19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 9 Mart 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK O kararla savundu haber 5 Davutoğlu, basın özgürlüğü eleştirileri üzerine AYM’nin DündarGül kararını anımsattı DUYGU GÜVENÇ Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’de Türkiye’de basına yönelik giderek artan eleştirilere Anayasa Mahkemesi’nin Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e tahliye yolunu açan kararıyla yanıt verdi. Brüksel’de yapılan TürkiyeAB Zirvesi’nin ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’le ortak açıklama yapan Davutoğlu, ifade özgürlüğüne ilişkin eleştiriler üzerine “İfade özgürlüğü sadece Avrupa Birliği’nin değeri değil, Türkiye demokrasisinin de temel değeri. Medyamızı takip edenler birçok gazetenin hükümete karşı geldiğini, hepimizi ağır bir şekilde eleştirebildiğini görecektir. Bu düşünce özgürlüğüdür. Düşünce ve medya özgürlüğüne karşı en ufak sınırlamaya karşıyım. Bahsi edilen konu yasal bir durumdu (Zaman’a kayyum atanması), siyasi bir durum değildir. Savcıların iddiaları düşünce özgürlüğüne ilişkin değil, kara para aklamanın yanı sıra yasadışı ağlar üzerinde işlenen belirli suçlara, polisi ve adli sistemi kullanmaya ilişkin. Çok sayıda Türk vatandaşının özgürlüklerine karşın bu medya organını kullanarak komplo oluşturmaya ilişkin. Suçlamalar bunlar. İki hafta önce tutuklu iki gazeteci AYM’nin AmanpOuR, KIRMIZI ÇİZGİYİ HATIRLATTI CNN televizyonunun ünlü sunucusu Christiane Amanpour, Twitter’da Zaman ve Cihan Haber Ajansı’na kayyum atanmasını duyurdu. Amanpour, konuyla ilgili mesajında Başbakan Davu AMANPOUR kararı ile serbest bırakıldı. Bu gazetecilere ilişkin konu gazetecilik eylemlerine ilişkin de toğlu ile geçen yıl gerçekleştirdiği ve Davutoğlu’nun basın özgürlüğünü “kırmızı çizgisi” olarak değerlendirdiği söyleşinin linkini eklemeyi ihmal etmedi. Davutoğlu, Amanpour’un Türkiye’de basına yönelik giderek artan baskılara yönelik sorusuna “Basın özgürlüğü benim için kırmızı çizgidir” yanıtını vermişti. Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklanmasıyla sonuçlanan süreci de değerlendiren Davutoğlu, “İşlenen süreç, basın özgürlüğünün dışında, tamamen yasal süreçlerdir” demişti. l Dış Haberler ğil, devletin gizli bilgilerini ifşa etmelerine ilişkindi. Birçok demokratik toplumda bu suçtur. Eğer AYM bağımsız bir mahkeme olarak bu gazetecilerin serbest bırakılmasına karar veriyorsa; aynı bağımsızlık bu gazetenin gazetecilik yapmak yerine bireylerin özgürlüklerine zarar veren bir ağ oluşturduğunu değerlendirmek konusunda da geçerlidir. Her iki mahkeme de karar vermekte bağımsızdır. Bu her iki konuda da benim ya da hükümetimin hiçbir etkisi olmamıştır” açıklamasını yaptı. Tusk uyardı Daha sonra söz alan Tusk ise “Basın ve ifade özgürlüğü AB’ye katılım sürecinde kilit konumdaki bir koşuldur ve bunda bir değişiklik olmamıştır” dedi. l BRÜKSEL WashIngton Post: Gazeteciysen af yokNATOlideri değil despot Washington Post gazetesi, başyazısında yer alan “Türkiye’de despotizm artıyor” başlıklı yazıda “Erdoğan özgür basından geriye kalanları yok ediyor. Davranışları bir NATO liderinden çok bir despotunkine benziyor” denildi. Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki suçlamaların Türkiye’deki bağımsız gazetecileri korkutma amaçlı “ortaya çıkarıldığı” ifade edilen yazıda “Erdoğan sığınmacı akınını durdurması karşılığında Avrupa ve ABD’nin bu baskılara ses etmeyeceğini hesaplıyor olabilir. Yanıldığı gösterilmeli. İtiraz edilmeli, Türkiye’den özgürlükler tamamen yok olmadan ve tek adam tarafından yönetilir hale gelmeden” denildi. NEW YORK TIMES: Yaşananlar şaşırtıcı değil New York Times başyazısını Türkiye’ye ayırdı. Zaman gazetesine kayyum atanmasının şaşırtıcı olmadığı belirtilen yazıda, “Muhalifleri hapse attıran, orduyu etkisizleştiren, ayrılıkçı Kürtlerle savaşı yeniden başlatan Erdoğan’ın giderek otoriterleşen hareketlerinin sonuncusu. Türkiye bir zamanlar örnek bir Müslüman demokrasi olma yolunda ilerliyordu. Erdoğan’ın ülkeyi bu rotadan iyice uzaklaştırması, Türkiye’nin güvenilir bir NATO müttefiki olmayı sürdürüp sürdüremeyeceği konusunda soru işaretleri doğuruyor. Erdoğan’ın otoriterleşmesi ne Türkiye’yi, ne NATO’yu, ne de AB’yi güçlendirir” denildi. GUulaursdIlaanr: arası alarm verildi Britanya’nın Guardian gazetesi Zaman’ın ardından Cihan Haber Ajansı’na kayyum atanmasını gündemine taşıdı. Haberde, “Türk hükümeti, Recep Tayip Erdoğan’ın düşmanı Fethullah Gülen’i destekleyenler üzerindeki baskısını genişletiyor” ifadesine yer verildi. Zaman gazetesine el konmasının Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda uluslararası düzeyde alarm verilmesine yol açtığını belirtilirken konunun Brüksel’deki sığınmacı zirvesinde de ele alındığı aktarıldı. Haberde ayrıca Fransa’nın Dışişleri Bakanı Jean Marc Ayrault’un el koyma ile ilgili bu durumun Avrupa’nın değerlerine aykırı ve kabul edilemez olduğu yönündeki sözleri hatırlatıldı. l Dış Haberler İki başbakan, kadın gazetecilere kırmızı gül vererek, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Tarihi buluşma Çipras, 95 yıl sonra resmi ziyaret için İzmir’e gelen ilk Yunanistan başbakanı olurken işbirliği ve sorunların çözümü mesajı verdi YUSUF ÖZKAN Brüksel’deki TürkiyeAB zirvesinin hemen ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla Yunanistan başbakanı Aleksis Çipras dün İzmir’de bir araya geldi. Çipras’ın Cumhuriyet Dönemi’nde resmi ziyaret için İzmir’e gelen ilk Yunanistan Başbakanı olduğu belirtildi. İşgal dönemi olan 1921 yılında Yunanistan Başbakanı Dimitris Guaris, İzmir’e gelmişti. Konak’taki Başbakanlık Ofisi’nde yapılan Türkiye Yunanistan 4. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı öncesi kentte adeta olağanüstü hal ilan edildi. Başbakanlar gelmeden önce bariyerlerin ardından “Kahrolsun AKP iktidarı, yürüme hakkımız engellenemez” diye bağıran 5 kişi, çevik kuvvet ekipleri tarafından ağızları kapatılarak gözaltına alındı. İki lider Başbakanlık Ofisi’nde yaklaşık 6 saat süren görüşmenin ardından basının karşısına çıktı. Yunanistan’la ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmak istediklerini bildiren Davutoğlu, İzmirSelanik arasında Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, 27 Ekim 1930’da Ankara’da Atatürk’le görüşmüştü. feribot ve hızlı tren hattı kurulması, AnkaraAtina arasında da karşılıklı uçak seferleri başlatılması için çalışacaklarını söyledi. Davutoğlu, “Türk ve Yunan ders kitaplarının gözden geçirilmesi için ortak bir çalışma yürütüyoruz” dedi. 72 koşulu unuttu AB, Schengen Bölgesi’ne vizesiz girilebilmesi için Türkiye’nin 72 koşulu yerine getirmesi gerektiğini açıklarken, Başbakan Ahmet Davutoğlu ise Avrupa’ya vize muafiyetinin 9 kanun değişikliği yapıldıktan sonra haziranda başlayacağını öne sür dü. 3 milyar Avro’luk fonun da gelecek hafta devreye gireceğini bildirdi. Davutoğlu, “Uzun müzakereler sonrası AB tarafıyla düzensiz göçü düzenli kılmak için mutabık kaldık. Düzenli göçün kurallarını koyup, AB’nin kabul edeceği göçmenleri tespit edip normal yollardan göndereceğiz” dedi. Angajman değişsin Davutoğlu, kendisine “Dostum Ahmet” diye hitap eden Çipras’a, iki ülkenin karşılıklı olarak “Casus belli/Savaş nedeni” angajmanına neden olan yaklaşımlarına son vermeyi teklif ettiğini belirterek, “Kıbrıs ve Ege sorununun çözümüne yakınız” dedi. İzmir’in önemi Çipras da mülteci krizinin iki ülkenin işbirliği sayesinde çözülebileceğini belirterek “Geri kabul protokolünü güncelledik. Ege’de 1 yılda 800 bin göçmen geçmiş durumda. On binlerce göçmenin Avrupa’ya göçünün nedeni Yunanistan ve Türkiye değil. AB, yasal göç kapsamında Avrupa’ya geçişin yolunu açmak istiyor” dedi. l İZMİR BARIŞ İNCE’YE 21 AY BirGün gazetesi yayın danışmanı ve yazarı Barış İnce hakkında 1725 Aralık soruşturmalarını konu alan “Ceplerine duble yol yapmışlar” haberi nedeniyle dava açılmış, İnce de dava dosyasına yazılı olarak “Hırsız Tayyip” cümlesinin oluştuğu akrostiş savunma sunmuştu. Savcılık, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla İnce hakkında 5.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açmıştı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde BARIŞ İNCE dün görülen duruşmada İnce 21 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme verilen cezayı ertelemezken indirime de yer olmadığına karar verdi. İnce, Twitter’dan “21 ay hapis! Biz yine çıkacağız, güleceğiz, konuşacağız. Ama ileride çocuklarımız onların isimlerini hep hırsız olarak, faşist olarak bilecek” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası karara tepki gösterdi. TUNCA’YA 49 YIL Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP/L) üyesi olduğu ve Taksim Gezi Parkı eylemlerine Mücadele Birliği pankartı altında katıldığı gerekçesiyle 54 yıldan 185 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan 27 yaşındaki Mücadele Birliği Dergisi Yazıişleri Müdürü Sami Tunca, 49 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kaçma şüphesi nedeniyle tutuklanan Tunca’ya yöneltilen suçlamalar arasında, Gezi Direnişinde kitleleri yönlenSAMİ TUNCA dirmek ile Deniz Gezmiş anmasına katılmak, örgüt üyeliği, izinsiz gösterilere katılmak, molotof atmak, kamu malına zarar vermek ve direnme suçlamaları yer alıyor. Tunca, suçlamalar doğrultusunda 17 Eylül 2013’te tutuklanmış 1 yıl sonraki ilk duruşmada tahliye edilmişti. Tunca başka suçtan hükümlü olduğu için cezaevinden çıkamamıştı. l CANAN COŞKUN Medreselere üniversite denkliği Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Bakanlar Kurulu’na medreselere yasal statü verilmesini önerdi SİNAN TARTANOĞLU Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, son Bakanlar Kurulu toplantısında, medreselere yasallık kazandırılması önerisi getirdiğini açıkladı. Çankaya Köşkü’ndeki son Bakanlar GÖRMEZ Kurulu toplantısına katılan Görmez, gazetecilerin sorularına yanıt verdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki medreseleri, denetimlerinin yapılabildiği bir yasal statüye kavuşturmak istediklerini dile getiren Görmez, “Aksi takdirde bu yapıların da terör örgütü marifetince istismar edilmeye başlandığını, buradan mezun olan yahut burada birkaç şey öğrenen insanların bazılarının belediyelerce görevlendirile rek, din istismarı malzemesi olarak kullanılmalarına şahit oluyoruz” dedi. Görmez, yasal statünün örgün eğitime alternatif yeni bir kurumun önünü açmak anlamına gelmediğini iddia etti. Davutoğlu’na rapor Medrese Âlimleri Vakfı’nın Görmez’in dile getirdiği proje üzerinde çalıştığı, bölgede seminerler ve konferanslar düzenlediği, bölge ziyaretlerin den birinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bir rapor sundukları öğrenildi. Projenin ayrıntıları raporlara şöyle yansıdı: İmam hatipler yetmedi: Medreselerin kapatılması “İslam âlimi” yetiştirmek açısından boşluk oluşturdu. Din ve dünya ilimlerini birbirinden koparan laik eğitim anlayışı içinde imam hatip okulları, İslam enstitüleri ve ilahiyat fakülteleri bu boşluğu kapatamadı. Dini mesuliyet: Yeniden değerlendirmek, inşa ve ihya etmek dini bir mesuliyet ve vefakârlık gereğidir. Medreselerin hiçbir hukuki statüye sahip olmaması en büyük sorun. İlahiyat entegrasyonu: Medreselerin ilahiyat fakülteleri ile entegrasyonu sağlanmalı. Başarılı genç müderrisler, belli sürelerde El Ezher gibi köklü ilim tecrübesi olan merkezlere gönderilebilir. l ANKARA Haksız Bölüşüme Küresel İtiraz Almanya’da siyaset çevrelerinin, okuryazar takımının, entelektüellerin okumadan haftaya başlamadığı Der Spiegel’in son sayısının kapağı ilginçti. AB ülkelerini kuşkusuz başta Almanya olmak üzere sembolize eden kent görüntülerinin çevresi kalın surlarla çevrilmişti. Kapakta “Wir schaffen das ...offene Europa ab und riskieren unsere Zukunft”, serbest bir çeviriyle şöyle söylemek mümkün; “Avrupa’nın kapılarını kapatmayı ve geleceğimizi tehlikeye atmayı... başaracağız” yazıyordu. HHH İroni derin. Aslında surlar ne kadar kalın olursa olsun göçmen akışını önleyemeyeceklerini biliyorlar. Amaç, duvarları Türkiye sınırında inşa edebilmektir. Milyonlarca Suriyeli mülteciye başka heveslerle kapıları açmış olan AKP ise hem artık yük olan mültecileri ve masrafları AB ile paylaşmak, hem de bu fırsattan yararlanarak, örneğin AB ülkelerine gidecek Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlamak gibi kazanımlar elde etmek istiyor. Göçmen nüfusu artırmak istemeyen AB açısından mantıklı bir istek değildir; çok şartlı, çok sınırlandırılmış bir vize kolaylığıdır gündeme gelecek olan. HHH Başbakan Davutoğlu’nun yapılmasını bile başarı saydığı “pazarlık zirvesi” bir anlaşma olmadan haftaya ertelendi. Tarafların ileri sürülen şartları hazmetmesi, kendi ülkelerinde propaganda gücüyle kabul ettirmesi, kimi kabul edilmesi mümkün olmayan koşulları yumuşatması gerekecek. Bu arada AB üyeliği konusunun gündeme bile gelmediği, pek kullanışlı Kıbrıs kozuyla yeni fasılların zamana yayılmasının her iki tarafça da tercih edildiği açık. HHH İşin gerçeğine bakalım. Avrupa göçmen akımını önleyemez. Bu, milyonlarca insanın dünya çapındaki haksız bölüşüme köklü itirazıdır. Surlar, duvarlar bu akışı durduramaz. Ege’deki NATO gemileri ölümü göze alarak denize açılan uyduruk botları yenemez. AB Türkiye ile istediği kadar zirve toplayabilir, Yunanistan’da kamplar kurabilir, yığınlarla gelen kitleyi Ortadoğu’da, Afrika’da durdurmayı düşünebilir. Ama bu kavgayı kaybedecek. Asıl tehlike ise, küresel kapitalizmin bunun için savaşı bile göze alma olasılığıdır. HHH Peki, AB ülkeleri Türkiye’de olup bitenler, özellikle basın özgürlüğü konusunda kimi şartlar ileri sürdüler mi? Bunun da pazarlığın bir koşulu, Türk yetkilileri sıkıştırmaya yarayan bir koz olarak ileri sürüldüğü, özellikle İtalya eliyle masaya getirildiği anlaşılıyor. İtalyan Başbakan Renzi’nin “koşullar arasına yazılacak” diye dayattığını Brüksel’de zirveyi izleyen arkadaşımız Duygu Güvenç yazdı. Öyle olduğundan emin olabiliriz. Peki, işe yarar mı? AB ülkeleri bir tarafa Türkiye’de basın özgürlüğü meselesini, diğer tarafa mülteci meselesini mi koyacaklar? HHH Hayal görmek istiyorsanız, uygun malzemedir, buyrun tepe tepe kullanın. Federal Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’in, “Biz, insan hakları konusunun hakemi değiliz” dediğini de unutmayın. Doğru söyledi de Maiziere; hakem orada değil burada. Onlara soracağız. Sokaktakilere, evlerde kaygıyla oturanlara, hapse girmek üzere olanlara, gençlere, kadınlara, “eyvah ben ne yaptım, elim kırılaydı da oy vermeseydim” diyenlere... Gençliğimde hep yazmak, yazıp dağıtmak istediğim o bildirinin üstündeki çağrıda olduğu gibi: Herkese, herkese, herkese... GENEL SEKRETER STOLTENBERG: Temel değerler NATO için önemli NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, mülteci krizinin masaya yatırıldığı Türkiye AB zirvesi sırasında CNN Internataional kanalında Christian Amanpour’un sorularını yanıtladı. Türkiye’de basına yönelik Stoltenberg baskıları gündeme getiren Amanpour, Stoltenberg’e “Bir NATO ülkesinde demokratik prensiplere yönelik bu baskılara karşı tepkiniz nedir” sorusunu yöneltti. Stoltenberg ise “NATO temel değerler üzerine kurulmuş bir organizasyondur. Demokrasi, kişisel özgürlükler ve hukukun üstündüğü çok önemli değerlerdir. Bütün üyelerimizin bu değerlere uymasını beklerim” yanıtını verdi. Stoltenberg, “Türkiye’nin yaptığını kınayacak mısınız? Hayal kırıklığına uğradınız mı” sorusunu ise “Demokrasi, kişisel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü hem üyelerimiz hem de benim için çok önemlidir” diye yanıtladı. Bunun üzerine Amanpour da “Umarım Türkiye’deki yetkililer bu sözlerinizi televizyondan izliyordur” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle