25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA ‘Ada 1 milyar, piramit 2 milyar, heykel de bedava’ Mısır yönetimi, Kral Salman adına yapılacak köprü uğruna Kızıldeniz’deki Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a verdiği için halk öfkesinin hedefinde. “Suudi Riyali’ne ülkeyi satıyoruz”, “Mısır satılık değil” mesajlarının paylaşıldığı Twitter’da ko medyan Besim Yusuf, Cumhurbaşkanı Sisi’yi “Gel beyim gel, ada 1 milyar, piramit 2 milyar, bedavaya iki heykel” derken hicvetti. Sisi adaların zaten Suud’un olduğunu öne sürünce bir avukat 1906’da Osmanlı’nın Mısır’a verdiğine dair dava açtı. Çarşamba 13 Nisan 2016 [email protected] TASARIM: ZARİFE SELÇUK 7 Komedyene destek Erdoğan’ın suç duyurusu ters tepti. Küfür şiiri okuyan komedyene tüm medya destek verdi. Merkel: Almanya’da ifade özgürlüğü var Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadebasın özgürlüğüne yönelik baskılarının Alman medyasında alay konusu olması, ZDF’de komedyen Jan Böhmermann’ın Erdoğan hakkında “küfür şiiri” okumasından beri yeni bir evreye girdi. ZDF’nin programı tekrar yayına sokmaması ve arşivinden silmesine rağmen, önce Türk hükümeti Böhmermann’ın Alman Ceza Yasası’nın 103. maddesine göre yabancı liderlere hakaretten yargılanması için nota verdi. Ardından Erdoğan, 185. maddeye göre kişiye hakaretten suç duyurusunda bulundu. İlki 3, ikincisi 1 yıla dek hapis talep ediyor. Bunun üzerine Almanya, medyası, kamuoyu ve siyasetçisiyle Böhmermann’a destek çıktı. ‘Başyapıta’ övgü Türkiye ile sığınmacı anlaşması uğruna ifade özgürlüğünü feda etmek, Erdoğan’ı Almanya’nın içişlerine karışır hale getirmekle suçlanan Başbakan Angela Merkel, dün “Sığınmacı krizine çözüm bulmak istiyoruz ama bu ifade özgürlüğünden tümüyle ayrı bir konu” açıklaması yaptı. Nota ve suç duyurusunu “dikkatle incelediklerini” söyleyen Merkel, “Ancak Almanya’da ifade ve sanat özgürlüğü olduğunu vurgulamak isterim. Temel değerlerimizin yer aldığı anayasanın 5. maddesi ifade, bilim, sanat ve akademi özgürlüğüyle ilgili. Temel değerler, sığınmacılar gibi görüştüğümüz siyasi sorunlar dan bağımsız her daim geçerli” dedi. On binler imzaladı Bild ve Welt gazetelerinin sahibi Alex Springer yayınevinin müdürü M. Döpfner, açık mektup yayımlayıp belaltı hakaretler dolu şiirin “başyapıt” olduğunu, “amacının kışkırtıcılığında yattığını” savundu. Solcu Zeit gazetesi ile Spiegel dergisi, sağcı Frankfurter Allgemeine gazetesi pazar edisyonu Böhmermann’a destek açıkladı. FAZ “Böhmermann tepeden tırnağa Almanya’nın çocuğu, modern Almanya’nın sahip olmak istediği türden biri” diye yazdı. Change.org’da Böhmermann’a destek dilekçisini 120 binden fazla kişi imzaladı. Anketlerde komedyene soruşturma açılmasını destekleyenlerin oranı yüzde 6’da kaldı. bbaayyBPöOhmLİeSrmKaOnnRhUakMkınAdaSTI üVrkEiyReİLköDkİenlilerden kaynaklanan 100’ün üzerinde suç duyurusunda bulunulduğu öğrenildi. Komedyen “yoğun baskı” gerekçesiyle programının yeni bölümünü yayımdan kaldırdı. Alman Emniyeti, Böhmermann’a polis koruması tahsis ettiğini açıkladı. Alman medyası ve siyasetçileri, Merkel’i, Erdoğan ile sığınmacı anlaşması uğruna ifade özgürlüğünü feda ettiği için eleştiri yağmuruna tuttu. ‘Merkel’in büyük hatası Erdoğan’ Avrupalılara ‘hakaret’ kılavuzu Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Alman komedyen Jan Böhmermann’a ‘(Türkiye) cumhurbaşkanına hakaret’ soruşturması açılmasının ardından manidar bir harita hazırladı. IPI’in Twitter hesabından, “Erdoğan sizi kendi ülkenizde ‘hakaret’le suçlayabilir mi” sorusu ve ‘Orantısız’, ‘Bohmermann’ ve ‘Türkiye’ etiketleriyle paylaşılan harita, Avrupa Birliği’ne (AB) üye ve aday ülkelerdeki iftira ve hakaret ceza yasalarını ana hatlarıyla derliyor. Bu suçların hangi ülkelerde hapisle cezalandırılabileceği, hangilerinde suç dahi olmadığı gösteriliyor. Rousseff’in azli için ilk kritik adım atıldı “Erdoğan’a hakaret” vakası Avrupa çapında manşetlere çıkarken, Almanya’da gündemi tepetaklak etti. Ancak NDR’nin “extra3” programının Erdoğan’ı hicveden klibi yüzünden Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’nin Türk Dışişleri’ne çağrılmasının ardından küfür şiiri okuyan Böhmermann, bunu hicivle sövgü arasındaki farkı göstermek için yaptığını savunmuştu. ZDF’nin haber bülteni parodisi niteliğindeki “heuteshow” programının sunucusu Oliver Welke’nin dün belirttiği gibi, Davutoğlu ile telefonda görüşen Merkel küfür şiirinin bilinçli biçimde Erdoğan’ı yaralamayı amaçladığını söyleyerek, “Böhmermann Vakasını” bizzat yarattı. Welke, “Şansölye büyük hata yaptı, umarım acı çekiyordur” dedi. ‘103. madde silinmeli’ Merkel’in koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Genel Başkan Yardımcısı Ralf Stegner “Düşünceifade özgürlüğümüzden, basın, sanat ve kültürden elinizi çekin. Bu başka yerlerdeki iktidarlar kadar Alman hükümeti için de geçerli” dedi. SPD Parlamento Grubu Başkanı Thomas Oppermann da yabancı liderlere hakaret suçunu düzenleyen ceza yasasının 103. maddesinin kalkması gerektiğini söyleyip “Majesteye hakarete da yanan köhnemiş bir madde. Zamanımıza uymuyor” dedi. 103. maddeden dava için Alman hükümetinin onayı gerekli, ama 185. madde için değil. SPD’li siyasi “Şansölye’nin Erdoğan’ın isteği doğrultusunda dava açılmasına yardım etmek zorunda kalması kabul edilemez” diye konuştu. Tarihçi Hubertus Knabe “Hükümetin mizahçı hakkında cezai soruşturmaya önayak olması diktatörlükte olur” diye çıkıştı. ‘Son sözü AYM söyler’ Alman medya hukukçusu Stefan Engels “Bu kadar tırmanan bir olaya şimdiye dek tanık olmadım” derken vakanın Anayasa Mahkemesi’ne taşınabileceğini belirtti. Engels, Böhmermann’ın Erdoğan’a hakaret değil, ‘hakaret böyle olur’ demek amacıyla şiir okumasının gözönünde bulundurulacağını söyledi. ‘Despot, troll, deli’ Dün Almanya’nın en saygın gazeteleri Erdoğan’dan “despot, troll, Boğaz’ın delisi” gibi ifadelerle söz etti. Britanya’da Financial Times ve Telegraph “İfade özgürlüğü ile sığınmacı anlaşması arasında zor seçim” dedi. The Guardian “Erdoğan’ın şaka kaldırmaktaki yeteneksizliğini suç duyurusuyla Almanya da öğrendi” diye iğneledi. Ekonomik durgunluk ve Petrobras yolsuzluk skandalıyla boğuşan Brezilya’da Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in azledilmesi için ilk adım atıldı. Rousseff’in 2014’te yeniden seçilebilmek için bütçe hesaplarıyla oynayarak açığı gizlediği iddialarını soruşturan meclis komisyonu, azil için şartların oluştuğuna hükmetti. Kararsızlar belirleyecek Komisyonun kararı bağlayıcı olmasa da, pazar günü meclis genel kurulunda yapılacak oylamanın kıran kırana geçeceğine işaret ediyor. Ankete göre 513 vekilin 292’si Rousseff’in azledilmesinden yana, 115’i karşı ve 106’sı kararsız. Ardından Senato’da da salt çoğunluk sağlanırsa, Rousseff’in başkanlığı, suçlamaların soruşturulması için 180 günlüğüne askıya alınacak. Rousseff’in azledilmesi halinde 2018 sonuna dek görevini Başkan Yardımcısı Michel Temer devralacak. Temer’in de azli talep edildiğinden başkanlığın Meclis Başkanı Eduardo Cunha’ya devri söz konusu. Cunha da Petrobras’da para aklamakla itham edildiği için, ufukta siyasi belirsizlik var. Rousseff’in İşçi Partisi’ne göre yaşananlar parlamenter darbe girişimi. Başsavcı Jose Eduardo Cardozo “Suç işlememiş, tek kuruş çalmamış bir başkanı azletmek darbe demektir” dedi. Büyük ‘medeniyet’ buluşmasıe kadar gururlansak azdır! Dün yamızda ortaçağ karanlığının Ntemsilcisi, uzun kollarıyla komşu larına “terör ekme” üstadı Vahhabi/Selefi monarşinin anlı şanlı kralını, “krallara layık” ağırlıyoruz... Türkiye Cumhuriyeti’nin başı, kimseler için yapmadığını yapmış, kralın havaalanında ayağına kadar gitmiş. Neyse ki kral, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’ye yaptığı gibi “alnından öpmeye” kalkışmamış. Haliyle Ankara’da da “Rabia parmakları” çıkaran yok. HHH Bir monark, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir memlekette bu denli el üstünde ağırlanıyor, “devlet nişanlarına” layık görülüyorsa eğer; temsil ettiği “medeniyet” düzeyine gıpta edilmesinden kaynaklansa gerek! Misal bu öyle bir “medeniyet” ki, Suud büyük müftüsü kadınlara otomobil kullanma yasağını “şeytani etkilere açık olacaklarını” buyurarak gerekçelendirir. Satrancı “düşmanlık ve nefret” yaydığı gerekçesiyle yasaklatıverir. Bunlar tam da 21. yüzyılda memleketin taşınmakta olduğu sultanlık düzenine yaraşır!.. HHH Ziyaret için “bundan iyisi Riyad’da kayısı” diye bakanlar çıkacaktır elbette. Zira 80 yaşındaki Suudi kralı, bir memleketi ziyaret ediyorsa “parasını bastırıp bir şeyler alacak” demektir. Misal Ankara’dan önce beş gün gezip dolaştığı, meclisine hitap ettiği Mısır’da bir “doktora” kaptı. Kızıldeniz’e köprü kurdurmanın da bulunduğu 1820 milyar dolarlık 14 yatırım anlaşmasına imza attı. Ve eli de boş kalmadı. Kahire ziyaretini taçlandıran, seleflerinin 1950’lerde İsrail’e karşı koruyamadıkları için o vakitler Arap âleminin lideri olan Mısır’a devrettikleri Tiran Boğazı ve Akabe Körfezi’ndeki Tiran ve Sanafir adalarını geri alması oldu. El Sisi, deniz sınırını yeniden çiziktiriverip iki adayı Suud’a “iade etti”. İran’a karşı şimdilerde Riyad’la elbirliği eden İsrail’in de itirazı yok. Dolayısıyla adaları, Mısır’ın artık ahı gitmiş vahı kalmış “Arap âlemi liderliğini” de Suud’a devretmesinin mührü sayabiliriz. HHH Akla Türkiye’deki yönetimle ne alacak/ ne verecek diye düşüyor. Gerçi Suudi Arabistan bizim siyasal İslamcılardan alacağını almış vaziyette. Mısır’da El Sisi darbesine arka çıkıp Türkiye’yi yönetenlerin “İhvan” kuşağını gömen onlar. Suriye savaşında radikallerin öne çıkmasında etkili olup Türkiye’nin Batı’ya “ılımlı İslam” pazarlamasını “solduran” da öyle... Suudiler, Türkiye’yi yandaş medyanın “NATO üyeliğiyle” kıyaslamakta beis görmediği “İslam Ordusu” denilen uyduruk ittifakın “şifahen” üyesi kılmayı bile başardı. Türkiye’yi baldırı çıplak Yemenlilerden bir yıldır tokat yedikleri savaşa sürmek isteseler de neyse ki ordumuz “dur” dedi. Suudi uçakları gözümüz gibi sakındığımız İncirlik’e ise “IŞİD’le savaş koalisyonunun parçası olma” bahanesiyle konuşlanmış vaziyette. Bir kısım yandaş medyacımızın hayallerini, İranlıların Mekke/Medine’ye yürümesi ve onları Sünni cephenin “müridi” kılınacak Türk ordusunun tanklarının püskürtmesi de süslüyor ama neyse ki henüz o aşamalara gelmedik! HHH Riyad’ın asli arzusuna gelince... Türkiye ile Mısır’ı barıştırmak. Suudi kralının resmi ziyaretini İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 1415 Nisan’da Türkiye’nin Mısır’dan dönem başkanlığı devralacağı zirvesine denk getirmesine şaşırmamalı. Tabii El Sisi’yi İstanbul’a getirip “Sünnidaşlarıyla” barıştırırsa mucize olur. Şimdilik Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’ye “şükredilecek” gibi görünüyor. Kral, El Sisi’yi milyarlarca dolar karşılığında idam fermanını elinde tuttuğu Mursi ve İhvancılara merhamet etmeye ikna edebilse, Türkiye’nin talebi karşılanacak. Peki, Suud niye bunu yapıyor? Sırf İran’a karşı Kuzey Afrika’dan Pakistan’a uzanan Sünni mezhepçi blok kurup liderlik edebilmek için. HHH Velhasıl Suudi kralının ziyaretiyle “büyük medeniyet buluşmasına” tanıklık ediyoruz. Haşmetmaaplarının memleketimizin kurucu lideri Atatürk’ün mezarını ziyaretlerini ise hem beklemiyor, hem istemiyoruz. Suriye’de seçim günü Ateşkesin sürdüğü Suriye, bugün meclis seçimleri için sandık başına gidiyor. Savaş şartlarında ikinci kez yapılan seçimde çatışma bölgelerinden kaçanlar, bulundukları yerde oy kullanacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle