18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Mayıs 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 195kkaumruulpuaşytı a Yurttaşa değilkalmadı yandaşa özelleştirme Türkiye’de özelleştirme uygulamaları kapsamında 195 kuruluşta hiç kamu payı kalmadı. Uygulamaların vatandaşa dönüşü ise daha kötü hizmet ve fiyat artışı oldu Son olarak boğaz köprüleri ve Milli piyango ile yeniden gündeme gelen ve önceki gün genel kurulu ger çekleştirilen AKP’nin de en bü yük gelir kalemleri arasında yer alan özelleştirmeler, ama cından uzaklaşı yor. 1985’ten bu yana 271 kuru luştaki kamu his seleri, bin 797 ta şınmaz, 10 oto YENER KARADENİZ yol, 2 boğaz köprüsü, 146 tesis, 7 liman, şans oyunları lisans hakkı ile araç muayene istasyonları uygula ma kapsamına alındı ve uygula malar sonucu 195 kuruluşta hiç kamu payı kalmadı. 67.6 mil yar dolar gelir elde edilen özel leştirmeler, daha çok şirketlere yaradı, vatandaşa ise fiyat artı şı ve daha kötü hizmet olarak döndü. Zira, Tüketici Sorunla rı Derneği’ne bu konuda gelen şikâyetlerde yüzde 100’lere va tan artışlar görülmüş. Öte yan dan özellikle elektirk dağıtım şirketlerinin özelleştirmeleri kapsamında ise fahiş fiyat artış ları görüldü. Eeletik Mühendis leri Odası’nın verilerine göre, tüketici tarifeleri 20082011 yıl ları arasında yılda; tek zaman lı mesken abonelerinde yüzde 91.3 oranında, tarımsal sulama ve alçak gerilim sanayi abone lerinde ise yüzde 84.7 oranında arttı. Sonraki yuılarda ise artış oranı her yıl devam etti. Yabancı payı azaldı Öte yandan bir diğer amacı da yabancı sermaye girişini hızlandırmak olan özelleştirmelerde uygulamalarında 19862011 yılları arasında yüzde 36 olan yabancı yatırımcı payı, son yıllarda yabancı ilgisinin zayıflaması ile 2015 yılı sonunda bu yüzde 22’lere kadar düştü. Halen özelleştirme kapsam ve programında 21 kuruluş bulunuyor. Bu kuruluşların 11 tanesinde yüzde 50’nin üzerinde kamu payı var. Bunun yanısıra, özelleştirme kapsamında 682 taşınmaz, 48 tesis, 2 liman, 10 otoyol, 2 boğaz köprüsü ile şans oyunları lisans hakkı da yer alıyor. Özelleştirme dünyada da çok fazla uygulanan bir yöntem. Ancak uzmanlar, dünyadaki örnekler, vatandaşa daha iyi hizmet olarak yansıyor. Ancak Türkiye’de özellikle elektrik başta olmak üzere bu konuda yeterli seviyeye gelinmediğine dikkat çekiliyor. En büyük işlemler 4 bölge Cengiz–Limak–Kolin’de Türkiye elektrik dağıtım altyapısı TEDAŞ tarafından 21 bölgeye ayrılmıştı. En büyük elektrik dağıtım bölgesi BEDAŞ, Cengiz, Limak ve Kolin İnşaat tarafından işletiliyor. Üçlünün işlettiği diğer bölgeler arasında Uludağ EDAŞ, Akdeniz EDAŞ ve ÇEDAŞ bulunuyor. 1 2 3 4 5 3. Havalimanı: İihaleyi 22 milyar 152 milyon Avro ile LimakCengizMapaKolinKalyon OGG kazandı. Türk Telekom: Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi 14 Aralık 2005’te blok satış yöntemi ile 6.55 milyar dolara satıldı. Tüpraş: 2005’te ihalesi yapılan Tüpraş 4 milyar 140 milyar dolarlık bedelle KoçShell Ortak Girişim Grubu’na satıldı. Erdemir: Erdemir’in yüzde 46.12’inin blok olarak özelleştirilmesine en yüksek teklifi 2.7 milyar dolarla Oyak verdi. Halkbank: Özelleştirmelerin ilk 5’inde bu kez Halkbank’ın 2 milyar 500 milyon dolarlık halka arzı bulunuyor. Şirketlerin lehine, vatandaşın aleyhine uygulama Şirketler depozitonun üzerine bile yatıyor Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, ülkemizde özelleştirmelerin ardından hizmet kalitesinin da ha da düştüğünü söyledi. Bazı sektörlerde alternatif olmadığı için tüketicilerin bu hizmeti almaya mecbur bırakıldığını belirten Ağaoğ lu, “Örneğin telekomünikasyon sektöründe tam rekabet yok. Sabit ücret, haksız faturalandırma nedeni ile tü ketici icra baskısı hapis korkusu ile yaşıyor. Elektrik, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlarda ise özelleştirilme sonrası fahiş fiyat artışları görüldü. Tüketiciler özel leştirmenin gazabına uğradı. Ankara’da doğalga zın özelleştirlemesi sonrası abonelere ek masraf lar çıkartılıyor. Bu da yetmezmiş gibi aynı aileden vefat etmiş birinin üzerine olan sözleşmeyi ay nı meskende yaşayan başka birinin üzerine alınma sı için baskı yapılıyor. Alması halinde tekrar depozi to talep ediliyor. Bu şikâyetler çok arttı. Önceden yatırılan depozitoların üzerine yatıyorlar, yok sayıyorlar” diye konuştu. TÜSODER Başkanı Avukat Rıdvan Yıldız ise özel leştirme politikalarının millet menfa atini gözetmesi gerekirken kâr he defi haline dönüştüğü için tüketici lerin aynı himzeti daha pahalı almak Aydın Ağaoğlu zorunda kaldığını söyledi. 21 dağıtım bölgesini 45 şirket paylaştı EMO Enerji Birim Koordinatörü Olgun Sakarya, özelleştirmelerin dağıtım şirketlerinin lehine, tüketicinin aleyhine dönüştüğünü vurguladı. “Kayıp kaçak düşecek denildi düşmedi, yatırımlar ar tırıldı ama denetim yok” diyen Sakarya, şöyle devam etti: “Plan sızlık özellikle elektrikte ciddi anlamda sorunlar yarattı ve ciddi kesintilerle karşılaştı. Öte yandan elektrik ener jisinin üretimi iletimi ve dağıtımının eş zamanlı olarak planlanması ve faaliyetlerin eş zamanlı yapılması ge rekiyor. Ama ne yazık ki planlamadan kopuldu. Vatan daş elektrik kesintileri ile yüz yüze kaldı. Bunun çok somut örneği Trabzon’da Enerji Bakanı başkanlığında yapılan toplantıda ‘dağıtım şirketlerine 4 tane gö rev’ diye sunulan uygulamalar. Müşteri memnuni yeti, teknik kalite ve hizmet sürekliliği, çağ rı merkezi sıkıntı larından bahsedi yor. Demek ki 7 yılda bunlar yapıl mamış. Öte yandan re kabet olsun deniliyor ama 21 adet dağıtım özelleştir mesi 45 şirjkete bölüştürülüyor. Bu alanda dikey bütünleşik yapı oluşuyor.” Olgun Sakarya Taşımacılara kötü haber Şehirlerarası ve uluslararası taşımacılık yapan araçlar için düzenlenen karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçelerinin teminat limitleri, yönetmelikte yer alan ilgi li teminat limitlerinin 2 katı olacak şekilde uygulanacak. Yönetmelik 26 Nisan 2016 tarihinden itibaren geçerli olacak. l Ekonomi Servisi Otellerde kan kaybı büyüyor İstanbul’da otel doluluklarındaki kan kaybı aylık bazda yüzde 30’u aştı. Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) verilerine göre ortalama doluluk yüzde 50.3 olarak gerçekleşti. Bu düşüş, son 10 yılın en sert düşüşü oldu. TÜROB verilerine göre Türkiye genelinde doluluk oranları yüzde 22 düşüşle Nisan 2016’da, Nisan 2015’teki yüzde 66.9’dan yüzde 52.2’e geriledi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Ah vah muhalefeti! AKP, liderinin etrafında safları sıklaştırdı. CHP muhalefet adına bir yenilgiye daha imza attı. Dokunulmazlıklar kalktı. Muhalefetin toptan imha edilmesi, olasılıklar yelpazesi içine giriyor. Cumhuriyetin simgeleri, mekânlarını sökerek, toplumun simgesel evreninin dışına çıkaran süreç hızlanıyor. AKP lideri hedefine biraz daha yaklaştı. Ama istikrarsızlık riski, riskin yönetilememesine endeksli bir iç savaş olasılığı da arttı. Bu sırada, Lenin’in deyişiyle, “escomatage” (yan konulara odaklanıp, esas sorunun –anlamlı bir muhalefet yaratma iktidarsızlığı konuşulmasını engellemek) kavramının “cuk oturacağı” garip tartışmalar yaşanıyor: Genelkurmay Başkanı düğüne neden gitti? “Batı AKP konusunda neden yanıldı?” Bu tartışmaların ikisi de esas sorunun, muhalefetin iktidarsızlığının dışavurumları. Birincisini zehirli bir nostaljiye ilişkin deyip bir kenara koyalım. “Batı AKP konusunda neden yanıldı?” iki açıdan daha anlamlı bir soru. Birincisi, sistem içi muhalefetin, kendi iktidarsızlığı karşısında, tek sarıldığı umudu yansıtıyor. İkincisi de, önemli bir yanılgıyı... Yanıldı mı? 2005 yılında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün elinden Yüksek Şeref Ödülü alan tarihçi ErikJan Zürcher, şimdi pişman: Kendisini o zaman uyaranlar haklıymış. Sanırım Zürcher bir istisna. Batı’da hâlâ egemen olan “dün öyle bugün böyle” diyen koro. Bu koro, “2011’den sonra birdenbire...” filan diyen bir masalla, bizden, 2011 yılının, neden sonuç ilişkisi dışından, hiç yoktan gelen bir “mucize” olduğuna inanmamızı bekliyor. Diğer taraftan, Batı’nın muhafazakâr, liberal akımlarının kendi tarihsel gelenekleri, kurumsallaşmış, örgütlü dinin kamusal alana girdiğinde ne kadar baskıcı, gerici ve uzlaşmaz olabileceğini gösteren deneylerle dolu. Sonra İran Molla Cumhuriyeti deneyimi de var. Bu yüzden Batı’nın, siyasal (kamu alanına egemen olmayı hedefleyen) İslamın, örneğin Müslüman Kardeşler geleneğinin, Gülen Cemaati’nin, örgütlü, kurumsallaşmış dinlerin deneyimlerinden farklı davranmasını samimi olarak beklemiş olduğuna inanmıyorum. AKP ortaya çıkarılırken, ABD de Ortadoğu’yu ABD merkezli küreselleşmeye katacak (“Çatlağı kapatacak”, Tom Barnett) rejim değişiklikleri projesine başlıyordu. Türkiye, “siyasal İslamın yönetiminde liberal demokratik, Batı’yla işbirliği yapan bir düzen mümkündür” fantezisinin örnek ülkesi olarak bu projenin bir parçasıydı. Dahası, “Batı’nın konuşamadığı yerlerde konuşma” kapasitesine sahip AKP Türkiyesi’nin, NATO üyesi bir ülke olarak paha biçilmez bir stratejik önemi vardı. Batı’nın Türkiye’ye bakışını bu projenin merceği belirledi. Bu nedenle, Batı’nın aslında AKP ve siyasal İslamın niyetleri konusunda yanılmadığını, yalnızca bir süre için “stratejik cahilliği” tercih ettiğini düşünmek daha doğru. Şimdi farklı mı? Bugünlerde sığınmacılar pazarlıklarında Almanya’nın, AKP rejiminin baskıcı karakterini, gitmekte olduğu yönü görmezden gelen tutumu bize Batı’da değişen bir şey olmadığını gösteriyor. Geçenlerde Council on Foreign Relations’ta, “yeni seçilecek devlet başkanının güvenlik konseyi simülasyonu” biçiminde bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıda panelistler AKP Türkiyesi’nin tüm sorunlarını gerçekçi eleştirilerle değerlendirdiler. Sonra, “Ama bugün ülkenin güçlü adamı o. En iyisi, ilişkiyi, ittifak, ortaklık değil, ‘transactional’ (alışverişe dayalı) temelde sürdürmek olacaktır” sonucuna ulaştılar. Kısacası, “işimize geldiği müddetçe midemiz daha çok şey kaldırır” diyorlar. Şimdi, demokrasi öyküleriyle kimseyi kandırmak olanaklı değil, stratejik cahillik gerekli değil. Karşımızda soğuk pragmatizm var. Kimse boş yere umutlanmasın... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle