19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 17 Mart 2016 EDİTÖR: ELİF TOKBAY Atyuaktrauıdnkelcamenzimsayeaesvnıinlöeınnriüannrdeıntdaşaınnıdyeorrsler Metris’te demokrasi nöbeti Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, tutuklanan hocaları Esra Mungan için ders saatinde sınıftaydı İlk ders YARIN Akademisyenlerin tutuklanmasının ardından Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Ağı, yarın akademisyenlerin tutulduğu Metris Cezaevi önünde dayanışma için saat 14.00’da ders yapacak. BARIŞ bilançosu Bildirinin yayımlan masının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef göstermesiyle YÖK düğmeye basmış ve akademisyenler hakkında ardı ardına idari soruşturmalar başlatılmıştı. 11 Ocak’tan itibaren kamu üniversitelerinde en az 9 işten çıkarma, 5 istifa, 464 soruşturma, 27 uzaklaştırma, 153 ceza soruşturması ve 33 gözaltı işlemi yaşandı. Vakıf üniversitelelerinde ise en az 21 işten çıkarma, 1 zorla emeklilik ve 43 idari soruşturma başlatıldı. Hukuk BİTTİ EğitimSen İstanbul Üniversiteler Şubesi dün “Hukukun bittiği yer” başlıklı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Erdoğan’ın hedef göstermesiyle savcıların menziline giren barış isteyen akademisyenlerden üçünün Saray tarafından verilen bir emirle tutuklandığına dikkat çekildi. 733 kişiye SORUŞTURMA İstanbul’da Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun yürüttüğü soruşturmada, bildiriye imza atan ve İstanbul’da ikamet eden 733 akademisyenin ifadelerinin alınmasına başlandı. Akademisyenlere “PKK’nin terör örgütü olup olmadığı, bildirinin içeriğini anlayıp anlamadıkları ve pişman olup olmadıkları” gibi 14 soru soruldu. İmzasını çeken 3 akademisyenle tutuklanan 3 akademisyene sorulan sorular büyük benzerlik taşıdı. Emniyette “Bese Hozat’ın ‘Kürtlere özyönetim ilanlarına sahip çıkma’ çağrısından haberdar mısınız? Bildiriyi imzalamanızda bu çağrının bir etkisi var mıdır” sorusu yöneltilirken, hakimliğin tutuklama kararında da aynı unsur yer aldı. Güneydoğu’daki çatışmalı sürecin durdurulması talebiyle “Bu suça ortak olmayacağız” isimli bildiriye imza attıkları için “terör örgütü propagan dası” iddiasıyla tutuklanan 3 akademisyen derslerine gire medi. Öğrenciler akademis yenlere cezaevi önünde ya pacakları ders le sahip çıkma ya hazırlanır ken, tutuklanan Doç. Dr. Kıvanç Ersoy’un “Yarın dersim var. Öğ CANAN COŞKUN rencilerime karşı sorumluluk larım var” sa vunması hâkimlik sorgusuna damgasını vurdu. Ersoy “Mi mar Sinan Üniversitesi’nde çalışıyorum. Yarın da der sim vardır. Her zaman ifade verebilirim. Aynı zamanda bir baba olarak da 5 yaşında bir çocuğum var. Tutuklan mam onun hayatını zorlaştı racaktır. Öğrencilerime kar şı sorumluluklarım var. Bu dönem tamamlamam gere ken dersleri, tez öğrencileri min eğitim hakkını engelle yecektir” dedi. İfadeler alınıyor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Başsavcı Vekili İrfan Fidan’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında bildiriye imza atan akademisyenlerin ifadesinin alınmasına başlandı. 10 Mart tarihli basın açıklamasıyla çatışmalı bölgelerde akademik nöbet tutacağını açıklayan Yard. Doç. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yard. Doç. Dr. Muzaffer Kaya terör örgütü propagandası yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. Hakimlik tutuklamaya gerekçe olarak “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin yayımlanmasının ardından akademisyenlerin basın açıklaması düzenleyerek aynı metni tekrar okudukları ve metinde geçen hususları tekrar ettiklerini anımsattı. Avrupa’yı bahane etti Hâkimlik, Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen terör eylemlerine karşı gerçekleştirilen operasyonları tutuklamaya dayanak yaparak, “Bu devletlerin huzur ve güvenliği sağlamak, eylemleri gerçekleştiren teröristlere karşı ve hatta teröristlerle çok hafif bir şekilde de olsa bağlantıları tespit edilen şahıslara karşı her türlü tedbirin alınarak gerektiğinde güvenlik güçlerinin silahlı bütün tedbirleri aldığını, teröristleri ve bağlantılı şahısları etkisiz hale getirdiklerinin bilindiğini” ifade etti. Öte yandan hakkında gözaltı kararı verilen ancak yurtdışında olan Doç. Dr. Meral Camcı da Türkiye’ye girdiğinde gözaltına alınarak emniyete götürülecek. Mungan’dan mesaj Esra Mungan tutuklanmasının ardından öğretim üyesi olduğu Boğaziçi Üniversitesi’ne bir mesaj yolladı. Mesajda, şu ifadelere yer verildi: “Tüm yıldırmalara ve baskılara rağmen barış arzulayan bizler sözümüzün arkasında durmaya devam ediyoruz. Bizler ve barış etrafında kenetlenmiş herkes ve hepimiz insan haklarına saygılı, kendi hukukuna ve uymakla yükümlü olduğu evrensel hukuk ilkelerine bağlı, tam demokratik, bağımsız ve özgürlükten yana, kimsenin kimseyi ezmediği, çeşitlilik içinde birlikte bir yaşamın olduğu bir Türkiye için mücadelemiz yılmadan devam edecektir.” Hocama dokunma “Bu suça ortak olma yacağız” bildirisi ne imza attığı için tutuklanan üç aka SİBEL BAHÇETEPE demisyenden biri olan Boğaziçi Üni versitesi Psikolo ji Bölümü Öğre tim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan’ın dün fakültede dersi vardı. Öğrencileri ve meslek taşları, ders saatinde topluca sınıfa girerek, “Hocamızı yalnız bırakmıyoruz” mesajı verdiler. Sınıfta yaklaşık 500 kişi, tutuklama kararına tepki gösterdi. Öğrenciler, “Dersimizi yapmak istiyoruz. Hocamızı istiyoruz” dediler. Mungan’ın ders verdiği kürsü, öğrenciler tarafından işgal edilerek, kürsüye “Barış Kürsüsü” adı verildi, öğrenciler derslere girmedi. Birçok akademisyen de dersleri boykot etti. Rektörden destek Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Esra Mungan’ın tutuksuz yargılanması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Barbarasoğlu’nun, konuyla ilgili başka makamlardan da randevu istediği öğrenildi. Üniversitenin senatosu da toplanarak konuyu da değerlendirdi. Bugün açıklama yapılması bekleniyor. DERSLERİ BOYKOT ETTİLER Tutuklanan üç akademisyenden Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya bir süre önce işten çıkarılmıştı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ile Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan aktif olarak üniversitede derslerine devam ediyordu. Tutukluluğun ardından dün ilk olarak Fındıklı’daki Mimar Sinan Üniversitesi’ne gittik. Ancak kapıdaki özel güvenlik sayısının artırıldığı, olağanüstü güvenlik önlemlerinin alınması dikkat çekti. Üniversitelerin giriş kapılarında üç dört özel güvenlik görevlisi beklerken; üniversitenin kendi öğrencileri dışında diğer üniversitelerden bile öğrenci içeri alınmadı. Forum düzenlendi Ardından Hisarüstü’ndeki Boğaziçi Üniversitesi’ne gidiyoruz. Orada da üniversiteye girişimiz mümkün olmadı. Boğaziçi Üniversitesi’nden bazı öğrenciler, tutuklamalar sonrası derslere ilginin azaldığını, okulda adeta bir “hayalet üniversite” havasının estiğini ve dersleri boykot ettiklerini, girmediklerini söylediler. Sabah hocaları Esra Mungan için üniversite içinde yürüyüş yapmak istediklerini anlatan öğrenciler, polis engeli ile karşılaştıklarını, üniversitenin çıkışında TOMA’ların bekletildiğini ifade etti. Öğrenciler, yürüyüşün ardından Mungan ve tutuklanan diğer akademisyenler için forum düzenledi. Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Bölümü 1. sınıf öğrencisi Derya Barış, akademisyenlerin tutuklanmasını “siyasi bir tutuklama” olarak değerlendirdi. Barış “Bu baskı Behice Boran’lardan bu yana gelen bir süreç. Şaşırtıcı değil” dedi. Esra Mungan’dan ders alan Barış, hocasını şöyle anlattı: “Esra hoca, siyasi kişiliğinden ziyade bir bilim insanıdır. Bugün burada düzenlenen foruma, apolitik arkadaşlarımız da katıldı. Çünkü herkes Esra hocanın bir bilim insanı olduğunun farkında.” HDP: Toplumu yıldırmak istiyorlar HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun, yaptığı açıklamada tutuklanan 3 akademisyenin yanlarında olunduğu vurgulanarak, “Üç kişinin şahsında tüm toplum korkutulmak, sindirilmek istenmektedir. SarayAKP iktidarı yaşanan ölümleri durdurmak yerine barış isteyenleri yıldırmak istemektedir” ifadelerine verildi. “Saray’ın ‘Ya benim yanımdasın ya da teröristlerin’ anlayışına karşı bizler haktan, adaletten, demokrasiden, insan haklarından ve barıştan yanayız” denilen açıklamada, “Bugün AKPSaray despotluğuna karşı barış için sesini yükseltmeyenler, yarın ne yazık ki konuşacak bir ortam bulamayabilirler” ifadesi kullanıldı. Baydemir: Barışa bedel ödetiliyor HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, akademisyenlerin tutuklanmasına tep ki göstererek “Barışı istemenin be deli ya ölümdür, ya da tutuklamadır” dedi. Halapçe katliamının yıldönümü nedeniyle Şanlıurfa’da düzenlenen basın açıklamasında konuşan Bay demir, “Fikirlerini ifade ettikleri için Baydemir çatışma çözüm değildir, savaş çözüm değildir, katliam çözüm değildir, dedikleri için, bin 200’ü aşkın akademisyen ön ce siyasi lince maruz bırakıldı. Cumhurbaşkanı nın talimatıyla haklarında dava ve soruşturma lar açıldı. 3 akademisyen tutuklandı” dedi. haber 7 AKP Başarsa da PKK Başaramayacak... İktidarı için sıkıntılı günlere girildiğinde Demokrat Parti’nin başlattığı “Vatan Cephesi” uygulamasını, Adalet ve Kalkınma Partisi de hızlı biçimde uygulamaya sokmuş durumda. Yaşları yetenler ya da yakın tarihe ilgi duyarak kitap okuyanlar anımsayacaktır. Demokrat Parti (DP) lideri Adnan Menderes, “Bir düşman topluluğu ve ehlisalip camiası (haçlılar topluluğu) olarak ilan ettiği muhalefeti yok etmek ve tarafsız kitleyi ortadan kaldırmak” amacıyla ilk kez 12 Eylül 1958’de Manisa’da Vatan Cephesi’ni dile getirmişti. Kendi belirlediği yüksek kamu görevlileri ve yandaşlarının çabasıyla bir propaganda furyası başlatılmış, kötülük cephesine karşı oldukları için Vatan Cephesi’ne katılanların adları da Ankara Radyosu’nda okunmaya başlanmıştı. Sayıyı artırmak için ölülerin hatta ev kedilerinin adları bile okunur olmuştu. Anadolu Ajansı’nın mumlu kâğıtla çoğaltılarak gazetelere dağıtılan bültenleri bazı günler onlarca sayfasını Vatan Cephesi’ne katılanlara ayırıyordu. Yaratılmak istenilen yapay bölünme ve yurttaşı yurttaşa düşman etme girişimi sonunda fos çıktı. HHH Ama Adalet ve Kalkınma Partisi, ayrımcılığı yaygınlaştırma konusunda daha profesyonelce çalışıyor. İktidarını sürdürebilmek için hayali de olsa düşman yaratma konusunda elinden geleni ardına koymuyor. Demokrat Parti’nin elinde Devlet Radyosu, Anadolu Ajansı ve yayın organı Zafer Gazetesi varken, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin elinde propaganda aracı olarak kullanabildiği yereller ve kamu da dahil yüzlerce gazete, radyo, televizyon var. Ama yapılanları açıktan savunamadıkları için mantıkla çelişen haberler yapma, kızdıklarını hedef gösterme, tehdit etme gibi yasadışı yollara sapmak zorunda kalıyorlar. HHH Türkiye’nin bölünmesinden yarar uman, biri yasal öteki yasadışı ve terörü kullanan iki örgüt var. Adalet ve Kalkınma Partisi ile PKK. Sonuçta ikisi de birbirinden yararlanıyor. AKP, terör örgütünün bombalı saldırısını kendisine yeni yandaşlar kazanmak için başarılı bir biçimde kullanıyor. Bugünlere, AKP yönetiminin dolaylı hoşgörüsüyle gelindiğini akıllarına getirmeyenler de olanları seyrediyor, hatta arka çıkıyor. Buna karşılık, terör örgütü PKK her bombalı eylemde halktan biraz daha uzaklaşıyor. Sadece kendi uzaklaşmıyor, Halkların Demokratik Partisi’ni de birlikte sürüklüyor. Ankara’da, terör örgütünün alçakça saldırısında 35 masum insan canını yitirmiş, ülke yas içinde. Daha cenazeler bile toprağa verilmemişken HDP, Nevruz kutlaması açıklaması yapıyor. Gerisini, siz düşünün. HHH Son noktayı Cumhurbaşkanı Erdoğan koydu. “Ya bizdensiniz ya da terör örgütündensiniz.” Sizden olmadığım için neden terörist olduğumu doğrusu anlayamadım. Sanırım benim gibi milyonlarca yurttaş var. İnsanları ikiye ayırarak ve terörist sayısını her gün biraz daha artırarak terörle nasıl mücadele edeceğinizi de merak ediyorum. AKP geçici olarak insanları bölmeyi başarsa da PKK’nin başaramayacağına içtenlikle inanıyorum. Alışmaya ise hiç niyetim yok! Zorunlu din dersine iptal Antalya’da ateist aile hukuk mücadelesini kazandı Antalya’da bir aile, ateist oldukları gerekçesiyle çocuğunun zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması için açtığı davayı kazandı. Kumluca Mimar Sinan İlkokulu 4. sınıf öğrencisi E.Z.S.’nin annesi Aliye Uğur S. ve babası Tongut Sonay S., ateist olduklarını belirterek çocuklarının din dersinden muaf tutulması istemiyle Kaymakamlığa başvurdu. Kaymakamlık, 6 Aralık 2014’de, bu talebini reddetti. Aile, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kaymakamlık aleyhine Antalya 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Zorunlu din dersinin verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu, 4. sınıf öğrencisi çocuklarının din dersini alırken psikolojik travma yaşadığı, içsel çatışmalar nedeniyle dersi algılamakta zorlandığı belirtilerek kaymakamlık işleminin iptali istendi. Mahkeme, aileyi haklı bularak E.Z.S’nin dersten muaf tutulmasına karar verdi. Mahkeme kararında devletin, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi, ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerektiği belirtildi. Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, kararın 30 Aralık 2015’te verdiğini, ancak geçen pazartesi taraflara tebliğ edildiğini belirterek, bakanlığın 30 gün içerisinde karara itiraz hakkı olduğunu söyledi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle