22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 15 Ağustos 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İzmir’de turizm için tanıtım seferberliği Turizmde kötü gidişe dur demek için Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde “İzmir’e Doyamazsın” kampanyası başlatıldı. 8 milyon TL yatırım yapılacak. Hedef 5 milyon ziyaretçi Turizmin başkentlerinde turist sayısında kan kaybı sürüyor. İzmir’in ilk yarıdaki turist kaybı yüz de 40’ı aştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu kayba dur de mek için kolla rı sıvadı. İzmir Büyükşehir Be lediyesi “İzmir’e Doyamazsın” sloganıyla kam ŞEHRİBAN KIRAÇ panya başlattı. “İzmir’e Doyamazsın” slo ganıyla, hem yurtiçinde hem yurtdışın da İzmir’in daha iyi tanınma sı için tanıtımının daha iyi ya pılmasını amaçlıyor. İlk yıl 8 milyon TL tanıtım bütçesi ayırdı. Ana hedef tu rizmdeki kayba dur demek. Kente yılda havayoluyla gelen 1 milyon ziyaretçi sayısını 5 milyona çıkarmak da hedefler arasında. Uzun yıllardır İzmir Valiliği’nin yönetiminde olan ve atıl duran İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı’nda da (İZ TAV) dümene İzmir Büyükşe hir Belediye Başkanı Aziz Ko caoğlu geçiti. 4 ayda üye sayı sı 4’ten 100’e çıkarıldı. İzmir Büyükşehir Belediye si Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Bu sene tanıtıma yurtiçinde baş lattık, seneye yurtdışında da ataklarımız ola cak. Kişi başı harcaması yüksek turisti hedefliyoruz. Tek tesise değil, tüm kentin dokusuna dokunan turist istiyoruz. Bu sene İzmir’deki turist düşüşü yüzde 41’lerde. İlk aşamada İZTAV olarak hedef bu kaybı geri almak. Bu proje İzmir’in turizm pastasından daha fazla pay almasını sağlayacak ” dedi. 8 bin 500 yıllık tarihiyle dünyanın en eski liman kentlerinden biri olan İzmir’in kalkınması için bu projeyi başlattıklarını anlatan Kocaoğlu, temelde turizm odaklı olan bu proje için İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı (İZTAV) çatısı altında hareket ettiklerini dile getirdi. Kocaoğlu, başta turizm olmak üzere farklı sektörlerde kalkınmayı hedeflediklerini kaydederek, Zeytin Yolu, Bağ Yolu, EfesMilas Yolu. Mavi Rota gibi rotalar belirlediklerini, bu rotalarla turizmin tek tesiste kalarak değil, tüm şehrin dokusunu tanıyarak gelişmesini amaçladıklarını dile getirdi. Kruvaziyer çöktü İzmir’in bu yıl kruvaziyer turizminden yüzde 85, diğer kanallarla gelen yabancılarda ise yüzde 28 düşüş yaşadığını belirten Kocaoğlu, toplamda da kaybın yüzde 41 ol duğunu ifade etti. “Yurtiçinden gelen turist te kaybımız yok” diye devam eden Kocaoğlu, her şey dahil sisteminin Türkiye’nin yarası olduğunu, her şey dahil sistemini reddettiklerini, “İzmir’e Doyamazsın” projesinin ruhu ile bu yaradan kurtulmayı hedeflediklerini belirtti. Kocaoğlu, “Bu sene turizm her tarafta sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Bu nedenle yol haritasını yeniden gözden geçirmeliyiz, alternatif yaratıp turizmi çeşitlendirmeliyiz. Biz turizmimiz sadece deniz, kum, güneş olmasın istiyoruz. Kültürden sanata, fuardan kongreye, termalden bilime kadar turizmi çeşitlendirmek istiyoruz” ifadesini kullandı. 10 proje var Yarımada Kalkınma Stratejisi ile, İzmir’in tarihi yarımadasının hafta sonu turizmi, gastronomi turizmi, tarih turizmi, bisikletli turizm, kırsal turizm, yerel ekonomik istihdam, tarım makineleri ortak hizmet alanı, ekolojik köy ve yerleşimler, tematik park ve kamp alanları, sanat ve tasarı olmak üzere 10 projenin yürütüldüğünü belirten Aziz Kocaoğlu, bu yarımadada belirlenen rotaların akademisyenler ve yerel halk ile istişare halinde ortaya çıktığını kaydetti. l İZMİR Yorgancılar FUARA 1 milyon kişi bekleniyor Kampanya kapsamında İzmir Enternasyonel Fuarı’nın (İEF) daha etkinleştirilmesinin de dahil olduğunu belirten Aziz Kocaoğlu, bu sene 26 Ağustos4 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek fuara 1 milyon ziyaretçinin beklendiğini dile getirdi. Kocaoğlu, 15 Temmuz darbe girişimini takiben yabancı konuklarda gelişlere ilişkin bazı endişelerin doğduğunu anlatırken, Türkiye’nin normalleşme hızının her şeyin belirleyicisi olacağını vurguladı. Fuara yabancıların davet edilmesi kısmıyla Ekonomi Bakanlığı’nın ilgilendiğini anlatan Kocaoğlu, “10 gün önce gelme konusunda sıkıntı vardı. Ama hergeçen gün düzelme var. Darbe girişimi ve terör olaylarının etkisini azaltmak için elimizden geleni yapıyo ruz. Biz de elimizden gel diği kadar kendimizi anlatıyoruz, iletişimi artırdıkça yabancıların endişesi azalıyor” diye konuştu. Sanayi için de tanıtım Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, kampanyanın sanayicilere İzmir’i tanıtma amacını da taşıdığını söyleyerek, bu kapsamda İzmir ile ilgili road Show ve work shop’lar düzenleneceğini kaydetti. İzmir’in Yaşam Kalitesi Endeksi’nde Türkiye’nin ilk şehri olduğunu ifade eden Yorgancılar, şu bilgileri paylaştı: “İzmir’de 4 bin 500 sanayi kuruluşu var. Türkiye sanayi üretiminin yüzde 13’ünü yapıyoruz. İthalat ve ihracat rakamlarımıza bakınca, Türkiye cari açık vermeyen bir şehir konumunda. Katma değeri yüksek sanayi yatırımlarını çekmek için hem yurtiçinde hem de yurtdışında çalışmalarımız olacak.” Aziz Kocaoğlu, Fuar İzmir, İEF, İZTAV, Yarımada Kalkınma Stratejisi, İzmir Kuş Cenneti, Yüzülebilir Körfez, Doğal Yaşam Parkı, İzmirim Kart gibi projelerle kentte turizmi çeşitlendirdiklerini söyledi. Aziz Kocaoğlu Çiftçi kazanmıyor Köprü geçişi 3 dolar+KDV Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, 26 Ağustos’ta hizmete açılacak Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün geçiş ücretinin tek yön için 3 dolar+KDV olacağını söyledi. Arslan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası Türkiye’nin 2023 hedefleri kapsamında ulaştırma alanında hayata geçirilecek dev projelerin hız kesmeden devam edeceğini dile getirerek, Türkiye’de özel sektörün işleteceği ikinci köprünün açılışının daha önce planlandığı gibi 26 Ağustos’ta yapılacağını söyledi. Arslan, İstanbul’daki transit trafik yükünün hafifletilmesi, trafikten kaynaklanan hava kirliliğinin ortadan kaldırılması öngörülen köprüyle yılda yaklaşık 1 milyar 450 milyon doları enerji, 335 milyon doları işgücü kaybı olmak üzere toplam 1 milyar 785 milyon dolarlık ekonomik kaybın önüne geçileceğini kaydetti. l Ekonomi Servisi TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin, doğal afetlere ve yapısal sorunlardan kaynaklanan zorluklara rağmen üretimini sürdürdüğünü ifade etti Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar “2014’te 205 milyar lira olan bitkisel ve hayvansal üretim değeri, geçen yıl yüzde 21.2 artışla 248.5 milyar liraya yükseldi; bir yıllık üretim değeri artışı 43.5 milyar lirayı geçti” dedi. Bayraktar, çiftçinin, doğal afetlere ve yapısal sorunlardan kaynaklanan zorluklara rağmen üretimini sürdürdüğünü anlatarak şu tespitlerde bulundu: n 2013’te 190.6 milyar liraya gerileyen bitkisel ve hayvansal üretim değerinin, 2014’te 205 milyar liraya, 2015’te geçici verilerle 248.5 milyar liraya yükseldi. n Dolardaki artışa rağmen, Türk tarımı 2015’te 91.4 milyar dolarlık üretim değeri gerçekleştirdi. n 2015’te çiftçimiz, 6.7 milyar dolarlık buğday, 4.5 milyar dolarlık domates, 3.5 milyar dolarlık fındık, 2 milyar dolarlık arpa, 2 milyar dolarlık patates, 1.6 milyar dolarlık mısır üretimi gerçekleştirdi. n Tarladan markete fiyatın bazı ürünlerde 45’e katlandığı, ortalama bazda en az 2’ye katlandığı göz önünde bulundurulursa, 91.4 milyar dolarlık üretim değerini ikiye katlamak gerekir. Market fiyatlarıyla bir hesap yapılsa tarımsal üretimin değeri 200 milyar dolara yaklaşır. Yıkıcı etki olur n Türkiye için tarım hayatidir. Kış aylarında 4.8, yaz aylarında 6 milyon insan tarımda istihdam edilmekte, 1718 milyar gıda ve tarım ihracatı yapılmaktadır. n Tarımsız bir Türk ekonomisi düşünüle Bayraktar mez. Tarımda sağlıklı büyümenin sürmesi için üretimi dengeli bir şekilde artırmak gerekir. İç pazar ve dış pazar ihtiyaçlarına göre üretim yapılmalıdır. Aksi takdirde stok fazlası tarım için daha yıkıcı etkiye yol açıyor. Bunu başta patates olmak üzere çeşitli ürünlerimizde görüyoruz. n Üretimin ihtiyacın üzerine çıkması halinde fiyatlar dibe vuruyor. Çiftçi kazanamıyor, emeğinin karşılığını alamıyor hatta önemli miktarda ürün tarlada kaldığı için ülke ekonomisi de kaybediyor. Tükemi de ihracatı da buna bağlı olarak üretimi de artırmak, arz fazlası yaratmamak temel amaç olmalı. n Özellikle pazarda talep gören, dayanıklılığı fazla, katma değeri yüksek ürünlere yönelmek, tarım ve gıda sanayi entegrasyonunu mükemmel bir şekilde sağlayarak, ham ürün yerine yarı mamul veya mamul ürün ihracatına ağırlık vermek, hem sektöre hem de ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacak. l Ekonomi Servisi Burkay Yedi dilde yatırım çağırısı Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), uluslararası yatırımcıları Türkiye’ye davet etmek amacıyla 7 ayrı dilde 10 maddelik bir bildiri hazırladı. Yabancı yatırımcıya “Türkiye İle Birlikte Büyüyün” temasıyla hazırlanan bildiriyle, Türkiye hakkında 15 Temmuz sonrası başlatılan olumsuz algının önüne geçilmesi hedefleniyor. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Arapça ve Rusça olarak hazırlanan bildiriyle ilgili BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Türkiye’nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yabancı yatırımcılar için önemli bir cazibe merkezi olacağını söyledi. Burkay, “Ülkemize güvenerek yatırımda bulunanlar bugüne kadar hep kazanç elde etti. Ülkemizin güvenli liman niteliğinde olduğunu dünyaya bir kez daha anlatmalıyız” dedi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Demokrasi mi dediniz? Liberal demokrasi, serbest piyasa küreselleşme dünyasına gözünü açan 1980 sonrası kuşakların genel eğilimi “Demokrasi mi dediniz? Teşekkür ederim istemem” yönünde şekilleniyor. ‘Demokratik durgunluk’ Freedom House’un “Demokrasinin Durumu” raporu (2016), siyasi özgürlüklerin son on yılda küresel çapta gerilediğini savunuyordu. Financial Times’dan Gideon Rachman’a göre bir “küresel demokratik durgunluk” yaşanıyor. Dün zamanın ruhunu Mandela, Havel, Gorbaçov, Yeltsin temsil ediyormuş. Bugün ise Putin, Erdoğan, Trump gibi isimler var (Financial Times, 08/08/16). Dünya Değerler Araştırması’nın 19952014 dönemindeki yıllık bulgularında dayanan bir çalışma (R. Fao & Y. Mounk, Journal of Democracy Temmuz 2016), bugün “Kuzey Amerika ve Avrupa’da demokratik yönetimleri ayakta tutan değerler, 1989’da aniden çöken Doğu Avrupa ve SSCB yönetimlerini ayakta tutan değerler kadar kırılganlaşmış” sonucuna ulaşıyor. 1980 sonrasında doğanların arasında demokratik bir düzende yaşamanın önemine inananların oranı, önceki kuşaklara göre hızla düşerken, demokrasinin kötü bir rejim olduğuna inananların sayısı artarak yüzde 30’lara ulaşıyor. Aynı dönemde, 1980 sonrası kuşağın içinde demokratik siyasete ilgi azalırken, otoriter liderliklere ve politikalara ilgi artıyor. Bu eğilim, askeri rejimleri de kapsayacak biçimde, en çok da zengin sınıfların gençleri arasında güçleniyor. Neden olmasın, dün “serbest piyasa, tarihin sonu, küreselleşme, zamanın ruhunu şekillendiriyordu, temsilcileri ona göreydi, zamanın ruhu bugün büyük ölçüde değişti, temsilcilerinin değişmesi de olağan. Zamanın ruhu Dün zamanın ruhunu şekillendiren süreçler ve varsayımlar, devletlerin toplumsal güvenlik sistemlerini (refah devletiemeklilik güvencesi), çalışanların dayanışma ağlarını (kitlesel sendikalar, sosyal demokrat partiler), büyük üretim kompleksleri etrafında gelişmiş emekçi sınıfın yaşam alanlarını söküyor parçalıyor, metalaştırıyor, “toplum yok, rekabet eden bireyler var, sen de birey olarak kendi güvenliğinden sorumlusun, devlete güvenme, kendi kaderini tayin et” diyor, tüm bunları da bireysel özgürlükler ve serbestlik, liberal demokrasi olarak, refah artacak vaadiyle birlikte sunuyordu. Bu vaatlerin hepsi çöktü. Birey, ekonomik kriz, iklim krizi, göçmenlik krizi, terörizm korkusu, işsizlik korkusu, hatta büyük güçlerin rekabeti, TV ekranlarından düşmeyen savaş haberleriyle baş başa kaldı. Egemen sınıfların genç kuşakları, sermayenin kazandığı serbestlikleri demokrasinin geriletmesinden korkmaya başlarken, alt sınıfların bireyleri karşılarındaki dev sorunların hiçbirini kendi başlarına aşamayacaklarını görüyorlar. Bir güvence olarak dini, etnik aidiyetlere sığınmaya çalışırken, bu aidiyetleri bünyesinde birleştirecek güçlü liderler aramaya başlıyorlar. Bu noktada egemen sınıfların korkularıyla, alt sınıflardan korkuları, sağ popülizmde buluşmaya başlayarak, neoliberalizmden, liberal demokrasiden uzaklaşarak, otoriterkorporatist tercihlere doğru yönelmeye başlıyor. Ancak, zamanın ruhu, geleceğin tohumlarını da içinde taşır. Küreselleşme başladığında, bir gün bu noktaya geleceği konusunda uyarıyorduk, çünkü yeni bir küreselleşme dalgasını gündeme getiren yapısalekonomik kriz, küreselleşmenin sonunu getirecek tohumları içinde barındırıyordu. Bugün zamanın ruhu, geleceğin tohumlarını, salt sağ popülizm, demagog liderler faşizm olarak değil, sol popülizm, “Gezi”, “Tahrir” olayları, “yeni proletarya” yeni örgütlenme biçimleri arayışları olarak da barındırıyor. Birinci eğilimin gerçekleşmesini engellemek için, ikincisine yönelmek, liberal demokrasiyi canlandırma hayallerini de terk etmek gerekiyor. Uydudan internet ucuzlayacak Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER), uydu terminallerinden alınmakta olan telsiz ruhsat ve kullanım ücretlerinin kaldırılması hakkındaki Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini duyurdu. Genişbant uydu internet terminallerinden alınan ruhsat ve yıllık kullanım ücretleri, uydu ınternet hizmetinin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engellerden biriydi. TELKODER’e göre yapılan değişiklikle, 10 bin abone ve 25 milyon TL büyüklüğündeki uydudan genişbant internet erişimi pazarı, bir yıl içerisinde 20 bin aboneye ve 50 milyon TL’lik büyüklüğe ulaşacak. İnternet fiyatları ucuzlayacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle