14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Haziran 2016 10 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Küçük Hoca’ büyük yolda Büyük koalisyon kime karşı? Başlık için uzun bir cümle olurdu. Ama burada daha açarak yazılabilir: Adım adım kurulan ve kurulmakta olan “büyük koalisyon” kime karşı? Sadece Kürtlere mi, yoksa hepimize, bütün yurttaşlara mı? Önce büyük koalisyon üstüne... 2002’den beri AKP tek başına hükümet kurabileceği bir Meclis çoğunluğuna sahip. Ancak sadece hükümet kurabilmek yetmiyor. AKP’nin Türkiye’nin geleceğini biçimlendirmek için daha geniş bir “güçler birliğine” ihtiyacı var. Çünkü AKP: Eğitim sistemini sil baştan ve öncekinin hemen hemen tam tersine değiştirmek istiyor. Yargı erkini “O yargıcı, bu savcıyı daha pasif görevlere getir, kilit noktaları hukukçuluğunu unutmuş, iktidarın memuru olmayı seçmiş yargıç ve savcılarla donat”la yetinemiyor. Anayasadan yasalara bütün sistemi yeniden biçimlendirmek; demokrasinin kul yapısı yasaları yerine İslamın göksel yasaları bağlamında yürürlükteki hukuku yeniden tanımlamak istiyor. Orduyu darbe yapabilecek bir tehdit unsuru olmaktan çıkarmak yetmiyor; siyasal iktidarını pekiştirmek ve kalıcı kılmak için kendi halkına karşı kullanabileceği bir vurucu güç haline getirmek istiyor. “Medya”yı en küçük bir çatlak sesin, muhalif görüşün yer alamayacağı bir “sahibinin sesi” konumuna getirmek istiyor. Kürt sorununda çözümü Kürt siyasal hareketinin bütün bileşenlerini tümüyle yok etmekte buldu ve bunda kararlı görünüyor. Daha da sayarım, ama bu kadar yetsin. Böylesine geniş kapsamlı ve böylesine bütün değerleri altüst edecek bir dönüşüm sadece hükümet gücüyle hayata geçirilemez. Daha geniş ve parlamentodan ibaret olmayan güçlerin koalisyonuna ihtiyaç var. Koalisyonun merkezini, omurgasını AKP tepe yönetimi oluşturuyor. Bu belli ve tersi düşünülemeyecek kadar açık. Koalisyonda yer alan öteki güçlere gelince... MHP bu koalisyonun olmazsa olmazı. Onun temsil ettiği Türk milliyetçisi ve ırkçısı siyasal çizginin en azından bir bölümü (muhtemelen Devlet Bahçeli’nin tayfası) ve kontrol ettiği, edeceği seçmen kitlesi bu koalisyonda yer almaya hazırlanıyor. Partisinin adını İşçi Partisi’nden Vatan Partisi’ne çeviren ve bu arada tepe ekibini kimilerinin adlarını ürpererek anacağımız emekli generallerle ve ulusalcılığı faşizan bir çizgi olarak kavrayan “CHP safraları” ile takviye eden Doğu Perinçek de bu koalisyonun bir unsuruna dönüşmekte. Perinçek, her zamanki söz cambazlığı ile “Biz Erdoğan çizgisine gitmedik, o bizim çizgimize geldi” diyerek olası itirazları göğüslemeyi hesaplıyor. Ancak sonuç değişmiyor. Bu büyük koalisyonda Vatan Partisi de yer alıyor. Siyasi partiler dışında güvenlikçi politikaları uygularken artık koruyucu bir yasal zırhla donatılan ordunun da koalisyonda yer aldığını söylemek yanlış değil. Erdoğan’ın vıcık vıcık “hamaset retoriği”ne elde tespih gözyaşı döken generalleri başka nasıl açıklayabiliriz ki? Kurulan ve gitgide pekiştirilen bu koalisyon şu anda sadece Kürt siyasal hareketine karşı acımasız bir savaş yürütme tercihinde buluşmuş görünüyor. “Kürt çoğunluklu iller”de olup bitenleri sessizce ve tepkisizce izleyen “Türk çoğunluklu iller” gerçeğinin altını bir kez daha çizip soruyu yineleyeceğim. Bu koalisyon sadece Kürt siyasal hareketine karşı mı kuruluyor? Yoksa hepimize; bu ülkenin demokrasi ve özgürlük isteyen bütün yurttaşlarına karşı bir koalisyondan mı söz etmeliyiz? Rekor ceza: 26 müebbet, 1500 yıl Hatay’daki Şehit Er Remzi İlboğa Kışlası’na 30 Mayıs 2010’da yapılan roketli saldırıyla 8 askerin, 2000’da Dörtyol İlçesi’nde 2 askerin ve 2010’da yine Dörtyol’da 4 polisin şehit edilmesi ile çok sayıda eylem gerçekleştirdikleri iddiasıyla PKK’nin Amanos sorumlusu Kenan Yıldızbakan ile birlikte “Erdal Zaza” kod adlı Bayram Daimi, “Özgür” kod adlı Barış Kızılçay, “Sefkan Amed” kod adlı Cengiz Nergiz, Musa Ataman, kardeşi Mehmet Ataman ve Mehmet Şah Çetinkaya için iddianame hazırlandı. Nergiz 14 kez, Yıldızbakan 10 kez, Daimi 2 kez müebbet hapisle cezalandırıldı. Mahkeme 9 sanığa toplamda 1500 yıl hapis cezası verdi. 77 yaşında ‘örgüt üyesi’ Muş’un Varto ilçesine bağlı Badan köyünde 6 Nisan’da gözaltına alınan 77 yaşındaki Sise Bingöl, “Örgüte üye olmak” ve “Örgüte yardım ve yataklık” iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konuldu. Bingöl, bugün Muş Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Sise Nine’nin sağlık durumunun cezaevine girdikten sonra daha da kötüye gittiğini söyleyen oğlu Zafer Bingöl, “Umarım bırakırlar. Annem yaşlı, cezaevi koşullarına dayanamaz” dedi. Annesinin Zazaca dışında bir dil bilmediğini ne Kürtçe ne de Türkçe anladığını ifade eden Bingöl, “Annem hep bir şeylerle mücadele etti. Şimdi de 77 yaşında ve cezaevinde” diye konuştu. Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar, 2004 yılında yayımlanan “Yıldızlar” kitabında dün yaşamını yitiren Yaşar Nuri Öztürk’ü yazmıştı. İşte o yazı... Yaşar Nuri Öztürk’ü, din sohbeti yaptığı televizyon programlarından tanıyoruz. Hoca, günümüzün “televaiz”i... Atatürk’le dindarlığı bağdaştırmaya çabalayan “laik kesimin gurusu” adeta... Anadolu’daki söyleşilerinde yaşanan izdiham ona, postmodern bir tarikat lideri statüsü kazandırdı. Bir ara CHP’de siyaseti denedi, olmadı. “Ben bir Kuran bilginiyim. Bu, benim din referansım. Ben sosyal demokratım. Bu da siyasi anlayışım. Ve ben Atatürkçüyüm. Bu üçünden bir sentez yapılması gereğine inanıyorum.” Doğum gününde VEDA ETTİ Ev değil akademi Babasının dedesi “Allame” lakaplı Mehmed Ali Efendi’ymiş. Sürmene’de la kabına yakışır bir kütüphane bırakmış ardında... Yaşar Nuri, 1945’te, babasının anne siyle tanıştığı Bayburt’ta doğmuş, ama Sürmene’nin Fındıcak köyünde büyümüş. Dedeleri gibi babası da tüccarmış. “Sofrası bereketli bir ailede yetiş Uzun süredir kanser tedavisi gören İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk (71) dün yaşamını yitirdi. 22 Haziran 1945 doğumlu olan ve doğum gününde yaşama gözlerine yuman Öztürk, rahatsızlığından dolayı geçen günlerde Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılmış ardından doktorları tarafından “yapılacak bir şey kalmadı” denilerek evine gönderilmişti. Öztürk için yarın öğleden sonra Üsküdar’daki Şakirin Camii’nde cenaze töreni düzenlenecek. 22 Haziran 1945’te Trabzon Sürmene’de doğan ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, 2002 Genel Seçimleri’nde CHP İstanbul milletvekili seçilmişti. CHP’den istifa ederek Halkın tim” diyor Öztürk: “Annem de beş va Yükselişi Partisi’ni (HYP) kuran Öztürk 4 yıl boyunca HYP Genel Başkanlığı yapmıştı. kit namazında, başı örtülü ve köyün tek okuryazar kadınıydı. lasının evine gitti. Orada 1.5 Fransızca öğrendi. Babası, “Tek kanat Babam ise on yaşından itibaren yıl, “çok değerli bir âlim” di lı kuş uçmaz” derdi hep... “Sadece İslam Kuran’ı ezbere okumuş, kazaya ye tanımladığı Gürcü Meh kültürüyle yetinmezse daha iyi uçar”dı. namaz bırakmamış bir adamdı; met Efendi’den üst düzey O yıllarda Trabzon’da vaaz vermeye ama tam bir sosyal demokrat Arapça dersleri aldı. Dönüş başladı Öztürk... Henüz rüştünü ispatla tı. Atatürk’e ve Ecevit’e hayran te babası onu, okusun diye madan “Küçük Hoca” olarak nam yap dı ama İnönü’yü sevmezdi. Şim Trabzon Diyanet müfettişi mıştı: “Trabzon’un en ünlü vaizi bendim. di anlıyorum ki, onun anladığı, “Cansız Hoca”ya teslim etti. Zeytinlik Camii’nde ben konuşurken ci anlattığı din, sosyal demokrasi “Cansız Hoca, benim ha var kentlerden otobüslerle dinlemeye ge nin ta ciğeriydi.” Yaşar Nuri, işte böyle bir baba YhtAtZpI:N//IgNoToA.gMl/AVGM1Izİ9ÇVİN: yatımın en büyük devrimidir” diyor Öztürk. “Bu lirlerdi. Kürsüde, Batılı düşünürlerden, hümanizm fikrinden örnekler veriyor nın kucağında büyüdü. “Kucağın gün dahi Türkiye’de, İslam dum. İlerideki senteze o yaşlardan başla da”, lafın gelişi değil. Gerçekten de din ilimlerinde bir benzeri bulunmayan mıştım... Sokaklarda gezerken herkesin köy halkına çocuklarını okula yollamayı muhteşem bir insandı. Oflu olduğun baktığı bir idoldüm artık...” telkin ederken kendisi mecburi eğitim dan Rumca yoluyla eski Yunanca bilir Yaşar Nuri Hoca’nın, 1965’te henüz 20 olmasına rağmen oğlunu ilkokula yol di. Arapça ve Farsçaya da hâkimdi. Çoğu yaşında, biraz da annesinin ısrarıyla ev lamamış, evde, dizinin dibinde Arapça, kaynağı, hafızasından ezbere bilirdi. Ve lendiğini ve genç yaşta üç çocuk sahibi Farsça öğretip Kuranıkerim ezberletmiş. gariptir, o da babam gibi iliklerine kadar olduğunu da belirtelim. Cansız Hoca devrimi ‘solcu’ bir adamdı.” Öztürk, bir yandan Cansız Hoca’nın Erbakan faktörü 1959’da ilk kez Sürmene’den çıkıp rahleyi tedrisinden geçerken bir yan O süreçte dışarıdan ilkokulu bitirmiş Tokat’a, babasının ilk eşinden olan ab dan da Fransız edebiyatına merak sardı. ve Trabzon İmam Hatip’e girmiş Yaşar Nuri Öztürk... Hafta sonları hocalarına evde Arapça dersi veriyormuş. O yılların İmam Hatip’inin bugünün İlahiyat fakültelerinden bile ileri olduğunu söylüyor: “Ama bozdular. 1970’te Erbakan geldi ve dedi ki, ‘Bilgili olmanız hüner değil, bilgi Şeytan’da da vardır. Önemli olan dava adamı olmaktır.’ Hepsini piyon haline getirdi ve yozlaşma böyle başladı. Din, kahvehanelere düştü. Tarih boyunca kutsallığın sembolü olan ‘Allahüekber’, siyasi rakiplere küfür için kullanılır oldu. Eğer siyasi İslamın eli musallat olmasaydı, o İmam Hatip okulları ülkenin ufkunu aydınlatacaktı. Bugün çektiğimiz acıların hiçbirini yaşamayacaktık. İmam Hatipleri mahveden, Erbakan’ın zihniyetidir.” İmam Hatip mezunu 1968’de okul birincisi olarak mezun olup ilk kez İstanbul’a geldi Yaşar Nuri Öztürk... İlahiyat ve Hukuk okudu. Üniversiteler öğrenci olaylarıyla çalkalanırken o hümanizmiyle kenarda durdu. Olaylara karışmadı. 1980’de İslam felsefesi alanında doktorasını verdi. Bu arada Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki elyazmalarını tarayarak yazdığı kitaplarla yurtdışında ilgi çekti. 80’lerin başında Amerika’dan öğretim üyeliği teklifi alınca bir yıl İngilizce kursuna gitti. Sonra New York’a iki saat mesafedeki Milltown’da İslam düşüncesi üzerine lisansüstü dersleri verdi. 1987’de döndü. Ve döndükten üç hafta sonra TRT’de Asaf Demirbaş’ın sunduğu bir dini programa çıktı. “Çıkış o çıkış..” O günden sonra ekranların değişmez ismi, adeta “televaiz”i oldu Yaşar Nuri Öztürk... Din konusundaki hurafelerle ve yükselen siyasi İslamla baş etmeye çalışan Türkiye, onun “Atatürkçü mümin” çizgisine dört elle sarıldı. Hem dine çağıran, hem bağnazlığa savaş açan tavrını benimsedi... Açık havada Emniyet Genel Müdürü Mehmet Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdür Yardımcıları terör toplantısı Faruk Ünsal ve Necmettin Emre ile birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan 22 ilin emniyet müdürüyle, böl gedeki terör olaylarını değerlendirmek için Şanlıurfa Polisevi’nde bir araya geldi. Lekesiz, daha sonra Çevik Kuvvet Müdürlüğü’nün bahçesinde özel harekât ve çevik kuvvet polisleriyle birlikte açık havada bir toplantı yaptı. Şırnak’ta saldırı: 1 şehit, 2 yaralı Şırnak’ta Elmalı Tepe Üs Bölgesi’ne PKK’liler tarafından yapılan silah lı saldırıda uzman çavuş Ömer Ha run Demir şehit ol du, 2 asker yaralan dı. Bingöl’de de zırh lı araca saldırı düzen lendi. Bitlis’in Tatvan ilçesinde TatvanVan karayolu üzerindeki Çağlayan Mahallesi girişindeki polis kont Şehit Demir rol noktasına dün sabah saat 10.00’da PKK’liler tarafından saldırı düzenlendi. Araçla polis noktasına gelen ve polis noktasına ateş açan 3 PKK’li öldürül dü. 1 vatandaş yaşamını yitirken 3 va tandaş da yaralandı. l DHA ‘Ey Başkan senJUJENTCYKAENR’IET bizi tanımadın be’ Juncker: Erdoğan açıklar AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, Türkiye’nin vize muafiyeti konusunda geri kabul anlaşması dahil 72 koşulu yerine getirmesi gerektiğini hatırlattı. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine konuşan Juncker, “(Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan ciddi şekilde geri kabul anlaşmasını uygulamama yoluna giderse, Avrupa’ya niçin vizesiz seyahat edemediklerini Türk halkına kendisi anlatmak durumunda kalır” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği Komisyon Başkanı JeanClaude Juncker’in açıklamalarına ilişkin,“Ey Başkan sen Türk milletini tanımadın be. Bu millet, vizeymiş, geri kabulmüş bunların peşinde değil. Eğer Türkiye kapıları açar da bu mülteciler Avrupa’ya doğru yürürse bizim halimiz ne olacak diye düşünüyorsunuz. Ve tutuştular. Erdoğan bu çirkin yüzünüzü ortaya koyduğu için çılgına dönüyorsunuz. Erdoğan’dan nasıl kurtuluruz diye bunun çalışmaları içerisindesiniz” dedi. Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde konuştu. Erdoğan, “Teröre karşıyız dediysek sonuna kadar karşıyız. Ama siz samimi değilsiniz. Yarın reformundum yapıyorlar. AB’den çıkalım mı çıkmayalım mı? Bize de sinyal gönderiyorlar. 3 bin yılına kadar Türkiye’nin AB’ye girmesi mümkün değil. Bir araya geldiğimizde Cameron (İngiltere Erol Evgin’e tepki Erdoğan, “Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak ba san biriyle 3 üni versite bitirmiş birinin birer oy hak Erol Evgin kı olması adaletli mi geliyor si ze sorarım” sözleriyle günde me gelen sanatçı Erol Evgin’e tepki gösterdi ve “Bunlar ne cins adamlar. Sen sanatçı ol san ne olur?” diye sordu. Ev gin, “Yorum yapanlardan, rö portajın tamamını okumalarını rica ediyorum” demişti. Başbakanı), böyle konuşmuyordun. ‘Her zaman yanınızdayız’ diyordun. Ey Avrupa Birliği siz bizi Müslüman olduğumuz için kabul etmiyorsunuz. Fransa’nın eski dışişleri bakanlarından biri bana zaten söyledi. Sayın Komisyon Başkanı rahat olsun. Biz kalkarız İngilizlerin yaptığı gibi kamuoyu araştırmasına milletimiz ile gider ‘AB ile müzakerelere devam mı? tamam mı’ diye sorarız” dedi. Aydınlara yanıt Erdoğan, “Dün yine birileri güya bize ihtar vermek için bildiri yayınlamışlar. (Aydınlar’dan Yetti Artık Erdoğan Rejimine İhtar Bildirisi) Bakıyorsunuz, kendi milletine söven sözde profesörü, terör örgütüne militanlık eden sözde akademisyenleri, gazetecileri savunuyorlar” dedi. ‘Liseleri kaşıyorlar’ Erdoğan şöyle konuştu: “Üniversitelerle yetinmeyip liseleri kaşıyorlar. Orayı halledemediler, şimdi liselere indiler. “ Liselere kulak ver.” Millete kulak ver millet ne diyor. Bu milleti küçümseyemezsin. Sonra kalkıp bana bizi bu kadar korkutma diyorlar. Ben seni ne korkutacağım. Bu yalanların hangisi korku eseri olabilir? Cumhurbaşkanına her türlü hakareti edeceksiniz hem de korkudan bahsedeceksiniz.” Yıldırım: Varsın muafiyet olmasın Başbakan Binali Yıldırım, AB’nin vize muhafiyeti için terörle mücadelede akla ziyan taleplerde bulunduğunu belirterek, “Canlı bombalarla masumları infilak ettiren ölüm makinalarına Türkiye müsamaha mı gösterecekti. Varsın vize muafiyeti olmaz olsun” dedi. İngiltere Başbakanı David Cameron’un “Türkiye 3 bin yıl geçse AB’ye giremez” sözlerini hatırlatan Yıldırım, “Buyrun cenaze namazına. AB madem bu kadar iyi bir şey de, siz neden çıkmaya çalışıyorsunuz onun cevabını verin bakalım” diye konuştu. AB düzgün davransın Yıldırım, AKP’nin geçmiş ve mevcut milletvekilleriyle iftarda bir araya geldi. Yıldırım “AB’nin dedikleri olsun diye değil, kendi milletimizin dediklerini görmek için yaptık, insanımızın hayat kalitesini artırmak için yaptık, yaşamını kolaylaştırmak için yaptık ama musa musa bu kadar da uzun boylu değil, kusura bakmasınlar. Onun için biz taahhütlerimizi yerine getiriyoruz, AB’den de şimdi dürüst davranma zamanıdır. İç siyaseti içerisindeki problemleri Türkiye ile çözmeye çalışmasınlar. Kendi işlerini düzgün yapsınlar, Türkiye’yi iç siyasetlerine malzeme yapmasınlar” dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle