18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Nisan 2016 6 O CD’nin delil niteliği yok28sŞarurabspaaotnrdubai:lviarksıişniı haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 28Şubat soruşturmasının açılmasına, onlarca subayın tutuklanmasına neden olan ve içinde BÇG’ye ilişkin belgelerin yer aldığı 5 No’lu CD ile ilgili mahkemenin yaptırdığı bilirkişi incelemesi sonuçlandı. ODTÜ’lü adli bilişim uzmanları, CD’nin genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunu belirterek, “CD adli bilişim acısından güvenilir değildir ve delil niteliği yoktur” dedi. Raporun sonuç bölümünde, “CD içeri sinde yer alan iki adet dosyanın yazıldığı program henüz piyasaya sürülmemişken/ yokken yazılmış olamayacağından delil bütünlüğünün bozulmuş olmasının sabit olması nedenleri ile adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliği bulunmadığı değerlendirilmiştir” denildi. CD’nin neden delil olarak kabul edilemeyeceğinin gerekçeleri de tek tek anlatılan raporda, CD5’in adli bilişim tekniği açısından CMK134’e uygun olarak elde edilmediği, CD5’in genel bütünlüğünün şüpheli olduğuna dikkat çekildi. CD’nin oluşturulduğu bilgisayarın tespit edilmediğine işaret edilen raporda, CD’nin imajının ve HASH değerinin alınmaması ve sanıklara/ avukatlarına verilme mesi şüpheli bulundu. CD’de delil zinciri bütünlüğünün bozulduğu vurgulanan raporda, “Dijital deliller tek başına hüküm kurmaya yeterli delil oluşturamaz. Dijital dosyaların üst veri bilgilerinin çok basit yöntemler ve profesyoneller tarafından özel programlarla iz bırakmadan değiştirilebilir. Taranmış (scan edilmiş) word/metin dosyalarında manipülasyon yapılması çok kolaydır. Bu nedenle bu tür belgelerin orijinali ile karşılaştırılmadığı sürece doğruluğu kabul edilemez” ifadeleri kullanıldı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren 103 sanıklı 28 Şubat davasının görülmesine 19 Nisan’da devam edilecek. l ANKARA Barış bildirisini imzalayan öğretim üyesinin sözleşmesi usulsüz biçimde yenilenmedi Akademisyene zulümde Barış İçin Akademisyenler grubunun imza metni, üniversiteler içerisinde ayrışmalara neden olurken Mersin Üniversitesi sözleşme fe sihleri, disiplin soruşturmaları ve akade misyenlere yönelik terör soruşturmaları ile dikkat çekiyor. Mersin Üniversitesi ka mu üniversiteleri için de attıkları imzadan dola yı en fazla işten çıkarma nın yaşandığı üniversite KEMAL GÖKTAŞ oldu. 14 Nisan’da işten çıkarılacakları tebliğ edilen 3 öğretim elemanı ile birlikte, imzacı oldukları için işten çıkarılacakların sayısı 6 ola cak. Rektörlük, yönetmelikte herhangi bir değişikliğe gitmeden bütün yardım cı doçent kadrolarını 3 yıl yerine 2 yıl olarak atamaya başladı. Geçer puan 60 ama... Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Veli Mert, sözleşme yenilenmesi için gereken puanın 60 olduğu üniversitede, “419” puanı olmasına rağmen yeniden atanmadı ve işten çıkarıldı. Mert’in yeniden atama yapılabilmesi için hazırladığı dosyayı değerlendirmek üzere 3 kişilik bir jüri kurulması gerekiyordu. Dekanlık, YÖK’ün yönergesine aykırı biçimde, 2 jüri üyesi üniversite dışından belirlendi. Kurum içinden jüri üyesi Prof. Dr. Nurseren Tor dosyayı olumlu olarak değerlendirdi. Konya Selçuk Üniversitesi GSF Heykel bölümünden Doç. Dr. Mutluhan Taş ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi GSF Resim bölümünden Doç. Dr. Mehmet Özkartal, 419 puanlık dosyayı yetersiz buldu. Jüriden gelen raporların incelenmesi için toplanan Fakülte Yönetim Kurulu da görev süresi uzatılmamalı kararı verdi. Fakülte yönetim kurulunda, jüri üyesi olarak Mert’in dosyasına olumlu rapor veren akademisyenin ilk görüşünün aksine karara imza atması dikkat çekti. Üniversitede daha önce de Yrd. Doç. Dr. Yasemin Karaca’nın görev süresi kurum dışından atanan 3 jüri üyesinin raporuyla uzatılmamıştı. Terör soruşturması İmzacı 4 akademisyene açılan “terör soruşturmaları” dikkat çekiyor. Bir akademisyene Facebook’ta paylaştığı haberler nedeniyle “Bakana hakaret, terör propagandası yapma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından soruşturma açıldı. Bir başka akademisyene ise Gezi eylemleri dönemindeki paylaşımları nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlaması yöneltildi. 4 akademisyen geçen günlerde Terörle Mücadele Şubesi’ne çağrılarak ifadeleri alındı. İmzacı akademisyenlerden Prof. Dr. Atilla Güney hakkında adli ve idari soruşturma sürerken “Cumhurbaşkanına hakaretten” yargılanan arkadaşlarına destek açıklamasına katıldığı için yeni bir soruşturma açıldı. l ANKARA Mersin ekolü DİSK BAŞKANI KANİ BEKO ÖZGÜRLÜK NÖBETİ’NDEYDİ Beko, tutuklu akademisyenlere yolladığı mesajda “Haklı mücadelemizde omuz omuza olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz” dedi. Beko: Onlar onurumuz DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Yönetim Kurulu üyesi Kanber Saygılı, CHP Pendik İlçe Başkanlığı temsilcileri ve sendika.org çalışanları, tutuklu bulunan “Barış İçin Akademisyenler” ile dayanışma amacıyla, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı ve Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan’ın tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde, “dayanışma nöbeti” tuttu. Yanlarındayız DİSK adına açıklama yapan Kani Beko, “Başta akademisyen arkadaşlarımız, bilim insanlarının yaptığı açıklamadan anladığımız kadarıyla, yeteri kadar bu topraklarda kardeş kanı aktı. Kardeş kanı akmasın, analar ağlamasın, çocuklar ölmesin diyen bu barış savunucuları, Saray’ın başlattığı siyasi linç operasyonuyla önce gözaltına alındılar, daha sonra cezaevine gönderildiler” ifadelerini kullandı. İfade özgürlüğünün anayasada teminat altında olmasına rağmen akademisyenlerin cezaevine gönderilmesini değerlendiren Beko, “Onlar bizim onurumuzdur. Dün onların yanındaydık, 1 MAYIS KARARI BU AKŞAM 1 Mayıskutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılıp yapılmayacağı konusunda da açıklamada bulunan Kani Beko, “DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve tüm konfederasyonlar bir araya gelip 1 Mayıs hakkında Ankara’da ortak bir karar alacağız” ifadelerini kullandı. bugün de onların yanındayız, yarın da onların yanında olacağız. Bu kararlar, biz anayasayı ve mahkeme kararlarını tanımıyoruz demek. Saray da aynı ifadeyi Can Dündar ve Erdem Gül’ün kararında kullanmıştır. Ne yazık ki bugün böyle bir Cumhurbaşkanı’na sahibiz” dedi. Beko’nun içeriye gönderdiği notun üzerinde, “DİSK Yönetim Kurulu olarak sevgili hocalarımızı selamlıyor, haklı mücadelemizde omuz omuza olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Selam ve dostlukla” ifadeleri yer aldı. Metiner, Mungan’a alındı!Cezaevinde elini sıkmadığını söyledi AKP Milletvekili ve TBMM Tutuklu ve Hükümlü Hak tiner, Mungan’ın inceleme heyetinde yer alan HDP Muş Millet ları Alt Komisyon Başkanı Meh vekili Burcu Çelik Özkan’la sa met Metiner, Bakırköy Kadın Ka mimiyetini, “Burcu Hanım’la can palı Ceza İnfaz Kurumu incelemesinde “Bu suça ortak olmayaca METİNER ciğer kuzu sarması kucaklaştıklarını gördüm” diye tanımla ğız” bildirisine imza verdiği için dı. “PKK’liler bile bana bu tepki tutuklanan Boğaziçi Üniversite yi koymadılar. Ama Boğaziçi gibi si öğretim üyesi Yrd. Doç. Esra saygın bir üniversitenin öğretim Mungan’ın kendisini görmesine üyesi olan Sayın Mungan beni rağmen elini sıkmadığını söyledi. T24’e konuşan Metiner “Beni MUNGAN görür görmez akademik kariyeriyle bağdaşmayan bir tepki koy görmesiyle avluyu terk edip kaçması du” ifadelerini kullanan Metiner, “Psi bir oldu hiddetle ve şiddetle” dedi. Me kolojik tedaviye ihtiyacı var” dedi. 22 yıldır ‘pkk’li’ suçlamasıyla yargılanıyor Çomak’a yine tahliye yok 1994’te gözaltına alınan ve 22 yıldır “PKK’li” suçla kip ettiği duruşmada Çomak, gözaltında yaşadığı işkenceyi, “18 masıyla tutukla yargılanan İl günlük gözaltı süresi boyunca han Sami Çomak (42) dün Çağ yoğun işkence gördüm. Abimi layan Adliyesi’ndeki 4. Ağır Ce öldüreceklerini, kız kardeşime za Mahkemesi’nde hâkim kar tecavüz edeceklerini söylediler. şısına çıktı. “PKK adına orman Hâlâ yapılan işkencenin izlerini yakmak” ve “bölücülük” suç taşıyorum. Bir gün bizi bir yere lamasıyla tutuklu yargılanan götürüp elimize bidon verdiler. Çomak’ın davasından yine tahli Basını çağırmışlardı, ormanla ye çıkmadı. Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Çağdaş Hukuk SAMİ ÇOMAK rı yaktığımı söylediler” dedi. Çomak işlemediği suçlarla yargı çular Derneği avukatları ile çok sayı landığını söyledi. Dava 1 Haziran’a er da sanatçı, sivil toplum örgütünün ta telendi. l İSTANBUL\Cumhuriyet Muhalefetsiz Türkiye İktidar partisi çıtayı bir kademe daha yükseltti. Üstelik bunu savunulamaz bir ahlaksızlığın ortaya çıkartılmasını, kendine karşı bir darbenin parçası ilan ederek yaptı. Artık ölçü kaçmıştır; ama bu durum otokratik rejimlerin iktidarlarını perçinleme çabalarının klasik şemasına uygundur. Şimdi hedef muhalefetsiz bir Türkiye’dir. Yürürlükteki gayri resmi başkanlığın Başbakan’ın pazarlık kokan ifadesiyle “yüzde yüz başkanlığa” dönüştürülmesi ile hedefe ulaşılmış olacaktır. HHH Muhalefet parti ve hareketlerinin, yasa hukuk dinlemeyen gidiş karşısında var olduğu zehabına kapıldıkları “demokrasinin” çerçevesini aşmamaya çalışmaları ise doğrusunu isterseniz acıklıdır, tehlikelidir. Tehlikenin, tehdidin nereye yöneldiği konusunda kararsız tutumlar, pervasızlığı daha da tırmandıracak, her geri adım otokratik rejim projesinin ideolojik hegemonyasının yaygınlaşmasına, bir anlamda “meşrulaşmasına” hizmet edecektir. HHH İktidardakilerin klasik şemaya da uygun bir tarihsel bilinç refleksiyle kendi kadrolarında temizliğe giriştikleri, muhalefeti de önce işlevsizleştirmeyi sonra da tümüyle silmeyi planladıkları ortadadır. Muhalefet parti ve hareketlerinin bu gidiş karşısında attıkları her geri adım siyasi olarak yok olmak, Türkiye’yi teslim etmek anlamı taşıyacaktır. Mücadeleyi tartışmaya dönüştürmek, bu tartışmayı da sunulan çerçeve içine hapsetmek körlük olur. Umarız muhalefet bu tuzağa düşmez. HHH Bir AKP milletvekilinin gerçeği ifade eden “yasama da, yürütme de, yargı da elimizde” itirafına, “hayır öyle değil, vermeyeceğiz, teslim etmeyeceğiz” boş laflarıyla karşı konulamaz. Doğrusu “evet öyle ve biz sizden bunları geri alacağız” olmalıdır. Bu da iktidar sorununu gündeme getirmekle, yaygınlaştırılan ideolojik hegemonyaya karşı güçlü bir laik cephe oluşturmakla gerçekleşebilir. Böyle bir cephe başarı kazanabilir; çünkü laikliğe karşı saldırı İslamcı otoriter bir rejim kurma planının ana ama aynı zamanda en zayıf halkasıdır. HHH Burada kurulması için acele edilmesi gereken laik cephenin de kendi zayıf halkaları olabileceğini düşünmekte yarar var. Çünkü daha şimdiden başkanlık tartışmasını kabul etmeyi, “peki, tamam, başkanlık olsun ama işte denge meseleleri de ihmal edilmesin” üslubu kıyıdan köşeden seslendirilmeye başlanmıştır. Liberal kalemlerin bizi utandırmalarını “artık laikliğin değerini anladık, onun aydınlanma ile aklın özgürleşmesi ile ilişkisini kurabiliyoruz, laikliği artık din ve vicdan özgürlüğü hapishanesine tıkmayacağız” demelerini bekliyoruz. Umarız utandırırlar bizi, ama daha şimdiden şu çocuk tacizi ahlaksızlığı konusunda satır aralarına sığdırdıkları tehlikeli, pazarlık kokan kelimeler umudumuzu kırıyor. HHH Geniş, olabildiğince geniş, laikliği yeniden kurma, otoriter rejim projesini yerle bir etme cephesine acilen ihtiyacımız var. Pazarlığı reddeden, iktidardakilerin sundukları zeminde tartışmayı elinin tersiyle iten bir cephe gerek bize. Tepede yalnızlaşarak demir yumruk olmaya, tabanda ideolojik hegemonyasını güçlendirerek İslamcı otoriter bir rejim kurmaya hazırlananların hedefi muhalefetsiz Türkiye’dir. Böyle zamanlarda “majestelerinin muhalefeti” olma hevesine kapılanlar çok olur. Geniş, olabildiğince geniş bir cephe dedik ama onun da bir sınırı olmalı herhalde... İBB’de ‘önüne yatma’ polemiği kavgası CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu arasındaki “önüne yatma” polemiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde (İBB) dün kavga çıkardı. İBB Meclisi’nin dünkü oturumunda gündem dışı söz alan AKP’li Ülkiye Toptaş konuşmasına “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu...” diye başlayınca meclisteki tansiyon birden yükseldi. CHP’liler sıra kapaklarına vurarak AKP’li Toptaş’ın konuşmasına izin vermedi. “Çocuklar susar sen susma” şeklinde slogan atmaya başlayan CHP’lilerin seslerine bu kez AKP’lilerin tepkileri karıştı. Meclise başkanlık eden başkan vekili Göksel Gümüşdağ’ın uyarılarına karşın devam eden gerilim, her iki parti grup başkanının konuşmalarıyla daha da arttı. İçlerinde belediye başkanlarının da bulunduğu Meclis üyelerinin ayağa kalkıp birbirleri üzerine yürümesiyle salon bir anda karıştı. Ağız dalaşı ve arbedenin yaşandığı toplantıda bazı meclis üyeleri de kavgayı ayırmaya çalıştı. l İSTANBUL\Cumhuriyet IŞİD’in vurduğu gazeteci öldü Suriye’de Ebubekir Tugayı adlı birliğin komutanlığını yapan Mohammad Zahar Alshurgat, 10 ay önce geldiği Gaziantep’te IŞİD aleyhine yayınlar yapan ÖSO yanlısı Halep Today TV’de çalışmaya başladı. IŞİD tarafından tehdit edilen Alshurgat, geçen pazar günü maskeli bir kişi tarafından ensesinden vuruldu. Alshurgat dün tedavi gördüğü hastanede öldü. IŞİD’in Amak haber ajansı, “örgüt karşıtı yayınlar yapması, programlar sunmasıyla tanınan” Şurkat’a gizli birimlerinin ateş açtığını duyurdu. Kentte geçen yıl Naji Aljarf adlı Suriyeli gazeteci başından vurularak öldürülmüştü. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle