23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Haziran 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY mDiektnaetmöreen tarifi Diktatör zehirlenmekten korkuyordu. Kim mi zehirleyebilirdi? İlk akla gelen Ruslardı: İngiltere’ye sığınmış olan Aleksander Litvinenko’yu onlar zehirlememişler miydi? Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko’yu zehirleyenler de bu işi herhalde Ruslardan öğrenmişlerdi. Bu konuda aslında hiç kimseye güvenilmemeliydi: Yaser Arafat’ı kim halletmişti? En dost görünenler bile yediklerine, içtiklerine bir şey katmış olabilirlerdi. Bir laboratuvar kurdurup yemekleri inceletmeye başladı ama içi rahat değildi: Laborantların dalga geçip geçmeyeceklerini kim denetleyecekti? Denetleyen de güvenilir miydi? Bir sabah aklına geldi: En iyisi “kendin pişirkendin ye” formülüydü! Sağ kollarından en güvendiğine, “Ananı da al gel!” dedi. Neden? Bana yemek pişirmesini öğretecek. Hasibe Hanım kolayından başladı; ilk gelişinde menemeni tarif etti: “Sıvı yağı, biberleri tavaya atacak, sonra kabukları soyulmuş ve doğranmış domatesleri, nihayet yumurtaları ekleyeceksin. Bunu Araplar çok severler. Onlar şakşuka derler. Arabistan’dan misafir geldiğinde de yaparsın.” Hasibe Hanım gider gitmez onun oğlunu çekemeyen başka bir “güvenilir” yanaştı: Sakın ha Sayın Başkanım; bu aslında Arap değil İsrail yemeğidir. Üstelik Sudan’da “şakşuka” orospu anlamına gelir! Arap misafirlere sunarsak rezil oluruz. Yarım saat sonra başka bir danışmanı özel görüşme istedi: Bir defa menemenin adını değiştirmeli. Atatürk’ü, devrimleri çağrıştırıyor. Atatürk menemen mi severdi? Hayır o kuşkonmaz severdi. Menemen’de hani Atatürk’e isyan edenler, “Şapka giyen kâfirdir!” diyenler Kubilay’ı öldürmüşlerdi ya Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Nalıncı Hasan, hepsi idam edilmişlerdi. Menemen dememeli, mesela “Derviş Mehmet taamı” demeli. Diktatör bu uyarıyı akla yatkın buldu. Sorunu her açıdan çözdüğünü düşünüp neşelenirken bu sefer karısının aklına gelenler keyfini yeniden kaçırdı: Yemeği kendin pişireceksin ama mutfağa getirilen soğanın, domatesin zehirli mi, zehirsiz mi olduğunu ne bileceksin? Oğlu lafa karıştı: Baba zaten dış ülkelere yolladığımız yiyecekler sık sık “Fazla böcek ilacı sıkmışsınız” diye geri yollanmıyor mu? Kaç senedir biz bunları yemiyor muyuz? Korkma sana bir şey olmaz. Diktatör, bu uyarıya aldırmadı ve pişireceklerini önce danışmanlarına yedirtmeye, ancak onlara dokunmazsa mideye indirmeye karar vererek, dünyanın kıskandığı isabetli davranma yeteneğini bir kez daha sergiledi. Fiyakası birkaç gün, bütün bunları Fuat Avni en ince ayrıntısına dek açıklayıncaya kadar sürdü. ŞANS TOPU 13, 20, 25, 27, 28 + 13 5+1 BİLEN:158 bin 97’şer TL (4 kişi) 5 bilen: 7 bin 27’şer TL 4+1 bilen: 258.15’şer TL 4 bilen: 31.90’ar TL 3+1 bilen:16.15’er TL 3 bilen: 3.90’ar TL 2+1 bilen: 5.55’şer TL 1+1 bilen: 3.45’şer TL 23 HAZİRAN 2016 SAYI: 33132 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.16 03.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.26 13.13 17.11 05.14 12.58 16.54 05.41 13.20 17.13 Akşam 20.48 20.29 20.48 Yatsı 22.40 22.16 22.30 Alanya Merkez, denize 50 metre mesafede satılık ev dükkânlar TEL: 0532 120 29 72 Antalya Güzeloba 4+1+2 banyo satılık dublex daire TEL: 0532 799 11 99 yorum 15 Mardin Artuklu Üniversitesi’nde kimsenin anlamadığı terörle mücadele adı altında 10 maddelik master planını açıklıyordu dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu. Sıkıcı tarih dersiyle süslemeye çalıştığı konuşmasının en dikkat çeken yanı DBP’li belediyelerle ilgili bölümüydü. Aslında daha önce “reis”in dile getirdiği şeyleri söylüyordu. DBP’li belediyelerin “terörist istihdam” ettiğini ileri sürüyor, paraların yatırımlar yerine teröre harcandığını savunuyordu. Hedefinde üç belediye vardı; Diyarbakır, Van ve Mardin... Çeşitli rakamlar veriyordu üç belediyenin harcamalarıyla ilgili. Ama daha kendisi Mardin’den ayrılmadan Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, yalanlıyordu Davutoğlu’nu. Davutoğlu, “Mardin’de yüzde 96’sı merkezden verilen bütçenin, personele ayrılanı yüzde 62, yatırıma ayrılanı yüzde 7” diyordu... Yani ona göre bu paralarla belediyeler terörist besliyordu. Ahmet Türk ise Davutoğlu’nu daha önce defalarca uyarmalarına, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri’nce yapılan tespitleri bile hatırlatmalarına rağmen ısrarla yanlış rakamlar verdiğini söylüyordu. Aylardır bakanlık müfettişleri karargâh kurmuştu Mardin’e. Tıpkı Diyarbakır ve Van’da olduğu gibi. Ama bir şey bulamamışlardı “Reis” ve “Hoca”nın iddialarını ispatlayacak. Aksine, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği’nin Özel Teftiş raporunda “Mardin Belediyesi’nde personel harcamalarının yüzde 30’u aşmadığı, yasal sınırlar içerisinde kaldığı” yazıyordu. Sadece bu değildi Davutoğlu’nun “yalan”ı. 2015 yı AKP, Kürtleri kayyımla yönetecek! lı rakamlarına göre AKP’li belediyelerle nüfus oranına göre kıyaslandığında Mardin Belediyesi’nin personel sayısı bile onlardan daha azdı. Örneğin 768 bin nüfuslu Trabzon’da belediyenin personel sayısı 1872’ydi. 729 bin nüfuslu Ordu’da belediyenin personel sayısı ise 1460. Mardin’in nüfusu bu iki kentten daha fazlaydı; 797 bin. Ama personel sayısı onlardan daha az; 1220... “Hoca”, Saray darbesiyle bir gecede Başbakanlık’tan ayrıldı. Ve onun yarım bıraktığı “işi” tamamlama görevi Binali Yıldırım’a verildi. Yıldırım da “HDP’li belediyeleri gençleri terör örgütüne yönlendirmekle” suçlamakla kalmadı, “Bomba yapımından tuzak kurmaya kadar eğitim vermekle” suçladı. Nitekim 20 Haziran’da Saray’da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından da DBP’li belediye başkanlarının yerine vali ve kaymakamların kayyım olarak atanması için “yasal”! hazırlıkların düğmesine basıldı. Aynen askeri darbe dönemlerinde olduğu gibi. Oysa neredeyse bir yıldır DBP’li belediyelerde karargâh kuran müfettişler en ufak bir suç tespit edememişlerdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, önceki gün İMC’de söylüyordu: “Ağustos 2015’ten bugüne kadar 20’nin üzerinde müfettiş gelmiştir; yani her ay 2 müfettiş. Bütün dosyalarımız, 2005’e kadarkiler dahil olmak üzere defalarca incelendi. Diyarbakır’da incelediler, Ankara’ya götürüp incelediler, özel bir ekip kurup incelediler. Gelen müfettişlerin artık kendi rahatsızlıklarından da biliyoruz, bu dosyalarda bir şey yok ama Ankara’da ısrarlı bir biçimde ‘Bir şey bulun’ yani aslında ‘Bir şey yaratın’ deniliyor.” Yine büyük bir algı operasyonu yaratıyor AKP. Eski Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın’ın da dediği gibi eğer bir suç varsa mevcut yasada zaten bunun cezası var. Sayıştay, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın belediyeleri denetleme yetkisi var. İşte buralarda bir şey çıkmadığı için AKP, tıpkı milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıran düzenleme gibi “toptancı” bir yaklaşımla belediyelere el koymak istiyor. Seçimle alamadığı, yakılan yıkılan Kürt kentlerini “kayyım”larla ele geçirmek istiyor. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Olmak ya da olmamak SELİN GİRİT Gazeteci (BBC) Londra Mahkeme salonunda yargıç sanığa adını soruyor. “Benim adım,” diyor sanık sandalyesinde oturan 52 yaşındaki adam, “hainlere ölüm, Britanya’ya özgürlük”. Adı Thomas Mair. Hain dediği, geçen hafta güpegündüz, biri kafasından üç kurşunla vurduğu, yetmezmiş gibi kanlar içinde düştüğü sokak ortasında defalarca bıçakladığı 41 yaşındaki İşçi Partili çiçeği burnunda milletvekili Jo Cox. Savcılığa göre, sanık bir yandan Jo Cox’a bıçak darbelerini indirirken diğer yandan “Bu Britanya için” diye bağırıyormuş. Neden mi? Çünkü Cox, Britanya’nın Avrupa Birliği’nde kalmasını savunuyordu. Katil zanlısı ise anlaşılan bunu vatan hainliği olarak addediyordu. Şimdi Britanyalılar günlerdir kendilerine soruyor: Nasıl oldu da bu hale gelebildik, nasıl oldu da bu kadar kutuplaşabildik, siyaset kültürümüz bu yarayı nasıl saracak, vekillerimiz bundan böyle elini kolunu sallayarak halkın arasına nasıl karışacak, demokrasimiz bu badireyi nasıl atlatacak? Bu olaydan daha bir gün önce yine o eksende sorular soruluyordu aslında. Ama tonu, dili çok farklıydı bu soruların: Hafif, kinayeli, absürttüler. Bir politik cinayet değildi soruların kaynağı çünkü. Bir deniz muharebesiydi. Hani muharebe lafın gelişi. Çünkü öyle topların falan değil megafonlar, fotoğraf makineleri ve kameraların konuştuğu bir curcunaydı bu aslında. Bir teknede Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi UKIP’in lideri Nigel Farage yanına İskoç balıkçıları almış, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılması gerektiğini, balıkçıların bundan zarar gördüğünü savunuyor; yolunu kesen filodaki bir diğer teknede aktivist müzisyen Bob Geldof megafonla “Siz İngiltere bugün AB’den ayrılmayı oyluyor. İş o kadar büyüdü ki, oylama cinayetlere bile neden oldu. AB karşıtlarının silahı ‘Türkler gelecek’ korkusu... Almanya’nın Berlin kentindeki Brandenburg Kapısı önünde bir çift, yüzünü Avrupa Birliği ve İngiltere renklerinde boyayıp böyle poz verdi. balıkçıların dostu falan değilsiniz!” diyerek Britanya’nın geleceğinin Avrupa Birliği’nde yattığını söylüyor, tekneler Londra’yı kuzeygüney ekseninde ikiye bölen Thames Nehri üzerinde birbiri çevresinde fır dönüyordu. O sırada nehir kıyısındaki parlamento binasında da konu aynıydı: Sandıktan çıkacak karar ne olmalıydı? Bu Britanya için kader anı mı olacaktı? Gitmek mi zordu, yoksa kalmak mı? Türkler gelecek ha! Bugün Britanyalıların yanı sıra, ülkede yaşayan İrlandalılar ve İngiliz Milletler Topluluğu üyesi devletlerin vatandaşları sandık başına gidecek ve halk oylamasında şu soruya yanıt verecek: “Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nin üyesi olarak kal malı mı yoksa AB’den ayrılmalı mı?” Ayrılalım diyenler ülkenin kimli ğinden, bağımsızlığından dem vuruyor, göç dalgası altında ezilmesinden söz ediyorlar. Türkler gelecek, diyorlar. Kontrolü yeniden ellerine almak, Brüksel’le göbek bağını yekten kesmek çağrısında bulunuyorlar. Hani baktığında asi çocuk gibiler; ne ortak para birimi Euro’yu kullanıyorlar ne de vizesiz seyahat serbestisi getiren Schengen bölgesine dahiller. Ama aileden tamamen çıkmak, ‘Kıta Avrupası’ dedikleri, kendilerini dışında gördükleri deniz aşırı yere coğrafi sınırların ötesinde siyasi mesafeler de koymak istiyorlar. Destekçileri genellikle iyi eğitimli olmayan, düşük maaşlara çalışan işçi sınıfı ya da işsizler. Zaten çoğu bu halk oylamasına biraz da ‘fırsat bu fırsat’ gözüyle bakıyor. Tabii aslında, ironik bir şekilde, ülkedeki elitlerin dahi ‘en kaymaklı’ tabakasıyla iş tutmuş oluyorlar. İskoçya da ayrılır Kalalım diyenler ise, gariptir ama, AB’nin ne kadar harika bir proje olduğundan falan bahsetmiyor. Önce Euro krizi, sonra mülteci akını derken Avrupa kelimesinin Britanyalıların kulağında hoş bir seda bırakmadığının farkındalar. O nedenle korku senaryosu üzerinden gidiyorlar. Britanya birlikten ayrılırsa terörle, küresel ısınmayla mücadelede nasıl tek başına kalacak, ülke ekonomisi nasıl dibe vuracak, ticaret ve yatırım nasıl darbe alacak, herkes bir anda nasıl yoksullaşacak, Londra küresel mali merkez tahtına nasıl veda etmek zorunda kalacak, bunları anlatıyorlar. Birçok ekonomist de bu görüşlerini destekliyor. Soros bile, Britanya AB’den ayrılırsa sterlinin 1992’deki Kara Çarşamba’yı mumla arayacağını söyledi. 40 yıllık yol arkadaşı Tabii bir de şu ihtimal var: Britanya AB’den ayrılırsa, İskoçya da Britanya’dan ayrılır mı? Bu durumun Britanya’nın uluslararası alanda siyasi ağırlığını ne kadar etkileyeceği ve hatta İskoçların çoğunlukla sol eğilimli olduğu düşünülürse, ülke içindeki siyasetin dengelerini nasıl kaydıracağı da ayrı bir konu. Kamuoyu yoklamaları başa baş görünüyor. Avrupa Birliği, 1957’de yola ilk çıktığında Britanya yanında yoktu. Seneye 60’ncı doğum gününü kutlarken kırk küsur yıllık yol arkadaşı başucunda alkış tutacak mı? Yanıtı bugün alacağız. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Fethullah Gülen’e istenen ceza: Tam 219 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 5 bin yıl hapis İzmir merkezli gizli bilgi ve belge bulundurma soruşturmasında usulsüzlükler yaptıkları öne sürülen, aralarında eski İzmir İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay’ın da bulunduğu 22’si tutuklu, 68 sanığın yargılanmasına, 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde iddianamenin okunmasıyla devam edildi. Yakalama kararıyla aranan Fethullah Gülen hakkında 7 ayrı suçtan 219 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 5 bin 37 yıl hapis cezası istendi. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın duruşması iddianamenin okunmasıyla sürüyor. l BAHRİ KARATAŞ / İZMİR (DHA) ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Kalın: Hamas’ın İstanbul’da ofisi yok Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye Rusya ilişkilerine ilişkin, “Özür, tazminat gibi bir durum söz konusu değil. Bir orta yol bulmak müm İbrahim Kalın kün. Bugünden müjde verebilir miyim şu anda erken. Sayın Putin’in mesajı olumluydu” dedi. İsrail’le normalleşmede belli bir noktaya gelindiğini söyleyen Kalın, “Hamas’ın İstanbul’da bir ofisi yok. Hamas’la, Filistin yönetimiyle, Mahmut Abbas’la görüşmeye devam edeceğiz” diye konuştu. Öte yandan Dışişleri Bakanı Mevlüt Ça Çavuşoğlu vuşoğlu ise İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için yapılan görüşmelerde “Hamas” şartının olmadığını savundu. Çavuşoğlu, “Hamas ile temasımız devam edecek” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle