunu bağlamındaki yaklaşımında tarihsel süreçte köşe taşı teşkil eden bir açıklamaydı. Bütün bunlar yaşanırken Hrant yoktu ve hepimizin aklının bir köşesinde “Keşke Hrant da olsaydı” hissi vardı. Ermeniler yalnız l Ermeni toplumunda yargıya veya devlete olan güven azaldı mı? Türkiye’deki Ermeni toplumu büyük bir yalnızlık hissi içindedir. Hrant Dink cinayeti bu yalnızlık hissini son derece derinleştiren bir etken olmuştur. Bu cinayet tamamıyla aydınlatılıp da bütün failleri yasaların öngördüğü çerçevede cezalandırılmış da olsaydı o duygusal boşluk zaten ikame olamayacaktı. O yara orada kalacak. Ama bu demek değildir ki vazgeçilsin. Cinayetin aydınlatılmasıyla bu olayın ötesinde psikolojik, demokratik bir kazanım temin edebilir. Türkiye’deki Ermeniler bir taraftan Hrant’ın aramızdan alınışı, yokluğu ve boşluğuyla baş etmeye çalışırken, öbür taraftan da siyasi cinayetin aydınlatılması veya soruşturul ması sürecindeki bulmacaları takip ediyorlar. l Hrant Dink öldürülmeden önce 1915’in tartışılması gerektiğini söylüyordu. Bu cinayet geçmişin konuşulması açısından bir eşik oluşturdu mu? Diyalog için bir etki yarattı mı? Türkiye’de Ermeni meselesi çok konjonktürel olarak ele alınıyor. Genel olarak Ermeni meselesinin nihayete kavuşturulması süreci olgunlaşmış değil. Bu kadar konjonktürel ele alınan bir konuya Hrant eni konu derin bir tarihi fon üzerinde yaklaşarak kendi katkısını getirmeye, entelektüel birikimini eklemeye gayret ediyordu. Kendi üslubuyla çok büyük katkı getirdi. Ermeni meselesi ile ilgili Türkiye’de kafa yoran insanlar da Hrant aramızdan ayrıldıktan sonra bu konuyu işlerken Hrant’ı refere etmeye daha fazla başladılar. Hrant Ermeni meselesine getirdiği katkı ile daha fazla sorgulamayı, dışarıdan görüneni daha derinlemesine irdeleme mesajını veren bir insandı. SüreCEK C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle