19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 11 Mart 2016 haber 10 EDİTÖR: EMİNE ÖZCAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Son dakika çatışması Mülteci anlaşmasının ‘getirisi’ ve ‘götürüsü’ Başbakan Davutoğlu’nun Brüksel dönüşünde uçakta gazetecilere AB ile mülteciler konusunda varılan anlaşma hakkında söylediklerini yüzeysel olarak kabul edenler, bu işin çözüldüğünü ve Türkiye’nin, Davutoğlu’nun ifadesiyle, çetin bir “Kayseri pazarlığı” yaparak kazançlı çıktığını düşünebilirler. Mesele gerçekten çözülmüş olsaydı, bu bir ölçüde doğru olurdu. Sonuçta, varılan anlaşma, mülteciler için ilk etapta vaat edilen 3 milyar Avro tutarındaki yardımın misliyle artırılmasını, Türklerin haziran sonunda Avrupa’ya serbest seyahat hakkını kazanmalarını, AB üyelik sürecinin hızlandırılmasını ve Türkiye’nin Avrupa’dan geri kabul ettiği her yasadışı mülteci için Avrupa’nın yasal statüde bir mülteciyi kabul etmesini öngörüyor. Böyle bir anlaşmaya “başarısız” olarak bakmak gerçekçi olmaz. Fakat her zamanki gibi şeytan ayrıntıda yatıyor. Şu anda eldeki sadece bir prensip anlaşmasıdır. AB devlet veya hükümet başkanları 1718 Mart’ta toplandıklarında bu anlaşmayı da görüşecekler. Görüş birliği sağlayamazlarsa anlaşmanın mevcut haliyle yürürlüğe girmesi mümkün olmayacak. Anlaşma için Avrupa Parlamentosu’nun onayı da gerekecek. Bundan ayrı olarak birçok üye ülkenin ulusal parlamentosundan da geçmesi gerekecek. Özetle, anlaşmanın önünde hâlâ zorlu bir yol var. AB üyelerinin hepsinin Türkiye’ye verilen sözlerden memnun olduğu da söylenemez. Bazıları vize konusunda verilen sözden hoşnutsuz, bazıları ise vaat edilen 6 milyar Avro’dan. “Geri Kabul Anlaşması” konusunda Türkiye’nin ortaya koyduğu ek koşullardan da memnun olmayanlar var. Fakat Türkiye’nin elinin bu kez güçlü olduğunu itiraf etmeliyiz. Zira bazı AB üyeleri bu anlaşmanın altını oyacak olurlarsa, aynı zamanda AB’nin temelini de sarsmış olacaklar ve bunun vebali Almanya gibi birliğin lokomotifi ülkeler tarafından kendilerine ödetilecektir. Tarihin garip bir cilvesidir ama Türkiye ile varılan anlaşma, AB’nin serbest dolaşım gibi temel prensiplerinin ayakta tutulabilesi için tek şans gibi görünüyor. Yoksa bırakın Türklere vize muafiyetinin kalkmasını, AB üyeleri birbirlerine karşı vize koyma noktasına itilecekler. Türkiye de zaten bunun bilinciyle Brüksel’de “beklenmedik son dakika koşulları” ileri sürerek potayı yükseltti. İşin farklı ve pek de hoş olmayan boyutları da var tabii. Bu anlaşmanın mülteci hakları açısından “ahlaki” ve “yasal” olup olmadığı şimdiden tartışılıyor. Uluslararası Af Örgütü gibi insan haklarıyla ilgilenen örgütlerin açıklamalarına bakılırsa bu anlaşma “ahlaki” değil. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği adına yapılan açıklamalar ise anlaşmanın mülteci hakları açısından çok da yasal olmadığını ortaya koyuyor. Bu ise “ahlaki” ve “ilkeli” dış politika güttüklerini iddia eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Davutoğlu’nu da kontrpiyede bırakıyor. Bu politika geçerli olsaydı anlaşmayı, “çaresiz insanlar üzerinden böyle bezirgân pazarlığı yapılmaz” diye önce onların reddetmeleri gerekirdi. Görüldüğü gibi bıçak kemiğe dayandığında ve fırsat kapıyı çaldığında AKP de, “ahlaki ve ilkeli dış politika” iddiasını anında terk edip “reel politika” anlayışına yöneldi. Ancak, bunu kınamamak lazım, çünkü her zaman dediğimiz gibi dış politikanın özünde hâlâ “reel politika” yatıyor. Sonuçta dünya hâlâ arzuladığımız “ideal dünya” değil, “çıkarlar dünyasıdır.” Bunu göz ardı ettiğiniz zaman sorunlar yaşanıyor. Türkiye’nin son yıllarda içine düştüğü yalnızlık bunu açıkça kanıtlıyor. Fakat yine de ahlaken bakacak olursak, burada asıl Avrupa’nın sınıfta kaldığını görüyoruz. Mülteci meselesi sayesinde ne denli ırkçı olduğunu tüm çirkinliği ile dışavurdu. Dahası, bugüne kadarki sözde “ilkeli” tutumunun aksine, Türkiye’de özgürlüklerin ve demokratik ilkelerin ciddi şekilde erozyona uğruyor olmasını, sırf kaba çıkarları uğruna, görmemeyi yeğliyor. Bu yüzden ülkemizde de birçok demokrasi savunucusu, “böyle bir AB’ye üye olsanız kaç yazar, olmasanız kaç yazar” deme noktasına geldi. Operasyonların bittiği Sur ilçesinde emniyet müdürü ve vali yardımcıları inceleme yaparken PKK’lilerce ateş açıldı. Çatışmada 7 PKK’li öldürüldü Tanklar Yüksekova’da, halk kaçıyor Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde operasyon yapılacağı iddiaları üzerine bazı aileler, başta Van ve Hakkâri olmak üzere çevre il ve ilçelere göç etmeye başladı. Yüksekova’da bulunan Tümen Komutanlığı’na 80 tank giriş yaptı. Hendekleri kaldırmak için ilçede so kağa çıkma yasağı uygulanacağı iddiaları üzerine vatandaşlar, yanlarına alabildikleri eşyalarla otogara gitti. Yüksekova ilçe otobüs ve minibüs otogarında yoğunluk gün boyu devam etti. Öte yandan dün akşam saatlerinde ilçede yoğun askeri hareketlilik ya şandı. Çok sayıda tank ilçedeki Tümen Komutanlığı’na geçti. Van yönünden gelen yaklaşık 80 kadar tank, geniş güvenlik önlemleri altında ilçe merkezine girdi. Tanklar buradan da İpek Yolu üzerinde bulunan Tümen Komutanlığı’na geçti. l CİHAN Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması için 2 Aralık’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından başlatılan operasyonlar önceki gün 99. gününde tamamlandı. Sokağa çıkma yasağının sürdüğü ilçede güvenlik güçleri arama çalışmalarını sürdürüyor. Vali yardımcıları ve Emniyet Müdürü Adnan Taşdan, dün öğle saatlerinde Dört Ayaklı Minare çevresinde inceleme yaptığı sırada yaklaşık 1 kilometre uzaklıkta arama tarama faaliyetini sürdüren güvenlik güçlerine bir evde gizlenen PKK’liler tarafından otomatik tüfeklerle ateş açıldı. Güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesiyle çatışma çıktı. Çatışmada 7 PKK’li öldürüldü. 1 PKK’linin ise yaralı olarak kaçıp başka bir eve saklandığı belirtildi. Anlı’dan UNESCO’ya çağrı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, Sur’un uluslararası koruma altında bulunduğunu vurgulayarak “UNESCO’nun uzman heyetinin gelip inceleme yapması gerekiyor. Ne yerel yönetimler tek başına ne de merkezi hükümet tek başına Sur’a dair bir adım atamaz” dedi. Sur’un bir an önce kentte yaşayan insanlara, yerel yönetimlere, akademisyenlere, meslek örgütlerine açılması gerektiğini belirten Anlı, birçok tarihi eserin zarar gördüğünü belirterek, “UNESCO Kültürel Miras Listesi’ne alınmasının Fırat Anlı üzerinden daha bir yıl geçmeden, biz bu tablodan bahsediyoruz. Oradaki tablonun bilimsel, akademik, tarafsız bir şekilde ortaya koyması lazım” dedi. l DHA Askeri birlik İdil’den marşlar çalarak çıktı Şırnak İdil’de operasyonlar tamamlanırken, sokağa çıkma yasağı 23. gününü geride bıraktı. Operasyonun tamamlanmasının ardından askeri birlikler ve polis özel harekât timleri de ayrılmaya başladı. Onlarca zırhlı araç, kepçe, iş makineleri, otobüs ve çok sayıda kirpi tipi askeri araç, dün sabah Mehter marşı eşliğinde ilçeden ayrıldı. Sur’da ise operasyonların tamamlanmasıyla asker ve polisler “komando andı”nı okudu. Sur’da geçen günlerde de araçtan Mehter marşı çalınmıştı. ‘279 terörist öldürüldü’ Genelkurmay, Sur’daki operasyonda 279 PKK’linin öldürüldüğünü belirtti. Yapılan açıklamada “206 barikat kaldırılmış, 7 hendek kapatılmış, 365 el yapımı patlayıcı (EYP) imha edilmiştir. 504 adet silah, 48 bin 048 adet mühimmat ve EYP yapımında kullanılan 3 bin 470 kg malzeme ele geçirilmiştir” denildi. İdil’de operasyonlarını tamamlayan askeri birlikler ilçeden ayrılmaya başladı. Yasak yıl sonuna kadar sürecek Son 3 günde 4 ilde, 63 bölge 6 ile 9 ay süreyle geçici askeri güvenlik bölgesi ilan edilerek sivillerin giriş çıkışı yasaklandı. Tunceli’de kent merkezi ile Hozat, Ovacık ve Nazımiye ilçelerine bağlı 11 bölge 6 ay süreyle geçici askeri güvenlik bölgesi ilan edildi. Mardin’in Dargeçit, Mazıdağı, Midyat, Nusaybin ve Savur ilçelerinde 5 ilçedeki toplam 21 bölgede, 1 Mart 31 Aralık tarihleri arasında 9 ay süreyle geçici askeri güvenlik bölgesi ilan edildi. Bingöl’de merkez dahil 8 ilçedeki 18 bölge, 1 Mart 1 Eylül tarihleri arasında, 6 ay süreyle “geçici askeri güvenlik bölgesi” ilan edildi. Elazığ’da Alacakaya, Arıcak, Karakoçan ve Palu ilçe sınırları içerisindeki 13 yer, geçici askeri güvenlik bölgesi ilan edildi. Diyarbakır Barosu Başkan Yar dımcısı Ahmet Özmen, güvenlik bölgesi uygulamasının belli kriterlerle hak ve özgürlükleri sınırlamayacak şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayarak, “İnsanların seyahat özgürlüklerini ortadan kaldırıyor. Tarım ve hayvancılık açısından yayla ve meralar kullanılamaz hale geliyor. Vatandaşlar açısından mağduriyetler yaratıyor” diye konuştu. l Yurt Haberleri 2015’te 289 yargısız infaz! SİNİRLER GERİLMİŞ ‘Niye operasyon yapmıyoruz?’ SERTAÇ EŞ Sur’da gerçekleştirilen operasyonların son günlerinde gerginlik yaşandığı ortaya çıktı. Bölgede operasyon yapan güvenlik birimlerinden edinilen bilgiye göre, dar bir alana sıkışan PKK militanları, son ana kadar yanlarındaki çocuk ve kadınların ayrılmasına izin vermedi. Diyarbakır Valiliği eşgüdümünde yürütülen operasyonlarda, kadın ve çocuklara zarar gelmemesi için ne gerekiyorsa yapılması talimatı güvenlik güçlerine iletildi. Talimatın ardından jandarma komutanları sürekli PKK’lilere teslim olmaları yönünde anons yaptı, yalnızca bölgenin çemberde tutulmasıyla yetinildi, operasyon yapılmadı. 3 şehit haberi isyan ettirdi Bu tahliye sürecinde 3 şehit verilmesi güvenlik güçlerinin sinirlerinin gerilmesine neden oldu. Bazı polis ve jandarma personelinin “Niye operasyon yapmıyoruz, neyi bekliyoruz?” gibi yakınmaları gündeme geldi. Özellikle son iki günde operasyonlara katılan polis özel harekât personeli geri çekildi. Jandarmadan operasyona katılan alt rütbedeki personelin bir kısmı da geri çekilirken, çıplak fotoğraflarıyla kamuoyuna yansıyan grubu istenmeyen bir durum yaşanmaması için üst rütbeli personelin teslim alması sağlandı. Soruşturmaya da kızdılar Militanların çıplak fotoğraflarının basına yansıması nedeniyle soruşturma açılmasına da bazı güvenlik personelinin tepki gösterdiği öğrenildi. Operasyonlarda en çok şehit Sur’da verildi. Operasyonların 90. gününde 60 güvenlik görevlisi şehit olmuştu. Bu aşamadan sonra sivillerin tahliyesi gündeme geldi ve 3 güvenlik görevlisi daha şehit oldu. ŞİDDETE DİKKAT ÇEKİLDİ BM’den hak ihlali ve kayyum uyarısı Soruşturmalar kâğıt üzerinde kalıyor ‘Çıplak fotoğraf’ Meclis’te Diyarbakır, Sur’da 7 Mart’ta güvenlik koridoru açılarak bölgeden tahliye edilen 11 erkeğin çıplak fotoğraflarının çekilerek medyaya servis edilmesinin ardından Diyarbakır Valiliği, soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Valilik yetkilileri soruşturmanın sürdüğünü, tamamlanmasının ardından açıklama yapılacağını belirtti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise konuyla ilgili henüz bir soruşturma başlatmadı. HDP Milletvekili Feleknas Uca, olayı TBMM gündemine taşıdı. İçişleri Bakanı Efgan Ala’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Uca, “Söz konusu insanlık dışı uygulamanın yasal gerekçesi nedir?” diye sordu. l DİYARBAKIR/ Cumhuriyet 2015’te 44 kadın, 42 askerpolis, 32 çocuk intihar etti. İKLİM ÖNGEL İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) “İnsan Hakları İhlalleri Raporu 2015” Türkiye’nin insan hakları bilançosunu ortaya koydu. n Dur ihtarını uymadıkları gibi gerekçelerle 54’ü çocuk 289 kişi öldürüldü. 122’si çocuk 572 kişi yaralandı. Cezaevlerinde 277, gözaltında 6 faili meçhul, saldırılarda ise 17 olmak üzere toplam 250 kişi, resmi hata veya ihmal sonucunda 24’ü çocuk 45 kişi yaşamını yitirdi. 42 asker ve polis intihar etti. n Ankara, Diyarbakır ve Suruç da dahil saldırıya uğrayan 176 kişi yaşamını yitirdi. Çatışmalarda asker polis korucu 236, silahlı militan 231, sivil 13, toplam 480 kişi öldü. n 348 kadın katledildi. 44 kadın intihar etti. 805 kadın taciztecavüz, şiddet ve darpla karşı karşıya gelirken 213 kadın fuhuşa zorlandı. n 32 çocuk intihar ederken, 55 çocuk öldürüldü. 377 çocuk cinsel şiddet, darp ve işkenceye maruz kaldı. n İşkence, kötü muamele, onur kırıcı davranış ve cezalandırmalardan 5 bin 671 kişi etkilendi. 637’si çocuk 13 bin 189 kişi gözaltına alınırken, 99’u çocuk, 31’i gazeteci 1860 kişi tutuklandı. Irkçı ve ideolojik saldırılarda 72’si üniversite öğrencisi 1523 kişi yaralanırken 2 kişi yaşamını yitirdi. l ANKARA Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad elHüseyin, “Güneydoğu’daki insan hakları ihlalleriyle Zaman gazetesine kayyum atanması endişe verici gelişmeler” açıklaması yaptı. Cenevre’de “BM İnsan Hakları Konseyi” oturumunda, hazırladığı yıllık raporu hakkında konuşan ElHüseyin, “Türkiye’nin güneydoğusundaki insan hakları durumundan endişe duyuyorum. Artan şiddet olayları yüzlerce insanın ölmesine neden oldu” dedi. ElHüseyin, “Türk yetkililerin, Zaman gazetesine karşı uygulamaları, ülkede basın ve ifade özgürlüğüne karşı yapılan endişe verici en güncel gelişmeydi” dedi. Sığınmacı krizini ele aldığı TürkiyeAB Zirvesi hakkında değerlendirmelerde bulunan ElHüseyin, sığınmacılar konusunda insan haklarına uyumlu önlemler alınmasını isteyerek “Endişelerim arasında yasadışı olan kitlesel keyfi sınır dışı uygulamaları ihtimali de yer alıyor” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle