22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Beyaz Saray’da heyecanlı dakikalar ABD başkanlık sarayı Beyaz Saray’ın güvenlik noktasına silahla gelen bir kişi gizli servis görevlilerince “dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle” vuruldu. Olay esnasında Başkan Barack Obama’nın ikametgâhında olmadığı belirtilirken vurulan kişinin Beyaz Saray’a geliş amacı belirlenemedi. Sanders’ın bağışları azalmaya başladı Demokrat Parti’nin ABD başkan aday adayı Bernie Sanders’ın delegeleri birer birer rakibi Hillary Clinton’a kaptırmasıyla kampanya bütçesi de küçüldü. Sanders’ın kampanya için bu ay 6 milyon dolardan az parası olduğu belirtilirken Clinton’un hesabında 30 milyon dolar var. Pazar 22 Mayıs 2016 IRAK Baskın bu kez kanlı bitti: 4 ölü Irak’ta reform için haftalardır gösteri düzenleyen Şii lider Mukteda Sadr yanlılarının başkent Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye ikinci baskınına müdahale sert oldu. Başbakan Haydar İbadi’nin ofisini basan eylemcilere polis, gerçek mermi ile karşılık verince 4 kişi öldü, en az 90 kişi yaralandı. NATO Soğuk savaş istemiyoruz NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’yla yeni Soğuk Savaş istemediklerini söyledi. Polonya’nın TVN televizyonuna konuşan Stoltenberg “Rusya’nın orduya yoğun yatırımı uzun süredir dikkatimizde. NATO sadece bu eylemlere karşı savunmasını güçlendiriyor” dedi. KIBRIS Güney’de seçim günü Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde seçmenler, meclisin 56 üyesini belirlemek için bugün sandık başında. Toplam 542 bin 915 seçmenin bin 149 sandıkta oy kullanacağı seçimin kamuoyu yoklamalarında Averof Neofitu liderliğindeki Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) öne çıkıyor. POLONYA Komünizme sokakta veda Polonya’da iktidardaki muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), komünizmi hatırlatan sokak, köprü ve meydan isimlerini yasakladı. Yerel yönetimlere 1200 sokak isminin değiştirilmesi için12 ay süre verildi. Daha önce de komünist liderlerin heykelleri kaldırılmıştı. ABD ‘Libya’ya her an girebiliriz’ ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi toplantısında konuşan ABD Genelkurmay Başkanı Dunford, özel kuvvetlerin her an Libya’ya girebileceğini söyledi. Birlik Hükümeti ile görüştüklerini belirten Dunford, ülkeyi IŞİD’den kurtarmak gerektiğini vurguladı. Uruguay kayıplarını anıyor Uruguay’da binlerce kişi 1973 ile 1985 yılları arasında hüküm süren cunta rejimi tarafından ‘kaybedilenleri’ anmak üzere sokağa döküldü. Askeri yetkililer tarafından kaçırılarak geride hiçbir iz bırakmadan ‘kaybedilen’ 150’den fazla kişinin fotoğrafları taşındı. Uluslararası camiada kayıplar için ‘desaparecidos’ terimi kullanılıyor. Bu, siyasal otorite tarafından sakıncalı görülerek yok edilen insanları ifade ediyor. Erdoğan iktidarına Nazi benzetmesi Alman sanatçılar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarını Nazilere benzettikleri projeksiyon eylemlerini sürdürüyor Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifade özgürlüğüne yönelik baskılarına birinci elden tanık olan Almanya’da protestolar dinmiyor. Erdoğan’ı Adolf Hitler’e benzettikleri portreleri geçen hafta Berlin’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin duvarına yansıtan Pixel Helper adlı aktivist grup, dokunulmazlık oylamasının arifesinde bir eylem daha gerçekleştirdi. 19 Mayıs gecesi büyükelçiliğin ön cephesine Erdoğan’a dair üç yeni kolaj yansıtıldı. ‘Reichstag’dan miras’ Görsellerin birinde Erdoğan’ın suratı Britanya Kraliçesi 2. Elizabeth’inkine yerleştirilmiş ve yanına “Tanrı Kraliçeyi korusun” duası eklenmişti. Bir diğerinde Nazi Almanyası’nın resmi arması olan kartalla AKP logosu birleştirildi. Sonuncusunda da Hitler döneminin faşist Völ Büyükelçiliğin duvarına Türkiye’yi eleştiren ifadeler yansıtıldı. kischer Beobachter gazetesinin manşetine “Reichstag (meclis) iktidarı Erdoğan’a teslim ediyor” diye yazıldı. Eylemin ardından Sputnik’e röportaj veren Pixel Helper üyesi Oliver Bienkowski, “Erdoğan, Türkiye’yi başkanlık sistemli bir diktatörlüğe dönüştürmek istiyor” dedi. Bi enkowski, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ziyareti öncesi insiyatif alarak başbakana çeşitli karikatürler sunduklarını belirtti. Alman sanatçı, Türkiye’deki gidişattan duydukları endişeyi şu ifadelerle açıkladı: “Almanya’da doğan herkesin bu tür diktatörlerin ve dikta tör sistemlerin ortaya çıkmasını engellemek için tarihten gelen bir yükümlülüğü bulunuyor. Erdoğan’ın basın, sanat ve muhalefete olan tavrı ile 1933 yılında Almanya’da çıkarılan Halkı ve Devleti Koruma Kararnamesi arasındaki paralellikleri herkes görebilir. Bu benzerliği reddeden herkesin gözlerini açması gerekir.” ‘Polisi oyaladık’ Bienkowski’nin bahsettiği kararname, Hitler’e ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetme yetkisi vererek diktayı yasallaştırmıştı. Eylemi nasıl gerçekleştirdiklerini de anlatan Bienkowski, “Film gibiydi. Üç kişiydik ve tatlı bir hanım polisleri oyalarken görüntüleri 5 ila 10 saniye binaya yansıttık. Fotoğraflarını da çektik. Polisler farketmedi bile. Onları da kendimizi de fazla mesaiden kurtardık” diye konuştu. Protestocular renkli spreyleriyle Adalet Bakanlığı’nı hedef aldı. Üsküp sokaklarında ‘rengârenk devrim’ Makedonya’da Cumhurbaşkanı Gyorge İvanov’un geçen yıl patlak veren telekulak skandalının soruşturulmasını engellemesi üzerine şubatta başlayan protestolar sürüyor. Hükümet binalarına renkli boyalar atan eylemcilerin ‘Rengârenk Devrim’inin son hedefi Adalet Bakanlığı oldu. Uluslararası baskı altındaki Makedon meclisi, İvanov’un skandala karışan 56 kişiye ta nıdığı affı iptal edebileceği şekilde yasa değişikliği yaptı. Seçimler iptal Avrupa Birliği’nin arabuluculuğuyla varılan uzlaşmayla, skandalı soruşturacak özel bir savcı atanması ve erken seçimlere gidilmesi kararlaştırılmıştı. Meclis 5 Haziran için planlanan ve dört partiden üçünün boykot edeceğini açıkladıkları seçimleri de iptal etti. ‘1915’te yüz kızartıcı bir rol oynadık’SOBREUARMLLLİDNUILUK Almanya Federal Meclisi 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımaya hazırlanırken oylanacak tasarıda kendi rolünü de vurguladı. Deutsche Welle haber sitesi 2 Haziran’da oylanacak tasarının taslağına ulaştı. “101 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması” başlığını taşıyan taslakta ilk kez “soykırım” ifadesine net bir şekilde yer verildi. Metnin giriş kısmında “Federal Meclis, Ermeni ve diğer Hıristiyan azınlıklara uygulanan tehcir ve katliamlarda ölen kurbanların anısı önünde eğiliyor” dendi. ‘Çaba göstermedik’ İmparatorluğu’nun “uygulanan sürgün ve kırımı durdurmaya yönelik çaba göstermediği” vurgulandı. Almanya’nın olaylarda “yüz kızartıcı” bir rol oynadığı şeklinde ifade edildi. ‘Müfredata girsin’ Metinde bu olayların Almanya’da okul müfredatına dahil edilmesinin özellikle Türk ve Ermeni kökenli Almanyalıların uyumuna katkı sağlayacağı belirtilerek eğitim konusunda özerk hareket eden eyaletlere önemli bir rol düştüğüne vurgu yapılıyor. Taslak kararda ayrıca Alman hükümetinin de Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi çabalarını teşvik etmesi isteniyor. Ancak tasarının en dikkat çeken yönlerinden biri Almanya’nın olaylardaki rolünün kabul edilmesi oldu. Tasarıda olayların yaşandığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun baş müttefiki olan Alman Soykırım tasarısı Bundestag’da 2 Haziran’da oylanacak. dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN nilgun@cumhuriyet.com.tr 7 Johnson’un şiiri En az Alman komedyen Böhmermann’ınki kadar beter olan Johnson’un “hakaretamiz şiiri”ni, Erdoğan gördü mü ve bu şiire ne dedi, ne yapmak niyetinde bilmiyoruz. Eski Londra Belediye Başkanı’nın “Erdoğan şiiri” piyasaya çıkalı beri, Ankara’ya sessizlik hâkim. Böhmermann krizinde şimşek hızıyla Dışişleri’ne çağrılan Alman büyükelçisi örneğinde görüldüğü gibi Büyük Britanya sefiri Dışişleri’ne davet edilmedi. Erdoğan’ın Johnson’a da dava açma girişiminde olduğuna dair bir haber gelmedi. Neden? Boris Johnson çünkü büyük lokma. Böhmermann gibi 2. sınıf bir komedyen değil. Htıarmkaarneıtş borsasında Müslüman Sadık Han yerini alana dek iki dönem Londra Belediye Başkanlığı’nı yapan Johnson, Muhafazakâr Parti’nin en etkili liderlerinden biri. Başbakan Cameron’un partideki bir numaralı rakibi. “AB üyeliğine tamam mı devam mı” şeklinde özetlenebilecek İngiltere’nin “Brexit referandumu” üzerinde parti içinde bölünen iki kampın liderliğini yapan bu iki isim Johnson ve Cameron ölesiye yarıştalar. Cameron, “AB’ye evetçiler”in liderliğini üstlenirken; Johnson “AB’den kopuş” yani “Brexit”in başını çekiyor. Brexit’in kazanması durumunda koltuğunu yitirecek olan Cameron’un yerine gelecek lider sayılıyor. Özetle Johnson sade eski Londra Belediye Başkanı ve “Ali Kemal’in torunu” değil; aynı zamanda müstakbel bir başbakan adayı. Dolayısıyla bu kez sahnede rastgele bir komedyen yerine, çok önemli bir Avrupa ülkesinin olası bir başbakan adayı var. Erdoğan’ı hedef alan saldırılarda baş döndürücü bir tırmanma söz konusu. “Alman komedyen Böhmermann krizi” martta çıktı. Mayıs bitmeden “Johnson’lu yeni bir kriz potansiyeli” baş gösterdi. Johnson çapında bir lider, yurtdışındaki bu “Erdoğan’a had bildirme yarışına” neden dalmış olabilir, diye düşündüm. Soruya yanıtın ipuçları Johnson’un “Daily Telegraph”ta (17 Nisan) yazmış olduğu bir yazıda... “Merkel RTE’yi hoş tutmak için komedyenleri susturuyor” başlıklı yazıda, İngiliz politikacının Merkel boyunduruğundaki Avrupa’da özgürlüklerin zemin kaybından şikâyet ettiği görülüyor. Johnson, Brexit argümanlarından biri olarak kullandığı “özgürlük kaybından” Merkel’i sorumlu tutuyor. Buna somut örnek olarak, Merkel’in “Türkiye’de ifade özgürlüklerine karşı kan dondurucu bir kampanya yürüten Erdoğan’ın taleplerine duyarsızca boyun eğmesini” gösteriyor. Erdoğan üzerinden Johnson başka deyişle aslında Merkel’le kapışıyor ve kendi Brexit kampanyasını götürüyor. Çifte girdap Erdoğan Avrupa’nın Brexit savaşında adeta böylece bir “şamar oğlanı”na dönüşmüş durumda. Johnson, Merkel’le hesaplaşırken, RTE için açık artırmaya dönüşen hakaret yarışının bayraktarlığını yapıyor. Bunlar vahim gelişmeler. Bir yandan Türkiye’nin dünyadaki “yalnızlığı/izolasyonizmi” derinleşirken; beri yandan devletin başı uluslararası ilişkilerde kolay harcanabilen malzemeye dönüşüyor. Türkiye’de uzun yıllar bulunmuş deneyimli bir diplomata “Johnson hamlesiyle erişilen” bu yeni eşiği nasıl tanımladığını sorduğumda; “Avrupa’nın son bir yüzyıllık tarihinde önemli bir ülkenin liderine bu kerte sert çıkış yapılmadı” yanıtını aldım. “Ben şahsen ne böyle bir şey gördüm, ne duydum. Yazık oluyor Türkiye’ye. Sırf Cumhurbaşkanı’nın değil, ülkenin itibarı da onarılmaz yara alıyor” dedi muhatabım. Türkiye hem içerde, hem dışarda birbirini besleyen çok büyük iki girdap içinde. Almanya ve İngiltere gibi iki demokratik AB ülkesiyle bunlar yaşanırken, içerde “Batı” ile ilişki tesis edebilen son başbakan Davutoğlu da harcanıyor. Son oylamayla üstüne Meclis etkisiz hale getiriliyor. Bunlar olurken muhalafet, kasabın bıçağını yalayan koyun görünümünde. Yazıklar olsun. ‘Türkiye kalifiye Suriyelileri tutuyor’ Almanya’nın saygın haber dergisi Spiegel’e göre, Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındaki sığınmacı anlaşmasında bir pürüz daha çıktı. İade edilen her Suriyeliye karşı bir Suriyeli gönderecek olan Türkiye, AB ülkelerine sıklıkla ağır hasta ya da eğitimsiz mültecileri gönderdi. Lüksemburg ve Alman hükümetleri kapalı bir toplantıda duruma tepki gösterdi. Türkiye’nin mühendis, doktor ya da kalifiye işçilerin iltica izinlerini geri çektiği, akademisyenleri sisteme dahil etmediği belirtiliyor. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle