23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 30 Aralık 2016 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Hiçbir gece aydınlıktan kurtulamamıştır Akın Atalay’a... 1981 sonbaharı hepimiz için heyecanlı bir dönemdi. Çoğumuzun bilinçli tercihi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kocaman 1 No’lu amfisinde buluştuğumuz günler… Soğuk rüzgârların estiği ama umutlarımızın çiçek açmaya devam ettiği mevsim. O mevsim tanıştık Akın Atalay ile. Her şeye rağmen gözlerinin güldüğü, dudaklarından hayatı ciddiye alan sözlerin döküldüğü, insana sokulan, dost olmak için “hazır ol”da bekleyendi. Bazılarımıza ders çalıştırmaya başlamıştı ilk yıldan itibaren. Bir arkadaşımızın herhangi bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu hissetmesi yeterdi. Sanki ilk koşanlardan biri olmaktı görevi. Akran olmamıza rağmen ağabey gibi hissederdik. Koruyan, gözeten oldu ğundan… Şüphesiz sorumluluk bilincinin gelişkin olmasıydı onu böyle yapan. Derslerini ciddiyetle takip eden, katılımcı ve paylaşımcı iyi bir öğrenciydi. Daha ilk sınıflarda başarılı bir hukukçu olacağı belliydi; öyle de oldu. Zekâsını, bilgi birikimini ve muhakeme yeteneğini kurulu düzen doğrultusunda yönlendirseydi, kuşkusuz günümüzün “en çok kazananları” arasında görecektik adını. Yapmadı… İdeallerinden hiç vazgeçmedi. Daha güzel bir dünya idealinin hizmetine verdi zekâsını, emeğini, bilgisini. İşini yaparken bir bilim insanı ciddiyetinde çalıştı; nice insanların hakkını teslim aldı haksızlığın elinden. Bir kez dahi başarılarıyla övün düğünü görmedik, övüldüğünde yüzünün kızardığına şahitliğimiz çoktur. Sevgili Akın; Biz, İstanbul Hukuk 1981 girişli arka daşların tüm yüreğimizle, aklımız la yanındayız bunu bil. Genç yaş tan bu yana, yani bir ömür, ya ni tam 35 yıldır tanırız biliriz bir birimizi. Hiçbir yeni yetme bilgiyi,  yakıştırmayı, isnadı yaklaştırmayız adının yanına. Çamurun izi kala cak kişilerden değilsin ki, ya pışmaz sana. Bütün yaşamını insanlı ğa adadığının da tanığı yız. İnsanca bir dünya hayaliyle dolu yü reğini kim biz Akın Atalay den iyi kim bile bilir ki? Senin gibi düşünmeyenlere aynı değeri verdiğini, dürüstlüğünü, her insanı sevilmeye layık gördüğünü, engin gönlünü, kim olursa olsun fedakarca insanlara yardım ettiğini, alçakgönüllülüğün seninle eşleştiğini ve başkaları uğruna kendinden vazgeçtiğini kim daha iyi bilebilir bizden? Can Arkadaşımız; Hiçbir gece aydınlıktan kurtulamamıştır. Biliyoruz ki geçecek bugünler... Yine kafa kafaya verip hukuk konuşacağız, tartışacağız. Daha güzel bir dünyanın hayallerini kurmaya devam edeceğiz. Tıpkı okulumuzun koridorlarında, o güzel bahçesinde yaptığımız gibi. Sen yine şakalar yaparsın bize; gülmekten kırıp geçirirsin bizleri. Hep birlikte güleriz seninle, yine…  Hayat da, güzel günler de, bizler de seni bekliyoruz. Sevgiyle… İstanbul Üniversitesi 1981 yılı girişlilerden arkadaşların. İlk duruşmada tahliye Başbakan’a ‘zor’ sorular: Kalemşor olmayan hapse mi atılacak? CHP Milletvekili Fikri Sağlar, gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecileri Meclis gündemine taşıdı. Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Sağlar, 25 Aralık gecesi düzenlenen operasyonlarda BirGün Gazetesi çalışanı Mahir Kanaat, eski Diken internet sitesi editörü Tunca Öğreten ve DİHABER Diyarbakır Büro Şefi Ömer Çelik ile muhabir Metin Yoksu’nun gözaltına alındığını anımsatarak Mahir Kanaat’ın gözaltında tutulduğu Vatan Emniyeti’nde avukatlarıyla dahi görüştürülmediğini belirtti. 148 gazetecinin tutuklu olduğunu, 170’e yakın yakın medya organının kapatıldığını binlerce medya çalışanı ve gazetecinin işsiz kaldığını vurgulayan Sağlar, “Tutuklanan gazetecilerin tutuklandığı tarih ve gazetecilere atfedilen suçlar nelerdir? Hükümlü kaç gazeteci vardır? Hükümlü olan gazetecilerin suçları nelerdir? Neden özgür basın istemiyorsunuz? Gerçeklerin ortaya çıkacak olması sizleri tedirgin mi ediyor? Sizin kalemşorlarınız olmayan gazeteciler hapse atılmaya mahkum mudur?” sorularına yanıt istedi. l Yurt Haberleri Ayağını denk almayan gazeteciye ne olacak? CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım’a “ayaklanı denk almayan” gazetecilere ne olacağını sordu. Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrasında gazetemizin muhabiri Sinan Tartanoğlu’nun IŞİD’in Türk askerleriyle ilgili yayınladığı iddia edilen görüntülerli sorması üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “medyadaki bazı arkadaşlar ayaklarını denk alsınlar” yanıtını verdiğini anımsattı. “‘Ayaklarını denk almayan’ basın emekçilerine yönelik AKP Hükümeti tarafından nasıl bir tavır izlenecektir?” diyen Tanrıkulu, Yıldırım’a şu soruları yöneltti: “IŞİD’in iki Türkiye askerini yakması iddiaları ile ilgili herhangi bir resmi açıklama yapılacak mıdır? Bu konuda ‘medyadaki bazı arkadaşlar ayaklarını denk alsınlar’ ifadesi bir açık tehdit olup, bu ifade anayasal bir suç teşkil etmemekte midir? Mesleğini icra eden basın mensuplarının, gazetecilerin ‘ayaklarını denk almaları’ndan kasıt nedir? ‘Ayaklarını denk almayan’ basın emekçilerine yönelik AKP Hükümeti tarafından nasıl bir tavır izlenecektir?” l Yurt Haberleri Özgür Gündem davasında yargılanan Aslı Erdoğan 133, Necmiye Alpay ise 121 gün sonra özgürlüklerine kavuştu. Gazetenin yayın yönetmeni Zana Kaya da tahliye edildi Özgür Gündem davasında yargılanan yazarlar Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve gazetenin Ge nel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, ilk du ruşmada tahliye edildi. Aslı Erdoğan 133, Necmiye Alpay ise 121 gün son ra özgürlüklerine kavuş tu. Dava 2 Ocak’a ertelen di. Mahkeme başkanı Zana Kaya ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya’nın araç ve görevli eksikliğin CANAN COŞKUN den duruşmaya getirilmediğini söyledi. Erdoğan savunmasında, “Her sa tırına derin bir yalnızlığın sindiği bir yazarın örgüt üyeliğinden yargılan ması da ayrı bir ironi” dedi. Alpay da, “Yangını söndürmeye çalışanların da ateşe atılmak istendiği bir konjonktür le karşı karşıyayız” dedi. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya ör güt üyeliği ve propagandası ile devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suç larından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 17.5 yıla kadar hapisleri istenen, Er doğan, Alpay, tutuksuz yargılanan avu kat Eren Keskin katıldı. Hukuk varmış gibi İlk olarak savunma yapan Erdoğan cümlelerine “Savunmamı hukuk varmış gibi ve hukuk adına yapacağım” diye başladı. 5 aylık tutukluluğunun, siyasi ortamın her türlü hukuksal refleksi bastırdığına, hukukun sindirme, cezalandırma, hatta ortada suç bile yokken ibret olsun diye cezalandırma aracına dönüştüğüne işaret ettiğini söyledi. Sembolik, kâğıt üzerinde, hiçbir yetkisi bulunmayan danışma kurulunda adı geçtiği için tutuklandığını ifade eden Erdoğan, “Danışman olduğum yıllar içinde benzer KCK davaları, soruşturmaları açıldı. Ama ben hiçbirine, tanık olarak dahi dahil edilmedim. Özgür Gündem danışmanlığı da kimse aleyhine bir delil, bir suç olarak sunulmadı” dedi. Tarihe geçtim “İdam cezasının yerine ikame edilmiş ağırlaştırılmış müebbetle bu yüzyılda yargılanan ilk kadın edebiyatçı olarak tarihe geçtim” diyen Erdoğan, “Benimle beraber yasal bir gazetenin sembolik danışma kuruluna ismini vermiş diğerleri, Yeşiller Partisi’nin kurucusu Bilge Contepe, Türkiye’nin tek Nobel Barış Ödülü adayı Ragıp Zarakolu, dilbilimci Necmiye Alpay ansızın kendimizi PKK/KCK torbasına en tepeden atılmış buluverdik. ‘Siyasi otorite gibi düşünmeyen suçludur, kendi bizzat tersini ispatlayana dek cezalandırılacaktır.’ Bu Ortaçağ’ın engizisyonun bakış açısıdır. Vicdansız adalet olmadığı gibi, edebiyat da olmaz” ifadelerini kullandı. PKK üzerine bir çalışması, yazısı, tek cümlesi dahi olmadığını söyleyen Erdoğan, bu dosyaya kendisini katanların Google’da 2 dakikada öğrenebilecekleri yazarlık mesleğinden habersiz olduklarını savundu. Erdoğan, “Örgüt üyeliğime somut delil olarak sunulan tek şey künyede adımın geçmesidir. Yani yazarak ve okuyarak geçen yirmi küsur yıldan sonra sanırım 2016’da, PKK/ KCK’ye girmiş, bu faaliyeti ismimi künyeye yazarak ilan etmiş, ama KCK adına başka faaliyette bulunmamışım” dedi. ‘Et dahi yemiyorum’ Her türlü şiddete karşı olduğunu, meşru müdafaa dahil öldürmeyi kabul etmediğini kaydeden Erdoğan, et dahi yemediğini, antimilitarist ve vicdani retçi olduğunu söyledi. Savcının KCK tutuklusunun ölümünü yazdığı gerekçesiyle KCK üyeliği yönelttiğini belirten Erdoğan, “Bugüne dek girmediğim örgüt kal madı, İBDAC dahil. Hatta bir uyuşturu lemleri ile basın öz Aslı Erdoğan Necmiye Alpay Vedat ARIK ‘Umutlu değilim’Tahliye edilen Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay cezaevi çıkışında sloganlarla karşılandı. SEYHAN AVŞAR Yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay dün akşam Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildiler. Cezaevi önünde yakınları ve arkadaşları tarafından karşılanan Erdoğan ve Alpay sevdiklerine sarılarak hasret giderdiler. Cezaevinin kapısından ilk çıkan Alpay, “Özgür olmak güzel ama içerde kalanları düşündükçe üzülüyorum. İlk olarak bugün Özgürlük Nöbeti’ne katılacağım diye düşünürken birden nöbet olmayacağını hatırladım. Cumartesi (yarın), Cumhuriyet Gazetesi’ni ziyaret edeceğim. Daha sonra ise Barış Vakfı’na gideceğim” dedi. Kadınların Özgürlük Nöbeti’ni kadın tutuklular için devam ettirmesini isteyen Alpay, “Kadınlara özgürlük diyerek, haftada bir gün dahi olsa nöbet tutalım” diye çağrıda bulundu. ‘Hayal kurmak lükstü’ 133 günün ardından tahliye edilen Aslı Erdoğan ise annesi Mine Aydoslu’ya sıkı sıkı sarıldı. Tahliye kararına alışamadığını belirten Erdoğan, “Çok zora alışamadım. Şoktayım. Tahliye olacağımı düşünmemiştim. Cezaevine girmek de bir şok, çıkmak da. Hâlâ içerdeyim. Cezaevlerinde OHAL’ in getirdiği zorluklar var. Hiç hayal kurmadım. Hayal lükstü. Denizi ve bale yapmayı özledim” diye konuştu. ‘Her an girip çıkabiliriz’ Cezaevi koşullarına çok fazla dayanamayacağını düşündüğünü söyleyen Erdoğan, kendisine garip bir güç geldiğini böylelikle dayandığını vurguladı. Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasını değerlendiren Erdoğan, “Dışarısı ile içerisi arasındaki fark azalıyor. Bu gözaltına şaşırmadım. Her an girip çıkacağız gibi bir his var içimde” dedi. Erdoğan, “Umutlu konuşmak isterdim. İki, üç cümle nedeniyle ağırlaştırılmış müebbetle yargılandım. Büyük haksızlık. İçeri görünce gördüm ki haksızlık bu ülkenin doğasında var. Şu an serbestim diye umutlu değilim. Eve gideriz. Belki yarın yine alırlar” diye belirtti. İçerden Türkiye gündemini çok iyi değerlendirdiklerini belirten Erdoğan, “Önce Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyon düzenlendi. Gazetenin muhasebecisinden, yönetimine herkes örgüt torbasına atıldı. Ardından milletvekilleri tutuklandı. Durmuyor, yavaşlamıyor, geri adım atmıyor. Darbe dönemine benzer günlerden geçiyoruz” dedi. cu satıcısının dosyasındaki hukuksuzluğu ele aldığımda uyuşturucu mafyası yöneticiliğinden de tutuklanabilirdim” dedi. Erdoğan, “Uluslararası düzeyde tanınan birkaç kadın edebiyatçıdan birinin jandarmalar arasında edebiyatını savunmasından bu ülke utanç duymuyor, neden utanç duyması gerektiğini bile anlamıyorsa, en temel şeyi öğrenememiş demektir: Aynaya bakmayı” diye konuştu. Kendim geldim Necmiye Alpay da ifadesinde, Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararında yakalandığı ve delillerin toplandığı beyanlarının bulunduğunu kaydederek, “Oysa benimle ilgili toplanmış tek delil yok. Zaten olamazdı da. Ben yakalanmış da değilim. Dosyada adımın geçtiğinden haberdar olur olmaz savcıya gidip ifade verdim. Yakalanmış olmadığımdan bir yakalama tutanağı da yok” dedi. Hukuk skandalı Alpay, şunları söyledi: “Bir kez bile toplanmamış bir danışma kurulunun, bir kez bile danışılmamış bir üyesi olarak terör örgütü üyesi ve propagandacısı sayılmayı hukuk skandalı saymamak herhalde mümkün değildir. Sayın savcının bir hukukçu olarak silahlı örgüt ve terör ey gürlüğü ve ifade özgürlüğü savunuculuğu arasındaki mesafenin bir temel hak ve özgürlükler meselesi olduğunu dikkate alması gerekirdi. Bu nokta bugün özellikle önem taşıyor, çünkü yangını söndürmeye çalışanların da ateşe atılmak istendiği bir konjonktürle karşı karşıyayız. Burada gazeteyi ve daha önce kapatılan seleflerini kastettiğim apaçıktır. Benim odağımda gazete var, basın var. Ülkemizin yangından kurtulmak için tüm yurttaşların özgür ve yapıcı sesine ihtiyacı var. Sırayla herkesin ve her sesin susturulduğu bir sürecin ne anlama gelebildiğini tarih bize gösteriyor.” 140’a yakın dava Avukat Keskin ise savunmasında, “Özgür Gündem kurulduğundan beri oradayım. Çözüm sürecinde bize hiç dava açılmıyordu. Dönemin Başbakanı Erdoğan ile de görüşmelerimiz oldu. Bize ‘Beyaz Toroslar dönemi son bulacak’ dedi. Ben de beyaz Toroslara karşı olduğum için insan hakları mücadelesine devam ettim. Bu gazetede Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Metiner de yönetici olarak çalıştı. Çözüm süreci bittikten sonra peş peşe davalar açıldı. 140’a yakın dava açıldı bana. Ben de yoğun bir insan olduğum için GYY görevinden ayrıldım” dedi. ‘Bu kadar kötü dönem olmadı’ CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Aslı Erdoğan’ın annesi Mine Aydoslu, Barış İçin Kadın Girişimi üyeleri ve çok sayıda gazeteci ve yazar dün Özgür Gündem davası nedeniyle Çağlayan’da buluştu. Adalet Sarayı önünde açıklama yapan TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Sabah bir arkadaşımız daha gözaltına alındı. Basın ve ifade özgürlüğü ayaklar altında” dedi. Tanrıkulu ise “30 yıldır mahkeme önlerindeyim, ama bu kadar kötü dönemlerden geçmemiştik. Günaydın sözleriyle uyanmıyoruz, gözaltılarla uyanıyoruz. Hiç kimse umutsuz olmasın” dedi. ‘Gazetecileri unuttular’ mı? CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, Öz gür Gündem ana davasındaki duruşmada bir skandalın yaşandığını söyledi. Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’la birlikte yargılanan İnan Kızılkaya ile Zana Kaya’nın keyfi olarak duruşmaya getirilmediklerini söyleyen Yarkadaş, Twitter’da şunları yazdı: “İnan Kızılkaya, Zana (Bilir) Kaya, duruşmaya keyfi olarak getirilmedi. Memur, duruşma gününü unutmuş! Kızılkaya ile Kaya’nın duruşmaya getirilmemesini Meclis’e taşıyoruz. Keyfilik içinde keyfilik var! Adalet herkese lazım olacak! Adliye yetkilileri, iki gazetecinin ‘araç olmadığı’ için getirilemediğini gayri resmi olarak söylüyor. Neresinden tutsan, elinde kalıyor!” Büyük salon isteği reddedildi Mahkeme başkanı duruşma başlama dan önce avukatlar ve milletvekillerinin duruşmanın büyük salonda yapılması taleplerini reddetti. Duruşma başladıktan sonra başkanın salonda ayakta kimsenin bulunmayacağı gerekçesiyle birçok kişi duruşmaya giremedi. Başkan ardından savunmanın KHK ile 3 avukat ile sınırlandırıldığını belirtti. Yargılananlara destek olmak amacıyla CHP’li milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Selina Doğan, Barış Yarkadaş, HDP’li eski milletvekili Levent Tüzel, Almanya, Fransa, İsveç, İsviçre ve İngiltere konsolosluk temsilcileri, Alman yayıncılar ve Fransız yazarlar da duruşma salonunda yer aldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle