14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Haziran 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Enerji için kritik uyarı: Fiyat yüzde 29 artacak Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü, Türkiye’nin yeni linyit yatırımları ile büyük ekonomik risklerle karşılaşacağını, fiyatların yükseleceğini açıkladı AKP hükümeti tarafından izlenen linyit yatırımlarını artırma planını, kamu teşviklerinin maliyetini “1.1 milyar dolar ile 2 milyar dolar arasında” yükseltecek. Bu artış da elektrik fiyatlarını artıracak. ABD merkezli Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA), Türkiye’nin yeni linyit yatırımı planları ile enerji politikası sebebiyle büyük ekonomik risklerle karşılaşabileceği uyarısı yaptı. IEEFA’nın “Enerjide Yol Ayrımı” raporuna göre, Türkiye’nin “yenilenebilir enerjiyi hafife alarak rekabetçiliğe zarar vermesi” nedeniyle, elektrik fiyatları yüzde 1929 aralığında yükselebilir. Türkiye’nin bu stratejisi ile, enerji piyasalarındaki temerrüt riski ve atıl durumda kalacak olan varlıkların da artması riski ortaya çıkabilir. Fırsat kaçacak IEEFA’nın analizine göre, yenilenebilirlere yapılacak yatırımlara kıyasla, kömür ekonomik olarak uygun olmayan ve mali açıdan güvenli olmayan bir seçenek. Ancak rapora göre, Türkiye mevcut politikaları ile ‘enerjideki dönüşüm fırsatını kaçırabilir’. IEEFA’nın “Enerjide Yol Ayrımı” raporunda şu tespitlere yer verildi: 4 Türkiye bir yol ayrımında. Ya eski fosil yakıtlara dayalı ekonomiye yatırım yapacak ya da yeni teknolojilere yönelecek. 4 Türkiye kamuoyunda, daha iyi bir enerji güvenliği ve enerji çeşitliğini arttırma konusunda “güçlü bir fikir birliği” bulunmasına rağmen, bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusu ise belirsizliğini koruyor. 4 Türkiye’nin güneş ve rüzgâr potansiyeli ile enerji verimliliği konusunda atılabilecek olan adımlar, ekonomik olarak kömürlü termik santrallara göre çok daha ‘verimli ve avantajlı’ çözümler sunuyor. Türkiye kaybedecek 4 Eğer Türkiye “kömüre bağımlılığını artıracak” bir yol izlerse, dünyada ve gelişmekte olan diğer önemli ekonomilerdeki daha büyük enerji dönüşümüne karşı “kaybedeceği bir mücadelenin” içine girmiş olacak. Ayrıca, enerji piyasalarında son yıllarda rekabetçiliği arttırmaya yönelik atılan adımlardan geri dönülmüş olacak. 4 Yeni linyit santrallarının sisteme hızla girişi, enerji talebinin yavaş ve azalmakta olduğu bir dönemde, bu santrallerin maliyetinin yüksek olmasına neden olur ve zarar verir. Bu ek kapasiteye gerek olmasa da, tüketiciler ve şirketler bunun maliyetini üstlenmek zorunda bırakılacak. Olası temerrütler ve atıl duruma düşmüş varlıklar ise “Türkiye bankacılık sektörüne zarar verecek. l Ekonomi Servisi Elektrikte 30 milyar dolarlık hatalı yatırım Son 15 yılda kurulu gücü yüzde 168 artan Türkiye, elektrik enerjisinin en fazla yüzde 60’ını kullandı. 30 milyar dolarlık yatırım atıl. 400 liralık ek fatura Yaz aylarında sıcaklıkların yükselmesi ile birlikte artacak klima kullanımı elektrik tüketimini yüzde 22 artıracak. EnCazip’in araştırmasına göre ailelerin ortalama bir ailenin elektrik faturası 15 Haziran ile 15 Eylül tarihleri arasında 350 TL artacak. Geçen yıllarda temmuz ağustos aylarında diğer aylara kıyasla elektrik kullanımı yüzde 22 arttı. Bu, ev içi elektrik tüketiminde iki ayda 400 milyon liradan fazla yükselme anlamına geliyor. Öte yandan Türkiye’nin doğalgaz ithalatı geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 1.7 azaldı. Gazın yüzde 55.3’ü Rusya’dan geldi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, ‘2015 Doğalgaz Sektör Raporu’na göre Türkiye’de geçen yıl 50 milyar 862 milyon metreküp doğalgaz tüketileceği öngörüldü. Öngörülen bu miktar yüzde 5.6 azalışla 47 milyar 999 milyon metreküp olarak gerçekleşti. Türkiye’de elektrik enejisi kurulu gü tuğunu ve orta vadede elektrik enerjisi sektö cü son 10 yılda 2’ye kat ründe konsolidasyon ya landı ancak talep aynı şanacağını söyleyen Al oranda artmadı. Kapasi parslan, “Yaklaşık 3 yıl te kullanımı en fazla 52 bin MW’a kadar çıkabildi. Kullanım rekoru ise YENER KARADENİZ dır EPDK tarafından atanan kayyım ile faaliyetlerine devam eden Os bu yılın başında 45 bin mangazi EDAŞ örneğin MW ile ocak ayında kırıldı. de olduğu gibi yabancı ser 75 bin MW olan toplam ku maye sektörle ilgilenmesi rulu gücün en fazla yüzde ne rağmen olumlu sonuçlar 60’ının kullanıldığı görülüyor. alınamıyor. Piyasa kaynak Kaba bir hesapla bu rakam 30 lı sorunlar, siyasi belirsizlik milyar dolarlık bir yatırımın yabancı sermayenin yurda kullanılmadığı anlamına geli girişini geciktiriyor, mevcut yor. Buna rağmen yatırımlar hızla devam ediyor. 2019’a kadar kurulu gücün 91 bin 52 MW’a çıkması hedefleniyor. firmalar da pozisyonlarını korumaya çalışıyor” dedi. Yüzde 168 artı Bisen Enerji Genel Müdürü Mesut Alparslan, tahminlerin çok üzerinde bir santral yatırımına izin verildiğine dikkat çekti. Bunun sektörü zora sok Şu an için 43.202 MW lisanslanmış üretim tesisi bulunuyor. Görüşmeleri devam eden yaklaşık 10 bin MW’lık nükleer enerji tesisi de var. Son 15 yılda elektrik kurulu gücü yüzde 168 artttı. Son 10 yılda sektöre 75 milyar dolara yakın para yatırıldı. Sektörün şu anda 60 milyar dolara yakın borcu bulunuyor. Bunun yüzde 90’ı yerli bankalara olan borçlardan oluşuyor. Elektrik enerjisinin üretim tarafında ciddi bir sürdürülebilir finansman sorunu var. Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, hükümetin elektrik sisteminin bütüncül ihtiyaçlarını kamu yararı doğrultusunda gözetmek yerine piyasada kendisine yakın olan şirketlerin çıkarlarını gözettiğini vurguladı. Yeşil, “Piyasanın inisiyatifine bırakılmış, günübirlik ve yandaş çıkarları gözetilerek elektrik alanı düzenleniyor” dedi. TÜSİAD Meclis’te TÜSİAD Başkan Yardımcısı Ali Koç başkanlığındaki TÜSİAD he yeti, TBMM’de AKP, CHP, HDP ve MHP Grup başkanvekilleri, Ana yasa ile Sanayi ve Ticaret komis yonları başkanlarıyla görüştü. TÜSİAD’tan yapılan açıklamada, görüşmelerde özet le şu başlıkların ele alındığı belirtildi: “Vergide mevzuat dönüşümü, iş gü cü piyasası öneri leri, Sınai Mülkiyet Hakları Kanunu, AB çalışmaları, terör le mücadele süre ci ve bölgesel kal kınma, reformlar ve yatırım ortamı, kay yım atanmasına da ir düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı, dijital dönü Ali Koç şüm 4. sanayi dev rimi çalışmaları, serbest bölge ler, TürkiyeAlmanya Genç Parla menterler Projesi, gıda sektörü nün yapısal sorunları, enerji sek törü arz güvenliği, yeni anayasa çalışmaları.” l ANKARA Emekliye ‘kuruşla’ ikramiye Hükümetin, 30 yılın üzerinde hizmeti bulunan emeklilerle ilgili tasarısı mağduriyet yarattı. KamuSen’e göre 300 bin emeklinin hayalleri suya düştü MUSTAFA ÇAKIR Hükümetin, 30 yıldan fazla hizmet süresi bulunan kamu çalışanlarıyla ilgili düzenlemesi dava açanlarla açmayanlar arasında mağduriyet yarattı. Dava açanlar ikramiyelerini “gecikme faizi” ile birlikte alırken, dava açmayanlar “gecikme faizi olmadan” alabilecek. Ayrıca ikramiyelerin emekli olunan tarihteki katsayılar üzerinden hesaplanması nedeniyle de 80 ve 90’lı yıllarda 30 yıldan fazla çalışarak emekli olanlar her yıl başına “kuruşla” ikramiye almak zorunda kalacak. Memurlar, ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar en fazla 30 yıl üzerinden emekli ikramiyesi alabiliyorlardı. Ancak Anayasa Mahkemesi, 30 yılın üzerindeki çalışmanın karşılığı olarak da ikramiye verilmesine karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin Memurlar ne kadar çalışırsa çalışsın 30 yıl üzerinden ikramiye alabiliyordu. bu kararın ardından da yerel mahkemelerden ardı ardına emekliler lehine kararlar çıktı. Mahkemeler geçen süredeki faiziyle birlikte ikramiyelerin emeklilere ödenmesine hükmetti. Ortaya çıkan maliyet üzerine hükümet, yasal düzenleme yapmak zorunda kal dı. Ancak bu düzenleme dava açanlar ile açmayanlar arasında mağduriyet yarattı. Dava açanlar gecikme faiziyle birlikte ikramiyelerini alırken, hükümetin tasarısında memurun emekli olduğu dönemdeki katsayılar üzerinden ikramiye ödenmesi öngörüldü. Bu du rumda emekliler gecikme faizi de alamayacak. Türkiye KamuSen’in araştırmasına göre, tasarı 300 bin dolayındaki emeklinin ikramiye hayallerini suya düşürdü. Araştırmaya göre kamu çalışanları ne kadar önce emekli oldular ise 30 yıldan fazla süreler için o kadar az ikramiye alacaklar. Yıllar geriye gittikçe emeklilerin alacağı ikramiye miktarı da kuruşlu rakamlara inecek. Örneğin üniversite mezunu 2200 ek göstergesi olan ve 1. derecenin 4. kademesindeki bir kamu görevlisi bugün emekli olduğunda çalıştığı her bir yıl için 2 bin 461.7 TL ikramiyeye hak kazanıyor. Ancak, tasarıya göre aynı durumdaki bu kamu görevlisinin 2002 yılında emekli olduğu varsayıldığında, 30 yılın üzerindeki her yıl için kendisine yalnızca 522.5 TL ödeme yapılacak. l ANKARA ekonomi 9 Faşizme karşı omuz omuza... “Faşizm, finanskapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür.” Bu özlü tanımı, totaliter ve organik toplum arzusunu, cinsiyetçi saplantıları, belli bir kitle tabanına, sokak terörüne gereksinim duymasını vurgulayarak zenginleştirebiliriz. Bugün Türkiye’de böyle bir iktidarın şekillenmekte, hatta şekillenmesinin tamamlanmak üzere olduğunu savunan çok sayıda siyasi analist var. Ben bu analizlerin doğru bir yönde ilerlemekte olduğunu düşünüyorum. ‘Finanskapitalin en gerici...’ AKP’de temsil edilen (toplumdaki gerici örgütlenmesi 14 yıldır giderek derinleşen, yaygınlaşan) siyasal İslamın entelijensiyasının birliğinin ifadesi olan lideriyle devleti “bir”leştirme süreci, artık tamamlanmak üzeredir. Bu “bir”lik, tüm seslerin kısıldığı, muhalefetin tasfiye edildiği, dinci ideolojinin egemen kılındığı, totaliter, organik bir toplumun kurulmasını tamamlamak için bir iç savaşı dahi kabul edebileceğini, açıkça ifade ediyor. Siyasal İslamın entelijensiyasının devleti ele geçirirken, “kültürel sermayelerini” (sahip oldukları simgesel üretim araçlarını) kullanarak toplumda üretilen ekonomik artığa ulaşmaya başlamasına bakarak, onun bir kapitalist sınıf fraksiyonuna dönüşmeye başladığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bunlar artık, devletin şiddet araçlarını doğrudan, keyfi biçimde kullanabiliyor; aynı etkinlikle kullandıkları simgesel şiddet araçlarına da sahipler. Giderek bir sokak gücü şiddeti oluşuyor. Bu üretken değil finanskapitale eklemlenmiş, rantçı, kısacası asalak bir sınıf. Bu özelliklere, bu sınıfın ideolojisinin fetihçi bileşenlerini, imparatorluk restorasyonu saplantısını da ekleyince, “finans kapitalin en gerici” diye başlayan tanıma hızla uyum sağlayan bir oluşumu görebiliyoruz. Faşizme karşı... Faşist devletin, gerektiğinde sivil “milislerle” uygulanan açık fiziki ve simgesel şiddete dayalı totaliter yapılanması altında demokratik siyaset yapmanın araçları hızla ortadan kalkar. İkincisi, faşizme karşı olan, olabilecek tüm demokratik güçleri (kurumlarısınıfları, hareketleri), faşist ideolojinin bileşenlerini dışarda bırakan bir söylemle birleştirilen bir muhalefet tarzının inşa edilmesi yaşamsal bir önem kazanır. Tarihsel deneyler, bu “birleşmenin”, işçi sınıfının en gelişkin (bilgi, kültür, beklenti) ve dinamik (örgütlenme kapasitesi) kesimlerinin etrafında kurulamadığı takdirde başarılı olamadığını gösteriyor. Bu bağlamda gidilecek yolu işaretleyen birer kilometre taşı olarak, “Gezi Olayı”, liselerden yükselen ses, LGBTİ direnişi çok önemli gelişmelerdir. Yapısal bir ekonomik kriz içinde, işçi sınıfının, krizdeki sermaye birikim rejimine ait olan kimi kesimleri hızla erozyona uğrarken yeni teknolojilere, sermayenin yeni değerlenme alanlarına bağlı olarak yeni emek biçimleri ve yeni işçi sınıfı kesimleri şekillenmeye başlar. Yeni teknolojiler dün elektrikli makineler, bugün, dijitalleşme, robotlar, bilişim ağları olarak düşünülebilir. Hizmet, özellikle sağlık ve eğitim sektörü, kültürel üretim alanları da bize sermayenin 1980’lerden bu yana hızla girmekte olduğu yeni alanları verir. Gezi Olayı, LGBTİ direnişi bu yeni sınıf şekillenmesinin kendini açığa vurduğu iki “mekândır”. Liselilerin direnişiyse bu yeni sınıfın potansiyel üyelerinin geleceğini koruma refleksidir: Bu yeni şekillenmekte olan sınıfa katılmaya hazırlananlar, siyasal İslamın iktidarını konsolide etme projesinin, yarın kendilerini işsizliğe mahkum etme pahasına dayatılmasına karşı çıkıyorlar. Karşımızdaki salt bir gençlik hareketi değil sınıf mücadelelerinin muhalefete yol gösteren bir boyutudur! ?IMF’den düşük gelirlileri destekleyin çağrısı Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD’yi düşük gelirli kesimleri desteklemesi, yoksullukla mücadele etmesi ve gerek eyaletler gerekse federal yönetim cephesinde altyapı yatırımlarını artırması için uyardı. IMF, ABD için hazırladığı yıllık gözden geçirme raporunu yayımladı. IMF Başkanı Christine Lagarde, gelecekteki büyüme için zorluk yaratan 4 faktör olduğunu aktardı. Lagarde bunları, işgücüne katılım oranında düşüş, verimlilik büyümesinin yavaşlaması, gelir ve refahın dağılımının giderek daha fazla kutuplaşması ve yoksulluk içinde yaşayan nüfusun oranının çok yüksek seviyelere çıkması olarak sıraladı. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle