28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Zırhlı aracı cebinden ödüyor İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun maaşının dörtte birini zırhlı aracına harcadığı ortaya çıktı. Netanyahu’nun 48 bin 815 şekel olan maaşının 12 bin 440 şekelini zırhlı aracı için harcadığı belirtildi. Tabela çalmanın cezası 15 yıl Kuzey Kore ABD’li öğrenci Otto Warmbier’i devlete karşı suç işlediği gerekçesiyle 15 yıl ağır iş cezasına çarptırdı. Warmbier ocak ayındaki ziyaretinde bir otelden propaganda tabela sı çalarken yakalanmıştı. Perşembe 17 Mart 2016 [email protected] TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN VE MERKEL UYANDI [email protected] 13 Avrupa’dan yükselen tepki dalgası karşısında dümen kıran Almanya lideri Merkel Türkiye’nin basın özgürlüğü sorunlarını ve Kürtlere karşı muamelesini eleştirdi Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile yürüttüğü sığınmacı pazarlıklarının ‘başmüzakerecisi’ Almanya Başbakanı Angela Merkel, eleştirilere daha fazla kayıtsız kalamadı. Brüksel’deki zirve arifesinde Alman parlamentosuna hitap eden Merkel, mülteci krizine kalıcı çözüm getirilmesinin önemine işaret etse de Türkiye’ye açık çek vermeyeceklerini ifade etti. Türkiye’nin AB üyelik sürecinin hızlandırılması ve vatandaşlarına vizesiz seyahat taleplerine değinen Merkel, üyelik koşullarının “değişmediğini ve değişmeyeceğini” vurguladı. “Türkiye ve AB arasındaki müzakereler açık uçlu ve şu anda gündemde de değil” diyen Alman lider, vize serbestisi için de kuralların değişmeyeceğini belirtti. Basın ve Kürt vurgusu Ankara’nın insan hakları ihlallerini görmezden geldiği için kendi partisinin dahi tepkisini çeken Merkel, bu konuda da dile geldi. “Gayet açık ki Türkiye’ye basın özgürlüğünün korunması ya da Kürtlere yönelik muamele konusundaki kanaatlerimizi iletiyoruz” diyen Merkel, Avrupalı liderleri bu yöndeki taleplerinde ısrarcı olmaya çağırdı. Merkel’in “Mülteci krizi karşısında tüm Avrupa’yı kapsayacak bir anlaşmaya varıp varamayacağımı gösterecek” dediği zirvenin arifesinde, Birleşmiş Milletler’in (BM) anlaşmaya itirazları da sürüyor. Türkiye korur mu? BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad Hüseyin, Türkiye’nin tüm mültecileri himaye etmesini sağlayamazsa AB’nin insan hakları değerlerinden ödün vermiş olacağını söyledi. Ankara’nın Cenevre Sözleşmesi’ni sınırlı uyguladığını hatırlatan Zeyd, Türkiye’ye iade edilecek göçmenler arasında, mülteci tanımına uymasalar da korunmaya muhtaç çocuklar, engelliler, insan kaçakçılığı ve cinsel istismar mağdurları olacağını belirtti. Almanya Başbakanı Merkel, bugüne kadar Türkiye’deki insan hakları sorunlarını görmezden gelmekle eleştiriliyordu. ‘Anlaşma tehlikeye girdi’ Britanya merkezli Daily Telegraph gazetesi , sığınmacı krizinin çözümü amacıyla Avrupa Birliği ile Türkiye arasında varılan anlaşmanın tehlikede olduğunu yazdı. Gerekçe olarak Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis’in veto tehdidi, Türkiye’nin “şantajla” suçlanması ve bazı Avrupalı yetkililerin anlaşmanın yasal olmadığı yönündeki ifadeleri gösterildi. Financial Times gazetesi ise Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın hem yasal sorunları hem de Kıbrıs Rum kesiminin öfkesini aşmaya çalıştığı belirtildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Tusk’ın arasının Merkel’in göç politikasıyla açıldığını yazan gazete, Tusk’un “anlaşmanın yeniden dengelenmesi gerektiği” sözlerine dikkat çekti. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ise nihai anlaşmanın uluslararası hukuku ihlal edeceği endişelerini gidermeye çalıştı. ‘Vetoya karışamayız’ “Toplu sınırdışı olmayacak” diyen Timmermans, her mültecinin durumunun bireysel olarak değerlendirileceğini belirtti. “Sığınmacılara sırtımızı dönmüyoruz, ister AB’de olsun ister Türkiye’de, gereken uluslararası korumayı alacaklar” diye konuştu. Türkiye vatandaşlarına vizesiz seyahat için “Bu süreci hızlandırmanın tek yolu, şartları daha hızlı yerine getirmektir. Haziranda vizelerin kalkması için, Türkiye’nin kalan tüm şartları nisanda yerine getirmesi gerekir” dedi. Türkiye ile müzakerelerde 5 başlığın açılmasına karşı üye ülkelerin veto girişimlerine Komisyon’un karışamayacaını belirtti. Kirli pazarlıkta kartlar açılıyor DUYGU GÜVENÇ Türkiye ile AB arasında mülteci ve paraya karşılık, vize serbestisi ve müzakerelerin ilerlemesi pazarlığında ikinci perde bugün Brüksel’de açılıyor. AB’nin 28 üyesi Türkiye’ye sunulacak teklifi görüşmek üzere buluşuyor. Yarın ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla 7 Mart’ta tamamlanamayan TürkiyeAB Zirvesi yapılacak. Vizede nisan mühleti AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, başkentleri ziyaretinin ardından, Almanya ile Türkiye’nin sunduğu teklif için “Yeniden dengelenmeli” dedi. Tusk AB liderlerine olası anlaşmanın “geçici ve sıradışı” bir önlem olduğunu ifade etti. Güney Kıbrıs da önceki gün Tusk’ı ağırlarken, Türkiye’ye “veto” kartını açtı. Rum Yönetimi, hem vize serbestisini onaylamak hem de üyelik müzakerelerinde 5 fasıla koyduğu blokajı kaldırmak için Türkiye tarafından tanınma, limanlarına Türkiye’nin blokajının kalkmasını istiyor. Bu talepler, aynı zamanda vize serbestisinin 72 kriteri arasında. Dün Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı raporun kritik yönleri şöyle: 1 Vize serbestisi için 72 kriterden 35’i yerine getirildi. Haziranda vizenin kalkması için Türkiye’nin yükümlülüklerini zamanında yerine getirip getirmediğine dair nisanda tavsiyede bulunulacak. 2 Türkiye’ye verilecek para konusunda Türk yetkililer ihtiyaç tespitini nisan ortasına dek bitirmeli. 3 Komisyon müzakerelerde 5 faslın açılmasını baharda önerecek. Ama üye ülkelerin kararlarına karışamaz. 4 Davutoğlu’nun Suriye’de “güvenli bölge” talebi ‘Suriye’deki koşulların iyileştirilmesi’ olarak yer aldı. l Brüksel ABD Yüksek Mahkeme’ye Garland önerildi ABD Başkanı Barack Obama, Federal Yüksek Mahkeme’nin ölümle boşalan üyeliğine 63 yaşındaki Merrick B. Garland’ı aday gösterdi. ABD’nin gidişatına yön veren kararlar alan Yüksek Mahkeme’nin ömür boyu süren üyeliği en önemli görevlerden biri. Obama on yıllardır iki ana partinin desteğini kazanmış Garland’la Senato‘da veto girişimini önlemeye çalıştı. Cumhuriyetçiler ise şubatta ölen muhafazakâr yargıç Antonin Scalia’nın yerine Obama’nın her adayını engellemekte kararlı. BM Ban’dan Türkiye’ye Suriye eleştirisi BM Genel Sekreteri Ban KiMun Suriye savaşının 6. yılına girmesi vesilesiyle yaptığı açıklamada vekâlet savaşını eleştirdi. “Bölgesel ve uluslararası aktörler birleşerek Suriye’ye istikrar getirebilirdi, onun yerine Suriye’yi bölgesel husumet ve jeopolitik rekabet için savaş alanı olarak kullandılar” diyen Ban, “Suriye’yi çökertmekte olan yıkım kaçınılmaz değildi. Suriye hükümeti değişim çağrrılarına barışçı yanıt verebilirdi. Ama savaşın körüklenmesinde bölge ülkelerinin de suçu var” yorumu yaptı. Rubio Trump ve Cruz kaldı Marco Rubio’nun yarıştan çekilmesinin ardından Cumhuriyetçi Parti’de başkan adaylığı için Donald Trump ve Ted Cruz yarışıyor. Ancak ikisinin de radikal görüşleriyle tanınması partide endişe yaratıyor. Trump Cruz da pes etti HONDURAS Yolsuzluğu duyuran gazeteciye hapis Honduras’ta hükümet yolsuzluğunu ortaya çıkaran gazeteci David Romero Ellner, başsavcının eşi Sonia Inez Galvez Ferrari’ye iftiradan 10 yıl hapse çarptırıldı. Geçen yıl sosyal güvenlik fonundan paraların devlet başkanı Juan Orlando Hernandez’in seçim kampanyası için kullanıldığını ortaya çıkaran Romero başsavcıyı 250 bin dolar karşılığında sessiz kalmak, eşi Sonia’yı da avukatlık firması aracılığıyla yolsuzluktan pay almakla suçlamıştı. TV sunucusu ve eski vekil Romero, yolsuzluğu ortaya çıkardığı için hedef alındığını söyledi. ABD’de başkanlık yarışında Demokrat Parti’den Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Parti’den Donald Trump, Beyaz Saray’a bir adım daha yaklaştı. Florida, Ohio, Kuzey Carolina, Illionis ve Missouri eyaletlerinde düzenlenen ön seçim sürecinin ikinci “Süper Salı”sında Clinton ve Trump zaferlerini ilan etti. Florida senatörü Marco Rubio, memleketi Florida’daki ön seçimi Trump’ın kazanmasının ardından seçim kampanyasını sonlandırdığını açıkladı. Rubio’nun yarıştan ayrılmasıyla Trump’un nefret söylemlerinden endişe duyan Cumhuriyetçilerin umutları sekteye uğradı. Clinton, rakibi Bernie Sanders karşısında dört eyalette ipi göğüsledi. Henüz resmi sonuçların açıklanmadığı Missouri’de ise Clinton önde gidiyor. Clinton böylelikle kazandığı delege sa yısını 1094’e yükseltirken hâlâ umut lu olan Sanders ise son yenilgile rine karşın mücadeleyi bırak mayacağını vurguladı. Clinton zafer konuşmasında Trump’a yüklenerek “Yeni başkomuta nımızın yap ması ge reken ülke yi savun mak, küçük dü şürmek değil” de di. Trump’ın Müslümanlara ve göçmenlere yönelik sözle rine atıfta bulu nan Clinton, “Bir başkan adayı 12 milyon göçmeni sınırdışı et mekten, Müslümanların ABD’ye girişini yasaklamaktan, işkenceyi sahiplenmekten bahsediyorsa bu onu güçlü yapmaz, haksız yapar” diye konuştu. Cumhuriyetçiler cephesinde ise Trump, Florida, Kuzey Carolina ve Illinois’te kazandı, Missouri’de ise yarışı önde götürüyor. Son kazanımlarla Trump’un delege sayısı 621 oldu. An cak Ohio Valisi John Kasich’in ilk kez galip gelerek memleketinde ipi göğüslemesi Trump’un başkanlık adaylığı için gerek li olan 1237 delegeye ulaşma yolunda işini zorlaştırdı. Zira “kazanan hepsini alır” sistemine göre Florida ve Ohio, Cumhuriyetçi adaylar için büyük önem taşıyordu. Korkuya teslim olmak Yurtdışında “Türkiye’ye gidiyorum!” dediğinizde, insanlara şöyle bir kal geliyor. Önce bir an işittiklerini doğru duyup duymadıklarını teyit etmek istercesine boş boş bakıyorlar. Sonra endişeyle; “Ciddi misin?”, “Sahi mi?”, “Gidecek zamanı mı buldun?”, “Niye?”, “Şart mı?”,“Erteleyemez misin?” gibi diziyle soru sıralıyorlar. Bazıları lafı uzatmadan, “Korkmuyor musun?” diye soruyor. Türkiye denince insanların aklına çünkü artık yalnız “terör” ve “ağır baskı” geliyor. 30 küsur yıllık gazeteciliğimde Türkiye’nin adının bunca yoğun korkuyla özdeşleştirildiği ve anıldığı başka dönem yaşamadım. Roma’dan uçağıma önceki gün bu düşüncelerle bindim. Uçakta Türkiye yolcusu yabancı yok gibiydi. Yeşilköy’de pasaport polisinin önü hiç görmediğim denli boştu. İlk defa Atatürk Havaalanı’ndan bu kadar hızlı çıktım. İş çıkış saati olmasına rağmen, jet hızıyla eve ulaştım. Yollar boştu. Trafiğe hiç takılmadım. Mücadele ‘dua’ya kaldı Uçağa binerken edindiğim ve giderek incelen “gazete destesinde”, Fenerbahçe Teknik Direktörü Vitor Pereira’nın bile Türkiye’den “güvenlik endişesiyle” artık ayrılmayı düşündüğünü okudum. Tıpkı GS’de oynayan Lukas Podolski gibi... Edirne’den şilteyi öte yana fırlatabilen herkesin ilk fırsatta gitmek istediği bir ülkeden tası tarağı toplayan elin futbolcusuna kim kızabilir ki? Televizyona bakın. Az önce bir Kızılay röportajı izledim. “Umudum hiç yok” diyordu orta yaşlı bir kadın; “Çünkü gene olabileceğini düşünüyorum. Birileri terörle bir şeyleri dizayn etmeye çalışıyor. Kendimi güvende hissetmiyorum.” Posta kutuma gelen notlara bakıyorum. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’den bir “dua çağrısı”: “Vatandaşlara birlik, beraberlik, dayanışma” çağrısında bulunan Görmez “bu cuma sabahı milletimizin bütün fertlerini camilerimizde dualarımızı birleştirmeye” davet ediyor! Cumhuriyetin tutkalı nerede? Paris’te terör saldırılarının ardından Fransızların verdiği tepki ile bizdeki bu tepkilerin ne kadar farklı olduğunu düşünüyorum. Hani, “Orada biri ölünce dünya ayağa kalkıyor, biz ölünce kimse aldırmıyor” deniyor ya... Bu felaketlerde onlar ne yapıyor... Biz ne yapıyoruz, bir de ona bakalım... Kilisede cenazeler dışında, “vatandaşlara” böyle dini kurumlar üzerinden bir “milli birlik, beraberlik dua çağrısı” yapıldığını hiç hatırlamıyorum. Ankara gibi bir yıl içinde birden fazla terör darbesi alan başkent Paris’te; Fransızlar, “milli birlik, beraberlik, dayanışma” duygularını pekiştirmek için hemen başkentin “cumhuriyet” simgesi “Republique” Meydanı’na koşmuşlardı. “Charlie Hebdo” için burada büyük bir gösteri yapmışlardı. “Bataclan” saldırıları ardından ise “güvenlik gerekçesiyle” gerçi bir resmi yürüyüş yapamadılarsa da, yurttaşlar gene kendi inisiyatifleriyle buraya koştular. “Fransa Cumhuriyeti’ne” olan aidiyet duygularını “Fransız bayrakları” ve ulusal marşları “Marseillaise” üzerinden ifade ettiler. Korkuya meydan okuyarak gitmeye devam ettikleri restoranların, kahvelerin, maçların, konserlerin resimlerini sürekli her yerde yayımladılar. Türkiye, Ankara’daki 3. saldırının ardından korkuya teslim oluyor. Fransa’daki gibi bizde sarılacak güçlü seküler referanslar (artık ne yazık ki!) yok. Ulusal referanslar da zayıflıyor. Geriye kalıyor sade din. Bırakın Cumhuriyet simgelerine tutunmayı, vaktiyle Cumhuriyet mitingleri düzenleyenler bile bugün o mitinglerden utanır, özür diler hale geldiler... İnsanların gözünün kaşının sürekli oynadığı bir yer Türkiye. Güçlü bir rüzgârda her şey başka bir yöne evşiriliyor. Tek tek hayatlarının, olayların ve kurumların bu yüzden bir ağırlığı olamıyor. Kendinizi siz “özgül ağırlığınızla” ciddiye almayınca, başkaları hiç almıyor. Putin’den ‘Suriye gazilerine’ nişan “Suriye’de hedefimize ulaştık” diyerek ordusuna çekilme emri veren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, memlekete dönen askerleri ödüllendirecek. Kremlin’den yapılan açıklamaya göre, bugün düzenlenecek törene kara, hava ve deniz kuvvetlerinden 700’ü aşkın asker ve subay davet edildi. Askerlere devlet nişanlarını Putin takdim edecek. Suriye’den dönen askerler, Rusya’da kahraman gibi karşılanıyor. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle