23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Metallica’dan yeni şarkı ve albüm sürprizi Metallica 11. albümleri “Hardwired... To SelfDestruct”ı 18 Kasım’da yayımlayacağını duyurdu. Bu albüm Grammy ödüllü grubun 2008’de çıkardığı “Death Magnetic”ten sonra 8 yıl içindeki ilk albümü olarak da biliniyor. “Hard wired...To SelfDestruct” CD, plak, dijital ve deluxe versiyonları ile ön siparişe sunuldu. Şarkı ilk kez, 93X radyosu ile yapılan bir röportajda çalındı. Grubun davulcusu Lars Ulrich, grubun Bank Stadium’da verecekleri konser hakkında konuşurken, bu yeni şarkının ve albümün çıkışını duyurarak herkesi şaşkınlığa uğrattı. Metallica ayrıca bugün ‘Hardwired’ için YouTube’da izlenebilen bir de video yayımladı. Bilgi: https://www.youtube.com/watch?v=uhBHL3v4d3I 16 Cumartesi 20 Ağustos 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr Özgür düşünce ‘Aslı gibidir’ Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yayın Danışmanı ve yazar, bilim kadını Aslı Erdoğan’ın tutuklanması öncesinde seslerini birleştiren onlarca aydın, dün İstanbul Cezayir Lokantası’nda bir araya gelerek, bir açıklama yaptı. Açıkla maya, yazar Sema Kaygusuz, Türkiye Yazarlar YGddC“üDauüüulzkrnünmaueşdradşhüenueAunmnrsscseilueeGyısbçheaiEetzoaMrb’elendaitioygevnbğilseieealidri’Andtneru’imydıkğtndeuiioo”kkkÖdsidlreztaeiamlgynumtüeieıkrreçskğtoeier,nvde,u Sendikası Başkanı Mus tafa Köz ve şair, yazar ve editör Sait Efe Aydın EVRİM ALTUĞ eşliğinde toplantı salonuna gelen birçok isim katıldı. Ortak imzacılar listesiyle yazdıkları Toplantıya yazarın annesi Mine Aydostlu’da katıldı. bildiride buluşan aydınlar, “Onun se Çağlayan Adliyesi’ne ifadeye çağrıldı sini susturmayı amaçlayan baskı, öz ğı ve yazar meslektaşlarının kendisi gür düşünceye yönelmiş demektir. Biz ne destek için yola çıktıkları saatlerde, o sesi sahipleniyoruz. Tercih yapma gazetemize şu açıklamada bulundu: sı gerekenler, yazarlar değil yönetici “Bu dayanışma beni son derece mut lerdir. Baskı ve zulümle mi yaşam sü lu etti. Sonra burada güzel bir haber recekler, yoksa demokrasi ve kardeşli aldım, kızım savcılığa gidiyor. Tabii, ği mi seçecekler? Bizler demokrasiden, merakla sonucu bekliyorum. İnşallah kardeşlikten ve barıştan yana durma salıverirler. Demokraside düşünce ve ya, olmamız gerektiği gibi özgür dü ifade özgürlüğü olmalı, bu baskıyı hiç şüncemizi söyleyip yazmaya devam anlamıyorum. Düşünce hangi demok edeceğiz” mesaj verdi. ratik ülkede suç olabilir ki? Sosyal Toplantıya katılan Erdoğan’ın anne medyada açılan kampanyalardan kızı si Mine Aydostlu ise, kızının İstanbul mın gördüğü ilgiyi de duyuyor ve çok olumlu karşılıyorum. Kızım, bilgisayar BİLDİRİYE İMZA kullanmazdı, hatta kendi bilgisayarına da girildiğini düşünerek iptal ettir ATAN AYDINLAR miş ve bu konuda yasal hakkını kullanarak bir rapor da almıştı. Ortak bildiriyi 150’ye yakın isim imzaladı. Bazı imzacılar şöyle: Ahmet İnsel, Aslı Tohumcu, Aydın Engin, Ayfer Tunç, Buket Uzuner, Cevat Ça Türkiye’nin gittiği yol beni endişelendiriyor. Halk için çok ümitsizim çünkü ne olursa olsun oylar hiç değişmiyor ve halk yapılanları sorgulayıp pan, Çiğdem Mater, Doğu Yücel, Elif niye bunlar oluyor diye sormuyor. Ne Şafak, Emrah Serbes, Enver Ercan, iktidar, ne de halk böyle bir sorumlu Eray Aytimur, Ercan Kesal, Gonca Öz luk hissetmiyor.” men, Gürsel Korat, Hakan Bıçakçı, Aydostlu daha sonra toplantıya katı Haydar Ergülen, Hüsnü Arkan, İsa lanlara özetle şu sözleri sarf etti: “Hiç hag Uygar Eskiciyan, Jale Sancak, Kemal Gökhan Gürses, Lal Laleş, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Murat Belge, Murat Meriç, Murat Uyurkulak, Murathan Mungan, Müge İplikçi, Nurdan Gürbilek, Osman Çakmakçı, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Ömer Türkeş, Neşe Yaşın, Sema Kaygusuz, Semih Gümüş, Seray Şahiner, Sibel Oral, Şener Özmen, Tanıl Bora, Tayfun Pirselimoğlu, Ümit Kıvanç, Vedat Özdemiroğlu, Yetvart Danzikyan, Yiğit Bener. bir zaman rahat bir hayatı seçmeyip, insan Hakları ihlalleri neredeyse kariyerini bırakıp bunu yazmayı seçti. Aslı, devamlı PEN yazarlar derneği vasıtası ile yurtdışına gitti, En son Polonya, Avusturya ve sonrasında Danimarka’ya gidecekken, her nedense bunu erteledi. Ve bana “Burada yalnızım, ama gidince orada daha da yalnızım” dedi. Ama şimdi görüyorum ki, burada yalnız değil, bunun için size teşekkkür ederim.” AYDINLAR ASLI ERDOĞAN İÇİN NE DEDİLER? MUSTAFA KÖZ 4 “15 Temmuz sonrasında, iktidar bir bıçak buldu ve bulduğu bu bıçağın iki yüzünü de bilemeye başladı. Bir yüzünü dindaşları üzerinde sınadı, şimdi sıra bıçağın diğer yüzüne geldi. Bu yeni bir hal değil, bu faşizmin artık görünen yüzü. Zaman zaman gazeteler kapatılıyor ama, şimdi topyekun, cümbür cemaat muhalifleri susturmaya çalışıyorlar. Aslı Erdoğan vicdanını bir ülke gibi kullandı. Tam da bu yüreği ve vicdanıyla yazdı ve düşündü. Bu sıkıntılı, belalı günler geçecek. Buna inanıyoruz. Aslı’nın kaygıları vardı. Geçen ay bir telefon iletisinde bana, “Zor günlerden geçiyoruz, TYS olarak yanımızda olur musunuz?” dedi. TYS Aslı’nın yanında. Çünkü bu bir gözdağıydı. Sadece onun için değil, tüm düşünen, yaratan yazarlar için bir korku dağı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu Ragıp Zarakolu’nun başına gelenlerden de görüyoruz. Buna karşı bu güç birliğini çoğaltıp Aslı’nın aramızda olduğuna inanmak bizi rahatlatacaktır. Buna inanmak istiyorum. Ancak, inandıklarımız, bilincimiz işlemez oldu. Akıl izan, mizan, terazi, şakül, her şey şaştı. Muhaliflerin daha dikkatli ve yan yana olma bilincini taşıması gerekiyor. SERAY ŞAHİNER 4 “Memlekette çok baskın bir gelenek var: Elini taşın altına koyanları taşa tutmak. Biz Aslı gibi, özgürlüğü kısıtlanmış insanlar için özgürlük isterken, şimdi onu görüyoruz. Bugün biri adına fotoğraf tutanın yerini yarın kendisi alıyor. Bir fizikçi olarak da tanıdığımız Aslı’nın tercihi üzerinden yaşananı görüyoruz ki, atomu parçalamak, tahammülsüzlüğü kırmaktan daha kolaymış.” SAİT EFE AYDIN 4 “Barış için Herkes” toplantısında As lı ile beraber konuştuğumuzda, ben orada, Kürtçe olarak “Turgut Uyar’a inanıp seviyorsunuz, ama devletin Muş Tatvan yolunda veya Kürdistan’da insanları öldürebileceğine inanmıyorsunuz” demiştim. Aslı sadece yazar olduğu için değil, Türkiye’nin en büyük muhalif gücü olan Kürt basınının içinde cesurca yer aldığı için gözaltında. Biz buralarda buluşup, sıra kime gelecek diye soruyoruz; ama Gündem yine çıkar, biz yokuş yola yazarız; Aslı yine çıkar, yine yazar. Bir an önce özgürlüğe kavuşmasını bekliyoruz.” NECMİYE ALPAY 4 “Bu bir gözdağı ve bu tür politikalar uyguluyorlar. Bu soruşturmanın bütünü için gizlilik kararı alınmış. Niçin diye düşününce aklıma ilk gelen, devlet bu tür işlerde daima bir parmak sahibi olduğu için, bunlar gizli olsun istiyor. Aslında, Kürt özgürlüğü sorunu ne yazık ki daha çok Kürtlerin verdiği bir sorun olageldi. Bazı polisler, Kürt olmayan gazetecilere “senin ne işin var” diyebiliyorlarmış. Hakikaten, niçin bizler, Kürt sorunun çözümü için işin içinde değiliz? Bu soru bu toplantının en önemli sorusu.” SEMA KAYGUSUZ 4 “Biz şu anda çok az kişiyiz. Bö lünemeyecek kadar azız. Ben artık buna içerliyorum. Gurur duyduğum çağdaşım Aslı’nın o gazetenin danışma kurulunda olması bir tesadüf değil tercihtir. Kadın bir tercih kullandı. Onun metninde dünya ağrılı, yaralı bir bedendir. Her şeyi kendi bedeni üzerinden anlatır. Halkın da en ağrıyan, yaralı yerinden, edebiyatın ürettiği yerden tuttu. Okurları yazdıklarından güzelce pay çıkarır, alıntı yaparken... yok mu bu kadının 20 bin, 30 bin okuru? Var. Korku dağları sarmamış. Korku ovaları sokakları, şehirleri sarmış. Bu korkudan bıktım ben. Bununla yaşamaktan bıktım. Bir mitolojik sahnenin içindeyiz. Hainler mezarlığı, Taksim’de insan asmak gibi cümlelerin günlük hayatta kurulduğu bir medya dünyasında arkadaşımızı içeri aldılar. İnsanların değersizleştirdiği özgürlük ve barış sözcükleri karşısında sen ülkede bunlar olurken kendinden ve çocuklarından utanmıyor musun diyebilir miyiz?” MURAT UYURKULAK 4 “Demokrasi nöbetlerinden, diktatör olmak için elinden geleni yapan bir muktedirin kendi hezeyan Nöbetine gelmiş olduk. 15 Temmuz sonrası estirilen Demokrasi nöbetleri meselelerinin altının, temelinin olmadığı, TC devletinin 90 senelik zulüm refleksleri ile hareket ettiğini, giderek net görüyoruz. Özgür Gündem çalışanlarının gö zaltına alınması ve Ragıp Zarako Virüs yayılınca lu ile Aslı’ya yapılanlar kabul edilemez. Özgür Gündemi değil, kendi korkunç, vahşi gündemini hayata geçirmeye çalışan bir iktidarla Oldukça kısır bu hafta seyrettiğimiz öteki film de pek iz bırakmayacak cinsten, bilimkurgusalkor zorunda kalacaktır... İki yönetmenin (Ariel SchulmanHenry Joost) elinden çıkma “Viral”, basmakalıp bir gençlik karşı karşıyayız. Bunun karşısında mümkün olan en geniş cepheyi oluşturmak gerekiyor. Bir araya geleceğiz ve bu zulüm gidişatını durduracağız. Başka çaremiz yok.” ku türünde kategori hikâyesiyle sözüm ona ze edilebilecek, sıradan bir Amerikan yapımı çıktı: “Viral”. Emma’yla (Sofia Black D’Elia) sevişken ablası Stacey(Analeigh Tipton), Kaliforniya’nın Gölge Vadisi’ndeki küçük bir kentte, uzaklardaki karısıyla arası limoni babalarıyla yaşayan kız kardeşler. Kurt Gribi denen ölümcül bir hastalığın virüsü bölgeye yayılıp tüm ülke sağlığını tehdit eden, büyük bir afetsalgına dönüşünce karantina ve sokağa çıkma yasağı başlıyor, okullar da tatil. Virüse yakalananı çok saldırgan, kan içici bir zombiye çeviren bu korkunç salgın, Stacey’e de bulaşıyor, iki kardeşin manitalarıyla gittikleri, herkesin kafayı bulup seviştiği, çılgınca bir saykodelik partide. Saf, masum Emma, sonuna dek arkasında durup kolladığı ama durumu gittikçe ciddileşen ablasını hayatta tutmakla, kendini kurtarmak arasında bir seçim yapmak bilimkurgusalımsı bir korku denemesinin karışımı gibi seyreden ve yığınla benzerini izlediğimiz türden, bildik klişelerin takrarlandığı, aslında pek bir sinematografik değer de taşımayan, ucuz ve yavan bir virüs hikâyesi çeşitlemesi. Beylik korkutmagerme görüntüleriyle bezeli “Viral”, hastalığa yakalananın ağzından kulağından, gözünden, kımıl kımıl solucanımsı iğrenç parazitlerin fışkırdığı, iç kaldıran, istismarcı sahnelerden medet uman, önemsiz bir korku denemesi özetle. Keanu Reeves’le Rene Zellweger’in oynadığı ‘The Whole TruthYüce Adalet’ vasat bir mahkeme filmi Katil kim şaşırtmacası Başından sonuna dek, Louisiana’da namlı, zengin bir avukat olan babasını (Jim Belushi) bıçaklayarak öldürmekten tutuklanmış, 17 yaşındaki bir gencin yargılandığı duruşmaya odaklanan ve “Yüce Adalet” adıyla gösterime giren “The Whole Truth”, seyirciyi yer yer meraka gark eden (daha doğrusu ortaboy bir merak girdabına çeken) dakikaların ardından doğrusu yeterince ikna edici olamayan, beklenmedik, sürprizli bir finale bağlanan, ABD yapımı, beylik bir mahkeme filmi. Polis raporlarını, tanık ifadelerini, kadın hostesin ve komşunun açıklamalarını izledikçe, özel uçakla çıktığı iş gezilerine hayat kadınlarını da alan, hep aşağılayıp hor davrandığı karısı Loretta’ya (Rene Zellweger) şiddet uygulayan, seks düşkünü, zalim, zorba bir koca ve aşırı oto riter, baskıcı bir baba olduğu izlenimini veren film maktulü daha baştan hikâyenin kötü adamı olarak belirliyor, hatta ölümü hak ettiğini bile düşündürüyor. Sorunlu senaryo... Birinci dereceden cinayetle suçlanan ama onu savunmayı üstlenen avukatı Ramsey’e (Keanu Reeves) tek laf dahi etmeyen, suskun oğul sonunda ağzını açıp yıllardır azgın babasının cinsel istismarına uğradığı ‘mahrem’ sırrını ifşa edince jürinin kanaati ve filmin gidişi değişiyor. Tabii ki oğlunu kurtarmak isteyen ama tutarsız, kuşkulu davranışları göze batan, mutsuz anneyle aile dostu avukat Ramsey’in gizli ilişkisinin açık edildiği, şaşırtmacalı finalde gerçek katilin kim olduğunu öğreniyor ve kötü kocanın zaten ölümü hakettiği hissiyatıyla ayrılıyoruz 1.5 saatlik filmden. Avukatın katil çıktığı ve büyük adli hatanın örtbas edildiği bir finalle sonuçlanan, sorunlu senaryosu bir yana, standart düzeyi tutturan, yalın kat, düz bir anlatıma ve görselliğe sahip filmi parlak oyuncu kadrosu da kurtaramıyor sonuçta. Yine böylesi safha safha gelişen, merak ve gerilim öğesine dayanan mahkeme filmlerinden hoşlananların (ve Keanu Reeves hayranlarıyla geçirdiği plastik operasyonlardan pek umduğunu bulamamış Rene Zellweger tutkunlarının da) belki ilgi duyabileceği, yönetmenliğini Courtney Hunt’ın üstlendiği “Yüce Adalet”, bu türün Billy Wilder imzalı klasiklerinden, Marlene Dietrich, Tyrone Power, Charles Laughton’un oynadığı o unutulmaz “Witness for the Prosecution Beklenmeyen Şahit” (1957) başyapıtını anımsattı bize. PROF. SELÇUK EREZ 4 “Çağımızda iç savaş geçirenlere bakalım: Kuzey İrlanda’da kan gövdeyi götürdü ve sonra masa başında anlaşıldı. Bütün kritik mesele, bu uzlaşma “şimdi mi olsun?” İnsani açıdan şimdi olsun. Çünkü artık adam ölmesin. İki, eğer bölünmez bütünlük diyorsan yine şimdi olsun.. Çünkü beş yıl sonraki husumet o anlaşmayı geçici kılar. Eğer memleketin bölünmez bütünlüğüne taraftar değilsen, şimdi otur. Demek ki Aslı haklı. Biz de desteklemekte haklıyız.” TEVFİK TAŞ 4 “Zulme karşı basın mensup luğu yapmak denilen şeyden ötürü buradayım. Bu bir vicdan meselesi ve bir bilinçti; bunun etrafında dönüyoruz. Gerçeği söyleyen basın, birbirine benzeyen dünyada çok büyüktür. Çok da doğru söylüyoruz. Doğru kazanacak. Buna inanıyorum.” YAŞAR MİRAÇ 4 “Aslı Erdoğan, ne takıyye bilir, ne yalan. Aslı Erdoğan özgür yaşamış ve özgür yazmıştır. Aslı gibidir.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle