24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 29 Ağustos 2016 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY/ELİF TOKBAY Che’yi hedef aldı haber 5 TBMM Başkanı Kahraman, hayatını sömürüye karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi ne adayan devrimci Che Guevara için “Eşkıya, benim gencimin göğsünde olamaz” dedi TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Che Guevara’nın resimlerinin Türk gençlerinin tişörtlerinde olmaması gerektiğini savunarak, “Che 39 yaşında öldürülen, bizzat kendisinin infazlar yaptığı bir katil kişilik. Bir gerilla. Bolivya’da, Küba’da, Güney Amerika’da faaliyette bulunan bir eşkıya benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz” dedi. Daha öce “Laiklik anayasada yer almamalı” diyen Meclis Başkanı Kahraman, Rize’de ilk kez gerçekleştirilen Fetih Kutlaması’nda, şanlı bir maziye ve fatihlere sahip bir nesil olduklarını ve bunu bilmek zorunda olduklarını anlatırken, Kadıköy’de Che Guevara tişörtü giyen Liseli Devrimci Gençlik üyelerini gördüğünü söyledi. “Benim kendi tarihim ve insanlarım var, onlarla övüneceğim” diyen Kahraman, şöyle konuştu: ‘Yakasında olamaz’ “Che Guevara 39 yaşında öldürülen, kendisinin infazlar yaptığı bir katil kişilik, bir gerilla. Bolivya, Küba, Arjantin ve Güney Amerika’da faaliyette bulunan bir eşkıya, benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz, olmamalı. Benimle bağı yok. Köküm, tarihim bir değil. Benim kendi insanlarım var. Onlarla övüneceğiz. Garip. Fatih’i dünya tanıyor da Türkiye tanımayacak. Fatih Sultan Mehmet Han, Osmanlı Padişahları içerisinde en büyük askerdir. Fatih’ler, Yavuz’lar, Kanuni’ler, Abdülhamit’ler dururken benim genç liselim göğsüne Che yazacak. Bu olmaz. Anlatmazsanız tarihi sevdirmezseniz.” Kahraman’a büyük tepki Kahraman’ın Che Guevara için yaptığı ‘eşkıya’ benzetmesi sosyal medya kullanıcıları sert tepki gösterdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba twitter hesabında Kahraman’a “Eşkiya sensin” diye tepki gösterirken CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, tepkisini Che Guavera’nın “Yoksula gülmedim, zenginliğe özenmedim, faşitleri sevmedim, ezilenleri dövmedim, ben devrimci doğdum, devrimci öleceğim” sözlerini paylaşırken dile getirdi. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Dikkat et!!! Tarih Che’ye eşkıya diyenleri çoktan lanetledi”, HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Eşkıya yol kesendir. Che ‘eşkıya’ ise kimin yolunu kestiği bellidir, yolu kesilen diktatöre sempatisi nedeniyle mi rahatsız?”, HDP Mersin Miletvekili Ertuğrul Kürkçü ise “Sen Topal Osman’la öğün, Kayıkçı Kahyası Yahya’yla... O yakışır!” tweetleriyle eşkıya benzetmesine yanıt verdi. Kanlı Pazar’da rolü var Erdoğan Fotoğraf: REUTERS ‘MAVİ’ KORUMA ORDUSU Erdoğan’ın ziyareti öncesi, güvenlik önlemleri artırıldı. ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu için bölgede bulunan Korgeneral Zekai Aksakallı, Gaziantep Havalimanı’nda alınan tedbirleri denetledi. Erdoğan’ı taşıyan otobüsün çevresinde özel harekâtçı polislerce kuş uçurtmadı. Koruma ordusunun Erdoğan’ın mavi ceketiyle aynı renkte giyinmesi dikkat çekti. Kamuoyuna açıklanmayan programlarda ise aynı marka, model ve renkteki 2 ayrı araç kullanıldı. Aksakallı Miting ve taziyeHer iki araçta Cumhurbaşkanlığı forsu kullanıldı. Erdoğan Diyarbakır’da ikiz konvoy kullanmıştı. Erdoğan Gaziantep’te de idam istedi, ‘Meclis kabul etsin, onaylarım’ dedi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdo halka seslenen Erdoğan, meydan sa olsunlar inlerine gireceğiz orağan dün eşi Emine Erdoğan dan “idam isteriz” sloganları yük dan çıkartacağız. Şimdi de ordu ile geçen cumartesi kına gecesi selmesi üzerine, “Milletim idam muz onları kovalıyor. Onlar kaça ne düzenlenen canlı bomba sal istiyor değil mi. Bu konuda kararı cak biz kovalayacağız” dedi. dırısında 54 kişinin öldüğü BesnaNurettin Akdoğan çiftine tazi verecek olanlar milletvekilleridir. Bunu müzakare etmeliler, karar ‘Şikâyet edin’ ye ziyaretinde bulunmak ve “Bir önüme geldiğinde de ben onayla Erdoğan, Fethullah Gülen’i işa lik ve Kardeşlik” mitingine katıl rım” dedi. ret ederek, “Devletin tüm kadro mak için Gaziantep’e geldi. Erdoğan, idamın TBMM’de tartışılmasını istedi. Erdoğan, önce Valiliği ziyaret ederek, bölgedeki gelişmeler konusunda İçişleri Bakanı Efkan Ala, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’dan brifing aldı. Daha sonra mitingde ‘DAEŞ’in inine gireceğiz’ Cerablus operasyonuna da değinen Erdoğan, “Karkamış’ı rahatsız ettiler, sürekli havan topları ile saldırdılar. Gereği yapılacak dedik. İşte Cerablus boşaltıldı. ÖSO’ya gerekli her türlü desteği verdik, onlar da operasyonu yaptılar. DAEŞ nerede olurlar larına sesleniyorum. Eğer Pensilvanya’daki bu şarlatanın peşinden gidenler varsa artık bizden kopun. Buradan vatandaşlarıma da sesleniyorum. Siz eğer bunlarla olanları biliyorsanız emniyete şikâyet edin” diye konuştu. Mitingin ardından Erdoğan, saldırıda yaralanan vatandaşları hastanede ziyaret etti. Kılıçdaroğlu BURDUR’DA MEŞALELİ KARŞILAMA Che Guavera’ya ‘eşkıya’ diye TBMM Başkanı Kahraman, 1969 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nhda solcu öğrencilere saldırarak 2 kişinin ölümü 100’den fazla kişinin yaralanmasına yol açan ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olayı gerçekleştiren Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) genel başkanlığını yapıyordu. l Haber Merkezi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Burdur Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Eğitim Çalıştayı’nın sonuç bildirgesini açıklanması için dün kente geldi. Geniş güvenlik önlemleri altında karayoluyla Burdur’a geçen Kılıçdaroğlu, Organize Sanayi Bölgesi girişinde partililer ve parti yöneticilerince karşılandı. Çalıştayın yapıldığı otele hareket eden Kılıçdaroğlu’nun yolu, İstasyon Caddesi’nde meşa leler yakan ve “Sayın Genel Başkanım geçmiş olsun, Burdur Belediyesi çalışanları” yazılı pankart açan grup tarafından kesildi. Aracından inen Kılıçdaroğlu’na bir buket çiçek verildi. Otelin girişinde, Kılıçdaroğlu “Hocalarımızla eğitimi görüşeceğiz, çocuklarımıza çağdaş bir uygarlık içinde eğitim vermek istiyoruz. Yeter ki ülkemizi Mustafa Kemal’in söylediği gibi çağdaş uygarlığa taşıyalım” dedi. Çalıştayın ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, açıklama yaptı. Sorunların iki gün boyunca akademisyenler ve STÖ yetkilileriyle ele alındığını anlatan Karabıyık, Türkiye’nin eğitim politikasının artık evrensel, çağdaş, laik normlardan uzaklaştığını belirtti. Karabıkıyık “ Eğitim asla siyasetin arka bahçesi olamaz. Birileri gelecekte yerleştirmek istedikleri ideolojileri eğitimi araç olarak kullanarak gerçekleştiremez” dedi. l DHA 28 gün gözaltında kalan Bizim Kocaeli gazetesi sahibi Arslan: Hiçbir delil olmadan alıkonuldum Muhalifsin, FETÖ bahane Bizim Kocaeli gazetesi, darbe girişiminin leyen Arslan “Ben böyle bir olayı 12 Eylül’de bi ardından 27 Temmuz gece le yaşamadım. 9 metreka si kapatıldı, gazetenin im re nezarethanede 1012 ki tiyaz sahibi gazeteciya şi elleri kelepçeli olarak zar Güngör Arslan, gözaltı bekletildik. İnsanlar elle na alındı. 28 gün gözaltın ri kelepçeli olarak yemek da tutulan Arslan, geçen yedi, namaz kılmaya çalış günlerde serbest bırakıldı. tı ve uyudu, tuvalete git “FETÖ’ye destek vermek” mek için çok zorlandılar, iddiasıyla gözaltına alınma yaşananlar korkunçtu. 28 sına ve gazetesinin kapatıl Güngör Arslan gün beton üzerinde yattık. masına tepki gösteren Ars Benle mahkemelik olan lan, FETÖ aleyhinde yüzlerce kö polis müdürüne nezarette kendi şe yazısı yazdığını, haber yaptıkla ellerimle yemek yedirdim” dedi. rını anlattı. Arslan “Darbe başarılı Nezarethane koşullarının çok olsa ilk alacakları kişiydim. Rama kötü olduğunu anlatan Arslan zan Akyürek ve FETÖ’nün Kocaeli “Nezarethanede ‘bizi alsınlar ce imamı ile davalık oldum. Ve beni zaevine götürsünler’ diye yalva FETÖ’den gözaltına aldılar” dedi. rıyorlardı. Çünkü bir yatakta ya Solcu ve devrimci olduğunu söy tacak, banyoya tuvalete gidebile cek. Kafasını duvarlara vuran insanlar gördüm” dedi. Arslan, iddialarını şöyle sürdürdü: “Adam, Bank Asya’da 40 lira unutmuş veya çocukları cemaatin dershanesine gitmiş veya birisi sizi şikâyet etmiş, gözaltına alınanların çoğu böyleydi. Uyku apnesi olan Şevket Taycı (75), maskeyle yaşıyor, nezarette ölecek diye korktuk.” ‘Muhalif yapından’ Arslan, “Polis bana ‘Biz senin FETÖ’cü olmadığını biliyoruz’ diyor. ‘Peki neden’ diye sorduğumda ‘muhalif yapından’ denildi. Ben mahkemede ifade verirken terörle mücadele şube müdürü, emniyet müdür yardımcısı arkada, telefonla bir yerlere bilgi veriyordu” dedi. l Yurt Haberler Aileler isyanda: Çocuklarımız suçsuz Darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Kuleli Askeri Lisesi son sınıf öğrencilerinin aileleri, “Adalet istiyoruz” diyerek çocuklarının serbest bırakılmasını istedi. Çağlayan Adliyesi önüne gelen tutuklu Ahmet Alper Tunca, Yakup Demir, Yusuf Çelik, Enes Can Kalyoncu, Muhammet Celil Özyurt, Muhammet Enes Çengeloğlu, Süleyman Şahin’in aileleri basın açıklaması yaptı. Baba Mevlüt Tunca, 1417 yaş arasındaki 62 öğrencinin serbest bırakıldığını anımsatarak, “Çocuklarımız, serbest bırakılan diğer öğrenciler gibi suçsuzlardır. Yalnızca yaşları 18’in üzerinde olduğu için 7 cocuğumuz tutuklu bulunuyor” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Yeni Türkiye’nin popülizm ve kültür meselesi Düne kadar başörtülü kızların üniversiteye girmesine bile tahammülü olmayanların baş ‘halkçı’, ‘hakkaniyetli’ geçindiği bir devirde, bu yöndeki özgürlükçü adımlar çok şükür artık kıyamet koparmıyor, umarım devamı da gelir ve nihayet hukuk camiası da bu özgürlükle tanışır. Doğrudur, bazıları, zamanında hakkaniyet ölçüsü nedeniyle değil, ‘hayatın gerçekleri’ icbar edince özgürlüklere sahip çıkmak durumunda kalır, bence hiçbir sakıncası yok. Ama, şu ‘baş halkçılık’ ve özellikle ‘kültürel değerlere saygı’ meselesi, iktidar sevicilikten kaynaklandığı ölçüde, ucuz popülizme kayıyor, işin burası hiç de hayırlı değil. Bir kere, dini özgürlükler ve kültürel değerler meselesi aynı şey değil, bunu bir yana not edelim. İnsanların inançlarına göre yaşama özgürlüğü bir hak, hakkaniyet meselesi, ‘kültürel değerler’ ise başka bir mesele. Kuşkusuz yerel/kültürel değerleri ciddiye almak, toplumsal barış açısından önemli, ancak ‘kültür’ dediğimiz mesele, her zaman sosyolojik olan ile örtüşmek durumunda değil. Tam da bu nedenle, eğer sahiden böyle bir derdimiz varsa, ‘tarihimiz, kültürümüz’ diye tedavüle sokulan her şeyi olumlamamız, baş üstü tutmamız beklenmemeli. Halihazırda, tarih diye, kültür diye sahneye çıkan pek çok şeyin ne tarihle, ne de kültürle ve hususen öne çıkarılmaya çalışılan Osmanlı tarihi ve kültürü ile alakası yok. Daha doğrusu bir alaka var ama bu alaka, geçmişin derinlikli kavranması ile karikatürize edilmesi arasındaki fark ve orijinal ile ecnebilerin ‘kicth’ diye tabir ettiği ‘ucuz kopya’ arasındaki ilişkiden ibaret. Kültür fukaralaşması Osmanlı geçmişini pehlivan tefrikasına, kültürünü bayağı sembollere indirgemek, olsa olsa yeni bir kültür kaybının işareti. Cumhuriyet Türkiye’si, geçmişle bağını koparmak ve kültürel mirasından nefret etmek suretiyle ciddi bir kültür fukaralaşmasının önünü açmıştı, şimdi muhafazakâr/İslamcı iktidar ve destekçileri tarihsel mirası bayağılaştırmak üzerinden yeni bir tür ‘kültür kaybı’ sürecinin eşiğinde duruyor. ‘Osmanlı kültürünü hakkıyla yaşatalım’ demiyorum, zira o bir seçkinler dünyası kültürü idi, o devir geçti, şimdi daha eşitlikçi bir dönemde yaşıyoruz, bundan da bir şikâyetimiz olamaz. Ancak, ciddi bir medeniyet mirasını hakkıyla kavramak, bize güçlü bir düşünsel ve estetik esin kaynağı olabilirdi. Köprülere Osmanlı sultanlarının adını vermek, mehter takımı ile açılış yapmak, sade suya şeker/boya içeceklere ‘Osmanlı şerbeti’ adı vermek, aklına esenin, küçücük yer leşim birimlerinde dahi, beton kütlelere çok sayıda minare yapmakta mahzur görmemesi, bir medeniyet mirasına hakkını vermekten ve ondan esinlenmekten çok ama çok uzak işler. Yeni Türkiye’nin yeni resmi tarih yazım çabaları için de aynı şeyler geçerli. Her yeni siyasal rejim kurma çabası, ister istemez tarihin ideolojik karikatürlerine dayanır, şimdilerde olan da bu. Cumhuriyet’in resmi tarihinin yerini, onun negatif resmi alıyor ve belli ki bu alanda sığ/ideolojik yaklaşımları bir türlü aşamayacağız. ‘Gelenek icadı’ Dinsel düşünce mirası için ise daha fazlasını söylemek lazım, zira halihazırda İslamcıların kavramsal dünyası, selefi basitleştirme ile ‘gelenek icadı’ çırpınışları arasında salınmaktan ibaret. FETÖ olayı dolayısı ile ‘tasavvufun, tarikatların, cemaatlerin karalanması, yok olma tehlikesi’ne kahırlanan İslamcı arkadaşlara, ortada ‘tasavvuf düşüncesi’ diye bir şeyin kalmadığı acı gerçeğini hatırlatmak isterim. Mevcut tarikatlar, modern dünyada yabancılaşmanın tesellisi işlevi görse de hemşeri derneklerinden, ancak bir adım ötede, tutunma ve bir adım ötesinde çıkar ağları oluşturmaktan öte anlam taşımıyor. Bırakın tarikatı, tasavvufu, dindar kesimde artık öne çıkanlar, ‘adab/edeb’den haberi olmayanlar, dahası tüm bunlar FETÖ olayından sonra, Kemalistlerin karşı taarruzu ile olmuş değil. Bırakın tasavvufu, kadim geleneği, kendiniz yabancı kelime kullanmadan, Batılı düşünür ismi zikretmeden yazı yazamıyorsunuz. Nietzsche, benim gibi sıradan bir insanın gözünde bile olsa olsa ‘parlak ama olgunlaşmamış bir zihin’, sahi ne akılla onu bu denli önemsiyorsunuz? Belli ki, eşyayı nasıl algıladığından ziyade, Batı medeniyetini eleştirmesi önemli, zira İslam tasavvurunuz her şeyden ziyade, Batı karşısında eziklik ve onun öfkesi ile şekillenmiş vaziyette. Sahi, hangi ‘Sünni omurga’dan söz ediyorsunuz, bu kadar omurgasız insandan nasıl bir ‘omurga’ teşekkül eder? Türkiye de dahil, Sünni Müslüman dünyanın haline bir bakın, omurga diye tabir edilecek ne var? Bu koşullar altında ‘Sünnilik’ dediğiniz sığ bir mezhep taassubu, o kadar. Bayağılıktan, sığlıktan, ikiyüzlülükten ve dahi bunlar karşısında körlükten medeniyet çıkmaz, en önemlisi taassuptan medeniyet çıkmaz. Muhafazakârı, İslamcısı bir yana, Yeni Türkiye’nin, eski liberal/yeni popülist teorisyenleri siz ne diyorsunuz bu kültür/medeniyet/tarihi miras işlerine? Veya en iyisi ben hiç sormuş olmayayım, sizi zora koşmayayım. ‘ENGİN ÇEBER’İ HATIRLATTILAR’ Sayım işkencesi HİLAL KÖSE İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nden, Ödemiş T Tipi Cezaevi’ne sevk edilen PKK davası hükümlüsü 14 mahpus, gönderdikleri mektupta, çıplak aramayı ve ayakta sayım vermeyi kabul etmedikleri için işkence gördüklerini ileri sürdü. Mektupta, sevk sırasında ve sonrasında yaşananlar, “Canavarca hislerle saldırdılar. 40 dakika süren dayak sırasında yerlerde sürüklenen ağır hasta arkadaşlarımız baygınlık geçirdi. Gardiyanların kimi küfür ediyor, kimi ‘arkadaşlar, kusura bakmayın, Adalet Bakanlığı’nın emriyle orantılı güç kullandık’ diye dalga geçiyordu” diye anlatıldı. Mektupta anlatılanlara göre, sevk kararı mahpuslara 2 Ağus tos günü bildirildi. Hangi cezaevine gidecekleri ise söylenmedi. Mahpuslara yönelik baskı, Ödemiş Cezaevi’ne girişte başlamış. Çıplak arama yapılmak istenmiş. Bu olay mektupta aynen şu sözlerle anlatıldı: “Engin Çeber olayını hatırlatarak, insanlık dışı aramayı kabul etmemiz dayatıldı. Bizler her ay aramadan geçiriliyoruz. Yola çıkarıldıktan sonra da defalarca arandık...” Mahpuslar, 4 Ağustos akşamı, yaşadıkları saldırıyı ise şöyle yazdı: “Sabah, birinci müdür C.A. geldi. Sayımı ayakta vermemizi istedi. Kabul etmedik. Akşam yine küfür ve hakaretlerle ayakta sayım vermemizi istediler. Kabul etmeyince, odadan karga tulumba çıkarıldık. Yerlerde sürüklendik, tekmelendik, yumruklandık.” l İSTANBUL Bahreyn Kralı Çırağan’da Başbakan Binali Yıldı ardından ülkemizle ser rım, Bahreyn Kralı Ha gilediği dostluk ve da mad bin İsa el Halife ile yanışma için Bahreyn görüştü. Çırağan Pala Kralı’na teşekkür ettiği, ce Kempinski’de basına Bahreyn’in güvenliğine kapalı görüşmede Baş yönelik Türkiye’nin des bakan Yardımcısı Nu teğinin daima süreceği, man Kurtulmuş, Bakanlar Süleyman Soylu ve Görüşmesi 1 saat sürdü. savunma sanayii dahil olmak üzere, ikili ilişkile Nihat Zeybekci de bulundu. Görüş rin her alanında işbirliğinin geliştiri mede Yıldırım’ın darbe girişiminin leceğini söylediği belirtildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle