20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 5 Şubat 2016 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 10 Erdoğan’ın Cenevre sitemi enevre’deki Suriye görüşmelerinin 25 Şubat’a ertelenmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kızdırmışa benziyor. Peru’nun başkenti Lima’daki San Ignacio De Loyola Üniversitesi’nde kendisine fahri doktora verilmesinin ardından konuşurken, alışılmış üslubuyla, buna epey sitem etmiş. “Siz niye toplanıyorsunuz? Dünyayı oyalamak için mi bir araya geliyorsunuz?” şeklinde tanıdık bir “retorik” çıkış yaparak şöyle devam etmiş: “İlgili ilgisiz herkes oraya geliyor. Kapıların arkasında da başka şeyler konuşuluyor. İşin gerçeği orada konuşulmuyor. Orada olması gerekenler oraya alınmıyor, olmaması gerekenler oraya davet ediliyor.” Bu sözler bile, AKP’nin sık sık “Ortadoğu’nun en etkin ülkesi” olarak lanse ettiği Türkiye’nin bölgesel gelişmeler üzerinde ne kadar az etkisinin kaldığını göstermeye yetiyor. Erdoğan’ın, “Orada olması gerekenler oraya alınmıyor, olmaması gerekenler oraya davet ediliyor” şeklindeki sözlerinin deşifresi de zor değil. Türkiye Türkmenlere Cenevre’de etkin bir söz verilmesini sağlayamadı. Buna karşın PYD, diplomatik hesaplar uğruna Cenevre’ye davet edilmemesine rağmen, Suriyeli Kürtlerin, Ankara’nın arzuları doğrultusunda, “görüşmelerin dışında tutulacaklarına” dair bir garanti yok. Daha önce de burada belirttiğimiz gibi, bunu sonuçta sahadaki gelişmeler belirleyecek. Kaldı ki, ABD, Cenevre’ye davet edilmedi diye PYD’den desteğini çekmiş değil. Son haberlere bakılırsa ABD, PYD’yi Türkiye yüzünden Rusya’ya kaptırmak niyetinde değil. PYD’nin askeri kolu olan YPG’nin belkemiğini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki bölgelere askeri açıdan yerleşmeye hazırlandığı bir sırada buna razı değil. Açıkçası, Suriyeli Kürtleri temsil eden en büyük oluşum olan PYD, Ankara’nın itirazlarına rağmen, Suriye’de kendisini hem ABD, hem de Rusya için önemli oyuncu konumuna getirdi. İki süper güçten birini seçmek durumunda kalsa bile arkasında güçlü destek olacak. Erdoğan Cenevre’de “gerçeklerin konuşulmadığını” söylüyor fakat Suriye’de “gerçeğin” ne olduğu belli değil artık. Krize farklı hesapları olan o kadar çok oyuncu bulaştı ki, işin içinden nasıl çıkılacağını kimse bilemiyor. Suriye ile ilgilenen devletler, krizin insani boyutunu gerçekten önemsiyor olsalardı, aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakıp buna ağırlık verirlerdi. Fakat bu tür savaşlarda yabancı devletlerin çıkarları söz konusu olduğunda, acıyı hep masumlar çeker. Bunu Yugoslavya’nın dağılma sürecinde de gördük. Suriye’de hesapları olan ülkeler arasında başından beri Türkiye de vardı. Ankara Şam’da rejim değişikliği istediğini hiç gizlemedi ve aşırı basit beklentiler içine girdi. “Esed” kısa sürede gidecek, seçimler yapılıp nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünniler, Müslüman Kardeşler ağırlıklı ve Türkiye (daha doğrusu AKP) yanlısı bir rejim kuracaklardı. Ancak AKP iktidarı, “bölgeyi en iyi biz biliriz” söylemine rağmen, ne Suriye’deki mezhep çekişmesinin kanlı geçmişini, ne Esad’ın ülke içinde kimlerden destek aldığını, ne de Suriye’nin bölgesel ve küresel güç mücadelesinde sırtını kimlere dayadığını hesaba kattı. Bunun sonuçları ise bugün ortada. Nasıl başa çıkacağımız belli olmayan 2 milyon mülteci; Ulusal güvenliğin Cumhuriyetin tarihinde hiç görülmemiş şekilde tehlikeye atılması; Sorunun çözümü için birlikte çalışılması gereken komşularla ilişkilerde, çatışma potansiyelini de barındıran, gerginliklere yol açılması; “Radikal İslamcı gruplara destek veren ülke” algısının Batı’da yerleşmesine uzun süre fırsat verilmesi; Türkiye’nin Suriye görüşmelerinde “ikincil statüde ülke” konumuna düşürülmesi vs... Özetle Erdoğan’a, “hariçten sitem etmekten” başka bir seçeneğin kalmamış olması şaşırtıcı değil. C Dündar ve Gül’ün hakkındaki iddianamenin sunulduğu mahkemeye tahliye başvurusu dana’da Ocak 2014’te mühimmat yüklü MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün avukatları, iddianamenin sunulduğu İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Dündar ve Gül’ün tensip kararıyla tahliye edilmesi istemiyle dilekçe sundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan, Dündar ve Gül hakkındaki köşe yazıları ve haberlerin delil olarak gösterildiği 473 sayfalık bir iddianame hazırlamış, iddianameyi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunmuştu. Fidan iddianamede davanın aynı mahkemede görülen Selam Tevhid soruşturmasında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla görülen dava ile birleşti Özgürlüğü daha fazla mağdur etmeyin nin İddianamei hukuk temeli yok A 473 SAYFANIN 410’U İLGİSİZ 73 sayfalık iddianamenin 410 sayfasının Dündar ve Gül ile ilgisi olmayan ve aralarında bir bağ kurulmayan başka sanıklar hakkındaki soruşturma dosyalarından alıntılar olduğu belirtildi. Yalnızca 63 sayfanın Dündar ve Gül ile ilgili olduğu aktarılarak, “Bu 63 sayfanın 58 sayfası 4 müvekkillerden Can Dündar’ın suçlamaya dayanak olarak gösterilen köşe yazılarının ‘kopyala yapıştır’ yöntemiyle, tırnak içinde aynen aktarılması ve tırnak kapatılarak ‘şeklinde yazı yazdığı’ bağlacıyla bitirilen bölümlerden oluşmaktadır. 2 sayfasında müvekkillerin savcılık ifadeleri aktarılmıştır” denildi. 473 sayfalık iddianamenin yalnızca 3 sayfasında Dündar ve Gül’e yöneltilen suçlama ve eyleme değinildiği vurgulandı. rilmesini ve yargılamanın gizli oturumla yapılmasını talep etmişti. Gazetemiz avukatlarının mahkemeye sunduğu dilekçede, iddianamede suç teşkil eden eylemin sadece yayın eylemi olduğu belirtilerek, “İddianamede başkaca bir eylem iddiası yoktur. Bilindiği gibi ceza hukuku niyetlerle, fikirlerle değil eylemlerle ilgilidir; eylemi cezalandırır” denildi. Dava konusu yapılanın yalnızca iki haber olduğunun altı çizilerek, “Suçun basın yoluyla işlenmiş ve Basın Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca davanın süresinde açılmamış olması nedeniyle düşme kararı verileceği öngörüsü ve endişesiyle, suçlamayla ilgisiz, ilintisiz haber ve yazılar da herhangi bir açıklamaya Dava düşmesin diye yer verilmeden, soyut olarak iddianameye eklemlenmiştir” değerlendirilmesi yapıldı. Dilekçede, soruşturma aşamasında verilen tahliye ve itiraz dilekçelerinden bahsedilerek, “Sesimiz her defasında kalın bir duvara çarptı, geri döndü. Biz söyledik, biz ve duymak isteyen iç ve dış kamuoyu duydu. Duyması gereken yargı yetkilileri duymazdan, görmezden geldi. Üstelik, dilekçe ve taleplerimiz değerlendirilirken verilen karar larda olmayan suçlamalara bile yer verildi. Savcılığın yöneltmediği suçlamalar gerekçe gösterildi” denildi. Dündar ve Gül’ün hiçbir hukuki temeli ve yasal dayanağı olmaksızın 2 ayı aşkın süredir tutuklu olduğu aktarılarak, “Kendilerinin ve gazetecilik mesleğinin, basın özgürlüğünün daha fazla mağdur edilmemesi bakımından yapılacak tensiple birlikte tutukluluğun kaldırılarak müvekkillerin tahliyesine de karar vermeniz adalet ve hakkaniyet duygusuna katkı sunacak, gerek ulusal gerek uluslararası toplum vicdanında da kabul görmeyen bu tutuklamanın yarattığı tahribat daha fazla büyümeden sona erecektir” denildi. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği gazetemiz avukatlarının geçen hafta yaptığı Dündar ve Gül’ün tahliye talebi başvurusunu reddederek tutukluluğun devamına karar verdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Önceki başvuruya ret Dündar ve Gül için Cumhuriyet dağıttılar C HP Etimesgut İlçe Gençlik Kolları, yaptığı haberler nedeniyle tutuklu yargılanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e uygulanan haksızlığı, Cumhuriyet dağıtarak kınadı. CHP’li gençlerin gazetemizin yanında verdikleri bildiride şu ifadeler yer aldı: “Uğur Mumcu’nun mücadelesini farklı yöntemlerle icra eden Can Dündar ve Erdem Gül için aynı karanlık eller yine düğmeye bastı, ne zaman ki halk uyansa, aynı karanlık eller devreye girdi. Gönderilen silahları haber yaptığı gerkçesiyle, sanki haklılık payı varmış gibi devlet sırrını açığa çıkarmak ve bu sırları hainlik maksadıyla paylaşmadan yargılanma süsü verildi. Suçu işleyenler değil, suçu bulanlar yargılanıyorsa orada yargıdan, hukuktan, adaletten ve iyilikten söz edilemez. Asıl terör ve adaletsizlik budur. Bizler Atatürk’ün izinde Cumhuriyet devrimlerine inanan, vatanını, milletini ve bu dünyayı seven, koruyan, kardeşlikten, dürüstlükten yana olan gençleriz. Biz halkız, biz Cumhuriyetin yılmaz neferleriyiz.” Yüreğimiz özgür tutsaklarla azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e destek amacıyla Silivri Cezaevi önünde tutulan Umut Nöbeti’ni dün film yapımcısı Abdülkadir Turgut, yönetmen Görkem Turgut, istatistik uzmanı Nilüfer Erdem, Herkes İçin Demokrasi Derneği Başkanı Selahattin Balta ve üyeleri, Eskişehir’den gelen CHP Tepebaşı İlçe Kadın Kolları üyeleri devraldı. Cezaevi önünde 65. gününü geride bırakan Umut Nöbeti’nde konuşan Görkem Turgut, “Belki biz dışarıdayız ama bilincimiz de, yüreğimiz de özgür tutsaklarla” dedi. Nilüfer Erdem ve Abdülkadir Turgut ise yaptıkları ortak açıklamada “Adaletin bir gün herkese lazım olacağı bir hukuk devletinde yaşamak istiyoruz” ifadelerine yer verdi. Nöbetin öğleden sonraki bölümünde konuşan Herkes İçin Demokrasi Derneği Kurucu Genel Başkanı Selahattin Balta, Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 196 ülke arasında 106. sırada yer aldığını anımsatarak “Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 102 ülke arasında 80. sırada. Bu ülke bunu hak etmiyor” dedi. Balta, şöyle devam etti: “Bu ülke özgürlük ve demokrasinin beşiği haline gelerek bir model olacağına, endişeyle bakılan ve endişeyle yaşanan bir ülke olmayı hak et G Silivri Cezaevi önündeki Umut Nöbeti 65 günü geride bıraktı El Kaide’den serbest kaldı, IŞİD’e katıldı n çok aranan “teröristler” listesinde yer alan İlhami Balı ile başkentte yakalanan iki canlı bombacıya talimat vermekten hakkında ayrı bir dava açılan Mustafa Mol’un da aralarında bulunduğu 27 sanıklı IŞİD davasının görülmesine başlandı. İfade veren sanıklar, kendilerini Suriye’ye gitme konusunda Kamil Nuhoğlu’nun yönlendirdiği anlattı. Nuhoğlu’nun, daha önce El Kaide operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakıldığı, beraat ettikten sonra Ankara’daki grubuyla IŞİD’e katıldığı öğrenildi. Mahkeme, tutuklu sanıklar Şafak Geçim ve Selim Pehlivan’ın tahliyesine karar verirken İlhami Balı ile telefon görüşmesi tespit edilen Selahattin Başaran’ın tutukluluğunun devamına hükmetti. l ANKARA / Cumhuriyet E Bunu hak etmiyoruz CHP Tepebaşı İlçe Kadın Kolları üyelerine CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de destek verdi. miyor. Bu ülkenin geçmişinde ortak ve eşit bir geleceği inşa edebileceğimiz bir miras var. Basın ve ifade özgürlüğü, muhalefet hakları, tercihlerini özgürce yaşayabilme hakkı, temel insan hakları hepimizin gerçekleşmesi için mücadele ettiği, uğruna bedeller ödediği vazgeçilmez haklar. Bu haklar bizim çocuklarımıza en büyük mirasımız olacak. Bu haklardan vazgeçmek, Türkiye’nin kendi geçmişinden vazgeçmesi demek. Biz vazgeçmeyeceğiz. Bu duyarlılıkta olan herkesi bizimle birlikte haklar mücadelesi vermeye çağırıyoruz.” Eskişehir’den gelen CHP Tepebaşı İlçe Kadın Kolları Başkanı Gökçe Kurt da “Burada olmak bizim için onur. Gerektiği zaman yine buraya geliriz, yine burada oluruz” diye konuştu. Umut Nöbeti’ni bugün tiyatro eleştirmeni Gülşen Karakadıoğlu ve tiyatro oyuncusu Gülçin Üstüntaş ile MİMESİS Sahne sanatları portalı üyeleri devralacak. l İSTANBUL Nöbette bugün Yapımcı Abdülkadir Turgut, yönetmen Görkem Turgut ve istatistik uzmanı Nilüfer Erdem, Umut Nöbeti’ni devraldı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle