19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 21 Nisan 2016 haber 10 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ IŞİD’e aralıksız ateş Yumurtasız omlet, HDP’siz Meclis Önümüzdeki hafta çarşamba günü dokunulmazlıkları ele alacak Meclis Komisyonu toplanacak... Bu cümleyi “siyasal kıyamet başlayacak” diye de okuyabilirsiniz. HDP öyle boynunu büküp “Şeriatın da, şeriatçının da kestiği parmak acımaz” yutturmacasını kabul edecek bir siyasal parti değil. Parti sözcüsü Ayhan Bilgen’in deyişi ile “En korktukları şeyler nelerse hepsini görecekler”... Saray’daki Zat’ın kararı, talimatı ve ısrarı ile kolları sıvayan Hükümet milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması için düğmeye bastı. “Evet, biliyoruz. Bu konunun ele alınmadık, yorumlanmadık nesi kaldı” diyen itirazlarınızı duyar gibiyim. Haklısınız. Ama haklı olmanız dokunulmazlıklar konusunu bir daha, sonra bir daha, gerekirse sürekli ele almamıza engel değil. Haftaya komisyonda ele alınacak anayasa değişikliği teklifi “Birikmiş fezlekeleri temizlemek” kılıfı altında savunulmakta. Tabii yerseniz... Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Saray’daki Zat ise hiç lafı dolandırmıyor, eğip bükmüyor. Harbiden ve açıkça sadece HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını ilan ediyor. “Anayasaya aykırı olmasına rağmen bu öneriyi destekleyeceğiz” diyerek biraz gebe kalınabileceğini sanan ve uman CHP liderinin, partililerine seslenip “Her CHP’li hapse girmeye hazırdır” yollu efelenmelerine kulak asmayın. Bu dokunulmazlık manevrasının hedefi sadece (evet sadece) HDP’li milletvekillerini Meclis dışına itmek, başarabilirlerse hapse tıkmaktır. HHH Siyaseti zaten kopacak kadar gerilmiş bir ülkeyi daha da germek olarak kavrayan bir zihniyet bugün Türkiye’de iktidarda. Önündeki neredeyse tek engel Kürt siyasal hareketinin legal mücadele kanadını temsil eden HDP. Aynı hareketin silahlı kesimini oluşturanların anlaşılan anlamını ve içeriğini bilmeden ya da umursamadan savurdukları “Devrimci halk savaşı” ilanının öncelikle HDP’yi vurduğu açık. Nitekim HDP’yi zorlayan çatışma siyaseti, Kürt illerinin yakılıp yıkılması için iktidara ihtiyacı olan bahane ve gerekçeyi sundu. Artık yakılıp yıkılacak kent ve kasaba kalmadı. Ancak HDP hâlâ Meclis’te, hâlâ 59 milletvekili ile caydırıcı bir siyasal güç ve başta Saray’daki Zat olmak üzere AKP’nin canını sıkan ve acıtan bir diken. Çatışma ve savaş siyasetinden beslenen ve iktidarını bu siyasette ısrar etmekte gören AKP açısından dokunulmazlıklar konusu bu dikeni yok etmekten yani “HDP’siz bir Meclis oluşturmak”tan ibaret. Kürt siyasal hareketini Meclis dışına atınca, yani yasal parlamenter mücadelenin yolunu tıkayınca Kürt milletvekillerine de, HDP’ye oy veren seçmen kitlesine de, “Size siyasal zeminde mücadeleyi yasaklıyorum. Gidin dağa çıkın, silahlanın ve savaşın” denmiş oluyor. Gelecek haftadan itibaren HDP’lilerin bu oyuna gelmeden, saldırıyı nasıl göğüsleyeceklerini izleyeceğiz. Başarabilirler mi? Zor soru. Bilemem. Bildiğim, başaramazlarsa sadece HDP Meclis dışına itilmiş olmayacak; ülkede zaten şaşı, kör topal yürüyen demokrasi de ölümcül bir yara alacak... KİLİS ÖNCÜPINAR VE ÇOBANBEY’DEKİ BİRLİKLERİ İHA’LAR YÖNLENDİRİYOR Seçil Eker Şehit Murat Erdi Eker’in 4 aylık kızı Şehit babaya vedaEker Defne,babasınasonkezdokundu. Şırnak’taki operasyonda önceki gün şehit olan Astsubay Murat Erdi Eker için dün memleketi Mersin’de cenaze töreni düzenlendi. Muğdat Camisi’ndeki törendeşehidin annesi Aynur Eker ve ablası Ayşe Eker, gözyaşları dökerek tabuta sarılırken, baba Hasan Eker ise metanetini korudu. Şehidin eşi Seçil Eker, 4 aylık kızları Defne’yi kucağına alıp eşinin cenazesinin yanına gitti. Bir süre cenazenin başında gözyaşı döken acılı eş, kızını tabuta yaklaştırarak babasıyla vedalaşmasını sağladı. Şehidin cenazesi şehir mezarlığında gözyaşlarıyla toprağa verildi. Şırnak’ta şehit düşen 29 yaşındaki jandarma uzman çavuş Habib Gökçe için de memleketi Çorum’da cenaze töreni düzenlendi. Cenazeyi karşılayan anne Hatun Gökçe, “Yavrum gitti, kurbanım gitti” diye feryat etti. Şehidin eşi Kübra Gökçe de güçlükle ayakta durabildi. Şehit Habib Gökçe’nin ağabeyi Harun Gökçe’nin Ankara’da Uzman Çavuş olarak görev yaptığı, diğer ağabeyinin de Bursa’da öğretmen olduğu belirtildi. İstanbul’da el yapımı bomba alarmı İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu geçişi istikametindeki Harp Akademileri Tüneli’ne dün akşam saatlerinde bırakılan sahipsiz motosiklet dikkat çekti. Trafik akışı durdurulurken olay yerine gelen bomba imha ekiplerinin incelemesi sonucunda motosiklette el yapımı patlayıcı tespit edildi. Bomba, 21.30 sıralarında uzaktan kumanda ile kontrollü bir şekilde patlatıldı. Bu sırada, yolun Ankara istikametinde 2 şerit trafiğe kapatıldı, trafik felç oldu. 2 askeri şehit eden 2 PKK’li öldürüldü Şırnak’ta Bahçelievler Mahallesi’nde süren çatışmalarda önceki gün Astsubay Murat Erdi Eker ve Uzman Çavuş Habib Gökçe’yi şehit eden 2 PKK’linin de öldürüldüğü belirtildi. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde güvenlik güçlerinin PKK’ya karşı 14 Mart 2016’da başlattığı “Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle” operasyonunun dün tamamlandığı açıklandı. İlçede sokağa çıkma yasağı ise sürüyor. BitlisMuş bölgesinde 31 Mart’ta düzenlenen operasyonda 10 PKK’li öldürüldü, 6 PKK’li yakalandı. Erzurum yapılanmasında yer alan PKK’li Mehmet Hayme’nin yakalandığı, Garzan sorumlusu PKK’li Cemil Ateş’in öldürüldüğü belirtildi. IŞİD tarafından yapılan roketli saldırı lar sonrası Türkiye, sınır boyunca alı nan önlemleri yoğunlaştırdı. Konuşlan dırılan topçu bataryaları ve tanklar, gece gündüz IŞİD mevzilerine ateş yağdırıyor Son dönemde Suriye tarafından sınır ya başlamışlar. Sınır boyunca 4 metre yüksekliğinde örü kenti Kilis’e Kat len beton duvarın in yuşa roketleri atan şaatında da yoğun IŞİD, ÖncüpınarÇobanbey sınır ka SERTAÇ EŞ olarak Suriyeli işçiler çalışıyor. Suriye pıları arasında ko lilerin, kaçtıkları ül nuşlanmış ağır si kelerinin sınırlarını lahlarla kesintisiz vurulu kendi elleriyle ördükleri be yor. İnsansız Hava Araçları ton duvarlarla kapatmaları (İHA), 24 saat esasına göre ironi oluşturuyor. Elbeyli ve IŞİD’in kontrolündeki böl Kilis’teki kamplarda kalan geyi gözetliyor. İHA’lardan Suriyeliler, bölgedeki tarla gelen bilgilere göre sınırda larda çalışıyor. ki Fırtına Obüsleri ve tanklar IŞİD mevzilerini vuru Beton altı kazı yor. Bombardıman daha çok Geçen yaz Kilis’e geldi Çobanbey bölgesinde yo ğimizde sınırda köylüle ğunlaşıyor. Beton duvarlar rin “İşte burası IŞİD’in yo örülen sınırdan kaçak ge lu, yer sahibine geçişler çişler durmuş, sınıra yakın için parasını öder” dedikle tarlası olan çiftçilere ikişer ri yer tamamen demir blok günlük izin kâğıdıyla çalış larla kapatılmış. Sınıra yak ma izni veriliyor. laşmak bile olanaksız. Ça IŞİD’in roketli saldırıla tışmaları görüntülemek için rı nedeniyle TürkiyeSuriye çıktığımız bir “Tümülüs”ün sınırı boyunca sıkı önlem tepesinde de köylülerin ler alınmış durumda. Ön uyarısıyla karşılaşıyoruz: cüpınar Sınır Kapısı ile Ço “Jandarma gelirse sizi bura banbey Sınır Kapısı arasına dan indirir.” aralıklarla topçu bataryala Ancak bölgede sınıra ka rı ve tanklar konuşlandırıl dar uzanan tarlalarda işler dı. Ağır silahlarla donanmış jandarma izni ile yürütülü birlikler, gece gündüz IŞİD yor. Köylüler izin kâğıdı ile mevzilerini, İHA’lardan ge tarlalarındaki işlerini görü len bilgilere göre vuruyor. yor. İki günde bir yenilenen Gün boyu çatışma izin kâğıtlarına, “Hava ve kara saldırılarına karşı uya Kilis ile Elbeyli ilçesi ara rılmıştır” notu düşülüyor. sındaki sınır hattının güne “Hiç mi geçiş yok?” soru yinde gün boyunca çatışma muza ise köylüler, “Betonla lar yaşanıyor. Türkiye ta rın altını kazarak geçmeye rafından zaman zaman top çalışanlar oluyor. Ancak 15 ve havan atışları çatışmala 20 metrede bir askerler var. ra eşlik ediyor. Türkiye ve O işi yapanlar da işsiz kal ABD’nin desteklediği mu dı” diye yanıt veriyorlar. haliflerin ele geçirip 3 gün sonra IŞİD’in yeniden ele Şehidin adı karakola geçirdiği Çobanbey halkı Geçtiğimiz yaz IŞİD saldı çatışmalar nedeniyle Türki rısında kendi memleketin ye sınırındaki duvara kadar de şehit düşen Piyade Ast gelmiş durumda. Çobanbey subay Kıdemli Çavuş Meh liler, evlerinin talan edilme met Yalçın Nane’nin adı, si ve korktukları için kasa kurulduğundan bu yana baya geri dönemediklerini Dağ Hudut Karakolu olan dile getiriyor. karakola verildi. IŞİD’e kar Kasaba’daki IŞİD’liler şı verilen savaşta şehit ol dün gün boyunca Türkiye duktan sonra çocuğu Başba tarafından ateş altına alın kan Ahmet Davutoğlu’nun dı. Suriye’deki iç savaştan eşi Sare Davutoğlu’nun da kaçarak Kilis’e gelen mülte katıldığı tıbbi operasyon ciler, zaman geçtikçe bölge la doğan Nane’nin adı kara ekonomisine entegre olma kolda yaşatılıyor. Yazan: Kıvanç Ersoy 13.04.2014 TUTUKLU AKADEMİSYEN KIVANÇ ERSOY KALEME ALDI Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 9 No’lu Yüksek Voltada yazılmış gerçeküstü öyküGüvenlikliCezaevi (3) CBlok Oda: 6 Silivri/İstanbul Ertesi gün Dante ayak sesleriyle uyandı. Bir gün önce Vergilius’un tanık olduğu gibi, yine yedi adam avluya hızla dalıp iç odaya açılan kapıyı açtılar. İçeriden üç kişi çıktı. İkisi bir yere gitmeye hazırmış gibi bekleyen bu üç kişinin kim olduğunu merak eden Dante, o an “ustanın” yani Vergilius’un da bu yakınlarda olabileceğini düşündü. Belki usta orada olsa “Niçin sormuyorsun gördüğün ruhların sahiplerini?” diye söze başlardı yine. “Gitmeden daha ileri, bil ki bunlar günahkar değil”. Usta dediği Vergilius’un ağzından kendi yazdığı şiiri hatırlamasına güldü (tabii bir çekirge ne kadar gülebilirse). İçerideki adamlardan ikisi aynı renk giyinmiş yedi adamla birlikte gittiler. Yalnız kalan sonuncusu Dante’yi fark etti, herhalde zıplayarak bu duvarı aşamayacağını düşünüp acımış olacak ki eline alıp içeri girdi, merdivenden ikinci kata çıktılar, adam pencereyi açtı ve Dante’yi pencerenin önüne bıraktı. Dante, aşağı baktığında bir gün önce uyuduğu avluyu görüyordu. Yukarı baktığında duvarı aşmanın bir çekirge olduğunu da düşününce artık daha kolay olduğunu fark etti. Bulunduğu pencere önünden zıplayıp dikenli telleri de aşarak çatıya çıkabildi. Yedi yüzyıl önce yazdığı dizeleri hatırladı. “Kayanın üstünde yola koyulduk, yol engebeli, bozuk ve dardı” diye tarif ettiği yere benziyordu bu kiremitsiz çatı da. Yo lun bu kısmına ARAF adını verdi. Halen Vergilius’u göremiyordu. Çok uzakta olamazdı. Birkaç sıçrayışta çatıdan düşmemeye çalışarak birbirine benzeyen avlulara bakıp çekirge gözleriyle bir uğurböceği görmeyi umuyordu. 1300 yaş küçük Bu sırada Vergilius, sabah gardiyanlar kapıdan hışımla girdiğinde uyanmış, ona şeker veren, Latince harflerle garip ifadeler yazan öfkeli mahkumun avluya çıkıp şeker ve su vermesini beklemeye başlamıştı. Dante’yi göremediğine üzülüyor denemezdi. Bu zamansız reenkarnasyonu zaten başta istememişti, sadece eğer Dante’ye göz kulak olup Moderatör’ün bir parça dinlenmesine yetecek kadar süre boyunca dünyada kalmasını sağlarsa, Moderatör ona tekrar insan olarak dünyaya dönmesine yardımcı olacağını söylediği için sonunda kabul etmişti. Yoksa 1300 yaş küçük olduğu halde beraber postal bağlamış gibi davranan bu Floransalı şairden haz ettiği söylenemezdi. Buna karşın, Dante onu çok seviyor ve güveniyordu. Dönüp durduğu dikenli tellerle kaplı garip çatıdan aşağı bakarken “Ustam efendim, söyle bana” diyordu, “kendisinin ya da başkasının çabasıyla buradan çıkıp da kutsanan biri var mı?” Böyle eski şiirlerini hatırlamadığı anlarda çatıda oradan oraya zıplayan Dante, sonunda bir avluda yan yana yürüyen iki adam ve yerde çok sayıda küp şeker gördü (Dante, Vergilius’un aksine, on dört yüzyıldan sonra dünyaya geri dönmediği için gördüklerinin küp şeker olduğunu bilmiyordu, sadece yiyecek kokusu aldığından emindi). Çatıdan aşağı atladı ve şekerlerin yanına doğru ilerledi. Şeker yığınının ortasında karnı tok, sırtı pek bir şekilde yatan uğurböceği Vergilius’u gördü. Vergilius bu duruma çok sevinmemişti, ama Moderatör’e verdiği sözü tutmak için olacak sevinmiş gibi yaptı. Moderatör’ün görevini iyi yaptığını düşünmesi önemliydi, dünyaya tekrar insan olarak gelebilmesi tamamen bu görevdeki başarısına bağlıydı. Gerçi Moderatör’ün de istikbali parlak gözükmüyordu. 19. yüzyılda, amcasının isminin gölgesinde kendi halinde bir gençken cumhurbaşkanı seçildikten sonra kendisini imparator ilan eden Louis Bonaparte diye birine (ki bu kişinin amcasına trajedi, kendisine komedi deniyordu) insan olarak dünyaya geri dönme hakkı verdiği söyleniyordu. Buraya kadarla kalsa iyi, bu Louis Bonaparte yine bir yerlerde cumhurbaşkanı seçilmeyi de başarmış, imparatorluğunu ilan etmese de az kalmış gibi duruyordu. Moderatör’ün kendisi de bu kişiyi tekrar dünyaya gönderdiğine çok pişmandı ama artık yapabileceği bir şey yoktu. Dante, Vergilius’u gördüğüne çok sevinmişti. Soracağı bir sürü soru vardı. Avluda volta atan iki adam uğurböceğine basmamak için etrafını küp şe kerlerle sarmışlardı. Kaçış planı Komşusu Dante’yi merak eden Nazım, arkadaşı Silva Gabudikyan’la beraber bir ekrandan avluyu izliyordu. “Volta atan iki adam” dedi Silva’ya, “bizimkiler”. Mahpusu nerede görse tanırdı. “Barışı istediler, hapse düştüler. En ala mertebeye ermiş de yatarlar”. Avluda volta atan iki adam, her şeyden habersiz sandalyelere oturup gazetelerini açtılar. Gazetede “Tutuklu akademisyenlere özgürlük” yazılı bir pankart taşıyan gençleri ve kendi isimlerini gördüler. Özgürlüklerine kavuşacakları günün çok yakın olduğunu biliyorlardı. Voltaya devam ettiler. O akşam üniformalılar geri geldiğinde Vergilius’un aklına parlak bir fikir geldi. Hemen uçarak bir üniformalının sırtına konmayı başardı. “Bu lanet yerden çıkmamız lazım dostum” diye seslendi Dante, Vergilius’un bu kendisine tuhaf gelen konuşma biçimine reenkarnasyonlarından birinde çok Amerikan filmi izleyerek alıştığını bilemezdi. Daha sonra bu kaçışı “ustam gülümseyerek yüreklendirdi, gizlerin içine soktu beni” diye anlatacağını düşünürken gardiyanın aldığı çöp poşetinin içine atlamayı başardı. Kaçış planı kusursuz işliyordu. Çöp poşetini taşıyan gardiyan poşeti binanın en dışında bir çöp kovasına atarken Vergilius da tekrar uçarak öğrencisinin içinde olduğu çöp kovasının üzerinde dolanmaya başla dı. Bir süre sonra Dante içinde bulun duğu çöp kovasından zar zor da olsa çı kabildi. Ertesi gün öğlen saatlerine ka dar süren uzun bir bekleyişten son ra Vergilius, bütün çöp kovalarının bü yük bir kamyona boşaltıldığını fark et ti. Kahramanlarımız bu kamyonun bir yerine konmayı da başardılar. Birbirine benzeyen sarı binaların ve yeşil elbise li adamların olduğu bu garip diyardan acilen kaçmaları gerektiğini düşünen Vergilius, kamyon on beşyirmi dakika sonra tel örgülerin bittiği yerde büyük bir kapıdan geçerken “şimdi” diye ses lendi ve biri uçarak diğeri zıplayarak toprağa ayak basmayı başardılar. Karşılarında son birkaç gündür gör dükleri üniformalılara benzemeyen çok sayıda kadın ve erkekten oluşan bir ka labalık vardı. Vergilius’a küp şeker ik ram eden iki adamın ve daha önce gör medikleri güler yüzlü iki kadının re simlerini taşıyorlardı. Bir yandan coş kulu türküler söylüyor, yüzleri umut la gülüyor ama çok kararlı ve öfkeli de durmuyorlardı. Dante yolculukları nın bu kısmında vardıkları yere CEN NET adını verdi. Uğurböceği Vergili us uçarak “Tutuklu akademisyenle re özgürlük” yazdığını bizim bildiği miz pankartın bir köşesine kondu. Na zım, Silva’nın geldiği o parkı koruma ya çalışırken öldürülen gençlerden bi rine “umutlu olmalıyız kardeşim Ali İs mail” diyordu, “BİZ KAZANACAĞIZ”. BİTTİ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle