19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 11 Mart 2016 EDİTÖR: EMİNE ÖZCAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 11 Kanlıca’daki Rıza Sarraf’a ait tarihi yalılara kaçak kat çıkıldığı, ayrıca binaların tünelle birbirine bağlandığı, Sarraf dava açtı diyeRızaSarraf dışarıdan görünen asansör inşa edildiği ve yalılarda imara aykırı yapılaşmaya gidildiği tespit edilmişti. o yalılar yıkılamıyor Kanlıca’da kaçak kat çıkılan yalılar için alınan yıkım kararının Rıza Sarraf’ın açtığı karşı dava yüzünden uygulanmadığı ortaya çıktı Halkbank Zencani’nin ödemesini kabul etmedi İran yolsuzluktan idama mahkum ettiği işadamı Babek Zencani’ye devletten çaldığı paraları geri ödemesi halinde ceza indirimi vaat ederken, geri ödeme için Halkbank’ta hesap açıldığını ama Halkbank’ın para transferi işlemini kabul etmediği ileri sürüldü. Ünlü işadamının avukatları bu durumu “Zencani’yi kasten idama sürükleme” komplosu olarak değerlendirdi. Birinci belgeye göre, işlemi kabul etmeyen Halkbank’ın Dış Operasyonlar Departmanı’ndan Elif Ercan Sözeri, yazı göndererek, transfer için bankanın Avrupa temsilcisi Avusturya’daki Oberbank’a yönlendirmede bulunmuş. ‘İdama sürükleme’ İkinci belgeye göre Malezya’daki First Islamic Investment Bank, yönlendirilen bankayla irtibata geçerek, İran Merkez Bankası’nın Halkbank nezdindeki hesabına 1.967 milyar Avro’yu nasıl aktarabileceğini sormuş. Üçüncü belgeye göre, Oberbank, “Halk Bankası ile ilişkimiz olduğu doğru, ama biz bu hizmetlerimizi sadece kendi müşterilerimiz için veriyoruz” yanıtını göndermiş. Tasnim’e konuşan avukatları, “bazı ellerin bilerek Zencani’yi idama sürüklemek istediğini” iddia etti. Zencani’nin Türkiye’deki ortağı, 1725 Aralık yolsuzluk soruşturulmasına gözaltına alınmış İran köken li işadamı Rıza Sarraf. Halkbank da aynı soruşturmanın odağındaydı. l TAHRAN/ Cumhuriyet 1725 Aralık yolsuzluk devam etmesine bağladı. Sarraf’ın İstanbul Kanlıca’daki tarihi ya mu görevlileriyle ilgili idare nasıl soruşturma izni vermez? Daha da önemlisi idari dosyasının kilit is lılarına kaçak kat çı yargı yeri soruşturma izni mi Rıza Sarraf’ın kıp, imara aykırı yapı taleplerini nasıl reddebilir” Beykoz Kanlıca’daki tarihi yalılar için alınan yıkım kara HAZAL OCAK laşmaya gittiği geçen mayıs ayında ortaya çıkmıştı. Yalıya kaçak sözleriyle değerlendirdi. GÜCÜ YETMİYOR MU?: CHP’li Meclis üyesi Hüse rına karşı dava aç kat çıkan Sarraf, ayrı yin Sağ da “Kadir Topbaş tığı ortaya çıktı. ca binaları tünelle birbirine İstanbul’da birçok yeri sa CHP’li meclis üyeleri bağlayıp dışarıdan görünen bahın 5’inde yıkıyor ancak nin yıkım kararınını yeri asansör inşa etmişti. sıra iki kere aynı suçu işle ne getirmeyen İBB yetkili NASIL REDDEDER?: Mi yen Sarraf ve Gündeş’e ge leri hakkında soruşturma marlar Odası avukatı Can lince aynı hassasiyeti taşı izni verilmemesine itirazı Atalay mahkemenin kararı mıyor. Belki de gücü yetmi nı reddeden İstanbul Böl “Mevcut durumda halen uy yor. Rıza da sen misin bana ge İdare Mahkemesi, yı gulanması gereken bir ku yıkım kararı veren diyerek kımın gerçekleşmemesi rul kararı varken bu kurul dava açıyor” diye konuştu. ni Sarraf’ın açtığı davaların kararını uygulamayan ka l İSTANBUL Mallarını satıyor mu? Finans Gündem isimli ekonomi sitesi İran’ın, devleti dolandırmaktan yargıladığı Babek Zencani’ye idam kararı vermesinin ardından Zencani’nin ortağı olduğu iddia edilen Rıza Sarraf’ın Türkiye’deki tüm mal varlığını satmak istediğini öne sürdü. Haberde, Sarraf’ın önemli bir kısmı gayrimenkul olan varlıklarını tamamen satışa çıkardığı belirtildi. İddialara tepki gösteren Sarraf ise, “Ailem, sahip olduğum varlıklarım ve yatırımlarımla Türkiye’deyim” dedi. Sarraf, Babek Zencani ile ortak olmadığını da iddia etti. Son olarak Fındıklı’da bir binayı 72 milyon dolara satın alan Rıza Sarraf’ın, İstanbul’da 62 dairesi, Boğaz’da bir yalısı, Boğaz manzaralı köşkü, oteli, fabrikası ve çok sayıda ofis katı olduğu biliniyor. Yaklaşık 300 milyonluk gayrimenkule sahip Sarraf’ın 500 milyon liranın üzerinde servete sahip olduğu tahmin ediliyor. Boşanıyorlar Şarkıcı Ebru Gündeş’in 2010’da evlendiği Sarraf ile boşanma kararı aldığı iddia edildi. 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna adı karıştıktan sonra siyasi arenadan çekilmek zorunda kalan eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın ismi de geçen günlerde “ticareti bırakıyor” haberleri ile gündeme gelmişti. Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış ile birlikte ortağı olduğu firmaları devrettiği iddia edilmişti. Açık hesap üzerinden yürütülen işlemlerin Babek bağlantısı üzerinde duruluyor. Dava bugün İBB Meclisi’nin CHP’li meclis üyeleri Dr. Hakkı Sağlam ve Hüseyin Sağ ile Kadıköy Belediyesi tarafından Kanlıca’daki tarihi yalıya kaçak kat çıkmasına ilişkin suç duyurusu üzerine Rıza Sarraf ve Ebru Gündeş hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün Beykoz 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 11.00’de gerçekleşecek. l İSTANBUL/Cumhuriyet Babek Zencani 2 ayda 81 kadın cinayeti Bir iki üçler, yaşasın Türkler! Bu ülkede birkaç nesil çocuk, sokaklarda bağıra çağıra aynı tekerlemeyi söyleyerek büyüdü. Tekerleme, içeriğine bakılırsa muhtemelen İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra uydurulmuştu. Sanki okulöncesi çocuklar için bir sayı saymayı öğrenme temriniydi ama aslen dehşetengiz bir yakın tarih dersiydi. Tekerlemenin ilk cümlesi şöyle başlıyordu: “Bir iki üçler, yaşasın Türkler” Ardından dünya ülkeleri tek tek resmi geçit yapıyordu. “Dört beş altı, Polonya battı. Yedi sekiz dokuz, Alman domuz. On on bir on iki, İngiliz tilki. On üç on dört on beş, Amerika kardeş.” İki kutuplu, yarım akıllı dünyada Rus salatasına Amerikan salatası denmesine kanının son damlasına kadar direnen solcu anne babaların, “Go home Yankee” cümlesinin anlamını kendi varlığının anlamından önce kavramış, dolayısıyla erkenden politik bilince ulaşmış çocukları son cümleyi farklı söylerlerdi. Onlar için Amerika kardeş değil, düpedüz kalleşti. Herkes kardeş diye bağırırken boğazlarını yırta yırta son kelimeye gelindiğinde “kallllleş” diye bağıran solcu çocuklarının aklına, Almanın domuzluğuna ya da İngilizin tilkiliğine itiraz etmekse hiç gelmezdi. Birkaç nesil o tekerlemeyi sokaklarda bağıra çağıra söyleyerek büyüdük. Polonya’nın batmasının ne anlama geldiğini; Almanın neden domuz olduğunu; İngilize niye tilki dendiğini; Ve en mühimi Amerika’nın, kardeşlikle kalleşlik arasındaki salıncakta ne aradığını herkes zamanla ve kendi meşreplerince kavradı. O ilk bakışta ırkçı bir söylem gibi görünen ama aslen yakın tarihi çocuk diline indirgeyerek rafine bir hale getiren tekerleme, aslında hakkında cilt cilt kitaplar yazılmış çok derin bir mevzunun kaba bir kestirmesiydi. Tıpkı 50’li yıllarda çocukların ülkenin dört bir köşesindeki ıssız kilise avlularında oynarken şuursuzca bağıra çağıra söyledikleri ve ne anlama geldiğini öğrenecek yaşa ulaşır ulaşmaz, azıcık vicdanları varsa muhtemelen büyük bir utanca kapıldıkları o korkunç tekerleme gibi. “Bugün pazar, gâvurlar azar.” Sınırlar çizilmeye ve devletler kurulmaya başladığından beri hayat, acımasız ve derin ülke politikalarıyla, vicdansız ve sığ çocuk tekerlemeleri arasında olağan bir şeymiş gibi yaşanan korkunçluklarla doludur. Bir gün bir ırk, küçük bir çocuğun süt dişlerine değe değe dökülen neşeli bir tekerlemenin sevimli nakaratında; bir başka gün uluslararası parlamentolarda yaşlı başlı insanların çatallı dillerince aşağılanır. Biz kelimelere takılır ve ırkçılık nedir, eşitlik nedir, ahlak nedir diye kendi aramızda bağıra çağıra tartışırken.... Yine biz... Aynı biz... Topraklara kalın kalın sınırlar çizeriz. Kim hangi sınırın ardında kalacak, kim hangi sınırı ne koşullarda geçecek diye uzun uzun anlaşmalar yaparız. Mülteci insan mıdır, mal mıdır, bela mıdır? Devletlerarası koca koca konferanslarda utanmadan sorulan sorular... Bulunan cevaplara göre pazarlıklar... Kendini bilmez parlamentolar, akılsız bir milletvekilinin bir başka ülke halkına pis, köpek, korkak falan demesi karşısında ahlak abidesi kesiliverir... Bünyelerinde ırkçı söylemler barındırmayı zinhar reddeder... Aksini yapana ateşler püskürtürler de... Elbirliğiyle ateşe verdikleri bir coğrafyada, kendilerine benzemeyen insanları kontrolden çıkmış hayvan sürüleri gibi çoluk çocuk demeden ite kaka gütme hakları olup olmadığından zerre kuşku duymazlar. Buradan beyanımdır. Ezmeye güçlerinin yettiği topraklardaki halkları köleleştirme geleneğini genetik bir aymazlıkla sürdüren medeni ülkelerle kalabalık masalarda pazarlığa oturan, Osmanlı artığı bir böbürlenmeyi çirkin bir madalya gibi göğsüne asarak, ölüm kalım savaşı veren insanların üzerinden afili bir pazarlığa soyunan ve savaş zengini olmayı marifet sayan bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanıyorum. Çünkü; Bir iki üçler, herkes kadar kötüdür Türkler. HHH On üç on dört on beş, Avrupa Birliği kalleş. Umut Vakfı, 2016’da 8 Mart’a kadar geçen zamanda 67’si silahlı 76 kadın cinayetinin işlendiğini belirterek bazıları katliamlara varan bu cinayetlerde, 73’ü silahla olmak üzere toplam 81 kişinin öldüğünü açıkladı. Herkesin içinde göstericiye tekme attı Şiddeti protesto eden kadına da şiddet! Niğde Üniversitesi öğrencisi 5 kadın öğrenci, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle eylem düzenledi. Bu sırada bazı kişiler “Her gün şehit oluyor neden eylem yapmadınız” diye bağırdı. Başka kişiler de öğrencilerin üzerine yürüyüp tekmeledi. Öte yandan polis ise saldırganlara değil öğrencilerin arkadaşlarına kimlik kontrolü yaptı. Umut Vakfı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yayımladığı açıklamasında, 2016 yılında 8 Mart’a kadar gerçekleşen kadına şiddet olaylarını değerlendirdi. Dünya Ekonomik Forumu’nun Cinsiyet Eşitliği Raporu’na da değinilen açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: “Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre, Türkiye kadınerkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125’inci sırada bulunuyor. Okula gidemiyorlar Kadınlar Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturuyor, ancak 23 milyon 244 bin 994’ü ilköğretimden sonra okula gitmedi veya gidemedi. 2 milyon 17 bin 566’sı hiç okuma yazma bilmiyor. Umut Vakfı olarak yaptığımız çalışmaya göre, 2016 yılının ilk iki ayında 67’si silahlı 76 kadın cinayeti işlendi. Bazıları katliamlara varan bu cinayetlerde, 73’ü silahlarla toplam 81 kişi öldü, 19 kişi de yaralandı. 8 Mart’a kadar ise yılbaşından bu yana toplam 75’i silahlı 84 kadın cinayeti yaşandı. Bu cinayetlerde, 84’ü silahlarla toplam 92 kişi öldü, 20 kişi de yaralandı... 8 Mart tarihine kadarki kadın cinayetlerinde 17 koca, eski koca veya sevgili de eşini, eski eşini ya da sevgilisini vurduktan sonra intihar girişiminde bulundu, 15’i öldü, ikisi yaralandı. Umarız önümüzdeki yıllarda her şey daha iyi, daha güzel olur kadınlar için...” l İSTANBUL/ Cumhuriyet Rakı festivaline tüfekli, palalı baskın düzenlenmişti. Rakı festivali saldırısına iyi hal indirimi: 23 ay hapis Adana’da geçen 12 Aralık ayında yapılmak istenen rakı festivaline Vali Mustafa Büyük izin vermemiş, “Kebap ve Şalgam Festivali” adı altında düzenlenen etkinliği de Mehmet (36), Sadık (25), Ömer (31) ile Cumali Pamuk (32), Hakan (26) ve Aykut Yarımtaş (23) rastgele ateş açarak basmıştı. 6 zanlı festival de ibadethanelere saygısızlık yapıldığını ileri sürerek, “Bizim milli içeceğimiz ayrandır” diye bağırmıştı. İlk duruşmada tahliye edilen tüm sanıklara iyi hal indirimi uygulanarak 1’er yıl 11’er ay 15’er gün hapis cezası verildi. Yargıtay’ın kararı onaması halinde hapse girecekleri belirtildi. l ADANA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle