19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 29 Şubat 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 Ette ‘insafsız özel’ fiyat Fiyatların düşürülmemesi kaçak ve sağlıksız etlerin tercih edilmesine yol açarken üreticiden alınan etlerin Et ve Süt Kurumu’nun 23 kat fazlasına satıldığı belirtildi Ne getirilen tavan fiyat ne de ithalat izninin bir türlü düşmesini sağlayamadığı et fiyatlarında şimdi de kaçak et furyası yaşanırken üretici de bir kez daha kârı aracıların yediğinden şikâyetçi. Tüketici ise her zaman olduğu gibi mağdur... Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, eti özel sektörün, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 23 katı kârla sattığını belirterek, “250 kilogram karkası, ESK 5 bin 450 liraya, alışveriş merkezi 5 bin 955 liraya alıyor. ESK, bu karkası 5 bin 988 liraya et olarak satarken, fiyat alınan iki alışveriş merkezinden birinde satış bedeli 7 bin 862, diğerinde 8 bin 531 liraya kadar çıkıyor” dedi. Bu insafsızlık Bayraktar, üretici 250 kilogramlık bir karkastan 498 lira, ESK 538 lira kazanç elde ederken, alışveriş merkezlerinden birinin 1907 lira, diğerinin 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının insafsızlık olduğunu belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, ülke düzeyine yayılmış iki alışveriş merkezi ve ESK’den fiyat aldıklarını, değerli etlerin ESK’de toplam 2 bin 138 liradan, diğer etlerin 3 bin 850 liradan satıldığını, değerli etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 3 bin 172 lira, diğerinde de 3 bin 526 liraya, diğer etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 4 bin 690, diğerinde 5 bin 5 liraya satışa sunulduğunu vurguladı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Dana kıyma ESK’de 25 lira 75 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 31 lira 99 kuruş, diğerinde 32 lira 90 kuruşa, dana kuşbaşı ESK’de 29 lira 40 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 33 lira 99 kuruş, diğerinde 39 lira 90 kuruşa satılıyor.” Beside en büyük maliyet kalemini yüzde 69 ile hayvan alımının oluşturduğunu, bunu yüzde 25 ile yem giderlerinin izlediğini söyleyenBayraktar, besi üretim maliyetinin düşürülmesi isteniyorsa öncelikle alımı ve yem maliyetlerini düşürücü tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha yineledi. Türkİş köleliğe karşı sokaKTA Köle değil işçi olmak isteyen çalışanlar bir kez daha sokağa çıkıyor. AKP hükümeti özel istihdam büroları adı altında “Kiralık işçiliği” getiren düzenlemeyi TBMM’ye sundu. İşçilerin çalışma koşullarını esnekleştirecek, güvenceyi tamamen ortadan kaldıracak, milyonlarca işçinin “kiralık işçi” olarak çalışmasını ya sallaştıracak bu kölelik tasarısına karşı sessiz kalmak istemeyen emekçiler bir kez daha ne istediklerini, ne istemediklerini haykıracak. Türkİş Konfederasyonu’nu aldığı karar doğrultusunda işyerlerinde, meydanlarda söz konusu tasarının geri çekilmesi için imza standları kuruluyor. Türkİş Marmara Bölge Temsil ciliği de bugün Kadıköy İskele Meydanı ve Galatasaray Lisesi önünde imza stantlarını açıyor. Ayrıca, bugün sabah 10.00 Kadıköy İskele Meydanı’nda, akşam saat 17.00’de Galatasaray Lisesi önünde kitlesel basın açıklaması yapılarak Kiralık İşçilik getiren tasarı hakkında bilgi verilecek. l Ekonomi Servisi Fırsatçıya gün doğdu Yüksek et fiyatları, yurtdışından kaçak ve kontrolsüz getirilen etler için büyük pazar yarattı. İstanbul Bayrampaşa’daki Mega Center’da üslenen kaçak etçiler, pek çok restoran ve otelin et ihtiyacını karşılıyor. Hürriyet gazetesinden Burak Coşan’ın haberine göre, İstanbul Bayrampaşa Mega Center’da el altından ‘ucuza, kaçak ithal et’ satışı yapıldığı iddia edildi. Bu etlerin, daha çok otel ve restoranlara verildiği de ileri sürüldü. Brezilya’dan getirilen etleri Türkiye’deki et fiyatlarından kilogram başına 20 TL ucuza verildiğini söyledi. Etlerin Brezilya’dan geldiğini, Türkiye piyasasına göre daha ucuz ve kaliteli olduğunu belirten bir toptancı, “Türkiye’de pirzola 70, antrikot 45 TL. Brezilya’dan gelen pirzola 55, antrikot ise 35 TL. Eğer hayvanın diğer bölgelerinden et isterseniz piyasa fiyatının çok daha altına size ayarlıyabilirim. Ancak ‘yurtdışı et’ her zaman bulunmuyor” şeklinde bilgi verdi. l Ekonomi Servisi Hükümet, alan adını ODTÜ’den almak istiyor Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, gerçekleşen son siber saldırıların ODTÜ’de güvenlik açıklarının fazla olduğunu gösterdiğini belirterek, “Alan adlarının ODTÜ’den Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) devredilmesi için görüşmeler sürüyor. Birtakım anlaşmazlıklar var ama bunları aşacağız” dedi. Yıldırım, 2012’deki düzenlemeyle hayata geçirilen Siber Güvenlik Kurulu’nun 10 Şubat’ta toplandığını anımsatarak, siber güvenliğin artık ülke güvenliğiyle eşdeğer hale geldiğini ifade etti. Yıldırım, siber tehditlerin konvansiyonel tehditlerin önüne geçtiğini de vurguladı. Yıldırım, NATO’nun Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi bulunduğuna işaret ederek, Türkiye’de de bu kapsamda 2013’te Siber Savunma Komutanlığı kurulduğunu söyledi. Türkiye’nin ülke alan adı olan .tr uzantılı alan adları (.com.tr, .net.tr ve daha fazlası) ODTÜ tarafından yönetiliyor ve ve tahsis ediliyor. Alan adı en fazla beş yıl olarak tahsis edilebiliyor. l Ekonomi Servisi Paranoya korku, kitlenme Siyasal İslamın yazarlarının ezberleri realitenin duvarına çarpınca bozuldu. Paranoya böyle durumlarda ortaya çıkar. Şimdi Türkiye’nin, çok yönlü bir kuşatmayla karşı karşıya olduğuna, geleneksel müttefikleriyle, geleneksel düşmanlarının (herkesin) bu komploda buluştuğuna inanıyorlar. Bu sırada bu “geleneksel müttefiklerin” dünyasında başka bir hava, Londra’da, Afganistanlı bir taksi şoförünün bana sorduğu, “AKP ne yapmak istiyor? İslamcı olmayan tek modern Müslüman devleti mi yıkmaya çalışıyor?” sorusu var. Dış politika çevrelerinin yayınlarındaki tartışmalarda soruluyor: “Stratejik coğrafyadaki bu müttefik ülke çökerek küresel boyutlarda bir felakete yol açar mı?” ‘Bu ülke çöküyor mu?’ Batı basınında genel kanı, özellikle Erdem ve Can arkadaşlarımızın yaşadıklarının, yazdıklarının merceğinden baktıklarında, Türkiye’nin şu andaki durumunun sürdürülemez olduğu yönünde. Geçen haftaki “Yönetilemeyen ülke” başlıklı yazımdan bu yana, Batı medyasında, dış politika çevrelerindeki tartışmalarda rastladığım yorumlardan kısaca aktarmaya çalışırsam, Türkiye’nin daha fazla Sünni İslamcı; devletinin, güçler ayrılığını yok ettikten sonra daha merkeziyetçi, otoriter, baskıcı olduğuna ilişkin tespitlerden başlayabiliriz. İkinci sırada, Türkiye’nin Suriye politikasının sonuçları var. Sonra, cihatçı çetelerin ülke içinde kendilerine yaşam alanları yaratmaları, bu gelişmenin kendini intihar saldırılarıyla göstermeye başlaması, Türkiye’den geçerek Avrupa kapılarına dayanan sığınmacılar dalgasıyla bağlantısı, bu dinamiğin Rusya tarafından kullanılması geliyor. Siyasal İslamın Kürt siyasi hareketini, kendi projesi için kullanmaya devam edemeyeceğini anladığı anda, düşman olarak karşısına alması, haziran seçimlerinden sonra başlayan kanlı süreç de bir diğer kaygı konusu. Kürt sorununun Suriye boyutunun yarattığı korkuyla, AKP yönetiminin Suriye bataklığına daha derin biçimde batmaya başlaması korkutuyor. Rus savaş uçağının düşürülmesinin sonuçları da hâlâ gündemde: Rusya, bu olaydan sonra Suriye’de yeni mevziler elde etti; Türkiye ekonomisine, döviz getiren, istihdam kaynağı, turizm, tekstil ve tarım sektörleri üzerinden büyük zarar vermeye, bu zararı, gaz bağlantısı üzerinden genişletmeye başladı. İçeride, bu eğilimlere yönelik eleştiriler, direnişler, karşılığında daha fazla baskı, baskıya karşı daha faza eleştiri, direniş, kısacası sürdürülemez bir döngü oluştu. Dış politikada, geleneksel müttefikleriyle, ait olduğu “jeopolitik mimariyle” ilgili sorunların yönetilemez hale gelmesi, güven kaybı, artan savaş riski, ekonominin kırılganlaşmaya devam etmesi... “Bu ülke çöküyor mu?” sorusunu gündeme getiriyor... İstikrarsız denge Diğer taraftan siyasette adeta bir denge var: AKP, kendisini iktidarda tutacak oyu almaya devam edecek gibi görünüyor. Buna karşılık, muhalefet, oyunu artıracak, AKP blokunu zayıflatacak gibi görünmüyor. Ancak yukarıda özetlenen kaygılar, “yönetememe” durumu, “baskıdirençbaskı” döngüsü göz önüne alındığında, bu dengenin sürdürülebilir olmadığı anlaşılıyor. Bu denge aslında, siyasette, “bu ülke çöküyor mu” kaygılarına yol açan sorunların aşılmasını önleyen bir kilitlenmeye işaret ediyor. AKP aldığı oyun sınırına geldi, tek başına hükümet olmakta zorlanıyor. Kasım seçimlerindeki “anormallikler” Washington Post gibi gazetelerde ayrıntılı araştırmalara konu oluyor. Siyasal İslamın projesinden vazgeçmesi söz konusu değil. AKP’deki kozmetik değişiklikler ya da Gül üzerinden bir Thermidor (“Sessiz/Pasif Devrim”in liderliğini hedef alan bir likidasyon) da bir şey değiştirmeyecek. CHP, HDP ile güçlerini birleştirerek bir muhalefet ekseni kurmaya ne eğilimli, ne de uygun. HDP’nin gelecek seçimlerde AKP’yi bir kez daha durdurma olasılığı zayıf. Bu nedenle savaşın sönümlenmesi de söz konu değil... Siyasal İslamın 13 yıllık AKP yönetimi, ülkeyi getirdi çıkmaz sokağa soktu... Meyve fiyatları şubatta yüzde 10 arttı Ocakta 9.5 oranında gerileyen meyve fiyatlarının şubatta yüzde 10.2 oranında bir artış gözlendi. Birleşik Kamuİş Konfederasyonu, şubatta en yüksek artışın meyve fiyatlarında gözlendiğini, ocakta 9.5 oranında gerileyen meyve fiyatlarında şubat ayında yüzde 10.2 oranında bir artış olduğunu belirtti. Birleşik Kamuİş Konfederasyonu’ndan yapılan açıklamaya göre, yılın ilk iki ayında gıda maddelerindeki artışın yüzde 7.6’yı bulduğu belirtildi. Ortalama memur maaşı 2 bin 684 liranın bin 659 lirası, sadece gıdaya harcandığı, dört kişilik bir memur ailesinin geriye kalan 1025 lirayı kira, ev eşyası, sağlık, ulaşım, eğitim, iletişim, elektrik, su, ısınma gibi zorunlu ihtiyaçlar için harcadığı vurgulandı. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle