24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 3 Şubat 2016 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 12 uamma” gibi buram buram eski “M dil kokan bir sözcük yerine arı dilde cuk oturan bir karşılık bulamadım. Siz Cizre muamması bulursanız başlığı bulduğunuzla okuyun... Soru: Cizre’de ne oluyor ve neden böyle oluyor? Gazete haberleri, yer aldığı medyanın meşrebine göre birbiriyle çelişen haberler de dahil şunu söylüyor: Bir evin bodrumunda yaralılar var. Kimi acı çeken, kimi can çekişen yaralılar. Beştepe’deki zat “Belki de yaralı değillerdir” buyurdu. Iyi, peki, kabul, belki de yaralı değillerdir... AKP medyasının masa başı üfürüklerine de “peki” diyelim, diyelim ki “O bodrumda tepeden tırnağa silahlı, PKK’nin kente inmiş militanları, PKK’lilerin yeğlediği terimle gerillaları var”. Bir hukuk devleti olduğu anayasasında yazılan bu devletin dizginlerini elinde tutan siyaset esnafına düşen nedir? Polisi var, jandarması var, artık onu da işin içine soktuklarına göre koskoca ordusu var. Hem de NATO’nun en büyük silahlı gücü diye kostaklanılan bir ordusu... Böylesine bir güç, Cizre’de üst katları çökmüş, suyu, elektriği çoktan kesilmiş bir binanın bodrumuna sıkışıp kalmış, bu satırlar yazılırken içlerinden altısı artık yaşamayan, yaşayanlarının direnme gücü kalmamış insanları oradan çekip alamıyorsa zaten “Biz bu işi beceremiyoruz arkadaş” deyip dükkânı kapatsınlar... Ya peki bir başka kirli ve kanlı hesapla “Cizre’deki bodrumu” sürekli gündemde tutmak, güvenlik siyaseti denen özünde şiddeti siyasal mücadele yöntemi seçenlerle mücadeleyi değil, bir halkı, bu ülkenin yurttaşlarından oluşan bir halkı ezmeyi, diz çöktürmeyi, pes ettirmeyi, taleplerinden vazgeçirmeyi hedefleyen sefil bir siyasete malzeme kılmak isteniyorsa?.. Son paragraf bir soru cümlesi ve bu ciddi bir soru... O bodruma sıkışıp kalmış, direnç güçlerini yitirmiş 19 yurttaştan söz ediyoruz. Siyasal tercihleri ne olursa olsun bu ülkenin yurttaşı olan 19 kişi. Bu ülkenin hukukuna bağlı ve kendilerine bu ülkenin geçerli (hâlâ geçerli ise tabii) hukukunun uygulanması anayasal bir zorunluk olan 19 yurttaşı. Veee... Ve eğer suç işlemişlerse yakalanıp yargıç karşısına çıkarılıp suçları ölçüsünde cezalandırılması gereken 19 yurttaşı. Ve birer birer ölmeleri için korkunç bir suskunluk ve sessizlik duvarının ardına hapsedilmiş 19 yurttaşı. Altısı artık yaşamıyor. Ya kalanlar? Beklenen ne? Terk edildikleri bodrumda ağır ağır ölmeleri ve ölünceye kadar da kirli ve kanlı bir psikolojik savaşın kurbanı olarak seçilmişe benzeyen 13 yurttaş... Onları almaya kendi ülkesinde ancak beyaz bayrak çekerek gidebilen ve hepsi kadınlardan oluşan bir grubun, bodrumun önüne kadar gidip özel hareket polislerinin engeline çarpıp elleri böğürlerinde ve acıları yüreklerinde geri dönmek zorunda kalan anneler, kız kardeşler, gelinler... Ancak kararmış bir vicdan o kadınlardan yükselen acı çığlığına ve bodrumdan gelen iniltilere duyarsız kalabilir. Cizre muammasını aydınlığa çıkarmadan bu ülkede demokratım, yurtseverim, hukuku savunuyorum demek mümkün değil. Cizre’yi bir muammaya çevirenlerin demagoji, yalan ve psikolojik harekât yöntemlerine başvurmadan verebilecekleri bir cevap var mı? Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki iddianame, savcıların iddianame hazırlarken uymak zorunda oldukları kriterleri ve hukuk eğitimindeki sorunları bir kez daha gündeme getirdi argının siyasi davalar ile kadınlar, çocuklar gibi toplumun zayıf kesimlerine yönelik davalarda verdiği kararlar yıllardır ülke gündemini işgal ediyor. Son olarak gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilci Savcılar eğitimsiz iddianameler hukuksuz IK VE TARAFSIZL IKLARI BAĞIMSIZL IYOR SORGULAN Y KEMAL GÖKTAŞ CANAN COŞKUN si Erdem Gül hakkında hazırlanan iddianame, savcıların iddianame hazırlarken uymak zorunda oldukları kriterlere ilişkin tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Savcıların iddianamelerinin tartışma yaratan içeriklerinin eğitim sorunundan kaynaklandı ğına ilişkin görüşlerin yanı sıra siyasi iradenin hâkimsavcı eğitimine ilişkin tutumuna da dikkat çekiliyor. Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının bir türlü sağlanamadığı Türkiye’de hâkim, savcı ve avukatların nitelikli eğitim aldıklarına ilişkin inanç da ol dukça zayıf. Sayıları 100’e yaklaşan hukuk fakültelerindeki eğitim ve akademisyen sorunu had safhada yaşanırken avukatların sınavsız mesleğe kabul edilmeleri ve hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin yetersizliği sorunların başında geliyor. Bunu yaparsam rezil olurum duygusu yok za Muhakemesi Kanunu 160. maddesi hazırlık (soruşturma) aşamasında yapması gerekenleri, 170. madde ise iddianamenin nasıl olması gerektiğini söylüyor. Savcıdan beklenen şey, bu kanun maddelerini uygulaması. Bunu yorumlaKerem Altıparmak ması lazım. Mesela, hakaret suçundan soruşturulan bir kişi diyor ki ‘Benimkisi hakaret değil de eleştiriydi’. Savcının iddianameyi hazırlarken bunu neden eleştiri saymadığını söylemesi lazım. Oysa Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne bakıyor, oradaki anlam üzerinden dava açıyor. O sözün bağlamını, önünü, arkasını, söylendiği koşulları değerlendirmiyor. Yorumlama yeteneğini, kapasitesini geliştirecek meslek içi eğitim yok. Hukuk fakültelerinde de böyle bir eğitim verilmiyor. Kimse bu tür metinler için yargı mensuplarını kınamıyor da... ‘Ben bunu yaparsam rezil olurum’ duygusu yok. İddianamenin tarifi kanunda var. Oradakini yapsa bu iddianameyi yazmaz, yazamaz. Mahkeme o iddianameyi ‘kanundaki koşullar yok’ diyerek reddetmiyor ki.. Olayın serencamını anlatıyor, sonra mahkemeye diyor ki ‘sen nasıl karar verirsen ver’. rd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak: Yargıdaki bu Y manzaranın asıl nedeni, yargının siyasi etki altında kararlar vermesi. Ama elbette eğitimle de alakası var. Ce Hukukun içinde siyasi yansımalar görüyoruz rof. Dr. KÖKSAL BAYRAKTAR: Her iddianame, P bir insanın suç işlediğini iddia ederken belirli bir fiili öncelikle ortaya koymak zorundadır. Bu belirliliğe bağlı olarak delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu deliller doğrudan doğruya eylemle bağlantılı olmak zorunda. Oysa son zamanlarda iddianamelerde bunu tam olarak görmüyoruz. Son derece hatalı bir biçimde iddianame hazırlanan kişinin geçmişiyle ilgili yorumlar görüyoruz. Hiçbir insan geçmişiyle yargılanmaz. İnsan sadece tek bir fiille yargılanır, geçmişiyle değil. Bu ortaçağdaydı. Bu Nazi ve faşist imparatorluklarda vardı. Hukukun içinde siyasi yansımalar görüyoruz. Bu yansımalar hukukun ölçülerini kaybettiriyor. Nitekim Balyoz ve Ergenekon iddianamelerinde bunları açık olarak gördük. Binlerce sayfalık bir iddianame olmaz. Binlerce sayfalık bir iddianame şüpheliyi ezen bir iddianamedir. Adil yargılanma hakkını kaybedileceği yönünde insana bir inanç getiren bir tutumdur. Hakkında binlerce sayfalık iddianame tanzim edilen kişi ‘benim hiçbir ümidim yok’ diyecektir. Köksal Bayraktar Dava zamanında açılmadı nkara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) suç duyurusu üzerine gazeteci Mehmet Baransu hakkında açılan davanın zamanında açılmadığı gerekçesi ile düşmesine karar verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Kürşat Kayral tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı’nın suç duyurusu üzerine gazeteci Baransu hakkında devlet istihbarat hizmetleri ve milli teşkilatı kanununa aykırılık iddialarıyla 12 yıla kadar hapis istemli dava açmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesinde Baransu’nun suçlandığı haberlerin yapılış tarihi 1314 Haziran 2013 olarak gösterilirken MİT’in suç duyurusu tarihi ise yine 14 Haziran 2013 olarak gösterildi ancak Baransu hakkındaki iddianame ise 21 Kasım 2013’te hazırlandı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın karar duruşmasına Baransu’nun avukatı Sercan Sakallı katıldı. Sakallı, basın kanununa göre herhangi bir suç ayrımı yapılmadan 4 ay içerisinde açılmayan davaların düşmesi gerektiğini hatırlattı. Avukatının beyanına katıldığını belirten Baransu, beraatını talep etti. Taleplerin ardından hâkim Harun Dinç, davanın zamanında açılmamış olması nedeniyle düşürülmesine karar verdi. l CİHAN Baransu hakkındaki dava düşürüldü A li Rıza Aydın (Eski Anayasa Mahkemesi raportörü): Evrensel hukuk ilkelerini benimseyen bir hukuk devletinde asgari ilkeler de söz konusuAli Rıza Aydın dur. Oysa bu asgari ilkelerin yok sayıldığı bir durumu yaşıyoruz. Bu yok sayma, yasaları yorumlayan yargı mensuplarını etkilemektedir. Dolayısıyla savcıların yazdığı iddianameler öncelikle evrensel hukuk ilkelerinden uzaklaşmakta, bu uzaklaşmayla birlikte de siyasetin güdümü altına girmektedir. Siyaset müdahale etmese bile yargı kendiliğinden siyasetin güdümü altına girebilmektedir. Hukuk fakültelerinde de hâkim ve savcı eğitiminde de Adalet Akademisi’nde de bu zaafları aşacak eğitim verilmiyor. Egemen anlayış, evrensel hukuk ilkelerini yorumlayacak hukukçuları yetiştirmeme ve eğitmeme konusunda en azından ihmalkâr davranarak kendi siyasetine uygun bir denetim mekanizmasını oluşturmak istiyor. Dolayısıyla eğitime bu bütünsel yaklaşımla bakılmadıkça yargı ya da eksik bakılmış olur. Eğitimi mükemmel seviyeye getirdiğimiz zaman bunlar çözümlenir mi diye sormak çok anlamlı değil. Çünkü siyaset eğitimi o seviyeye getirmiyor ki. Siyasi iktidar eğitimi kasten ihmal ediyor A İddianame şikâyet dilekçesi gibi olmamalı karsak usulü güvenceler açısından değerlendirildiğinde yetersiz kalıyor. O kadar çok dava, soruşturma var ki, eğitimde de eksiklikler var ama sistemde de çok fazla iş yükü var. Herkes korktuğu için bir üstüne atıyor. Sadece eğitim meselesi değil. Savcı, hâkim ne yapsın. Yaman Akdeniz Savcılıklar işin gerçeğini araştırmakla yükümlüdür. Soruşturma aşamasında sadece aleyhe değil lehe göre de delil toplamalılar. Suçun maddi, manevi unsurları, lehe olan durumların da değerlendirilmesi gerekiyor. Soruşturma aşamasında şüpheli taraf ve avukatları tarafından verilen ifadelerin de beraber değerlendirilmesi gerekiyor. Buna rağmen hukuka aykırı iddianameler düzenleniyor. İddianamelerin şikâyet dilekçesinden ibaret olmaması gerek. İfade özgürlüğü özelinde dar alanda soruşturma ve kovuşturma yapılması gerekirken basın soruşturmalarında usulü güvenceler dikkate alınmıyor. rof. Dr. Yaman Akdeniz: Sorun savcılarla sınırlı P değil. Bu tür iddianamelerin mahkemeler tarafından kabul edilmemesi gerek. Mahkeme kararlarına da ba Avukat Fikret İlkiz, Dündar ve Gül hakkındaki iddianamenin düşünsel hiçbir araştırma veya sonuç içermediğini söyledi an Dündar ve Erdem Gül hukuku yaratmak da ona aittir. hakkında hazırlanan iddiaYorumu olmayan iddianame hunameyi değerlendiren avukat Fikkuk yaratamıyor ve böyle bir çaret İlkiz, “İddianame dilsiz ve kobadan çok uzak. Düşünsel hiçbir nuşmuyor. Konuşamadığı için araştırma veya sonuç içermiyor. ve kendini ifade edemediğindenParçaları birleştirmiyor ve birleşdir ki; cansız bir varlık olmaktan tirdiğini zannettiği gazeteci yazıkurtulamıyor” dedi. larından ve yayımlanan haberlerFikret İlkiz “Gazetecilerin” yaden bir bütüne dahi ulaşamıyor. zılarıyla MİT tır’larıyla İddianamenin, hukuki bir dili yok. Huolup biteni “yorumladığını”, kuk yaratamadığı için yorumu yok.” İddianamenin “Budapeşte İlkeleri” olaşimdi de bu yazı ve haberrak anılan Avrupa Savcılık Konferanleri nedeniyle suçlandığını sı sonrasında oluşturulan “savcılık ilbelirten İlkiz, “Demokratik hukuk devletinin halkından kelerine” uymadığını kaydeden İlkiz, HAKAN DİRİK AİHM’nin Ofner ve Hopfinger ile Dekosaklayacak hiçbir gizlisi saklısı olmayan devlet oldu urt kararlarına da aykırı olduğunu kaydetti. Savcının, Avrupa İnsan Hakları ğunu kanıtladılar” ifadesini kullandı. Komiseri’nin “Türkiye’de Adalet YönetiSavcıların da iddianamelerinde “yomi ve İnsan Haklarının Korunması” başrumlarıyla” konuştuğunu kaydeden lıklı raporunda dile getirdiği “iddianameAvukat İlkiz şu görüşlerini dile getirdi: lerin kalitesine dikkat edilmelidir” yargı“Yorum, hukuk yaratmaktır. Roma’dan sını da dikkate almadığını söyledi. gelen anlayışa göre; yorum kime aitse, Dilsiz ve konuşmayan iddianame C OFNER VE HOPFINGER rolünü deİHM, davalarda savcının pfinger Ho ve r ne ğerlendirdiği Of “Kada, rın arla kar a lçik /Be ile Dekourt tığı iş, yap için i diğ mu adına görev yüklen alandırılcez ığın san ca nız yal mutlaka ve amalıdır. Savcıması yönünde olmaz, olm takdir haklae rin ye ak lam suç lar, sadece uygun yerine gerını hukuka ve adalete a İnsan Hakları tirmelidir” diyor. Avrup “Türkiye’de Adaihli Komiseri’nin 2012 tar klarının KorunHa an İns ve i let Yönetim savcılara ilişise a nd ması” başlıklı raporu “Mesnetsiz r: ıyo arıl akt r ala tam kin şu sap başlatılmanın ma davalar da dahil yargıla kısıtlamak pe i rin dile ken a sı konusund de devkle elli Öz . dıkları görülmektedir konusu söz in rin ele sel me liği let güven mahayı dav an, zam olduğuna inanıldığı ğerlende rin lille de ve yı ıma kemeye taş ye devretmeyi dirilmesi işini mahkeme edir.” ekt irilm bild ri ikle tercih ett İsminin açıklanmasını istemeyen bir hâkim, Cumhuriyet’e, Adalet Bakanlığı, HSYK ve Türkiye Adalet Akademisi’nin meslek içi eğitime yönelik programları da beklenen kalite gelişimini sağlamadığına işaret etti. Hâkim ve savcıların bir bölümü tarafından bu eğitim programlarının bir tür “tatil” olarak algılanması nedeniyle bu tür eğitimlerin amaçlarına ulaşamadığını söyleyen hâkim, eğitilmiş hukukçunun etkiye ve yönlendirmeye karşı daha dirençli olabileceğini belirtti. Aynı hâkim “Kendinden emin olsa her rüzgâra açık olmaz. Ama kendi yaptığı işten emin olmayınca bunu yapamıyor” dedi. Eğitimleri tatil gibi görüyorlar zırlanacağına uyulmalı. Durumların tarihçelerindenden çok delilleriyle ortaya koyulmalı. Uzun tutukluluk Türkiye’nin kronik sorunu. Maalesef Türkiye 2005 ve 2007’den itibaren bu kötü alışkanlığa tutuldu. Yargı üzerinden insanlar uzun tutuklulukla mağdur edilmemeli. rof. Dr. Ersan Şen: İddianamenin kısa olanıP nın taraftarıyım. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 170 ve 174. maddesine göre, iddianamenin nasıl ha Tarihçelerden çok deliller ortaya konmalı Ersan Şen BUDAPEŞTE İLKELERİ udapeşte İlkeleri’ olarak anılan “Savcılar için etik ve davranış biçimlerine ilişkin Avrupa esaslarına göre ceza yargılamasında savcıların nasıl davranması gerektiği şöyle sıralanıyor: “Adil yargılanma hakkı ilkesini desteklemek. Görevlerini adil, tarafsız, objektif olarak ve hukuk kuralları çerçevesinde bağımsız olarak icra etmek. Ceza adaleti sistemini mümkün olduğu kadar süratli işletmek, adaletin yararına davranmak ve tutarlı olmak. Masumiyet karinesi ilkesine saygı duymak. Tarafsız bir soruşturma, sorumluluğun temelsiz olduğunu gösterdiğinde, dava açmamak veya davaya devam etmemek. Hukuk ve adil yargılanma ilkesine uygun olarak özellikle sanığa ve vekiline gerekli bilgiyi vererek silahların eşitliği ilkesini korumak.” A ‘B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle