14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 13 Ağustos 2016 Ö6 ldürüleceğini bir tek o bilmiyordu Dink cinayeti davasında polis Mumcu: MİT ve Jandarma İstihbarat hiçbir şey yapmadı Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine iliş kin kamu görevlilerinin de yar gılandığı davada dönemin Trab zon İstihbarat Şu be Müdürlüğü ça lışanı polis Öz kan Mumcu’nun çapraz sorgusu yapıldı. Mumcu, CANAN COŞKUN Dink’in öldürüleceğinden bir tek Hrant Dink’in ha berinin olmadığını belirterek, “Dink cinayeti tasarlanırken MİT ve Jandarma İstihbarat hiç bir şey yapmamış” dedi. İstanbul 14. Ağır Ce za Mahkemesi’nde dün gö rülen duruşmada eski Trab zon İstihbarat Şube Müdürlü ğü çalışanlarından polis Öz kan Mumcu’nun çapraz sor gusu yapıldı. Mumcu, Dink ai lesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun, “MİT, Yasin Hayal’in faaliyetleri ile ilgili si ze bilgi veriyor muydu” soru suna, “MİT’in Yasin Hayal’in ne yaptığına dair bir bilgileri yoktu. Daha önceden cihat böl geleri ile iletişime geçmiş bi ri Yasin Hayal, cezaevinden çı kıyor, McDonalds’ı bombala mış, altı kişiyi yaralamış, ya ni her an eyleme geçebilir. Biz bu nedenle, daha Dink konu su yokken bu kişiyi takip ediyo ruz. Biz de Hayal’in telefonları nı dinliyoruz, fiziki takip yapı yoruz ‘Hayal yeniden saldırı ya par mı’ diye. Bu sırada Erhan Tuncel’den Dink cinayeti tasarı sı bilgisi geliyor. Rapor hazırlıyoruz. İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne aktarıyoruz. Böyle bir şahısla ilgili çalışma yaparken Jandarma İstihbarat ne yapmış? Telefon dinlenmemiş, fiziki takip yapılmamış. MİT de takip etmemiş, fiziki takip yapmamış. Cinayet tasarısından bir tek Dink’in haberi yok. Herkesin bildiği ortamda MİT bilmiyor. Ne soruşturmaya ne de kovuşturmaya konu bu durum” diye yanıt verdi. Bakırcıoğlu, Mumcu’ya iddianamede Tuncel ile Hayal’in irtibatta olduğu ve bazı ihale iş Soruşturma ivme kazandı Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Trabzon Jandarma İstihbarat görevlileri ile ilgili soruşturma 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ivme kazandı. Soruşturma kapsamında darbe girişiminin ardından 9 jandarma tutuklandı. Eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ile Jandar ma İstihbarat görevlisi Adnan Acar ve Musa Yıldırım ise hâlâ gözaltında bulunuyor. Öte yandan dün de soruşturma kapsamında gözaltına alınan jandarma görevlileri İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü Kısım Amiri Yüzbaşı A.B.S ile astsubaylar E.T. ve M.K.Y. tutuklanma talebiyle adliyeye sevk edildi. 1 asker tutuklandı. lerini yaptıkları belirtilen Trabzon’daki Başkanlar Grubu’nun Dink cinayeti ile ilgisi olup olmadığını sordu. Mumcu da “Hayal, başkanlar grubuyla beraberdi ama suça katılıyor muydu bilmiyorum” diye yanıt verdi. Bakırcıoğlu’nun, “Cinayet tasarısı bilgisini Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı ve jandarmaya bildirdiniz mi” sorusuna da Mumcu, “Hayır adli bir işlem olmadı” diye yanıt verdi. ‘Yetkim yok’ Mumcu, Bakırcıoğlu’nun “Hayal ile ilgili ‘Hrant Dink’i ne pa hasına olursa olsun öldürecektir” bilgisini aldıktan sonra bir operasyon yapılmasını düşündünüz mü” sorusuna, “Bilgim yok. Yetkim de yok” diye yanıt verdi. Söz alan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Mumcu’ya “Engin Dinç ile yardımcı istihbarat elemanı olan Erhan Tuncel’in görüşmesi kaç dakika sürdü” diye sordu. Mumcu da, “Yarım saatten az değil, bir saat” diye yanıt verdi. Altay’ın görüşmenin kayıt altına alınıp alınmadığını sorması üzerine Mumcu, alınmadığını söyledi. “Görüşmeden sonra Dinç, Tuncel’in verdiği bilgi ile ilgili çalışma yapmanızı istedi mi” diye soran Altay’a, Mumcu’nun cevabı “Hayır” oldu. Mahkeme ara kararında Bakırcoğlu’nun azınlıklara yönelik tehdide ilişkin 37 evrakı istemesi talebini diğer azınlıklara yönelik tehditlere ilişkin uyarı evrakının Dink davasını ilgilendirmediğini gerekçe göstererek reddetti. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in tahliye talebini de reddeden mahkeme heyeti, duruşmayı 26 Eylül’e erteledi. Aygün’e soruşturma CHP eski milletvekili Hüseyin Aygün, Tunceli Hozat’ta 1 Ağustos’ta Dalören Jandarma Karakolu’na yapılan saldırı sırasında iki ateş arasında kalarak öldüğü söylenen Mesut İlkbahar’ın saldırının ardından karakola giderken askerlerin bombalı araç şüphesiyle açtığı ateşte öldüğü yönünde açıklama yapmıştı. Aygün’e “Soruşturma gizliliğini ihlal” suçundan soruşturma açıldı. Aygün, “Cinayeti kimin işlediğini halka açıklamak suç değildir” dedi. l Yurt Haberleri ‘Bahçeli Bulvarı’ kriz yarattı Adana’da Kenan Evren Bulvarı’nın adının Devlet Bahçeli Bulvarı olması ile ilgili Büyükşehir Belediye Meclisi kararı kesinlik kazanmadan tabelaların değişmesi, Adana siyasetinde çalkantı yarattı. Üyeleri teklife olumsuz oy kullanan AKP İl Başkanı Fikret Yeni kararın oluşturulma aşamasındaki tutuma karşı çıkarken, Belediye Meclisi’nde üyeleri teklife “evet” diyen CHP İl Başkanı Ayhan Barut, oylama kesinleşmeden yapılanın “şık olmadığını” söyledi. l DHA 43 kişiye IŞİD gözaltısı İstanbul’da dün sabah erken saatlerde düzenlenen eşzamanlı operasyonlarda 43 kişi gözaltına alındı. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından özel harekât polislerinin desteğiyle düzenlenen operasyonda gözaltına alınan Suriyeli 4 kişinin IŞİD’e eleman temin ettiği belirtiliyor. 13’ü çocuk 39 kişinin ise Türki Cumhuriyetlerden sığınma talebiyle geldiği öğrenildi. 4 IŞİD’linin bu kişileri devşirmeye çalıştığı ifade ediliyor. 39 kişinin işlemlerinin ardından sınır dışı edileceği öğrenildi. Takvim ve leğenlere bile el koydular SİBELBAHÇETEPE 15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevlerin deki tutuklulara yönelik bas OHAL’in ardından cezaevlerinde yaşananları raporlaştıran kılar giderek artıyor. Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Daya TAYAD, keyfi uygulamalarla hakların ihlal edildiğini belirledi nışma Derneği (TAYAD) , İzmir Aliağa Şakran Kadın, Amasya E Tipi, Bakırköy Kadın, Edirne F Tipi, İzmir Kırıklar 2 No’lu F Ti pi, Kandıra 1 No’lu F Tipi, Siliv ri 9 No’lu F Tipi, Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi cezaevlerinden avukatlar ve aileler aracılığıy la edindiği bilgileri derleyerek bir rapor hazırladı. “Tutuklu ve hükümlülerin hakları gasp edi liyor” denilen raporda, cezaev lerindeki kitapların ve dilekçe hakkının keyfi olarak engellen diğine dikkat çekildi. ‘Noter gibi savcılar’ CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Alevilerin sorunlarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. CHP’li Ağbaba: Alevilere dergâhlarını geri verin SELAHATTİN GÖKATALAY CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’da düzenlediği basın toplantısında, Alevilerin dergâhlarının iade edilmesi talebiyle yaptıkları eylemlere değinerek, “Hacıbektaş Veli Dergâhı ile ilgili defalarca vermiş olduğumuz teklifler var. Orası bir müze, insanlar para vererek giriyorlar. Orası bir müze değildir. Orası o inancın mensuplarının yüzyıllardan beri kullandığı mekânlardır. Maalesef bu konuda hükümetten bir çalışma yok. Uzlaşının olmasının istendiği bir dönemde Alevilerin cem evleriyle ilgili yasal ibadethane olması talepleri mutlaka yerine getirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı da var. Yine toplumun büyük bir kesiminin rahatsız olduğu, önümüzdeki günlerde açılacak Yavuz Sultan Selim köprüsünün ismi de değiştirilmelidir” diye konuştu. l MALATYA HSoemrkaelsı’yeaakçaıkpalı “TpyygTnDvlsaaaieeaeatkeşnalrkaesmaçyindsnzrimaemımiiido.m,nşkakıİaialnszMverrkmMıittaeşna"eysirtıeçnniymivdityribdıeinniidreyluyareöeaedhiilnnlbntnmieViın.er,ıer3’aiDeetnmtt0lalnemkeediyl1alirirameneığdinn”mdsliyeeani,iiğ1anka.ndSeip3cdnieoüaı’ie"nlmüyybçmÇnceneıuailciadlfak’eitaasdeneariıyail HAKAN DİRİK Mektuplara da el konulduğu vurgulanan raporda, özetle şu ifadelere yer verildi: “Dilekçe hakları keyfi engelleniyor. Bu anayasanın açık bir ihlali ve insanlık suçudur. Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ve akıbeti bildirilmeksizin mektuplar verilmiyor, yok ediliyor. Hücrelerindeki takvim ve leğenlerine bile el konuyor. Kişinin dışarıyla iletişim kurması tamamen idarenin keyfine kalıyor. Tedavi hakları keyfi olarak engelleniyor. Örneğin Bülent Bağcı’nın katı bir disiplinle verilmesi gereken ilaçları bitmesine karşın kalp doktoruna muayene olması engelleniyor. Rıza Şahin, gardiyanların ve doktorların umursamazlığı yüzünden beyin kanaması geçirip yaşamını yitirdi. Tutuklu ve hükümlüler slogan attığında, anma yaptıklarında görüş ve iletişim yasakları veriliyor. Bu cezalar tamamen hapishane idaresinin keyfine bırakılıyor. İnfaz savcıları hapishane müdürlerinin noterliği gibi çalışıyor.” l İSTANBUL haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Cezaevinden bir mektup “Demokrasimiz”i, “ulusal birliğimiz”i alanlarda coşkuyla kutlamayı sürdürmekteyken cezaevlerinden de mektuplar gelmeye devam ediyor. Bunlardan biri, Bakırköy “Kadın Kapalı Hapishane”sinden yazan Tuğçenur Özbay’ın mektubu, beni özellikle duygulandırdı, düşündürdü… Demokrasimizin de, ulusal birliğimizin de nasıl yalanlarla örtülü olduğunu; bu kandırıcı, parıltılı sözlerin altında ne acılar, ne zulümler, ne ikiyüzlü, insanlık dışı baskılar olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu mektubu özetlemek, bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istedim… HHH Tuğçenur mektubuna, “Bakırköy hapishanesinden devrimci bir özgür tutsak olarak, DHKPC dava tutsağı olarak yazıyorum” cümlesiyle başlıyor… Ardından “tecrit”in “bir kısmı”nı anlattığı paragraf geliyor: “Tecrit demek, dışarıyı bir avuç gökyüzüne sığdırmak demek, camdan baktığınızda gece gündüz sizi gözetleyen bir kamerayla göz göze gelmek demek, dışarının sesini haftada bir duymak demek…” Bu satırları okurken, F tipi denilen cehennem hücreleri tasarısına karşı sanat insanları olarak nasıl elbirliğiyle savaşım verdiğimizi, bütün çabalarımızın “hayata dönüş operasyonu” denilen acımasız bir uygulamayla nasıl yerle bir edildiğini anımsıyorum. Tuğçenur Özbay ve büyük çoğunluğuyla bu genç, yaşam dolu insanlar, yaşamlarını ölüm hücrelerinde sürdürmek için acaba ne gibi suçlar işlediler? Bu soruyu, sözünü ettiğim günlerde İstanbul Yargıçlar Evi’nde dönemin Adalet Bakanı ve cezaevlerinin yüksek düzey yöneticileriyle gazeteciler arasında düzenlenen toplantıda Bakana ve yetkililere de yöneltmiştim. Sorum şuydu: Şu anda cezaevlerinde bulunan siyasi mahkumların kaç tanesi cinayet hükümlüsüdür. Bakan ve öteki ilgililer bir süre bakışıp söyleşmiş, sonra da bu konuda ellerinde bir bilgi bulunmadığını söylemişlerdi… Cinayet işlemiş kişi bile cezaevinde en asgari insan haklarından yararlanmak hakkına sahiptir. Büyük çoğunluğu örgüt üyeliği vb. suçlamalarla yargılanıp ağır hapis cezalarına mahkum edilmiş gençlerin hücrelerde ömür boyu çürümeye, çıldırmaya, yok olmaya terk edildiği bir ülkede demokrasinin, özgürlüğün, insan haklarının kırıntısından söz edilemez. HHH Tuğçenur Özbay’ın mektubunun konusu, kendilerine zaten kayıtlı olarak verilen kitapların yeniden kayıt edileceği bahanesiyle sınırlanması, ellerinden alınması; çocuk kitapları için böyle bir sınırlama olmadığı halde “atipik otizmli 4 yaşındaki Poyraz Ali”ye gelen kitapların da bu sınırlama kapsamına alınmış olması… “Gelin birlikte düşünelim…” diye başladığı bir cümlenin ardından sözlerini şöyle sürdürüyor Tuğçenur: “Bir kutunun içi, tepenizde kamera, haftada bir 10 dakika (görüşme)… Kitaplarınız elinizden alınınca ne hissedersiniz ya da hatta gerçekleri anlatmak için kullandığınız kâğıt kaleminiz?(........) Okumak bir martının uçma hakkı kadar doğal bir haktır, hele ki biz tutsak devrimciler kitaplarımıza yönelen tek bir saldırıyı kişiliğimize, onurumuza yönelik görürüz”… HHH Tuğçenur belli ki bir edebiyat, şiir tutkunu… Dört sayfalık mektubunun sayfalarından birine benim “Yıkılma Sakın”dan şiirimden bir bölüm almış… Mektup zarfının üzerinde ise “Bir Gün Mutlaka”dan, “Hapishanede Bir Sabah Türküsü”nden renkli kalemlerle yazılmış dizeler… Sevgili Tuğçenur Özbay ve arkadaşları! Bu ülkede ve dünyada da daha adil, insana daha yaraşır bir yaşam için savaşımlarda çok acılar yaşandı, yaşanmakta ve yaşanacak…. Ben nefes alıp verebildiğim sürece şiirlerimle ve yazılarımla böyle bir yaşam için savaşım verenlerden biri ve onların sözcüsü olmayı sürdüreceğim… Ben de sizlere Deniz’leri düşünerek yazılmış çok bilinen bir başka şiirimle sesleneyim…. Cellat uyandı yatağında bir gece “Tanrım” dedi, “bu ne zor bilmece: Öldükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe…” Okurlarımdan iki hafta izin istiyorum. İki hafta sonra bir olasılıkla hafta içi bir günde buluşmak üzere… Çapraz’ı cezaevinde ölüme terk ettiler DBP’li Hakkâri İl Genel Meclisi üyesi Sibel Çapraz (35), 27 Kasım’da Yüksekova’da polisin düzenlediği bir operasyon sırasında silah sesleri üzerine gittiği mahallede vuruldu. 15 ameliyat geçiren ve karnı parçalandığı için hâlâ bağırsakları dışarıda olan, sondayla yaşayan, kendi başına kişisel ihtiyaçlarını gideremeyen Çarpraz, geçen Haziran ayında sevk edildiği İzmir R Tipi Cezaevi’nde tek başına tutuluyor. Çapraz’ın tedavisi için İstanbul’a sevki için verilen dilekçeler Adalet Bakanlığı'nca reddedildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle