15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Ağustos 2016 6 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Büyük planları olan, projesinin kapsamı çok geniş iktidar partisi içeride ve dışarıda durumunu iyileştirmek, düzeltmek için deyim yerindeyse “can havliyle” savaşıyor. Eski ortak tarafından kanlı bir tepsi içinde sunulan fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. İşinin kolay olduğu söylenemez ama özellikle içeride atmak istediği adımları, darbecilerin yenilgiye uğratıldığı 15 Temmuz öncesine göre daha kolay atabiliyor. Muhalefeti köşeye sıkıştırmış, CHP’nin darbe karşıtlığını alabildiğine sömürmüş, üslupta bir iki değişikliğin “yeni” bir hava yaratmaya yeteceğini görmüş, göstermiştir. Projesinden taviz vermeye gerek olmadığını, daha da radikalleşeceğini her fırsatta kanıtlıyor. HHH Muhalefetin OHAL ile ilgili nazik itirazlarını kolayca kulak arkası ediyor. Uygulamayı muhaliflere doğru genişletiyor. Yalnızca sınırlı bir süreyi kapsaması gereken kararnameleri “devleti yeniden yapılandırılmak” için kullanıyor. Bunu nasıl yapacağını bilmeyen var mı? Peki, politikada usta iktidar partisidir. En az yalan onlarda var. Açık ve net konuşuyorlar; devleti yeniden yapılandıracaklar. Bunu nasıl yapacaklarını Yenikapı mitinginde söylediler, gösterdiler. Kanlı darbe girişimi sonrası başlattıkları “demokrasi nöbetleri”yle sokağı ‘Ne Kadar Yalansız Yaşarsak..’ istedikleri gibi yönlendirebileceklerini kanıtlamakla kalmadılar, yeni devletin nasıl bir devlet olacağını da ilan ettiler. Üniformasıyla kürsüye çıkan generali bir yana bırakın, artık Mısırlı olmaktan çıkan ve her türden tartışma muhalefet neden bilmezden geliyor? İktidar partisini verdiği sözleri tutma kapısını kapatan “rabia” yeni devletin amentüsüdür. konusunda ikna edebileceklerini, HHH inanmasalar da ısrarla söyleyen muhalefet Muhalefet bunları tartışabileceğini sözcüleri doğrusu insanı güldürüyor. sanıyor. Tümünü birlikte değerlendirmiyor, Kendini kandırmak, kendine yalan tümünün teorik, pratik anlamı üzerinde söylemek nasıl bir iştir ki? düşünmüyorsanız, tümünü kanun HHH hükmünde kararname kılığında Oysa Can Baba’nın dediği gibi “ne görmüyorsanız, iktidarın peşinde, yalnızca kadar yalansız yaşarsak o kadar “muhalefet” olduğunuzu “kanıtlamaya” iyi.” En yalansız olan; demagojide, yarayan itirazlarınızla vakit geçirmeye oportünizmde harikalar yaratan, pragmatik devam edeceksiniz. İktidar içeriyi “çözdü.” “Terörle mücadele” parantezine alınmış Kürt meselesine ise daha bir vakit ihtiyacı var. Her ne kadar “çözülmüş devleti” gönlüne göre yeniden kurmak zor olsa da önemli bir kavşak geçilmiştir. Peki dışarısı? HHH Orada işlerin biraz daha zor olduğu söylenebilir. Yine de iktidar partisinin pragmatik bir parti olduğunu, uluslararası piyasada işlerin güç ve pazarlıkla çözüldüğünü iyi bildiğini unutmamakta yarar var. Geçmişte işe yarayan “sert” politikaları, Rusya, İsrail, Mısır ve nihayet Suriye politikalarını değiştirmekte zorlanmayacak, sokaktan “hani ne oldu” türünden bir soru gelmeyecektir. Mülteciler meselesini işe yarar “araç” olarak kullanmayı ısrarla deneyecek, ama inatçı olmamayı da bilecektir. İktidar partisi artık olgun, projesini tamama erdirmiş bir partidir. O proje “otoriter İslamcı yeni bir cumhuriyet” projesidir. Muhalefet bu tehlikeli projeyi sona erdirmek istiyorsa, “cehenneme giden yoldaki iyi niyet taşlarına” basmamalı, tuzaklarla dolu o yolu hızla terk etmelidir. Can Gürkan, 301 madencinin Patron: FETÖ yaptıkatledildiği Soma maden faciası davasındaki savunmasında Aileler: S S S üçlüsüfırsatıkaçırmadı sermaye siyaset SENDİKA Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 6’sı tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine devam edildi. Tutuklu yargılanan Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan ifadesinde “Ülkemiz PKK, DHKPC, FETÖ saldırısı altındadır. Bu örgütler Soma’yı da yapmışlardır. Soma’nın faili FETÖ” dedi. Manisa Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen faciada, 301 madencinin yaşamını yitirmesinin ardından başlatılan adli soruşturmada, haklarında, “Olası kastla öldürme”, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma”, “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan toplam 46 sanığın yargılanmasına, 56 günlük aranın ardından dün devam edildi. Duruşma öncesinde, yargılamanın yapılacağı kültür merkezinin yakınında toplanan Somalı işçilerin aileleri ile onlara destek veren sivil toplum üyeleri basın açıklaması yaptı. Aileler “Bizler tanığıyız. Soma’da yaşanan katliamdır. Bu katliam ne FETÖ’nün ne de başka birisinin sabotajıdır. Soma katliamı sermaye, siyaset, sarı sendika üçlüsünün sorumlu olduğu bir işçi katliamıdır” dedi. Duruşmada söz alan mağdur ailelerin avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, Soma AŞ’de bilinçli olarak haritalarda tahribat yapıldığını, gerçeklerin gizlenmeye çalışıldığını söyledi. Kozağaçlı, sanık şirket yetkililerinin savcılık aşamasında evrakları sorumluluklarından kurtulmak için değiştirdiğini belirtti. ‘FETÖ yapmıştır’ Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, “Basın bizim söylediklerimizi yazmıyor. Bilirkişi raporu gelmemiş. Bolca hakaret dışında sonucu belli bir celse olacak. Tutukluluk halinin devamına karar vereceksiniz. Savunma yaparken hakarete maruz kalmak istemiyorum” dedi. Facianın sabotaj olabileceğini yineleyen Gürkan, şöyle devam etti: “Bizim bilimsel raporlarımız dikkate alınmıyor. Taleplerimiz kabul edilmiyor. 15 Temmuz’da bu ülke kendi halkına silah doğrultanları gördü. Ülkemiz PKK, DHKPC, FETÖ saldırısı altındadır. Bu örgütler Soma’yı da yapmışlardır. Soma’nın faili FETÖ. Manisa Barosu eski Başkanı Zeynel Balkız Soma olayından sonra ‘Biz dosyada ailelerden tarafız’ dedi. Bugün o başkanın FETÖ örgütü ile bağlantısı olduğu için malvarlığına el konuldu. Savcılık aşamasında bilirkişiler neden olayın olduğu yere gitmedi? Uzaktan bir yerlerden talimat mı aldılar?” Gürkan’ın müdafi Avukatı Kadir Çekin ise “15 Temmuz’un her şeye olduğu gibi bu yargılamaya da etkisi olacak, göreceksiniz” dedi. Savcı mütalaada tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme, 23 Ağustos’a ertelendi. Duruşma sonrasında açıklama yapan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Patron, madeni FETÖ örgütü yaktı, FETÖ bağlantılı savcı, polis jandarma soruşturmayı yürüttü demeye getirdi. Bir süreden beri söyleyecek sözleri olmadığı için sabotaj iddialarını son 6 aydır dillendiriyorlardı. Ancak 15 Temmuz fırsatını kaçırmadılar. Artık sığınacakları bir yer kalmadı. Bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi. l Haber Merkezi ACI TABLODAN EŞLERİNİN İSİMLERİNİ ARADILAR Aileler adına basın açıklamasını yapan ölen madencilerden Uğur Çolak’ın babası İsmail Çolak, faciadan şirketi, sarı sendika olmakla suçladığı Maden İş Sendikası yöneticileriyle, denetimleri yapma yan TKİ görevlilerini suçladı. Aileler olarak, davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını yineledi. Açıklama sırasında madenci eşleri de, faciada kaybettikleri 310 kişinin isimlerinin yazılı olduğu pankar tı taşıdı. Madenci eşleri bu pankart üzerine yazılı olan isimlerden, eşlerininkini buldu, üzerine dokunup, tozunu temizledi. O anlarda büyük hüzün yaşandı. Acılı kadınlar birbirlerini teselli etmeye çalıştı. Ahmet Özal: Babamı Behçet Oktay’ın Akıncı Üssü’ndeki cemaat öldürdü ailesinde de o şüphe kursiyerleretutuklama 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Milliyet’e yaptığı açıklamada “Gülen, 1991 yılında Sızıntı dergisinde yazdığı bir yazıda babama çok ağır ifadeler kullanıyor. Babam, bu adamın tehlikeli olduğunu söylemiş o zamanlar. Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ’yle ilgili kuşkularım var” ifadelerini kullandı. Ankara Dikmen’de kendi silahıyla intihar ettiği öne sürülen eski Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ölümünde de cemaatin parmağının olduğunu düşünen Oktay ailesi, yeni bir hukuk mücadelesine hazırlanıyor. Oktay’ın kız kardeşi Şule Oktay, “Ağabeyimin ölümünde çok ciddi bir FETÖ parmağı var” dedi. Darbe soruşturması kapsamında tutuklu Orgeneral Akın Öztürk’ün damadı, darbe girişimi sırasında hava saldırılarını koordine ettiği iddia edilen Hakan Karakuş’un Akıncı Hava Üssü’nde eğittiği 79 kursiyer gözaltına alındı. Mahkemeye sevk edilen 79 kursiyerden 2’si adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, 77 kursiyer tutuklandı. Diyanet’te operasyon 3göbirne6v7d2enpeurzsaoknlealştırILdı 15Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, cezaevlerinde görevli olan ve haklarında gözaltı kararı bulunan 4 infaz koruma memuru gözaltına aldı. Diyanet İşleri Başkanlığı ise 3 bin 672 personeli görevden uzaklaştırdı. Edirne’de Gülen cemaatinin polis memurlarından sorumlu imamı Asım Tuncel, düzenlenen operasyonla Düzce’de yakalandı. Adana’da darbe girişimi soruşturması kapsamında, Adana Adliyesi’nde görevli 36 personel gözaltına alındı. Darbe girişimi soruşturması kapsamında Tunceli’de 2 yıldan bu yana görev yapan Vali Yardımcısı Serdar Arslantaş tutuklandı. BOŞ KADROya DEŞİFRE OLMAMIŞ ELEMAN Kadıköy’de “bir evdeki kitap ve CD’ler çöpe atılıyor” ihbarı üzerine düzenlenen operasyonda 7 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilerin ifadeleri doğrultusunda Kadıköy’de ‘FETÖ/PDY” adına faaliyet gösteren 5 ev tespit edildi. Şüphelilerin telefonlarında skype benzeri özel yazılım tespit eden polis bazı mesajlara ulaştı. Şüphelilerin, “FETÖ/PDY” bağlantısı tespit edilmesi sonucu işten atılan kişilerin yerine yeni kişileri sokmak için çalışma başlattığı tespit edildi. Bir şüphelinin diğer şüpheliye gönderdiği mesaj şöyle: “Boşalan kadrolar, memur alımı için sistematik olarak deşifre olmamış elemanlar üzerinden çalışmaya devam etmeliler.” l DHA Bir yaş öyküsü daha Gazi Üniversitesi’nde 124 akademisyen uzaklaştırıldı. 3’ü barış imzacısı Gazi Üniversitesi Rektörlüğü cemaat ile mücadele kapsamında 124’ü akademisyen 178 kişiyi görevden uzaklaştırdı. Uzaklaştırılanlar arasında Barış Bildirisi’ni imzalayan 3 akademisyen de bulunuyor. Akademisyenlerden Doç. Dr. Kemal İnal imzasını ikinci gün geri çekmişti. İnal’ın okuldaki odası imzasını çekmesine karşın “Gazi İletişim Ülkücüleri” imzasıyla işaretlenmişti. l SİNAN TARTANOĞLU / ANKARA FETÖ’yü kazıdıkça AKP çıkıyor Nâzım’ın unutulmaz tiyatro oyunu “İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu”, Sovyet sosyalizminin bürokratikleşerek halktan kopuşunun eleştirisi olmanın ötesinde bize insanda iyi ile kötünün diyalektik bir aradalığı üzerine de çok şey söyler. Eserde iyi kalpli bir yönetici olan Sergey Konstantinovic Petrov’un (aslında kendinde saklı kötücül yanı temsil eden) İvan İvanoviç adlı bir karakter tarafından baştan çıkarılarak berbat birine dönüşümü anlatılır. Oyunun final sahnesi, en çok da o unutulmazdır. Petrov, dönüştüğü halden pişman, bunun sorumlusu saydığı İvan İvanoviç’in derhal yanına gelmesini öfkeyle ister. Ama gelen giden yoktur ve hiç kimse böyle birini tanımamaktadır. Petrov, şaşkınlık içindedir. Nihayet oyunun bir diğer (iyicil) karakteri “Kasketli”, İvan İvanoviç’i bulur ve onu pataklamaya başlar. Ancak Kasketli’nin dayağı etkisini Petrov’da göstermektedir! İvan İvanoviç’in kafasına inen her sopada Petrov âh etmekte, elini kolunu boşluğa sallayarak kendisini kötekten korumaya çalışmaktadır!.. HHH Elbette doğrudan bir tematik bağ kurmak mümkün değil ama ben Nâzım’ın oyununun özellikle bu final sahnesini son günlerde FETÖ’cülük suçlamasıyla önümüze sıkça saçılan görüntüler eşliğinde hatırlamadan edemiyorum. Tıpkı İvan İvanoviç’e doğru yükselen sopaların Petrov’un kafasında patlamasını andırırcasına, bir siluete “FETÖÖÖ, ulan FETÖ” diye yönelip patküt giriştiğinizde de AKP saflarından “Ah kafam, yandım anam” diye feryat figânlar duyuyorsunuz!.. Teşkilatın bütününe bakıldığında veri çok da biz en gözde olanlarını sıralayalım: Darbe girişiminin baş sorumlusu diye yakaladığınız general, AKP kurucu üyesi olup beş dönem milletvekilliği de yapmış genel başkan yardımcısının kardeşi çıkıyor. Geçmiş dönemin dört bakanı FETÖ bağlantısı nedeniyle topun ağzında. Bunlar arasında Bülent Arınç, AKP’nin onca yıllık iktidarında en önde gelen üç sembol isimden biri… Ve bir numaralı isim ile nasıl bir “taalluk ve taaşşuk” içinde olduğunu yıllar öncesindeki bir görüntüden hatırlıyorum: Tayyip Erdoğan okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmeden önce bir konuşma yaparken, onun hemen yanı başında içten bir duygusallıkla gözyaşlarını tutamazken… 27 Nisan eMuhtırası sonrası AKP’nin dik duruşunun simge ismi Cemil Çiçek Gülen’cilikle itham ediliyor. Burhan Kuzu ise itiraf ediyor: “2013’e kadar verilen önergeler var; CHP’nin verdiği iki önerge, 2005 ve 2010; ‘FTipi Yapılanma’nın devletteki yerinin araştırılması… AK Parti bunu reddetti, yanlış yaptı. O zaman, … netice itibarıyla ne diyor memleketin cumhurbaşkanı, ‘Ne istediler de vermedik’ diyor. Yani sıkışmış bir hükümet, ... her an partinin kapanma riski altındasın, burun burunasın. Efendim, bir bürokratik ekip lâzım, o bürokratik ekip bunlardan oluşmuş. Kimi kullanacağım ben hükümet olarak, ... ne yapacağım?..” Bu sözler “FETÖ bizim eserimiz” diye tefsir edilse, kim ne diyebilir?! HHH Gülen’le 45 yıl hemhal olduktan sonra şimdi onun karşısındaki Latif Erdoğan’ın televizyonda konuşurken töhmet altında bıraktığı Hüseyin Çelik programa mesaj gönderiyor: 20032009 yılları arası Milli Eğitim Bakanlığı döneminde “FETÖbağlantılı” sayılan tasarrufların hepsinin, içinde yer aldığı hükümetin Cemaat’le o dönemki ilişkisinin mahiyetiyle tamamen uyarlı olduğu şeklinde!.. Yine aynı programda duyuyoruz AKP döneminde FETÖ’nün devletteki ağırlığının 15 kat arttığı sözünü… Daha neler neler!.. Önceki gün FETÖ ile bağlantılı diye tutuklanan işadamını pazar günkü Yenikapı mitinginde saf tutmuş selfi çekerken görüyoruz. Peki, ya meydandaki diğerleri?.. O milyonlar, bundan birkaç sene evvel de Türkçe Olimpiyatları’nda tribünleri hınca hınç doldurmuyordu diyebilir misiniz gönül rahatlığıyla?.. HHH Dolayısıyla izliyoruz, FETÖ’nün kökünü kazıma yolunda haralagürele bir faaliyet yürütülüyor. Ama bakıyoruz, FETÖ’yü kazıdıkça da altından ha bire AKP çıkıyor. Çünkü etle tırnak gibiydiler. O yüzden de AKP’li ağızlardan duya geldiğimiz “Bütün partilere sızmışlar” tarzı ifadeleri ben bir suçluluk psikolojisi içinde sanki suç bastırmaya yönelik sözler olarak değerlendiriyorum. Adeta bir telaş içinde suça ortak arama ve hedef şaşırtmaca ameliyesi olarak… HHH Yine de isterseniz diğer partilere sızıp sızmadıkları hususu, evet bu araştırılsın. Ama hayır, AKP’ye sızmadılar. AKP’nin bir temel “yapıtaşı” idiler. Tavan, yani parti teşkilatı bazında da öyle, taban, yani seçmen bazında da öyle. Aynı ailenin fertleri, anayla oğul, babayla kız, dedeyle torun, amcayla yeğen, abibacıkardeş nev’inden bir ilişkiydi bu. Siz buna nasıl “sızıntı” dersiniz?! O yüzden durum, darbe girişimi kadar vahim, dehşetli ve endişe vericidir. Yapılmakta olan, eti tırnaktan ayırmaktır!.. Ve İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu gibi biz de sorsak FETÖ var mı yok mu diye… Duyacağımız cevap bellidir: “Hem Rabbimize, hem milletimize verecek hesap olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin!..” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle