18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Nisan 2016 İLK PATLAMA HDP’LİLERİN YOĞUN OLDUĞU ALANDA MEYDANA GELDİ İKİNCİ PATLAMANIN MEYDANA GELDİĞİ NOKTADA EMEP’LİLER VARDI EDİTÖR: ASLAN YILDIZ haber 11 Alagöz “Savaşa inat, barış hemen şimdi!” sloganıyla 10 Ekim 2015’te düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”nde 102 kişi yaşamını yitirdi. Patlama gözSBAÜALYNDÜKIRKAISİRHIANMDAAL göre göre geldi Ankara Tren Garı’nda 102 kişinin yaşamını kaybettiği canlı bomba saldırıları ile il gili müfettişlerin hazırladığı ön in celeme raporu ve eklerinde büyük skandallar çıktı. 10 Ekim’deki patlamadan 25 gün önce, 14 Eylül 2015’te, IŞİD’in mi tinglerde birden fazla canlı bomba ile eylem yapacağına dair istihbarat bilgisi, Ankara Emni yet Terörle Mücadele C Şubesi Müdürü Hü seyin Özgür Gür ta rafından üstlerinden ve mitingle ilgili ön KEMAL GÖKTAŞ lem alan Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne ile tilmediği ortaya çık tı. Raporda o tarihteki Ankara Emni yet Müdürü ile TEM, Güvenlik ve İs tihbarat Şube müdürlerinin de ihmal suçundan soruşturulması gerektiği belirtildi. Müfettişlerin ön inceleme raporunda, daha önemsiz istihbarat bilgilerinin ilgili birimlere iletilir ken bu çok önemli istihbaratın Gür tarafından neden iletilmediğine iliş kin “değişik saiklerle” ve “en azın dan ihmal suretiyle” ifadeleri kul lanıldı. Müfettiş raporunda o tarih teki Ankara Emniyet Müdürü Kad ri Kartal da gelen istihbarat bilgileri ne ve DiyarbakırSuruç patlamaları na rağmen gereken önlemleri alma makla suçlandı. Raporun eklerinde ise 1 Ocak 2016 ile 10 Ekim 2016 ta rihleri arasında polis ve MİT’in can lı bomba saldırılarına ilişkin 62 ay rı istihbarat notu olduğu bilgisi yer aldı. Müfettişlerin hazırladığı tab loya göre son istihbarat notunda 10 Ekim tarihinde canlı bomba Yunus Alagöz’ün adı yer alıyordu. Valilik ve savcılık kapattı Mülkiye Başmüfettişi Özcan Bademci ve Turan Ergün ile polis başmüfettişleri Ayhan Acet ve Ertan Kara’nın hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda, eski Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy, TEM Şube Müdürü Hakan Duman, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu ile TEM Şubesi C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında soruşturma izni verilmesi istenmesine rağmen Valilik soruşturma izni vermedi. Bu kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz hakkını kullanmadı ve dosyaya ilişkin işlemden kaldırma kararı verdi. Bu karara karşı şikâyetçi avukat Murat Yılmaz Danıştay’da dava açtı. ‘Birden çok...’ istihbaratı Valilik ve Başsavcılığın soruşturma yapılmadan kapattıkları dosyadaki müfettişlerin ön inceleme raporunda Ankara Garı’ndaki gösteri öncesinde alınacak güvenlik önlemleri planlamasında değerlendirilmesi gereken farklı birimlerden birçok istihbarat bilgisinin geldiği belirtildi. Raporda özellikle 14 Eylül 2015 tarihli istihbarat raporuna dikkat çekildi. Raporda TEM Daire Başkanlığı’nın 14 Eylül 2015 tarih ve 46777 EBYS sayısı yazısı ile Ankara ve 47 İl Emniyet Müdürlüğü, TEM şube müdürlüklerine, İstihbarat Daire Başkanlığı’nın ise 14 Eylül 2015 tarih 524167 sayılı yazısı ile 81 il Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği istihbarata yer verildi. Raporda bu rapordaki bilgiler şöyle aktarıldı: “DEAŞ’ın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye Deyr Zor’da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, eylemin uçakgemi kaçırma ya da mitingkalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiği...” 10 ayda 62 istihbarat geldi, canlı bombanın adının da yer aldığı kritik istihbarat ilgili birimlere gönderilmedi POL.I.IşStMeÜI.sDI.ÜmR.ILsE.ImRI.ÖİNSİLTLEİEHMTBYEAAONLRKDAAENTIDA Ankara Garı’nda meydana gelen patlama anı kamera görüntülerine yansımıştı. ÇELİŞKİLİ İFADELER Müfettişler Terörle Mücadele Şube Müdürü Hakan Duman’ın “toplantılara karşı olabilecek saldırıların da güvenlik planlamasında değerlendirildiğini” ancak il emniyet müdürünün ifadesinde böyle bir öngörüde bulunamadıklarını söylediğini vurgulayarak “Emniyet tedbirlerinde de bu yönde canlı bomba saldırısının önlenmesine yönelik bir tedbir görülemediğini” belirtti. Eski Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu hakkında da gerekli önlemleri almadığı için soruşturulmasında kamu yararı olduğu belirtildi. Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Cemal Dalkılıç hakkında göreve başlamasından 8 gün sonra mitinge ait güvenlik tedbirlerinin alınmaya başladığı için ihmali olmadığı değerlendirmesiyle soruşturma yapılmasına gerek olmadığı belirtildi. BOMBACI BELLİYDİ Belgelere göre, patlamanın olduğu 10 Ekim sabahı İstihbarat Dairesi Başkanlığı “Gizli” yazılı ibareyle Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işık’ın eylem hazırlığında olabileceğine ilişkin istihbarat bilgisi gönderdi. Yazıda, Işık ve Alagöz’ün aileleriyle helalleştikleri, sansasyonel eylemler yapacakları belirtilerek Dokumacı grubu içerisindeki Kızılbay’ın Suriye’den Türkiye’ye giriş yaptığı ve Mehmet Işık’ın 8 Ekim 2015’de (iki gün önce) irtibat kurduğu belirtildi. İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç imzasıyla patlamadan sadece saatler öncesinde Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na gönderilen yazı, aynı gün içinde aralarında Ankara’nın da bulunduğu ilçelerin TEM Şube Müdürlerine iletildi. Belgede ise el yazısı ile yazılmış ve patlamadan yaklaşık 4 saat sonrasını gösteren “13.48” ibaresi dikkat çekti. Raporda TEM C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında “DEAŞ’ın mitinglerde birden fazla canlı bomba patlatma şeklinde eylem gerçekleştireceğine dair istihbari bilginin önemli bir bilgi olduğu, bu bilginin ise adı geçen tarafından değişik saiklerle bağlı olduğu TEM Şube Müdürüne bildirilmediği ve olası emniyet tedbiri planlamasında veya mitingin iptal edilmesine gerek olup olmadığını değerlendirme yetkisi olan üst amirlere ulaşmasının en azından ihmal suretiyle engellemiş olduğu, kaldı ki bundan çok daha önemsiz olduğu anlaşılan bilgilerin TEM Şube Müdürlüğünce ilgili birimlere tamim edildiği anlaşıldığından, adı geçenin bahse konu istihbarat bilgisini üst amirleri ile paylaşmamasının en azından bir ihmal olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin adli makamlar tarafından soruşturulmasında kamu yararı bulunduğu...” ifadesi yer aldı. İstihbarat iletilmemiş Raporda diğer emniyet müdürlerinin sorumlulukları anlatılırken de, son gelişmeler ışığında DEAŞ’ın (IŞİD) Türkiye’ye yönelik sansasyonel eylem arayışında olabileceğinin değerlendirildiğine dair bilgiler içeren istihbaratın TEM ve İstihbarat Şube müdürlüklerine geldiğine dikkat çekildi. Raporda “Ancak bu bilgi toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde alınacak güvenlik önlemlerini planlamakla görevli Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne iletilmediği gibi il emniyet müdürünün kendisine de iletilmemiştir. Halbuki bu istihbarat bilgisi basit bir bilgi olarak değerlendirilemez. En çok toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılan Ankara için bu bilgi önem arz etmektedir. Bu bilgi ve gelen diğer istihbaratlar bir bütün olarak değerlendirilerek il valisine sunulmamış ve bu miting özelindeki toplantılarda görüşülmemiştir” denildi. Müdür Kartal sorumlu Müfettişler önlem alınması gerektiğini ifade ederken raporda eski Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal hakkında soruşturma ya pılması gerektiği ise şu ifadelerde anlatıldı: “Mevcut istihbarat bilgileri ve yakın dönemde diğer illerde meydana gelmiş benzer terör eylemleri, rutin emniyet tedbirlerinin dışında toplantı ve gösteri yürüyüşleri özelinde ek tedbirler alınmasını gerektirecek niteliktedir. Yine alınacak her türlü önleme rağmen toplanma alanına kadar gelmiş olan canlı bombaların bu eylemlerin engellenebilmesinin çok zor olduğu kabul edilse bile mevzuat gereği yasal bir toplantı gösteri yürüyüşünün güvenliğinin sağlanması il emniyet müdürünün görevidir. Bahse konu emniyet tedbirlerinin planlanmasında ve alınmasında bir ihmal olup olmadığının adli makamlar tarafından soruşturulmasında kamu yararı vardır.” Valinin kritik sorusu Raporda eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy hakkındaki kararda ise il valisinin toplantıda mitingin yapılmaması durumunda ne olacağı şeklindeki sorusuna, Ulusoy ve il emniyet müdürü tarafından mitingin yapılması yönünde görüş bildirildiği vurgulandı. Raporda “İl valisinin bu sorusunu kendilerine değil toplantıya katılanlara sorduğu belirtilmekle birlikte emniyet bölgesinde yapılacak bir toplantı ve gösteri yürüyüşü için kendilerine görev verilmesinin doğal olduğu, kaldı ki il valisinin il idare kanunundaki yetkilerini kullanmasının da emniyet müdürlüğünden gelecek bilgilere göre şekilleneceği, il valisi böyle bir soru sormasa dahi mevcut istihbarat bilgilerinin bu mitingi özelinde bir değerlendirmeye tabi tutularak olası risklerin belirtilmesi gerektiği, yine açık hava toplantısına katılanlara karşı yapılması muhtemel saldırı tahmin edilemediğinden bu yönde bir öngörünün emniyet tedbirlerini planlamakla yetkili ve görevli olan il emniyet müdürü, koordinasyondan sorumlu emniyet müdür yardımcısı ve güvenlik şube müdürlüğüne iletilmediği” anlatıldı. Ya o katil aslında sizseniz? Siz... Kendiniz... Bu ülkede cinsel nitelikli suçlar işlenirken, hiç düşündünüz mü, tam olarak neredeydiniz? Evinizde, işinizde, bilgisayar başında, sokakta? Olaylardan çok mu uzakta? Suçluları sosyal medyada ya da mahalle kahvelerinde, ev sohbetlerinde fütursuzca asıp kesmek... Hadım edilmelerinden dem vurup idam edilmelerine kadar gitmek... “Onlara da aynı şekilde tecavüz etmek, onları da öldürmek gerek” diye haddi aşan laflar etmek çok kolay. Peki, ya çoğu kadın cinselliğini görmezden gelen ve erkeğe üstünlük sağlayan ahlaki tabuların zemin hazırladığı her cinayette; her tecavüzde, her intiharda kendi hissenizin de olduğunu düşünmek? Tecavüzlere kızıyor, cinayetlere öfkeleniyor, ahlaki baskıların korkusuyla kendini öldüren kadınlara içtenlikle üzülüyorsunuz ama iş bunların temelinde yatan cinsel tabuların sorgulanmasına gelince sus pus oluyorsunuz. İçin için erkeğe tecavüz hakkı verirken kadının cinsellikle ilgili tüm haklarını elinden alan bir ahlak girdabında yaşadığınızı, sindirilmiş reflekslerinizle görmezden geliyorsunuz. Yaklaşık bir ay önce yaşanan bir tecavüz ve ardından gelen intiharın ortalığı ayağa kaldıran haberini hatırlayın. “33 yaşındaki evli öğretmen, 16 yaşındaki öğrencisine tecavüz etti; olayı arkadaşlarına ve öğretmenlerine anlatan öğrenci, okul yönetimi olayın üzerini kapatmak isteyince polis babasının tabancasıyla kendisini öldürdü.” Siz, bu haberi okudunuz ve o öğretmeni hemen sosyal medyada linç ettiniz. Eğer içinizdeki şiddeti ölçüsüzce ortalara dökmek yerine o öğrencinin ve o öğretmenin fotoğraflarına biraz dikkatlice baksaydınız... Olayla ilgili haberleri kelime kelime, tekrar tekrar okusaydınız... Olayın bir tecavüze benzemediğini, o genç kızla öğretmenin bir ilişki yaşamış olabileceğini ve genç kızın, olay ortaya çıkınca korkudan kendi canına kıyma ihtimalini; muhtemelen hep savunduğunuz veya hiç sorgulamadığınız cinsel tabuların, bu ülkede bir kez daha küçücük bir kadının hayatına mal olduğunu sezerdiniz. Öğretmen tutuklandı ve yargılanmaya başlandı. Duruşmalarda öğretmenin reşit olmayan 16 yaşındaki öğrencisiyle karşı lıklı bir aşk ilişkisi yaşadığı ortaya çıktı. Genç kız, bu ilişkisini okuldan bazı arkadaşlarına anlatıyordu. Öğretmen sık sık ilişkiyi bitirmek istiyor; her seferinde genç kız büyük bir üzüntü yaşıyor ve ardından öğretmenle yeniden bir araya geliyorlardı. Nihayetinde bir gün... o sondan bir önceki gün... sınırları tamamen aştılar ve seviştiler. Sonra kızın arkadaşlarından biri olan biten her şeyi korkudan okul yönetimine anlattı. Okul yönetimi genç kızı sorguya çekti ve bu olaydan ailesinin haberdar edileceğini söyledi. Genç kız eve gitti; ailesi salonda yemek yerken ebeveyn banyosuna geçip polis babasının tabancasıyla kendisini öldürdü. Sonra siz o haberleri okudunuz. Kötü niyetli bir öğretmen tarafından iğfal edilen küçük bir kızın üzüntü ve utançtan kendi canına kıydığını anlatan medya senaryosunu hiç sorgulamadan kabul etmek işinize geldi. Olayı biraz kurcalasanız belki hiç istemediğiniz bir yerinde kendinize de ait bir sorumluluğa toslayacaktınız. Gazeteler bir gün bu davanın sonuçlandığını yazacak... Artık bir tecavüzden bahsetmeyen ve o yüzden gündemin ilgisini başlangıçta olduğu kadar çok çekmeyen o haber belki sizin gözünüzden bile kaçacak... Bu arada ne hukuk sistemi bir genç kızın kendisini öldürmesine yol açan korkuların, ucu siz dahil herkese kadar uzanan kaynağını sorgulayacak... Ne de sosyal medya, cinsel tabuların, toplumun en vahşi ve en geniş sathında onaylana onaylana bir kurşuna dönüşmesine; o kurşunun da 16 yaşındaki bir genç kızın sağ kulak kepçesinin iki buçuk santim önünden, sağ kaş dış kenarının 2 cm sağından girip, sol kulak kepçesi üst pol hizasının 4 cm üstünden, saçlı deri içinde sol frontal bölgeden çıkmasına iştahla isyan edecek... Şimdi bir daha düşünün. Bu ülkede bir kadın ya da eşcinsel cinayeti işlenirken... Bir tecavüz gerçekleşir, bir çocuk cinsel istismara uğrarken... Hatalı bir ilişkinin bedelini kendi canından başka bir şeyle ödeyemeyeceğine inandırılan küçük bir kadın, tetiği tak diye çekerken... Siz... Kendiniz... ahlaki kaygılarınızla ve sıkı sıkı sarıldığınız o cinsel tabularınızla... Bu suçların tam olarak neresindesiniz? IŞİD’in 70 ilde hücre evi var Kars Emniyeti, turistik bölgeler, HDP, CHP ve sol örgütlerin hedefte olduğunu vurguladı ALİCAN ULUDAĞ Kars Emniyet Müdürlüğü’nün “gizli” ibareli bir yazısı, terör örgütü IŞİD’in Türkiye’de 70 ilde “uyuyan hücreleri” olduğunu ortaya çıkardı. Cumhuriyet, Kars Emniyet Müdürlüğü’nün gizli ibareli bir yazışmasına ulaştı. Buna göre İl Emniyet Müdürü Karaduman, IŞİD’in düzenlediği ve 102 kişinin öldüğü 10 Ekim 2015’teki Ankara saldırısı sonrasında, 28 Ekim 2015 tarihinde merkez ve ilçe teşkilatlarına “gizli” ibareli bir yazı gönderdi. “Muhtemel eylem” konulu yazıda, üst birimlerden gelen uyarılar personele bildirildi. IŞİD terör örgütü mensuplarınca Türkiye’de tepkisel eylemler düzenlenebileceğine ilişkin hususların iletildiği ifade edilen yazıda, “savaş bölgesinde izlenimlerde bulunulan, görüşülen şahıs kategorisindeki şahsın gönderdiği epostanın” içeriğine yer verildi. Yazıya göre, epostada “IŞİD terör örgütünün önümüzdeki günlerde Türkiye’de yeni bir saldırı gerçekleştireceği, özellikle turistik bölgeler ile HDP, CHP partileri ve sol marjinal örgütleri hedef alacağı” bildirildi. “Türkiye’de 70 kadar ilde IŞİD terör örgütüne ait hücre evlerinin bulunduğu” anlatılan epostada, IŞİD içinde görüşülen şahis kategorisindeki kişi, bu bilgiyi “Suriye’de faaliyet gösteren IŞİD terör örgütünün yetkili bir isminden öğrendiğini” kaydetti. İşte 31 ilin ismi Epostada, örgütün yetkili bir isminden öğrendiği kadarıyla “İstanbul, Trabzon, Samsun, İzmir, Diyarbakır, Mardin, Adana, Bingöl, Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Şanlıurfa, Mersin, Bitlis, Van, Batman, Konya, Kocaeli, Bursa, Kahramanmaraş, Siirt, Şırnak, Aydın, Ağrı, Antalya, Edirne, Osmaniye, Iğdır, Niğde, Amasya ve Ordu illerinde hücre örgütlenmelerinin bulunduğu” bildirildi. Karaduman personelden dikkatli olmasını istedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle