19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 14 Temmuz 2016 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Fincancı’yı tutuklamak Günün birinde Cumhurbaşkanımıza her yönden gelen dehşetli eleştirilere bakıp “Bir adamın üstüne bu kadar varılır mı” diye sorar, sonra da Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Bey’den bile önce benimsediğimiz “zayıftan yana durma” tutkumuz gereği ona bu konuda destek olmak ister ve kendimi 24 saat süreyle eşbaşkan ilan edersem ne olur? Varsayın ki bu gerçekleşti; bir de bu süre içinde bazı aykırı şeyler oluştu: Yanlışlıkla bir Rus gemisini batırdık ya da 2028 Olimpiyatları’nı bile bize vermediler. O zaman kim suçlanır? Ulusal, arsıulusal savcılar gelir benim yakama mı yapışırlar? Öyle bir şey olsa, “Ben bu eyleme, kanıksadığım bir davranışı eleştirmek için giriştim. Yoksa belli yasalara göre seçilmiş, TBMM’de yemin etmiş değilim. Dört yıllık diplomamı, Yüksek Seçim Kurulu’na göstermiş de değilim. Ben böyle bir eşbaşkanken bazı yampirilikler gerçekleşmişse sorumlusu nasıl ben olurum” demez miyim? Şimdi gelelim uğradığı baskılara karşı Özgür Gündem gazetesine destek amacıyla düzenlenen “Nöbetçi eş genel yayın yönetmeni” kampanyasına katılan Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Prof. Şebnem Korur Fincancı’nın gazetede yayımlananlar nedeniyle suçlanıp tutuklanmalarına: Fincancı, Önderoğlu ve Nesin bir gazetenin genel yayın müdürü olmak için yasal olarak gerekenleri yapmışlar mı? Nüfus suretlerini, ikametgâh belgelerini, sabıka kayıtlarını vb. savcılığa vermişler mi? Yoo! O zaman sorumluluğu üstlenmenin yasal dayanakları yokken bu insanları nasıl suçlayabiliriz? Fincancı, 30 Mayıs’ta Evrensel’de yayımlanan makalesinde anlatmıştı: “Bugün ilk kez bir gazetenin mutfağına girdim... Gazetenin nöbetçi eş yayın yönetmeni olarak dayanışmaya geldim.. Arkadaşlarımızın gündem toplantısına yetişemesem de, manşet toplantısı için beklerken kaç haftadır toplantılardan fırsat bulup yazamadığım yazımı da Özgür Gündem’in mutfağında yazıyorum.” Yani Fincancı, Özgür Gündem’in yetişemediği toplantısında alınan kararlar için suçlanıyor. Yetişse ne olurdu? Kaldı ki hem o gün hem de Önderoğlu ile Nesin’in bulundukları gün yayımlananların suç oluşturdukları da kolay yadsınacak iddialar. Bütün bunlardan çıkan sonuçlar göz kamaştırıcıdır: 1. Hukuken gerekli evrakı gerekli yerlere sunup sorumluluğu resmen üstlenmemiş birini gazetede yayımlananlardan sorumlu tutmak olası değildir. 2. İnsan haklarına saygının bu ülkede oluşması ve gelişmesini hayatlarının amacı yapmış olan Fincancı’yı, Önderoğlu’nu ve Nesin’i haksızlıklara uğramış bir gazeteye manevi destek sağladıkları için kovuşturmak değil alkışlamak gerekir. 3. Bu ara Şebnem Korur Fincancı’nın aynı zamanda, üslubu akıcı, Türkçesi güçlü iyi bir köşe yazarı olduğunu da kavramış bulunuyoruz. ŞANS TOPU 07, 12, 15, 19, 26 ve +02 5+1 BİLEN: 323 bin 956’şar TL (2 kişi) 5 bilen: 3 bin 811’er TL 4+1 bilen: 288.55’şer TL 4 bilen: 24.60’ar TL 3+1 bilen: 19.55’şer TL 3 bilen: 3.40’ar TL 2+1 bilen: 6.30’ar TL 1+1 bilen: 3.75’şer TL T.C. İZMİR 5. İCRA DAİRESİ’NDEN DÜZELTME İLANI 2015/197 ESAS İzmir ili, Balçova ilçesi, Balçova Mah., 1223 ada, 1 parsel, 10 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın KDV oranı 22/06/2016 tarihli ilanda sehven %1 olarak belirtilmiştir. Alacağın konut finansmanı kredisinden kaynaklanması sebebiyle söz konusu taşınmazın satışının KDV’den muaf olduğu ilan olunur. KDV Oranı: %0, KDV’den muaftır. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 385211) 14 Temmuz 2016 SAYI: 33153 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.42 03.33 04.04 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.37 13.17 17.13 05.25 13.02 16.56 05.52 13.24 17.16 Akşam 20.44 20.25 20.45 Yatsı 22.30 22.07 22.22 Murat Eken, İstanbullu bir avukat. Ticari bir zekâya sahip. Birtakım marka isimlerinin hakkını satın alıyor; belki bir gün değerlenir ve satar diye. 2010 yılında aklına “parlak” bir fikir geliyor: Kürtcell... İleride prim yapacağını düşünüyor. Satabilir ya da operatör şirketi açabilirim diye düşünüyor. Tamamen ticari, siyasi bir düşüncesi yok. Hemen patent başvurusunu yapıyor. İlk incelemeden geçiyor ve olumlu yanıt alıyor. Çok geçmeden Turkcell’in Türk Patent Enstitüsü’ne itiraz ettiğini öğreniyor. Turkcell, Kürtcell ile arasında benzerlik olduğunu savunuyordu. Ama itirazı reddedildi. Bunun üzerine, Türk Patent Enstitüsü Genel Kurulu’na itiraz etti Turkcell. Genel kurul, Turkcell’in itirazını haklı buldu. İki marka isminin “sesteş” olduğunu ve şekil benzerliği olduğunu savundu. İsim hakkını alamadı Murat Eken. “Şekil olarak benzemelerine imkân yoktu çünkü ben logo falan hazırlamamıştım” diyor. Sesteş oldukları konusunun da doğru olmadığını savunuyordu ve Türk Dil Kurumu’ndan bu konuda görüş istedi. Beklediği yanıtı almıştı. TDK, “Bunlar sesteş değil” dedi. Ve Murat Eken’in hukuk mücadelesi başladı. Dava açtı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyetlerinden farklı farklı raporlar geldi. Yıllarca uğraştı, birçok badire atlattı ve sonuçta davayı kaybetti. Bunun üzerine Yargıtay’a gitti Eken. Bir Türk’ün Kürtcell mücadelesi! Geçen günlerde Yargıtay’dan karar geldi. Yine hayal kırıklığıydı. Yargıtay da iki marka arasında görsel, sescil ve anlamsal olarak benzerlikler bulunduğunu ve bunun tüketiciyi yanıltabileceğini söylüyordu. Oysa PTTCell vardı, BİMCell vardı. Hatta Patent Enstitüsü’ne KurtCell diye bir başvuru bile olmuştu. Sorun yine “Kürt”teydi! Şimdi, Yargıtay’dan kararın düzeltilmesini isteyecek Eken. Olmazsa Anayasa Mahkemesi’ne. Oradan da olumlu yanıt almazsa AİHM’ye kadar gitmekte kararlı. Bu mücadelesini duyan herkes gibi ben de yorum 13 “Kürt müsünüz” diye soruyorum. “Değilim ama Türkiye vatandaşıyım. Siyasi bir başvuru değil bu. Bölücülük meselesi de yok. Ne olur Kürtcell olursa? Azerbaycan’da Azercell, Kazakistan’da Kazakcell var. Her ülkede etnik grupların isimlerinin adını taşıyan ‘cell’ isimleri var. Burada da Kürt ismi olabilir ne var bunda? Niye bunu hazmetmiyoruz? Demokratik bir ülkede böyle bir başvurunun reddedilmesi bir mahkemeye yakışıyor mu?” diyor. Tabii ırkçı tepkilerle de karşılaşmış. Hatta “Kişiliğimi bilmeseler bölücü diyecekler” noktasına gelen şeyler olmuş. Ama fikri çok beğenenler de olmuş... Sadece “Kürt”le başladığı için bir markanın patentini altı yıldır alamıyor Eken. “Mağdurum” diyor, “Sadece ticarette bazı fırsatları değerlendirmek istedim.” Onun fırsat olarak gördüğü Kürt zaten yıllardır bu ülkede var olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Dağda yürürken karda çıkan “kart kurt” sesleri nedeniyle dağ Türk’ü olarak tanımlanmalarının üzerinden çok geçmedi. Dillerini konuşmalarına izin verilmedi. Resmi kayıtlara “bilinmeyen bir dil” olarak kaydedildi. Kürtçe propaganda yapmalarına bir lütuf gibi izin verildi. Bugün yaşadıkları kentler yakılıp yıkılırken, belediyelerine kayyım atanmaya çalışılırken, milletvekilleri Meclis dışına itilirken devletin “Aradığınız Kürt kapsama alanı dışında” demesine şaşırmak gerekir mi? Çocuk işçi gerçeğimizOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:ÖZGÜRMUMCUveSİNEMUSERKARA [email protected] Şükrü KARAMAN Gazeteci Okul sıralarında olması gerekirken, ya eğitim olanaksızlıklarından ya da aile bütçesine katkı sağlamaktan minik bedenleriyle çalışıyor, üretiyor çocuk emekçiler. Minik emekçilerin sayısı önlenemediği gibi, giderek artıyor. Neredeyse çocuk işçi çalıştırmak olağan hale geldi. ILO’nun verilerine göre... Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine göre, dünyada 168 milyon çocuk işçi küçücük bedenleriyle ağır işlerin altından kalkmaya çalışıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) araştırmaları Türkiye’de 617 yaş grubunda çalışan 893 bin çocuğun varlığını ortaya koyuyor. Veriler, korkunç ve düşündürücü gerçeği gözler önüne seriyor. Okula başlama çağındaki çocuklar ders ve sokak yerine atölyelere, tarlaya gidiyor. Altı yaşında daha çocukluğunu yaşayamadan kendini bir anda çalışma hayatında buluyor. Suriyeli çocuk işçiler Suriyelilerin gelmesiyle birlikte bu sayı daha da arttı. Aileleri gibi ülkenin her yerinde görülen Suriyeli çocuk işçiler, Türk akranları gibi tarımda, tekstilde, oto tamir atölyelerinde dikkat çekiyor. Bu nasıl vicdan, nasıl bir sağduyudan yoksunluk, nasıl bir insanlık, nasıl bir analık babalık? Altı yaşındaki çocuk nasıl çalışmaya zorlanır, ondan nasıl iş beklenir? Bu yaştaki Çocuk işçiler sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yanında, tezgâh başında, kırsalda ve kentte üretim alanında emek harcamak zorunda kalıyorlar. Türkiye’de mevcut çocuk işçiliği sorunu 1.5 milyona yakın Suriyeli çocuğun Türkiye’ye sığınmasıyla daha da artarak içinden çıkılmaz hale geldi. çocuk hangi vicdan ölçüleri içinde çalışmaya gönderilir? Ne kadar yakınılırsa yakınılsın, çocuk işçiliği dünyanın ve Türkiye’nin önlenemeyen kanayan yarası, acı gerçeği. Çocuk işçiler eğitim hakkından yoksun kaldığı gibi, fiziksel ve psikolojik gelişimin yavaşlaması, işe bağlı sakatlık, fiziksel zarar, istismar, suiistimal ve ihmal gibi sorunlarla karşılaşıyor. Temeli yoksulluk Minik emekçiler iş öğrensin, aile bütçesine katkıda bulunsun diye gönderildikleri işyerlerinde bedenleri ağır travmaya karşı koymaya çalışıyor, yeri geliyor tacize uğruyor, yeri geliyor aşağılanıyor, onuru ile oynanıyor. Çocuk işçiliğinin temelinde yoksulluk başı çekiyor. Türkiye’de daimi olarak yoksulluk eşiğinde olan 17 milyon kişinin yarısı çocuklardan oluşuyor. Yoksul aileler çocuklarını aile bütçesine sözüm ona katkı sağlasın diye okula değil, çalışmaya gönderiyor. Ülkemizdeki yaklaşık 1 milyon çocuk işçinin büyük çoğunluğu minik bedenlerine hiç ama hiç uygun olmayan, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyor. Yine yaklaşık 400 bin çocuk, mevsimlik ve gezici tarım işçiliği yaparak aylar boyunca okullarından ve evlerinden uzakta yaşamını sürdürüyor. Çocuk işçi cenneti! Türkiye’de mevcut çocuk işçiliği sorunu 1.5 milyona yakın Suriyeli çocuğun savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınmasıyla daha da arttı, içinden çıkılmaz hale geldi. Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin katılımıyla mevsimlik gezici tarım işleri tam bir çocuk işçi cenneti. ILO, çocuk işçiliğinin işçiişveren ilişkilerinin zayıf kaldığı, kayıt dışı işletmelerinin çokluğundan kaynaklandığını belirtiyor. Zaten çocuk işçilerin çoğunluğu da kayıt dışı alanlarda çok düşük ücretle çalışıyor. Suriyeli çocuk işçilerin gelmesiyle birlikte ücretlerin günlük 1020 lira aralığına gerilediği, hatta bu rakamlardan daha aşağıya, karın tokluğuna bile çalışanların olduğu söyleniyor. Çalışma yaşamının kanayan yarası çocuk işçiliği arz ve talepten ötürü bir türlü önlenemiyor, önlenecek gibi de değil. Denetimler caydırıcı olmuyor. Emek sömürücüleri bildiğini okurcasına çocuk işçi çalıştırmaya devam ediyor. Zihinsel, sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimlerine zarar veren, çok düşük ücretlerle, zehirli ürünlerle yakın temas içinde, tehlikeli ortamlarda uzun süre çalışan çocukların yeri tarla ve atölyeler değil, okul sıraları, parklar ve sokakta arkadaşlarının yanıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] MECLİS’TEN CANLI YAYIN YAPTILAR İki milletvekilinden ‘Gizli Gündem’ CHP İstanbul milletvekilleri Enis Berberoğlu ve Gürsel Te kin, TBMM’de “Gizli Gündem” adlı bir program yaparak internette ya yımladılar. İlk programlarını ger çekleştiren iki milletvekili günde me ilişkin soruları yanıtladı. Doku Berberoğlu nulmazlıkların kaldırılması, çözüm süreci ve Bahoz Erdal olayını değer lendiren iki milletvekili ağırlık ola rak Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesi konusu üzerinde durdu. Programda “Suriyelilere vatandaş lık vermek, sorunları çözer mi” so Tekin rusunu yanıtlayan Gürsel Tekin, “Kendi sosyal so runlarını çözemeyen bir ülkeye dışarıdan gelmiş 3 milyon kişi yeni sorun yaratır” dedi. Enis Berbe roğlu da, “Sorun iktisattan çok ithal terör mesele si, bu beni korkutuyor” dedi. l Haber Merkezi Erdoğan’ın hakaret davası talebine ret Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tez can Karakuş Candan hakkında, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan “hakaret” davası, Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Erdoğan, Candan hakkında ‘Kaçak Saray maliyet açıklaması’ üzerine 50 bin liralık manevi tazminat istemli dava açmıştı. Mahkeme sonrası Candan, “AOÇ’de Kaçak Saray inşa edilmesine karşı mücadeleyi yükselten meslek odaları kazanmıştır” dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle