14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Bir Can Bin Umut Serebral Palsili Çocuklar Derneği’ fotoğraf sergisi... Engelliler Günü kapsamında “Bir Can Bin Umut Serebral Palsili Çocuklar Derneği” tarafından düzenlenen, Hakan Kumuk’un ‘Beynimde ki Özgürlük’ adlı fotoğraf sergisi Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde açıldı. Açılışını Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nun yaptığı sergiden elde edilen gelir ihtiyaç sahibi serebral palsili çocuklara verilecek. Sergi 10 Aralık’a kadar görülebilir. 16 [email protected] EDITÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Pazartesi 5 Aralık 2016 Yılın bol ödüllü filmi ‘Babamın Kanatları’ nihayet vizyonda. Kıvanç Sezer’in yazıp yönettiği film iş cinayetlerinden yola çıkan çarpıcı bir Türkiye eleştirisi ‘Babamın Kanatları’ adlı filmde İbrahim Usta karakterini Menderes Samancılar canlandırıyor. ‘Fıtrat’, ‘kader’ diye diye... EMRAH KOLUKISA Van’da çoluğunu çocuğunu bı Boğaz’ın serin sularının üzerinde, bilemediniz şehrin çatılarına nazır uçması ge rakarak gurbete düşen ve çoktan emekli olması gerektiği yaşta hâlâ duvarcılık yapan İbrahim Usta’nın (Menderes Samancılar) ilerlemiş reken bir martı Esenyurt’ta 20 kat bir kanserin pençesine düştüğü lı bir site inşaatının içine sıkışıp nü öğrenerek başlıyoruz “Baba kalmış, bir yandan çığlık atmak mın Kanatları”nı izlemeye. Ardın ta, bir yandan da dört dönmekte, çı dan İbrahim Usta’yı bu kez SGK’de, kış ararcasına. Oturduğu yerden emeklilik için daha en az 35 yıl ça onu seyreden, içinde bulunduğu in lışması gerektiğini öğrenirken gö şaatın ustası, ölümün kıyısına dek rüyoruz. Ona önerilen tek alterna gelmiş kanser hastası İbrahim Us tif 8000 liralık sigortasını dışarıdan ta da bir yandan martıya dertlen ödeyerek emekli olması ama yok ki mekte belli ki, bir yandan da ay öyle bir para. Çalıştığı şantiyeden nı kıstırılmışlık hissini neye, na alacağı üç kuruşu bile toplayamıyor sıl tedavül edeceği nerede kaldı 8 bin lira. ni hesaplamakta bel Onunla birlikte aynı ki. Türkiye’de işçi ol inşaatta çalışan yeğe mak ne zamandır ni Yusuf (Musab Ekici) “fıtrat”, “kader” gibi ise işinde yükselme gitgide aleladeleşen ye çabalayan, etrafın sözcüklerle tanım dakiler (ve ustabaşısı) lanmakta ne yazık ki tarafından sevilen ve ve “Babamın Kanat en büyük derdi hoşlan ları” da başta İbra dığı kızla (Kübra Kip) him Usta (Menderes yakınlaşmak olan bir Samancılar) olmak genç. Bir yandan da üzere, varını yoğunu inşaat sektörüne Kıvanç Sezer koğuşta örgütlenen ve taşeron sistemine kar bağlamış topal eko şı kendilerini güven nomimizin hızla harcayıp gözden ce altına almak isteyen işçilere göz çıkardığı emekçilerin hikâyesini kulak olup, ona güzel bir gelecek anlatıyor. Çarpıcı, soğukkanlı ve en vaat eden ustabaşısına laf taşımak önemlisi de doğru yerden bakan bir tadır. İlk 30 dakikada olan tüm bu film var karşımızda. anlattıklarım filmin serimi olduğu Muhtemel gözlerden kaçmıştır, kadar, karakterlerin de izleyiciye cuma günü pul kadar bir haber çık tanıtıldıldığı bölümü hikâyenin. tı gazetelerin birinde: “Üniversiteli genç çalıştığı inşaattan düşerek öl Kaza değil cinayet dü”. Ne yazık ki “Babamın Kanatla Filmin asıl kırılma noktası işçi rı” ile yaşadığımız ülkenin gerçek lerden birinin, üniversiteli Fırat’ın leri işte böylesine örtüşüyor günü inşaattan düşerek öldüğü sahne. müzde. Esenyurt’ta, bittiğinde lüks Son derece etkileyici bir ustalıkla daireler olarak bankadan yüklüce çekilmiş bu sahnenin ardından ka kredi çekmiş genç çiftlere kat kat pitalist yapının gerçek yüzünü de satılacak bir sitenin inşaatında ça görmeye başlıyoruz. Benzetmek ge lışan işçilerin dünyasına sokuyor rekirse sıvalar dökülüyor ve çar bizi, filmin senaristi ve yönetme pık iskeleti açığa çıkıyor binanın. ni Kıvanç Sezer. Resmettiği dünya Fırat’ın ölümünün kaza değil bir ci nın gerçekliği hakkında bir şüphe nayet olduğunu herkesten iyi bilen uyandırmayacak denli tanıyor ka firma yetkilileri acilen ölen gencin rakterlerini ve o dünyanın jargonu ailesine “kan parası” yetiştirmenin nu. Kürt işçiler, Laz ustabaşı, takım derdine düşüyorlar ve bu da ölü elbiseli müteaahhit ve hepsinin üs mün kıyısında olduğunu bilen ve tünde, sadece telefonun öteki ucun çoluk çocuğuna üç kuruş para bı daki uhrevi bir varlık gibi beliren rakamamanın acısını yaşayan İbra “patron”... Sezer’in inşa ettiği bu hi him Usta’nın kafasının bir köşesine yerarşik kapitalist kule neredey yerleşiveriyor sinsice. se filmdeki inşaat kadar betonarme Fırat’ın ölümü ve İbrahim ve en az onun kadar tehlikeli aslın Usta’nın tedavi parası bile bulama da. Avukatlar da binanın yıkılması dığı için gitgide kötüleşen hastalığı nı engellemek için kurulmuş istinat filmde vicdani tercihlerin ayrımına duvarları sanki, sistem adına. Ya getiriyor kimi karakterleri. Bu an da bu heyülanın artıklarından, çöp lamda en net değişimi Yusuf’ta gö lerinden beslenmek için kapısında rüyoruz. Amcasının başına gelen bekleyen mahluklar... lerle, yengesinin filmin sonunda ki duruşu bizi, yani izleyicileri de Yusuf’un baktığı noktada durmaya zorluyor ve onun geçirdiği değişimi hissetmemizi sağlıyor. Yusuf, hayır, belki bilinçlenmiyor (işçi sınıfının bilinçlenmesi anlamında söylüyorum bunu), ama içinde bulunduğu yapının kirli, acımasız ve vicdansız karakterini açık biçimde duyumsuyor. Ustabaşısıyla yaptığı pazarlık sonucu yakın geleceğinde alacağı tüm parayı avans olarak çekip amcasına verme planı İbrahim Usta tarafından safça bir iyiniyet olarak yorumlanıyor ve Yusuf bunu anlamıyor, ama, ilk zamanlar halay çeken işçi çocuklarla beraber oynamaya dünden hazır olan Yusuf şimdi onları halay çekerken yakaladığında azarlamaya başlayınca bir şeylerin fena halde bozulduğunu biz anlıyoruz. Filmi sürükleyen oyuncular Filmin merkezindeki karakterlerden İbrahim Usta rolünde Menderes Samancılar yılın en dikkat çekici performanslarından birini sergiliyor. Onun incelikli, duygusal anlamda yoğun ve son derece ekonomik oyunculuğu belli ki yılların süzgecinden damıtılmış. Zaten hem Adana’da hem de Antalya’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı ve uzun yıllardır bu dalda duble yapan nadir isimlerden biri oldu. Aynı şekilde iki festivalde birden En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu unvanını alan Kübra Kip de canlandırdığı rolde son derece başarılı. Filmin bence asıl keşfi olan Musab Ekici ise adını daha uzun yıllar duyacağımız bir oyuncu kanımca. Genç yaşına rağmen işin sırrını çözmüş izlenimi veriyor, ki hiç kolay değildir. Ayrıca filmin atmosferinde büyük katkısı olan Bajar imzalı müzikleri ve Kıvanç Sezer’in henüz ilk filminde tutturduğu duygu sömürüsünden uzak gerçekçi ve yalın sinema anlatımı da filmin olmazsa olmaz artıları. Son sözüm dağıtımcılara. “Babamın Kanatları” filmi İstanbul’da topu topu 67 salonda oynuyor. Kadıköy yakasında sadece Rexx’te var örneğin. Oysa bu film çok daha geniş kitlelerle buluşması gereken bir film. Küçük filmler salon bulamıyor derken kastedilen biraz da bu işte ve bu da bizi Kaan Müjdeci’nin yapımcılığını üstlendiği “Kapalı Gişe: Türkiye Sinemasında Dağıtım Krizi” adlı belgesele getiriyor. Her iki filmi de izlemenizi öneririz, birini sinemada, diğerini internette. JOHN WATERS’A GÖRE 2016’NIN EN İYİLERİ İşte John Waters’ın listesi: 1. Krisha (Trey Edward Shults) 2. Tickled (David Farrier ve Dylan Reeve) 3. Everybody Wants Some (Richard Linklater) 4.Roar (Noel Marshall) 5. WienerDog (Todd Solondz) 6. Elle (Paul Verhoeven) 7. Julieta (Pedro Almodovar) 8. Like Cattle Towards Glow (Dennis Cooper ve Zac Farley) 9. Valley Of Love (Guillaume Nicloux) John Waters’a göre “Elle” yılın en iyi filmlerinden, Isabelle Huppert ise dünyanın en iyi oyuncusu. 10. A Quiet Passion (Terence Davies) Waters’ın listesi yeni keşifler için ideal... Kült filmlerin yönetmeni John Waters’ın her yıl bu zamanlarda yaptığı ve meraklılarının ilgiyle beklediği “Yılın en iyi filmleri” listesi önceki gün geldi. “Mondo Trasho”, “Pink Flamingoes”, Hairspray” ve “Cry Baby” gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni ve alameti farikası bıyığıyla tanınan Amerikalı sinemacı Waters 10 filmden oluşan listesinden kendi öznel beğenilerinden hareket ediyor ve mutlaka çok bilinmeyen kimi filmlere de yer vererek bir anlamda sinemaseverler arasında merak ve keşfetme duygularını uyandırıyor. Bu yılki listesi de yine birbirinden ilginç filmlerle dolu ve zirvede de ilk gösterimini 2015’te Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası bölümünde yapan, vizyona ise ancak 2016 martında giren “Krisha” adlı film var. Trey Edward Shults’un eleştirmenler tarafından çok beğenilen ama çok az izleyiciye ulaşan filmi belki Waters sayesinde ev sineması formatında daha yaygın bir dağıtım şansı bulur. Bağımsız sinema ağırlıklı bir liste John Waters’ın listesinde bağımsız sinemanın bariz bir ağırlığı göze çarpıyor. Richard Linklater, Todd Solondz gibi namlı bağımsız yönetmenlerin son filmlerine yer veren Waters, Avrupa sinemasını da es geçmemiş ve Pedro Almodovar, Paul Verhoeven, Guillaume Nicloux gibi isimlerin son filmlerini listesine almış. Kimi filmler için kısa yorumlar da yapan Waters örneğin “Elle” için şunları yazmış: “Kitle katillerinin kızları da tecavüze uğrar mı? Fransa’da bazen uğrarlar ve ancak Isabelle Huppert böyle heterosapkın, ClaudeChabrolileRadleyMetzgerkarışımı bir karakteri feminist bir vakarla oynayabilirdi. Dünyadaki en iyi oyuncu değil mi sizce de?” l Kültür Servisi Yılmaz Güney Sahnesi tamamlanmak üzere Çankaya Belediyesi’nin yeniden yapmak üzere yıktığı Yılmaz Güney Sahnesi’nin inşaatı hızla sürüyor. 1990’lı yıllardan bu yana pek çok tiyatro, konser, panel, seminer gibi etkinliklere ev sahipliği yapan Yılmaz Güney Sahnesi, 300 kişilik kapasiteyle yeniden hizme te girmeye hazırlanıyor. Yenilenen haliyle Ankaralı sanatseverlerle buluşacak olan Yılmaz Güney Sahnesi’nin açılış töreninde Güney’in; “Baba”, “Umutsuzlar”, “Sürü”, “Bir Çirkin Adam”, “Yol”, “Arkadaş” gibi filmleri gösterilecek. Ayrıca ses sanatçıları da film müziklerini yorumlayacak. Çankaya Belediyesi Maltepe Yerleşkesi’nde bulunan Sahne’nin bir fuaye alanı ve kafeterya da Ankaralılara hizmet edecek. Artan kapasitesi ve yenilenen haliyle hizmet verecek Sahne, profesyonel ve amatör çalışmalara ev sahipliği yapacak. l Kültür Servisi Çehov oyunlarına göndermeler Christopher Durang’ın yazdığı, Nesrin Kazankaya’nın çevirdiği ve Yücel Erten’in yönettiği “Vanya, Sonya, Maşa ve Spike” 7 Aralık’ta saat 20.00’de Tiyatro Pera’da sahnelenecek. Christopher Durang, Çehov oyunlarına göndermeler yaparak günümüzde, ABD’de küçük bir kasabada geçen, özgün bir öykü oluşturmuş. Dramaturjisini Şafak Eruyar’ın üstlendiği oyunda, Şerif Erol, Tilbe Saran, Nesrin Kazankaya, Doğan Akdoğan, Başak Meşe ve Gamze İpek rol alıyor. l Kültür Servisi ‘Saklı Çeyiz’ MERKÜR Sanat Galerisi’nde Zeynep Çilek’in “Saklı Çeyiz” adlı sergisi 19 Aralık9 Ocak tarihleri arasında MERKÜR Sanat Galerisi’nde görülebilir. Çilek, “Saklı Çeyiz” adlı sergisiyle, gelenek ve gelecek arasında köprüler kuruyor. Sanat tarihinde önemli yeri olan imgeleri bize özgü desen ve motiflerle harmanlıyor. Geometrik çizgileri kullanarak yaptığı çalışmaların içine Hurufi öğeler yerleştiren sanatçı, “Sanatçı için hafızayı yitirmek de hafızanın bir anında donup kalmak da kaybolmak demektir. Tarih ne kendisine saplanıp kalacağımız, ne de kendisine bigâne kalabileceğimiz bir gerçekliktir” diyor. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle