16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Ağustos 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Erdoğan tarihiCuDkmeomhnuirrutişaytşeut:’e fırsatı çarçur etti haber 11 Cizre’de tuhaf şeyler oluyor Bastırılan darbe girişiminin ardından Türkiye’nin büyük bir barış fırsatı yakaladığını ifade eden Demirtaş, ‘Düşmansız yaşayamayan Erdoğan’ın buna engel olduğunu’ söyledi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, darbe sonrası top nıtladı. Erdoğan’ın Rusya ziyaretini, “Ruslar şimdi intikamlarını zamana yayarak sakin sakin almanın tadını lumda iç barış konusunda bü çıkarıyor” sözleriyle değerlendiren yük bir beklenti oluştuğunu; Demirtaş’ın sorulara verdiği yanıt siyasetçiler ve bürokratlarda yeni bir heyecan yaşandığını MAHMUT lar ana başlıklarıyla şöyle: LICALI Barış için yüz yıllık fırsat ancak Cumhurbaşkanı Tayyip kaçtı: Çok tarihi bir fırsattı. Top Erdoğan’ın bu fırsatı çarçur et lum çözüm anlamında belki de hiç tiğini söyledi. Demirtaş, Erdoğan’ın ilke bu kadar hazır değildi. Darbeyi atlatmış, li ve ahlaklı bir uzlaşmaya açık olması travma yaşamış bir toplum iç barış konu durumunda HDP’nin kapısının açık ola sunda müthiş hevesli olur. Ya Türk mil cağı mesajını da verdi. liyetçiliğine ya da iç barışa evrilmesi ko Demirtaş Cumhuriyet’in sorularını ya nusunda eşit fırsat vardı. Bizim edindiği miz izlenim; arkadaşlarımız bürokratlarla ve siyasetçilerle görüşmeler yaptılar; yeni bir heyecan vardı; Erdoğan hariç. Erdoğan tarihi fırsatı çarçur etti: Kandil de darbe sonrası bir şey var mı, bir arayış var mı diye beklediler. Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehirde girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Benim de çözüm konusunda umutlarım zayıfladı. Erdoğan’ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var. Oysa çok büyük bir fırsattı. Türk devlet aklı devreye girse; “Önümüzde yüz yılın fırsatı var bunu ka çırmayalım” diye bir siyaset geliştirse bambaşka bir Türkiye yaratılırdı. Erdoğan resmen bunu çarçur etti. Tarihi bir fırsatı götürüp milliyetçi, ırkçı dalgaya mahkum etti. Erdoğan düşmansız yaşayamaz: Erdoğan’ın siyasi bir hedefi var. Türk milliyetçiliği, şovenizme ihtiyacı var. HDP’nin içinde olduğu bir birliktelikten bu çıkmaz. HDP Türk milliyetçiliğine hizmet etmez, istese de edemez. Bir de Erdoğan düşmansız yaşayamaz. HDP ona ‘düşman, tehdit’ algısı yaratmak için lazım. Darbenin sivil ayağı Darbe girişiminin ardından herkesin merak ettiği ama bir türlü cevabı bulunamayan soru “darbenin sivil ayağı” oldu. Ara ara bazı siyasilerin isimleri kodlanarak gazetelerde yer aldı, sosyal medyadan açık açık isimler yazıldı. Cemaat itirafçıları “onu da gördüm, bunu da gördüm” diyerek kimi eski siyasilerin ismini ‘cemaatçi’ olarak verdi. Doğal olarak adı geçen herkes ‘kandırıldığını’ söyleyip kenara çekildi... ‘Sivil ayağa’ ilişkin ilk somut sözler HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ağzından çıktı. 25 Temmuz’da Cumhuriyet’te yer alan açıklamasında, “Bu darbecilerin arkasında hangi siyasi klikler var. Bunun ortaya çıkmamış olması ilginçtir. Emin olduğum tek şey var. Darbecilerin arkasındaki siyasi güç HDP değil. Ama darbecilerin AKP içerisinden güçlü bir siyasi klikten destek almış olma ihtimalleri çok fazla var. Milletvekili düzeyinde, hatta bakan düzeyinde, hatta belki başka üst düzeyde AKP içerisinde bu darbecileri desteklemiş kişilerin olma ihtimali var” diyordu. Dün grup toplantısında bu sözlerini bir adım ileri taşıdı Demirtaş. AKP’nin yanına CHP ve MHP’yi de ekledi. İki muhalefet partisinden kimi üst düzey yöneticilerin Gülen ile diyalogda ve darbeden haberdar olduğunu ima etti. Üstüne bir de 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin çatı adayını kimin önerdiğini sordu ve ‘açıklayın’ dedi... Böylesi bir açıklamadan sonra buluştuğumuz Demirtaş’a doğal olarak kimleri kastettiğini sorduk. Elbette isim vermedi. Ama darbenin sivil ayağının halen açıklanmamış olmasına bir kez daha dikkat çekti. Darbe başarılı olsaydı bunun bir kabine listesi olacaktı. Peki o liste nerede? Kimlerin adı yazılı? Ve bu kişiler hakkında neden bir şey yapılmıyor? Demirtaş da soruyor, “Sıradan bir öğretmeni bile gözaltına aldılar da bu listedeki isimlere neden bir şey yapılmıyor?” Demirtaş’ın bu konudaki tahminine göre hükümet yani Erdoğan bu isimleri ‘ajandasına yazdı’, zamanını bekliyor. O zamana kadar da belki ‘şantaj’ unsuru olarak kullanacak. Zamanı gelince de gereğini yapacak!. Peki kendisinin de yarıştığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin çatı adayı olarak rakibi olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na ilişkin sorusunun yanıtı? Açık ve net konuşuyor Demirtaş: “İhsanoğlu’nun adı açıklandığında CHP yönetiminin bile haberi yoktu”. Yine isim vermiyor Demirtaş, “Açıklasınlar” diyor. “Kim önerdi bilmiyorum. Belki Fethullah fısıldamış olabilir. Ama ben orada yoktum, bilemem” diyor. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı açıklandığı zaman parti içindeki tepkileri anımsayınca bu sözlerin CHP içersinde tartışma yaratacağı açık. Özellikle de HDP’nin o zaman CHP’ye yaptığı “CHP milletvekili Rıza Türmen ortak adayımız olsun” çağrısı kabul görmemişken. İddia büyük... Yanıtlanması elzem. CHP’nin de MHP’nin de bu konuda bir diyeceği olacaktır ve olmalıdır. Selahattin Demirtaş Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Demirtaş, Türkiye’nin erken seçime gideceğini söyledi. ‘İki dönem OHAL sonra erken seçim’ Erdoğan’ın kafasında iki dönem, 6 ay OHAL var. Ondan sonra durumu şansa bırakmayacaktır. Koşullar uygun hale geldiğinde 2017’den itibaren seçim koşulları vardır. Darbecilerin bakanlar kurulu listesi vardı: Darbeden kimi AKP’lilerin bilgisi olabilir. Hâlâ Darbenin Bakanlar Kurulu listesi açıklanmadı. Bence böyle bir liste var. AKP içinde Erdoğan’dan uzun süredir rahatsız olan bir klik var. Bunlar darbecilerle, Gülen’le her an ilişki içinde olabilir. Üç partinin de Gülen’le ilişkisi var: Bizim Gülen cemaatiyle hiçbir ilişkimiz olmadı. CHP, MHP ve AKP belli bir noktada bu örgütle ilişkiye girdiler. Çatı cumhurbaşkanı adayı böyle belirlendi. CHP’nin yönetiminin haberi yoktu, basından duydular ve şoke oldular. MHP son döneme kadar Gülen örgütüyle ilişki içindeydi. Bu üç partinin katkıları sorgulanmadan darbeyle yüzleşilmez. Ankara kulislerinde ordu içinde darbeye hazırlananlar var, Erdoğan gidecek, sert muhalefete gerek yok diyenler vardı. Dokunulmazlığın kaldırılmasına bu kadar evet denilmesinin nedenlerinden birinin bu olduğu söyleniyordu. Dursun Çiçek karargâha çağrılmış, brifing verilmiş ve Kemal Bey’e bir şey anlatmış. Ne anlatmış bilmiyoruz ama ondan sonra televizyona çıkıp (dokunulmazlık konusunda) evet diyeceğiz açıklamasını yaptı. Bunların açıklanması lazım. l ANKARA ‘İlkeli ve ahlaklı olursa kapı açık’ Erdoğan faşizmi kurumsallaştırmak istiyor. Hiçbir zaman bunu başaramadı. Bunu kalıcı hale getiremedi. Şimdi bunu büyük bir fırsat olarak görüyor. Ben sistemimi kurumsal ve kalıcı hale getirebilirim diye düşünüyor. Biz buna karşı kesinlikle mücadele edeceğiz. Çok sert bir muhalefet yürüteceğiz. Erdoğan ilkeli ve ahlaklı bir uzlaşmaya açık olursa da bizim kapımız ona her zaman açık olacak. Fakat ilkesiz, Yenikapı’daki gibi yapılan şeylere de kapalı duracağız. Türkiye’nin bu dengeye ihtiyacı var. Birinin bunu yapması lazım, o da HDP’dir. DarbeNİN TEK MAĞDURU ERDOĞAN DEĞİL: Darbenin tek mağduru olarak Cumhurbaşkanı kendini kodluyor. Herkes ona geçmiş olsun demeli, herkes onun üzerinden bir darbeyle hesaplaşma moduna girmeli. HDP bunu yapmadığı için çok rahatsız. Parlamento bomba lanmış, bu işin mağduru yalnızca Cumhurbaşkanı değil. Darbe başarılı olsaydı tek bir vekil ya da genel başkan dışarıda olmayacaktı. Ortada bir ‘taziye’ varsa, taziyenin sahibi tek Erdoğan değil. Hepimiz mağduruz, toplumun kendisi mağdur. PKK’nin açıklamasını kabul etmiyoruz: PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK’nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çaba dır, çağrılardır. HDP olarak bunu istiyoruz. Bu dönemde metropollerde insan ölümlerine, sivil katliamlara yol açabilecek imalarda bulunmak bile çok tehlikelidir. ‘eşimden öğrendim’ İstanbul’dan Diyarbakır’a geçmiştim. Akşam (15 Temmuz gecesi) eşimle birlikte oturuyoruz, çocuklar da uyuyor. Eşim sosyal medyayla uğraşıyordu. Bir anda; ‘İstanbul’da garip bir şeyler oluyor’ dedi. Gelişmeler dikkatimizi çekmeye başladı. Darbe girişimi denilmeden, bir tuhaflık olduğunu hissettim. Birkaç telefon trafiği yaptım. Ben doğrudan değil, ama vekil arkadaşla rım bakanlarla telefonla görüştü. ‘Evet bir girişim var, pazarlık yapıyoruz’ dediler. İlk gelen bilgiler durumun iyi görünmediği yönündeydi. Birkaç saat içinde ordunun tümünün darbeye dahil olmadığı anlaşıldı. Uçaklar benim evin üstünden uçtular ve ilk defa ters tarafa gittiler. HDP Genel Merkezi... 3. katta, MYK toplantılarının yapıldığı salondayız. Burası önemli bir yer... Partinin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş orada sadece partisinin kurullarıyla değil kimi liderlerle de görüşmeler yapıyor. Bunların bir kısmını yazılmamak kaydıyla anlatıyor. “Uzun zaman geçti konuşabiliriz” dediği konulardan biri Ekim 2014. Dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’na Suriye’deki Kürtlere, Kobane’ye desteğin ilerleyen süreçte Türkiye’nin elini güçlendireceğini söylüyor. Davutoğlu, “Hem Kobane etrafından hem Irak’ın diğer bölgelerinden IŞİD’in sökülüp atılması gerektiğini düşünüyoruz” diyor ve ekliyor: “Döner dönmez Hakan Fidan’a talimat vereceğim Suriye’deki Kürtlere yardımcı olacağız”... Aradan geçen 5 günde alanda bir hareketlilik olmuyor. Davutoğlu’na da ulaşılamıyor. 6 Ekim günü sokaklar hareketlendiğinde, ölümler başladığında Davutoğlu ile Demirtaş ancak görüşebiliyor. Olayların nasıl yatışacağına dair konuşuyorlar. Demirtaş, o günleri anlatırken ben bugünleri ve yarını düşünüyorum. Ekim 2014’ten Ağustos 2016’ya... Nerdeyse iki yıl. Bu süreçte ABD ve Rusya’nın desteğini alan Suriye Kürtleri, kısa bir süre önce Mınbiç’i de IŞİD’den temizlediler. Böylece Suriye Kürtlerinin, CizireKobaneAfrin arasındaki kantonları birbirine bağlama noktasında önemli bir aşama daha geçilmiş oldu. Şimdi tartışılan “birleştirmenin” Türkiye sınırına sıfır noktasındaki Cerablus’tan mı yoksa Türkiye sınırına 40 km. güneyden Al Bab ile AlRai arasından mı yapılacağı... Zamanında “diplomasiyle” anlaşmaya yanaşmayan Türkiye şimdi sınırının öte yakasına seyirci... Şu andan itibaren de başka türlü mücadele şansı kalmadı. Bir diğer önemli not. AKP “çözümü rafa kaldırmış”, asker Doğu’daki şehirlere girmiş, “toplarla yıkım” başlamış. Pek çok şehirden sivillerin de hedef olduğuna dair haberler geliyor. Her yer can yakıcı ama o dönem özellikle Cizre’de bir bodrumda mahsur kalanlar konuşuluyor. HDP’liler İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı arayıp durumun kabul edilemezliğini anlatıyor. Ala’nın yanıtı ilginç: Cizre’de tuhaf şeyler oluyor, ben de anlamıyorum. Aradan çok değil 7 ay geçiyor. Darbe girişiminin aktörleri ortaya çıkıyor. Çoğu o bölgede görev yapmış, o yıkıma imza atmış üst düzey komutanlar. Darbe dinamiğinin asker unsurları o günlerde tabii sivil iktidarın da göz yummasıyla zaten pamuk ipliğine bağlı Türklerle Kürtlerin duygusal bağlarına yeni “darbeler” indiriyor. Bitirirken... Kürt siyaseti “darbe girişimi sonrası yakalanan” ivme ile yeniden barışın önünün açıldığını düşünüyor. Üstelik yalnız değiller. Hem AKP’den hem “devletin kritik birimlerinden” bu umudu taşıyanlar çoğunlukta. HDP’nin dışlanmasıyla bu umut azalmış da gözükse Demirtaş’ın ağzından “Erdoğan’ın ilkeli tekliflerine açığız” cümlesini duymak umut veriyor. ‘ÇÖZÜM SÜRECİ PROVOKE EDİLDİ’ Çözüm sürecinde pek çok provokasyon yapıldı. O zaman da uyardık: Devleti dinlemeyen bir yapı var dedik. Cizre’de katliamlar yaşanırken, İçişleri Bakanı’na sorduk. Durduramıyoruz, tuhaf bir şey var dedi. KCK tutuklamaları Oslo sürecini bitirdi. Paris suikastı soruşturulmalı. Baraj ve karakol yapımlarına hız verilmesi PKK’nin şehirlere silah yığmasının sebebiydi. Kim bu güvenlikçi aklı Erdoğan’a verdi? ‘YENİKAPI’YA GİTMEZDİM’ Yenikapı’ya çağrılsaydım da gitmezdim. MYK’nin görüşü buydu. Öncesinde biz bir araya gelmeliydik. Liderler zirvesi bizim çağrımızdı. Şimdi yalnızca Yenikapı’ya çağrılsaydık; hangi konuda uzlaştık, tam olarak ne için geliyoruz diye sorardık. Bunların hepsi karanlıktayken, oraya gitmemizin bir anlamı yoktu. Diğer partiler ne üzerinde anlaştılar bilmiyorum. Cumhurbaşkanı, CHP ve MHP kendi bildiğini söyledi. Ortada bir uzlaşma yok. İnsanlar ortak bir duyguyla oraya gittiler ama sahne öyle değildi. Bu koşullarda gitmezdik ama gidebileciğimiz koşulları yaratmak isterdik. Yenikapı’da Kılıçdaroğlu konuşurken alanda kaç tane CHP’li vardı. Yenikapı’da 79 milyon yoktu. Biz yoktuk, CHP tabanı da yoktu. Yenikapı’ya saygı duyalım ama 79 milyon kenetlendi demeyelim. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle