26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 24 Nisan 2016 [email protected] ‘Bu paketin ‘Pazar Pazar Babylon’da dans ve müzik Babylon’da pazar günleri ücretsiz gerçekleştirilen “Pazar Pazar Babylon” etkinlikleri devam ediyor. Etkinlikte, caz konserleri eşliğinde düzenlenen swing atölyeleriyle, nostaljik etkinlik Lovely Gatsby Day 24 Nisan’da katılan ları müziğin ve dansın içine çekiyor. Lovely Gatsby Day, İsveçli swing jazz grubu Hornsgatan Ramblers, eğlenceli swing topluluğu İstanbul Lindy Hoppers her yaştan katılımcıyı dans pistinde bir araya getiriyor. EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 17 neresi yeni?’ Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı ‘Kültür Eylem Planı’na tepki geldi Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından önceki gün açıklanan “Kültür Eylem Planı”na ilk tepki eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan geldi. “Kültür konuları nın Başbakan düzeyinde sahiplenilmesinin sevindirici olduğunu” belirten Günay, “Ancak Eylem Planı’nda esas itibarıyla yeni bir adım ve atılım yok” dedi. Günay, Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı Kültür Eylem Planı’na ilişkin Cumhuriyet’e yaptığı açıklama da, planda yeni bir adım ve atılım olma dığını belirterek, pakette sözü edilen konuların, kendisinin bakan olduğu dönemde, Ertuğrul Günay 2008 yılı başından 2012 yılı sonuna dek başlanılan ve sürdürülen bazı girişim ve uygulamaların tekrarı olduğunu dile getirdi. ‘gMeülizşemleeryiçoikn’ SELDA GÜNEYSU Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Ankara’daki Atatürk Kültür Merkezi alanına Türkiye’nin en büyük müze ve kültür kompleksini yapmak konusunda Ocak 2012’de bir protokol imzaladıklarını anımsatan Günay, şunları kaydetti: “Bu konunun yeniden gündeme gelmesine sevindim. Umarım proje, Cumhuriyetimizin başkentine yakışır bir kültür ve uygarlık eseri olarak gerçekleşir. 2016 yılında yeni müzeler açılacağı haberine de özel olarak sevindim. Çünkü görev dönemimde başladığımız, projelendirdiğimiz, inşasını sürdürdüğümüz Afyonkarahisar, Uşak, Çanakkale Troya, Van, Diyarbakır İçkale, Antalya Likya müzelerinin ne zaman açılacağını, sponsorluk anlaşmalarını yaptığımız Manisa, Denizli, Fethiye müzelerinin gelişimini doğrusu çok merak ediyorum. Yine, görevden ayrılmadan hemen önce Bakanlar Kurulu gündemine sunduğumuz Sinema ve Fikir/Sanat Eserleri yasalarının yeniden gündeme gelmesini de gecikmiş de olsa olumlu buldum. Çünkü bu konular, meslek örgütleri ile bakanlık uzmanlarının yoğun emek verdiği hazırlıklardı ve uzun zamandır bilmediğimiz nedenle bekliyordu.” l ANKARA Günay, “AKM, 2013 Haziranı’ndan bu yana, kaynağı ayrılmış ve restorasyon uygulaması başlamışken yasadışı bir kararla çürümeye terk edilmiş durumda” diyor. ‘AKM ile ilgili neden müjde yok?’ Günay, ayrıca, “Başbakan’ın İstanbul AKM ile bir müjde vermesini dilerdim. Çünkü İstanbul’un bu özgün kültür merkezi 2013 Haziranı’ndan bu yana, kaynağı ayrılmış ve restorasyon uygulaması başlamışken yasadışı bir kararla çürümeye terk edildi. Müjde niye yok” dedi. Devlet Tiyatroları Devlet Tiyatroları (DT) sahnelerine ilişkin pakette yer alan düzenlemelere de değinen Günay, “DT sahnelerinin Anadolu’ya yaygınlaşmasının kendisinin çok önem verdiği bir konu olduğunu” belirterek, tiyatronun yaygınlaşması, özel tiyatrolara desteğin artması, sinema yardımlarının çeşitlendirilmesi gibi konuların “kendilerinin başladığı kültür eylemlerinin sürdürülebilmesi anlamını taşıdığını” vurguladı. Topkapı’da Türk Silahlı Kuvvet leri’nden alınan tarihi depoların sergi mekânı haline getirilmesi konusunun da geciktiğine vurgu yapan Günay, Sultanahmet’te boşaltılan adliye binası alanında, eski İbrahim Paşa Sarayı’nın yıkılan bölümlerinin restore edilerek, Türk İslam Eserleri Müzesi’nin dünyanın en büyük müzelerinden biri olmasının da mümkün olduğunu kaydetti. “Bu konuları eylem planında göremedim” diyen Günay, “Bu girişim, bir anlamda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2013 başından bu yana yaşadığı duraklamayı gidermek amacına yönelik görünüyor. ‘Artık çok geç’ Şehirlerin tarihsel ve kültürel dokusunun ve geleneksel mimarinin korunması konularında söylenenler için ise sadece ‘Artık çok geç’ diyebilirim” dedi. [email protected] Yeniden dinlemek için fırsat Mis gibi hakiki ev kaydı Ünlü “1996 2016” (Yavuz Asöcal) Modern soundlu ilk yerli topluluklardan biriydi Ünlü. Gerçi ne kadar yerliydi, o da başka bir konu; zira iki kardeş (gitarcı şarkıcı Tayfun Ünlü, klavyeci Mehmet Ünlü) “alamancı”, diğer iki üye de (gitarcı Sven Stichter, davulcu Achim Gschwend) Almandı. Memleketin rokerleri “olur mu, olmaz mı” tartışmaları arasında, İngilizcenin egemenliği altında kıvranırken, Türkçe rock şarkılarının rüştünü ispatlamışlardı. Sadece içeriye değil, dışarıya da dinletmişlerdi kendilerini, çünkü çağdaşları arasında zamanın teknolojisine ve müzikal anlayışına yakın soundları maharetle üretebiliyordu. Melodik açıdan güçlü yorumları orijinallerinden bile iyiydi, çünkü çok güçlü soundları vardı. Belki tek sorun azıcık kırık aksandı. Bugünden bakınca ne kadar iyi oldukları daha iyi anlaşılıyor. Hele sonradan (iyiler bir yana) rock müzik diye gelen sayısız çöpü düşündüğünüzde. Hak etmedikleri bir biçimde unutulan, belki de bu nedenle verebileceği daha bir dolu güzel şeyden dinleyicisi mahrum bırakan bu güzel rock topluluğunu yeniden dinlemek, anımsamak için iyi bir fırsat “1996 – 2016.” 20 yılın hatırına çıkan güzel toplamanın tek bir eksiği Erkin Koray şarkısı “Estarabim.” Bu eksiğin nedenini de tahmin etmek güç değil! Reptilians From Andromeda “Sonic Rabbit Hole” (Smallbear Records) Reptilians From Andromeda ikilisi, Siouxsie & The Banshees topluluğunun Üsküdar’da yaşayanı. İkili Tolga Özbey (evet, Rashit topluluğundan tanıdığımız gitarcının ta kendisi) ile sözleri yazan şarkı söyleyen Aybike Çelik’ten oluşuyor. Dördüncü kısaçalarları (EP) “Sonic Rabbit Hole”un arkasındaki kadroya bakarsanız üç kişi gibi görünüyorlar, ama Johnny The Tramp denen muhterem, sadece bir davul makinesi. İsimlerini 1966 yapımı siyahbeyaz bir Bmovie’den etkilenerek koymuşlar: “The Reptile.” 2013 yılında Rashit topluluğunun dağılmasının ardından oluşan ikili, bu yıldan beri aynı zamanda karıkoca. Projeyi nikâhın hemen ertesinde başlatmışlar, düğünden gelen altınları bu iş için ihtiyaç duydukları ekipmana yatırır yatırmaz. İlk kayıtları çok deneysel; Lydia Lunch’ın nowave’ini andıran cinsten. Sonrakilerde de geçmişte etkisinde kaldıkları ne kadar şey varsa su yüzüne çıkıyor; seksenlerin garajı, postpunk’ı, azıcık gothpunk gibi... Siouxsie bir yana, son çalışmalarında ağır basan ikinci etki ise Sonic Youth’a ait. Tolga’nın gitarlarının üzerine liseden beri şiir yazan Aybike tarafından yapılmış doğaçlama vokallerden oluşuyor buradaki müzikal yapı. Su katılmamış bir lofi, mis gibi hakiki ev kaydı. Antik dönemden günümüze kokular... CEREN ÇIPLAK “İçeriye girer girmez, insanın burnuna öyle keskin bir nebat kokusu çarpar ki, nederede gerisin geri dönülür. Burası, Hindistan, Suriye, Mısır ve Arabistan’dan gelen her türlü baharatın dolanarak, odalıkların ellerini yüzlerini boyayan, evlere, hamamlara, ağızlara, sakallara ve yemeklere güzel kokular veren, asabi paşalara kuvvet kazandıran, muhteşem şehre hayal, sarhoşluk ve keyif dağıtan esans, hap, toz, merhem haline döndüğü Mısır Çarşısı’dır. Çarşıda biraz yürüyünce insan sersemlemeye başlar...” Bu pasajı İtalyan yazar Edmondo de Amicis (18461908) kaleme almış. Sizce Mısır Çarşısı hâlâ böyle mi kokuyor? Sözlü tarihe ve çarşı esnafına göre çarşının kokusunda az bir değişim olmuş. Peki, kokunun da korunması gereken bir kültür olduğunu hiç vurguluyor muyuz? Beyoğlu’ndaki Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin (ANAMED) “Koku ve Şehir” sergisi aslında kokunun da korunması gereken bir kültür olduğunu vurguluyor... Safran, öd ağacı, kafur, buhur, amber, tarçın, karabiber kokusunu, farklı kültürlerin tören ve geleneklerine ait kokuları mekanik düzeneklerle deneyimleyebiliyorsunuz. Sergi, antik dönemden günümüze kadar olan sürede Anadolu’da öne çıkan kokuların yanı sıra Bizans döneminden itibaren İstanbul’un kokularını da ziyaretçilerine sunuyor. “Kokuları nasıl algılarız?”, “Bir kokuyu iyi ya da kötü yapan nedir?” ve “Kaç farklı kokuyu algılayabiliriz?” “Tat, koku ve bellek arasında nasıl bir bağlantı var dır?” gibi sorular önce karşılıyor bizi. Bu soruların cevabı serginin giriş bölümündeki videolarla yanıtlanıyor. Sergide, ayrıca “koku tahmini oyunu” oynayabiliyorsunuz. Serginin küratörlüğünü Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Lauren Nicole Davis üstlenirken, tasarım ve grafikleri PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından uygulandı. Sergide yer alan kokular ise MG Gülçiçek International Fragrance Company tarafından hazırlandı. Serginin küratörü Davis, “İstanbul kadınları 50’lerde mask ve karanfil kokarmış” bilgisini veriyor. Antik dönemden günümüze kokuları taşıyan “Koku ve Şehir” sergisi, 8 Haziran’a kadar Beyoğlu, İstiklal Caddesi’nde bulunan ANAMED binasında ziyaret edilebilecek. KÜLTÜR SANAT Diyarbakır’dan... Sevgili Okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda, ben Diyarbakır’da olacağım. Ne işin var Diyarbakır’da diye soracak olanlara, bu ülkenin her köşesinde benim çok işim var dedikten sonra ekleyebilirim: Geçen ekimde, Dünya Yazarlar Birliği PEN’in Genel Kongresi’nde aldığımız bir kararı yerine getiriyoruz. Uluslararası PEN, Kürt PEN’i ve PEN Türkiye Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği bir buluşmada yerli ve yabancı “kalemler”, insan hakları savunucuları, barış aktivistleri bir araya geliyoruz. İstanbul’dan Can Dündar, Fikret İlkiz, Nazan Üstündağ; yurtdışından Jean Pierre Massias, Eugene Schoulgin konuşmacılarımız arasında... Barış: Nasıl? “Barış: Nasıl ve Kimin İçin” ana başlığı altında içinde yaşadığımız bu korkunç gidişata dur demek için düşünce üretmeye, yollar, yöntemler aramaya çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki, bu kıyımlarla, bu bombalar, bu katliamlarla devam edemeyiz. Yıllardır süregelen bu şiddetin... Tanımını nasıl yaparsanız yapın öldürülen binlerce gencin, askerin, polisin (ki hepsi yoksul evlerin çocukları)... Hapse tıkılan, işkence gören nice gazeteci, yazar, siyasetçi ve seçilmişin... Boşaltılmış, yakılmış bunca köy ve kasabanın; silah deposuna dönüştürülmüş kentlerin... Bugüne dek hiçbir sorunu çözmediğini anlamamız için daha ne kadar ölüm, ne kadar tahribat ve yıkım gerekli? Kanla sulanan bir ülke istemediğimizi şimdi değilse ne zaman haykıracağız?! Her birimiz kendimizi bu ülkeden sorumlu hissettiğimiz için bugün Diyarbakır’da buluşuyoruz. Bireysel sorumluluğumuzu, vatandaşlık görevimizi yerine getirmek için... İnsan olduğumuz için. Şimdi, son hazırlıkları tamamlamak üzere yazıdan ayrılırken, sizleri günün anlamına pek uygun düştüğüne inandığım Nevzat Çelik’in “İtirazın İki Şartı” adlı şiiriyle baş başa bırakıyorum. İtirazın İki Şartı “çok olmadığımız kesin  çok olan tarafta değiliz  çok olan tarafta olmayacağız  türkiye’de kürt olacağız  kürtlerde ermeni  ermenilerde süryani  gidip almanya’da türk olacağız  hollanda’da surinamlı  fransa’da cezayirli  iran’da azeri  amerika’da zifiri zenci olacağız  çoğalan zencide mutlaka kızılderili  israil’de filistinli  köpeğin karşısında kedi  kedinin karşısında kuş olacağız  kuşun karşısında börtü böcek  hakemler, hep karşı takımı tutacak  ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı  çiçeklerden kamelya olacağız  az kolumuzun tarafında  solda olacağız  bu itirazın ilk şartı  solda da az olacağız  devrimi çoğaltırken çünkü  bir başka devrime hızla azalacağız  bu da itirazın ikinci şartı” Seray Kalelioğlu resitali ARSU Sahne bahar konserleri kapsamında 28 Nisan Perşembe saat 20.00’de piyanist Seray Kalelioğlu konser verecek. Konserde, Hummel’in eserleri seslendirilecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle